Arama

Suyun hayatımızdaki yeri ve önemi nedir?

Güncelleme: 3 Ekim 2018 Gösterim: 83.158 Cevap: 8
NURHİLAL - avatarı
NURHİLAL
Ziyaretçi
20 Nisan 2009       Mesaj #1
NURHİLAL - avatarı
Ziyaretçi
Suyun hayatımızdaki yeri ve önemi nedir?
Son düzenleyen Safi; 3 Ekim 2018 03:11
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
20 Nisan 2009       Mesaj #2
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Suyun Hayatımızdaki Yeri ve Önemi
Su gerçekten hayattır. Bedenimizin % 65'i sudan oluşur. Su yaşamımızın sürdürülmesi için temel besinlerdendir. Bedenimizin ısı dengesi, hücre içi yaşamın devamı, besinlerin yakılması, sindirilmesi suya bağlıdır. Suyun az alınması halinde ciddi sağlık sorunlarına kapı açılmış olur.

Sponsorlu Bağlantılar

Su az tüketildiğinde bedenimizdeki yağ oranı yükselir, böbrekler yeterli su alamayınca karaciğerin görevi ağırlaşır ve böbreği ikame etmeye çalışır. Yağ deposunu enerjiye çevirmesi gereken karaciğer işini aksatır ve yağların eritilmesi yavaşlar.

Su aynı zamanda bedenimizdeki toksinlerin temizlenmesinde de etkilidir. Soğuk içildiğinde kana daha hızlı karışır.

Bir yetişkin günde yaklaşık 10 bardak su kaybeder. Bu sebeple kaybedilen suyun yerine yenisinin konulması gerekir. Her ne kadar diğer içeceklerden de su ihtiyacımızı karşıladığımızı düşünsek de kahve, çay ya da colalı içecekler aslında idrar söktürücüdür ve bedenimizin ihtiyacı olan suyu kaybetmemize sebep olurlar.

Su kalori içermez. Bu sebeple diyetlerde öne çıkan bir içecektir. Bununla birlikte suyun yağı yakmaya yardım etmesi, toksinleri temizlemesi özellikle diyet ve egzersizlerde abartılmaması gereken bir durumdur. Zira aşırı su tüketimi halinde bedenimiz ihtiyaç duyduğu vitaminleri de kaybedebilir. Sudaki kristal maddeler ise aşırı tüketim halinde böbreklerde birikerek taşsal kalıntılara sebebiyet verebilir.

Diyet ya da sağlık amaçlı yapılan egzersizlerde suyun egzersizden yarım saat sonra ve egzersiz bittikten on beş dakika sonra içilmesi daha uygun olacaktır.

Su yaşamımızda vazgeçilmez olmasına karşın temel problem, su içme kültürünü geliştiremeyişimizdedir. Hem kendimiz hem de çocuklarımız için su içme kültürünü kazanmalıyız. İşte ya da evde mutlaka suyu yakınlarımızda tutmalıyız. Hatta su içmeyi kendimize hatırlatmalıyız. Günlük içeceklerden su almak yerine suyu olduğu gibi karışımsız içmeliyiz.

BAKINIZ
Besin Ögesi Olarak Su ve Beslenmedeki Önemi

Su, Suyun Önemi, Kimyasal ve Fiziksel Özellikleri
Son düzenleyen Safi; 3 Ekim 2018 03:17
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
21 Nisan 2009       Mesaj #3
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Su Ve Suyun Önemi

GÜNLÜK SU İHTİYACI
bebeklerin ve Çocukların Su İhtiyacı
Yetişkinlerde vücut ağırlığının yüzde 50-60'ını su oluşturur. Bu oran normal zamanda doğmuş bebeklerde %70'e erken doğmuş bebeklerde %80'e kadar ulaşır. Yetişkinlere oranla çocuğun vücundaki fazla su hücreler arasında ve dolaşım sisteminde bulunur. Çocuklar yetişkinlere oranla vücutlardaki suyu daha çabuk kaybederler. Kaybedilen suyun yerine konulmaması çocuğun yaşamını tehdit edebilir.

Yaşlılar ve Su
İnsan yaşam evreleri arasında en az suyu yaşlılık döneminde içer. Çünkü insan beyninin yaşlandıkça susuzluk sinyallerini gönderme oranı azalır hatta tümüyle körelir. Oysa yaşlılık döneminde suyun yaşamsal önemi büyüktür.

Sporcuların Su İhtiyacı
Kasların %70'i sudur. Hareket için gerekli olan enerjinin oluşumu suyun bu denli yoğun olduğu bir ortamda gerçekleşir. Su eksikliğinde kaslar tam verimle çalışmazlar.

Yolculuk ve Su
Uçak yolculuğu ve dağ tırmanışları gibi yüksek rakımlarla çıkıldıkça su kaybı oranı artar. Yolculuklarda vücudun kaybettiği suyu hızla geri kazanması gerekir

İÇME SUYU STANDARTLARI
İçme sularının renksiz berrak olması hastalık yapıcı organizmaları zararlı kimyasal maddeleri ihtiva etmemesi ve agresif olmaması gerekir. Sularda bu şartları sağlamak ve suda bulunması arzu edilmeyen maddelerin belirli bir seviyenin altında tutmak için çeşitli standartlar geliştirilmiştir. Bunlar arasında dikkate değer olanı Dünya Sağlık Teşkilatı (WHO) tarafından verilen standartlardır.

İÇME SUYUNUN NİTELİKLERİ
Su kokusuz renksiz berrak ve içimi hoş olmalıdır.
Sularda fenoller yağlar gibi suya kötü koku ve tat veren maddeler bulunmamalıdır. Su tortusuz ve renksiz olmalidir.
Su hastalik yapan mikroorganizma ihtiva etmemelidir.
Suda bulunan vibrio cholera salmonella typhi hepatit virüsü gibi mikroorganizmalar sudan geçerek hastalığa sebep olurlar. İçme sularinin kesinlikle bakteriyolojik kirlilik tasımamasi gerekir.

Suda sağlığa zararlı kimyasal maddeler bulunmamalıdır.
Bazı kimyasal maddeler zehirli etki yapabilir. Arsenik kadmiyum krom kurşun civa gibi. Bunun yaninda baryum nitrat florür radyo aktif maddeler amonyum klorür gibi maddeler sınır degerlerinin üzerinde sağlığa olumsuz etkileri olan maddelerdir. Aynı zamanda bazıları suya kirli suların karıştığının göstergesidir.

Sular kullanma maksatlarına uygun olmalıdır.
İçme suyu ve sanayide kullanma sularında demir manganez ve sertlik değerleri önemlilik arzeder.
Sular agresif olmamalıdır.

Sularin agresifliği serbest karbondioksit (CO2) ile bikarbonat (HC03-) iyonunun dengede olmasından ileri gelir. Suların agresifliği boruların korozyonuna sebebiyet verir. Ayrıca boruların aşınması halinde borudan ayrılan elementler su kalitesinin bozulmasına sebep olur.

BULANIKLIK
Bulanıklık askıda katı madde içeren suların ışık geçirgenliğinin bir ölçüsüdür.

Bulanıklığın nedeni suyun içindeki askıda maddelerden gözle görünecek büyük tortulara kadar her şey olabilir. Kum kil silis kalsiyum karbonat demir mangan sülfür vb.. gibi maddeler bulanıklığa neden olurlar.

Özellikle nehir sularında yüksek olan bulanıklık yağmurlarla taşınan topraktan veya nehire karışan evsel - endüstriyel atık sulardan kaynaklanır. Ayrıca bu kirlenme sırasında organik maddeler kadar inorganik maddeler de suya karışır. Bu maddelerin bulunması suda bakteri oluşumunu destekler. Bakteri oluşumu da suda bulanıklığı arttırır. Örnegin NP gibi maddeleri kullanan algler büyüyerek suda bulanıklığa sebep olurlar. Aynı zamanda suda sıcaklık artışı da mikroorganizma faaliyetlerini hızlandırır.

Sonuç olarak bulanıklığın nedeni tamamen inorganik maddeler olabilecegi gibi doğadaki pekçok organik te olabilir.

BULANIKLIĞIN ÖNEMİ
Bulanıklık içme ve kullanma suyu temini için 3 ana nedenle önemlidir

ESTETİK
İçilen suyun mutlaka berrak olması istenir. Çünkü sudaki bulanıklık canlı faaliyetlerinin olması ile veya muhtemel bir kirli su karışması ile ilişkilendirilir ve sağlık tehlikesi mevcut olabilir. Bu nedenle içme sularında bulanıklık istenmez.

FİLTRASYON
Bulanıklığın artması suyun filtrasyon maliyetini de arttırır. Yüksek bulanıklık açık kum filtrelerini kullanılamaz hale getirebilir (yikama süreleri kısalır maliyet artar). Yüksek bulanıklık olan sularda kimyasal koagülasyonla bulanıklığa neden olan askıda maddeleri yumaklaştırarak kum filtrelerinde yakalayabiliriz.

DEZENFEKSİYON
Dezenfeksiyonun etkili olabilmesi için dezenfektanın sudaki mikroplarla tam temasının sağlanması gerekir. Ancak özellikle kanalizasyon atıklarındaki patojenler sudaki katı maddelerin içine girerek dezenfektandan kurtulabilmektedirler. Bu nedenle içme suyu olarak kullanılacak sularda bulanıklığın düşük değerlerde olması istenir.

RENK
Sularda renk yapraklar kozalaklı ağaç meyveleri ağaç ve sebze artıkları gibi organik maddelerin suyla temasında çözünmeleriyle meydana gelir. Bu sular pek çok askıda madde ihtiva ederler.
Suya renk veren hücreler tannin hümik asit ve hümattır (ligninin parçalanmasi ile). Bazan demir suda ferrik humat formunda bulunarak yüksek renk potansiyeli olusturur.
Dogal olarak renk içeren sular negatif degerliklidir. Bu yüzden trivalent ****lik iyonların (demir alüminyum gibi) koagülasyonu ile renk arıtımı yapılabilir.
Suların organiklerden kaynaklı rengine "gerçek renk" (true color) denir. Bunun dışında özellikle yüzey sularında askıda maddelerden oluşan renk gözlenebilir. Bu da "görünen renk" tir (apparent color).

KOKU VE TAT
Organik madde
Canlı organizmal faaliyetleri
Demir mangan ve korozyonun ****lik ürünleri
Fenol gibi endüstriyel atık kirliliği
Klorlama
Yüksek mineral konsantrasyonu
Çözünmüş gazlardır
Zararli mikroorganizmaların giderilmesinde yani dezenfeksiyonunda çeşitli yöntemler kullanılır. Bunlar kısaca

Klorla arıtım (tek adımlı yöntem)
Klor konsantrasyonu 1 mg/lt olacak şekilde ayarlanır. Burada su tüketime sunulmadan önce yaklaşık 35 dakika temas süresi sağlanmalıdır.

Klorla arıtım (iki adımlı yöntem)
5-10 mg/lt olacak şekilde dozlama yapılır ve fazla klor aktif karbon filtre ile alınır.

Ozonla arıtım
Ozon suya enjeksiyonu yapilir.

Ultraviole ile arıtım
Su ultraviole cihazından geçirilir ve ultraviole ışığı bakterileri zararsız hale getirir.

Distilasyon
Su kaynatılır. Genel olarak yukarıdaki faktörlere bağlı tat ve koku problemi içme ve kullanma suları için rahatsızlık vericidir. Bazı organik ve inorganik maddeler (aldehitler ketonlar sülfür içeren organik bileşikler H2SCH4 gibi gazlar) özellikle yeraltı göl su hazneleri kanalizasyonlar gibi kapalı sistemlerde kötü kokuya sebep olurlar. Koku konsantrasyonunu ifade etmek için asağıdaki terimler kullanılır.

ATC
Kesin Eşik Konsantrasyonu İnsanların %100'ü tarafindan algılanabilen minimum konsantrasyon.

TDN
Eşik Koku Numarası Konsantrasyonu ATC'ye indirebilmek için yapılan seyreltme sayısı.

TLV
Eşik Limit Değeri 40 yıllık çalışma hayatı içerisinde insanların günde 8 saat haftada 5 gün yılda 50 hafta maruz kalabildiği maksimum konsantrasyon.

MAC
Maksimum Müsaade Edilebilir Konsantrasyon:Asla aşılmaması gereken maksimum konsantrasyon.
Ağızda hissedilen tat duygusu ise aslında koku tat ve sıcaklığın bir bileşimidir. Eger su numunesi belirgin bir koku ve sıcaklık içermiyorsa hissedilen duygu gerçek tat olarak ifade edilir. Demir mangan potasyum sodyum çinko ve klorür gibi inorganik tuzlar tadılarak belirlenebilir.
Organik maddelerden kaynaklanan tat ve koku aktif karbon filtrelerle alınabilir. Diğer koku ve tat problemleri

SUDA AZOTLU MADDELER

AZOT
Azot doğal dolanımı olan bakteriler tarafından besi kaynagı olarak kullanılan ve kimyasal yollardan değişik oksidasyon kademelerinde bulunan ve sularda sık sık görülen bir parametredir.

Azot Türleri
NH3-N Amonyak Azotu
Org-N Organik Azot
NO2--N Nitrit Azotu
NO3--N Nitrat Azotu


Amonyak (NH3)
Amonyak dogal sularda genellikle amonyum azotu (NH4) halinde bulunur ki buna serbest veya tuz halindeki amonyak denir. Sularda amonyak kimyasal ve fiziksel olaylar veya mikroorganizma faaliyetleri sonucunda oluşur. Kimyasal ve fiziksel olaylar sonucunda oluşan amonyağın sağlığa zararı yoktur. Ancak mikroorganizma faaliyetleri sonucunda oluşan amonyak organik madde kaynaklı olma ihtimali bakımından tehlikelidir. 0.5 ppm'den büyük değerde amonyak kirliliğin belirtisidir.

Nitrit (NO2-1)
İçme suyunda kesinlikle istenmez. Güneş ışığı ve bazı bakteriler nitratları nitrite dönüştürür

Nitrat (N03-)
Azotlu organik bileşiklerin son yükseltgenme ürünleridir. Kuyu sularında nitrat genelde daha fazla bulunur. Özellikle bebeklerde blue-baby denilen hastalığa neden olur. Vücudu morarmaya baslayan bebeklerde bu hastalık ölüme dahi neden olabilir.

Nitratlar suya topraktan geçmiş olabilir. Fakat amonyak ve nitritten kaynaklıysa tedbir alınmalıdır. Çünkü nitritlerin mevcudiyeti suda kirlenmeyi ifade eder. Nitritler yüksek miktarda organik madde ile bulunursa daha büyük bir kirlenme söz konusudur. Amonyak ta bazı bakteri türlerinin çoğalmalarına sebep olur ki bunlar suya kötü koku verirler.

Bu azot türleri alıcı ortama aşırı miktarlarda verildiklerinde organizmalar tarafından kullanılırlar. Bu alıcı ortam içerisinde ötrofikasyona (alg patlaması sonucu oksijen azlığı) sebep olur. Biriktirme haznelerinde alg patlamasını önlemek için hazneye giren NPC konsantrasyonlarını azaltmak ve ışığı kontrol etmek gerekir. Ayrıca haznedeki algleri çeşitli kimyasal maddelerle öldürmek te çözüm yollarından biridir. Ancak haznedeki canlı hayatı da göz önünde bulundurulmalıdır
Son düzenleyen Safi; 3 Ekim 2018 03:12
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
21 Nisan 2009       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Suyun önemi
Su, insan yaşamı için oksijenden sonra gelen en önemli öğedir. İnsan yemek yemeden haftalarca canlılığını sürdürebilirken susuz ancak birkaç gün yaşayabilir. Kanın %92’si, kemiklerin %22’si, beynin ve kasların %75’i sudur. Hücrelerin yaşamsal faaliyetleri, vücut fonksiyonlarının yerine getirilmesi vücudun su dengesinin korunması ile mümkündür. Vücutta biriken toksinleri atmak, vücudun ısı dengesini sağlamak için idrarla 1500, deri yoluyla 500, dışkı ve solunum ile 300’er ml (toplamda yaklaşık 2,5 lt) su kaybedilmektedir.

İnsan vücudundaki;
% 1’lik su kaybında Hipotalamusta susama merkezini uyarılır.
% 3’lük su kaybınd Kan hacmi ve fiziksel performans azalır.
% 5’lik su kaybında Birey konsantre olamaz.
% 8’lik su kaybında Baş dönmesi, aşırı yorgunluk, soluma güçlüğü oluşur.
% 10’luk su kaybında Kas spazmı, aşırı yorgunluk, dolaşım - böbrek
yetmezliği gibi ciddi sağlık sorunları ortaya çıkar.
% 20’lik su kaybında ÖLÜM!

Vücuttaki su oranının yeterli düzeyde tutulması yaşamsal önem taşıdığından vücuttan kaybolan miktarlarda su alınması zorunludur. İdeal vücut su oranları; metabolizmayı tetikler, hücrelerin kendini yenilemesini sağlar, yaşlanmaya karşı etki gösterir. Kanın akışkanlığını sağlar, böylelikle kalp ve damarların yükünü azaltır. Omurga dahil bütün organlar bundan faydalanır; su oranının bel fıtığına karşı bile büyük katkısı olduğu düşünülmektedir. Ayrıca cildin dolgun, pürüzsüz ve genç kalmasını sağlamaktadır.

İnsan vücudunun su içeriği yaş, cinsiyet, boy uzunluğu, vücut ağırlığı ve fiziksel aktiviteye göre değişir. Çocukların vücudunun su oranı yüksektir (% 70, yeni doğan bebekte ise % 90) ve yaş ilerledikçe suyun yerini yağ dokusu almaya başlar. Dolayısıyla yaş ilerledikçe suyu daha çok tüketmek gerekir. Yetişkinlerde vücut su oranı % 60, yaşlılarda ise % 50’dir. Sporcuların su oranı ise standart kişilerden % 5 daha yüksek seviyede olması gerekmektedir. Yapılan egzersize bağlı olarak su içimi artırılmalıdır. Vücutta egzersiz sırasında kaybedilen suyun yerine konulması ve tekrar vücut su dengesinin sağlanması için yeterli su tüketimi şarttır. Su tüketimi egzersiz sonrasında olabileceği gibi, vücudu su kaybına hazırlamak adına egzersiz öncesinde hatta egzersiz esnasında da (15’er dakikalık aralıklarla yudum yudum su içilmesi şeklinde) olabilir.

Böbreklerin görevini yerine getirebilmesi ve dolayısıyla vücuttaki yağ akımının dengeli olabilmesi için bol su tüketilmelidir. Çünkü karaciğerin görevini yapabilmesi, böbreklerin yeterli çalışmasına bağlıdır. Karaciğerin başlıca görevlerinden biri, vücutta depolanmış yağları bedenin kullanabileceği enerjiye çevirmektir. Yeterince su içilmediği takdirde böbrekler yeterince çalışamaz ve süzme işlemini gereği gibi gerçekleştiremez. Karaciğer de böbreklerin görevini üstlenmeye başlar, kendi görevi ikinci plana düşer ve daha az yağ yakmaya başlar. Yakılmayan yağlar vücutta birikmeye başlar. Kilo kaybı yerine kilo alımı söz konusu olur.

Suyun zayıflama üzerine olan etkisi göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Gerek midede yarattığı hacimden dolayı alınan besinlerde kısıtlama yapması, gerekse metabolizmayı çalıştırıp günlük harcanan enerjiyi artırması ve bir de sindirime olan katkısı! Tüm bunlar düşünüldüğünde su içmek eziyet olmamalı, aksine keyif vermeli. Suyun sağladığı faydalar bunlarla sınırlı değil elbette:
  • • Hücrelere oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını, ayrıca atık ürünlerin taşınarak böbreklerden atılmasını sağlar.
  • • Ağız, göz ve burun gibi vücut dokularının nemlenmesini sağlar.
  • • Vücuttaki kan, gastrik sıvı, tükürük, amniyotik sıvı (gebelikte) ve idrar gibi vücut sıvılarının büyük bir kısmı sudur.
  • • Dışkının yumuşamasını sağlayarak kabızlığın önlenmesine katkıda bulunur.
  • • Cilt sağlığında, bağışıklık sisteminde, vücut ısısının denetiminde, ödemin atımında rolü vardır.
  • • Tükürük ve mide salgısında besinlerin sindirilmesinde görev alır.
  • • Kilo alıp vermeden dolayı oluşan sarkmaları sporla birlikte önler.
  • • Vücudun ihtiyaç duyduğu iz minerallerin pek çoğunu sağlar.
  • • Soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyonları, böbrek taşları ve mesane kanseri riskini düşürür.
  • • Zayıflama diyetlerinde metabolizmayı çalıştırmanın yanında, midede hacim oluşturarak tokluk hissi vermede işe yarar.
Su yaşamın vazgeçilmezleri arasında olmasına rağmen asıl problem su içme kültürünün geliştirilememesidir. Hiçbir sıvı içeceğin suyun yerini tam anlamıyla tutmadığını unutmamak gerekir.
Su içmek için susamayı beklememeli!

Suyu ne zaman ve nasıl almalıyız?
Su dışındaki pek çok sıvı hayatımızda ciddi ölçüde yer almaktadır. Çalışma hayatının vazgeçilmez ikramları çay, kahve, neskafe, meyve suları, bitki ve meyve çayları vb. içecekler. Bu içeceklerden bazılarının diüretik etkisi olduğundan vücudun ihtiyacı olan sıvıyı karşılamayacağı ve hatta vücuttan sıvı atımını artıracağı için suyu su olarak içmek gerekir. Öğünlerden 30 veya 15 dakika önce alınan suyun metabolizmayı hızlandırma üzerine ve midede hacim oluşturarak öğünde fazla besin alımı engellemek adına göz ardı edilemeyecek faydaları vardır. Son günlerde sıkça tartışılan konulardan biriyse yemek yerken su içelim mi? Eğer ki kişinin yemek yerken su içme alışkanlığı varsa bunu devam ettirmelidir. Ancak tüketmiyorsa kendini de zorlamamalıdır. Çünkü bir öğünde sıvıyla birlikte midenin alabileceği kapasite bellidir. Yemekle birlikte su alındığında mideye daha az besin alınmaktadır. Su içilmeyen günlerde ise kalan kısım da yemekle doldurulmak istenir, daha fazla besin tüketilir. Suyun faydasını en üst düzeyde sağlayabilmek için yemeklerden 15 dakika önce su içmeli ve yemek sırasında su içme alışkanlığı varsa devam ettirilmelidir.

Doğadaki yararlı olan her şeyin fazlası da zararlıdır. Az içilen suyun zararı kadar fazla içilen suyun da özelikle kalp ve böbrek yetmezliği hastalıklarında zararı vardır. Tüm bu bilgiler böbrek ve bazı sindirim sistemi hastaları için değişkenlik gösterebilir. Gereğinden çok fazla su içilmesi vücutta toksik etki yaratarak su zehirlenmesine neden olabilmektedir.

Suyun; yemek yenildikten sonra alınan besinlerin sindiriminden, metabolik atıklarının dışarı atılmasına kadar her aşamada çok önemli görevleri vardır. Su, kabızlığa en iyi çaredir. Su eksikliği sırasında vücut, iç dokularından (özellikle de kalın bağırsaktan) su çekerek dışkının sertleşmesine, dolayısıyla kabızlığa yol açar. Yeterli su tüketildiği takdirde bağırsakların çalışması normal seyrinde olur ve kabızlık önlenir.

Vücutta özellikle el, ayak ve bacaklarda oluşan ödemi engellemek için en iyi yöntem su tüketmektir. Ödemi yok etmek için alınan ilaçlar, bitkisel ürünler geçici bir yöntemdir. Ayrıca su, kasların dengesini sağlar, cilt kuruluklarını önler ve kilo kaybından sonra gelişen sarkmaları engelleyerek cildin esnekliğini devam ettirir.

Kilo kaybetmek, kilo korumak ve fazla besin alımını engellemek için bol su içilmesi gerekir. Peki ama günlük su tüketimi ne kadar olmalıdır? Sağlıklı bir kadının günde 10 bardak, erkeğin ise 14 bardak su içmesi önerilmektedir. Kilo fazlası olan kişilerin bu miktardan daha fazlasını tüketmeleri gerekmektedir. İçilen çay, kahve, kola gibi içecekler diüretik oldukları için asla suyu yerini tutmamakta, vücuttan su atımını artırmaktadır. Nasıl Türk kahvesi yanında su içiliyorsa, aynı şekilde çay ve neskafe ile de su içilmesi gerekmektedir. En iyi çözücü, saf, katkısız ve doğal olan içecek su olduğu için günlük sıvı ihtiyacının 3/4’ü su olarak tercih edilmelidir. Özellikle yaz döneminde suya daha bir önem vermek gerekmektedir.
Dyt. Turgay KÖSE
Son düzenleyen Safi; 3 Ekim 2018 03:13
Quo vadis?
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
21 Nisan 2009       Mesaj #5
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
SUYUN ÖNEMİ
Bir yetişkin günde 10 bardak su kaybeder. Bu sebeple kaybedilen suyun yerine yenisinin konulması gerekir. Her ne kadar diğer içeceklerden su ihtiyacımızı karşıladığımızı düşünsek de kahve çay ya da meşrubat gibi içecekler idrar söktürücüdür ve bedenimizin ihtiyacı olan suyu kaybetmemize yol açar.
Su vücudumuz için çok önemlidir. Su kalori içermez Bu nedenle de diyet yaparken de su ön plana çıkar. Yağ yakımında ve toksinlerin vücuttan atılmasında önemli rol oynayan su diyet ve egzersizlerde fazla abartıya kaçılmadan tüketilmelidir. Zira aşırı su tüketimi halinde bedenimiz ihtiyaç duyduğu vitaminleri de kaybeder.
Su yaşamımızda vazgeçilmez olmasına karşın temel problem su içme kültürümüzü geliştirmeyişimizdir.

SUYLA İLGİLİ BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
Su içmenin bizim için iyi olduğunu hepimiz biliyoruz ancak şunları biliyor muydunuz?
Kanın %92’si su BEYNİN %75’i su ve kasların %75’i sudur. Su ayrıca;

- Vücudumuzdaki bütün hücrelerin çoğunluğunu oluşturmaktadır.
- Hücrelere besin ve oksijen taşıyarak ve atıkları uzaklaştırarak kan lenf sistemimizin en büyük yardımcısıdır.
- Böbreklerimizin toksit maddelerden temizlenmesine yardımcı olur.
- Göz ağız ve burun kanallarımızın nemlenmesine yardımcı olur.
- Sıcak havalarda vücudumuzu serin tutar ve soğuk havalarda vücut izolasyonu sağlar.
- Eklemlerin yağlanmasına yardımcı olur ve kan ter gözyaşı ve tükürüğün bir parçasıdır.

SUYUN ÖNEMİ
İnsan vücudundaki
Karbonhidratlarının tümünü
Yağlarının tümünü
Proteinlerinin yarısını
Suyunun %10’unu
Yitirise Yaşam Tehlikeye Girer.
%20’lik su kaybı maalesef ölümle sonuçlanır.
Son düzenleyen Safi; 3 Ekim 2018 03:14
Quo vadis?
SU ARITMA - avatarı
SU ARITMA
Ziyaretçi
23 Şubat 2012       Mesaj #6
SU ARITMA - avatarı
Ziyaretçi
SUDAKİ HANGİ MADDELER HANGİ RAHATSIZLIKLARA SEBEP OLUR ?
Arsenik: Karaciğer ve ciltte kötü huylu tümör oluşumu, kramplar, spazmlar, sinir sistemini etkiler.
Baryum: Uzun süreli uyarıcı kas reaksiyonları, sinir blokajı
Benzen: Kanser, lösemi, anemi
Kadmiyum: Bronşit, anemi, mide rahatsızlıkları
Karbon Tetraklorid: Merkezi sinir sistemi baskısı, mide, karaciğer ve böbreklerde hasar, koma ve ölüm
Klordan: karaciğer ve böbrek hasarı
Klorobenzen: Solunum sisteminde iritasyon, merkezi sinir sisteminde depresyon
Kloroform: Karaciğer, böbrek ve kalp etkileri
Kromyum: Böbrek hasarı, kanser
Bakır: Mide iritasyonu, çocuk ve bebek ölümü, Wilson hastalığı
Dikloroetilen: mide bulantısı ve baş dönmesi
Etilendibromid: Doğurganlığın azalması
Florit: Yüksek dozlarda iskelet sistemi hasarı
Heptaklor: Tümör oluşumu Kurşun: Sinir sisteminde, böbreklerde, üreme sisteminde hasar. Lindan: Kronik karaciğer hasarı, anemi, lösemi
Merkür: Böbrek yetmezliği, ölüm
Metilen Klorid: Zehirli
Nikel: Hiperglisemin, mide ve sinir sistemi rahatsızlıkları
Pentaklorofenol: İştah kaybı, solunum yetmezliği, uyuşma, koma ve ölüm
PCB: Cilt ve karaciğer hasarı, mide bulantısı, kilo kaybı, koma, ölüm
Selenyum: Kanserojen, mukusta tahribat
Sülfat: Laksatif etki
Tetrakloroetilen: Merkezi sinir sistemi etkisi, uyuşma, ölüm
Toluen: Uyuşturucu etki, gözlerde ve solunumda iritasyon
Toksafen: Akciğer hasarı
Trikloroetan: Uyuşturucu etki, merkezi sinir sisteminde depresyon, bilinç kaybı, ölüm
Trikloroetilen: Merkezi sinir sisteminde depresyon, koordinasyon kaybı, bilinç kaybı
Trihalometan: Kas ve sinir sisteminde etki, bilinç kaybı
Vinilklorid: Merkezi sinir sisteminde depresyon, görme ve işitme kaybı, ölüm
Ksilen: Mukoz yapı iritasyonu, akciğer tıkanması, böbrek yetmezliği
Çinko: Kas sertliği ve acı, iştah kaybı, mide bulantısı
Son düzenleyen Safi; 3 Ekim 2018 03:14
SU ARITMA - avatarı
SU ARITMA
Ziyaretçi
23 Şubat 2012       Mesaj #7
SU ARITMA - avatarı
Ziyaretçi
Su H2O yani Hidrojen Atomu ile 1 oksijen atomundan meydan gelmiştir.Vücudumuzun hemen hemen 2/3 sini su oluşturmaktadır. Solunum, terleme, idrar ve dışkı ile sürekli olarak su yitirdiğimizden azar azar bunun karşılanması gerekerir.

İnsan uzun zaman aç kalabilir, fakat 2-3 günden çok susuz kalamaz.Onun için en önemli besin maddemiz sudur. Vücudumuza günde 2.5 lt su girmesi gerekir. Şeker hastalığı olanlar normal insanlardan daha çok su içerler. Öte yandan insan günlük su gereksinimi yanlız içme suyundan ibaret değildir. Temizlik, yemek pişirmek ve benzeri işler için kullanılan su içilenden daha fazladır.

Suyun anorganik maddelerinden herşeyden önce topraktan karışmış çözülmüş kalsiyum, magnezyum tuzlarının meydana getirdiği sertlik nedeniyle önemli problemler oluşmaktadır.Bu minerallerin olmadığı sular tatlı, yumuşak sulardır. Sertlik birimi olarak ülkemizde daha çok Fransız sertlik birimi kullanılmaktadır.

1 Frs0 =10 mg/lt çözülmüş CaCO3 eşdeğerdir. Buna bağlı olarak sertlik derecesi artan sular acı, azalanlar tatlıdır.

Sertlik Bütünü | Suyun Cinsi
0-7.5 | Yumuşak
7.5-15 | Orta, Sert
15-30 | Sert
30-Yukarısı | Çok Sert

İçilecek iyi suların sertlik bütünü 10 Frs0 den yukarı olmamalıdır. Sertlik derecesi 60 Frs0 den yukarı sular olağan üstü çok sert sulardır.Hiçbir yerde kullanılamaz.Yumuşak suların kemik hastalıklarına sebep olduğu da doğru değildir.Bir insanın günlük kalsiyum gereksinimi ortalama 1 gram olarak bulunmuştur.Bu miktarı sulardan karşılamak mümkün değildir.Diğer besinlerden almak gerekir.

Ayrıca tahıl ve baklagillerin pişirilmesini kolaylaştırdığından tatlı su tercih sebebidir. Sert sular kahve ve çay yapımında da evlerişli değildir.

Çamaşırlarda tatlı yumuşak su şarttır.Sert Sular sabunla muamele edildiklerinde sabundaki alkali metal katyonlarının yerine kalsiyum ve magnezyum geçerek suda çözülmeyen yüksek yağ asitlerinin tuzlarını meydana getirerek çöker.Bu taktirde sabun köpürmez ve temizleme görevinide yerine getirmez.Çamaşır üzerindeki yağ kokusunu veren lekelerde bundan dolayıdır.Sert sular ısı santralinin de önemli problemidir.Kaynatma ve buharlaşma sırasında Ca, Mg, Fe, Mn Tuzları cidarlara yapışarak boruların ve diğer aksamların tıkanmasına, önemli ölçüde ısı kaybına neden olur.
Son düzenleyen Safi; 3 Ekim 2018 03:14
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Nisan 2012       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SU
Hayatta kalma mücadelesinde su kadar önemli başka bir şey yoktur. Vücudumuzun % 70 sudur. Bir insan düzenli ve minimum miktarda su almaz ise, o insanın hızlı ve verimli olmasını bekleyemezsiniz. Bir insanın iklime, doğadaki aktivitesine ve ortam ısısına bağlı olarak minimum hergün 2.5 lt su içmesi gerekmektedir. İçtiğimiz su dışkı, idrar, vücuttan ve akciğerlerden çıkan nem sonucu kaybedilmektedir. Bu miktar her gün tekrar tamamlanmak zorundadır. Yemek yemeden bitkin vaziyette 30 gün dayanabilirsiniz ama su içmeden (bu süre ortama bağlı olarak) 7- 10 gün dayanabilirsiniz. Bu süre sonunda ölüm kaçınılmazdır. Aşağıda sıralanan önerileri su temin edinceye kadar (vücudumuzda mevcut suyu korumak için) uygulamalısınız.

1-Günün en sıcak saatlerinde aşırı çalışmadan kaçının.Yürümeniz zorunlu ise bunu acele etmeden yapın.
2-Suyunuz yoksa yemek yemeyin. Konuşarak ağzınızın ve boğazınızın kurumasına neden olacağınızdan bundan sakının.
3-Mevcut suyunuzu akşam serinliğinde veya gece küçük yudumlarla için.
4-Çevrenizde deniz suyu veya içilmez su varsa elbiselerinizi ıslatın. Bu işlem sizi serin tutar ve terlemenizi engeller.

İÇME SUYUNUN NİTELİKLERİ
- Su; kokusuz, renksiz, berrak ve içimi hoş olmalıdır.
- Sularda fenoller, yağlar gibi suya kötü koku ve tat veren maddeler bulunmamalıdır.
- Su tortusuz ve renksiz olmalıdır. - Su; hastalık yapan mikroorganizma ihtiva ermemelidir.
- Suda bulunan vibrio cholera, salmonella typhi, hepatit virüsü gibi mikroorganizmalar sudan
geçerek hastalığa sebep olurlar. İçme sularının kesinlikle bakteriyolojik kirlilik taşımaması gerekir. - Suda sağlığa zararlı kimyasal maddeler bulunmamalıdır. Bazı kimyasal maddeler zehirli etki yapabilir. Arsenik, kadmiyum, krom, kurşun, civa gibi... Bunun yanında baryum, nitrat, florür, radyoaktif maddeler, amonyum, klorür gibi maddeler sınır değerlerinin üzerinde sağlığa olumsuz etkileri olan maddelerdir. Aynı zamanda bazıları suya kirli suların karıştığının göstergesidir. - Sular kullanma maksatlarına uygun olmalıdır.
- İçme suyu ve sanayide, kullanma sularında demir, manganez ve sertlik değerleri önemlilik arzeder. - Sular agresif olmalıdır.
- Suların agresifliği, serbest karbondioksit ( CO2 ) ile bikarbonat ( HCO3-) iyonunun dengede
olmasından ileri gelir. Suların agresifliği boruların korozyonuna sebebiyet verir. Ayrıca boruların aşınması halinde borudan ayrılan elementler su kalitesinin bozulmasına sebep olur.
VÜCUTTA SUYUN ROLÜ
- Sıcaklığın düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynar.
- Derinin nemlenmesinde, toksinlerin atılmasında ve vücudun temizlenmesinde temel bir görev üstlenir.
- Böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır.
- Çözücü rolüyle vitaminleri ve mineralleri hem taşır, hem de vücutta çözülmesini sağlar.
- Kayganlaştırıcı bir madde olması nedeniyle birçok organın gerektiği gibi çalışmasını sağlar
Son düzenleyen Safi; 3 Ekim 2018 03:15
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
13 Aralık 2012       Mesaj #9
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Susuz yaşam mümkün değildir.İnsan gıda almadan haftalarca yaşayabilir.,fakat su içmeden birkaç gün yaşamını sürdürebilir.Biyologlar "susuz hayat olmaz" derler. Bu insanın biyolojik yapısının tartışmasız gerçeğidir. Antik çağda doktorlar hastalarını suyla tedavi ederdi. Su en eski güzellik malzemesi ve en iyi doğal ilaçtır. Temizler, canlandırır, zindeleştirir, güzelleştirir. Yani su hayat iksiridir.
İnsan vücudunun %70’i sudan oluşmuştur. İnsan vücudu susuzluğa en fazla 3 gün dayanabilir.Su bize aynı zamanda doğal güzellik verir. Vücudu temizler ve önemli besin maddelerini organlara taşır. Suyun içerdiği mineraller ve eser miktardaki elementler dokular ve kemikler için hayati önemi olan yapı taşlarıdır.
SU İLAÇTIR
• Su, vücudu içten temizler. Saç ,deri,tırnaklar bunların hepsinin sağlıklı ve temiz olması için suya ihtiyacımız vardır.
• Su, çok içildiğinde vücudun atıklardan temizlenmesini sağlar.
• Su, fazla içildiğinde sindirim sistemi ve metabolizma, böbrekler,kalp ve dolaşım görevlerini daha iyi yaparlar.Bu da organlar ve özellikle deri için iyidir.
• Su bize hayati önemi olan maddeleri sağlar. Taşıma aracı olan kan olmasa vücudumuzda hücreler metabolizma işlemini devam ettiremezler. Kan büyüme hücreleri ve organları hayati önemi olan maddelerle besler. Ne kadar fazla su içersek ,kan daha iyi akar ve vücut fonksiyonları daha iyi çalışır.
• Su, doyurur ve diyetlerde çok içilmelidir.
Bu yüzden içme ve kullanma suyu sürekli ve güvenilir bir şekilde temin edilebilmelidir. İnsanların içme,kullanma endüstri ve tarımsal sulama gibi ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra su çeşitli nitelik değişimlerine yani kirlenmeye uğramaktadır.Ayrıca kullanılan su tekrar doğaya geri verilmektedir.Bu nedenle içerik ve miktar açısından son derece kısıtlı olan su kaynakları da kirlenmektedir.Kullanılma özellikleri yok olmakta ve olumsuz sonuçlar açığa çıkmaktadır.
Son düzenleyen Safi; 3 Ekim 2018 03:15

Benzer Konular

19 Nisan 2011 / Misafir Cevaplanmış
7 Aralık 2012 / Ziyaretçi Cevaplanmış
8 Kasım 2014 / Misafir Soru-Cevap
28 Aralık 2012 / Misafir Cevaplanmış