Arama

Zaman dilimleri nasıl belirlenir? - Sayfa 2

En İyi Cevap Var Güncelleme: 16 Kasım 2014 Gösterim: 73.141 Cevap: 65
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
25 Ekim 2009       Mesaj #11
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

ya zaman dılımlerı nasıl belırlendı? odev varda yardımcı olun

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

yahu zaman dılımlerı nasıl belırlendıııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııı ııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııııı ııııııııııııııııııııııııııııııııııı

Sorularınızda düzgün bir ifade kullanınız.
Aiağıdaki mesajda sorunuzun yanıtı var, inceleyiniz:

Sponsorlu Bağlantılar

Alıntı
HackerInside adlı kullanıcıdan alıntı

Dünya 15 derecelik aralıklarla 24 saat dilimine ayrılmıştır. Her saat diliminin ortasından geçen meridyen o saat dilimini kullanan ülkelerin ortak saat ayar meridyenidir. Türkiye 2. Ve 3. Saat dilimlerinde yer alır.
Bir ülkede birden çok saat dilimi kullanılması için, ülkenin doğu - batı doğrultusunda en az 2 saat dilimini kapsayacak kadar geniş olması gerekir.

Meridyen farkı hesaplanır.
Meridyenler başlangıç boylamına göre aynı yönde ise çıkarma, farklı yönde ise toplama işlemi yapılarak meridyen farkı bulunur.
Zaman farkı hesaplanır.
Birbirini izleyen iki meridyen arasındaki zaman farkı 4 dakikadır. Meridyen farkı ile 4 dakika çarpılarak zaman farkı bulunur.
Zaman farkı soruda verilen yerel saate eklenir veya çıkartılır.
Doğuda olan bir yerin yerel saati ileridir. Bu nedenle soruda verilen yerin yerel saati ileri ise zaman farkı çıkarılır, yerel saati geri ise zaman farkı eklenir.
20. Doğu meridyeni üzerindeki A noktasında yerel saat 21.00 iken, B noktasının yerel saati kaçtır? Çözüm :Meridyenler başlangıç boylamına göre aynı yönde oldukları için çıkarma işlemi yapılır. Meridyen farkı = 40 - 20 = 20 meridyen, zaman farkı = 4 * 20 = 80 dakika ise 80 / 60 = 1 saat 20 dakika B noktası A noktasına göre daha doğuda olduğu için yerel saati ileridir. B'nin yerel saati = 21.00 + 01.20 = 22.20 dir.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2009       Mesaj #12
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
zaman dilimlerine neden gereksim duyuldu
Sponsorlu Bağlantılar
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
25 Ekim 2009       Mesaj #13
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

zaman dilimlerine neden gereksim duyuldu

Dünyanın her yerinde aynı zaman diliminin kullanılması, gün ışığına bağlı ve gece-gündüz farkının önemli olduğu insan ve toplumsal yaşama uygun değildir ve bu nedenle, başlangıç noktası kabul temelinde başlayan bir çalışma ile zaman dilimleri belirlenmiştir.

Dünya 15 derecelik aralıklarla 24 saat dilimine ayrılmıştır. Her saat diliminin ortasından geçen meridyen o saat dilimini kullanan ülkelerin ortak saat ayar meridyenidir. Türkiye 2. Ve 3. Saat dilimlerinde yer alır.
emokıss - avatarı
emokıss
Ziyaretçi
25 Ekim 2009       Mesaj #14
emokıss - avatarı
Ziyaretçi
Saat
Saat dilimi herbiri yaklaşık 15 derecelik boylama göre dizilmiş, Greenwich, İngiltere'den başlayan (bak UTC), insanların (saatin) bulundukları bölgede ve dünyanın başka bir bölgesinde kaç olduğunu öğrenmelerine yardım etmek için oluşturulan coğrafi yer küre dilimleridir.
Saat Dilimleri genellikle hükümetler veya bazı astronomi enstitüleri tarafından belirlenirler ve 3 veya 4 harfle gösterilirler.
dilimi
herbiri yaklaşık 15 derecelik boylama göre dizilmiş, Greenwich, İngiltere'den başlayan (bak UTC), insanların (saatin) bulundukları bölgede ve dünyanın başka bir bölgesinde kaç olduğunu öğrenmelerine yardım etmek için oluşturulan coğrafi yer küre dilimleridir.
Saat Dilimleri genellikle hükümetler veya bazı astronomi enstitüleri tarafından belirlenirler ve 3 veya 4 harfle gösterilirler.

_kusura bakma bu kadar bulabildimMsn Happy_
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Kasım 2009       Mesaj #15
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
tarihi bir yıl 12aya hangi uygarlığın neden bölündüğünüaraştırılması ödeeeeeeeeeevvvvvvvvvvvvvv
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Aralık 2009       Mesaj #16
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
zaman dilimleri nasıl belirlendi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Aralık 2009       Mesaj #17
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
zaman dilimleri nasıl belinlenir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Aralık 2009       Mesaj #18
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ZAMAN DİLİMLERİ NASIL BELİRLENDİ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ocak 2010       Mesaj #19
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
2. ZAMAN ÖLÇÜLERİNİN TARİHİ
İnsanoğlu başlangıçtan bu yana zaman denilen anlaşılması zor kavramla uğraşmış, yıldızlara
ve güneşe bakarak zamanı anlamaya ve hesaplamaya çalışmıştır. İlk başta insanlar için
sadece yağmurun, karın, soğuğun, sıcağın zamanını bilmek yetiyor, mevsimler insanların
hayatlarını yönetip, hasat zamanını, göç zamanını, barınma zamanını söylüyorlardı. Gittikçe
daha küçük zaman birimlerine ihtiyaç duyan insanlar, yılı aylara ve haftalara bölmeye
başlamışlardır. Zamanın geçişinin en belirgin göstergesi olan gün, güneş doğunca başlıyor
ve çalışma süresi aydınlık zamanı kaplıyordu. İnsanların geceyi gündüze benzer kılma
çabaları, günü daha küçük zaman birimlerine ayırmayı gerektiriyordu. Dakika ve saniyeler
daha çağdaş dönemlerin ürünü olmakla birlikte, insanlar günü birkaç bölüme ayırmaya
çalışmışlar ve gittikçe daha küçük zaman dilimlerine ihtiyaç duymuşlardır. Daha küçük
zaman birimlerinin tarihi takvimle paralellik gösterir. Yılı ilk olarak birimlere bölen Sümerler,
günü de ilk bölenler olmuşlar ve zamanı ölçmeye başlamışlardır. Mısırlılarla devam eden bu
çabalar Yunanlılar ve Romalılarla iyice gelişmiştir.
a. M.Ö. Çağlarda Zamanın Ölçülmesi
M.Ö. 7. yüzyılda, Roma Takvimi'nde 1 yıl 10 ay ve 304 gün olarak kabul edildi. Söylentiye
göre bu belirlemeyi, Roma'nın kurucusu Rumulus yapmıştır. Bu takvimde birinci ay Maritus
idi ve ayların isimleri şöyleydi: Martius(31 gün), Aprilis (30 gün), Maius (31 gün), Iunius (30
gün), Quintilis (31 gün), Sextilis (30 gün), September (30 gün), Oktober (31 gün),
November (30 gün), December (30 gün). Roma'nın ikinci kralı Numa Pompilis (M.Ö. 716-
673) döneminde, 1 yıl 12 ay ve 365 gün olarak kabul edildi ve 10 aya Ianuaris ve Februarius
ayları eklendi. Yılın başlangıcı Ianurius olarak benimsendi.
M.Ö. 6. yüzyılda, Roma'nın beşinci Kralı adına Etrüsk'lü astronom Tarquinius Priscus
(M.Ö. 616-579) tarafından 12 aylık takvim yeniden düzenlendi ve Roma’nın "Devlet Takvimi"
(resmî takvim) adını aldı.
1
M.Ö. 432 yılında Meton adlı astronom, Ay yılı ile Güneş yılı arasındaki ayarlamayı 19 yıllık
periyodik (Metonik Dönem) bir kurala bağladı. Buna göre, 19 yıllık süre içerisinde, Ay
takvimine 7 ay ilave edilmeliydi. M.Ö. 323’te takvimin başlangıcı olarak, İskender’in ölüm
tarihi olan 323 tarihi belirlendi. Yine M.Ö. 323-30 yıllarında Roma İmparatorluğu 7 günlük
haftaya 7 gezegenin adlarını verdi: Dies Solis, Dies Lunae, Dies Martis, Dies Mercurii, Dies
Iouis, Dies Veneris, Dies Saturni.
M.Ö.311 yılında ise, Suriye hükümdarlarından ve Selevkler hanedanın kurucusu olan I.
Selevkos’un Gazze tarafındaki başarısı takvim başlangıcı ve sene başı Teşrîn-i Evvel olarak
kabul edildi. Böylece Suriye taraflarında bu takvim (Selevkos Takvimi ya da Süryanî Takvimi)
kullanılmaya başlandı.
M.Ö. 238 yılında da III. Ptolemy’nin emriyle Euergetes Seler, 4 yılda bir, Mısır yılına 366. gün
eklemeyi önerdi. M.Ö. 45’te Julius Sezar, Sosigenes’i takvimi düzenlemekle görevlendirdi.
Sosigenes, 1 yılı 12 ay ve 365 1/4 (365,25) gün olarak kabul etti ve 4 senede oluşan 1
günlük farkı da her 4 senede bir Şubat ayına ekledi. Böylece her 4 senede bir 1 yıl 366 gün
olarak kabul edildi ve bu senelere de Ekli Yıl (Kebise Sene) adı verildi. Ayların adedi yeniden
belirlendi ve yılbaşı Mart ayından 1 Ocak gününe alındı. Böylece Jülyen Takvimi ortaya
çıkmış oldu.
Antik uygarlıklar gün, ay ve yıl gibi geçen geniş zaman dilimlerini akılda tutmak için takvimler
geliştirdi. İlk zaman ölçen aletler Antik Mısırlılar tarafından kullanılmıştır. Gündüz, gölge saati
adı verilen basit güneş saati kullandılar.
Saat, iki tahta çubuktan oluşuyordu; birinin üzerinde saati gösteren bir kadran bulunuyorken
diğeri bunun üzerine gölge düşürüyordu. Gece gökyüzündeki yıldızların konumlarını gözlüyor
ve ayrıca; su saati kullanıyorlardı. Suyun bir kaptan diğerine aktarılması sağlanıyordu. Alttaki
kabın içinde, su aktıkça geçen zamanı gösteren bir ölçek bulunuyordu. Güneş ve su saatleri
daha sonra Yunanistan, Roma ve nihayet Avrupa’da kullanılmıştır. Bunlar Orta Çağ’ın ilk
yıllarında kullanılan üç zaman göstericisinden iki tanesidir.Üçüncüsü; zamanın geçişini, iki
cam ampulün arasında akan kum ile ölçen kum saatiydi.
Antik uygarlıklar yaşamlarını düzene sokmak için bu hareketlerden faydalanırdı.
Babilliler, MÖ 2400’lerde yılı 12eşit parçaya ve günü 24 saate ayırmışlardı. Babilliler ve
onlardan ayrı olarak Mısırlılar, yıl uzunluğu 365gün ve 6saat olarak hesaplamışlardır. Bu; 365
gün, 6saat, 41 dakika, 59 saniye olan gerçek uzunluğa çok yakındır.
Takvimler; günü ayı ve yılı takip etmek için düzenlenmekteydi. Tatiller ve festivallerin
belirlenmesi, tohum ekimi ve hasat zamanı gibi işlerin planlanması için kullanılmaktaydı. MÖ
46 da kullanılmaya başlayan Julian takvimi , Roma imparatoru Julius Casear’ın talimatıyla
hazırlanmıştır.
Takvimin başlangıç tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. İlk takvimin nerede, ne zaman ve kim
tarafından yapıldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, takvimi ilk kez kullananların Sümerler
olduğu sanılır. Günümüzden binlerce yıl önce yaşamış olan Sümerler, yılı 30 günlük 12 aya
bölmüş; bir günün de, 24 saat olduğunu hesaplamışlardı.Onlara göre, bir yıl 360 gün idi.
Mezopotamya’da devlet kurmuş olan Babilliler ile Asurlular da buna benzer bir sistemi
benimsemişlerdi. Mezopotamyalılar tarıma ve güneşe bağlı takvim kullanıyorlardı. Bu
takvime göre, altışar aylık yaz ve kış dönemlerini içeren iki mevsim vardı.
2
Mısırlıların kullanmış oldukları takvim de, güneş esas alınmakla birlikte, tarıma dayanıyordu.
Eski Mısır’da, M.Ö. 1300 yıllarında Nil nehrinin taşma, durulma ve kuraklık dönemlerinin
Sirius yıldızının güneşten hemen önce doğma zamanı ile bağlantıları tespit edilmiş, buradan
da tarım takvimlerine ulaşılmıştı.
Onlara göre, yıl 30 günlük 12 aya bölünmüş, ancak buna 5 gün ilave edilerek bir yıl 365 gün
olarak kabul edilmişti. Mısırlılar bir yıl içinde üç mevsim olduğunu düşünüyorlardı.
Bu mevsimler Nil nehrinin hareketlerine göre düzenlenmişti. Yılın ilk günü olan 15
Temmuz’da başlayan mevsim ‘Taşma Mevsimi’, 15 Kasım - 15 Mart tarihleri arasındaki
dönem ‘Kış Mevsimi’ ve 15 Temmuz’a kadar devam eden süre ise ‘Yaz Mevsimi’ idi.
Mezopotamyalılar ile Mısırlılarda, başka milletlerin daha sonraları belirlemiş olduğu Milat ve
Hicret gibi takvimin belli bir başlangıcı yoktu. Takvim her kralın başa geçmesiyle yeniden
başlıyordu.
Fenikeliler, Yunanlılar, Çinliler ve Hintliler gibi diğer kavim ve devletlerin de kendilerine
mahsus takvimlerinin olduğu bilinmektedir. Bunların çoğu, esas olarak güneş ve ay gibi
gökyüzü cisimlerinin hareketlerine dayanılarak düzenlenmiş takvimlerdi.
Türklerin de İslâm dinini kabul etmeden önce ‘On iki Hayvanlı Türk Takvimi’ adını taşıyan
millî bir takvimleri vardı. Ayrıca bazı ilkel toplumlarda, ağaçların çiçek açması, göçmen
kuşların hareketleri gibi daha başka tabiat olaylarının da esas alındığı takvimler yapılmıştı.
Takvim hesaplamalarında başlangıç olarak daha çok her milletin yaşadığı önemli olaylar
kabul edilirdi. Mesela, Mısırlılar Nil nehrinin taşmasını, Eski Romalılar Roma şehrinin
kurulduğu M.Ö. 753 tarihini veya Roma’da konsüllerin seçildikleri günü takvim başlangıcı ve
dolayısıyla ‘yılbaşı’ sayarlardı.
b. M.S çağlarda zamanın ölçülmesi
Uzun bir süreden bu yana, zamanın ölçülmesinde dünya’nın kendi ekseni çevresinde
dönmesiyle, bunun sonucu olarak gündüz ve gecenin oluşumunu temel alınıyordu. Bu
dönme, gök cisimlerinin, özellikle de güneşin dünya çevresine hareket ettiği izlenimini
doğruluyordu.
Zamanı ölçmenin en eski yönteminin, düşey olarak tutulan bir değnekle ya da güneş saati
miliyle güneşin gökyüzündeki konumu göstermeye dayandığı sanılır. Günün saatleri,
değneğin gölgesinin yönüyle belirtiliyordu. Daha sonra bu ilkeden hareketle GÜNEŞ SAATİ
geliştirildi. Zamanla bir günlük süre 12 eşit parçaya ayrıldı ve bu parçalar güneş saati
üzerinde işaretlendi. Bu yöntemde, Dünya’nın kendi ekseni çevresinde dönmesi için gereken
sürenin değişmediği varsayılıyordu. 12 sayısının Asur- Babil uygarlıklarında var olan burçlar
kuşağındaki 12 burcu gösteren işaretlerde kaynakladığını inanılır. Yöntem gereğince gece de
12 saate bölündü. Ancak geceyle gündüzün uzunlukların değişik olduğundan, gece ve
gündüz saatleri de birbirine eşit değildi. Saatlerle ilgili bu sorun 14. yy. sonuna kadar sürdü.
14. yy. İtalya’da bir saatlik süre değişmez kılındı. Hem gündüz hem de gece 24 eşit saate
bölündü. Bu sistem daha sonra öteki ülkelerce de benimsendi. 1 saatin 60 dakikaya, 1
dakikanın 60 saniye ye bölünmesi Babil’lilerin 60 lı sayı sisteminden gelen bir uygulamaydı.
3
Antik çağda zamanı ölçmek için güneş saatinden başka yöntemlerde kullanılıyordu. Su saati,
ateş saati ve kum saati uygulamalarında Dünya’nın dönüşüne bağlı olmayan dönemsel
hareketlerden yararlanılıyordu. Ancak Dünya’nın dönüşüne dayanan hareketlere göre bu
hareketlerin olumsuz yönü sonsuza kadar sürmemeleri, onun yerine sürekli olarak yeniden
başlatılmalarıydı. Bununla birlikte o sıralarda saatleri güneş saatinde olduğu gibi belli bir
kadranda gösterme olanağı bulunmadığından bunlar geceleri zamanın öğrenilmesinde çok
işe yarıyorlardı.
Su saatiyle zaman aralıklarının ölçülmesi suyun doldurulup boşaltıldığı bir kabın içinde yüzen
bir nesnenin aldığı duruma göre oluyordu. Çinliler ve Araplarca düzetilen bu saatler Avrupa’
da 16.yy. kadar kullanıldı. Çinlilerin çok kullandığı ateş saatleri, yavaş yana bir fitille birkaç
küçük metal toptan oluşuyordu. Fitil yandıkça birer birer bir gonk üzerine düşüyorlardı.
Ortaçağ’da zamanın ölçülmesi için bazen üzerinde işaretler bulunan mumlardan ya da gaz
lambalarından yararlanılıyordu. Dünya’nın her yanında kullanılan kum saatindeyse, zamanın
ölçülmesi, bir cam kap içindeki belirli oranda kumun giderek azalmasına dayanır. Bu işlemin
her zaman aynı süre içerisinde tamamlandığı var sayılır.
Tarih boyunca günün başlama zamanı değişik biçimlerde benimsenmiştir. Önceleri günün
başlangıcı olarak güneşin doğuşu ya da batışı temel alınıyordu. Bu durumda ard arda 2 gün
doğuşu ya da gün batışı arasındaki süre1 gün sayılıyordu. Daha sonra insanlar yıl boyunca
bu olaylarda değişmeler olduğunu gözlediler. Sonuçta, güneşin gökyüzünde en yüksekte
olduğu anı 2 günü birbirinden ayıran zaman olarak kabul ettiler. Sonraları günlük yaşamda 2
günü birbirinden ayıran süre 12 saat önceye alındı, bir başka deyişle gece yarısı günün bittiği
saat olarak benimsendi. Gece yarısı, güneşin ufkun en al noktasında olduğu andır. Bununla
birlikte 1925’e kadar gemicilikte ve gökbilimde günün başlangıcı olarak güneşin gökyüzünden
en çok yükseldiği an temel alındı. Güneşin gökyüzünde ard arda iki kez görünmesi
arasındaki süre bir güneş günü olarak belirlenen zaman gerçek ya da görünüşteki güneş
zamanıdır. Güneş saatinde gösterilen zaman da budur.
1700’de gökyüzündeki olgulardan bağımsız olarak işleyen ve zamanı doğru kaydeden
saatler yapıldığında güneş günlerinin yıl içindeki uzunluklarının biraz değiştiği ortaya
çıkarıldı. Bu durum dünya’nın güneş çevresinde elips çizerek hareket etmesinden ve
ekseninin yörüngesinin düzlemiyle dik bir açı değil, 66.5 derecelik bir açı oluşturulmasından
kaynaklanır.
Yeryüzünde her ülkenin her bölgenin ve her yerin güneşin yerel meridyenden varsayıma
dayalı geçişini temel alan yerel zamanı vardır. Gerçek güneş saatinden ortalama güneş
saatin geçiş bu sorunu ortadan kaldırmıştır. Bu nedenle eski dönemlerde bir ülkenin doğu
bölgelerindeki saatler, batı bölgelerindeki saatlerden daha ileriydi. Bu durum ticaret ve ulaşım
açısından sorun yarattı.
Güneş saati Dünya’nın dönüşüne dayanır. Bununla birlikte Dünya, bir güneş gününde bir kez
dönmez. Güneş, çevresindeki sürekli hareket nedeniyle her gün yaklaşık 1 derece daha fazla
döner. Yıldız günü bir yıldızın ardarda iki geçişi arasındaki süredir. Bu zamana da yıldız
zamanı denir. Bir yıldız günü bir güneş gününden 3 dakika 56 saniye daha kısadır. Saatler
yıldız zamanını gösterseydi yıl içinde güneşin battığı ve doğduğu zamanlar günlere göre
daha değişik olacaktı. Bu nedenle yıldız zamanının kullanılması doğru değildir.
4
1930’larda Kuvars saatinin kullanılmaya başlanmasıyla Dünya’nın dönüşünü çok az hatayla
ölçme olanağı doğdu. Böylece Dünya’nın ekseni çevresindeki dönüş hızında değişmez
olmadığı anlaşıldı. Buna bağlı olarak da dönüş hızı her gün 0.03 saniye artmakta ya da
azalmaktadır.
Bu durum yeryüzündeki hava ve su kütlelerinin aşağı yukarı belirli zamanlarda
değişmesinden kaynaklanır. Bunun yanında Ay’dan kaynaklanan gel git sürtünmesinin 1 yy.
günün 0,001 saniye uzamasına neden olduğu anlaşılmıştır. 1950’lerde atom saatinin ortaya
çıkmasıyla zamanı ölçmede yeni bir dönem başladı. Uluslararası atomik zamanın başlangıcı
olarak 1 Ocak 1958’ de saatin 0 olduğu temel alınmıştır.
Mekanik saatin ortaya çıkışı zamanın yazılmasında bir devrimi simgeliyordu. Kum saatleri,
güneş saatleri, su saatleri ve ateş saatleri gibi zamanı doğru yazmayan saatlerin yerine
mekanik saat kullanılmaya başlandı. Bu saatin binlerde Araplarca kullanılan, yıldızlarla güneş
sistemini hareket halinde gösteren araçlardan esinlenerek yapıldığı sanılmaktadır. Arapların
bu araçların çalışma ilkesini Yunanlılardan öğrendikleri sanılır. Günümüze kadar ulaşan en
eski saat kulesi 1386’da yapılmış olan Harare Katedrali’ndeki saat kulesidir.
16. yüzyıla gelindiğinde Julian takvimi Dünya hareketleriyle uyumlu olmaktan uzaktı. Julian
Takvimi geliştirilerek hazırlanan Gregorian takvimi 1582’de kabul edildi. Bu günde
kullanmakta olduğumuz takvim, adını Papa Gregory VIII’den almıştır.1752’de uyarlana bu
takvim ile Julian Takviminden 11 gün çıkarılmıştır. Diğer uluslar kendi takvimlerini
geliştirmiştir. Amerikalı Aztekler 1500 yıl önce doğru bir takvim geliştirmişlerdir.
Papa , ilkbahar ılım noktasının 21 Mart’tan 11 Mart’a gerilediğini belirledi ve Julian
Takviminde bir düzenleme yapılmasını önerdi. 1582 yılında da 24 Şubat 1582 tarihinde
yayınan bir "Papalık Kararnamesi" ile takvim reformunun ya da Gregoryen takviminin
esaslarını bildirildi. Uygulama sonucu, 1582’de Papa XIII. Gregory , 1) 1582 yılının 4 Ekim
gününün 15 Ekim olmasına; 2) Son iki rakamı 00 olan yıllardan ancak 400 ile bölünebilen
yılların ekli yıl olmasına; ve 3) tarih başlangıcının İsa’nın doğum günü olmasına karar verdi.
Böylelikle Gregoryen takvim düzeni yürürlüğe konmuş oldu.
Bu tarihten sonra bu takvim çeşitli ülkelerce kabul edildi. 1927 yılında da Türkiye tarafından
kabul edildi.
3. ZAMANI ÖLÇEN ARAÇLARIN TARİHSEL GELİŞİMİ
a.Takvimin Tarihsel Gelişimi
Antik uygarlıklar yaşamlarını düzene sokmak için bu hareketlerden faydalanırdı.
Babilliler, MÖ 2400’lerde yılı 12 eşit parçaya ve günü 24 saate ayırmışlardı. Babilliler ve
onlardan ayrı olarak Mısırlılar, yıl uzunluğu 365gün ve 6saat olarak hesaplamışlardır. Bu; 365
gün,6saat, 41 dakika, 59 saniye olan gerçek uzunluğa çok yakındır.
Takvimler; günü ayı ve yılı takip etmek için düzenlenmekteydi. Tatiller ve festivallerin
belirlenmesi, tohum ekimi ve hasat zamanı gibi işlerin planlanması için kullanılmaktaydı. MÖ
46 da kullanılmaya başlayan Julian takvimi , Roma imparatoru Julius Casear’ın talimatıyla
hazırlanmıştır.
5
16. yüzyıla gelindiğinde Julian takvimi Dünya hareketleriyle uyumlu olmaktan uzaktı. Julian
Takvimi geliştirilerek hazırlanan Gregorian takvimi 1582’de kabul edildi. Bu günde
kullanmakta olduğumuz takvim, adını Papa Gregory VIII’den almıştır.1752’de uyarlana bu
takvim ile Julian Takviminden 11 gün çıkarılmıştır. Diğer uslar kendi takvimlerini geliştirmiştir.
Amerikalı Aztekler 1500 yıl önce doğru bir takvim geliştirmişlerdir.
Takvimlerin çeşitleri ile bunlar arasında en çok kullanılmış olanların tarihçesine baktığımızda,
Güneş Takvimleri (Şemsî Takvimler), Ay Takvimleri (Kamerî Takvimler), Ay-Güneş
Takvimleri (Kamerî-Şemsî Takvimler) ve bu üç sınıfın dışında kalan takvimler (Kararsız
Takvimler) karşımıza çıkar. Dünyanın güneş etrafındaki hareketine bağlantılı olarak
hesaplanmış olan takvimlere ‘Güneş Takvimleri’ denilir. Dünyanın güneş etrafında bir tam
dönüşü bir yılda tamamlanır ve dört mevsim bu hareketin sonucu olarak ortaya çıkar.
Dünyanın güneş etrafında bir kez dönüşü esas alınarak hesaplanmış olan bu takvimlerde yıl,
temel zaman birimidir ve yaklaşık 365 ¼ günden meydana gelmektedir.
Ancak gerçekte ¼ gibi kesirli bir gün olamayacağından, uygulamada, arka arkaya gelen üç
yıl 365 gün, dördüncüsü ise 366 gün olarak hesaplanmıştır. Bu takvimi meydana getirmiş
olan 12 aydan Ocak, Mart, Mayıs, Temmuz, Ağustos, Ekim ve Aralık 31 gün; Nisan, Haziran,
Eylül ve Kasım 30 gün, Şubat ise üç yıl 28 gün, dört yılda bir ise 29 gün olarak hesaplanır.
Bu düzenlemeye göre, tarih boyunca pek çok takvim yapılmış ise de, bunlar arasında en çok
kullanılmış olanlar Jülyen Takvimi ile Gregoryen Takvimi’dir.
Bugün kullandığımız Miladî takvime en yakın doğruluktaki takvim, eski Roma takvimi olan
Jülyen Takvimi idi.
Jülyen Takvimi, Roma İmparatorluğu döneminde, Roma’ya bağlı bölgelerde ve daha birçok
millet tarafından, yıllarca kullanılır. Ancak dört yılda bir Şubat ayına bir gün ilave etmekle
takvim tam olarak düzeltilmiş olmuyordu.
Bu fark önceleri basit gibi görünüyorsa da, aradan uzun yıllar geçince biriken dakikaların
günlere ulaşması dolayısıyla, yeni bir düzenleme yapmak gereği ortaya çıkarıyordu.
Jülyen Takvimi’nde yapılan bu değişiklik Papa Gregorius döneminde ve onun emriyle
yapıldığı için, daha sonraları, ‘Gregoryen Takvim’ adını aldı. Bu takvime ‘Takvim-i Efrencî’ de
denildi. Katolikler tarafından hemen benimsenip kabul edilen bu yeni takvimi Ortodokslar ile
Protestanlar uzun müddet kabul etmediler. Gregoryen Takvimi’de takvim başlangıcı Hz.
İsa’nın doğumuna (Milat) göre düzenlenmişti. Böylece takvim yılının başlangıcı 1 Ocak kabul
edildi. Bu sebeple Gregoryen Takvim’e ‘Miladî Takvim’ de denildi. Bugün dünyanın pek çok
ülkesinde olduğu gibi, 1926’dan bu yana, Türkiye’de kullanılan takvim, bu takvimdir.
Selçuklular, İslamî ilimlerin eğitim ve öğretiminin yapıldığı ve zamanın fen bilimlerinin
öğretildiği çeşitli fakültelere sahip, üniversite mahiyetinde büyük medreseler yaptırdılar.
Buralarda aklî ve naklî bütün ilimler öğretilirdi. Medreselerde, mütehassıslarınca okutulan
riyaziye (matematik), hey'et (astronomi), hendese (geometri), cebir, fizik, kimya sahalarında
derin âlimler yetişti. Rasathaneler kurularak, gök cisimlerinin hareketleri izlendi ve esaslı
takvimler yapıldı. İsfehan ve Bağdat'ta rasathaneler kurularak, mîladî Gregorien sisteminden
daha sağlam ve hassas olan Celalî Takvimi, Sultan Melikşah'ın "Celaleddin" lakabına
nisbetle hazırlandı.
6
Zamanın bulunulan tarihe ve yere bağlı olarak tanımlanmış olması, nüfusun yoğun olduğu
yerlerde, konunun muvakkit adı verilen uzman kişilerce belirlenmesini zorunlu hale
getirmiştir.
Sultanlar zamanın doğru tespiti için, merkezi camilerde muvakkithaneler kurmuş, burada
görev alacak kişilerin yetişmesini sağlamış, bu müesseseleri gerekli araç ve gereçlerle
donatmışlardır. İslam dünyasının liderleri hükmettikleri eyaletlerin her bölümü için namaz
vakitlerini hesaplatmayı görev edinmişlerdir.
Fatih Sultan Mehmet'in 1456'da Semerkantlı astronom Ali Kuşçu'yu tüm imparatorlukta
namaz saatlerinin hesaplaması için görevlendirdiği bilinmektedir. Osmanlı İmparatorluğunun
17. yüzyılda en geniş topraklara eriştiği dönemde İstanbul'da bir rasathane kuran
Takiyüddin'e de benzer bir görev verilmiştir.
a. Hicri ve Rumi Takvim
İslam ülkelerinde kullanılan Hicri takvim Hz.Muhammed'in M.S. 622'de Mekke'den
Medine'ye hicretiyle başlar. Hicri - Kameri takvim, ayın dünyanın etrafında dönüşüne göre
tanımlanır. Bir yıl Muharrem, Sefer, Rebiyülevvel, Rebiyülahir, Cemaziyülevvel,
Cemaziyülahir, Recep, Şaban, Ramazan, Şevval, Zilkaade ve Zilhicce adı verilen 12
aydan oluşur. Her bir Kameri ay yaklaşık 29.5 gün sürer ve bir Kameri yıl 354 gün olarak
elde edilir. Bu nedenle Kameri takvimde 6 adet 29 günlük 6 adet 30 günlük ay bulunur.
Hangi ayların 29 ya da 30 gün süreceği ayın fazı göz önünde bulundurularak Şeyh ül İslam
tarafından belirlenir.
Ancak gerçek Kameri ay 29.5 günden 44 dakika 3 saniye daha uzun olduğundan 12
Kameri ayın belirlediği 354 günlük kuramsal Kameri yıldan 8 saat 48 dakika 36 saniye daha
uzundur. 30 yılda bu hata 11 gün 0 saat 18 dakika 0 saniye olacağından eşzamanlılığı
sağlamak için 30 yıl boyunca 19 adet 354 gün süreli ve 11 adet 355 gün süreli sene
oluşturulur. 355 günlük seneler son aya bir gün ilave edilerek gerçeklenir. Böylece
eşzamanlık sağlanır ve ancak 2400 senede bir takvime tekrar 1 gün ilave etmek gerekir.
Hicri takvimin haricinde Osmanlı devletinde 1678'den sonra maliye ile ilgili işlerde Rumi
takvim de kullanılmaya başlanmıştır. Mali yılın başlangıcı 1 Mart olarak kabul edilir. Rumi yıl
365 gün olup güneş yılına karşı düşen miladi seneyle eş uzunluktadır. Rumi sene her 33
yılda 354 gün olan hicri seneyi bir yıl geçer. Bu farkı gidermek için Rumi seneden her 33
yılda bir hicret yılı düşülür; buna sıvış senesi denir. Her iki takvim arasında ayrıca 13 günlük
bir fark bulunur. Ayrıca Rumi sene miladi 584'te başlatıldığından Rumi seneyi bulmak için
Miladi seneden 584 çıkarmak gerekir. Aylar Mart, Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos,
Eylül, Teşrini-evvel, Teşrini-sani. Kanuni-evvel. Kanuni-sani, Şubat olarak adlandırılır.
Örneğin Miladi 1 Ocak 1993 tarihi Rumi 19 Kanuni-evvel 1408 tarihine karşı düşer. Osmanlı
devletinin sonuna kadar mali işlemlerde kullanılan Rumi sene 1925'te Miladi takvim yılının
kabul edilmesi üzerine terk edilmiştir.
Günümüzde Kullanılan Gregoryen Takvim’in (Milâdî Tarih) Gelişimi
M.S. 325 yılında Roma Takvimi’nin başlangıcı olarak Hz. İsa’nın doğumu kabul edildi ve
bundan sonra da bu takvim Milâdî Takvim adıyla tanındı.
7
1545 yılında Veronalı Pilatus, İlkbahar ılım noktasının 21 Mart’tan 11 Mart’a gerilediğini
belirledi ve Julian Takviminde bir düzenleme yapılmasını önerdi. 1582 yılında da 24 Şubat
1582 tarihinde yayınan bir "Papalık Kararnamesi" ile takvim reformunun ya da Gregoryen
takviminin esaslarını bildirildi. Uygulama sonucu, 1582’de Papa XIII. Gregory , 1) 1582 yılının
4 Ekim gününün 15 Ekim olmasına; 2) Son iki rakamı 00 olan yıllardan ancak 400 ile
bölünebilen yılların ekli yıl olmasına; ve 3) tarih başlangıcının İsa’nın doğum günü olmasına
karar verdi. Böylelikle Gregoryen takvim düzeni yürürlüğe konmuş oldu. Bu tarihten sonra bu
takvim çeşitli ülkelerce kabul edildi. 1927 yılında da Türkiye tarafından kabul edildi.
b. Gün ve Saat Tanımı
İslam dünyasında yeni gün güneşin batışıyla başlar. Güneş ufukta kaybolunca saat 12
ya da 0'dır. Bir sonraki güneş batışına kadar geçen süre 2x12 saate ayrılır. Ezani saat adı
verilen bu saat tanımında, günün başlangıcı değişmekte ancak gün boyunca bir saatlik
süre aynı kalmaktadır.
Bunun dışında Helenistik çağdan kalma başka bir saat kavramı, Zamanı saat'ta kullanılır.
Bu saat kavramında gündüz ve gece süreleri kendi başlarına ayrı ayrı 12 eşit parçaya
bölünür. Tanım gereği bir günün süresi aynı kalmakla birlikte, gündüz ve gece saatlerinin
süreleri mevsime bağlı olarak değişir.
b. Saatin Tarihsel Gelişimi
Güneş saati
Güneş saatleri, özel olarak
hazırlanmış bir milin gölgesinin, Güneş’in görünen hareketine uygun olarak yine özel olarak
hazırlanmış mermer, taş veya madeni bir zemin (kadran) üzerindeki hareketine göre
zamanın ölçülmesine yarayan araçlardır. Saat, güneşin oluşturduğu gölgeyi ölçer.
Su saati
Güneş saatleri kadar eskiye dayanan ancak, tam zamanı bilinmese de ilk tipleri Mısır’da
bulunan su saatleri, dibinde delik olan bir kovanın boşalması ve dolmasıyla zamanı gösterir.
Kum SaatleriSaatin ilk tasarımı olan yumurta biçiminde
cam kaptan akan kum yüzyıllar boyunca sabit kalmıştır
Ateş Saati
Petrol lambasının alevi ile çalışan saat mekanizmasında, tüketilen yağın
bölmeli bir saydam kapta izlenmesi ya da kısalan mumun gölgesinin, arkadaki bir cetvel
üzerindeki boyuna göre saatler belirleniyordu.
Mekanik Saatler
İlk mekanik saatler, saati göstermek değil
duyurmak üzere yapılmışlardı. Bu saatler birer ağırlığa bağlı olarak çalışıyorlardı ve belirli
zaman aralıkları ile gonga vuran tokmaklarla donatılmışlardı. Daha önceki yüzyıllarda, eski
saat sistemlerinin sesli birer uyarı vermesini sağlama çabaları olumlu sonuçlanmamıştı.
Kuvars Saatler
Enerjisini bir yıl ya da daha uzun ömürlü pilden sağlayan bu saatlerin kurulmasına gerek
yoktur. Kuvars saatler, kuvars kristallerinin piezoelektrik özelliğine dayalıdır.
Atom SaatleriBilim adamları, atomların çok uzun zaman durağan kalabilen rezonanslara sahip olduklarını
anladıklarında, hidrojen veya sezyum atomunun daha hassas saatler için potansiyel birer
sarkaç olabileceğini buldular. 1930 ve 40’larda radar ve yüksek frekanslı radyo iletişimleri,
atomlarla etkileşime girecek elektromanyetik mikrodalgaların üretilebilmesini olanaklı
kılmıştır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2010       Mesaj #20
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
zaman dilimi

Benzer Konular

1 Mart 2016 / Misafir Cevaplanmış
22 Eylül 2011 / Misafir Cevaplanmış
23 Ocak 2016 / Misafir Cevaplanmış
11 Ekim 2015 / Misafir Taslak Konular