Arama

Şeytanın kötülüğünden korunma konusunda Kur'an'ın öğütleri nelerdir?

Güncelleme: 9 Aralık 2012 Gösterim: 75.974 Cevap: 20
Calibre - avatarı
Calibre
Ziyaretçi
16 Ekim 2009       Mesaj #1
Calibre - avatarı
Ziyaretçi
Allah, bizi şeytanın düşmanlığına, hile ve aldatmacalarına karşı uyarmıştır;
“Çünkü şeytan sizin düşmanınızdır. Onun için siz de, onu bir düşman olarak tanıyın. O kendisine uyanları ancak alevli cehennemin ehlinden olmaları için çağırır.” (Fatır 6)
Sponsorlu Bağlantılar
“Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size apaçık bir düşmandır. O, size ancak, kötülüğü, hayasızlığı ve Allah’a karşı bilmeyeceğiniz sözleri söylemenizi emreder.” (Bakara 168-169)
“Şeytan onlara va’deder. Onları olmayacak kuruntulara düşürür. Şeytanın kendilerine va’dettiği şeyler ise aldatmacadan başka bir şey değildir.” (Nisa 121)
Şeytanın insanları kendi yoluna çağırması sonucu insanlar birbirlerini aldatmamalı, birbirlerinin ayıplarını araştırmamalı, cimrilikten uzak durmalı, fitne ve fesada sebep olmamalı, gıybet ve dedikodu yapmamalı, haksızlık, hased ve kıskançlıktan uzak durmalı, iftira ve yalandan sakınmalı, kibirlenmemeli ve kendini beğenmemeli, kin ve intikamcı olmamalı, iki yüzlülük yapmamalı, gösteriş içerisinde bulunmamalı, zina ve zulümden uzak durmalı, adam öldürmemeli kısaca kötülük adına ne varsa hepsinden uzak durmalı ve ahlakını güzelleştirmeye çalışmalıdır. Doğrunun yanında yer almalı, edepli ve hayalı olmalı, iyilik, şefkat ve merhamet duyguları içerisinde olmalı, nefsinin arzu ve isteklerine dur demesini bilmeli, günah işlediği zaman tevbe etmeli ve kovulmuş olan şeytanın kötülüğünden Allah’a sığınmalıdır.
Allah’a inanıp, ibadet eden kimseler üzerinde şeytanın hiç bir hakimiyeti olamaz; Bir ayette şöyle buyurulmuştur;
“Haydi, Kur’an okuduğun zaman o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın. Gerçek şudur ki, iman edenler ve Rablerine güvenip dayananlar üzerinde onun hiç bir hakimiyeti yoktur. Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah’a eş koşanlaradır” (Nahl 98-100)
Bizim üzerimize düşen görev Allah’a inanıp, ibadet etmek, O’nun emrettiği şeyleri yapmak, yasakladığı şeylerden de kaçınmaktır. Böylece şeytanın yoluna gitmemiş ve onun tuzaklarından kurtulmuş oluruz. (Anlatım: Dr. Mustafa Akman -dinibil.com)
Kur'an'a göre şeytanın kötülüğünden şöyle korunabiliriz:
  1. Allah'a gönülden inanır ve ona güveniriz.
  2. Kötü düşünceler beynimizi sardığında, euzu-besmele çekeriz.
  3. İbadetlerimizi düzenli yerine getirdikçe, şeytanın kötülüklerine karşı direnme gücümüz artar.
  4. Allah'a dua eder, şeytana uymama konusunda Allah'tan yardım dileriz.
  5. Bir günah işlediğimizde hemen tövbe eder, bir daha yapmamaya söz veririz.
  6. Şeytanın en çok etki ettiği kıskançlık, öfke, kin gibi duygularımızı kontrol altına almaya çalışırız.
  7. İçki, kumar ve zararlı alışkanlıklara özenmeyiz. Çünkü bunlara özenen, şeytanın tuzağına düşer ve bu alışkanlıklar nedeniyle diğer kötülükleri de yapar. (A.K.)

  1. Kur'an'a göre şeytanın kötülüklerinden nasıl korunabiliriz? Maddeler halinde yazınız.
  2. İçki, kumar ve zararlı alışkanlıkların, diğer kötülüklere nasıl neden olduğunu bir örnekle açıklayınız.

  • şeytan allaha karşı geldiyse kıyamet günü direk cehennemlik mi?
Dinibil.com: Allah'a karşı geldiği, isyanında inat ettiği ve kininden dolayı insanları sürekli doğru yoldan saptırmaya çalıştığı için, evet... 'direk' cehennemlik...!


Ödevim için bunları bulabildim daha fazla bilgisi olan varsa paylaşsın..
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
16 Ekim 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Kur`an`a göre şeytanın kötülüğünden şöyle korunabiliriz:
1. Allah`a gönülden inanır ve ona güveniriz.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Kötü düşünceler beynimizi sardığında, euzu-besmele çekeriz.
3. İbadetlerimizi düzenli yerine getirdikçe, şeytanın kötülüklerine karşı direnme gücümüz artar.
4. Allah`a dua eder, şeytana uymama konusunda Allah`tan yardım dileriz.
5. Bir günah işlediğimizde hemen tövbe eder, bir daha yapmamaya söz veririz.
6. Şeytanın en çok etki ettiği kıskançlık, öfke, kin gibi duygularımızı kontrol altına almaya çalışırız.
7. İçki, kumar ve zararlı alışkanlıklara özenmeyiz. Çünkü bunlara özenen, şeytanın tuzağına düşer ve bu alışkanlıklar nedeniyle diğer kötülükleri de yapar.
Şeytanın Kötülüğünden Korunma Konusunda Kuranın Öğütleri
Yüce Allah kendisine içtenlikle inanıp ibadet eden insana şeytanın hiçbir zarar veremeyeceğini bildirmiştir. Şeytanın kötülüğünden korunmak konusunda Kuranıkerim`de şu şekilde öğütler vardır. Ey insanlar! ...Allah`ın affına güvendirerek şeytan sizi ayartmasın, Şeytan şüphesiz sizin düşmanımızdır, siz de onu düşman tutun. ,, Şeytanın kötülüklerinden korunabilmek için Allah`a sığınmak gerekir. Kuran, Allah`ın buyruklarına sıkı sıkıya sarılmamızı ve her zaman iyiliklere yönelmemizi öğütler.
Şeytandan Korunmak

Kuran-ı Kerim` e göre şeytanın kötülüğünden şöyle korunabiliriz:
1) Allaha gönülden inanır ve ona güveniriz.
2) Kötü düşünceler beynimizi sardığında, euzu-besmele çekeriz.
3) İbadetlerimizi düzenli yerine getirdikçe, şeytanın kötülüklerine karşı direnme gücümüz artar.
4) Allaha dua eder, şeytana uymama konusunda Allah`tan yardım dileriz.
5) Bir günah işlediğimizde hemen tövbe eder, bir daha yapmamaya söz veririz.
6) Şeytanın en çok etkilediği kıskançlık,öfke,kin gibi duygularımızı kontrol altına almaya çalışırız .
7) İçki kumar ve zararlı alışkanlıklara özenmeyiz.Çünkü bunlara özenen, şeytanın tuzağına düşer ve bu alışkanlıklar nedeniyle diğer kötülükleri de yapar.
Yüce Allah kendisine içtenlikle inanıp ibadet eden insana şeytanın hiçbir zarar veremeyeceğini bildirmiştir.Şeytanın kötülüğünden korunmak konusunda Kuran-ı Kerim`de şu şekilde öğütler vardır:
Ey insanlar!!.... Allahın affına sığının ki şeytan sizi ayartmasın,Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır.``Sizde onu düşman tutun``
Şeytanın kötülüklerinden korunabilmek için Allaha sığınmak gerekir.Kuran, Allah`ın buyruklarına sıkı sıkıya sarılmamızı ve her zamn iyiliklere yönelmemizi öğütler.

ŞEYTANDAN KORUNMA YOLLARI

Ey iman edenler Şeytanın adımlarına uymayın! Her kim şeytanın
adımlarına uyarsa,şüphe yok ki o(şeytan)çirkin ve merdud şeyler emreder..
(Nur suresi,21) Haberiniz olsunki şeytan size düşmandır,siz de onu düşman
tutun;çünkü o etrafına toplanan hizbini ancak ashab-ı sairden(çılgın ateşin
ehlinden)olsunlar diye davet eder.(Fatır,6)

1-İhlâs
2-Peygamber efendimiz (s.a.v) in sünnetleri doğrultusunda Allâh a(c.c) kulluk etmek
3-İslâm cemaatine sarılmak
4-Devamlı Cemaatle namaz kılmak
5-Kitap ve Sünnete sarılmak
6-Şeytana karşı Allâh ın yardımını istemek
7-İtaatleri çoğaltmak
8-Euzu-Besmele çekerek Allâh a sığınmak
9-Şeytana karşı ehlini,evladını ve malını korumak
10-Bakara suresini okumak
11-Ayetel-Kursiyi okumak
12-Bakara Suresinin 1-4.ayetlerini ve 284-286.ayetini okumak
13-Bakaranın son iki ayeti olan Amenerresulüyü okumak
14-İhlâs,Felak ve Nâs surelerini okumak
15-Günlük okunması sünnet olan duaları okumak
16-Gözü bakılması haram olana bakmaktan korumak
17-Dili haram olan konuşmalardan korumak
18-Karnı haram yememekle korumak
19-Namusu korumak
20-Eli korumak(hırsızlık,zulüm,haksızlık gibi haram olan şeyleri yapmamakla)
21-Evi korumak(melekleri rahatsız eden resimleri eve asmamak,eve besmele ve selamla girmek gibi)
22-Evden çıkar ken (Bismillahi Tevekkeltü Alallah Lâ Havle Ve Lâ Kuvvete İllâ Billâh Allahın adıyla!Allaha dayandım ve O na güvendim.Allah`tan başka güç ve kuvvet sahibi yoktur) duasını okumak
23-Mescide girerken duasını okumak(Allâhüm Meftah Aleyye Ebvabe rahmetike=Ey Allahım!Rahmet kapılarını, üzerime aç!)
24-Bir yere varıldığında (Eûzü Bi Kelimâtillahit-Tâmmeti Min Şerri Mâ Halaka=
noksanı olmayan tam kelimelerle yarattıklarının şerrinden Allaha sığınırım.)
25-Sabah ve akşam üç defa(Bismillahil Lezi Lâ Yedurru Mea İsmihi Şeyun Fil Ardı Ve
Lâ Fissemâi Ve Hüves Semiul Alîm O nun ismiyle beraber ne yerde ne de gökte olan
hiçbir şey zarar veremez;O her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.) duasını okumak
26-Yolculukta ve gece olduğunda(Ya Ardu Rabbî Ve Rabbükellahu Eûzü Billahi Min Şerrike Ve Şerri Mâ Fiyke Ve Şerri Mâ Huliga Fiyke...Ey yeryüzü ! Benimde seninde Rabbin Allah dır.Senin şerrinden,sende olanın şerrinden ve sende yaratmış olduğu şeylerin şerrinden Allah a sığınırım.)duasını okumak
27-Çeşitli duaları okumak
28-Besmele çekmek
29-Esnemeyi mümkün olduğunca geri çevirmek
30-Okunan ezanlar da şeytanı kovar
31-Devamlı abdestli olmak
32-Acziyete düşmeden ve aşırıya kaçmaksızın kaza ve kaderde olana rıza göstermek
33-Geceleri ihya etmek(teheccüt namazı kılmak,geceleyin Kur-an okumak gibi)
34-Şeytanın hoşlandığı işleri yapmamak
35-Töhmet ve şüphe uyandıran yerlerde bulunmamak
36-Rabbimizi çokca zikretmek.

Kuran-ı Kerim` e göre şeytanın kötülüğünden şöyle korunabiliriz:

1) Allaha gönülden inanır ve ona güveniriz.
2) Kötü düşünceler beynimizi sardığında, euzu-besmele çekeriz.
3) İbadetlerimizi düzenli yerine getirdikçe, şeytanın kötülüklerine karşı direnme gücümüz artar.
4) Allaha dua eder, şeytana uymama konusunda Allah`tan yardım dileriz.
5) Bir günah işlediğimizde hemen tövbe eder, bir daha yapmamaya söz veririz.
6) Şeytanın en çok etkilediği kıskançlık,öfke,kin gibi duygularımızı kontrol altına almaya çalışırız .
7) İçki kumar ve zararlı alışkanlıklara özenmeyiz.Çünkü bunlara özenen, şeytanın tuzağına düşer ve bu alışkanlıklar nedeniyle diğer kötülükleri de yapar.
Yüce Allah kendisine içtenlikle inanıp ibadet eden insana şeytanın hiçbir zarar veremeyeceğini bildirmiştir.Şeytanın kötülüğünden korunmak konusunda Kuran-ı Kerim`de şu şekilde öğütler vardır:
Ey insanlar!!.... Allahın affına sığının ki şeytan sizi ayartmasın,Şeytan şüphesiz sizin düşmanınızdır.``Sizde onu düşman tutun``
Şeytanın kötülüklerinden korunabilmek için Allaha sığınmak gerekir.Kuran, Allah`ın buyruklarına sıkı sıkıya sarılmamızı ve her zamn iyiliklere yönelmemizi öğütler.







Allah Rasulü bizlere , şeytandan korunmanın yollarını göstermiş ve şöyle buyurmuştur:
``Şu üç gurup insan, şeytanın ve onun ordusunun kötülüklerindenkorunmuşlardır:

1. Allah-ı çok ananlar mübarek isimleri anmaya devam edenlere şeytan zarar veremez.Bu isimleri sık sık okuyanlara Allahın izniyle büyü ve benzeri sihirler tesir etmezler.
Bu isimleri dilinden düşürmeyen kimsenin malında,evinde bereket, vücudunda sıhhat olur.
Bu isimleri devamlı okuyanlar kendilerini Allah`a sigortalatmış olurlar.
Her işe besmeleyle başlayan, evine besmeleyle giren,yatağına besmeleyle yatan,yatağından besmeleyle kalkan,dükkanının kapısını besmeleyle açıp besmeleyle kapatanlarada şeytan asla zarar veremez.

2.Allah korkusundan ağlayanlar:Şeytan böyle kimselere yaklaşamaz.

3.Seher vakitlerinde,istiğfara devam edenlere şeytanın, ordusununve şeytan tiynetli ve şeytan ahlaklı insanların kötülüklerinden korunmuşlardır

kaynak
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Ocak 2010       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KUR'AN DİYOR Kİ: "ŞEYTAN SİZİN DÜŞMANINIZ SİZ DE ONA DÜŞMAN OLUN!"
Biz meleklere, "Adem'e secde edin!" dediğimiz zaman; İblis müstesna, secde ettiler. (İblis), diretti, büyüklenmek istedi ve kafirlerden oldu.

Biz söyledik ki: "Ey Adem, sen ve zevcen (şu) cennette oturun. İkiniz de ne istiyorsanız, orada bol bol yiyin, şu ağaca yaklaşmayın. (Şayet yaklaşırsanız) zalimlerden olursunuz."

Şeytan, oradan o ikisini kaydırdı. Böylece içinde bulundukları o (cennetten), ikisini çıkardı. Biz de dedik ki: "Bazınız bazınıza düşman olarak (Arz'a) inin. Arz, sizin için karar yeridir ve bir vakte kadar da geçim vardır."

[BAKARA(2)/34-36]

Onlar, Süleyman'ın mülkü konusunda şeytanların sözlerine uydular. Süleyman, hakkı örtmedi ancak şeytanlar hakkı örttüler. Onlar(şeytanlar), insanlara, Babil'deki iki meleğe; Harut'a ve Marut'a indirilen o şeyi ve sihri öğretiyorlardı. O ikisi(Harut ve Marut): "Biz bir fitneyiz(denemeyiz); hakkı örtmeyin demeden, kimseye birşey öğretmiyorlardı. Böylece (insanlar), o ikisinden erkekle karısının arasını açan şeyi(sihri) öğreniyorlardı. Gerçekte onlar, Allah'ın izni olmadan bir kimseye zarar veremezlerdi. Ve onlar, zarar veren ancak fayda vermeyen şeyleri öğreniyorlardı. Şüphesiz onu satın alanların, ahirette nasiplerinin olmadığını bilmekteydiler. Nefisleri karşılığında satın aldıkları şeyin, ne kötü olduğunu keşke bilselerdi.


Allah'ın Elçisi: Cin-Şeytanları Açıklıyor! yeni
Kadim Plan: İblis Dünyayı Ele Geçirmek Üzere.. hazırlanıyor
İblis İmzalı Filmlerin Mesajları yeni
En Büyük Vampir: İblis hazırlanıyor
Cin-Şeytan Haberleri yeni




[BAKARA(2)/102]


Ey insanlar, Arz'da olan temiz şeylerden yiyin. Şeytanın adımlarına tabi olmayın. Muhakkak o, sizin için apaçık bir düşmandır.

Muhakkak o(şeytan), size, kötülüğü, fahşayı ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.

[BAKARA(2)/168-169]

Ey iman edenler, toptan teslimiyet ve kurtuluş yoluna girin ve şeytanın adımlarına tabi olmayın. Muhakkak o, sizin için apaçık bir düşmandır.

[BAKARA(2)/208]

Şeytan, size fakirliği vadediyor ve size fahşayı emrediyor. Allah, size, Kendisi'nden bağış ve üstünlük-bolluk vadediyor. Allah her şeyi kuşatandır, Alim'dir.

[BAKARA(2)/268]

Şüphesiz şeytan, dostlarını korkutur. Şayet müminlerseniz onlardan korkmayın, Ben'den korkun!

[AL-İ İMRAN(3)/175]

O kimseler ki; mallarını insanlara gösteriş olsun diye infak ederler, Allah'a ve ahiret gününe de iman etmezler. Şeytan, her kime yakın(arkadaş) olursa, o ne kötü arkadaştır.


ALLAH'IN ELÇİSİ: CİN-ŞEYTANLARI AÇIKLIYOR!
Abdullah b. Abbas(r.a.), şöyle rivayet etmiştir:
Resulullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: "Bir kimse, eşinin yanına yaklaşırken: 'Bismillah, Ey Rabb'im! Beni 'şeytan'dan uzaklaştır, 'şeytan'ı da bize ihsân ettiğin çocuktan uzak kıl!' derse, sonra karı ve kocanın bu ilişkisinden bir çocuk doğarsa, o yeni doğmuş çocuğa 'şeytan' zarar veremez."
Buhari, C.11, H.no: 1812, s.303.


İbnu Mes'ud (r.a.), şöyle rivayet etmiştir:
Resulullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: "Sizden hiç kimse yoktur ki ona, biri 'şeytan'dan diğeri 'melek'ten olmak üzere yanından ayrılmayan iki 'karin'(yakın) tayin edilmemiş olsun!"
Sahabiler: "Yâ Resulullah, sana da bir 'karin'(yakın) tayin edilmiş midir?" diye sordular.
"Bana da!" buyurdular. "Ancak, Allah ona karşı bana yardım etti de, o bana boyun eğdi."
Sahih-i Müslim, C.8, H.no: 2814, s.342.

Ebû Zer(r.a.), şöyle rivayet etmiştir:
Resulullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: "Ey Ebû Zer! 'Cinler'in ve insanların 'şeytanlar'ından Allah'a sığın!"
Dedim ki: "İnsanların da 'şeytanlar'ı olur mu?"
"Evet" buyurdu.
Sünen'ün-Nesei, C.7-8, H.no: 5472.


İbn Abbâs (r.a.), şöyle rivayet etmiştir:
Resulullah (s.a.v.), o, (Nas sûresinde geçen) "Vesvas"ı şöyle tefsîr etti: "İnsan doğunca 'şeytan' yanına sokulur. Allah zikredilince gider, Allah zikredilmezse kalbinde yerleşir kalır."
Rudani, C.4, H.no: 7347, s.157.

İbn Ömer (r.a.), şöyle rivayet etmiştir:
Resulullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: "Kul, yalan söylediği zaman, yaptığı şeyin kötü kokusundan; 'melek' ondan tam bir mil uzaklaşır."
Rudani, C.4, H.no: 7935, s.257.

İbn Amr bin el-Âs (r.a.), şöyle rivayet etmiştir:
Resulullah (s.a.v.), şöyle buyurdu: "Biriniz uykuda korktuğu zaman şöyle desin: 'Allah'ım! Gazabından, azabından, kullarının şerrinden, 'şeytanlar'ın sataşmalarından ve yanıma gelmelerinden; tastamam olan kelimelerine sığınırım!' Böyle derse, kendisine hiçbir şey zarar veremez."
Abdullah (b. Amr) bunu (ailesinden) erginlik çağına ermiş olan çocuklarla, erginlik çağına ermeyenlerine öğretir, okumalarını tavsiye ederdi.
(Ebû Dâvud ve Tirmizî) Rudani, C.5, H.no: 9376, s. 266.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
16 Ocak 2010       Mesaj #4
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık
Kur'an-ı Kerim'de, şeytan ile ilgili ayetler fihristi;

Şeytan 4/118-121 6/142 36/62 43/62
Şeytan edepsizliği ve kötülüğü emreder 24/21
Şeytan işi pislikler (şarap..vs..) 5/90,91
Şeytan sardırılan 43/36-38
Şeytan ve dostlarını dost edinenler 18/50
Şeytan ve kabîlesi 7/27
Şeytana tapmak 36/60
Şeytandan gelen kötü düşünceden Allah’a sığınmak 41/36
Şeytandan kötü düşünce.. 7/200
Şeytanı düşman tutmak 35/6
Şeytanın “sizi zorlayacak gücüm yoktu” diye konuşması 14/22
Şeytanın adımlarını izlemek 2/168,169
Şeytanın cinlerden olduğu 18/50
Şeytanın gücü, kendisini dost tutan ve ortak koşanlaradır 16/100
Şeytanın hizbi (=grup, parti) 58/19
Şeytanın işleri süslemesi 29/38
Şeytanın partisi 35/6
Şeytanın unutturması 12/42
Şeytanın, Allah’ın affı ile aldatması 57/14
Şeytanın, bir şeyi unutturması 18/63
Şeytanın, geri dönenlere hatâlarını süslemesi 47/25,26
Şeytanın, inananlara bir gücü yoktur 16/99
Şeytanın, insanlara “inkâr et” deyip, sonra uzaklaşması 59/16
Şeytanın, işi süslemesi (savaşta) 8/48
Şeytanın, kendine uyanları saptırdığı 22/4
Şeytanlar 6/121
Şeytanları, delici alevin takibi (söz kapınca) 37/10
Şeytanların kovulması (Mele-i Â’lâ’yı dinleyemedikleri) 37/7-10
Şeytanların, her günahkâr yalancıya indiği 26/221-223
Şeytanların, kâfirleri oynatıp durduğu.. 19/83


Şeytanın İman Hususundaki Telkinleri, Vesvese Hastalığı ve Tedavi Yolları

İLAHİ tekliflerin muhatabı olan insanoğlunun; hem üstün meziyetleri, hem de garip zaafları vardır. Zaaflarından birisi; dünyevi ihtirasa kapılması, şeytanın telkinlerine kulak vermesi ve şehvetlerini tatmin için gayr-i meşru yollara tevessül etmesidir. Bazı alimler, insanın manevi kuvvetlerini akıl, gazap ve şehvet olmak üzere üçlü tasnife tabi tutmuşlardır. Dünyevi ihtiras, şehvet ve gazap gibi duyguların dışa vurulmasını ifade için "nefs-i emmare" tertibi kullanılmıştır. Nefs-i emmarenin meşru sınırları tahrip eden arzularına heva denilir. İnsanın hakkı inkâr etmesi, şeytana uyması, adaleti hafife alması ve batıl olan ideolojileri savunması, hevâsına tabi olduğunun delilleridir. Şeytanın, insanı hevâsına uyması için telkinde bulunmasına istihvâ denilir.(1)
Şeytan ile insanın mücadelesi, yeni bir hadise değildir. İbranice asıllı bir kelime olan 'Satan', rakip, düşman ve muhalif gibi manaları ifade eder. Tevrat'ta bu anlamda kullanılmıştır. (Sayılar:22/22) Yeni Ahid'de ise, bu dünyanın reisi (Yuhanna:16/ll) ve gözle görünmeyen kuvvetlerin komutanı (Efesoslulara mektup: 2/2) gibi vasıflarla anılmıştır.

Bazı kaynaklarda; Allah'ın (cc) emrine isyan etmeden önceki isminin "ilâhi kudret tarafından desteklenmiş" anlamına gelen Azâzel olduğu belirtilmektedir. Azâzel; Hz. Adem'e (as) ta'zim için secdeyi kabul etmediği andan itibaren "hayırdan ümidini kesmiş" anlamında İblis, Hz. Adem (As) ile Hz. Havva'yı cennetten çıkarmaya çalıştığı andan itibaren de 'Şeytan' adını almıştır. İnsanlardan, cinlerden ve hayvanlardan isyan eden ve zarar veren her şeye mecazen 'şeytan' denildiği malûmdur.

İslâmi ıstılahta; "Hevâsinı ilâh edinerek Allah'ın (cc) emrini reddeden, ilahi rahmetten kovulan ve insanların amansız düşmanı olan varlığa şeytan denilir" şeklinde tarif edilmiştir.

Yeryüzünün halifesi olan insanoğlunun fıtratında kuruntu, haset, cimrilik, nankörlük, öfke, nefsin aşırı istekleri, mala düşkünlük ve dünya sevgisi gibi değişik psikolojik unsurların bulunduğunu gizlemenin bir anlamı yoktur. Ayrıca kalbinin ve zihninin, şeytanın vesveselerine açık olduğu da bir gerçektir. Muhakkak ki derdi veren Allahû Teâla (cc) onun dermanını da yaratmıştır. (2) Dolayısıyla insanı rahatsız eden maddî hastalıkların tedavisi mümkün olduğu gibi, manevî ve psikolojik olan rahatsızlıkların tedavisinin de mümkün olduğu Kur'ân-ı Kerim'de (3) ve O'nu insanlara tebliğ eden Peygamberimiz Efendimizin (s.a.v.) sünnetinde haber verilmiştir. (14) Hz. Peygamberin (s.a.v.) insan psikolojisini hiçbir zaman dikkatten uzak tutmadığı, gayr-ı meşru olmamak şartıyla, insanların bir takım zaaflarına müsamaha gösterdiği, mümkün mertebe insanları rahatsız eden ve kuşkulandıran durumları izale etmek için gayret gösterdiği malûmdur.(5) Psikolojik açıdan insanı rahatsız eden vesvese, günümüzde yaygın olan bir hastalıktır.


Vesvesenin mahiyetini, zararlarını ve psikolojik tedavisini, diğer bir ifâdeyle Hz. Peygamber'in (sav) vesvese hastalığının tedavisi ile ilgili tavsiyelerini dikkate almamız gerekir. Önce "Vesvese" teriminin mahiyetini izaha gayret edelim. Vesvese, kelime olarak; saptırmak kastı ile söylenilen gizli söz, nefiste meydana gelen hâtıra (düşünce), kötü hâtıra, içi rahat etmeme, kuruntu, şüphe, tereddüt, hışırtı, fısıltı gibi gizli ses gibi mânâlarına gelmektedir. Mücevheratın çıkardığı ses ile avcının avın yuvasından çıkması için hafifçe çıkardığı sese de vesvese denmektedir. (7)

Kavram olarak da vesvese: "Nefsin ve şeytanın aslı olmayan, kendisinde bir fayda ve hayır bulunmayan şeyi konuştuğu, insanın gönlüne ilkâ ettiği sözdür." Gönüle sözü gizlice ilkâ etmeye de "vesvese vermek" denmektedir. Psikiyatri biliminde "Obsesyon" olarak ifâde edilen vesvese, şöyle tarif edilmektedir: "İrâde dışı gelen, kişiyi tedirgin eden, benliğe yabancı, şuurlu gayretle kovulamayan ve tekrarlayan düşüncelerdir." (9) Bu bakımdan vesvesenin, sistemli bir zihin faaliyetine dayanmayan ve bazı hallerde kendiliğinden ortaya çıkan psikolojik bir hal olduğunu ifâde etmek mümkündür. Vesvese genel olarak insanı gayr-i meşru davranışlara yönelten bir iç sarsıntısı olarak hissedilir. Bu anlamdaki vesvesenin kaynağı şeytandır. Dolayısıyla şeytan, insanın psikolojik zaaflarını çok iyi şekilde kullanmak suretiyle ve "şuuraltı telkin" şeklinde insanı etkisi altına almaktadır. (10) Şeytanın işinin devamlı vesvese vermek (şuuraltı telkin) olduğu muhkem haberlerle sabittir. Bu sebeple şeytana vesvâs ismi verilmiştir. (11) İbn Sina vesvâs terimini, "vesvesenin vâkî olduğu kuvvet" olarak izah etmiştir. Kendisine vesvese galip olan kişiye de müvesvis denilir.(12)


Kur'ân-ı Kerim'de "vesvese" kelimesi, türevleriyle birlikte beş âyet-i Kerime'de yer almıştır. Bunlardan dördünün fiil, birinin de sıfat olarak zikredildiği malûmdur. Fiil olarak zikredilenlerden ikisi İblis'i, biri nefsi, diğerleri de vesvese veren bütün cinnî ve insî olan şeytanları ifade için kullanılmıştır. Böylece insanların gönüllerine vesvese verenlerin; insanın nefsi, insî ve cinnî şeytanlar olduğu haber verilmiştir. (13) Sahih hadîslerde de, insanın bir çok konuda vesveseye mâruz kaldığı anlatıllmakta ve bu vesveselerden kurtulmanın çareleri bildirilmektedir.

Günümüzde vesvese hastalığının tedavi usûlünü ifade için 'Psikoterapi' kavramı kullanılmaktadır. Psikoterapi; "İnsanın ruhsal yapısını anlamak, çözümlemek, desteklemek, geliştirmek, olgunlaştırmak ve iyileştirmek anlamına gelir. Yani, insanın kendisiyle ve başkalarıyla barış içinde olmasına, dengesini ve düzenini sürdürmesine, çevresiyle uyum sağlamasına yönelik ruhsal tedâvî yöntemleridir." (14) Bu tarife göre psikoterapi; "Problemli kişi (danışan) ile, onun kişisel probleminin çözümüne yardımcı olabilecek uzman kişi (danışman) arasında, problemin çözümü için yüz yüze cereyan eden psikolojik bir yardımı" ifade için kullanılmaktadır.

Hangi sebeple olursa olsun, insanın maruz kaldığı psikolojik rahatsızlıkların iyileştirilmesi, kaygıların ve vesveselerin giderilmesi, yanlışlıkların düzeltilmesi için kullanılan terapi/tedavi etme yöntemlerinden birisi telkindir.

Telkinin başarısı başlıca iki unsura bağlıdır. Birincisi: telkine muhatap olan kişinin telkine yatkın olması, telkin edilen düşünceyi veya tutumu kabul etme arzusudur. İkincisi: kişiye telkinin sunulma biçimidir. Peygamberimiz Efendimiz (s.a.s.) kendisine müracaat edip kaygılarını anlatanların durumlarına göre, onların bu kaygılarını giderici telkinlerde bulunmuştur. Psikoterapiyi; kurumsal (klinik ortamda uygulanan psikoterapi) anlamının ötesinde, her sahada kullanılan ve bireye psikolojik yardım olarak ifade edilen "psikolojik danışma" anlamında da kullanmak mümkündür. (15)
Bu bakımdan âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber'in (s.a.s.) de, telkin metodu ile insanların hayatlarına girmiş olan ve sıkıntılarının sebebini teşkil eden her türlü ruhî problemleriyle yakından ilgilendiği, o problemleri çözmeye gayret ettiği malûmdur. Böylece Hz. Peygamber (s.a.s.), telkin metoduyla psikoterapi icra ederek insanları, mâruz kaldıkları manevî buhranlardan, kaygılardan kurtarmaya çalışmış, hayatı boyunca da gerek Kur'ân'la gerekse Sünnetiyle bütün insanlığın huzura ve mutluluğa kavuşması için gayret göstermiştir.
İnsanları kuşkuya ve huzursuzluğa sevk eden en önemli problemlerden birisi de vesvesedir. Hz. Peygamber'in, her konuda olduğu gibi, vesveseden kurtarmak veya en azından ağırlığını hafifletmek için gösterdiği çabaları, yaptığı önerileri, psikiyatri ilminin ifadesiyle icra ettiği psikoterapi örneklerini göstermeye çalışalım.


ŞEYTANIN TELKİN ETTİĞİ VESVESELER
Hz. Peygamber (s.a.s.): "Her insanın (Cin taifesinden bir karini) şeytanı vardır..." (16) "Şeytan, âdemoğlunun kalbinin üzerine hortumunu koyar, âdemoğlu Allah'ı anarsa şeytan gizlenir, Allah'ı anmayı unutursa onun kalbini yutar.", "Kanın damarda dolaştığı gibi, şeytan da âdemoğlunun damarlarında dolaşır..." (17) gibi hadîsleriyle hiçbir insanın vesveseden kurtulamayacağına işaret edilmiştir. Her şeyin meydana gelmesinde bir sebep olduğu gibi vesvesenin sebebi de şeytandır.


Şeytanın bir çok telkinleri vardır. Bu telkinlerden bazıları; iman esasları, temizlik, ibadet, helal şeylerden kaçınılması, haramların işlenmesi vs. konulardaki telkinlerdir. Her insan, şeytanın telkin ettiği vesveselere mâruz kalabilir. Şeytanın bütün gayretinin, inanan kimseleri günahlara düşürmek ve neticede onları imandan çıkarmak olması hasebiyle özellikle de inanan insanlar, dinî konulardaki vesveselere daha fazla mâruzdurlar. İmam Gazâlî ; "Şeytanların, Allah'ın zât ve sıfatları konusunda insanı küfre veya bid'ate düşürecek vesvese ve şüpheleri verdiği kişilerin, Allah'ın zât ve sıfatları hakkında bilgisi olmayan avamdan insanların olduğunu söyler ve şeytanların, itikat konusunda bir çok hilelerinin bulunduğunu" belirtir.




Allah'a îmân hususunda en çok vuku bulan, insanı telaşlandıran ve ruhen rahatsız eden şeytanın vesveselerinden ve Hz. Peygamber (sav)'in de bu konuda icra ettiği psikoterapi örneklerinden bazıları şunlardır:
1- Allah'ın Zâtı ve Sıfatlan Hakkındaki Vesveseler: Şeytan; Allah'ın zâtı ve sıfatları hakkında düşünülmesi ve söylenilmesi iyi olmayan (Allah'ı inkar et!.., Allah'ı kim yarattı? Allah bir değildir, Allah her yerde olamaz, Allah her şeyle ilgilenemez, gizlilikleri göremez ve bilemez gibi) bir çok düşünceleri, insanın gönlüne ilka etmektedir. Bu bakımdan imân konusunda ortaya çıkan ve kişide bir takım kuşkulara yol açan vesvese, inanan insanlar için önemli bir sorundur. Çünkü bir çok insanın; sınırlı akıllarıyla, mücerret hakikatleri ve metafizik gerçekleri tam manâsıyla kavrayamamaları ve idrak edememeleri, sınırlı görmeleriyle ihata edememeleri neticesinde çoğu zaman Allah'ın Zâtı ve sıfatları hakkında şeytanın vesvesesine maruz kaldıkları bir vakıadır.

Meselâ; sahâbîlerden bazıları Hz. Peygamber (sav)'e gelirler ve "İçimizde öyle bir şey hissediyoruz ki, birimiz onu söylemek bile istemiyor." derler. Hz. Peygamber de: "Hepiniz de aynı şeyleri hissediyor musunuz?" buyurur. Onlar da: "Evet" diye cevap verirler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.): "Zâke sarîhu'l-iman/İşte o imanın tâ kendisidir. (18) buyurur.
Hadiste geçen "İşte o imânın tâ kendisidir." ifadesinin manâsı; kalbinizde öyle bir iman var ki; şeytanın nefsinize atmış olduğu o vesveseyi, o iman kabul ve tasdik etmeye mani olmaktadır. Böylece o vesvese, kalbinizde yer bulamamakta ve gönlünüz de böyle bir şeye razı olmamaktadır . Kalbinizin böyle bir vesveseyi kabul etmemesi ve gönlünüzün de buna razı olmaması, kalbinizdeki kuvvetli imanı göstermektedir, demektir. Yoksa vesvese, imanın kendisidir, demek değildir. Çünkü vesvese şeytanın fiilinden olup, kişiyi böyle bir hâle mâruz bırakmasından kaynaklanmaktadır. Bu sebeple vesvese, imanın kendisi olamaz.

Sahâbîlerin içlerinde hissettikleri vesveseyi kabullenememeleri ve bunu da söylemeye cesaret bile gösterememe halleri, hâlis ve kuvvetli imanlarının belirtisi olmaktadır ki, "İşte o imanın tâ kendisidir" cümlesiyle, onların bu hallerinin imanlarının göstergesi olduğu bildirilmiştir. Sahabilerin içlerinde hissettikleri ve söylemeye bile cesaret edemedikleri şey, Allah hakkında olup onu söylemenin büyük vebal gerektiren ve Allah hakkında söylenmesi uygun olmayan vesveselerdir. Onlar böyle bir şeyi düşündüklerinde bundan ıstırap duymaktadırlar. Onu tasdik etmek şöyle dursun, açıktan söylemeye bile cesaret gösteremezler ve böylece şikâyetlerini Hz. Peygamber'e (sav) arz ederler. Hz. Peygamber ettiği bir şüpheyi, aklen tasdik edip kabul etmiş bir hakikat gibi görür. Veyahut inancına aykırı bir şeyi düşünmeyi küfre girmiş gibi zanneder.


Neticede irâdesine bağlı olmayan, cüz'î iradesiyle de üstesinden gelemediği ve düzeltemediği, şeytanın bu gibi vesveselerinden korkarak "Eyvah! Kalbim bozuldu, imanım gitti" diyerek ümitsizliğe düşer, her şeyi bırakır ya da sapık inançlara kapılır. Şeytanın sadece müslümanları değil, kafirleri de vesveselerle meşgul ettiği nassla sabittir.(20) Akla-hayale gelmeyecek vesveseler sadece sahâbîleri değil, tarih boyunca diğer müslümanları da meşgul etmiştir. Dolayısıyla her insan, değişik vesveseler ile başbaşa kalabilir.

Hz. Peygamber (s.a.s.), bazı hadîslerinde de, insanın içinden geçirdiği vesvese nevinden olan şeyleri söylemedikçe veya o vesveselere uygun davranışlarda bulunmadıkça, Allah'ın o vesveseleri bağışladığını bildirerek şöyle buyurmuştur:
"Allah, ümmetimin içinden (irâdelerine bağlı olmaksızın) geçirdikleri şeyleri konuşmadıkça ve fiilî olarak yapmadıkça bağışlamıştır." (21)
"Allah şöyle buyurdu: Kulum, herhangi bir iyilik yapmayı ister de onu yapmazsa onu bir iyilik (yapmış olarak) yazarım, eğer yapar (o niyetini fiiliyata dönüştürürse) onu da on katından yedi yüz katma kadar iyilik (yapmış olarak) yazarım. Kulum, herhangi bir günah işlemek ister de onu yapmazsa (uygulamaya koymazsa) onu kuluma günah yazmam, eğer yaparsa bir günah yazarım."(22)
Hz. Peygamber (s.a.s.), insanın istemeyerek içinden geçirdiği kötülükler, söze ve fiiliyata dönüştürülmedikçe Allah'ın o vesveselerden dolayı kişiyi sorumlu tutmadığını; hatta kişinin, o vesveselere ilgi göstermemesiyle fiiliyata koymamasından dolayı dahi bir iyilik sevabı yazıldığını beyan ederek bu tarzdaki kaygıları gidermiştir. (23) Burada şunu hemen ifade edelim ki; "İçimden geçen vesveseyi eyleme dönüştürmedikçe madem sevap yazılıyor, o zaman bu gibi vesveseyi, düşünceyi içimden geçireyim, fakat fiiliyata koymamayım da sevap kazanayım" şeklindeki bir düşünce de doğru olamaz. Çünkü bu durumda irâde devreye girdiği için o vesveseye mağlup olma ve sorumluluk altına girme tehlikesi vardır.


Hz. Peygamber'in (s.a.s.): "Allah'ın yaratıklarını tefekkür edin, Allah'ın Zâtı hakkında düşünmeyin" ve "Herşeyi tefekkür edin, Allah 'in Zâtı hakkında tefekkür etmeyin" (24) buyurduğu malûmdur. Allahû Teâla (cc) hakkında uygun olmayan düşüncelerden korunmak için, bu emre riayet etmek gerekir. Zira insanın aklı Allah'ın Zâtını idrak edebilecek kapasitede değildir. Eğer insan; sınırlı aklı ile, her sıfatıyla sınırsız bir özelliğe sahip olan Allah'ın Zâtını anlamaya çalışırsa hataya düşer. Şeytanın, Allah'ın Zâtı hakkında bazı sû-i edep şeyleri telkin ve tasvir etmesiyle insan vesveseye kapılır. Fakat Allah'ın haddi hesabı olmayan mahluklarının yaratılışları, sevk ve idareleri, var ve yok edilişleri, birbirlerinin hizmetlerine koşturulmaları üzerinde istenildiği kadar düşünülebilir. Bu şekildeki bir tefekkür, insanın ufkunu açar, zihnini genişlettirir, imanını arttırır ve vesveseden kurtarır. 2- Şeytanın "Allah'ı Kim Yarattı?" Şeklindeki Vesvesesi ve Buna Verilen Cevaplar: Şeytanın diğer bir vesvesesi de "Allah'ı kim yarattı?" şeklindeki telkinidir. Bununla ilgili olarak Rasûlüllah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Şeytan birinize gelir ve: 'Semayı kim yarattı? Arzı kim yarattı?' der. Sorulan kişi de 'Bunları Allah yarattı' der. Bu sefer şeytan 'peki Allah'ı kim yarattı?' diye sorar." (25)
Ahmed b. Hanbel'in rivayetinde de; "Şeytan birinize gelir ve şöyle der: 'Semayı kim yarattı?' der. Kendisine soru sorulan kişi de 'Allah' der. Şeytan: 'Arzı kim yarattı?' der. Sorulan kişi de 'Allah yarattı' der. Bu sefer şeytan: 'Peki Allah'ı kim yarattı?' diye sorar. Biriniz içinde böyle bir şey hissederse 'Allah'a ve peygamberine iman ettim' desin." (26) buyurulmaktadır.
Bir rivayette de; "Şeytan birinize gelir ve şöyle der: 'Şunu kim yarattı? Şunu kim yarattı?' diye öyle çok soru sorar ki hatta 'Rabbini kim yarattı?' der. İş buraya kadar gelince o kişi Allah'a sığınsın ve bu hatıra (düşünce) dan vazgeçsin" (27) tavsiyesinde bulunmuştur. İmam-ı Nevevî, hadîste geçen "Allah'a sığınsın ve bu hatıra (düşünce) dan vazgeçsin." ifadesini şöyle açıklamaktadır: "Kendisine böyle bir vesvese arız olan kişi, bu şerri kendisinden defetmesi için Allah'a sığınsın, bu vesvese ile meşgul olmasın ve şunu bilsin ki; bu batıl hâtıra şeytanın bir vesvesesidir. Şeytan bu vesvesesi ile o kişiyi ifsat etmek ve saptırmak ister. Bu sebeple o vesveseye dalmaktan vazgeçsin ve onunla meşgul olmasın." Bu hadis-i şeriflerde şeytanın, insana vesvese vermek ve onu yoldan çıkarmak, itikadını bozmak kastıyla Allah'ı kimin yarattığını soracak kadar aşırı giderek devamlı soru sorarak vesvese verdiği ifade edilmektedir. Böyle bir soruya ve vesveseye mâruz kalan insanın, bu vesveseden kurtuluş reçetesi de beyan edilmektedir. O da; böyle bir vesvesenin şeytanın telkinlerinden biri olduğunu anlayarak onunla meşgul olmayıp Allah'ı hatırlamak ve zikretmek, böyle bir şerrin kendisinden izale edilmesi için Allah'a sığınmaktır. Böylece kalbin bu vesveseyi kabul etmemesiyle imanına bir zarar vermediğini bilmekle kurtulacağı anlatılmış olmaktadır. Şunu hemen ifade edelim ki, kişiye vesvese veren sadece şeytanlar değildir. Şeytanların yanında onların mezkur vesveselerine mağlup olmuş insanlar da aynı şeyleri bilerek veya bilmeyerek sormakta, bilvesile şeytanlara yardımcı olmaktadırlar.


Bazı hadîslerde, şeytanların vesvese vermek maksadıyla sordukları "Allah'ı kim yarattı?" sorusunu, insanlardan da soranların olacağı haber verilerek şöyle buyurulmaktadır: "İnsanlar size her şeyden soracaklar, hatta 'Her şeyi Allah yarattı, peki Allah'ı kim yarattı?' diyecekler." (28) Hz. Peygamber'in haber verdiği bu tarz soruların, daha sahabe döneminde sorulmaya başlanmış olduğunu görüyoruz. Sahih-i Müslim'de Hz. Ebû Hureyre'den (ra) rivayet edilen haber bunun en güzel delilidir: "Rasûlüllah (s.a.v.) bana: "İnsanlar size her şeyden soracaklar, hatta '(Her şeyi yaratan) şu Allah'tır, peki Allah'ı kim yarattı?' diyecekler." demişti. Bir keresinde mescitte idim, bedevilerden bazı insanlar geldi ve "Ey Ebû Hureyre! Bu Allah'tır. Peki Allah'ı kim yarattı?" dediler. Bunun üzerine Ebû Hureyre avucuna kum alır ve onlara atar, sonra da: "Kalkın, kalkın, (gidin)! Dostum (Rasûlüllah) doğru söylemiştir." diyerek, o meclisi terketmiştir. Sahâbîler döneminde de sorulmaya başlayan bu gibi sorular, cinnî ve insî şeytanlar var oldukça, insanlar da yaşadıkça, sorulmaya devam edecektir.


Hz. Peygamber (s.a.s.) böyle bir vesveseye mâruz kalındığında hemen başvurulacak çareyi bildirmiş ve psikoterapi metodunu göstermiştir. Çünkü insan, "Allah'a ve peygamberine iman ettim." demek suretiyle, Allah kendisini nasıl tanıtmış ve peygamberi de O'nu nasıl bildirmiş ise Allah'a o şekilde inandığını söyleyerek, içinde hissettiği batıl hâtıradan yüz çevirmiş olur. Kısaca; Allah'ın noksansız sıfatlarını hatırlayarak; Allah'ın bir olduğunu, her şeyin her ihtiyacında Allah'a muhtaç, Allah'ın ise hiçbir şeye muhtaç olmadığını, Allah'ın doğurmadığını, doğurulmadığını, eşinin, denginin ve hiçbir benzerinin olmadığını" söylemekle, bu sıfatları taşıyanın ancak Allah olacağı, aksi halde ise başkasına muhtaç olanın, doğurmaya ve doğurulmaya ihtiyacı olanın, eşinin ve benzeri bulunanın, ortağı olanın Allah olamayacağı ifade edilerek def edilir. (29) Bazı hadis-i şeriflerde; böyle bir vesveseyi telkin eden şeytanın şerrinden kurtulmak için Allah'a sığınılması tavsiye edilmiştir. Şeytanın, i'tikadî meselelerdeki bu tür vesveseyi telkin etmesiyle psikolojik olarak rahatsız ettiği kişinin, şeytanın bu menfi telkininin tam aksine müsbet bir telkin ile tedâvî edildiği görülmektedir. Hz. Peygamber (s.a.s.), insanların bu tarz vesveselere her zaman mâruz kalabileceklerini bildirmekle birlikte, böyle bir vesvesenin kişinin imanına her hangi bir zararının olmadığını, vesvesenin sebebinin kalpte bulunan halis imanın kabullenmemesinden kaynaklandığını bildirmiştir.


VESVESENİN MAHİYETİ VE ZARARLARINDAN KURTULUŞ YOLLARI

Yukarıda da tarif edildiği gibi, vesvese; aslı olmayan, gerçekle hiçbir alakası bulunmayan evham, kuruntu, tereddüt ve ihtimallerdir. Şeytan bu yolla insanlara hüzün, korku ve sıkıntı vermeye, aralarını açmaya, dinî meseleler hakkında şüpheye düşürmeye çalışır. Hz. Peygamber (s.a.s.), şeytanın insana vesvese vermesini şöyle anlatmaktadır: "Ademoğlunda şeytan için bir lemme, (30) melek için de bir lemme vardır: Şeytanın lemmesi; kötü şeylere çağırmak, gerçeği yalanlamaktır. Meleğin lemmesi ise hayırlı şeylere davet etmek ve hakikati tasdik etmektir. Kim içinde hakka ve hakikate, iyiliğe çağıran bir ses duyarsa bilsin ki, bu Allah'tandır. Kim de içinde şerre ve gerçekleri inkar etmeye çağıran bir ses duyarsa şeytandan Allah'a sığınsın" (31) Mukaddes emaneti yüklenen insana, biri şeytandan, diğeri de meleklerden olmak üzere iki çeşit telkin sözkonusudur. Kötülüklere çağıran hisler şeytandan, iyiliklere davet eden hisler ise meleklerdendir. Bu bakımdan şeytanın vesvesesi ile meleğin ilhamı birbirinden ayrılmaktadır. Vesvesede esas olan şerdir. Şeytan, insanı saptırmak ve doğru şeylerden alıkoymak maksadıyla lemme-i şeytanî vasıtasıyla nefse gizlice fısıldamaktadır. Şeytanın bu lemmesini, elektronik cihazların uzaktan kumanda ile çalıştırılmasına benzetebiliriz.(32)

Kaynak

Şeytan; inanan insanların Allah'ı inkar etmelerini, kulluklarını yerine getirmemelerini ve kendisi gibi Allah'a isyankar olmalarını ister. Bu hakikat muhkem nasşla sabittir: "İblis dedi ki: Ey Rabbim! Madem ki Sen beni rahmetinden uzaklaştırdın, ben de yeryüzünde kötülükleri kullarına güzel gösterip hepsini azdıracağım. Ancak onlardan ihlâsa erdirdiğin kulların müstesna." (34) Bazı hadîs-i şerifler'de; şeytanın hilelerinin vesveseye çevrildiğini ve vesveselerin daha zayıf olduğu haber verilmiştir: İbn Abbas 'in (ra) anlattığına göre Hz. Peygamber'e: "Ey Allah'ın Rasûlü! Birimiz, içinde öyle (çirkin) bir şey arız olduğunu hisseder ki, bunu söylemektense o şeyin bir kor parçası olup kendisini yakması ona daha sevimli gelmektedir" denildi. Rasûlüllah (s.a.v.) bunun üzerine şöyle buyurdu: "Allahû ekber, Allahû ekber Şeytanın hilesini vesveseye çeviren Allah'a hamd olsun." (35) Bu haberde yer alan "Şeytanın hilesini vesveseye çeviren" ifâdesini şu şekilde izah etmek mümkündür; Şeytanın hilesi, kalbe önce hâtıra olarak gelir sonra sırasıyla meyil, azim ve kasda dönüşür. Azim ve kasıtta ise irâdenin devreye girmesi söz konusudur. Kişi, irâdesini kullanarak bu vesveseyi azim ve kasta dönüştürünce sorumlu olmaktadır.

İrâde devreye girmezse ve sadece vesvese düzeyinde kalırsa sorumluluk olmaz. Bu bakımdan kişinin irâdesi karışmadan şeytanın hilesinin zarar vermediğine işaret edilmektedir ki, bu da Allah'a hamd-ü sena etmeyi gerekli kılan bir durumdur."
İmam-ı Mâzirî, insanın gönlüne gelen vesvesenin mâhiyetini şöyle izah etmiştir: 'Hâtıra iki kısımdır: Biri; zihinde kararlaşmayan ve bir şüphenin celbetmediği hâtıralardır ki, böylesi sadece bırakıvermekle yok olur. Bu, vesvese denilen şeydir. Bunlar bir delile ve asla dayanmadıkları için, bir asıl ve delille istidlale hacet kalmadan yıkılır, gider. İkincisi ise şüphelerin meydana getirdiği kararlı düşünceler ve fikirlerdir. Bunlar ancak deliller ve istidlaller ile defedilebilirler."

Vesvesenin kronik hale gelmesi, psikolojik olarak insanın hastalanmasına sebeb olur ve bu hastalığın tezahürleri rahatça görülebilir. Psikolojik hastalıklar, bedenî hastalıklardan daha çok zarar verebilir, kişiyi daha çok uğraştırabilir. Zira psikiyatrik hastalıkların tedavisi, bir çok bedensel rahatsızlıklardan daha zordur. Vesveseli olan kişi, çoğu zaman dıştan fark edilmez. Kişi, kendisiyle savaş halindedir, huzursuzdur. Kimseye derdini kolay kolay anlatamaz. Anlatsa da herkes, "Bırak bu saçma sapan düşünceleri" der. Aslında vesveseli kişi de o düşüncelerin saçma olduğunu bilmektedir. Fakat elinde olmadığı için o vesveseden kurtulamaz ve psikolojik açıdan hastalandığını kolay kolay kabul edemez. Sürekli hale gelen vesvese, manevî bir hastalıktır; büyük görülürse büyük olur; küçük görülürse küçülür, kaybolur gider. Ona ehemmiyet verdikçe şişer, dal budak salar, insanın bütün zihnini ele geçirir. Önem verilmezse söner gider, hiçbir etkisi kalmaz.
Vesveseden korkulursa insana zarar verir, korkulmazsa zarar veremez. Vesvesenin mahiyeti bilinirse kaybolur, fakat mahiyeti bilinmezse kalbe yerleşir ve etkisini gösterir. Eğer vesvese hastalığı kronikleşirse, uzman psikiyatristlere müracaat edilmesi gerekir. Ancak şifâyı verecek olanın sadece Allahu Teâla (cc) olduğunu bilmek ve O'na tevekkül etmek tedavi için zaruri bir unsurdur.

Vesveseyi şeytan telkin eder, insan ise onun kalbinden geldiğini zanneder. Halbuki kalbin böyle bir durumu kabul etmemesi gösteriyor ki, o kalpten değildir. Dolayısıyla insanın irâdesi ve ihtiyarı haricinde, hayaline gelen bu tasvirlerin hiçbir hükmü yoktur. İmana da bir zararı olmaz. Zarar, sadece onun menfi etkisini düşünmek ve bu düşünce ile zarara düşmektir. Şayet Hz. Peygamber'in sünneti dairesinde hareket edilir ve şeytanın vesvesesine kıymet verilmezse, hayale gelen ve o huzura uygun olmayan kötü hatıralarla meşgul olunmaz ise vesvesenin hiçbir etkisi olmaz. Şeytanın, insanlar üzerinde yaptırım kuvveti yoktur. O sadece uzaktan kumanda ile insanın içinde kalbin yakınında bulunan lemmesine (alıcı merkeze) telkinlerde bulunur. Hakikati bilmeyen insanlar evhamlanır, ne yapacağı konusunda telaşlanır, kalbinin ve imanının bozulduğu tevehhümüne kapılır, zarar eder. Şeytan, insan gaflette olduğu zamanlarda vesvese verir, Allah'ı hatırlama (zikir) esnasında şeytan gizlenir..





3-İmanla ilgili olan vesveselerden kurtulmanın çaresi ve ilacı:
Hz. Peygamber'in tavsiyelerine uymak, Kur'an ve Sünnet'te yapılan telkinlere kulak vermek, vesvesenin kapıları olan beş duyu organım günahlardan korumakla mümkündür. Peygamberimiz Efendimiz (sav) vesveselerden korunmak için zikri tavsiye etmiştir. "Ademoğlu Allah'ı anarsa şeytan gizlenir, Allah'ı anmayı unutursa onun kalbini yutar." (36) Dolayısıyla her mükellefin, her fırsatta Allah'ı hatırlamaya ve anmaya gayret ederek, şeytanın tasallutundan kurtulması mümkündür.
Dr. Rahmi DEMİRCİ




KAYNAKLAR: (1) İmam Ragıp El Isfahani- El Müfredat- İst: 1986 Sri: 796. (2) Geniş bilgi için/ bakınız: Sahih-i Buhari- İst: 1401 K. Tıb:l, Ayrıca Sahih-i Müslim-K. Selâm, 69; Sünen-i Tirmizî-K. Tıb, 2; İbnu'l Kayyım el-Cevziyye-Et Tıbbu'n Nebevi, Beyrut, ts., Sh: 8; İmam-ı Suyûtî- Et Tıbbu'n-Nebevî-Bey-rut:1986 Sh: 97-101. (3)

Mücmel olan bazı ayetlerde, Kur'an-ı Kerim'in şifa kaynağı olduğu haber verilmiştir.
Meselâ; "Rabbinizden size bir öğüt, gönüllerin derdine bir şifa ve inananlara bir yol gösterici ve rahmet gelmiştir. Onlara söyle ki, Allah'ın lütfuyla ve rahmetiyle ferahlansınlar. Bu onların topladıkları şeylerden daha hayırlıdır..." (İsra, 10/57-58); Ayrıca bkz. İsra, 17/82; Fussılet, 41/44). (4) Hz. Peygamber'in bazı psikolojik rahatsızlıkları Kur'ân'dan bazı âyetleri ve sûreleri okuyarak tedavi ettiği hususunda bkz. İmam-ı Heysemî,-Mecmeû'z-Zevâid ve Menbaû'l-Fevâid, Beyrut, 1982 C:5 Sh: 115 (5) Prof. Ali Yardım-Peygamber Efendimizin Şemaili-İst:1998, Sh:106. İbn Manzur-Lisanu'1-Arab, Beyrut: 1955 C:6 Sh: 254; Ayrıca Ebûl^ beka, Eyyub b. Musa,-El Külliyyât, Beyrut: 1993, Sh: 941. Şemseddin Sami, Kamûs-i Türkî, sh 1492. (7) Rağıb El Isfahani- A.g.e. Sh: 522, Ebûlbekâ, Eyyub b. Musa- A.g.e. Sh: 941. (9) Prof. Sefa Saygılı- Strese Son- İst., 2001, Sh 40. (10) Hayati Hökelekli- İslâm'da İnanç İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi- İst-, 1997 C:4 Sh: 458 (11) Şeyhülislâm Ebu's-Suûd Efendi- Irşadû Aklû's Şeyim (Tefsir) Beyrut:1990 C:9 Sh: 218. (12) İmam-ı Alûsî-Ruhu'I-Meani fi Tefsiri'1-Kur'**'l-Azim ve's-Seb'ı'l- Mesâni, Beyrut, 1985 C:30 Sh: 287. (13) Vesvese kavramının geçtiği ayetler, meâlen şöyledir: "Şeytan ona (Adem'e) vesvese verdi ve 'Ey Adem! Sana sonsuzluk ağacım, bitmeyecek bir saltanatı göstereyim mi?' dedi." (Tâhâ, 20/120) ayeti ile "Şeytan, ayıp yerlerini kendilerine göstermek için onlara (Adem ile eşine) vesvese verdi ve 'Rabbinizin bu ağaçtan menetmesi, melek olmanız veya burada ebedî kalmanız içindir.' dedi" (A'râf, 7/20) ayetlerinde şeytamn vesvese kaynağı olduğu ifade edilmektedir. "And olsun ki, inşam biz yarattık ve nefsinin kendisine vesvese verdiğini biliriz." (Kâf, 50/16). "Aldatmak için birbirlerine sözler fısıldayan cinnî ve insi şeytanları her peygambere düşman yaptık. Bu şeytanlar, ahi-rete inanmayanların kalplerinin o sözlere yönelmesi, ondan hoşnut olması ve kendilerinin işledikleri suçları işlemeleri için böyle yaparlar.." (En'âm, 6/112-113). "İnsanların kalplerine sinsice vesvese veren cinnî ve insî şeytanların şerrinden insanların Rabbi, insanların Meliki, insanların İlahı olan Allah'a sığınırım." (En Nâs Sûresi: 1-6) âyetlerinde cinnî ve insî şeytanlar birlikte zikredilmektedir. (14) Prof. Dr. Sefa Saygılı, Ruh Hastalıkları ve Korunma Yollan, İst., 2001, Sh:180; Ayrıca Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi, C:18 Sh:192. "Psikortetrapi" maddesi. (15) Bazı uzmanlar, psikiyatriye ile psikolojik danışmayı birbirinden ayırırken, bazı uzmanlar da eşanlamlı olarak kullanmakta ve iki terim arasında bir ayırım yapmamaktadır. İki terimin aynı olduğu görüşünü benimseyen uzmanlara göre uygulamada kurumsal yapı ve yaklaşım biçimleri farklı olsa da psikoterapi ve psikolojik danışma, amaçlar ve erişilmek istenen sorunlar bakımından birbirinin aynıdır. Her ikisi de psikolojik ilişki içinde sürdürülen terapotik süreçlerdir. Amaç, bireye psikolojik yardım sağlayarak onun uyumsuzluk yaratan davranışlarım değiştirmesine ve böylece kendini gerçekleştirmesine yardımcı olmaktır. Bu bakımdan psikoterapi yerine psikolojik danışma, psikolojik danışma yerine psikoterapi denilmesi, kullanılan terminolojinin ötesinde hiçbir ayrılığa işaret etmez. (Bkz. Muharrem Cepçeoğlu- Psikolojik Danışma ve Rehberlik, Ankara, 1996, s. 181) (16) Sünen-i Dârimî-İst: 1401 K. Ri-kak: 25; Ayrıca İmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned- C: 1 Sh: 385 İbnul-Cevzî, Abdurrahman- Tel-bîsu İblis-Sh: 34. Bazı muteber kaynaklarda " Şeytanın hortumu; şeytanın, sürekli insanla birlikte olmasını ve onu gözetlemesini, kalbim yutması da; kişinin Allah'ı anmaktan gaflete düştüğü zamanı ifade eden teşbîhî bir anlatımdır. Şeytan, insana vesveseler telkin eder, tıpkı röntgen şualarının insanın iç organlarına ulaşması gibi vesveselerin de insana siravet ettiği " şeklinde izah edilmiştir. (17) Sahih-i Buhârî-İst:1401 K. Ahkâm, 21; Ayrıca Sahih-i Müslim-K. Selam: 23; Sünen-i Ebû Davud K.Savm, 79; (Hadîsin vürûd sebebi şudur: Bir defasmda Hz. Peygamber, mescidde itikatta iken geceleyin yanına hanımlarından Safiyye gelir ve bir şeyler konuştuktan sonra geri dönmek üzere kalkınca, onu evine götürmek üzere Hz. Peygamber de kalkar ve onu götürürken Ensar'dan iki erkekle karşılaşırlar. Onlar, Hz.Peygamber'i görünce hemen hızlıca geçer giderler. Hz. Peygamber de onları çağırır ve "Bu kadın, Safiyye bintü Huyey'dir" buyurur. O sahâbîler "Subhânallâh, (Bu da ne edemek) Ey Allah'ın Rasûlü!" derler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.s.): "Muhakkak şeytan, insanoğlunun damarlarmda dolaşır." buyurur. Bazı rivayetlerde "Şeytanın kalbinize bir şey almasından korktum da." ziyadesi bulunmaktadır (Sahih-i Buhârî-K.İ'tikaf: 11; Sahih-i Müslim-K. Selam, 24). İmam Şafif nin, bu hadisle ilgili olarak şu tesbitte bulunmuştur: "Hz. Peygamber'den böyle bir şeyin vuku bulması, o sahabîlere olan şefkatinden dolayıdır. Zira o sahâbîler Hz. Peygamber hakkında sû-i zanda bulunmuş olsalardı, küfre düşerlerdi." Hz. Peygamber (s.a.s.), yarandaki kadının hanımı olduğunu söylemiş ve "Şeytanın kalbinize bir şey atmasından korktum da." ifadesiyle de, şeytanın insanoğlunun kan mecralarında dolaştığım, bu sebeple insanın içine kötü bir düşünce atabileceğini bildirmiştir. Elbette ki, Hz. Peygamber hakkında sû-i zanda bulunmak mümkün değildir. Fakat buna benzer durumlarla karşılaşan ümmetinin nasıl hareket etmesi gerektiği konusunda Hz. Peygamber (s.a.s.) güzel bir örnek olmuş ve sû-i zan edilebilecek ve vesveseye düşülebilecek durumlardan sakındırmanın yollarından birisim göstermiştir. Şeytanın kan damarlarında dolaşmasını bazı âlimler, hadisin zahirine göre mânâ vererek Allah'ın ona verdiği cereyan edici bir güç ve kuvvete sahip olduğu şeklinde izah etmeye çalıştıkları bazı âlimler de bu ifadeyi teşbîhî bir anlaüm olarak değerlendirerek kanın damardan ayrılmadığı gibi, şeytamn da hiçbir zaman insandan ayrılmaması, insanı azdırması ve ona vesvese vermesini istiare olarak yorumlamaktadırlar. (Geniş bilgi için bkz. Ateş, Kur 'ân ve Hadislerde Şeytan,-Sh:250-251). (18) Sahih-i Müslim-K. İmân: 209; Sünen-i Ebu Dâvûd, K. Edeb:109; İmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned- C: 2 Sh: 326,441 (19) Sahih-i Müslim-K. İmân: 209,211. (20) Kur'ân-ı Kerim'de şeytanların kafirlere de musallat olduğu bildirilmiştir: "Görmedin mi, Biz, o şeytanları o kâfirlerin üzerine salmışız; onları azdırıp, inkâr ve isyana sürüklüyorlar." (Meryem, 19/83). Böylece şeytan, inkarcılara musallat olmakla, onları azdırıp her türlü isyanı ve kötülüğü işletmeye teşvik etmektedir. Aynı zamanda şeytan onlar vasıtasıyla da bütün beşeriyeti yoldan çıkarmaya çalışmaktadır. (Bkz. Prof. Muhammed Ali Sabuni, Safvetu't-Tefâsir-C:2Sh:226). (21) Sünen-i Ebû Dâvûd-K. Talak, 15; Ayrıca Sahih-i Müslim-K. İmân, 201-202; (22) Sahih-i Müslim-K.İmân, 204. (23) İmam-ı Beyhakî,-Şuabu-1- İmân-Beyrut: 1990, 1, 136; Heysemî, 1, 81. (24) El Aclûnî-Keşfu'1-Hafâ-Beyrut: 1351 C: I Sh: 311. (Aclûnî bu konu ile ilgili naklettiği diğer hadislerin senetlerinde illet bulunduğunu, ancak bunların hepsinin birbirini kuvvetlendirdiğini ve mânâsının sahih olduğunu ifade etmiştir) (25) Sahih-i Müslim-İst: 1401 K. İmân: 213. (26) İmam Ahmed b. Hanbel- El Müsned- İst: 1401 C: 2 Sh: 331.1 (27) Sahih-i Müslim-K. İmân: 214 (28) Sahih-i Müslim-K. İmân: 216 (29) Geniş bilgi için bkz. Râzi, Fah-ruddin, et-Tefsiru'1-Kebir, XXXIII, 174-185. (30) Lemme; kelime olarak inmek, yakın olmak demektir. İstılah olarak da şeytamn kötü şeylere davet etmesi, gerçeği inkar ettirmesi ve gönlü huzursuz etmesi; meleğin de hayırlı şeylere davet etmesi, hakikati göstermesi ve gönlü huzura kavuşturacak şeylere çağırmasıdır. (İbnu'1-Esir, -C:4 Sh:, 273; İbnu Manzur, C:12 Sh: 552). (31) Sünen-i Tirmizî-İst: 1401 K. Tefsir: C: 2 Sh: 36. (32) Uzaktan kumanda, içinde bulunan verici vasıtasıyla karşısındaki alıcıya gözle görülemeyen ve hissedilmeyen kızıl ötesi (infrared) ışınları belirli frekanslarda göndermektedir. Alıcı da aym şekilde aynı frekanslara ayarlı olan ışınları almakta ve içindeki çeşitli devreler vasıtasıyla istenilen tarafa yönlendirmektedir. Böylece istenilen ses, görüntü izlenmektedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Efulim; 4 Ağustos 2011 13:57 Sebep: Linkler düzenlendi+sayfa düzeni+ifadeler silindi.
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Aralık 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
[QUOTE]





korunma yollari nelerdir ile ilgili daha fazla bilgi istiyorum BUNLARDI R EWET ŞİMDİ
QUOTE]
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Eylül 2011       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
çok acil
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 0 üye beğendi.
Draca - avatarı
Draca
Ziyaretçi
20 Eylül 2011       Mesaj #7
Draca - avatarı
Ziyaretçi
şeytanın kötülüğünden sakınmakla ilgili 2 meal verebilirmisiniz çok acil
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2011       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
şeytanın kötülüğünden sakınmakla ilgili 2 ayet verebilirmisiniz
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
21 Eylül 2011       Mesaj #9
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

çok acil

Alıntı
Draca adlı kullanıcıdan alıntı

şeytanın kötülüğünden sakınmakla ilgili 2 meal verebilirmisiniz çok acil

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

şeytanın kötülüğünden sakınmakla ilgili 2 ayet verebilirmisiniz

Şeytanın kötülüğünden korunmakla ilgili ayet mealleri:
  • De ki: "Rabbim! Şeytanların kışkırtmalarından Sana sığınırım. (Mü'minün, 97-98)
  • Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin açık bir düşmanınızdır. (Bakara, 168)
  • De ki, sığınırım ben, insanların Rabbine, insanlara kötü şeyler fısıldayan o sinsi vesvesenin şerrinden. O ki insanların kalplerine kötü düşünceler fısıldar. Gerek cinlerdense gerekse insanlardan olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allaha sığınırım (Nas Süresi).
  • Ey İnsanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evlâdı, ne evlâdın babası nâmına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi kandırmasın. (Lokman, 33)
Ayrıca bakınız > İslam Dininde Şeytan İnancı

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2011       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Allah, bizi şeytanın düşmanlığına, hile ve aldatmacalarına karşı uyarmıştır;

“Çünkü şeytan sizin düşmanınızdır. Onun için siz de, onu bir düşman olarak tanıyın. O kendisine uyanları ancak alevli cehennemin ehlinden olmaları için çağırır.” (Fatır 6)

“Şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o size apaçık bir düşmandır. O, size ancak, kötülüğü, hayasızlığı ve Allah’a karşı bilmeyeceğiniz sözleri söylemenizi emreder.” (Bakara 168-169)

“Şeytan onlara va’deder. Onları olmayacak kuruntulara düşürür. Şeytanın kendilerine va’dettiği şeyler ise aldatmacadan başka bir şey değildir.” (Nisa 121)

Şeytanın insanları kendi yoluna çağırması sonucu insanlar birbirlerini aldatmamalı, birbirlerinin ayıplarını araştırmamalı, cimrilikten uzak durmalı, fitne ve fesada sebep olmamalı, gıybet ve dedikodu yapmamalı, haksızlık, hased ve kıskançlıktan uzak durmalı, iftira ve yalandan sakınmalı, kibirlenmemeli ve kendini beğenmemeli, kin ve intikamcı olmamalı, iki yüzlülük yapmamalı, gösteriş içerisinde bulunmamalı, zina ve zulümden uzak durmalı, adam öldürmemeli kısaca kötülük adına ne varsa hepsinden uzak durmalı ve ahlakını güzelleştirmeye çalışmalıdır. Doğrunun yanında yer almalı, edepli ve hayalı olmalı, iyilik, şefkat ve merhamet duyguları içerisinde olmalı, nefsinin arzu ve isteklerine dur demesini bilmeli, günah işlediği zaman tevbe etmeli ve kovulmuş olan şeytanın kötülüğünden Allah’a sığınmalıdır.

Benzer Konular

30 Kasım 2016 / babu123 Cevaplanmış
21 Ekim 2015 / esda Soru-Cevap
13 Mart 2016 / Misafir Tıp Bilimleri
13 Kasım 2012 / Misafir Soru-Cevap
21 Kasım 2011 / Misafir Soru-Cevap