Arama

Çerkezlerde evlilik gelenekleri nasıldır? Aynı soyadı taşıyan kişiler evlenemez mi?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 7 Mayıs 2013 Gösterim: 29.004 Cevap: 8
ferah tıhavşe - avatarı
ferah tıhavşe
Ziyaretçi
8 Temmuz 2009       Mesaj #1
ferah tıhavşe - avatarı
Ziyaretçi
çerkezlerde aynı sülaleden olan kişiler evlenemz yasaktır diye bir sitede okudum..bana çok soğuk geldi..dinimizde böyle bir şey yokken yasaktır kelimesini nasıl kullanABİLRİLER...belki çerkezlerde hoş karşılanmayabilir ama..ve aynı soyadı taşıyan kişiler evlemez mi sebebini öğrenebilr miyim sebep nedir_
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
Çerkes toplumu, Khabze adı verilen kurallarla yönetilir, Khabze, etimolojik olarak; dışarının, alanın, çevrenin, aşağısınındili, şablonu, düzeni demektir.

Sponsorlu Bağlantılar
Çocuğun doğumundan itibaren büyüyüp yetişmesine, yaşlanıp ölmesine kadar, insan hayatını düzenleyen ve güzelleştiren çeşitli seramoniyel kurallar vardır. Bunlar, modern sosyolojideki görgü kurallarından, gelenek ve göreneklere, örf, adet ve töre kurallarından ahlak ve din kurallarına, hatta maddi yaptırımlarla perçinlenen hukuk kurallarına kadar bütün sosyal kuralları kapsarlar.

Khabze, en basit görgü kuralından, gelenek ve göreneklere, örf ve adetlerden ahlak ve din kurallarına, hatta yazılı olmayan yasa ve anayasa kuralına kadar toplumu yöneten bütün kuralları ifade eder. Kız istemeden gelin almaya, düğünde oyuna çıkış ve dans kurallarına, gelinin kendi ailesine götürülmesinden tekrar geri getirilmesine, doğumdan çocuğun yürüme çağına gırmesine, çocuğun p'ur/qan olarak eğitilmek üzere başka bir aileye verilmesinden, eğitildikten sonra tekrar kendi ailesine gönderilmesine, sokakta atlı veya yay olarak yürümekten oturup kalmaya, konukluğa, savaştan barışa kadar. Öyle ki, geleneksel Çerkes toplumunda Khabze kuralları, toplumun hemen bütün bireyleri tarafından bilinir. Cünkü bu kurallar, ya doğal toplumsal yaşam süreci içinde herkesin katkı ve katılımıyla oluşmuştur ya da aileler düzeyinde temsilcilerin katkısıyla oluşturulmuş, paylaşıralak, yaparak, yaşayarak öğretilmiş ve benimsetilmiş kurallardır.

GELENEKSEL HUKUK – KHABZE


Çerkes toplumu, günümüz dünyasındaki İngiltere örneğine benzer biçiminde, yazılı olmayan geleneksel hukuk kurallarıyla yönetilir. Çerkes yaşamında örf-adet kurallar, hukuk kuralları iç içedir.

Khabze kurallarının başlıca iki temel kaynağı vardır. Biri, toplum bireylerinin, geleksel Çerkes mantalitesi içinde, doğal olarak veya bliçli bir zihinsel faaliyet süreci sonunda “şayet bu konu bir halk meclisi gündemine gelmiş olsaydı acaba nasıl bir düzenleme yapılırdı?” türünden bir soruya vereceği cevaba uygun davranılmasıdır. Böylesi bir davranış, zaman içinde benzer durumlarda kalan başkaları tarafından da benimsenip uygulanarak, zaman içinde Khabze kuralı haline gelebilir. Khabzenin ikinci temel kaynağı ise Xase adı verilen halk meclisinin kararlarıdır.

Khabze denilen geleneksel hukuk kuralları esas olarak Xase adı verilen yasama meclisi tarafından oluşturulur. Uygulama toplumun tümü tarafından izlenir ve denetlenir. Geleneksel Çerkes toplumunda yaygın ve etkili bir sosyal denetim mekanizması vardır. Khabzeye aykırı davranışlar, öncelikle lokal düzeyde çözülmeye çalışılır. Mümkün olduğu kadar hiyerarşik olarak üst düzeydeki toplum önderlerine – Thamadelere ulaştırılmamaya çalışılır. Çünkü olumsuzların, yerinde çözülüp giderilmesi, dillendirilip yayılmaması esastır. Bir Atasözü : “Kötülüğü dinlendirirsen azar, iyiliği dillendirirsen ürer” biçimindedir. Bununla birlikte, yerel düzeyde çözülemeyen sorunlar hiyerarşik olarak bir üste ve nihayet en üst düzeyde de Xase'ye taşınabilir. Khabze'ye aykırı davranışlar, her düzeyde yaptırımlarla karşılanabilir. Xase mahalle/köy, yöre, bölge ve ülke düzeyine kadar her düzeyde vardır ve işlevseldir. Ancak Xase, günümüzdeki gibi sürekli görev yapan bir yasama organı değildir. Gerektikçe toplanan, sorunu görüşüp karara bağladıktan sonra dağılan geçici ve onursal bir yasama organı, bir halk meclisidir. Xaseye her aile gündem konusu soruna ilişkin olarak kendisini en yetkin biçimde temsil edebilecek bir temsilcisiyle katılır. Xaseye katılmak herkes için bir onurdur ve Xaseye katılma görevi onursal bir görevdir. Asla herhangi bir maddi ücret, bedel sözkonusu değildir. Xaseye katılmanın bedeli, saygınlık ve itibardır.

Geleneksel Çerkes hukukunda en önemli yaptırımlar, toplum tarafından ayıplanma, kınanma, razı etme veya gônül alma, tazminat veya bedel ödeme (ğepşınej) ve sürgündür (değeç). Geleneksel Çerkes hukukunda ölüm cezası yoktur. Çerkes İnsanının kişilik yapısı, geleneksel olarak kendi haklarına saygı bekleyen herkesin, başkalarının hakkına saygı göstermesi ilkesine göre biçimlendiği için, açık bir savaş ortamı dışında, geleneksel Çerkes sosyal yaşamında öldürmeyi gerektirecek düzeyde gerginlik ve çatışma pek az görülür. Böyle bir durum ortaya çıktığızamanda, durumdan haberdar olan biri durumu derhal toplumun kanaat önderlerine iletir.

"BİZ ÇERKESLER" kitabından alınmıştır (KAFFED)

CERKES DELİKANLILARI

Delikanlı deyimi Çerkesler'de ergenlik çağı gelmiş genç anlamında kullanılmaz. Çünkü Çerkes çocukları on yaşını geçince artık delikanlı sayılır. Kendilerinden mertlik özellikleri beklenir ve istenir. Bunu sağlama konusunda Çerkes görgü yöntemleri rekabet kabul etmez.

Ağıtları, şarkıları hala dillerde dolaşan Prens (Pşikoy) Rus ordusuna saldırarak ünlü Baş Komutan General Zass’ı atından aşağıya attığı, generalin bindiği atı alıp getirdiği, o kanlı savaşta üç kez at yararak değiştirdiği, ancak kendisi yorulmayarak: "Atımı sevgilime götürünüz. Başkaları tuzlu su akıtırken kendisi kanlı su akıtsın" diyerek şehit olduğu zaman henüz ergenlik çağına gelmemişti. Değişik savaşlarda sekiz yara almış olan Şeruluk, şehit olduğunda on dört yaşındaydı. Çocukların yükseklik derecesini gösteren bu gibi cesaret örnekleri pek çoktur. Onlardaki bu yeteneği doğanın onlara verdiği özel bir ayrıcalık olarak kabul etmek yerindedir. Çünkü yüksek bir ruh taşıyan Çerkes delikanlısının sağlam kişilikleri hiç bir konuda başkalarından geri kalmasına izin vermez. Kendisine onur ve makam oluşturacak tek aracın soyu ve serveti değil, çok başka özellikler olduğunu bilir. Bundan dolayı Çerkes delikanlılarının hepsinde üstünlük iddiası ve şöhret eğilimi fazladır. Savaş meydanında, toplantılarda, eğlencelerde yüksek görgüsüyle, yüksek kişiliğiyle yaşıtlarına yüksek olduğunu göstermeye çalışır.

Delikanlı arsız değildir. Ancak acizlik bilmez. Uyuşuk ve sessiz yaşamı sevmez. Sonsuz özgürlük diyarı olan bir yerde doğup büyüdüğünü çok iyi bilir. Hareketli ve atak bir ortam içinde canlı ve hareketli olmak gerektiğini bilir. Bundan dolayı ortama uymaya çaba gösterir. Söz kendisine düştüğü zaman oldukça rahat konuşur sorununu dile getirir. Özellikle toplantılarda güzel söz söylemek, Çerkeslerce çok onurlu bir özellik sayıldığı için, o gibi yerlerde sıkılmak, kekelemek, beceriksiz davranmak delikanlı için büyük bir özür ve ayıp sayılır. Bundan sözederken Mr.Bell aynen aşağıdaki açıklamaları yapıyor:"Meclislerde halk işlerini görme sırasında, büyük bir topluluğa karşı insanların hiç sıkılmayarak kolaylıkla anlatıcı ve güzel konuşmalarda bulunması beni hayran bırakmıştı. Bu güzel örnek özgürlüğe, toplulukların çokça olmasına, genel çıkar için herkesin büyük ilgi göstermesine yorumlanabilir. Serbest konuşanların içinde hepsinin üstünde iki kişi mertçe, hatip tavırlar ile benim şimdiye kadar Ayan ve millet meclislerinde avukatlar toplantılarında, tiyatro sahnelerinde seçkin olarak gördüklerimin hepsiyle rekabet ederler"

Güzel söz söylemeye, serbest söyleve alışmak için delikanlılar, büyüklerin bulunmadığı ortamlarda alıştırma yaparlar. Aralarında yaptıkları muhabbet toplantılarında bu yeteneklerini geliştirirler. Ayrıca bu toplantılar bir görgü okuludur. Toplantılar açıktır. Gençler orada gördükleri kuralları, gerekli gördükçe göstermeye hazırlanmak zorundadırlar.

Mr.Bell diyor ki:Çerkesler düşüncelerini canlı, çoğunlukla açık ve hızlı bir biçimde ortaya koyma konusunda büyük bir üstünlük gösteriyorlar. Halk, doğaları gereği tartışma ve değerlendirmeye alışkın olduklarından çoğu kez küçük şeyler için tartışma olur.”

İşte bu eğitimin sonucu olarak delikanlıların davranışlarında doğal bir serbestlik, gerçek bir kibarlık görünür. Başka uluslarda hükümdar dairelerine ait sayılan yüksek nezaket ve inceliği Çerkes delikanlıları doğal bir yaşam biçimi olarak öğrenirler. Bu nedenle davranışlarında ikiyüzlülük görünmez, temiz bir doğallık gösterir.

Nefsini dizginlemek Adighe olmanın birinci koşulu olduğu için Adighe delikanlısı hiç bir hareketinde kötü alışkanlıklara düşmez. Her konuda “VERKİĞ” yani kibarlık onun rehberi olur. Çünkü kibarlığı ihmal etmeyi insanlığı bırakmakla bir tutar.

Adighe delikanlısı korku bilmez. Yürek, akıl, irade onun için esas olduğu gibi cesareti cahilce değil akıllıca yapmak ister. Bundan dolayı Çerkesler; “cesurdan korkma o, cesaretini haklı işlerde mücadelede gösterir” derler. Delikanlıların medeni cesaret konusundaki Mr. Bell’in önceden anlatılan sözleri de dikkate değer. “Onlarda korku büyük bir kusur sayılır.”

Çerkes delikanlılarının kahraman yetişmesindeki etkenlerden biri de şiirleridir. Onlarda cinsellik duygularına seslenen şiirler yoktur. Dans müzikleri dışında bütün şiirleri yiğitliğe, iyiliklere ilişkin taşlama ile ağıtlardır.

Her olay üzerine Çerkes ozanları olayda kendini gösterenlerin övgüsünü, becerisizlik gösterenlerin taşlamasını gösteren şiirler söylerler. Böyle şiirler erkek, kız herkesin dilinde dolaşır. Her toplulukta kahramanların adı saygıyla anılır, beceriksizlerin de adları alay ile yinelenir. Bu hareket delikanlıların erdem ve görgüsüne büyük etkiler yapar ve delikanlı bu övgülerde adı geçsin diye ün ve onur sahibi olmasını sağlamak için harikalar yaratmak aşkını taşır.

Mr.J.BELL diyor ki: “Her türlü örgütten ve araçtan yoksun olan Çerkeslerin Rusya'ya karşı bu denli uzun süre direnç göstermelerindeki gizem ve bilgeliği bilmek isteyenler için şu iki nedenden başka bir şey bulamadım. Birincisi, herkesi sosyal görevini yapmaya zorlayan sosyal duygu, ikincisi, bireyler arasında kahramanlık konusunda rekabet bulunmasıdır.
Çerkes delikanlıları ile kızlarının toplantılarda serbest ve beraberce bulunmalarında erkeklerin mert ve nazik görgülü davranmaları da önemli bir etkendir. Çünkü kızların saygı ve arzusu, erkeğin varlık ve dış görünüşünden çok kibarlığında, mertlik özelliklerindeki ününedir.

CERKES KIZLARI

Cerkes kızlarının sosyal durumu hiç bir ulusun kızlarına benzemez. Doğuda kızlar kapalı, örtülü ve hapis, batıda güvensiz bir özgürlüğe sahip. Çerkes kızları ise tam bir gelecek ve özgürlüğün sahibidir.


Mr.Longworth gibi Avrupa mantığı ile kadını düşünen bir kişi bile bu derece geleceği çok görür ve Avrupa kadınlarında bu kadar özgürlüğün olmadığını söyler. Mr.J.Bell ise''Çerkes kadınlarının tavır ve hareketinde islam usülü galiptir. Ancak Çerkes kızları eski Çerkes geleneklerine tümüyle bağlı olup Avrupa'nın özellikle yüksek tabakasına mensub kadınlarına, tavır ve hareketine tümüyle uyuyorlar''diyerek Çerkes kızlarının yaşam biçimini övüyor. Doğallıktan gelen bu yaşama biçiminin eleştiriye değer bir tarafı yoktur. Çünkü hukukuna sahip,kişilikli herbir kadın için en doğru yol budur. Çerkes kızlarıda Çerkez delikanlıları gibi kendini gösterme, üstün gelme, daha yüksek dereceye erişmek aşkını taşırlar. Hiçbir konuda ikinci kalmamaya çalışırlar.

Kızlar ailenin en nazlı bir bireyidir.Baba çocuklarından yanlız kızlarına yumuşak davranır. Anne bütün şevkat ve dikkatini ona yöneltir. Kardeşleri taparcasına severler. Aile içinden hiç biri bu aziz konuğun gönlünü kırmaz. Kız annesinin bir görev arkadaşıdır. Ona her konuda yardım eder. Dikiş tümüyle kıza aittir. Hatta kızı olmayan komşuların dikişlerinede yardım eder. İplik eğirmek, şayak dokumak kızın görevlerindendir. Aile bireylerinin elbiselerinin temiz olması, yırtık bulunmaması, konuk ve oturma odalarının yılda birkaç kez badana edilmiş olması, konuk odası yatak ve takımlarının temiz bulunması, kızın ününü ve değerini artırır. Çünkü Çerkesler;kızların değerini güzelliğiyle değil ev kadını olabilmek için gösterdiği yetenekle değerlendirdikleri için kızlar tembel ve beceriksiz, havai olmamaya, son derece aktif ve temizliğe uymaya zorunludurlar.Köylü yaşamı yaşayan ve genellikle zengin olmayan Çerkesler'in yalın ve rahat küçük evlerinde görülen ve ruhu okşayan temizlik ve özen, kadınların yoktan var ettikleri gönül çekici düzenlerle ve güzelleştirmelerde herhalde takdire değer.Yüksek bir terbiye ruhunun orada hakim olduğunu gösterir.


Kız erkeklere armağan verir ve armağan alır. Bu biçimde arkadaşlarıyla bir erkek gibi diyalog kurabilir.


''Mamrukaya şaş'' adıyla tanınmış bir kız, bir çok isteklileri varken ''bir adam için bu kadar arkadaştan nasıl vazgeçeyim'' diye geç yaşına kadar evlenmemiştir. Bu söz Çerkes kızlarının evlenmeden önce geleceklerini, evlendikten sonra kocalarına, anneliğe ne derece samimiyetle sevgi beslemek ve sadık kalmak istediklerini gösterir. Doğuştan zeki olan Çerkez kızları konuşmalarında gayet zarif nükteler yaptıklarından, delikanlıların en korktukları şey kızların karşısında zor durumda kalmalarıdır. Konuşma özgürlüğü içinde genellikle şakalı, ancak ince bir uslüp kullanılır. Kaba tavır ve söz sevilmez ve ayıp sayılır. Bunun için inceliğe son derece önem verirler. Delikanlı kızlarla serbest görüşmeyi, onların iltifatlarına mahzar olamayı kendileri için bir hak sayarlar. Mr.Longworth Çerkes kızı ve delikanlılarının bu serbest kaynaşmasından sözederken akla gelebilecek olanları açıklayarak; ''Honi soit qui maly pense'' yani ''Bundan kuşku duyana lanet olsun” diyor.
Çerkez kızlarını görmemiş bazı Avrupa yazarları Çerkes kızlarına kama taşır diye bir değerlendirme yaptılar. Bu olacak şey değildir. Oysa, bu kızların tek silahı namusudur. Onun namus sevgisi önünde her şey saygıyla eğilir ve bir kızın namusunun lekelendiği görülmemiştir. Mr.J.Bell'de Çerkes kızları göğüste çapraz gümüş düğmelerle iliklenmiş sıkı montları ile, sırma şerit ve gümüş topla süslenmiş taçlarıyla bir savaşçı gibi görünürler. Ancak saldırgana karşı bütün silahları yüksek namuslarıdır. Bu giysi içinde saç örgülerinin belden aşağıya uzanması, nazik hareketleri, özellikle uzun boylu kızlara gerçekten zerafer özelliği veriyor. Kızlar sürekli yüzleri açık olarak gezerler. Ancak öyle arsızca erkek kalabalığına asla girmezler. Erkekler dolu olduğu halde konuk odasına, yaralıya hizmet etmek üzere geldiğini defalarca gördüğüm güzel ve uzun boylu kız orduda arkadaşlarına karşı bu sakeri görevi yapan ''ORLEAN KIZLARINI'' bir kaç defa aklıma besttir. Evinde erkeklerin ziyaretini kabul eder,konuğa saygı gösterir. Ancak bu konuda yalnız ana ve baba değil, ailenin büyüklerinden kimse yanında bulunmaz. Aslında kızın bulunduğu topluma ana-babanın girmemesi gerekir. Bunun için kızı düğünde bulunan baba dans yerinde bulunamaz, babanın yanında kızın oynaması saygısızlık diye nitelendirilir.

KAŞENLİK

Çerkeslerin günümüze kadar devamlılığını sürdüren geleneklerin birisi de "kaşenlik adetidir. Bu adet bekar genç kız ve erkekler arasında evlilik öncesi dönemde gerçekleşmektedir. Diğer geleneklerde olduğu gibi habze adı verilen kurallarla sınırlıdır. Kaşenlik birbirinden hoşlanan genç kız ve erkekler arasındaki arkadaşlık ilişkisine denmektedir.


Çerkes kız ve erkekleri birbirleri ile düğünlerde, toplantılarda, muhabbet ortamlarında birlikte olurlar. Bu toplantılar en yaygın olarak köylerde görülür. Bu tür toplantılarda genellikle bir kaç köyün gençleri biraraya gelir. Sabahlara kadar süren sohbetler, oyunlar ve eğlenceler yapılır. Bu geceler gençlerin birbirlerini tanımalarına yardımcı olmaktadır. Muhabbet geceleri bir eğlence kaynağı olduğu kadar aynı zamanda eğitim yereri de sayılmaktadır. Kızlar ve erkekler belirli bir yaştan başlayarak bu tip toplantılarda Çerkes adet ve görenekleri çerçevesinde eğitilirler. Bütün eğlence, düğün ve toplantılarda "thamate" adı verilen bir kişi bulunur.



Kim Kimle Kaşen Olabilir?

Aynı sülaleden olan kişiler kaşen olamazlar. Akrabalık derecesi ne kadar uzak olursa olsun yasaktır. Aynı köyden kişilerin kaşen olmaları hoş karşılanmaz. Bu kural günümüzde biraz yumuşamıştır. Artık aynı sülaleden olmamak koşuluyla kaşenliğe fazla tepki duyulmamaktadır. Muhabbet toplantılarında kızlar ve erkekler karşılıklı otururlar.



Birden Fazla Kaşen

Gençlerin her toplantıda farklı kaşeni olabildiği için bir Çerkez kızının ya da erkeğinin evleninceye kadar çok fazla kaşeni olabilmektedir. Toplantıda amaç tanışmak, eğlenmek ve kendine uygun bir eş seçmek olduğu için kaşenlik bazen ciddi bazen de şaka şekliyle ortaya çıkmaktadır. Sayısı fazla olan şaka kaşenliğinin çok fazla bir ciddiyeti yoktur.


Kız ya da erkek birbirlerinin daha önceki kaşenlerine karşı herhangi bir olumsuz tavır takınmazlar. Eski kaşenlerle sosyal ilişkiler kesilmez. Çünkü daha önceki kaşenlerin şaka olduğunu her iki tarafta kabullenmiştir. Kadın ya da erkek eski kaşenleriyle bu benim eski kaşenim diye espri yapabilir. Dolayısıyla kızın ya da erkeğin birden fazla kaşeni olması yadırganmamaktadır.



Evlenmeye Aracı Olan Kaşenlik

Pseluk ile başlayıp daha sonra da devam eden kaşenlik iki bölümü ayrılmaktadır. Bunlardan birisi şaka diğeri ise ciddi kaşenliktir.

Şaka kaşenliğine semerko denmektedir. Bu durumda kişiler ciddi olmasalar bile yalnız o geceye ya da bir kaç geceye mahsus kaşen olabilirler. Burada amaç eğlenmek, birbirlerini tanımak bunu yaparken de hoş zaman geçirmektir. Şaka kaşenliğinde kız ve erkek birbirlerine sanki evleneceklermiş gibi övgü dolu sözler söyler.



Kaşenliğin bir de ciddi boyutu vardır. Bu durumda birbirlerini beğenen kız ya da erkek evlenmek için arkadaşlık kurmak isterler. Eğer karşı taraf kabul etmişse diğer toplantılarda da görüşerek bu ilişkiyi devam ettirirler. Ancak ciddi kaşenlikte daha çok pisehluk ile başlamaktadır. Erkek bir kaç arkadaşını alarak kızın ya da onun herhangi bir akrabasının evine gider. Kızın da mutlaka yanında bir ya da bir kaç arkadaşı bulunmak durumundadır. Burada kıza kaşenlik teklifini sunar. Bu durumda kız ve erkek arkadaşlarının yanında teklifi değerlendirirler. Birbirlerinden beklentilerini ve isteklerini söylerler. Kaşenliğin her iki boyutunun da kendine özgü kuralları vardır. Kaşenlik eğer ciddi ise ve sonuçta evlilik düşüncesi ile kişiler birbirlerini tanımaya çalışıyorsa bu durumda toplantılarda şaka kaşenliği gibi ulu orta gündeme getirilmez. Bu durumda bir çok muhabbette bir araya gelebilirler, bir çok konudan konuşarak birbirlerini daha iyi tanımaya çalışırlar. Ancak ilişkileri diğer kaşenliğe göre resmiyet kazanır. Diğeri kadar serbest değildir. Her ne kadar bu kişiler evlilik kararıyla birbirlerini tanımaya çalışsalar da mutlaka evlenecekler diye bir koşul yoktur. Eğer bir engel söz konusu ise her iki taraf bu durumdan vazgeçebilir.



Evlenme Sözü ve Euç

Kişiler evlenmeye karar verirlerse bu kez kendi aralarında sözleşirler. Bu durumda da euç denilen bir armağan verilir. Euç söz karşılığı verilen maddi bir armağandır. Söz verdi anlamına gelir. Kaşenlik sonucunda evlenmeyi kabul etti demektir. Bu armağanı erkek bayandan ister. Bayan da kendi insiyatifinde bir armağan verir. Bu armağan bir boyun bağı, mendil, yüzük, bilezik olabilir. Erkek de bunun karşılığında kıza bir yüzük vermektedir.
Bu karşılıklı amağan verme durumu yalnız kız ve erkek arasında olmaz. Kızın ve erkeğin yanında arkadaşlarından ya da akrabalarından birkaç kişi bulunmak durumundadır. Söz verme ve armağan verme olayı onların tanıklığında olmaktadır.

Evlenmek amacıyla kaşen olan ve bunu söz altına alan genç kız ve erkekler bu durumda toplumdan ayrı bir yerde yalnız başlarına konuşamazlar. Onların yanlarında mutlaka arkadaşları da olmak durumundadır. Toplumun dışında ve toplumdan habersiz bir yerde konuşmaları yasaktır. Bu durum evleninceye kadar böyle devam eder.



Eş Seçimindeki İncelik

Gerek evlenmeye karar veren gerek yalnız bir kaç toplantıda kaşen olan kişiler birbirlerini aileleri ile tanıştırmazlar. Arkadaşları ve o ortamda bulunan kişiler onların kaşen olduklarını bilir. Anne ve babalarına kaşen olduklarını söyleyip birbirlerini tanıştırmaları ayıp olarak karşılanır. Aileler kızın ya da erkeğin kaşenini toplumlardaki diğer kişilerden öğrenerek haberdar olurlar. Ancak evlenme zamanında ailelere bildirilir. Bu durumdan da yalnız anneye sözedilir. Kaşenlik adeti Çerkez toplumunda kızın ya da erkeğin evleneceği kişi hakkındaki kararı kendilerinin vermesini sağlar. Büyükler müdahale etmezler. Ancak evlenmek üzere kaşen tercihi yapan kişiler daha çok aile yapılarına uygun toplumsal kurallara ve adetlere uyacak kişileri tercih ederler. Bu nedenle birçok toplantıda kız, erkeğin ya da erkek de kızın hal ve hareketlerini kontrol eder.. Evlilik tercihi yaparken bu tip kişilerle yapmayı isterler. Çünkü Çerkes kültüründe toplumsal normlara uygun olarak hareket etmek gerekmektedir. Bireylerden görgü kurallarına gelenek ve göreneklere uygun davranış göstermesi beklenmektedir.



Kız Kaçırma

Kaşenlik ile başlayan evlilik aşamasında nişanlılık ve söz gibi durumlara pek rastlanmaz. Bunun en önemli nedeni kaçırma şeklinde evlenmenin gelenek ve göreneklerinde yer almasıdır. Gençler evlenmeye karar verdikten sonra maddi olanaksızlıklar, kendisinden büyük başka birinin evlenecek olması gibi nedenlerden dolayı kaçırma biçiminde evlenmeyi tercih ederler. Ancak Çerkes kültüründeki kaçırma şekli diğer uluslardan farklı olarak kendine özgü bir nitelik gösterir. Bu şekilde evliliğin olması nişan ve söz gibi törenlerin yapılmasını gerekli kılmamaktadır.
Yine kişiler zaten kaşenlik dönemlerinde birbirlerini yeterince tanıdıkları için ayrıca bu tür dönemlere gerek duymazlar. Ayrıca Çerkeslerde adetler kişilerin ilişkilerine çok fazla sınırlama getirdiği için bu döneme her iki tarafında katlanabilmesi zor olur. Çünkü nişanda büyüklerde işin içine girerler. Onlarla olan iletişimde konuşma ve görüşme yönünden bir takım güçlükler olduğu için kişiler nişanlı olarak kalmayı pek tercih etmezler. Ancak günümüzde söz ve nişanlılık dönemi Çerkesler arasında da yaygınlık kazanmıştır.


Çerkes ulusundaki genç kız ve erkekler genellikle aynı ulustan olan kişilerle evlenmeyi tercih etmektedirler.


Kaynak

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Temmuz 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Çerkes toplumu, Khabze adı verilen kurallarla yönetilir, Khabze, etimolojik olarak; dışarının, alanın, çevrenin, aşağısınındili, şablonu, düzeni demektir.

Sponsorlu Bağlantılar
Çocuğun doğumundan itibaren büyüyüp yetişmesine, yaşlanıp ölmesine kadar, insan hayatını düzenleyen ve güzelleştiren çeşitli seramoniyel kurallar vardır. Bunlar, modern sosyolojideki görgü kurallarından, gelenek ve göreneklere, örf, adet ve töre kurallarından ahlak ve din kurallarına, hatta maddi yaptırımlarla perçinlenen hukuk kurallarına kadar bütün sosyal kuralları kapsarlar.

Khabze, en basit görgü kuralından, gelenek ve göreneklere, örf ve adetlerden ahlak ve din kurallarına, hatta yazılı olmayan yasa ve anayasa kuralına kadar toplumu yöneten bütün kuralları ifade eder. Kız istemeden gelin almaya, düğünde oyuna çıkış ve dans kurallarına, gelinin kendi ailesine götürülmesinden tekrar geri getirilmesine, doğumdan çocuğun yürüme çağına gırmesine, çocuğun p'ur/qan olarak eğitilmek üzere başka bir aileye verilmesinden, eğitildikten sonra tekrar kendi ailesine gönderilmesine, sokakta atlı veya yay olarak yürümekten oturup kalmaya, konukluğa, savaştan barışa kadar. Öyle ki, geleneksel Çerkes toplumunda Khabze kuralları, toplumun hemen bütün bireyleri tarafından bilinir. Cünkü bu kurallar, ya doğal toplumsal yaşam süreci içinde herkesin katkı ve katılımıyla oluşmuştur ya da aileler düzeyinde temsilcilerin katkısıyla oluşturulmuş, paylaşıralak, yaparak, yaşayarak öğretilmiş ve benimsetilmiş kurallardır.

GELENEKSEL HUKUK – KHABZE


Çerkes toplumu, günümüz dünyasındaki İngiltere örneğine benzer biçiminde, yazılı olmayan geleneksel hukuk kurallarıyla yönetilir. Çerkes yaşamında örf-adet kurallar, hukuk kuralları iç içedir.

Khabze kurallarının başlıca iki temel kaynağı vardır. Biri, toplum bireylerinin, geleksel Çerkes mantalitesi içinde, doğal olarak veya bliçli bir zihinsel faaliyet süreci sonunda “şayet bu konu bir halk meclisi gündemine gelmiş olsaydı acaba nasıl bir düzenleme yapılırdı?” türünden bir soruya vereceği cevaba uygun davranılmasıdır. Böylesi bir davranış, zaman içinde benzer durumlarda kalan başkaları tarafından da benimsenip uygulanarak, zaman içinde Khabze kuralı haline gelebilir. Khabzenin ikinci temel kaynağı ise Xase adı verilen halk meclisinin kararlarıdır.

Khabze denilen geleneksel hukuk kuralları esas olarak Xase adı verilen yasama meclisi tarafından oluşturulur. Uygulama toplumun tümü tarafından izlenir ve denetlenir. Geleneksel Çerkes toplumunda yaygın ve etkili bir sosyal denetim mekanizması vardır. Khabzeye aykırı davranışlar, öncelikle lokal düzeyde çözülmeye çalışılır. Mümkün olduğu kadar hiyerarşik olarak üst düzeydeki toplum önderlerine – Thamadelere ulaştırılmamaya çalışılır. Çünkü olumsuzların, yerinde çözülüp giderilmesi, dillendirilip yayılmaması esastır. Bir Atasözü : “Kötülüğü dinlendirirsen azar, iyiliği dillendirirsen ürer” biçimindedir. Bununla birlikte, yerel düzeyde çözülemeyen sorunlar hiyerarşik olarak bir üste ve nihayet en üst düzeyde de Xase'ye taşınabilir. Khabze'ye aykırı davranışlar, her düzeyde yaptırımlarla karşılanabilir. Xase mahalle/köy, yöre, bölge ve ülke düzeyine kadar her düzeyde vardır ve işlevseldir. Ancak Xase, günümüzdeki gibi sürekli görev yapan bir yasama organı değildir. Gerektikçe toplanan, sorunu görüşüp karara bağladıktan sonra dağılan geçici ve onursal bir yasama organı, bir halk meclisidir. Xaseye her aile gündem konusu soruna ilişkin olarak kendisini en yetkin biçimde temsil edebilecek bir temsilcisiyle katılır. Xaseye katılmak herkes için bir onurdur ve Xaseye katılma görevi onursal bir görevdir. Asla herhangi bir maddi ücret, bedel sözkonusu değildir. Xaseye katılmanın bedeli, saygınlık ve itibardır.

Geleneksel Çerkes hukukunda en önemli yaptırımlar, toplum tarafından ayıplanma, kınanma, razı etme veya gônül alma, tazminat veya bedel ödeme (ğepşınej) ve sürgündür (değeç). Geleneksel Çerkes hukukunda ölüm cezası yoktur. Çerkes İnsanının kişilik yapısı, geleneksel olarak kendi haklarına saygı bekleyen herkesin, başkalarının hakkına saygı göstermesi ilkesine göre biçimlendiği için, açık bir savaş ortamı dışında, geleneksel Çerkes sosyal yaşamında öldürmeyi gerektirecek düzeyde gerginlik ve çatışma pek az görülür. Böyle bir durum ortaya çıktığızamanda, durumdan haberdar olan biri durumu derhal toplumun kanaat önderlerine iletir.

"BİZ ÇERKESLER" kitabından alınmıştır (KAFFED)

CERKES DELİKANLILARI

Delikanlı deyimi Çerkesler'de ergenlik çağı gelmiş genç anlamında kullanılmaz. Çünkü Çerkes çocukları on yaşını geçince artık delikanlı sayılır. Kendilerinden mertlik özellikleri beklenir ve istenir. Bunu sağlama konusunda Çerkes görgü yöntemleri rekabet kabul etmez.

Ağıtları, şarkıları hala dillerde dolaşan Prens (Pşikoy) Rus ordusuna saldırarak ünlü Baş Komutan General Zass’ı atından aşağıya attığı, generalin bindiği atı alıp getirdiği, o kanlı savaşta üç kez at yararak değiştirdiği, ancak kendisi yorulmayarak: "Atımı sevgilime götürünüz. Başkaları tuzlu su akıtırken kendisi kanlı su akıtsın" diyerek şehit olduğu zaman henüz ergenlik çağına gelmemişti. Değişik savaşlarda sekiz yara almış olan Şeruluk, şehit olduğunda on dört yaşındaydı. Çocukların yükseklik derecesini gösteren bu gibi cesaret örnekleri pek çoktur. Onlardaki bu yeteneği doğanın onlara verdiği özel bir ayrıcalık olarak kabul etmek yerindedir. Çünkü yüksek bir ruh taşıyan Çerkes delikanlısının sağlam kişilikleri hiç bir konuda başkalarından geri kalmasına izin vermez. Kendisine onur ve makam oluşturacak tek aracın soyu ve serveti değil, çok başka özellikler olduğunu bilir. Bundan dolayı Çerkes delikanlılarının hepsinde üstünlük iddiası ve şöhret eğilimi fazladır. Savaş meydanında, toplantılarda, eğlencelerde yüksek görgüsüyle, yüksek kişiliğiyle yaşıtlarına yüksek olduğunu göstermeye çalışır.

Delikanlı arsız değildir. Ancak acizlik bilmez. Uyuşuk ve sessiz yaşamı sevmez. Sonsuz özgürlük diyarı olan bir yerde doğup büyüdüğünü çok iyi bilir. Hareketli ve atak bir ortam içinde canlı ve hareketli olmak gerektiğini bilir. Bundan dolayı ortama uymaya çaba gösterir. Söz kendisine düştüğü zaman oldukça rahat konuşur sorununu dile getirir. Özellikle toplantılarda güzel söz söylemek, Çerkeslerce çok onurlu bir özellik sayıldığı için, o gibi yerlerde sıkılmak, kekelemek, beceriksiz davranmak delikanlı için büyük bir özür ve ayıp sayılır. Bundan sözederken Mr.Bell aynen aşağıdaki açıklamaları yapıyor:"Meclislerde halk işlerini görme sırasında, büyük bir topluluğa karşı insanların hiç sıkılmayarak kolaylıkla anlatıcı ve güzel konuşmalarda bulunması beni hayran bırakmıştı. Bu güzel örnek özgürlüğe, toplulukların çokça olmasına, genel çıkar için herkesin büyük ilgi göstermesine yorumlanabilir. Serbest konuşanların içinde hepsinin üstünde iki kişi mertçe, hatip tavırlar ile benim şimdiye kadar Ayan ve millet meclislerinde avukatlar toplantılarında, tiyatro sahnelerinde seçkin olarak gördüklerimin hepsiyle rekabet ederler"

Güzel söz söylemeye, serbest söyleve alışmak için delikanlılar, büyüklerin bulunmadığı ortamlarda alıştırma yaparlar. Aralarında yaptıkları muhabbet toplantılarında bu yeteneklerini geliştirirler. Ayrıca bu toplantılar bir görgü okuludur. Toplantılar açıktır. Gençler orada gördükleri kuralları, gerekli gördükçe göstermeye hazırlanmak zorundadırlar.

Mr.Bell diyor ki:Çerkesler düşüncelerini canlı, çoğunlukla açık ve hızlı bir biçimde ortaya koyma konusunda büyük bir üstünlük gösteriyorlar. Halk, doğaları gereği tartışma ve değerlendirmeye alışkın olduklarından çoğu kez küçük şeyler için tartışma olur.”

İşte bu eğitimin sonucu olarak delikanlıların davranışlarında doğal bir serbestlik, gerçek bir kibarlık görünür. Başka uluslarda hükümdar dairelerine ait sayılan yüksek nezaket ve inceliği Çerkes delikanlıları doğal bir yaşam biçimi olarak öğrenirler. Bu nedenle davranışlarında ikiyüzlülük görünmez, temiz bir doğallık gösterir.

Nefsini dizginlemek Adighe olmanın birinci koşulu olduğu için Adighe delikanlısı hiç bir hareketinde kötü alışkanlıklara düşmez. Her konuda “VERKİĞ” yani kibarlık onun rehberi olur. Çünkü kibarlığı ihmal etmeyi insanlığı bırakmakla bir tutar.

Adighe delikanlısı korku bilmez. Yürek, akıl, irade onun için esas olduğu gibi cesareti cahilce değil akıllıca yapmak ister. Bundan dolayı Çerkesler; “cesurdan korkma o, cesaretini haklı işlerde mücadelede gösterir” derler. Delikanlıların medeni cesaret konusundaki Mr. Bell’in önceden anlatılan sözleri de dikkate değer. “Onlarda korku büyük bir kusur sayılır.”

Çerkes delikanlılarının kahraman yetişmesindeki etkenlerden biri de şiirleridir. Onlarda cinsellik duygularına seslenen şiirler yoktur. Dans müzikleri dışında bütün şiirleri yiğitliğe, iyiliklere ilişkin taşlama ile ağıtlardır.

Her olay üzerine Çerkes ozanları olayda kendini gösterenlerin övgüsünü, becerisizlik gösterenlerin taşlamasını gösteren şiirler söylerler. Böyle şiirler erkek, kız herkesin dilinde dolaşır. Her toplulukta kahramanların adı saygıyla anılır, beceriksizlerin de adları alay ile yinelenir. Bu hareket delikanlıların erdem ve görgüsüne büyük etkiler yapar ve delikanlı bu övgülerde adı geçsin diye ün ve onur sahibi olmasını sağlamak için harikalar yaratmak aşkını taşır.

Mr.J.BELL diyor ki: “Her türlü örgütten ve araçtan yoksun olan Çerkeslerin Rusya'ya karşı bu denli uzun süre direnç göstermelerindeki gizem ve bilgeliği bilmek isteyenler için şu iki nedenden başka bir şey bulamadım. Birincisi, herkesi sosyal görevini yapmaya zorlayan sosyal duygu, ikincisi, bireyler arasında kahramanlık konusunda rekabet bulunmasıdır.
Çerkes delikanlıları ile kızlarının toplantılarda serbest ve beraberce bulunmalarında erkeklerin mert ve nazik görgülü davranmaları da önemli bir etkendir. Çünkü kızların saygı ve arzusu, erkeğin varlık ve dış görünüşünden çok kibarlığında, mertlik özelliklerindeki ününedir.

CERKES KIZLARI

Cerkes kızlarının sosyal durumu hiç bir ulusun kızlarına benzemez. Doğuda kızlar kapalı, örtülü ve hapis, batıda güvensiz bir özgürlüğe sahip. Çerkes kızları ise tam bir gelecek ve özgürlüğün sahibidir.


Mr.Longworth gibi Avrupa mantığı ile kadını düşünen bir kişi bile bu derece geleceği çok görür ve Avrupa kadınlarında bu kadar özgürlüğün olmadığını söyler. Mr.J.Bell ise''Çerkes kadınlarının tavır ve hareketinde islam usülü galiptir. Ancak Çerkes kızları eski Çerkes geleneklerine tümüyle bağlı olup Avrupa'nın özellikle yüksek tabakasına mensub kadınlarına, tavır ve hareketine tümüyle uyuyorlar''diyerek Çerkes kızlarının yaşam biçimini övüyor. Doğallıktan gelen bu yaşama biçiminin eleştiriye değer bir tarafı yoktur. Çünkü hukukuna sahip,kişilikli herbir kadın için en doğru yol budur. Çerkes kızlarıda Çerkez delikanlıları gibi kendini gösterme, üstün gelme, daha yüksek dereceye erişmek aşkını taşırlar. Hiçbir konuda ikinci kalmamaya çalışırlar.

Kızlar ailenin en nazlı bir bireyidir.Baba çocuklarından yanlız kızlarına yumuşak davranır. Anne bütün şevkat ve dikkatini ona yöneltir. Kardeşleri taparcasına severler. Aile içinden hiç biri bu aziz konuğun gönlünü kırmaz. Kız annesinin bir görev arkadaşıdır. Ona her konuda yardım eder. Dikiş tümüyle kıza aittir. Hatta kızı olmayan komşuların dikişlerinede yardım eder. İplik eğirmek, şayak dokumak kızın görevlerindendir. Aile bireylerinin elbiselerinin temiz olması, yırtık bulunmaması, konuk ve oturma odalarının yılda birkaç kez badana edilmiş olması, konuk odası yatak ve takımlarının temiz bulunması, kızın ününü ve değerini artırır. Çünkü Çerkesler;kızların değerini güzelliğiyle değil ev kadını olabilmek için gösterdiği yetenekle değerlendirdikleri için kızlar tembel ve beceriksiz, havai olmamaya, son derece aktif ve temizliğe uymaya zorunludurlar.Köylü yaşamı yaşayan ve genellikle zengin olmayan Çerkesler'in yalın ve rahat küçük evlerinde görülen ve ruhu okşayan temizlik ve özen, kadınların yoktan var ettikleri gönül çekici düzenlerle ve güzelleştirmelerde herhalde takdire değer.Yüksek bir terbiye ruhunun orada hakim olduğunu gösterir.


Kız erkeklere armağan verir ve armağan alır. Bu biçimde arkadaşlarıyla bir erkek gibi diyalog kurabilir.


''Mamrukaya şaş'' adıyla tanınmış bir kız, bir çok isteklileri varken ''bir adam için bu kadar arkadaştan nasıl vazgeçeyim'' diye geç yaşına kadar evlenmemiştir. Bu söz Çerkes kızlarının evlenmeden önce geleceklerini, evlendikten sonra kocalarına, anneliğe ne derece samimiyetle sevgi beslemek ve sadık kalmak istediklerini gösterir. Doğuştan zeki olan Çerkez kızları konuşmalarında gayet zarif nükteler yaptıklarından, delikanlıların en korktukları şey kızların karşısında zor durumda kalmalarıdır. Konuşma özgürlüğü içinde genellikle şakalı, ancak ince bir uslüp kullanılır. Kaba tavır ve söz sevilmez ve ayıp sayılır. Bunun için inceliğe son derece önem verirler. Delikanlı kızlarla serbest görüşmeyi, onların iltifatlarına mahzar olamayı kendileri için bir hak sayarlar. Mr.Longworth Çerkes kızı ve delikanlılarının bu serbest kaynaşmasından sözederken akla gelebilecek olanları açıklayarak; ''Honi soit qui maly pense'' yani ''Bundan kuşku duyana lanet olsun” diyor.
Çerkez kızlarını görmemiş bazı Avrupa yazarları Çerkes kızlarına kama taşır diye bir değerlendirme yaptılar. Bu olacak şey değildir. Oysa, bu kızların tek silahı namusudur. Onun namus sevgisi önünde her şey saygıyla eğilir ve bir kızın namusunun lekelendiği görülmemiştir. Mr.J.Bell'de Çerkes kızları göğüste çapraz gümüş düğmelerle iliklenmiş sıkı montları ile, sırma şerit ve gümüş topla süslenmiş taçlarıyla bir savaşçı gibi görünürler. Ancak saldırgana karşı bütün silahları yüksek namuslarıdır. Bu giysi içinde saç örgülerinin belden aşağıya uzanması, nazik hareketleri, özellikle uzun boylu kızlara gerçekten zerafer özelliği veriyor. Kızlar sürekli yüzleri açık olarak gezerler. Ancak öyle arsızca erkek kalabalığına asla girmezler. Erkekler dolu olduğu halde konuk odasına, yaralıya hizmet etmek üzere geldiğini defalarca gördüğüm güzel ve uzun boylu kız orduda arkadaşlarına karşı bu sakeri görevi yapan ''ORLEAN KIZLARINI'' bir kaç defa aklıma besttir. Evinde erkeklerin ziyaretini kabul eder,konuğa saygı gösterir. Ancak bu konuda yalnız ana ve baba değil, ailenin büyüklerinden kimse yanında bulunmaz. Aslında kızın bulunduğu topluma ana-babanın girmemesi gerekir. Bunun için kızı düğünde bulunan baba dans yerinde bulunamaz, babanın yanında kızın oynaması saygısızlık diye nitelendirilir.

KAŞENLİK

Çerkeslerin günümüze kadar devamlılığını sürdüren geleneklerin birisi de "kaşenlik adetidir. Bu adet bekar genç kız ve erkekler arasında evlilik öncesi dönemde gerçekleşmektedir. Diğer geleneklerde olduğu gibi habze adı verilen kurallarla sınırlıdır. Kaşenlik birbirinden hoşlanan genç kız ve erkekler arasındaki arkadaşlık ilişkisine denmektedir.


Çerkes kız ve erkekleri birbirleri ile düğünlerde, toplantılarda, muhabbet ortamlarında birlikte olurlar. Bu toplantılar en yaygın olarak köylerde görülür. Bu tür toplantılarda genellikle bir kaç köyün gençleri biraraya gelir. Sabahlara kadar süren sohbetler, oyunlar ve eğlenceler yapılır. Bu geceler gençlerin birbirlerini tanımalarına yardımcı olmaktadır. Muhabbet geceleri bir eğlence kaynağı olduğu kadar aynı zamanda eğitim yereri de sayılmaktadır. Kızlar ve erkekler belirli bir yaştan başlayarak bu tip toplantılarda Çerkes adet ve görenekleri çerçevesinde eğitilirler. Bütün eğlence, düğün ve toplantılarda "thamate" adı verilen bir kişi bulunur.



Kim Kimle Kaşen Olabilir?

Aynı sülaleden olan kişiler kaşen olamazlar. Akrabalık derecesi ne kadar uzak olursa olsun yasaktır. Aynı köyden kişilerin kaşen olmaları hoş karşılanmaz. Bu kural günümüzde biraz yumuşamıştır. Artık aynı sülaleden olmamak koşuluyla kaşenliğe fazla tepki duyulmamaktadır. Muhabbet toplantılarında kızlar ve erkekler karşılıklı otururlar.



Birden Fazla Kaşen

Gençlerin her toplantıda farklı kaşeni olabildiği için bir Çerkez kızının ya da erkeğinin evleninceye kadar çok fazla kaşeni olabilmektedir. Toplantıda amaç tanışmak, eğlenmek ve kendine uygun bir eş seçmek olduğu için kaşenlik bazen ciddi bazen de şaka şekliyle ortaya çıkmaktadır. Sayısı fazla olan şaka kaşenliğinin çok fazla bir ciddiyeti yoktur.


Kız ya da erkek birbirlerinin daha önceki kaşenlerine karşı herhangi bir olumsuz tavır takınmazlar. Eski kaşenlerle sosyal ilişkiler kesilmez. Çünkü daha önceki kaşenlerin şaka olduğunu her iki tarafta kabullenmiştir. Kadın ya da erkek eski kaşenleriyle bu benim eski kaşenim diye espri yapabilir. Dolayısıyla kızın ya da erkeğin birden fazla kaşeni olması yadırganmamaktadır.



Evlenmeye Aracı Olan Kaşenlik

Pseluk ile başlayıp daha sonra da devam eden kaşenlik iki bölümü ayrılmaktadır. Bunlardan birisi şaka diğeri ise ciddi kaşenliktir.

Şaka kaşenliğine semerko denmektedir. Bu durumda kişiler ciddi olmasalar bile yalnız o geceye ya da bir kaç geceye mahsus kaşen olabilirler. Burada amaç eğlenmek, birbirlerini tanımak bunu yaparken de hoş zaman geçirmektir. Şaka kaşenliğinde kız ve erkek birbirlerine sanki evleneceklermiş gibi övgü dolu sözler söyler.



Kaşenliğin bir de ciddi boyutu vardır. Bu durumda birbirlerini beğenen kız ya da erkek evlenmek için arkadaşlık kurmak isterler. Eğer karşı taraf kabul etmişse diğer toplantılarda da görüşerek bu ilişkiyi devam ettirirler. Ancak ciddi kaşenlikte daha çok pisehluk ile başlamaktadır. Erkek bir kaç arkadaşını alarak kızın ya da onun herhangi bir akrabasının evine gider. Kızın da mutlaka yanında bir ya da bir kaç arkadaşı bulunmak durumundadır. Burada kıza kaşenlik teklifini sunar. Bu durumda kız ve erkek arkadaşlarının yanında teklifi değerlendirirler. Birbirlerinden beklentilerini ve isteklerini söylerler. Kaşenliğin her iki boyutunun da kendine özgü kuralları vardır. Kaşenlik eğer ciddi ise ve sonuçta evlilik düşüncesi ile kişiler birbirlerini tanımaya çalışıyorsa bu durumda toplantılarda şaka kaşenliği gibi ulu orta gündeme getirilmez. Bu durumda bir çok muhabbette bir araya gelebilirler, bir çok konudan konuşarak birbirlerini daha iyi tanımaya çalışırlar. Ancak ilişkileri diğer kaşenliğe göre resmiyet kazanır. Diğeri kadar serbest değildir. Her ne kadar bu kişiler evlilik kararıyla birbirlerini tanımaya çalışsalar da mutlaka evlenecekler diye bir koşul yoktur. Eğer bir engel söz konusu ise her iki taraf bu durumdan vazgeçebilir.



Evlenme Sözü ve Euç

Kişiler evlenmeye karar verirlerse bu kez kendi aralarında sözleşirler. Bu durumda da euç denilen bir armağan verilir. Euç söz karşılığı verilen maddi bir armağandır. Söz verdi anlamına gelir. Kaşenlik sonucunda evlenmeyi kabul etti demektir. Bu armağanı erkek bayandan ister. Bayan da kendi insiyatifinde bir armağan verir. Bu armağan bir boyun bağı, mendil, yüzük, bilezik olabilir. Erkek de bunun karşılığında kıza bir yüzük vermektedir.
Bu karşılıklı amağan verme durumu yalnız kız ve erkek arasında olmaz. Kızın ve erkeğin yanında arkadaşlarından ya da akrabalarından birkaç kişi bulunmak durumundadır. Söz verme ve armağan verme olayı onların tanıklığında olmaktadır.

Evlenmek amacıyla kaşen olan ve bunu söz altına alan genç kız ve erkekler bu durumda toplumdan ayrı bir yerde yalnız başlarına konuşamazlar. Onların yanlarında mutlaka arkadaşları da olmak durumundadır. Toplumun dışında ve toplumdan habersiz bir yerde konuşmaları yasaktır. Bu durum evleninceye kadar böyle devam eder.



Eş Seçimindeki İncelik

Gerek evlenmeye karar veren gerek yalnız bir kaç toplantıda kaşen olan kişiler birbirlerini aileleri ile tanıştırmazlar. Arkadaşları ve o ortamda bulunan kişiler onların kaşen olduklarını bilir. Anne ve babalarına kaşen olduklarını söyleyip birbirlerini tanıştırmaları ayıp olarak karşılanır. Aileler kızın ya da erkeğin kaşenini toplumlardaki diğer kişilerden öğrenerek haberdar olurlar. Ancak evlenme zamanında ailelere bildirilir. Bu durumdan da yalnız anneye sözedilir. Kaşenlik adeti Çerkez toplumunda kızın ya da erkeğin evleneceği kişi hakkındaki kararı kendilerinin vermesini sağlar. Büyükler müdahale etmezler. Ancak evlenmek üzere kaşen tercihi yapan kişiler daha çok aile yapılarına uygun toplumsal kurallara ve adetlere uyacak kişileri tercih ederler. Bu nedenle birçok toplantıda kız, erkeğin ya da erkek de kızın hal ve hareketlerini kontrol eder.. Evlilik tercihi yaparken bu tip kişilerle yapmayı isterler. Çünkü Çerkes kültüründe toplumsal normlara uygun olarak hareket etmek gerekmektedir. Bireylerden görgü kurallarına gelenek ve göreneklere uygun davranış göstermesi beklenmektedir.



Kız Kaçırma

Kaşenlik ile başlayan evlilik aşamasında nişanlılık ve söz gibi durumlara pek rastlanmaz. Bunun en önemli nedeni kaçırma şeklinde evlenmenin gelenek ve göreneklerinde yer almasıdır. Gençler evlenmeye karar verdikten sonra maddi olanaksızlıklar, kendisinden büyük başka birinin evlenecek olması gibi nedenlerden dolayı kaçırma biçiminde evlenmeyi tercih ederler. Ancak Çerkes kültüründeki kaçırma şekli diğer uluslardan farklı olarak kendine özgü bir nitelik gösterir. Bu şekilde evliliğin olması nişan ve söz gibi törenlerin yapılmasını gerekli kılmamaktadır.
Yine kişiler zaten kaşenlik dönemlerinde birbirlerini yeterince tanıdıkları için ayrıca bu tür dönemlere gerek duymazlar. Ayrıca Çerkeslerde adetler kişilerin ilişkilerine çok fazla sınırlama getirdiği için bu döneme her iki tarafında katlanabilmesi zor olur. Çünkü nişanda büyüklerde işin içine girerler. Onlarla olan iletişimde konuşma ve görüşme yönünden bir takım güçlükler olduğu için kişiler nişanlı olarak kalmayı pek tercih etmezler. Ancak günümüzde söz ve nişanlılık dönemi Çerkesler arasında da yaygınlık kazanmıştır.


Çerkes ulusundaki genç kız ve erkekler genellikle aynı ulustan olan kişilerle evlenmeyi tercih etmektedirler.


Kaynak

broken* - avatarı
broken*
Ziyaretçi
8 Temmuz 2009       Mesaj #3
broken* - avatarı
Ziyaretçi
ya ben kısaca söylim ne alaka?bnde çerkesim ama öle bişide yok...bizim herkesin nerden bakılırsa soyadlar aynı......
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Temmuz 2009       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
ferah tıhavşe adlı kullanıcıdan alıntı

çerkezlerde aynı sülaleden olan kişiler evlenemz yasaktır diye bir sitede okudum..bana çok soğuk geldi..dinimizde böyle bir şey yokken yasaktır kelimesini nasıl kullanABİLRİLER...belki çerkezlerde hoş karşılanmayabilir ama..ve aynı soyadı taşıyan kişiler evlemez mi sebebini öğrenebilr miyim sebep nedir_

üstte verilen açıklayıcı yanıtın yanı sıra söylenecek tek şey var.. ben de çerkez geliniyim.. eşim çerkez ama ben çerkez değilim.. evlilik yaptık ..
yaşadığım ortamın genelinde bulunan çerkezlerden gözlemlediğim kadarı ile çerkezlerde öncelik çerkez gelin veya damat'tır... toplum içinde ayrı bir duruşları vardır ve bunu her şekilde yansıtırlar... çerkez adetleri anayasa kuralları gibi işler..
kitaptan edinilmiş bilgiler değil...yaşam tecrübesi ile yazılmış bilgilerdir ...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Temmuz 2009       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Benimde Eniştemler Çerkez;böyle birşey görmedim evleniyorlar diye biliyorum bende.
berzeg - avatarı
berzeg
Ziyaretçi
31 Mart 2010       Mesaj #6
berzeg - avatarı
Ziyaretçi
soyadı meselesine takılmışsınız adigelerde soyadı demek aynı aileden demektir. evet yazan arkadaş haklı evlenemezler ve hoş karşılanmaz bu sayededir ki kızlar ve erkekler yerlerini konumlarını bilerek kardeş olarak yetişirler ben çerkesim ve haynap kelimesini bilen kişilerin kurallar çerçevesinde yaşamasını garip görmenizi doğal karşılıyorum. doğru çerçeveden bakarsanız ne kadar yerinde kurallar olduğunu göreceksiniz.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Mayıs 2013       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
çerkezler eskiden müslüman değillerdi rusyadaki büyük bir ağaca tapıyorlardı belki ondan yasak olabilir
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
7 Mayıs 2013       Mesaj #8
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
Çerkeslerde Evlilik

Çerkesler başka uluslardan kız almaya ve başka uluslara kız vermeye fazla sıcak bakmazlar.
Çerkeslerin evlenme geleneklerinde “Yeplıxi kaşe, depleyi yet” yani “Aşağı bak al, yukarı bak ver” kuralı esastır. Bu erkeğin kadın sayesinde değil, kadının erkek sayesinde refah görmesi anlamına gelir. Erkeğin makam ve servetçe daha altta olan kızları eş seçmesini öngören bu kural, Çerkeslerin kızlarına değer verme konusunda ne kadar duyarlı olduklarının göstergesi sayılır.


Evlenmenin Yaşı
Çerkesler erken yaşlarda kız ve erkek çocuklarını evlendirmezler. Kızların biraz yaşlıca olmasını kusur değil, olgunluk göstergesi olarak kabul ederler. Çoğunlukla evlilik yaşı 25-30 arasıdır.
Çerkes kız ve delikanlıları eş seçimi konusunda oldukça doğal ve pratik bir yol izlerler. Sevmek ve beğenmek gençlerin hakkı, vase (başlık) alıp vermek de yaşlıların hak ve görevidir.


Eş Seçme Hakkı
Çerkes kız ve delikanlıları serbest hareket ettikleri için eş seçiminde fazla zorluk çekmezler.
Her kız çevre yerleşim yerlerindeki bütün delikanlıları tanır. Sürekli olarak düğün ve toplantılarda delikanlıları görme ve konuşma fırsatı bulabilirler. Bu toplantılarda birbirlerini beğenen gençler daha fazla konuşmaya çalışırlar ve evlenme niyetlerini açığa vururlar.


Gençler Nelere Dikkat Ederler?
Delikanlılar özellikle kızların fiziksel yapılarına dikkat ederler. Çelimsiz ya da fazla kilolu kişileri beğenmezler. Çerkes kızları dik durmaya ve yürümeye dikkat ederler, kamburlarını çıkarmayı büyük kusur olarak görürler. Bellerinin ince kalması vücutlarının dik durması için “şuktan” denilen özel korseler kullanırlar. Ne kadar asil ve zengin aileye mensup olursa olsun çelimsiz ve yeteneksiz bir kızı delikanlılar kabul etmezler. Kızın güzel elbise dikmek, ince ve zarif sırma işlemeleri yapmak konusundaki ünü delikanlıların ona rağbet göstermesine neden olur.
Kızlar da kendisine eş olacak delikanlıda seçkin özellikler ararlar. Asalet ve servet gibi konular önemli olmakla birlikte bir kız için erkek seçiminde bunlar yeterli değildir. Önce ahlaki üstünlüğe dikkat eden kızlar, ciddiyet, istikamet, cesaret sahibi olmayan genci beğenmezler.
Kız evlenmeyi kabul ettiği delikanlıya parmağındaki yüzüğü çıkararak kabul işareti olmak üzere verir. Delikanlı da bu yadigarı özenle korur. Çerkes delikanlıları karşılık olarak kıza yüzük vermezler. Evlenme teklifinin kabul görmesi üzerine serbest görüşen, gülüp şakalar yapan kızla delikanlı, diğer uluslarda görülenin aksine derhal resmiyet başlar.


Başlık (Vâse)
Çerkesler kızları için eskiden oldukça yüksek vâse yani (başlık) alırlardı. Eski Çerkeslerde vâse almaktan amaç kızlarına hürmet edildiğini ve değer verildiğini görmektir. Çünkü baba aldığı başlık değerinde bir armağanı ilk ziyaretinde kızına verirdi.
Çerkes kızları kendileri için asaletinden aşağı başlık verilmesini affedilmez bir hakaret sayarlardı. Gelini fazla üzmemek için damat tarafı da fedakârlık yapardı. Para, at, öküz, silah gibi şeyler başlık olarak verilirdi. Başlık veremeyecek derecede yoksul olanlara, soyunun servet sahipleri yardım etmek zorundaydı. Bu ihmal edilmeyecek bir gelenektir. Delikanlının adet gereğince hakkı olan bu yardımı istemesi ayıp sayılmazdı. Bundan ötürü Çerkeslerde yoksulluk evlenmeğe engel değildi.

Kız İsteme
Kız erkeğin evlenme teklifine evet dediği andan itibaren gelini almak ve götürme töreni başlar. Bu tören iki şekilde olur. Birisi resmi şekilde kızı babasından istemek, vaseyi önceden vererek her zamanki tören ile gelini gündüz eve götürmektir. Bu yöntem daha çok uygun ve kibarlık sayılır.
Kız babasından istenecekse delikanlının amca, dayı gibi en yakın akrabasından biriyle bir Thamate (ihtiyar) elçi olarak gönderilir.
Ancak kız başka köyde ise babasının evinden başka bir eve konuk olmak ve kızı istemek saygı gereğidir. Delikanlının babası kızı asla kendisi istemez. Annenin kız beğenmeye gitmesi ise adet değildir. Ebeveyn için görmeden gelin sahibi olmak Çerkeslere özgüdür. Ancak yüzünü görmediği bir kızı eş olmak üzere bir gencin odasına sokmak gibi bir adet Çerkeslerde yoktur.
Gönderilen heyet başvurunca, baba, kadınlar aracılığıyla kıza düşüncesini sorar. Aile bireylerinin oyuna başvurur. Kızlar her zaman nezaket gereği sonucu babasının oyuna bırakırlar. Ancak, kızların arkadaşlarından düşünce ve arzusu öğrenilir. Kızın arzu ettiği delikanlı sınıf ve makam açısından kendisine uygun olduğu takdirde baba genellikle reddetmez. Bu biçimde babanın onayı alınınca ağırlık miktarının tayini için zaman kararlaştırılır.
Artık o günden başlayarak kız babasından utanıp ona görünmemeye başlar.


Gelin Çıkarma
Gelini getirmek üzere oluşturulan alaya delikanlı bütün akranını davet eder. Alaya kendisi katılmaz. Ancak, genç kardeşleri, genç dayı ve amcaları alaya eşlik ederler. Gelini getirecek
araba ile delikanlının kızkardeşi ya da akrabasından bir iki kız ve kadın ile hizmetçi kız gider.

Kız yakın köyden getirilecek ise alay sabah gidip akşama döner. Gelin genellikle Cuma, bazan da Perşembe ya da Pazartesi akşamları eve getirilir.
Alayın onuruna o gece düzenlenen danslara gelini almaya gelen kızın özellikle çok oynaması şart gibidir.

Gelin alayının hareket zamanı gelince bütün heyet gelinin çıkacağı kapı önünde at üstünde hazır bulunur. Delikanlının küçük kardeşi ya da yakın akrabasından bir genç odaya girer. O dakikadan başlayarak yeni gireceği aile ve kabileye karşı bir prenses tavrını almış olan gelinin koltuğuna girerek oturduğu yerden kaldırır. Gençlere özel bu törene ihtiyarların karışmaması alışılan ve olgunluk sayıldığından gelinin yanında annesi ve babası değil yaşlı akrabası bile bulunmaz.
Gelinin geçeceği yol üzerinde zengin ve asil aileler değerlikumaş sererler. Ağır ağır gelini koltuğunda odanın kapısına doğru getiren genç devamlı etrafa para serper. Çerkeslerde güveyin koltuğa girmemesi, orada hazır bulunacak olan yaşlılara saygı gösterme düşüncesinden ileri gelir.

Llepe Mafe Vez Si Daxe
Gelin kapıdan çıkarken gelinle ilişkisi olan ihtiyar bir kadın “Llepe mafe vez si daxe” yani “mesut adım atasın güzelim” der. Bunun üzerine mutluluk yuvası olan baba evini terketmekte olan gelin, eski güzel anılarının düşüncesiyle duyduğu üzüntüyle kendini tutamaz, gözyaşı dökse de hissettirmemeğe çalışır. Gelin giderken anne ve babasının elini öpmez. Çünkü kendisini naz ve nimet içinde büyüten şefkatli ailesini başkası için terk edip gitmeyi hürmetsizlik ve ayıp saydığından o sırada onların yanına çıkmaktan utanır.

Başında duvak olduğu halde gelin kapıdan çıkarken hazır bulunanlar saygıyla silah atarak kendisini selamlar. Gelin evden çıktıktan sonra alay silah atmaya devam eder ve şenlik içinde yola düşer. Gelin götürmeyle ilgili ulusal marşlar hep bir ağızdan söylenir. Silah atışları ve at oyunları yol boyunca devam eder.
İşte böyle neşeli bir alayla gelin “Leghune” adı verilen gelin odasının kapısına getirilir. Bütün köy içinde sevinç işareti olarak hemen kurban kesilir. Gelini kapıda kız ve genç kadınlar beklerken bir taraftan da silahlar atılır. Gelin odaya götürülür ve gelinin o gün için hazırlamış olduğu sırma işlemeli silahlık gibi şeyler alaya katılanları armağan edilir. Bütün heyet ve köy ahalisi düzenlenen ziyafette bulunarak yemek yerler.

Gelinlik Yerine Kurak ve Şuktan
Çerkeslerde özel olarak gelinlik elbisesi yapmak adet değildir. Bu nedenle gelin, kızlık elbisesi ile gelir. Bir Çerkes kız için başındaki sırma taç, sırma şeritlerle donatılmış güzel kuraktan daha güzel bir şey yoktu. Zifaf gecesine kadar bu elbiseyi giyer ve tam olarak temiz bir şekilde geldiğini gösterir. Çerkes kızlarının beli ince, vücudu dik tutmak için kullandıkları “şuktan” da taşınır. Şuktansız yani korsesiz gelin olmak kız için ayıp sayılır ve onu çıkarmak güveyin hakkıdır.
Çerkeslerde yüz görümlüğü gibi adetler yoktur. Ancak gelin gelir gelmez kayın pederi servet derecesine göre at, damızlık hayvan armağan eder. Bununla beraber ne kayınpeder, ne de kayınvalide gelini göremez. Ertesi sabah gelin artık kızlara özel giysilerini çıkarır ve kadın elbisesi giyer. Çıkardığı elbiseleri kocasının akrabasından olan kız ve kadınlara armağan ederek gençlik yaşamına veda eder.


Gelinin Yeni Evindeki Konumu
Gelin bir esir, bir hizmetçi değil, tam bir kişilik ve söz sahibi olarak geldiğini göstermek için gelin odasında bir prenses gibi oturur, ne dışarı çıkar, ne diker, ne de başka bir işe el sürer. Aksine kendisine hizmet edilir. Sofrası ayağına gelir, yalnız kendisini görmeye gelenlerin ziyaretini kabul eder. Kocasının akrabası olan kadınlar gelini görmeye gelince etrafına un, yumurta, yağ ve şekerden yapılan hamur tatlısı Meterizz serperler. Onu kapışacak çocuklarda orada eksik olmaz. İlk zamanlarda gelin kocasının akrabasından olan yaşlı kadınların yanında oturmaz. Yemek yemez, hatta konuşmaz. Ancak kendisine akran olanlarla sohbet eder. Yanına kocasının akrabasından olanlar çocuk da olsa girdikçe saygıdan ayağa kalkar.

Gelin kayınpeder, kayınvalide, büyük kayınbirader, kocasının amcalarının adını söyleyemez. Kayınpeder ve kayınvalidesinin adı söylendikçe saygıyla ayağa kalkar. Kayın pederine prens anlamında “Pşi” kayınvalidesine “Guaşe” yani prenses, kayınbiraderlerine “Pşiko”, kızlarına “Pşibhb” der. Gelin kocasının adını söyleyemez. Uygun ve hoş bir deyiş kullanır, örneğin “Ceylan” der ya da aile adıyla hitap eder.

Kız Kaçırma
Ebeveynin kızını vermek istememesi üzerine çiftler, gece kaçmaya karar verirler. Bu halde delikanlı arkadaşlarını alarak gizlice kızın evine giderler. Belirli bir saatte kız dışarı çıkınca ata bindirirler ve köyden uzaklaşırlar. Gelin götürmeyle ilgili şarkı ve marşları söyleyerek, silah atarak delikanlının köyüne gelirler. Uyanan köy ahalisi de her taraftan silah atarak bu yeni konuğu selamlar. Kız delikanlının yakın akrabalarından biri tarafından at üzerinde götürülür. Güvey götürmez.


adighe pshas - avatarı
adighe pshas
Ziyaretçi
7 Mayıs 2013       Mesaj #9
adighe pshas - avatarı
Ziyaretçi
sana tamamiyle katılıyorum,ben de çerkezim.haynap denilen bişey var ve aynı soyadını taşıyanların evlenmesi hoş karşılanmaz

Benzer Konular

4 Nisan 2016 / Misafir Edebiyat
29 Aralık 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
21 Aralık 2011 / Misafir Soru-Cevap