Arama

Sperm ve yumurta hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 9 Ekim 2013 Gösterim: 10.012 Cevap: 9
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Ekim 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sperm ve yumurtalıkları anlatırmısınız
EN İYİ CEVABI asla_asla_deme verdi
DÖLLENME ÖNCESİNDE YAPILAN HAZIRLIKLAR

Sponsorlu Bağlantılar
Yumurta hücresi spermlerin kadın bedenine ulaştıkları yerden 20-25 cm uzaktadır. Bu uzaklık, spermlerin büyüklüğünün yaklaşık 3000 katıdır. Spermlerin, kendi boyutlarına oranla düşünüldüğünde oldukça uzun olan bu mesafeyi kat edebilmeleri için ciddi bir desteğe ihtiyaçları vardır.

Nitekim spermle yumurtanın buluşması gerçekleşmeden önce hem kadın hem de erkek bedeninde birtakım hazırlıklar başlar. Bu hazırlıkların büyük çoğunluğu spermin anne bedenindeki yolculuğunda ona kolaylık sağlamak içindir. Örneğin rahmin içinde çeşitli kasılma ve dalgalanmalar meydana gelir. Rahim ve fallop tüpünde her zamankinden farklı yönde gerçekleşen bu hareketlilik spermin yumurtaya doğru gidişini kolaylaştıracaktır. Bu kasılmalardaki dikkat çekici olan nokta ise kasılmaya neden olan maddedir. Prostoglandin adındaki bu madde erkek bedeninden gelen spermlerle birlikte hareket eden sıvının (seminal kesecik sıvısının) içinde bulunur. Başka bir bedenden gelmesine rağmen bu madde, anne rahminin yapısını bilir ve onu etkileyerek beraberinde getirdiği spermin ilerlemesini kolaylaştırır.

Döllenmenin gerçekleşmesi için rahimde meydana gelen değişiklikler bununla sınırlı kalmaz. Bu dönemde kanallar genişler. Östrojen hormonlarının etkisiyle mukus (rahim salgısı) artar. Mukus, içindeki sodyum klorürün çok zenginleşmesi gerektiğini bilirmişcesine kendisini hazırlar, elastikleşir ve saydam hale gelir. Bu değişimlerin sonucunda mukusta birbirleriyle paralel uzun aralıklı düz bir yapı ortaya çıkar. Mukusun bu yapısı spermin kuyruk hareketleriyle bu aralıklardan kolayca geçmesini sağlayacak bir şekle dönüşür. Bu dönüşümün -spermlerin rahat hareket etmesinin yanısıra- çok önemli bir etkisi daha vardır: Bu sayede kanallar sadece normal yapıdaki spermlerin geçmesine izin vererek depo ve filtre görevi de görmüş olur. Çünkü spermler bazen döllenme için şekil itibariyle uygun yapıya sahip olmazlar. Bu nedenle bu kanallarda elenirler.

Buraya kadar anlatılanlardan da görüldüğü gibi rahimdeki ve yumurtalıktaki her hareketin, spermin yumurta hücresine ulaşması için özel olarak hazırlandığı açık bir gerçektir. Örneğin yumurtlama işlemi bittikten ve bir spermle yumurtanın karşılaşmasına imkan sağlandıktan sonra mukus sıvısı tam tersi işlem yapmaya başlar. Koyulaşır ve saydamlığı kalmaz, bu da spermlerin içeriye girmesine engel olur.

Spermler anne vücudundaki zorlu ve uzun yolculuğu atlatabilecekleri dayanıklı bir yapıya sahiptirler. Ancak yandaki resimde de görüldüğü gibi bozuk spermler de mevcuttur. Anne bedeninde bozuk spermlerin yol boyunca eleneceği ve sağlam olanların ayırt edilerek yumurtaya ulaşacağı bir tasarım vardır. Böylece yumurta daima sağlıklı spermle birleşir.

Kadın üreme sisteminde meydana gelen değişimler vücuda giren spermlerin yumurtalığa ulaşmasını sağlamak içindir. Ancak bu -önceki bölümde de üzerinde durduğumuz gibi- son derece ilginç bir durumdur. Çünkü bambaşka bir vücuttan gelen hücrelere kadın üreme sistemindeki elemanlar yardım etmektedir.

Nasıl olup da bir hücre, daha önce aynı ortamda dahi olmadığı -kaldı ki aynı ortamda bulunmuş olsa da sonuç değişmeyecektir- hücreler hakkında bu kadar detaylı bir bilgiye sahip olmuştur? O hücrelerin neye ihtiyacı olduğunu, örneğin nasıl hız kazanacağını nereden bilmektedir? Kuşkusuz rahimdeki sıvıyı üreten hücrelerin bir spermin sahip olduğu özellikleri bilmeleri ve onlara uygun bir ortam hazırlamaları mümkün değildir.

Buraya kadar anlatılan işlemlerin tümü bütün kadınlarda aynı sırayla aynı mükemmellikte gerçekleşir. Bu uyumlu ve birbiriyle işbirliği içinde çalışan sistemleri düşündüğümüzde, karşımıza çok açık bir plan ve tasarımın çıktığını görürüz. Sperm, anne vücudu için tasarlanmış, annenin üreme organları da spermi karşılamak üzere özel olarak düzenlenmiştir. Bu uyumda en ufak bir eksiklik olsa, örneğin spermin hareket etmesini sağlayan kamçısı bulunmasa veya sperm, anne vücudundaki asidik ortamı dengeleyecek sıvıdan yoksun olsa, üreme gerçekleşemeyecektir.

Bu da açıkça göstermektedir ki, erkek ve kadın üreme hücreleri arasındaki büyük uyum, en baştan belirlenmiş planlı bir yaratılışın eseridir. Erkeği ve kadını yaratan, onları birbirlerine uyumlu kılan ve böylece bir damla sudan bir insan yaratan, alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'tır. İnsan Allah'ın yaratışındaki mükemmelliği düşünmeli ve Rabbinin sonsuz kudreti karşısında O'na kayıtsız şartsız teslim olmalıdır:

Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)

Fallop Tüpünün Şuurlu Hareketleri

Yumurtalıklarda olgunlaşarak boşluğa bırakılan yumurta hücresi, daha önce de belirttiğimiz gibi fallop tüpü denilen özel bir yapı tarafından yakalanır. Eğer yumurtalıktan bırakılan yumurta hücresi fallop tüpü tarafından yakalanmazsa annenin diğer organlarının arasına düşer ve hiçbir şekilde spermle karşılaşamaz.

Fallop tüpü, yumurta ve sperm hücrelerinin buluşma yeridir. Bu görevi yerine getirebilmek için fallop tüpü ikili bir hareket yapar. Birinci hareketi, olgunlaşan yumurta hücresini yumurtalıktan alması ve tüpün içinde spermle buluşacağı yere kadar getirmesidir. İkinci hareketi ise spermi rahim boşluğundan alıp yumurta hücresi ile buluşacağı yere getirmesidir.

Öncelikle her iki yumurtalığın yanında bulunan fallop tüpü yumurtalıktan bırakılan bütün yumurtaları toplar. Fallop tüpünün uçları yumurtalığı kuşatan kollar gibi olgunlaşan yumurtaları toplamak için özel olarak tasarlanmıştır. Fallop tüpünün bu kolları yumurtlama zamanına uygun şekilde hareket eder. Yumurtaların olgunlaşma zamanı yaklaştıkça, fallop tüpünün kolları açılır ve bir ahtapotun kolları gibi, yumurtalığın yüzeyini kavramaya ve üzerinde süpürücü hareketler yapmaya başlar. Tam yumurtlama anında ise yapılan bu hareketlerin sayesinde yumurtanın fallop tüpünün yüzeyine düştüğü görülür. Karın boşluğuna bırakılan yumurta 10-12 cm uzunluğundaki fallop tüpüne girmiş olur. Fallop tüpünün içinde tüycüklü bir yapı vardır. Yumurta fallop tüpündeki milyonlarca tüycüğün doğru tarafa doğru yaptığı hareket sayesinde spermle buluşacağı yöne çekilmiş olur.

Bu arada yumurta hücresini yakalayan fallop tüpü diğer faaliyetine de başlar. Fallop tüpündeki folikül hücreleri adlı özel hücreler devreye girer. Bu hücreler, fallop tüpünün spermlere açılıp yumurtaya doğru ilerlemeleri için daha gevşek bir hal alırlar.

Fallop tüpünün yapmış olduğu bu ikili hareketin zamanlaması çok önemlidir. Çünkü hem sperm hem de yumurta hücresinin canlı kalabileceği belirli bir süre vardır. Bu süre geçmeden sperm hücrelerinin yumurta hücresine ulaşması sağlanmalıdır.

Fallop tüpü bu zaman ayarlamasını nasıl yapmaktadır? Kendisine ait olmayan bu hücrelerin ne kadar canlı kalabileceğini nereden bilmektedir? Şüphesiz birkaç santimetrekarelik bir et parçasının bu beceriye ve bilgiye sahip olması mümkün değildir. Her doku ve hücre gibi o da sadece alemleri yaratan Allah'ın kendisine ilham ettiği gibi hareket etmektedir. Bu yüzden hiçbir karışıklık ve aksaklık çıkmadan bu zor görevi kolayca yerine getirmektedir. Bu sayede de yumurta hücresi bozulmadan önce, yani en fazla 24 saat içinde döllenebilme imkanı bulur.

fallop tüpünde yumurta hücresi
Yumurtalıktan bırakılan yumurta, olağanüstü bir zaman ayarlamasıyla fallop tüpü tarafından yakalanır. Fallop tüpündeki milyonlarca tüycük ve özel tasarlanmış folikül hücresi ortaklaşa çalışırlar. Tüycüklerin hareketi spermlerin yumurtaya ulaşmasında önemli rol oynar. Buradaki zamanlama önemlidir. Çünkü üreme hücrelerinin vücut içinde belli bir yaşama süreleri vardır. Bir süre sonra her iki hücre türü de öleceklerdir. Nitekim fallop tüpündeki işlemler de spermlerin ve yumurta hücresinin kısıtlı olan yaşama süresi içinde gerçekleşir. Burada üzerinde dikkatle durulması ve unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır. Hücrelerin, hücrelerden oluşan et parçalarının ortaklaşa hareket etmesi, zaman ayarlaması yapması, düşünmesi, bilinçli hareket etmesi mümkün değildir. İnsan bedenindeki bütün hücreler ve bütün dokular Allah'ın ilhamıyla hareket ederler.

Sperm-Yumurta Buluşması Gerçekleşiyor

Pek çok işlemden geçen ve olgunlaşan yumurta, fallop tüplerine atılır. Bu sırada kendisini saran birçok hücreyi de beraberinde taşır. Fallop tüplerine ulaşan sperm, yumurtayı döllemeden önce "granüloza" adı verilen bu hücreleri aşmak zorundadır. Daha sonra da yumurtayı saran kalın örtüyü delmesi gerekmektedir.

Sperm bu engelleri nasıl aşacaktır?


İşte bu noktada spermde bilinçli bir tasarım olduğu ve bu tasarımın mükemmelliği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Spermin, daha önce sözünü ettiğimiz "akrozom" denilen bölümünde depolanmış olan enzimler hiyaluronidaz ve proteolitik enzimlerdir. Yumurtanın destek dokusunu (granüloza hücrelerini) birarada tutan hücre birleştiricilerinde ise hiyalürinik asit bulunur. İşte hiyaluronidaz enzimi bu asidin yapısını bozar ve bu şekilde yumurtayı çevreleyen hücreler arasında sperme adeta bir yol açar. Proteolitik enzimlerse yumurtaya bağlı dokulardaki proteinlerin sindirilmesini sağlar. Bu iki enzimin yardımıyla sperm yumurtaya ulaşır.

Peki yumurtadan çok uzak bir yerde, erkek bedeninde üretilen spermlerin sahip olduğu enzimler, nasıl olup da tam yumurtanın yapısını etkileyecek maddelerden oluşmaktadır? Bu maddelerin formülünü kim bulmuştur? Mikroskobik varlıklar olan spermlerin, yumurtayı dölleyebilmeleri için en gereken yerlerine, yani baş bölgelerine bu enzimleri kim yerleştirmiştir?

Bunları yapan spermin kendisi değildir. Spermin hiyalürinik asidin varlığından ve bu asidin hücreler üzerindeki etkisinden haberdar olması ve hiyaluronidaz adlı enzimin bu asidin etkisini ortadan kaldıracağını bilmesi imkansızdır. Üstelik enzimin formülünü bilmek yeterli değildir. Bunun insan vücudunda üretilmesini sağlamak da gerekmektedir. Spermin bu enzimi insan vücudunda üretecek sistemi kendi kendine oluşturması da elbette ki imkansızdır. Örneğin tıp veya kimya eğitimi almamış herhangi bir insana "hiyalürinik asit"in yapısını bozan enzimin ismini sorsanız veya bu enzimin yapı formülünü çizmesini isteseniz size cevap veremeyeceği açıktır. Ama sperm hücresi, şuur sahibi bir insanın yapamayacağı işleri yapmakta, bilemeyeceği kimya formüllerine vakıf şekilde kendi içinde amacına ulaşmasını sağlayacak maddeler bulundurmaktadır. Kuşkusuz bunu spermin yaptığını söylemek akıl ve mantıkla tamamen çelişmektir. Akıl ve mantık dışı varsayımlar bir kenara bırakılarak düşünüldüğünde, spermde yumurtanın yapısını etkileyecek enzimlerin bulunmasının başlı başına bir yaratılış delili olduğu görülecektir. Bu kusursuz uyum hiçbir şekilde rastlantılarla açıklanamaz. Spermlerin, kendisinden tamamen farklı bir ortamda bulunan başka bir hücrenin kimyasal yapısından haberdar olması, bu kimyasalları nasıl etkileyeceğini analiz etmesi, sonra da bu analiz sonuçlarına göre gerekli kimyasalları oluşturması ancak ve ancak üstün bir akıl sahibi Yaratıcının, spermi bu özelliklerle birlikte yaratmış olmasıyla açıklanabilir.

Spermin yapısındaki bu kusursuz tasarım, insanın herşeyiyle bir bütün olarak Allah tarafından yaratıldığının çok açık delillerinden bir tanesidir.

Yukarıdaki şematik anlatımda yumurta hücresinin oluşum aşamaları ve yumurtanın spermle karşılaşarak döllenme olayının gerçekleşmesi görülüyor.

YUMURTA FALLOP TÜPÜNDEKİ YOLCULUĞU


Olgunlaşmış yumurtanın, yumurtalıktan dışarı bırakılmasına az bir zaman kala fallop tüpü isimli bir organ, bu yumurtayı yakalayabilmek için harekete geçer. Hassas dokunuşlarda yumurtalığın üzerinde yumurta hücresi bulmaya çalışır. (1-2) Çünkü olgunlaşmış yumurtanın döllenebilmesi için mutlaka fallop tüpünün içine girmesi gerekir. Sonunda fallop tüpü olgunlaşan yumurtayı bulur ve içine çeker. Artık yumurta hücresinin yolculuğu başlamıştır. (3) Yumurta döllenebilmek ve anne rahmine ulaşabilmek için fallop tüpü boyunca uzun bir yol kat etmek zorundadır. Nitekim fallop tüpünün içinde bulunan milyonlarca hücre yumurtayı rahme ulaştırmakla görevlendirilmiştir. Bu hücreler yüzeylerinde bulunan silya isimli tüycükleri aynı yöne doğru hareket ettirirler. Böylece adeta elden ele çok kıymetli bir yükü taşır gibi, yumurta hücresini gitmesi gereken yöne doğru ilerletirler. Yumurta, kendisi arayan spermlerle karşılaşır. (4) Spermlerden yalnızca bir tanesi yumurtaya girmeyi başaracaktır. (5) Döllenmiş yumurta fallop tüpündeki tüycüklerin yardımıyla anne rahmine doğru ilerler. Her hücre üzerine düşen görevi eksizsiz yerine getirir, çünkü Allah'ın yaratışı kusursuzdur.



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
22 Ekim 2009       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
DÖLLENME ÖNCESİNDE YAPILAN HAZIRLIKLAR

Sponsorlu Bağlantılar
Yumurta hücresi spermlerin kadın bedenine ulaştıkları yerden 20-25 cm uzaktadır. Bu uzaklık, spermlerin büyüklüğünün yaklaşık 3000 katıdır. Spermlerin, kendi boyutlarına oranla düşünüldüğünde oldukça uzun olan bu mesafeyi kat edebilmeleri için ciddi bir desteğe ihtiyaçları vardır.

Nitekim spermle yumurtanın buluşması gerçekleşmeden önce hem kadın hem de erkek bedeninde birtakım hazırlıklar başlar. Bu hazırlıkların büyük çoğunluğu spermin anne bedenindeki yolculuğunda ona kolaylık sağlamak içindir. Örneğin rahmin içinde çeşitli kasılma ve dalgalanmalar meydana gelir. Rahim ve fallop tüpünde her zamankinden farklı yönde gerçekleşen bu hareketlilik spermin yumurtaya doğru gidişini kolaylaştıracaktır. Bu kasılmalardaki dikkat çekici olan nokta ise kasılmaya neden olan maddedir. Prostoglandin adındaki bu madde erkek bedeninden gelen spermlerle birlikte hareket eden sıvının (seminal kesecik sıvısının) içinde bulunur. Başka bir bedenden gelmesine rağmen bu madde, anne rahminin yapısını bilir ve onu etkileyerek beraberinde getirdiği spermin ilerlemesini kolaylaştırır.

Döllenmenin gerçekleşmesi için rahimde meydana gelen değişiklikler bununla sınırlı kalmaz. Bu dönemde kanallar genişler. Östrojen hormonlarının etkisiyle mukus (rahim salgısı) artar. Mukus, içindeki sodyum klorürün çok zenginleşmesi gerektiğini bilirmişcesine kendisini hazırlar, elastikleşir ve saydam hale gelir. Bu değişimlerin sonucunda mukusta birbirleriyle paralel uzun aralıklı düz bir yapı ortaya çıkar. Mukusun bu yapısı spermin kuyruk hareketleriyle bu aralıklardan kolayca geçmesini sağlayacak bir şekle dönüşür. Bu dönüşümün -spermlerin rahat hareket etmesinin yanısıra- çok önemli bir etkisi daha vardır: Bu sayede kanallar sadece normal yapıdaki spermlerin geçmesine izin vererek depo ve filtre görevi de görmüş olur. Çünkü spermler bazen döllenme için şekil itibariyle uygun yapıya sahip olmazlar. Bu nedenle bu kanallarda elenirler.

Buraya kadar anlatılanlardan da görüldüğü gibi rahimdeki ve yumurtalıktaki her hareketin, spermin yumurta hücresine ulaşması için özel olarak hazırlandığı açık bir gerçektir. Örneğin yumurtlama işlemi bittikten ve bir spermle yumurtanın karşılaşmasına imkan sağlandıktan sonra mukus sıvısı tam tersi işlem yapmaya başlar. Koyulaşır ve saydamlığı kalmaz, bu da spermlerin içeriye girmesine engel olur.

Spermler anne vücudundaki zorlu ve uzun yolculuğu atlatabilecekleri dayanıklı bir yapıya sahiptirler. Ancak yandaki resimde de görüldüğü gibi bozuk spermler de mevcuttur. Anne bedeninde bozuk spermlerin yol boyunca eleneceği ve sağlam olanların ayırt edilerek yumurtaya ulaşacağı bir tasarım vardır. Böylece yumurta daima sağlıklı spermle birleşir.

Kadın üreme sisteminde meydana gelen değişimler vücuda giren spermlerin yumurtalığa ulaşmasını sağlamak içindir. Ancak bu -önceki bölümde de üzerinde durduğumuz gibi- son derece ilginç bir durumdur. Çünkü bambaşka bir vücuttan gelen hücrelere kadın üreme sistemindeki elemanlar yardım etmektedir.

Nasıl olup da bir hücre, daha önce aynı ortamda dahi olmadığı -kaldı ki aynı ortamda bulunmuş olsa da sonuç değişmeyecektir- hücreler hakkında bu kadar detaylı bir bilgiye sahip olmuştur? O hücrelerin neye ihtiyacı olduğunu, örneğin nasıl hız kazanacağını nereden bilmektedir? Kuşkusuz rahimdeki sıvıyı üreten hücrelerin bir spermin sahip olduğu özellikleri bilmeleri ve onlara uygun bir ortam hazırlamaları mümkün değildir.

Buraya kadar anlatılan işlemlerin tümü bütün kadınlarda aynı sırayla aynı mükemmellikte gerçekleşir. Bu uyumlu ve birbiriyle işbirliği içinde çalışan sistemleri düşündüğümüzde, karşımıza çok açık bir plan ve tasarımın çıktığını görürüz. Sperm, anne vücudu için tasarlanmış, annenin üreme organları da spermi karşılamak üzere özel olarak düzenlenmiştir. Bu uyumda en ufak bir eksiklik olsa, örneğin spermin hareket etmesini sağlayan kamçısı bulunmasa veya sperm, anne vücudundaki asidik ortamı dengeleyecek sıvıdan yoksun olsa, üreme gerçekleşemeyecektir.

Bu da açıkça göstermektedir ki, erkek ve kadın üreme hücreleri arasındaki büyük uyum, en baştan belirlenmiş planlı bir yaratılışın eseridir. Erkeği ve kadını yaratan, onları birbirlerine uyumlu kılan ve böylece bir damla sudan bir insan yaratan, alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'tır. İnsan Allah'ın yaratışındaki mükemmelliği düşünmeli ve Rabbinin sonsuz kudreti karşısında O'na kayıtsız şartsız teslim olmalıdır:

Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)

Fallop Tüpünün Şuurlu Hareketleri

Yumurtalıklarda olgunlaşarak boşluğa bırakılan yumurta hücresi, daha önce de belirttiğimiz gibi fallop tüpü denilen özel bir yapı tarafından yakalanır. Eğer yumurtalıktan bırakılan yumurta hücresi fallop tüpü tarafından yakalanmazsa annenin diğer organlarının arasına düşer ve hiçbir şekilde spermle karşılaşamaz.

Fallop tüpü, yumurta ve sperm hücrelerinin buluşma yeridir. Bu görevi yerine getirebilmek için fallop tüpü ikili bir hareket yapar. Birinci hareketi, olgunlaşan yumurta hücresini yumurtalıktan alması ve tüpün içinde spermle buluşacağı yere kadar getirmesidir. İkinci hareketi ise spermi rahim boşluğundan alıp yumurta hücresi ile buluşacağı yere getirmesidir.

Öncelikle her iki yumurtalığın yanında bulunan fallop tüpü yumurtalıktan bırakılan bütün yumurtaları toplar. Fallop tüpünün uçları yumurtalığı kuşatan kollar gibi olgunlaşan yumurtaları toplamak için özel olarak tasarlanmıştır. Fallop tüpünün bu kolları yumurtlama zamanına uygun şekilde hareket eder. Yumurtaların olgunlaşma zamanı yaklaştıkça, fallop tüpünün kolları açılır ve bir ahtapotun kolları gibi, yumurtalığın yüzeyini kavramaya ve üzerinde süpürücü hareketler yapmaya başlar. Tam yumurtlama anında ise yapılan bu hareketlerin sayesinde yumurtanın fallop tüpünün yüzeyine düştüğü görülür. Karın boşluğuna bırakılan yumurta 10-12 cm uzunluğundaki fallop tüpüne girmiş olur. Fallop tüpünün içinde tüycüklü bir yapı vardır. Yumurta fallop tüpündeki milyonlarca tüycüğün doğru tarafa doğru yaptığı hareket sayesinde spermle buluşacağı yöne çekilmiş olur.

Bu arada yumurta hücresini yakalayan fallop tüpü diğer faaliyetine de başlar. Fallop tüpündeki folikül hücreleri adlı özel hücreler devreye girer. Bu hücreler, fallop tüpünün spermlere açılıp yumurtaya doğru ilerlemeleri için daha gevşek bir hal alırlar.

Fallop tüpünün yapmış olduğu bu ikili hareketin zamanlaması çok önemlidir. Çünkü hem sperm hem de yumurta hücresinin canlı kalabileceği belirli bir süre vardır. Bu süre geçmeden sperm hücrelerinin yumurta hücresine ulaşması sağlanmalıdır.

Fallop tüpü bu zaman ayarlamasını nasıl yapmaktadır? Kendisine ait olmayan bu hücrelerin ne kadar canlı kalabileceğini nereden bilmektedir? Şüphesiz birkaç santimetrekarelik bir et parçasının bu beceriye ve bilgiye sahip olması mümkün değildir. Her doku ve hücre gibi o da sadece alemleri yaratan Allah'ın kendisine ilham ettiği gibi hareket etmektedir. Bu yüzden hiçbir karışıklık ve aksaklık çıkmadan bu zor görevi kolayca yerine getirmektedir. Bu sayede de yumurta hücresi bozulmadan önce, yani en fazla 24 saat içinde döllenebilme imkanı bulur.

fallop tüpünde yumurta hücresi
Yumurtalıktan bırakılan yumurta, olağanüstü bir zaman ayarlamasıyla fallop tüpü tarafından yakalanır. Fallop tüpündeki milyonlarca tüycük ve özel tasarlanmış folikül hücresi ortaklaşa çalışırlar. Tüycüklerin hareketi spermlerin yumurtaya ulaşmasında önemli rol oynar. Buradaki zamanlama önemlidir. Çünkü üreme hücrelerinin vücut içinde belli bir yaşama süreleri vardır. Bir süre sonra her iki hücre türü de öleceklerdir. Nitekim fallop tüpündeki işlemler de spermlerin ve yumurta hücresinin kısıtlı olan yaşama süresi içinde gerçekleşir. Burada üzerinde dikkatle durulması ve unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır. Hücrelerin, hücrelerden oluşan et parçalarının ortaklaşa hareket etmesi, zaman ayarlaması yapması, düşünmesi, bilinçli hareket etmesi mümkün değildir. İnsan bedenindeki bütün hücreler ve bütün dokular Allah'ın ilhamıyla hareket ederler.

Sperm-Yumurta Buluşması Gerçekleşiyor

Pek çok işlemden geçen ve olgunlaşan yumurta, fallop tüplerine atılır. Bu sırada kendisini saran birçok hücreyi de beraberinde taşır. Fallop tüplerine ulaşan sperm, yumurtayı döllemeden önce "granüloza" adı verilen bu hücreleri aşmak zorundadır. Daha sonra da yumurtayı saran kalın örtüyü delmesi gerekmektedir.

Sperm bu engelleri nasıl aşacaktır?


İşte bu noktada spermde bilinçli bir tasarım olduğu ve bu tasarımın mükemmelliği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Spermin, daha önce sözünü ettiğimiz "akrozom" denilen bölümünde depolanmış olan enzimler hiyaluronidaz ve proteolitik enzimlerdir. Yumurtanın destek dokusunu (granüloza hücrelerini) birarada tutan hücre birleştiricilerinde ise hiyalürinik asit bulunur. İşte hiyaluronidaz enzimi bu asidin yapısını bozar ve bu şekilde yumurtayı çevreleyen hücreler arasında sperme adeta bir yol açar. Proteolitik enzimlerse yumurtaya bağlı dokulardaki proteinlerin sindirilmesini sağlar. Bu iki enzimin yardımıyla sperm yumurtaya ulaşır.

Peki yumurtadan çok uzak bir yerde, erkek bedeninde üretilen spermlerin sahip olduğu enzimler, nasıl olup da tam yumurtanın yapısını etkileyecek maddelerden oluşmaktadır? Bu maddelerin formülünü kim bulmuştur? Mikroskobik varlıklar olan spermlerin, yumurtayı dölleyebilmeleri için en gereken yerlerine, yani baş bölgelerine bu enzimleri kim yerleştirmiştir?

Bunları yapan spermin kendisi değildir. Spermin hiyalürinik asidin varlığından ve bu asidin hücreler üzerindeki etkisinden haberdar olması ve hiyaluronidaz adlı enzimin bu asidin etkisini ortadan kaldıracağını bilmesi imkansızdır. Üstelik enzimin formülünü bilmek yeterli değildir. Bunun insan vücudunda üretilmesini sağlamak da gerekmektedir. Spermin bu enzimi insan vücudunda üretecek sistemi kendi kendine oluşturması da elbette ki imkansızdır. Örneğin tıp veya kimya eğitimi almamış herhangi bir insana "hiyalürinik asit"in yapısını bozan enzimin ismini sorsanız veya bu enzimin yapı formülünü çizmesini isteseniz size cevap veremeyeceği açıktır. Ama sperm hücresi, şuur sahibi bir insanın yapamayacağı işleri yapmakta, bilemeyeceği kimya formüllerine vakıf şekilde kendi içinde amacına ulaşmasını sağlayacak maddeler bulundurmaktadır. Kuşkusuz bunu spermin yaptığını söylemek akıl ve mantıkla tamamen çelişmektir. Akıl ve mantık dışı varsayımlar bir kenara bırakılarak düşünüldüğünde, spermde yumurtanın yapısını etkileyecek enzimlerin bulunmasının başlı başına bir yaratılış delili olduğu görülecektir. Bu kusursuz uyum hiçbir şekilde rastlantılarla açıklanamaz. Spermlerin, kendisinden tamamen farklı bir ortamda bulunan başka bir hücrenin kimyasal yapısından haberdar olması, bu kimyasalları nasıl etkileyeceğini analiz etmesi, sonra da bu analiz sonuçlarına göre gerekli kimyasalları oluşturması ancak ve ancak üstün bir akıl sahibi Yaratıcının, spermi bu özelliklerle birlikte yaratmış olmasıyla açıklanabilir.

Spermin yapısındaki bu kusursuz tasarım, insanın herşeyiyle bir bütün olarak Allah tarafından yaratıldığının çok açık delillerinden bir tanesidir.

Yukarıdaki şematik anlatımda yumurta hücresinin oluşum aşamaları ve yumurtanın spermle karşılaşarak döllenme olayının gerçekleşmesi görülüyor.

YUMURTA FALLOP TÜPÜNDEKİ YOLCULUĞU


Olgunlaşmış yumurtanın, yumurtalıktan dışarı bırakılmasına az bir zaman kala fallop tüpü isimli bir organ, bu yumurtayı yakalayabilmek için harekete geçer. Hassas dokunuşlarda yumurtalığın üzerinde yumurta hücresi bulmaya çalışır. (1-2) Çünkü olgunlaşmış yumurtanın döllenebilmesi için mutlaka fallop tüpünün içine girmesi gerekir. Sonunda fallop tüpü olgunlaşan yumurtayı bulur ve içine çeker. Artık yumurta hücresinin yolculuğu başlamıştır. (3) Yumurta döllenebilmek ve anne rahmine ulaşabilmek için fallop tüpü boyunca uzun bir yol kat etmek zorundadır. Nitekim fallop tüpünün içinde bulunan milyonlarca hücre yumurtayı rahme ulaştırmakla görevlendirilmiştir. Bu hücreler yüzeylerinde bulunan silya isimli tüycükleri aynı yöne doğru hareket ettirirler. Böylece adeta elden ele çok kıymetli bir yükü taşır gibi, yumurta hücresini gitmesi gereken yöne doğru ilerletirler. Yumurta, kendisi arayan spermlerle karşılaşır. (4) Spermlerden yalnızca bir tanesi yumurtaya girmeyi başaracaktır. (5) Döllenmiş yumurta fallop tüpündeki tüycüklerin yardımıyla anne rahmine doğru ilerler. Her hücre üzerine düşen görevi eksizsiz yerine getirir, çünkü Allah'ın yaratışı kusursuzdur.



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Efulim; 4 Ekim 2011 13:56 Sebep: İfadeler kapatıldı.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Mart 2011       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sperm nedir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Nisan 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
yha arkadaşlar hoca performans ödevi verdi...yHa sPerM HücResİ iLe yUMUrtA hÜsRESi nASıL bİRlEşiyorR...?
Misafirxd - avatarı
Misafirxd
Ziyaretçi
4 Ekim 2011       Mesaj #5
Misafirxd - avatarı
Ziyaretçi
ya lütfen yarına acıl eğer lmazsa 0 alırız grubumla ...Msn Sad((
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
4 Ekim 2011       Mesaj #6
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Alıntı
Misafirxd adlı kullanıcıdan alıntı

ya lütfen yarına acıl eğer lmazsa 0 alırız grubumla ...Msn Sad((

İnceleyiniz;

Alıntı
asla_asla_deme adlı kullanıcıdan alıntı

DÖLLENME ÖNCESİNDE YAPILAN HAZIRLIKLAR

Yumurta hücresi spermlerin kadın bedenine ulaştıkları yerden 20-25 cm uzaktadır. Bu uzaklık, spermlerin büyüklüğünün yaklaşık 3000 katıdır. Spermlerin, kendi boyutlarına oranla düşünüldüğünde oldukça uzun olan bu mesafeyi kat edebilmeleri için ciddi bir desteğe ihtiyaçları vardır.

Nitekim spermle yumurtanın buluşması gerçekleşmeden önce hem kadın hem de erkek bedeninde birtakım hazırlıklar başlar. Bu hazırlıkların büyük çoğunluğu spermin anne bedenindeki yolculuğunda ona kolaylık sağlamak içindir. Örneğin rahmin içinde çeşitli kasılma ve dalgalanmalar meydana gelir. Rahim ve fallop tüpünde her zamankinden farklı yönde gerçekleşen bu hareketlilik spermin yumurtaya doğru gidişini kolaylaştıracaktır. Bu kasılmalardaki dikkat çekici olan nokta ise kasılmaya neden olan maddedir. Prostoglandin adındaki bu madde erkek bedeninden gelen spermlerle birlikte hareket eden sıvının (seminal kesecik sıvısının) içinde bulunur. Başka bir bedenden gelmesine rağmen bu madde, anne rahminin yapısını bilir ve onu etkileyerek beraberinde getirdiği spermin ilerlemesini kolaylaştırır.

Döllenmenin gerçekleşmesi için rahimde meydana gelen değişiklikler bununla sınırlı kalmaz. Bu dönemde kanallar genişler. Östrojen hormonlarının etkisiyle mukus (rahim salgısı) artar. Mukus, içindeki sodyum klorürün çok zenginleşmesi gerektiğini bilirmişcesine kendisini hazırlar, elastikleşir ve saydam hale gelir. Bu değişimlerin sonucunda mukusta birbirleriyle paralel uzun aralıklı düz bir yapı ortaya çıkar. Mukusun bu yapısı spermin kuyruk hareketleriyle bu aralıklardan kolayca geçmesini sağlayacak bir şekle dönüşür. Bu dönüşümün -spermlerin rahat hareket etmesinin yanısıra- çok önemli bir etkisi daha vardır: Bu sayede kanallar sadece normal yapıdaki spermlerin geçmesine izin vererek depo ve filtre görevi de görmüş olur. Çünkü spermler bazen döllenme için şekil itibariyle uygun yapıya sahip olmazlar. Bu nedenle bu kanallarda elenirler.

Buraya kadar anlatılanlardan da görüldüğü gibi rahimdeki ve yumurtalıktaki her hareketin, spermin yumurta hücresine ulaşması için özel olarak hazırlandığı açık bir gerçektir. Örneğin yumurtlama işlemi bittikten ve bir spermle yumurtanın karşılaşmasına imkan sağlandıktan sonra mukus sıvısı tam tersi işlem yapmaya başlar. Koyulaşır ve saydamlığı kalmaz, bu da spermlerin içeriye girmesine engel olur.

Spermler anne vücudundaki zorlu ve uzun yolculuğu atlatabilecekleri dayanıklı bir yapıya sahiptirler. Ancak yandaki resimde de görüldüğü gibi bozuk spermler de mevcuttur. Anne bedeninde bozuk spermlerin yol boyunca eleneceği ve sağlam olanların ayırt edilerek yumurtaya ulaşacağı bir tasarım vardır. Böylece yumurta daima sağlıklı spermle birleşir.

Kadın üreme sisteminde meydana gelen değişimler vücuda giren spermlerin yumurtalığa ulaşmasını sağlamak içindir. Ancak bu -önceki bölümde de üzerinde durduğumuz gibi- son derece ilginç bir durumdur. Çünkü bambaşka bir vücuttan gelen hücrelere kadın üreme sistemindeki elemanlar yardım etmektedir.

Nasıl olup da bir hücre, daha önce aynı ortamda dahi olmadığı -kaldı ki aynı ortamda bulunmuş olsa da sonuç değişmeyecektir- hücreler hakkında bu kadar detaylı bir bilgiye sahip olmuştur? O hücrelerin neye ihtiyacı olduğunu, örneğin nasıl hız kazanacağını nereden bilmektedir? Kuşkusuz rahimdeki sıvıyı üreten hücrelerin bir spermin sahip olduğu özellikleri bilmeleri ve onlara uygun bir ortam hazırlamaları mümkün değildir.

Buraya kadar anlatılan işlemlerin tümü bütün kadınlarda aynı sırayla aynı mükemmellikte gerçekleşir. Bu uyumlu ve birbiriyle işbirliği içinde çalışan sistemleri düşündüğümüzde, karşımıza çok açık bir plan ve tasarımın çıktığını görürüz. Sperm, anne vücudu için tasarlanmış, annenin üreme organları da spermi karşılamak üzere özel olarak düzenlenmiştir. Bu uyumda en ufak bir eksiklik olsa, örneğin spermin hareket etmesini sağlayan kamçısı bulunmasa veya sperm, anne vücudundaki asidik ortamı dengeleyecek sıvıdan yoksun olsa, üreme gerçekleşemeyecektir.

Bu da açıkça göstermektedir ki, erkek ve kadın üreme hücreleri arasındaki büyük uyum, en baştan belirlenmiş planlı bir yaratılışın eseridir. Erkeği ve kadını yaratan, onları birbirlerine uyumlu kılan ve böylece bir damla sudan bir insan yaratan, alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'tır. İnsan Allah'ın yaratışındaki mükemmelliği düşünmeli ve Rabbinin sonsuz kudreti karşısında O'na kayıtsız şartsız teslim olmalıdır:

Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 4)

Fallop Tüpünün Şuurlu Hareketleri

Yumurtalıklarda olgunlaşarak boşluğa bırakılan yumurta hücresi, daha önce de belirttiğimiz gibi fallop tüpü denilen özel bir yapı tarafından yakalanır. Eğer yumurtalıktan bırakılan yumurta hücresi fallop tüpü tarafından yakalanmazsa annenin diğer organlarının arasına düşer ve hiçbir şekilde spermle karşılaşamaz.

Fallop tüpü, yumurta ve sperm hücrelerinin buluşma yeridir. Bu görevi yerine getirebilmek için fallop tüpü ikili bir hareket yapar. Birinci hareketi, olgunlaşan yumurta hücresini yumurtalıktan alması ve tüpün içinde spermle buluşacağı yere kadar getirmesidir. İkinci hareketi ise spermi rahim boşluğundan alıp yumurta hücresi ile buluşacağı yere getirmesidir.

Öncelikle her iki yumurtalığın yanında bulunan fallop tüpü yumurtalıktan bırakılan bütün yumurtaları toplar. Fallop tüpünün uçları yumurtalığı kuşatan kollar gibi olgunlaşan yumurtaları toplamak için özel olarak tasarlanmıştır. Fallop tüpünün bu kolları yumurtlama zamanına uygun şekilde hareket eder. Yumurtaların olgunlaşma zamanı yaklaştıkça, fallop tüpünün kolları açılır ve bir ahtapotun kolları gibi, yumurtalığın yüzeyini kavramaya ve üzerinde süpürücü hareketler yapmaya başlar. Tam yumurtlama anında ise yapılan bu hareketlerin sayesinde yumurtanın fallop tüpünün yüzeyine düştüğü görülür. Karın boşluğuna bırakılan yumurta 10-12 cm uzunluğundaki fallop tüpüne girmiş olur. Fallop tüpünün içinde tüycüklü bir yapı vardır. Yumurta fallop tüpündeki milyonlarca tüycüğün doğru tarafa doğru yaptığı hareket sayesinde spermle buluşacağı yöne çekilmiş olur.

Bu arada yumurta hücresini yakalayan fallop tüpü diğer faaliyetine de başlar. Fallop tüpündeki folikül hücreleri adlı özel hücreler devreye girer. Bu hücreler, fallop tüpünün spermlere açılıp yumurtaya doğru ilerlemeleri için daha gevşek bir hal alırlar.

Fallop tüpünün yapmış olduğu bu ikili hareketin zamanlaması çok önemlidir. Çünkü hem sperm hem de yumurta hücresinin canlı kalabileceği belirli bir süre vardır. Bu süre geçmeden sperm hücrelerinin yumurta hücresine ulaşması sağlanmalıdır.

Fallop tüpü bu zaman ayarlamasını nasıl yapmaktadır? Kendisine ait olmayan bu hücrelerin ne kadar canlı kalabileceğini nereden bilmektedir? Şüphesiz birkaç santimetrekarelik bir et parçasının bu beceriye ve bilgiye sahip olması mümkün değildir. Her doku ve hücre gibi o da sadece alemleri yaratan Allah'ın kendisine ilham ettiği gibi hareket etmektedir. Bu yüzden hiçbir karışıklık ve aksaklık çıkmadan bu zor görevi kolayca yerine getirmektedir. Bu sayede de yumurta hücresi bozulmadan önce, yani en fazla 24 saat içinde döllenebilme imkanı bulur.

fallop tüpünde yumurta hücresi
Yumurtalıktan bırakılan yumurta, olağanüstü bir zaman ayarlamasıyla fallop tüpü tarafından yakalanır. Fallop tüpündeki milyonlarca tüycük ve özel tasarlanmış folikül hücresi ortaklaşa çalışırlar. Tüycüklerin hareketi spermlerin yumurtaya ulaşmasında önemli rol oynar. Buradaki zamanlama önemlidir. Çünkü üreme hücrelerinin vücut içinde belli bir yaşama süreleri vardır. Bir süre sonra her iki hücre türü de öleceklerdir. Nitekim fallop tüpündeki işlemler de spermlerin ve yumurta hücresinin kısıtlı olan yaşama süresi içinde gerçekleşir. Burada üzerinde dikkatle durulması ve unutulmaması gereken çok önemli bir nokta vardır. Hücrelerin, hücrelerden oluşan et parçalarının ortaklaşa hareket etmesi, zaman ayarlaması yapması, düşünmesi, bilinçli hareket etmesi mümkün değildir. İnsan bedenindeki bütün hücreler ve bütün dokular Allah'ın ilhamıyla hareket ederler.

Sperm-Yumurta Buluşması Gerçekleşiyor

Pek çok işlemden geçen ve olgunlaşan yumurta, fallop tüplerine atılır. Bu sırada kendisini saran birçok hücreyi de beraberinde taşır. Fallop tüplerine ulaşan sperm, yumurtayı döllemeden önce "granüloza" adı verilen bu hücreleri aşmak zorundadır. Daha sonra da yumurtayı saran kalın örtüyü delmesi gerekmektedir.

Sperm bu engelleri nasıl aşacaktır?


İşte bu noktada spermde bilinçli bir tasarım olduğu ve bu tasarımın mükemmelliği bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Spermin, daha önce sözünü ettiğimiz "akrozom" denilen bölümünde depolanmış olan enzimler hiyaluronidaz ve proteolitik enzimlerdir. Yumurtanın destek dokusunu (granüloza hücrelerini) birarada tutan hücre birleştiricilerinde ise hiyalürinik asit bulunur. İşte hiyaluronidaz enzimi bu asidin yapısını bozar ve bu şekilde yumurtayı çevreleyen hücreler arasında sperme adeta bir yol açar. Proteolitik enzimlerse yumurtaya bağlı dokulardaki proteinlerin sindirilmesini sağlar. Bu iki enzimin yardımıyla sperm yumurtaya ulaşır.

Peki yumurtadan çok uzak bir yerde, erkek bedeninde üretilen spermlerin sahip olduğu enzimler, nasıl olup da tam yumurtanın yapısını etkileyecek maddelerden oluşmaktadır? Bu maddelerin formülünü kim bulmuştur? Mikroskobik varlıklar olan spermlerin, yumurtayı dölleyebilmeleri için en gereken yerlerine, yani baş bölgelerine bu enzimleri kim yerleştirmiştir?

Bunları yapan spermin kendisi değildir. Spermin hiyalürinik asidin varlığından ve bu asidin hücreler üzerindeki etkisinden haberdar olması ve hiyaluronidaz adlı enzimin bu asidin etkisini ortadan kaldıracağını bilmesi imkansızdır. Üstelik enzimin formülünü bilmek yeterli değildir. Bunun insan vücudunda üretilmesini sağlamak da gerekmektedir. Spermin bu enzimi insan vücudunda üretecek sistemi kendi kendine oluşturması da elbette ki imkansızdır. Örneğin tıp veya kimya eğitimi almamış herhangi bir insana "hiyalürinik asit"in yapısını bozan enzimin ismini sorsanız veya bu enzimin yapı formülünü çizmesini isteseniz size cevap veremeyeceği açıktır. Ama sperm hücresi, şuur sahibi bir insanın yapamayacağı işleri yapmakta, bilemeyeceği kimya formüllerine vakıf şekilde kendi içinde amacına ulaşmasını sağlayacak maddeler bulundurmaktadır. Kuşkusuz bunu spermin yaptığını söylemek akıl ve mantıkla tamamen çelişmektir. Akıl ve mantık dışı varsayımlar bir kenara bırakılarak düşünüldüğünde, spermde yumurtanın yapısını etkileyecek enzimlerin bulunmasının başlı başına bir yaratılış delili olduğu görülecektir. Bu kusursuz uyum hiçbir şekilde rastlantılarla açıklanamaz. Spermlerin, kendisinden tamamen farklı bir ortamda bulunan başka bir hücrenin kimyasal yapısından haberdar olması, bu kimyasalları nasıl etkileyeceğini analiz etmesi, sonra da bu analiz sonuçlarına göre gerekli kimyasalları oluşturması ancak ve ancak üstün bir akıl sahibi Yaratıcının, spermi bu özelliklerle birlikte yaratmış olmasıyla açıklanabilir.

Spermin yapısındaki bu kusursuz tasarım, insanın herşeyiyle bir bütün olarak Allah tarafından yaratıldığının çok açık delillerinden bir tanesidir.

Yukarıdaki şematik anlatımda yumurta hücresinin oluşum aşamaları ve yumurtanın spermle karşılaşarak döllenme olayının gerçekleşmesi görülüyor.

YUMURTA FALLOP TÜPÜNDEKİ YOLCULUĞU


Olgunlaşmış yumurtanın, yumurtalıktan dışarı bırakılmasına az bir zaman kala fallop tüpü isimli bir organ, bu yumurtayı yakalayabilmek için harekete geçer. Hassas dokunuşlarda yumurtalığın üzerinde yumurta hücresi bulmaya çalışır. (1-2) Çünkü olgunlaşmış yumurtanın döllenebilmesi için mutlaka fallop tüpünün içine girmesi gerekir. Sonunda fallop tüpü olgunlaşan yumurtayı bulur ve içine çeker. Artık yumurta hücresinin yolculuğu başlamıştır. (3) Yumurta döllenebilmek ve anne rahmine ulaşabilmek için fallop tüpü boyunca uzun bir yol kat etmek zorundadır. Nitekim fallop tüpünün içinde bulunan milyonlarca hücre yumurtayı rahme ulaştırmakla görevlendirilmiştir. Bu hücreler yüzeylerinde bulunan silya isimli tüycükleri aynı yöne doğru hareket ettirirler. Böylece adeta elden ele çok kıymetli bir yükü taşır gibi, yumurta hücresini gitmesi gereken yöne doğru ilerletirler. Yumurta, kendisi arayan spermlerle karşılaşır. (4) Spermlerden yalnızca bir tanesi yumurtaya girmeyi başaracaktır. (5) Döllenmiş yumurta fallop tüpündeki tüycüklerin yardımıyla anne rahmine doğru ilerler. Her hücre üzerine düşen görevi eksizsiz yerine getirir, çünkü Allah'ın yaratışı kusursuzdur.


Sen sadece aynasin...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Eylül 2012       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya lütfen ozellikleri ni verirmisinizzzz
cHAKİ - avatarı
cHAKİ
Ziyaretçi
9 Ekim 2013       Mesaj #8
cHAKİ - avatarı
Ziyaretçi
Sperm kalitesi


Bir erkeğin çocuk yapabilme kabiliyeti iktidarı ile alakalı değildir, spermlerin yumurta hücresini dölleme kabiliyeti ile alakalıdır. Bir erkeğin sperm kalitesini sperm analisi gösterir. Bu analis normale steril ortamlarda, kısırlık süphesi (çocuk isteği olupta gerçekleşmeyen erkeklerde) veya vazektomi (erkeğin kendi isteği üzeri sperm kanalini korunma adına engelemesi) üzerine yapilir. Sperm analisinde yapilan işlem ise, dölün laborda mikroskopik muayeneye tabi tutulmasıdır. Muayene hızlı, basit ve acı olmadan gercekleşir. Sperm analisi genelde urolog, dermatolog veya androlog tarafından yapılır.


Sperm analisinin ücreti

çocuk isteği olupta gerçekleşmeyen eşlerde veya kadın doktorun tavsiyesi üzere yapılan sperm analislerinde, yetikili sosyal sağlık kurumu ile ücreti karşilama adına görüşebilirsiniz. Kabul edilmedigi taktirde bir sperm analisinin maliyeti 100 - 200 euro civarindadır.


Sperm analisi yaptırmak istediğinizde, dikkate almanız gerekenler:

Yeterince bilgi sahibi olabilmek icin, spermin en ideal şekilde - bu genelde üç beş gün cinsel iliskiye girmemekle birlikte, erkeğin kendi çabasi ile boşalması üzeri - bu sıvının steril bir kaba konulmasıdır. Döllerin prezervatif yardımı ile toplanması tavsiye edilmez, cünkü prezervatifteki sperme zarar verebilcekek maddelerin olmasi, bu işlemi zorlaştırabilir. Tabiki sperme zarar vermeyecek prezervatiflerde mevcutdur. Illa bu işlemi partneriniz yardımı ile yapmak istiyorsanız bu tür prezervatifleri kulanmanızda fayda vardır. Alınan spermin yarım saat en geç bir saate kadar analis için labora yetirştirmeniz gerekir. Bu sürec uzatıldığında ise sıvının soğuması üzeri spermlerin hasar görme ihitmali yüksektir. Analis genelde döllün, sıvı haline gelidiğinde, genelde bu evre 15 - 30 dakkika sonra görülür, başlar. Analisin amacı ise, mikroskopik ortamda spermlerin hareketliligini, formunu ve çoğunluguna bakmakdır.

Spermlerinizin çoğunlugu ve hareketlili günden güne değişebilecegi icin iki sperm analisini en az 4 hafta ara ile yaptırmanızda fayda vardir.


Sperm analisi: dünya sağlık organisasyonu tarafından belirlenen değerler

Sperm analisini değerlendirmeye aldındığında ise WHO (dünya sağlık organisasyonu) tarafından belirlenmiş değerlerle ölcülür.

Sperm analisi icin verilen referans veriler dünya sağlık organisasyonu tarafından düzenli aralıklar ile yorumlanıp, yeniden değerlendirliyor. Bunun icinde çocuk yapapilme kabılıyetı bulunan erkeklerin incelenmesi temel olarak alınıyor. 2010 yılının ilkbaharında “WHO laboratory manual for the Examination and processing of human semen” adlı el kitabçıgının 5. baskısı açıklandı ve referans veriler ile ilgili bircok yenilik getirildi.

Önemli olan bu verilerin bir norm anlamında kullanıldıgıdır ve bu değerlerin altına düşüldüğünde çocuk yapma kabiliyeti oluşmaz anlamına gelmemektedir. Elbette ki sperm kalitesi daha düsük olan erkeklerinde çocuklari olabilir. WHO parametreleri erkeklerin çocuk yapabilme kabiliyeti anlamında dünya çapinda bir standardı birlikte getiriyor ve bunu global anlamda standardise ve dünya çapinda geçerli kıyaslamaları temel kılabiliyor.
Yeni el kitabcıgında bazı veriler (aşaya cekilerek) yeniden düzenlenmiştir. Simdiye kadar yapılan diretiflere baz alarak en büyük fark ise morfoloji degerendirilmesinde yapılmıştır. Spermlerin şekli eskiden sanıldıgı gibi, daha az etki yaptığı tahmin ediliyor. Ikinci büyük değişim ise hareketlilik ile iligili. Buradada değerlindirme temeli değiştirilimistir ve norm verileri düşmüştür. Bundan böyle 1/3 ileri akımlı spermler yeterli kılınıyor, tabiki hızlarını kayde almaksızın.


Detaylı şekilde yeni norm verileri (şimdiye kadar geçerli olan veriler parantez içinde)

PH - değeri >_ 7,2
Meni akıtma haçmi 1,5 ml (2ml)
Sperm yogunlugu
>_ 15 miliyon (20) sperm/mililitre

Tüm sperm sayısı >_ 39 miliyon (40) sperm
Hareketlilik >_ 32% ileriye hareketli sperm
>_ 40& hareketli sperm
Morfoloji >_ 4% (30%) normal form/sekil
Yasayan spermlerin oranı(esoin teste) >_58% (75%) Sperm antikor
Mixed antiglobulin Reaktion (MAR) >_50% sperm - sinmis zerreler ile
Lökositler < 1miliyon/mililitre


Sperm haçmi

Spermin sayısının doğurganlılıkla genel alakalı değildir. Önemli olan sıvının içindeki sperm sayısıdır.

PH-değeri

Normal PH değeri alkakliktir, asitli PH değeri ise sperm hücrelerini öldürür.

Sperm yoğunlugu

Meni sıvısındaki sperm yoğunlu ise hemozitometrede sayılarak belirtiliyor. Bunun için meni sıvısının belirlenmiş bir miktari zitometrein sayı bölumune konularak mikroskop yardımı ile sayilir. Bunu baz alarak tüm sperm yoğunlu hesaplanabilir.

Hareketlilik

WHO tarafından hareketlilik 4 kategoriye ayrılmıştır - a’dan d’eye kadar:

a: hızlı ilerleyen = hızlı ileriye hareket etme kabiliyeti
b: ilerleyen = yavaş, uyuşuk ileriye hareket etme kabiliyeti
c: ilerleymeyen = yerine hareketlilik, daire içinde yüzen
d: hareket etmeyen = yerinde sayan, hiçbir hareketlilik göstermeyen

Spermlerin yüzde 25’den çoğu hızlı ileriye hareket ediyor ise (kategori a) veya yüzde 50’den fazlası yavaş, uyuşuk ilerliyorsa (kategori a + b), hareketlilik normal olarak adlandırlır. Bu sınıflandırma WHO tarafından yeni bir düzenleme ile ilerleyen spermler grubu olarak birleşdirilmiştir.

Morfoloji

Spermlerin şekli doğurganlılık belirtisi adına çok büyük önem arz eder. Bir sperm üç bolümden oluşur: kafa, orta kısmı ve kuyrugu. Spermin kafasında ise varis bilgiler vardir, onun üzerinde bulunan şapka ise enzym icerir, bu spermin yumurtaya girişini kolaylaştırır. Orta kısımda ise hücre organcıkları vardır bunlar ilerlemeye enerji saglarlar. Kuyruk ise ilerlemeyi koordine eder.

Dirilik

Diriligi belirlmesi ise ölü spermleri boyamakla anlaşilır - bunun icin eosin adlı renklendirici kulanılır - ölü spermlerin hücre kabuğundan hücrenin ic kısmına doğru renklendirici girer. Yaşayan spermler icin eosin maddesi hücre kabuğundan iceri gecmez.

Sperm antiker

Meni sıvısının icinde bulunan sperm antikorlar çocuk yapabilme kabiliyetinide etkiler. Antikorlar, spermlere karşi oto bağışıklık reaksiyonu olarak onları bağlarlar ve bu şekilde spermin hareketliligini bozulur. Bu yüzden meni sıvısı Mixed antiglobulin Reaktion (MAR) testi ile sperm antiker üzerine muayene edilir.

Beyaz kan kürecigi (Lökositler)

Spermde büyük bir oranda beyaz kan kürecikleri bulunuyorsa bu bir infeksiyonun veya intahapın göstergesi olabilir. Mililitre sperm başi bir miliyon lökosit bulunuyor ise durum açıktır.

Özel muayeneler

Sperm analisinin yüksek gösterge gücü olan mirkroskoplar (MSOME) ile veya özel hyaluron asiti sürülmüş petri kalıbı (PICSI) ile değerlendirilmesi özel muayene teşkil eder, bu işlem doğurganlılıga en uygun spermleri bulma adına reprodüksiyon işleminde yapılır. Bazı diğer testlerde, spermlerin genetik kusursuzluğunu (Halo-testi, TUNEL-teste ve saire) göstermek adına, veya ne kadar spermin genetik değişikliğe uğradını göstermek adına yapılır.

Spermin sıvılasmasıyla ilgili bilgiler

WHO’ya göre bu süreç normal spermlerde 10 dakikadadan 30 dakikaya kadar oluşur. Daha uzun sürdüğü taktirde doğurganlık yapısı sorgulanabilir, cünkü spermlerin belirlenen yere hareket etme kabiliyeti ortadan kalkabilir.

Diger biyo kiyma muayeneleri

Belirli vakalarda diger biyo kiyma analisleri yapilabilir. Bunlar diğer farklı bölgelerin örneğin prostat, sperm torbası veya sperm kanalının fonksiyon arzalarını gösterme adına yapılabilir.

Kisitli sperm kalitesi

Erkeklerin çocuk yapabilme kabiliyetlerini yitirmenin en sık etkenlerinden bir tanesi kısıtlı sperm kalitesidir. Bunun göstergeleri oligozoospermie (az sayıda sperm), asthenozoospermie (kötü hareket etme kabiliyeti olan sperm) veya teratozoospermie (çok sayıda şekli değişmiş sperm) olabilir.

Maalesef sperm analisinde ortaya çikan sonuclarda bir çok bozukluk birleşebiliyor. Üç bozukluğu bir kişide birden görmek hiçte nadir rastlanmayan bir vaka (OAT - sendromu).

Erkeklerdeki doğurganlılıgın global gelişimi

Genelde sperm kalitesinin son on yillarda düştüğünü görürsünüz, özellikle buna entüstriyel ülkelerde rastlayabilirsiniz. Amerika birleşik devletlerinde sperm sıklığı oranının yılda 1,5 % düştüğünü görürsünüz, hata Avrupada bu oranın NIH (National Institute of Health, USA) tarafından belirtildiği üzere yılda 3,1 % olduğudur.

Düsen sperm sayısının yanı sıra özellikle spermlerin taşidığı DNA’in (varis bilgileri) kusursuzluğuda doğurganlık süreçinde ve çocuk isteğinde önemli rol oynar. Bu alanda ise gittikce sık ağır şekilde aksaklıklar görebiliyorsunuz. Bunlar genelde normal bir sperm analisinde görülmez, özel labovatur destekli muayeneyle kendini gösterir. (s.o)

Özellikle büyük tüp bebek merkezlerin tarafından sunulan IMSI (Intrasitoplazmik morfolojiye göre seçilmiş sperm injeksiyonu) özel büyütme teknikleri kullanarak spermlerin incelemesine imkan sağlayan bir yöntemdir, çocuk isteği ile bağlı terapilerde ek bir imkan salayabilir.

Kısıtlı spermden doğan sonuçlar

Sperm analisinin kısıtlı sayıda sperm ile neticelenmesi, erkeğin doğurganlık kabiliyetinin bitmesi anlamına gelmez. Bu analisi genelde tekrarlamanızda fayda vardır, sonuc aynı çikacak olursa, tedavinizi üstlenen uzman doktor ile irtibata geçmeniz ve tafsiyelerine kulak vermeniz olumlu bir adım olur.
Sigar içmek, aşirı alkol almak, yanlış kiyafet tarzından hayaların aşirı ısıya tabi olması veya diğer ilaç, uyuşturcu veya iltahap gibi faktörler kolayca giderilebilir.
Fertilovit M kulanımı böyle vakalarda spermleri oksitlenmeye engeleyen maddeleri, canlandırıcı besin maddeleri, enerji taşiycıları ile ve iltahaplanmaya karşi önleyen unsuru ile her açidan faydalı olacaktır ve ayrıca sperm kalitesini geliştirerek önemli ve akılcı bir bütünleyici secenek olaçaktır.
cHAKİ - avatarı
cHAKİ
Ziyaretçi
9 Ekim 2013       Mesaj #9
cHAKİ - avatarı
Ziyaretçi
YUMURTALIK (OVARYUM): Yumurtalıklar, rahimin her iki yanında birer adet olmak üzere, karın boşluğunda yer alırlar. Fallop borularının altındadırlar. Yaklaşık olarak 3 cm uzunluğunda, 1.5 cm genişliğinde ve 1 cm kalınlığında badem biçiminde ve 4-8 gram ağırlığındadır. Erkeklerdeki testislerin karşılığıdır.

Yumurtlamanın başladığı erginlik dönemine kadar üzeri düzdür, bundan sonra, yani yumurtlama başladıktan sonra, üzerinde girinti ve çıkıntılar oluşur. Kadının adetten kesilmesinden sonra üzeri yine düzleşir.

Yumurtalığın dış bölümünde bağ dokusundan yapılmış bir kabuk (korteks) bulunur. Bu kabuk, yaş ilerledikçe kalınlaşır ve sertleşir. Bu kabuğun olgunluk döneminde normalden kaini ve sert oluşu, olgunlaşan yumurta hücresinin dışarı atılmasını, yani yumurtlamayı engeller.


Kız çocukları doğduklarında, her bir yumurtalığında 200 bin kadar olgunlaşmamış yumurta hücresi vardır. Olgunluk dönemine gelen bir kız çocuğunda her ay bu hücrelerinden birkaçı olgunlaşmaya başlar ve biri tam olgunluğa erişerek, karnı boşluğuna atılır. Bu olaya “ovülasyon” (yumurtlama} adı verilir. Kısırlık nedeniyle incelenen kadınların yaklaşık yüzde 2O’sinde kısırlığın nedeni yumurtlama olmamasıdır. Yumurta hücresinin olgunlaşması ve yumurtlama sırasıyla bir ay bir yumurtalıkta, diğer ay Öteki yumurtalıkta olabilirse de bu her zaman böyle sırasıyla olmayabilir. Yumurtalıklar, kadınlık öğelerini oluşturan, adet düzenini sağlayan hormonları da üretirler, yani yumurtalıklar bir iç salgı bezidir. Yumurtalıklarda başlıca iki horman yapılır; “östrojen” ve “pro-gesteron” hormonu. Bu ana iki hormondan başka, yumurtalıklarda bir erkeklik hormonu olan “arid-rojen” hormon da üretilmektedir. Bu hormonların yapım miktarı her zaman aynı düzeyde değildir, her ay periyodik değişimler göstermektedir. Bunların salgılanmasını ve aralarındaki dengeyi hipo-fiz bezi düzenler. Bir kadının sağlıklı tam bir kadın olması ve normal adet görerek gebe kalabilmesi, beyin, hipofiz bezi ve yumurtalık arasındaki ilişkinin düzenli olmasıyla gerçekleşir. Yumurtalıkların hormon salgılamaya başlaması, genellikle 10 yaş dolayında başlar. Salgılanan hormon miktarı olgunluk dönemine kadar giderek artar. Bu hormonların etkisiyle kız çocukları, yavaş yavaş erkek çocuklardan farklılaşmaya, genç kız olmaya başlar. Memeleri gelişmeye, koltukaltı ve pubis kılları belirmeye ve de adet görmeye başlar. Doğuştan bir gelişim bozukluğu sonucu yumurtalıkları olmayan kız çocuklarmdaysa, bu gelişmeler görülmez.

Bir kadının adet görmesinde rol alan en önemli organ yumurtalıklardır. Yumurtalığı olmayan ya da ameliyatla alınmış kadınlar adet göremezler.

Soru

Yumurtalık tüpü tümörlerinin özellikleri nelerdir?

Cevap
Yumurtalık tüpünün (Fallop borusu) tümörleri çok ender görülür. En sık görüleni yumurtalık borusu karsinomudur ve kadın üreme organı tümörlerinin yüzde 0,3′ünü oluşturur. Genellikle 50-60 yaşlarında görülür; tek yumur­talıkta çıkar ve kan, lenf, kann zan ve komşuluk yollarıyla yayılabilir. Klinik olarak yumurtalık borusu karsino-mu, Öteki yumurtalık tümörleriyle aynı grupta değerlendirilirse de, bunlardan oldukça güç ayırt edilir.

Soru

Yumurtalık bağdokusu tümörlerinin özellikleri nedir?

Cevap

Yumurtalığın bağdoku yapısındaki bölümlerinden kaynaklanabilen fibrorn, menopozdan sonra görülen iyi huylu bir tümördür. Genellikle çok yavaş ilerler. Buna karşın sarkom çok daha hızh gelişerek özellikle damarlann duvarlanna yayılır; gidişi son derece kötüdür.

Soru

Yumurtalık teratomunun özellikleri nedir?

Cevap
Sıklıkla üç embriyon yaprağından da (endoderm, ektoderm, mezoderm) kaynaklanan yapılardan oluşan bütün oluşumlar teratom olarak adlandmlır. Bütün yumurtalık tümörlerinin yaklaşık yüzde 15′ini oluşturan teratomlar daha çok tek yumurtalıkta çıkar ve kist yapısındadır. En sık görülen teratom dermoit kisttir. Duvarının bir bölü­mü deri dokusuyla örtülmüş bir kesecikten oluşan tümörün içinde krema benzeri, koyu bir madde bulunur. Kistin içini dolduran bu maddenin yapısında saç, kıl ya da kıkırdak parçalan, kemik ve hatta diş dokulan bulunabilip. Röntgen filmlerinde kemik ya da diş dokusunun saptanması dermoit kist tanısı konmasım sağlayabilir. Başka bir teratom tipi de yumurtalık struması olarak da adlandırılan ve tiroit hücrelerinden oluşan tümördür.

Soru

Yumurtalık disgerminomunun özellikleri nelerdir?

Cevap



Yumurtalık disgenninomu başından beri kötü huylu olan yumurtalık tümörlerinin yüzde 4′ünü oluşturur ve 16-22 yaşlarda daha sık görülür. Embriyondaki ilkel eşey bezinin farklılaşmamış hücrelerini taşıyan disgerminom, bi­çimsel olarak erbezinin seminom adlı tümörüne benzer. Özellikle sağ yumurtalık olmak üzere tek bir yumurtalık­ta çıkar ve genellikle portakal büyüklüğüne ulaşabilir. Tümörde san renkli kanama alanları görülür.
cHAKİ - avatarı
cHAKİ
Ziyaretçi
9 Ekim 2013       Mesaj #10
cHAKİ - avatarı
Ziyaretçi
YUMURTALIK (OVARYUM): Yumurtalıklar, rahimin her iki yanında birer adet olmak üzere, karın boşluğunda yer alırlar. Fallop borularının altındadırlar. Yaklaşık olarak 3 cm uzunluğunda, 1.5 cm genişliğinde ve 1 cm kalınlığında badem biçiminde ve 4-8 gram ağırlığındadır. Erkeklerdeki testislerin karşılığıdır.

Yumurtlamanın başladığı erginlik dönemine kadar üzeri düzdür, bundan sonra, yani yumurtlama başladıktan sonra, üzerinde girinti ve çıkıntılar oluşur. Kadının adetten kesilmesinden sonra üzeri yine düzleşir.

Yumurtalığın dış bölümünde bağ dokusundan yapılmış bir kabuk (korteks) bulunur. Bu kabuk, yaş ilerledikçe kalınlaşır ve sertleşir. Bu kabuğun olgunluk döneminde normalden kaini ve sert oluşu, olgunlaşan yumurta hücresinin dışarı atılmasını, yani yumurtlamayı engeller.


Kız çocukları doğduklarında, her bir yumurtalığında 200 bin kadar olgunlaşmamış yumurta hücresi vardır. Olgunluk dönemine gelen bir kız çocuğunda her ay bu hücrelerinden birkaçı olgunlaşmaya başlar ve biri tam olgunluğa erişerek, karnı boşluğuna atılır. Bu olaya “ovülasyon” (yumurtlama} adı verilir. Kısırlık nedeniyle incelenen kadınların yaklaşık yüzde 2O’sinde kısırlığın nedeni yumurtlama olmamasıdır. Yumurta hücresinin olgunlaşması ve yumurtlama sırasıyla bir ay bir yumurtalıkta, diğer ay Öteki yumurtalıkta olabilirse de bu her zaman böyle sırasıyla olmayabilir. Yumurtalıklar, kadınlık öğelerini oluşturan, adet düzenini sağlayan hormonları da üretirler, yani yumurtalıklar bir iç salgı bezidir. Yumurtalıklarda başlıca iki horman yapılır; “östrojen” ve “pro-gesteron” hormonu. Bu ana iki hormondan başka, yumurtalıklarda bir erkeklik hormonu olan “arid-rojen” hormon da üretilmektedir. Bu hormonların yapım miktarı her zaman aynı düzeyde değildir, her ay periyodik değişimler göstermektedir. Bunların salgılanmasını ve aralarındaki dengeyi hipo-fiz bezi düzenler. Bir kadının sağlıklı tam bir kadın olması ve normal adet görerek gebe kalabilmesi, beyin, hipofiz bezi ve yumurtalık arasındaki ilişkinin düzenli olmasıyla gerçekleşir. Yumurtalıkların hormon salgılamaya başlaması, genellikle 10 yaş dolayında başlar. Salgılanan hormon miktarı olgunluk dönemine kadar giderek artar. Bu hormonların etkisiyle kız çocukları, yavaş yavaş erkek çocuklardan farklılaşmaya, genç kız olmaya başlar. Memeleri gelişmeye, koltukaltı ve pubis kılları belirmeye ve de adet görmeye başlar. Doğuştan bir gelişim bozukluğu sonucu yumurtalıkları olmayan kız çocuklarmdaysa, bu gelişmeler görülmez.

Bir kadının adet görmesinde rol alan en önemli organ yumurtalıklardır. Yumurtalığı olmayan ya da ameliyatla alınmış kadınlar adet göremezler.

Soru

Yumurtalık tüpü tümörlerinin özellikleri nelerdir?

Cevap
Yumurtalık tüpünün (Fallop borusu) tümörleri çok ender görülür. En sık görüleni yumurtalık borusu karsinomudur ve kadın üreme organı tümörlerinin yüzde 0,3′ünü oluşturur. Genellikle 50-60 yaşlarında görülür; tek yumur­talıkta çıkar ve kan, lenf, kann zan ve komşuluk yollarıyla yayılabilir. Klinik olarak yumurtalık borusu karsino-mu, Öteki yumurtalık tümörleriyle aynı grupta değerlendirilirse de, bunlardan oldukça güç ayırt edilir.

Soru

Yumurtalık bağdokusu tümörlerinin özellikleri nedir?

Cevap

Yumurtalığın bağdoku yapısındaki bölümlerinden kaynaklanabilen fibrorn, menopozdan sonra görülen iyi huylu bir tümördür. Genellikle çok yavaş ilerler. Buna karşın sarkom çok daha hızh gelişerek özellikle damarlann duvarlanna yayılır; gidişi son derece kötüdür.

Soru

Yumurtalık teratomunun özellikleri nedir?

Cevap
Sıklıkla üç embriyon yaprağından da (endoderm, ektoderm, mezoderm) kaynaklanan yapılardan oluşan bütün oluşumlar teratom olarak adlandmlır. Bütün yumurtalık tümörlerinin yaklaşık yüzde 15′ini oluşturan teratomlar daha çok tek yumurtalıkta çıkar ve kist yapısındadır. En sık görülen teratom dermoit kisttir. Duvarının bir bölü­mü deri dokusuyla örtülmüş bir kesecikten oluşan tümörün içinde krema benzeri, koyu bir madde bulunur. Kistin içini dolduran bu maddenin yapısında saç, kıl ya da kıkırdak parçalan, kemik ve hatta diş dokulan bulunabilip. Röntgen filmlerinde kemik ya da diş dokusunun saptanması dermoit kist tanısı konmasım sağlayabilir. Başka bir teratom tipi de yumurtalık struması olarak da adlandırılan ve tiroit hücrelerinden oluşan tümördür.

Soru

Yumurtalık disgerminomunun özellikleri nelerdir?





Yumurtalık disgenninomu başından beri kötü huylu olan yumurtalık tümörlerinin yüzde 4′ünü oluşturur ve 16-22 yaşlarda daha sık görülür. Embriyondaki ilkel eşey bezinin farklılaşmamış hücrelerini taşıyan disgerminom, bi­çimsel olarak erbezinin seminom adlı tümörüne benzer. Özellikle sağ yumurtalık olmak üzere tek bir yumurtalık­ta çıkar ve genellikle portakal büyüklüğüne ulaşabilir. Tümörde san renkli kanama alanları görülür.

Benzer Konular

26 Ekim 2013 / Misafir Soru-Cevap
6 Eylül 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
21 Ekim 2009 / Misafir Soru-Cevap
13 Ağustos 2012 / Misafir Soru-Cevap