Arama

"Karı-Koca arasına girilmez" diye hadis-i şerif var mı?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 3 Mayıs 2019 Gösterim: 11.024 Cevap: 1
şafak - avatarı
şafak
Ziyaretçi
9 Temmuz 2009       Mesaj #1
şafak - avatarı
Ziyaretçi
"Karı-Koca arasına girilmez" diye hadis-i şerif var mı?
EN İYİ CEVABI fadedliver verdi
Ailenin oluşmasında temel unsur insandır. İnsan ele alınmadan, insan anlaşılmadan, onu öğrenmeden alt yapıyı sağlam temellere dayamak çok zordur.
Çünkü, karı-kocanın ilişkilerinin temeli, insani ilişkilerdir. Bu sebeple bir ailede insani ilişkiler kurulmaz ise, evlilik ilişkilerini kurmak hayli zordur.
Sponsorlu Bağlantılar
Öyle ise işe insandan başlamak gerekir. Erkek de insandır, kadın da insandır. Cinsiyet, insani ilişkinin üzerinde çok küçük bir yer tutar.
İnsanın yaratılışında Yüce Allah, onu insan yaratmakla şereflendirdi. Hayvan, taş, ağaç olarak da yaratabilirdi.
Böylece Allah (c.c.) varlıklar arasında insanı seçti. Canlılar arasına katı. Bu durumda da insana ikinci şeref verilmiş oldu. Can taşımak şerefi, hayat şerefi.
Canlılar arasında seçilen insana şuur ve irade verildi. İrade verilince insan olduk. Ve son noktayı iman şerefi ile koydu.
Böylece insan, hayata erkek ve bir kadın ile başladı. Ve hayatın başlangıcı çift olarak başladı.
Bazı hadislerde, arap toplumuna ait deyimler, sözler kullanılmıştır ki, bu da çok normaldir. Mesela; "Kadın kaburga kemiği gibidir. Zorlarsanız kırılır." (Buhari, Enbiyal, Nikah, 80; Müslim, Rada, 62) gibi.
Bir erkek ile bir kadından yaratılan tüm insanlar şubelere ayrılmıştır. Tanışmak için, kaynaşmak için. Cinsiyet de bir şu-bedir.Tanışmaya matuftur. (Hucurat, 13) Çünkü Allah'ı tanımak insandan geçer.
Muhabbet, Allah'ın kendi sıfatından bahşettiği bir parçadır. (Meryem, 96) Ruh var olduğu müddetçe, muhabbet de var olur. Bu muhabbetin teşekkürü ibadettir. İnsan ölünce ibadeti biter, muhabbetle birlikte toprağa gider. Bunun için insan, seven ve sevilen bir varlıktır.
Allah insanı ve evreni yaratmadan önce muhabbeti yaratmıştır. Böylece yaratılışın hikmeti muhabbet olmuştur. Ve muhabbet Peygamberimiz (s.a.v.)'in adeta mayasıdır.
Cinsler arasında muhabbetin yaratılmış olması, ilahi bir vergidir. Bu vergiyi insan meşru yoldan kullanırsa Allah'ı razı eder ve mesud olur. Gayr-i meşru yolda kullanırsa Allah'ın gazabım çeker ve mel'un olur. İşte hayatın yaratılışının gayesi bu sebeplerle muhabbettir.
Hayatın gayesi ise kulluktur. İnsan ve cin, O'nu tanımak ve O'na ibadet etmek için yaratılmışlardır. (Zariyat, 56) İnsana verilen tüm imkanlar, kulluk borcunun ifa edilmesinde kullanılmalıdır.
Bunun için, kadın erkeğin kulluğunu tamamlayan bir parça, erkek kadının kulluğunu tamamlayan bir parçadır.
Kadın ve erkek, kulluk yürüyüşünde birbirlerine destek veren Allah yolunun iki yardımcılarıdır.
İşte evlilik, bu desteğin, bu yardımın meşru zeminde gerçekleşmesidir.
Evlilik bu gaye ile yapılırsa, namaz kılmak gibi ibadet olur. Yüce Allah, eşleri kullukta birbirlerini tamamlayan unsur olarak görmek ister. Meğer ki, hayat ibadet olsun.
Bunun yanında evlilikte bir takım beşeri ihtiyaçlar da giderebilir. Ama o durum Allah'ın kuluna bahşettiği ekstradan bir ödüldür.
Eğer evliliği bu sağlam temele oturtmaz isek, hayat ibadet olmaktan çıkar, adeta cinayet olur, berbat olur, zindan olur. Neticede cehennem olur.
İnsana mutluluk ve saadet getirmesi için yaratılan şeyler, bu sefer insana felaket getirir. Niçin?
Ey insan yine sen tabiat ve hayata karşı da kendine yeterlilik ayaklarına yatma, kadınsız erkek olmaz, erkeksiz de kadın olmaz.
Görülüyor ki, "Karı-koca, bir bütünün iki parçası gibidir." (Tirmizi, Taharet, 82) İnsanlar ağaçlar gibi üremezler. Bu konunun hikmetini düşünen insan, kul olarak derki:
"Yarabbi. Anladım ki ben, kendi kendime yetemem. Bırak Sensiz olmayı, yani Sana muhtaç olmayı, ben bir kadına muhtaç iken, Sana nasıl muhtaç olmam?
Bu durum kadın için de aynıdır. Bu sebeple cinsiyet farklılığı fazilet değildir Irk üstünlüğü bir fazilet olmadığı gibi, cinsiyet farklılığı da bir fazilet üstünlüğü olamaz.
Ancak her iki cinsin kendisine göre fazilet ve zaafları olabilir. Ortak üstünlüğü ve ortak zaafları vardır. Farklı üstünlükleri, farklı zaafları vardır.
İşte kadın ve erkeğin iki yönünü, iki yüzünü tanıyan bir insan, Allah'ın yardımıyla ve izniyle aile modelini ideale ulaştıracak hayatı kurabilirler
Çünkü, evliliğin gayesi tesbit edilmemiş, hedefi bulunamamıştır. Veya evlilik müessesesi Allah'ın koyduğu yere konulmamıştır. Uygun yere konulmamıştır.
Unsurlar işlevini, görevini yapamayınca, görevi zulüm olur artık. Hayatımızda hem kendimize ve hem de ailemize veya ailemiz de kendi nefsine ve ailesine zulmetmeye başlar.
Onun için kadın, erkeğin kulluğunu, erkek de kadının kulluğunu tamamlayan bir araç olmalıdır.
Bu konular, tesbitler yerli yerince oturtulmadığı müddetçe evlilikten bereket, keramet, fayda beklemek sadece hayaldir. Evliliğe bu çerçeveden bakanlar için, evlilik hakkındaki bilgi ve belgeler faydalı olur, yoksa diğerlerinin canını sıkar.
Yüce Mevla, erkek ve kadının birbirine ihtiyaç duyması için, birine vermediği bir hasleti, iyiliği, niteliliği diğerine; diğerine koymadığı bir hasleti o birine koyması, bu iki yanmı bir bütün halinde değerlendirdiği içindir.
Bu ikisini belli bir zaman ve zeminde, meşru ölçülerle bir araya getirmez isek, insan neslinin devam etmesi mümkün değildir. Bu ne demektir?
Ey insan, sen kendine yeterlilik iddiası yaparsan bu şirk olur.
Kur'an-ı Kerim, karı-kocaya zevc demektedir. Yani eş. Tıpkı ayağa giyilen iki nalin manasına. Biri erkek, diğeri ise kadın. Birisi sağ ayakkabı, diğeri ise sol ayakkabı. Bir insan sağa giyeceği ayakkabıyı sol ayağına giyemez. Birbirine çok benzediği halde, birbirine ait ayakkabıları değiştirip giyemezler.
İkisi, birbirinin yerini tutamayan benzerlerdir bunlar. Kadını erkekleştirmeye yeltendiğiniz zaman dengeyi bozarsınız. Erkeği de kadına benzetmeye çalışırsanız, tabiatı bozarsınız. Ve bu durum böyle ele alınırsa, Allah'ın yarattığına hakaret olur.
Cinsiyetten gelen asli iki görev kadına anneliği, erkeğe ise babalığı vermiştir. Fizyolojik olarak bu taksimat çok adil ve insaflıdır. Görülüyor ki iş, yani her iki insanın vazife bölümü yaratılışlarında verilmiştir.
Kur'an-ı kerim, karı-koca veya kadın-erkek olarak her iki cins arasında yarış konularını, müşterek konuları çok açık bir şekilde beyan etmiştir.
"Müslüman erkekler Mü'min erkekler Taata devam eden erkekler Doğru erkekler Sabreden erkekler Mütevazi erkekler Sadaka veren erkekler Oruç tutan erkekler Irzlarını koruyan erkekler Allah'ı çok zikreden erkekler Müslüman kadınlar, Mü'min kadınlar, Taata devam eden kadınlar, Doğru kadınlar, Sabreden kadınlar, Mütevazi kadınlar, Sadaka veren kadınlar, Oruç tutan kadınlar, Irzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden kadınlar, var ya; İŞTE ALLAH, BUNLAR İÇİN BİR MAĞFİRET VE BÜYÜK BİR MÜKAFAT HAZIRLAMIŞTIR." (Ahzab: 35)
Görülüyor ki üstünlük, iman, amel ve takva ile olmaktadır. Yine görülüyor ki, yaratırken ölçülerle donatmış olan Allah, yaşatırken ölçü koymaz mı?
Üstünlüğü bu ölçülerde görmeyen ve anlamayan insanların farklı ölçüleri itibara alınmaz.
Son düzenleyen Safi; 3 Mayıs 2019 09:07
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
9 Temmuz 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Ailenin oluşmasında temel unsur insandır. İnsan ele alınmadan, insan anlaşılmadan, onu öğrenmeden alt yapıyı sağlam temellere dayamak çok zordur.
Çünkü, karı-kocanın ilişkilerinin temeli, insani ilişkilerdir. Bu sebeple bir ailede insani ilişkiler kurulmaz ise, evlilik ilişkilerini kurmak hayli zordur.
Sponsorlu Bağlantılar
Öyle ise işe insandan başlamak gerekir. Erkek de insandır, kadın da insandır. Cinsiyet, insani ilişkinin üzerinde çok küçük bir yer tutar.
İnsanın yaratılışında Yüce Allah, onu insan yaratmakla şereflendirdi. Hayvan, taş, ağaç olarak da yaratabilirdi.
Böylece Allah (c.c.) varlıklar arasında insanı seçti. Canlılar arasına katı. Bu durumda da insana ikinci şeref verilmiş oldu. Can taşımak şerefi, hayat şerefi.
Canlılar arasında seçilen insana şuur ve irade verildi. İrade verilince insan olduk. Ve son noktayı iman şerefi ile koydu.
Böylece insan, hayata erkek ve bir kadın ile başladı. Ve hayatın başlangıcı çift olarak başladı.
Bazı hadislerde, arap toplumuna ait deyimler, sözler kullanılmıştır ki, bu da çok normaldir. Mesela; "Kadın kaburga kemiği gibidir. Zorlarsanız kırılır." (Buhari, Enbiyal, Nikah, 80; Müslim, Rada, 62) gibi.
Bir erkek ile bir kadından yaratılan tüm insanlar şubelere ayrılmıştır. Tanışmak için, kaynaşmak için. Cinsiyet de bir şu-bedir.Tanışmaya matuftur. (Hucurat, 13) Çünkü Allah'ı tanımak insandan geçer.
Muhabbet, Allah'ın kendi sıfatından bahşettiği bir parçadır. (Meryem, 96) Ruh var olduğu müddetçe, muhabbet de var olur. Bu muhabbetin teşekkürü ibadettir. İnsan ölünce ibadeti biter, muhabbetle birlikte toprağa gider. Bunun için insan, seven ve sevilen bir varlıktır.
Allah insanı ve evreni yaratmadan önce muhabbeti yaratmıştır. Böylece yaratılışın hikmeti muhabbet olmuştur. Ve muhabbet Peygamberimiz (s.a.v.)'in adeta mayasıdır.
Cinsler arasında muhabbetin yaratılmış olması, ilahi bir vergidir. Bu vergiyi insan meşru yoldan kullanırsa Allah'ı razı eder ve mesud olur. Gayr-i meşru yolda kullanırsa Allah'ın gazabım çeker ve mel'un olur. İşte hayatın yaratılışının gayesi bu sebeplerle muhabbettir.
Hayatın gayesi ise kulluktur. İnsan ve cin, O'nu tanımak ve O'na ibadet etmek için yaratılmışlardır. (Zariyat, 56) İnsana verilen tüm imkanlar, kulluk borcunun ifa edilmesinde kullanılmalıdır.
Bunun için, kadın erkeğin kulluğunu tamamlayan bir parça, erkek kadının kulluğunu tamamlayan bir parçadır.
Kadın ve erkek, kulluk yürüyüşünde birbirlerine destek veren Allah yolunun iki yardımcılarıdır.
İşte evlilik, bu desteğin, bu yardımın meşru zeminde gerçekleşmesidir.
Evlilik bu gaye ile yapılırsa, namaz kılmak gibi ibadet olur. Yüce Allah, eşleri kullukta birbirlerini tamamlayan unsur olarak görmek ister. Meğer ki, hayat ibadet olsun.
Bunun yanında evlilikte bir takım beşeri ihtiyaçlar da giderebilir. Ama o durum Allah'ın kuluna bahşettiği ekstradan bir ödüldür.
Eğer evliliği bu sağlam temele oturtmaz isek, hayat ibadet olmaktan çıkar, adeta cinayet olur, berbat olur, zindan olur. Neticede cehennem olur.
İnsana mutluluk ve saadet getirmesi için yaratılan şeyler, bu sefer insana felaket getirir. Niçin?
Ey insan yine sen tabiat ve hayata karşı da kendine yeterlilik ayaklarına yatma, kadınsız erkek olmaz, erkeksiz de kadın olmaz.
Görülüyor ki, "Karı-koca, bir bütünün iki parçası gibidir." (Tirmizi, Taharet, 82) İnsanlar ağaçlar gibi üremezler. Bu konunun hikmetini düşünen insan, kul olarak derki:
"Yarabbi. Anladım ki ben, kendi kendime yetemem. Bırak Sensiz olmayı, yani Sana muhtaç olmayı, ben bir kadına muhtaç iken, Sana nasıl muhtaç olmam?
Bu durum kadın için de aynıdır. Bu sebeple cinsiyet farklılığı fazilet değildir Irk üstünlüğü bir fazilet olmadığı gibi, cinsiyet farklılığı da bir fazilet üstünlüğü olamaz.
Ancak her iki cinsin kendisine göre fazilet ve zaafları olabilir. Ortak üstünlüğü ve ortak zaafları vardır. Farklı üstünlükleri, farklı zaafları vardır.
İşte kadın ve erkeğin iki yönünü, iki yüzünü tanıyan bir insan, Allah'ın yardımıyla ve izniyle aile modelini ideale ulaştıracak hayatı kurabilirler
Çünkü, evliliğin gayesi tesbit edilmemiş, hedefi bulunamamıştır. Veya evlilik müessesesi Allah'ın koyduğu yere konulmamıştır. Uygun yere konulmamıştır.
Unsurlar işlevini, görevini yapamayınca, görevi zulüm olur artık. Hayatımızda hem kendimize ve hem de ailemize veya ailemiz de kendi nefsine ve ailesine zulmetmeye başlar.
Onun için kadın, erkeğin kulluğunu, erkek de kadının kulluğunu tamamlayan bir araç olmalıdır.
Bu konular, tesbitler yerli yerince oturtulmadığı müddetçe evlilikten bereket, keramet, fayda beklemek sadece hayaldir. Evliliğe bu çerçeveden bakanlar için, evlilik hakkındaki bilgi ve belgeler faydalı olur, yoksa diğerlerinin canını sıkar.
Yüce Mevla, erkek ve kadının birbirine ihtiyaç duyması için, birine vermediği bir hasleti, iyiliği, niteliliği diğerine; diğerine koymadığı bir hasleti o birine koyması, bu iki yanmı bir bütün halinde değerlendirdiği içindir.
Bu ikisini belli bir zaman ve zeminde, meşru ölçülerle bir araya getirmez isek, insan neslinin devam etmesi mümkün değildir. Bu ne demektir?
Ey insan, sen kendine yeterlilik iddiası yaparsan bu şirk olur.
Kur'an-ı Kerim, karı-kocaya zevc demektedir. Yani eş. Tıpkı ayağa giyilen iki nalin manasına. Biri erkek, diğeri ise kadın. Birisi sağ ayakkabı, diğeri ise sol ayakkabı. Bir insan sağa giyeceği ayakkabıyı sol ayağına giyemez. Birbirine çok benzediği halde, birbirine ait ayakkabıları değiştirip giyemezler.
İkisi, birbirinin yerini tutamayan benzerlerdir bunlar. Kadını erkekleştirmeye yeltendiğiniz zaman dengeyi bozarsınız. Erkeği de kadına benzetmeye çalışırsanız, tabiatı bozarsınız. Ve bu durum böyle ele alınırsa, Allah'ın yarattığına hakaret olur.
Cinsiyetten gelen asli iki görev kadına anneliği, erkeğe ise babalığı vermiştir. Fizyolojik olarak bu taksimat çok adil ve insaflıdır. Görülüyor ki iş, yani her iki insanın vazife bölümü yaratılışlarında verilmiştir.
Kur'an-ı kerim, karı-koca veya kadın-erkek olarak her iki cins arasında yarış konularını, müşterek konuları çok açık bir şekilde beyan etmiştir.
"Müslüman erkekler Mü'min erkekler Taata devam eden erkekler Doğru erkekler Sabreden erkekler Mütevazi erkekler Sadaka veren erkekler Oruç tutan erkekler Irzlarını koruyan erkekler Allah'ı çok zikreden erkekler Müslüman kadınlar, Mü'min kadınlar, Taata devam eden kadınlar, Doğru kadınlar, Sabreden kadınlar, Mütevazi kadınlar, Sadaka veren kadınlar, Oruç tutan kadınlar, Irzlarını koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden kadınlar, var ya; İŞTE ALLAH, BUNLAR İÇİN BİR MAĞFİRET VE BÜYÜK BİR MÜKAFAT HAZIRLAMIŞTIR." (Ahzab: 35)
Görülüyor ki üstünlük, iman, amel ve takva ile olmaktadır. Yine görülüyor ki, yaratırken ölçülerle donatmış olan Allah, yaşatırken ölçü koymaz mı?
Üstünlüğü bu ölçülerde görmeyen ve anlamayan insanların farklı ölçüleri itibara alınmaz.
Son düzenleyen Safi; 3 Mayıs 2019 09:08

Benzer Konular

7 Ağustos 2015 / Ziyaretçi Soru-Cevap
12 Nisan 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
9 Ocak 2014 / Misafir Soru-Cevap
25 Şubat 2013 / oray Soru-Cevap
17 Ağustos 2012 / Misafir Cevaplanmış