Arama

Bağımlılık yapan maddelerin sindirim sistemi üzerine etkileri nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 1 Aralık 2013 Gösterim: 33.841 Cevap: 13
DOKTOR - avatarı
DOKTOR
Ziyaretçi
1 Kasım 2009       Mesaj #1
DOKTOR - avatarı
Ziyaretçi
bagamlılık yapan maddelerin sindirim sistemine etkileri nelerdir
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
[bana sadece maddeler nasıl birbirine karışır
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
1 Kasım 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
DOKTOR adlı kullanıcıdan alıntı

bagamlılık yapan maddelerin sindirim sistemine etkileri nelerdir

BAĞIMLILIK YAPAN MADDELER
1-alkol 12-kokaİn
Sponsorlu Bağlantılar
2-captagon 13-lsd
3-crack 14-mantar (psİlosİbİn)
4-ecstasy 15-meskalİn (kaktüs)
5-eroİn (opİyat) 16-metaamfetamİnler
6-esrar 17-morfİn
7-fensİklİdİn (pcp) 18-nİkotİn
8-ghb 19-rİtalİn
9-ice 20-rohypnol (roche)
10-ketamİn 21-steroİdler
11-uçucu maddeler
ALKOL
Genel Özellikler: Alkolün tarihi neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. İnsanlığın yerleşik hayata geçmesiyle alkol üretimi de başlamıştır. İlk bira, bundan 8 bin yıl önce Mezopotamyalıların arpayı ekmek yapmak için ıslah etmesiyle yapılmıştır. Sümerlerin 6 bin yıl önce Godin Tepelerinde (Batı İran ve Anadolu) bira ve şarap içtiği bilinmektedir. Daha sonra fermente edilmiş meyve, tahıl ve baldan alkol ederek alkolü, iyice hayatına sokmuştur insanoğlu. Alkol kimi zaman kutsal sayılıp, dini törenlerde kullanılmış, kimi zaman eğlencenin ayrılmaz bir olmuştur. Alkolün icat edilmesiyle birlikte, alkol alışkanlığı da ortaya çıkmıştır. Alkol alışkanlığının bir hastalık olarak kabul edilmesi eski çağlara dayanmaktadır. Roma filozofu Seneca, alkolizmi bir akıl hastalığı olarak tanımlamıştır. Alkolizm terimi, ilk defa İsveçli hekim Magnus Huss tarafından, “Alcoholismus Chronicus” (1849) isimli makalede kullanılmıştır. Bu makalenin ardından, kronik alkolizm tıbbi bir terim haline gelmiş ve bir hastalık olarak kabul edilmeye başlanmıştır.
Kullanım: Alkol; beyin, sinir sistemi, mide, sindirim sistemi, karaciğer, kemik iliği gibi hayati merkezler başta olmak üzere vücudun bütününü etkiler. Etkinin şiddeti, alınan alkolün miktarına ve sıklığına göre değişir. Alkol kullanımının tıbbi olarak kabul edilen normal sınırı erkekler için günde 2, kadınlar için 1 içkidir. Birim olarak 1 içki, kabaca, bir kutu ya da şişe biraya, bir bardak şaraba ya da 45 ml’lik bir “tek” sert içkiye (votka, viski vb) eşittir. Bu şekilde hesaplandığında alınan içkinin türünün hiç bir önemi yoktur. Yani üç bira içmekle üç duble votka içmek aynı miktarda alkol alınmasını sağlar ve aynı etkiyi yapar. Dolayısıyla birayı bu bağlamda zararsız bir meşrubat gibi görmek anlamsızdır.
Etkiler: Alkol alındıktan sonra, hızla ince bağırsaktan kana karışır. Kana karışan alkol miktarına göre, beynin çalışması yavaşlar. İçki içen kişinin kanına karışan alkol miktarı, içkinin hangi şartlar altında içildiğine (yer, kişinin psikolojik durumu, duygusal durumu, yanında başkalarının olup olmaması, herhangi başka bir madde alınıp alınmadığı), belirli bir zamanda ne kadar içtiğine, vücut ölçülerine, cinsiyetine, vücut yapısına ve metabolizmasına, midedeki yiyecek çeşidine ve miktarına göre değişir. Alkol kana karıştıktan sonra, hiçbir yiyecek ya da içecek onun etkisini azaltmaz. Bazen meyve şekeri, alkolün kandan dışarı atılımını hızlandırabilir ve böylece etkisi daha kısa sürer.
Normal bir yetişkinin metabolizması saatte 8.5 gr. alkolü (bir biranın 3/2’si) sindirip vücuttan atabilir.
Kana 50 ml. alkol karışması çakır keyif olarak adlandırdığımız sıcaklık hissi, yüzde kızarıklık, algı yavaşlaması ve rahatlamaya yol açar. 100 ml. algılamanın yavaşlamasına, kendini dizginleyememeye, dikkatini verememeye, reflekslerin yavaşlamasına ve kontrolsüzlüğe (açık sarhoşluk) yol açar. 150 ml. aşırı sarhoşluğa yol açar ve kişide sersemleme hissi, kaslara ve hareketlere hakim olamama, çift görme, konuşma bozuklukları, hafıza ve idrak bozuklukları gözlenir. Kandaki alkol oranı 250 ml. olduğunda kişi aşırı sarhoşluk halindedir ve ayakta duramaz, kusma ve sızma gözlenir. 350 ml.’de bilinç kaybı, solunum yavaşlaması, idrar kaçırma, düşük ateş ve düşük tansiyon görülür, kişi koma halindedir. Kandaki alkol miktarının 500 ml. ve daha fazla olması durumunda ölüm ihtimali vardır.
Kısa bir süre içinde aşırı alkol almak genellikle “akşamdan kalma” haliyle sonuçlanır. Bu durum 8-12 saat sürebilir. Akşamdan kalma olmanın sebebi, alkol zehirlenmesidir. Aşırı alkol alınması karşısında vücut zayıf düşer ve bunu düzeltmesi vakit alır. Alkol ve diğer uyuşturucu maddelerin birlikte alınması çok daha korkunç sonuçlar doğurabilir. Kaza ölümlerin çoğu alkol ve uyuşturucuların birlikte alınmasıyla ortaya çıkmaktadır. Alkol uyuşturucuların etkisini çoğaltır. Tedavi için alınan ilaçlarla birlikte alkol kullanmak da çok tehlikeli olabilir.

Captagon
Sentetik bir uyuşturucu türüdür. Önceleri Almanya'da yasal olarak üretilen bu maddenin üretimi, suistimalinin artması üzerine durdurulmuştur. Üretiminin durdurulmuş olması ile birlikte yasal olmayan yollardan, yüksek kazanç elde etmek için çeşitli ülkelerde kaçak olarak üretilmeye başlanmıştır.
Piyasaya captagon ticari adı ile sürülen ve etken madde olarak fenetylline içeren bu uyuşturucunun özellikle Arap ülkelerinde kullanımı yaygındır.
Captagon üretiminde tespit edilen iki aşama vardır. Birincisi fenetylline maddesinin imali edildiği kimyasal aşama, ikincisi ise elde edilen etkin maddenin tablete dönüştürülmesi olan fiziksel aşamadır. Yapılan araştırmalar göstermiştir ki; yasadışı yollardan captagon üretimi yapan şahıslar, daha fazla uzmanlık, zaman ve laboratuar malzemesi gerektirdiğinden, fenetylline maddesini doğrudan temin edip, ikinci aşama olan ve çok uzmanlık gerektirmeyen fiziksel aşama devresinden itibaren üretime geçmektedirler.
Önceleri etkin maddesi fenetyllin olarak üretilen ve satılan captagonun, üretiminin yasaklanması neticesinde yasadışı yollardan gizli laboratuarlarda üretilmeye başlanması ile etkin maddesi ve içerisinde ne olduğu tam olarak bilinmeyen, ancak hapların üzerlerinde ki captagon logolarından dolayı captagon adı ile satışı yapılan, farklı özelliğe sahip haplarda tespit edilmiştir.

CRACK
Genel Özellikleri: ****** kokainin çok etkili bir formudur. ****** kokain hidroklorid formundan sodyum bikarbonat ya da amonyum ve su kullanılarak edilir. Bu yolla elde edilen ****** sigara gibi içilebilmektedir.
Kullanım Şekli ve Görünüm: "Crack" içime hazır, küçük miktarlarda satılır. Kokaini işleyerek küçük kristalimsi bir hal alması sağlanır. İşlenmesinin sonucu olarak ****** vücut tarafından daha hızlı emilir. Sigara gibi içilmesinden dolayı beyne kısa zamanda yüksek dozda madde gitmesini sağlar. Bu yüzden de etkileri kısa süre içinde hissedilmeye başlar. Crack genellikle 300-500 mg.lık küçük plastik poşetlerde satılır. Kokain genellikle ekonomik düzeyi yüksek olan kişilerce tüketilir. Crack kokaine oranla çok düşük fiyatlarda satılır. Kokaine oranla ekonomik gözükse de bağımlılık geliştikçe kullanılan miktar arttığından harcanan para da bir süre sonra çok artmaktadır.
Amerika’da C, Charlie, Coke, Dust, Snow, Toot, ****** Freebase, Rock isimleriyle satılır.
Etkiler: Diğer sentetik uyuşturucularda da olduğu gibi, kişinin crack diye satın aldığı madde her zaman crack çıkmadığından, etkisinin tam olarak ne olacağını önceden kestirmek çok mümkün değildir. Bu yüzden, aşırı doz kullanımı olmadan da crack kullanımlarında ölüm meydana gelebilir. Bağımlılığı çok çabuk gelişir ve kullanılan miktarı arttırma gerekliliği doğar. Miktar arttıkça harcanan para da arttığından, crack alabilmek için suç işlemeye başlama olasılığı yüksektir.
Madde etkisindeyken kişinin kalp atışları hızlanır, kalp krizi geçirme riski yükselir, ani kan basıncı artışı ortaya çıkabilir, aşırı depresif ruh hali ya da intihar eğilimli davranışlar gözlemlenebilir.
Yoksunluk: Kokainin belirtileriyle aynıdır. Madde etkisini kaybetmeye başlayınca kişi kendini mutsuz, bitkin, sıkıntılı, kaygılı, hiçbir şeyden keyif alamaz, güçsüz, sinirli hisseder. Uyuma isteği doğar, bazen korkunç rüyalar da görülebilir. Bu çöküntüden kurtulmak için kişide tekrar madde kullanma isteği doğar ve bu durum bir kısır döngüye dönüşür.
Sonuçlar: Uzun süreli kullanımın sonunda insanlarda sinirli, telaşlı, paranoid bir tablo ortaya çıkabilir. Crack kullanımı çeşitli solumun yolu problemlerine, akciğer ve göğüs ağrılarına yol açabilir.


ECSTASY
Genel Özellikler: Son yıllarda giderek yaygınlaşan bir maddedir. Özellikle ülkemize girişi çok yenidir. Polis tarafından ecstasy ilk kez 1995 yılı içerisinde yakalanmıştır. Uyarıcı özellikleri olan, tamamen sentetik olan bir maddedir. Ecstasy yapı olarak amfetaminlere benzer. Bilimsel adı 3,4-metilendioksimetamfetamin (MDMA) ya da XTC olarak geçer.
Ecstasy’e benzeyen MDEA ve MDA adı verilen haplar da piyasada bulunmaktadır. Ancak bunların hepsi genellikle ecstasy adı altında satılır. MDEA ‘nın kişiyi aktive edici bir etkisi vardır. Ancak XTC’ ye göre etkisi daha kısa sürede geçer. MDA’nın ise halüsinasyon yaratıcı etkisi daha fazladır.
MDMA yapısı itibariyle Metamfetaminin bir türevidir. Etkileri bilinç artımı, artan algılama yetisi, keyfin değişmesi ve hareketlilik kazanma gösterilmektedir. Kullanılması neticesinde;


---mide bulantısı,
---şaşkınlık,
---konsantrasyon bozukluğu,
---düşünme ve konuşmada zorlanma görülmektedir.

MDMA yüksek bir ruhsal bağımlılık potansiyeline sahiptir.
MDA maddesinin etkisi alınan doza bağlıdır. Düşük dozlar genelde canlanma etkileri yaparken, yüksek dozda alım halüsinasyonlara ve bozuk algılamalara yol açmaktadır. Kullananlarda madde alındıktan sonra artan bir iletişim kurma ihtiyacından bahsedilmektedir. MDA da yanlış doz kullanımında ölümle sonuçlanan vakalar görülmektedir, 300 mg.'da uzun süreli bitkinlik halleri görülmekte olup, 500 mg.'da ise ölüm gerçekleşmektedir. 1960'lı yıllarda A.B.D.'de MDA tüketimine doğrudan bağlanan ölüm olayları kayda geçmiştir.
Ecstasy’ye karşı tolerans gelişmektedir. Bu nedenle kişi giderek kullandığı madde dozunu artırma gereksinimi duymaktadır. Ecstasy kullanan kişi, kullandığı ortamlarda tekrar bu maddeyi kullanma gereksinimi duymaktadır. Çünkü ecstasy olmadan aynı duyguyu yaşayamamaktadır. Bu durum da bağımlılık belirtisi olarak kabul edilmektedir.
Ecstasy, ülkemizde ve dünyada yeni yeni yaygın olarak kullanılmaya başlanan bir madde olduğundan, beden üstündeki etkileri tam olarak bilinmemektedir. Kimi zaman ecstasy adı verilen başka haplar satılmakta ve kişi bunları kullandığı zaman hem beklediği etkiyi görememekte, hem de bilinmeyen bir kimyasal maddeyi bedenine sokmuş olmaktadır.
Ancak ecstasy alımını takiben ölüm olayı sık olarak görülmektedir. Bu ölümlerin, susuzluktan ve beden ısısının aşırı artmasından kaynaklandığı bildirilmiştir. Kesin nedenler henüz açıklığa kavuşmuş değildir.
Görünüş ve Kullanım: Ecstasy, beyaz, kahverengi, pembe ya da sarı tabletler ya da kapsüller şeklinde bulunur. Tabletlerin üstünde kuş, fil, gülen yüz gibi resimler bulunur. Ex, E, Beyaz Kumrular, Soda, Uçuş, Kanat gibi isimlerle anılır.
Etkiler: Ecstasy, dopamin ve norepinefrin adı verilen maddelerin salınmasına neden olur. Amfetaminlerde etkisini dopamin ve norepinefrin ile gösterir. Ancak ecstasy aynı zamanda serotonin salınımına da yol açar. Serotonin, halüsinojenik maddelerin etkisini göstermesine aracı olan bir maddedir. Bu özellikleri ile ecstasy hem amfetaminlere hem de halüsinojenik maddelere benzer. Bu madde sinir hücresine girdikten sonra serotoninin bol miktarda salınımına neden olur ve serotonin üreten enzimleri engeller.
Ecstasy’nin en önemli etkisi kişiyi aktive etmesi ve bilinç değişikliklerine neden olmasıdır. Bu etkilere alınan doza ve kişinin içinde bulunduğu ruhsal duruma doğrudan bağlıdır. Alındıktan 20 ile 60 dakika içinde etki göstermeye başlar. İlk bir saat içinde en güçlü etkiyi yapar. Dört ile altı saat içinde bu etki sonlanır. Ertesi gün içinde de kimi zaman hafif derecede etkileri gözlenebilir.
Ecstasy, beden ısısını ve kan basıncını artırır. Sıcak, havasız ortamlarda ve çok hareket sonrası beden ısısı ciddi boyutlara ulaşır. Ağızda kuruluk, dişlerde tatsız bir his algılanabilir.
Ecstasy, yönelim ve algı bozukluğu yaratır. Diğer insanlara karşı yakınlık hissi, kendini rahat hissetme, görsel algıda bozulmalara yol açmaktadır. kişi kendini enerjik ve aldırmaz hisseder.
Yoksunluk: Etki geçtikten sonra kişi kendini yorgun ve halsiz hisseder. Baş ağrısı, baş dönmesi gözlenir. Yoksunluk belirtileri nadirdir. Ecstasy kullanımı sonrası depresyon sık olarak gözlenmektedir. Kişide serotonin depolarının bittiği gösterilmiştir. Depresyon buna bağlı olarak gelişmektedir.
Sonuçlar: Beden ısısında artış ve aşırı hareketlilik ciddi sonuçlar doğurabilir. Herhangi bir kalp rahatsızlığı, yüksek tansiyonu ya da zihinsel hastalığı olanların ve epileptik (sara hastalığı) hastaların bu maddeyi kullanması ölümle sonuçlanabilmektedir. Aynı şekilde, astım hastalığı olanlar için de ecstasy çok tehlikelidir.
Ecstasy hapının kullanıldığı ortamların getirdiği ek durumlar, bu maddenin tehlikesini katlayarak arttırmaktadır, nitekim bu uyuşturucunun kullanımı ile birlikte vücuda yapılan sürekli yüklemeler (dans ve seks gibi) asıl tehlikeyi oluşturmaktadır. Normalde, gelişen şartlara göre vücut, mevcut ısısını kendi sisteminde düzenlemektedir. Ancak vücut ısısı, uzun süreli ve yoğun dansın etkisiyle normalden daha da yükselmektedir (42 ' olduğu görülmüştür). Ecstasy sonucu vücut, su içmekle dahi tekrar düzelemeyecek kadar büyük ölçüde su kaybına uğramaktadır. Bunun sonucunda kalp ve yüksek tansiyon sorunları, yüksek ateş ve şok durumları görülmektedir.
Beden ısısının artması iç kanamalara, böbrek üstünde olumsuz etkilere neden olabilir. Bu nedenle sıvı alımı gereklidir. Ancak alkol ya da diğer maddelerin ecstasy ile birlikte kullanımı çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Ecstasy kullanan kişilerde, ani karaciğer yetmezliği de bildirilmiştir.
Ecstasy kullanımı sonrası koordinasyon bozuklukları gözlenmektedir. Bu nedenle ecstasy alanların, otomobil gibi dikkat gerektiren araçları kullanmamaları önerilmektedir.
Bunun yanı sıra; kalp ritminde bozuklukların ve merkezi krampların görüldüğü olaylar gerçekleşmiştir.
Uzun süre kullanımı sonucu panik ataklar, depresyon, halüsinasyon ve uyku bozukluklarının oluştuğu bildirilmiştir.

EROİN (OPİYAT)
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
Afyonun İngilizce karşılığı “opium”dur. Afyon ve benzeri maddelerin tümüne “opioid” adı verilmektedir. Eroin de afyon haşhaşından elde edilen ve uyuşturucu özelliği taşıyan bir maddedir. Büyük oranda bağımlılık yapma özelliğine sahiptir. Opiodlar arasında afyon sakızı, morfin, kodein de sayılabilir. Sokaktaki İsimleri
Mal, beyaz toz, beyaz kelebek, kağıt üstü, h(eyç), junk, staff, charlie, kireç, kar, cevher, kız, beyaz peynir, ilaç, something vb. eroin için kullanılan diğer adlardır.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Beyaz ile koyu kahve arasında değişen renklerde olabilen bir tozdur.
Eroin genellikle enjekte edilerek (shooting ya da mainlining diye bilinir), burundan çekilerek ve ağız yoluyla alınarak kullanılmaktadır. Tipik olarak bir eroin kullanıcısı, günde üç-dört kez enjeksiyon yapar.
Damar yoluyla kullanımlarda, çok kısa sürede hızlı etki yapmaktadır. İçildiğinde ya da burundan çekildiğinde tepe etkisini, 10 ila 15 dakika içinde göstermektedir. Etkisi 4-6 saat kadar sürdüğünden, kişi günde 3-4 kez eroin kullanmak zorunda kalır. Burundan çekerek ya da içilerek eroin alma, damardan enjeksiyon yolu gibi yoğun bir “etki” (rush) üretmese de; NIDA araştırmacıları eroinin üç kullanım şeklinin de bağımlılık yapacağını doğruladılar. Ulusal datalara göre eroin kullanıcılarının en geniş gruplarından biri, 30 yaşın üstünde olmaya devam etmektedir.
Fiziksel ve Psikolojik Etkileri
Kısa süreli etkileri:
Enjeksiyondan sonra eroin, beyin bölgelerine geçer. Beyinde eroin morfine dönüştürülür ve beyindeki sinir hücrelerindeki opiod alıcılarına hızlıca yapışır. Yoğunlaşmanın şiddeti; ne kadar madde alındığına, maddenin beyne ne kadar hızla girdiğine ve beyindeki opiod reseptörlerine ne kadar çabuk yapıştığına bağlıdır. Bağımlılık yapıcıdır, çünkü beyne oldukça çabuk girer.
Kullanıcılar ilk başta “rush" diye adlandırılan deneyimi yaşarlar.
Eroin kullanımından sonraki “rush” deneyimine derinin yüzeyinde bir sıcaklık, ağız kuruluğu, göz bebeklerinde küçülme, kol ve bacaklarda ağırlık hissi, mide bulantısı, kusma ve ağır kaşınma hissi eşlik eder. İlk etkilerinden sonra; kullanıcılar genellikle birkaç saat boyunca uykulu olurlar. Konuşmaları yavaşlar, dikkat ve bellek fonksiyonlarında bozukluklar görülebilir. Eroinin merkezi sinir sistemindeki etkileri nedeniyle zihinsel işlevsellik gölgelenir. Kalp ve tansiyon yavaşlar, bazen ölüm noktasına da varabilir. Sokaklarda satılan eroinin ne kadar saf olduğunun tam olarak bilinememesi özel bir risk durumu yaratır. Bu nedenle, eroin kullanıcıları bilmeden de yüksek doz alma riskindedirler. Eroin kullanıcılarında HIV virüsü, Hepatit C ve diğer enfeksiyon hastalıklarının görülme nedenleri, bir başkasının kullandığı enjeksiyon araçlarının paylaşılmasından ya da enjeksiyon yoluyla eroin kullanan biriyle korunmasız cinsel ilişkiye girilmesinden kaynaklanmaktadır.
Uzun süreli etkileri:
Eroinin uzun süreli kullanımında en zarar verici etkilerinden biri bağımlılığın kendisidir. Bağımlılık süreğendir. “Hastalığa” yeniden yakalanma, devamlı bir şekilde (kompülsif olarak) maddeyi arama ve kullanma ile karakterize olur.
Eroin, çok güçlü bir şekilde maddeyi aramaya ve kullanmaya motive eden fiziksel tolerans oluşturur. Herhangi bir bağımlılık yapan maddenin kullanıcıları gibi, eroin kullanıcıları da düzenli bir şekilde maddeyi elde etmek ve kullanmak için çok ama çok zaman ve enerji harcarlar.
Yoksunluk Belirtileri
Fiziksel bağımlılık maddenin yüksek doz alımlarıyla gelişir, vücut maddenin varlığına adapte olur ve eğer aniden azaltılırsa “yoksunluk” belirtileri meydana gelir.
Eroin kesildikten 6-8 saat sonra yoksunluk belirtileri başlar. Belirtiler 2-3 gün içinde en şiddetli dönemini yaşar ve 7-10 gün içinde sonlanır. Ancak bazı belirtiler 6 ay kadar sürebilir.
Yoksunluk belirtileri; rahatsızlık, gerginlik, kas ve eklem ağrısı; uykusuzluk, kusma, kolların diken diken olması (cold Turkey), terleme, sarsıntı ve halsizliktir.
Entoksikasyon ve sonuçları
Yüksek dozlarda alındığında tepkisizlik, yavaş solunum, beden ısısında düşme, kalp atışlarının yavaşlaması, tansiyon düşüklüğü, koma ve ölüm görülebilir.
Metadon ya da LAAM Programları
Yurt dışında uygulanan tedavi programlarıdır. Reçeteyle yazılan Metadonun entoksikasyona ya da sedasyona yol açması görülmez; günlük aktiviteleri yapmayı engellemez. Ağız yoluyla alınır ve eroinin yoksunluk belirtilerini 24 ile 36 saat arasında bastırır. Etkisi 24 saat içinde sonlanır ki bu eroinin etkisinde 6 kez daha fazla bir zaman demektir. Bu nedenle tedavide günde bir defa alınması yeterlidir. Kişiler Metadon alsalar da eroinden farklı olarak acıyı algılayabilmekte ve duygusal reaksiyonlara sahip olabilmektedirler. Metadon ayrıca, eroinin yeniden kullanılmasına neden olan craving “şiddetli arzu”yu hafifletir; dindirir. Davranışsal, danışmanlık ve diğer destekleyici çalışmalarla birlikte metadonun, kişinin eroin alımını durdurmasını sağladığı ve daha dengeli/üretici yaşama döneminde kişiye yardımcı olduğu belirtilmektedir.
LAAM tıpkı metadon gibi sentetik bir opioddur ve 1993’de Amerika’daki “Food and Drug Administration” tarafından eroin bağımlısı hastaların tedavisinde kullanımını onaylamış bir maddedir. Ağızdan alındığı zaman, minimal yan etkilerle, eroinin yan etkilerini 72 saate kadar durdurabilmektedir. Uzun süreli etkisi yüzünden haftada sadece 3 kez kullanımı yeterli olmaktadır.
LAAM ve Metadon, uyuşturucunun verdiği zararların azaltılması amacıyla yurt dışında başvurulan yöntemlerdir. Uyuşturucu ile mücadele, kimi zaman başarılı sonuç vermemektedir. Bu durumda izlenen yol uyuşturucunun verdiği toplumsal, bireysel, psikolojik ve ekonomik zararların azaltılmasıdır. Enjektör değişim programları, Metadon veya LAAM tedavisi bu yönde yapılan çalışmalardan birkaçıdır. Ülkemizde bu tür bir tedavi programı uygulanmamaktadır ve bu maddeler yasadışı olarak kabul edilmektedir



ESRAR
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimi
Tüm dünyada yaygın olarak kullanılan bir madde olan esrar “haşiş” olarak da bilinir. Esrar, Hint keneviri bitkisinin yapraklarının kurutulup bastırılması suretiyle hazırlanan ve aktif maddesini bu kısımlardan salgılanan reçine içindeki kannabinoidlerin oluşturduğu bir maddedir. Kannabinoidlerin içinde esrarda en fazla bulunan ve esrarın farmakolojik etkilerinden sorumlu olan etkin ana madde THC/tetrahidrokannabinol’dür.
Hint keneviri bitkisinin yüksek oranda THC içeren kısımları gölgede kurutulur, daha sonra ufalanıp elenir. Bu eleme sonucu elde edilen ince toz halindeki maddeye “toz esrar”, bu dozun ısıtılıp kalıplaştırılmasıyla elde edilen plaka şeklindeki haline de “plaka esrar” denir. En ince toz ipek elekten geçirilince altta kalan esrar birinci kalite esrardır. Buna esrar piyasasında "Gubar" ismi verilir. Eleğin üstünde kalanlar tekrar elenir ve orta derecede kaliteli esrar elde edilir. Buna da "Marihuana" denir. Bunlardan sonra en altta kalan üçüncü kısım kalitesizdir ve buna da "Paspal" ismi verilir.
Bu arada, “haşiş” (hint keneveri/cannabis indica) ile “Afyon haşhaşı” (papaver Somniferum L) birbirine karıştırılmamalıdır. Bu iki bitki aynı familyadan olmakla birlikte, birbirlerinden farklı bitkilerdir. Afyon haşhaşından üretilen ya da afyon türevleri olan maddeler eroin, morfin, kodein, afyon gibi maddeler iken, haşişten esrar, ganja gibi maddeler elde edilir. İşleniş biçimlerine göre farklılıklar gösteren bu maddeler arasında marihuana, Guba, ve Ganja isimleri sayılabilir.
Esrar kullanımı genellikle “gateway” - (geçiş/giriş kapısı) olarak bilinir ve kişinin daha güçlü maddeleri kullanmaya devam edip etmeyeceğinin büyük bir belirleyicisidir. A.B.D’de gençlerle yapılan bir çalışmada esrar kullananların %73’nün daha sonra kokain, %33’nün eroin kullandığı görülmüştür (Özden,1982). Sokaktaki İsimleri
Derman, ot, plaka, mühür, sarıkız, anten, sarma, paspal, gıya, gogo, gonca, kuru, cigara, cigaralık, deli gonca, ahna, henry, patates, keçi, yeşil, kendir, elek altı, siyah, saddam, kenevir, jelatin, mal, sarı çiçek , sündüz , cam macunu, kına, kuriş, gubar, esrar için kullanılan diğer isimlerdir.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Ham esrar kendine has kokusu olan, sarı ile yeşilimtırak renkte bir tozdur. Zamanla kahverengine dönüşebilir. Plaka veya çubuklar halinde piyasada satılır. Bunun için baskı aletleri (pres) kullanılabilir. levha ya da çubuk biçimine getirildikten sonra daha çok tütüne karıştırılarak sigara gibi içilir. Ayrıca çiğnenerek ve bal, yağ gibi çeşitli yiyecek ve içeceklere karıştırılarak kullanılır.
Fiziksel ve Psikolojik Etkileri
İnsanda ağız yoluyla THC maddesinin etkili olduğu doz 50-200mg/kg; sigara ile içildiğinde 25-50mg/kg’dır. Alındıktan 30 dk. sonra etkisini gösterir. Sigara ile içilen esrarın etkisi 2-4 saat; sindirim yoluyla alındığında bu etki 5-12 saat, düşük etkili marihuana etkisi ise 3 saatten uzun sürmez.
Nabız hızında artış görülür. Gözlerin kızarması, ağızın kuruması, baş dönmesi, kalp atışlarının hızlanması, sık sık idrar yapma ihtiyacı duyulur.
Kişinin içinde bulunduğu duygu durumuna göre etki yaratır, ancak gene de değişmeyen etkileri vardır. Zaman algısıyla ilgili bir farklılaşma (zamanının yavaşladığı duygusu; örn, 1 saatlik bir dönem 8-10 saat gibi algılanabilir); renkleri ve sesleri algılamaya karşı duyarlılık artar; yaratıcılığı arttırıyor diye düşünülmesinin nedeni de budur. İştahta artış görülür. Refleksleri bozar; bu nedenle reflekse dayalı işler yapılması bazı kazalara ve yaralanmalar yol açabilir (Ör., araba kullanılması tehlikelidir). Kişiler esrar aldıktan sonra sedasyon (sakinleşme) ve gevşeme yaşarlar; kendilerini daha rahat hissederler, alkolde olduğu gibi ruhsal inhibisyonları ortadan kalkar. Öfori ve bazen önüne geçilemeyen gülme krizleri gerçekleşir. Daha konuşkan olurlar. Yüksek dozda alındığında kullanıcı hoş olmayan duygular yaşayabilir; bunaltıya, ruhsal çöküntüye, aşırı uçlara varan ruhsal değişikliklere yol açabilir.
Uzun süre esrar kullanımı sonucu kişinin çevreye karşı ilgisi azalır, çalışma ve hareket gücü düşer, kısaca yaşam kalitesini düşürür. Mc Glotthin ve West (1968), uzun süreli yüksek doz kullananlarda apati (ilgisizlik) geliştiğini, kişinin daha pasif, ilgisiz ve isteksiz olduğunu belirtmişlerdir. Bu kişiler çalışmak ve üretmek istemezler. Uzun süreli planlar yapamazlar. Kompleks işleri yapmaya karşı hem istek hem de kapasite azalmıştır. Konsantrasyon yetenekleri kaybolmuştur. Tüm bunlara amotivasyon sendromu denmiştir. Karakter değişikliği ve hayat tarzında farklılaşma, anksiyete ve depresyon, amotivasyon sendromu, diğer madde kullanımları görülebilir.
Uzun süre kullananlarda uyku hali, uyuşukluk, dengesizlik, kaslarda eşgüdüm bozukluğu vardır. Birey bazı motor yetilerini kaybedebilir. Fazla terlerler. Ayaklarda karıncalanma olur. Sigara gibi içildiğinde göğüs sıkışması yaşanabilir.
Yoksunluk Belirtileri
Diğer maddelerde olduğu gibi bırakıldığında yada azaltıldığında yoksunluk belirtisi dediğimiz davranışlar gözükmez. Ancak her madde gibi esrarında bağımlılık potansiyeli vardır ve toleransı arttırır. Uzun süre esrar kullananlar kullanımı kestiklerinde sinirlilik, gerginlik, uykusuzluk, iştahsızlık gibi problemler yaşayabilirler.
Entoksikasyon (zehirlenme )Belirtileri ve Sonuçları
En önemli fizyolojik etkilerinden biri tütün benzeri akciğer sorunlarını ortaya çıkarmasıdır (akciğer kanseri,bronşit, astım vb). Uzun süre ve yoğun olarak kullananlardaki diğer bir etkisi belleğin zarar görmesidir, kısa süreli hafıza etkilenir. Öğrenme ile ilgili fonksiyonlar da zarar görebilir. Sık kullananlarda paranoid tipte psikoz yaratır; hezeyanlar gözlenir.
Uzun süreli kullanımı, esrar entoksikasyonuna bağlı olmayan, esrar kullanımından bağımsız, kalıcı bir psikotik tablonun oluşmasına neden olabilir.

FENSİKLİDİN (PCP)
Genel Özellikleri: Fensiklidin ilk kez 1950’lerde sentez edilmiş, 1963 yılında intravenöz yolla kullanılmış cerrahi anestezik olarak tıbbi kullanım alanına girmiştir. Fakat hastaların anesteziden uyanırken orientasyon bozukluğu, ajitasyon ve delirium göstermesi sebebiyle tıbbi kullanımdan kaldırılmıştır.
İlk defa 1967 yılında yasadışı madde olarak kullanılmaya başlanmış, 1970’li yıllarda kullanımı yaygınlaşmıştır. Çok basit ve ucuz imal edilip, çok pahalıya pazarlanmaktadır.
Görünüş ve Kullanım: Beyaz kristal toz şeklinde olup, tabletler, kapsüller ve renkli tozlar şeklinde görülür. Değişik şekillerde kullanılır. Ağız yoluyla, damardan, enfiye şeklinde ya da sigara ile içe çekilerek kullanılabilir. En sık kullanım şekli sigara ile içilmesidir.
Etkiler: Sigara ile 2-3 mg içildiğinde 5 dakika içinde etkisi başlar ve 30 dakikada etkisi en üst düzeye ulaşır. 5 mg’dan az “düşük”, 10 mg’dan fazla “yüksek” doz olarak nitelendirilir. Etkisi 2-6 saat arasında sürebilir. Kesin etki mekanizması bilinmemekle birlikte, asetil kolin blokajı, seretonin inhibisyonu ve dopamin serbestleşmesi yaptığı düşünülmektedir.
Kişinin ruh hali, alınan doz miktarı etkinin değişmesine yol açar. Sessizlik ve yoğun fantezi içine girilir. Vücudun ağırlığı kaybolur, hissizlik meydana gelir. İşitme ve görme halüsinasyonları görülebilir. PCP’nin etkisini genellemek oldukça güçtür; çünkü kişiden kişiye farklı etkilere yol açar. Kimi insanı daha sosyal, konuşkan, pozitif yaparken bir başkasını daha saldırgan, bir diğerini pasif yapabilir.
Sonuçlar: PCP ile ciddi yan etkiler ortaya çıkar. Maddeden kaynaklanan toksikasyon psikozlara, akut zihinsel sendromlara veya komaya yol açabilir. Sıkıntı, korku, zihin bulanıklığı, ajitasyona sebep olur. Hipertansiyon, ataksi, yüz ve boyun bölgesinde adale rijiditesi, hipertermi, hipersalivasyona neden olmaktadır.

GHB
Genel Özellikler: Açılımı Gamma Hidroksi Bürat’tır. Önceleri vücut çalışması yapanlarda kas büyümesini uyarmak için kullanılırken, son yıllarda eğlence partilerinde kullanılmaya başlanmıştır. Elektrik panellerini temizlemeye yarayan bir kimyevi maddeden sentez edilerek elde edilmiştir. Amerika’da sokak dilinde grievous bodily harm (acı veren bedensel zarar), g, liquid ecstasy (sıvı ecstasy), georgia home boy olarak geçmektedir.
Görünüş ve Kullanım: Sıvı, toz, tablet ve kapsül halindedir. Genellikle küçük şişecikler içinde satılır. Çoğunlukla ecstasy ve alkol ile birlikte kullanıldığı bilinmektedir. Kokusu ve tadı yoktur, etkisi 1-3 saat sürer. Kokusu ve tadı olmadığından, içki veya içilen herhangi bir şey içine kolayca karıştırılmaktadır. Özellikle klüp kültürü olan gençlerin kullandığı bir uyuşturucu türüdür.
Etkiler: Ghb’nin birkaç tip etkisi olduğu saptanmıştır. Bunlardan ilki sarhoşluk hissidir. Tecavüz edenlerin kişiyi etkisiz hale getirmek için ghb verdikleri bilinmektedir. Vücut çalışanları ise ghb’yi anabolik etkileri için aldıklarını söylemişlerdir.
Ghb alındıktan 10-20 dakika sonra etkisini göstermeye başlar. Bu etkiler alınan doza göre 4 saate kadar sürer. Az alınan miktarlarda rahatlama hissi, daha yüksek dozlarda ise yatıştırıcı etki uykuya hatta komaya yol açar.
Sonuçlar: Ghb’nin yan etkileri oldukça zararlıdır. Koma, nefes alma zorluğu, beyinde kalıcı hasarlar, ölüm bu etkiler arasındadır.

ICE
Genel Özellikleri: Kristal, ****** ice ya da metamfetamin olarak da bilinir. Bazı kaynaklarda tüttürülebilen metamfetamin olarak geçer. Etkisi metamfetaminden farksızdır. Türkiye’de yoktur.
Görünüş ve Kullanım: Renksiz, kokusuz, mat bir buz kütlesine benzer.
Etkisi: Az dozda kullanıldığında uyanıklık, enerji yoğunluğu, çoşku ya da kaygı, korku, sinirlilik, hassaslık gibi etkileri olabilir. Aşırı dozda ise halüsinasyonlar, paranoya, aşırı şiddet eğilimi, hareketlerde organizasyonsuzluk, korku ve antisosyal davranışlar görülebilir. Kullanıldıktan sonra etkisi 8-24 saat arası sürer.
Fiziksel olarak kan basıncında, kalp atışlarında artış, hızlı soluk alıp verme, böbrek yetmezliği ve kalp krizi gibi etkileri olabilir.
Yoksunluk: Yoksunluk döneminde kaşıntı, rahatsızlık, huzursuzluk, depresyon, intihar girişimleri görülebilir. Kişiler madde etkisindeyken uyumayıp, yemek yemediklerinden; maddenin etkisi geçerken aşırı uyku ve yemek yeme davranışları görülebilir.
Sonuçlar: Ice’ın bağımlılığı çok kuvvetlidir. Bazen sadece bir kullanım bile bağımlılık geliştirebilir. Aşırı doz ölümle sonuçlanabilir. Yoksunluğunda çok ağır depresyona ve intihara sebep olur. Toksikasyona bağlı olarak gelişen psikozların kalıcı olma olasılığı vardır.

fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
1 Kasım 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
KETAMİN
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
Ketamin, PCP’ nin yerine kullanılması için 1963’ de dissosiyatif anestetik olarak geliştirilmiştir. Günümüzde hayvan ve insan ameliyatlarında anestetik olarak kullanılmaktadır. Beyindeki Glutamate -ağrı algısı-, çevreye tepki verme ve hafıza merkezlerini etkilediği düşünülmektedir.
Sokak İsimleri
K, özel K, vitamin K, “Ketalar SV” ve “Cat Valiums” olarak da bilinir.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Sıvı, beyaz, toz, ya da hap şeklinde bulunabilir. Ketamine Hydrochloride denen maddenin ocak üstünde ısıtılarak sıvıdan toza dönüştürülmesi ile elde edilmektedir. Kokusuz, renksiz ve tatsızdır.
Enjeksiyon, burundan çekme ve tütün ile içilerek de kullanılabilir. Ketamine sıklıkla ecstasy ile karıştırılarak satılır ve beklenmedik etkileri ortaya çıkar. Bazı insanlar inanılmaz bir hızla etkisinin başladığını söylerler.
Fiziksel ve Psikolojik Etkileri
Eğer burundan çekilmişse 5-15 dakika içinde, eğer ağızdan alınmışsa 5-30 dk. içinde etkileri ortaya çıkar. Ketaminin temel etkileri eğer enjeksiyonla alınmışsa 30-45 dk. içinde, ağız yoluyla alınmışsa etkisi 1-2 saat içinde sonlanır.
En düşük dozlardaki etkileri, hafif sarhoşluk, hayalci düşünme, sendeleyerek yürüme, robot gibi hareketler, gecikmiş yada azalmış duyumlar, sakarlık, baş dönmesi, bazen erotik duygular, sosyal yetilerin artması ve algı değişiklikleri şeklinde görülür. Daha yüksek dozlarda güçlükle hareket etme, bulantı, disosiyasyon, zorlayıcı görsel imajlar ve bayılma görülebilir.
Çok güçlü halüsinasyonlara yol açar. Zaman, ses, renk ve benlik algılarını bozar. Kullanıcıda kopukluk hissini ve kontrol dışı olma duygusu yaratır. Birçok insan beden dışı deneyimler ve düzensiz seyahatler tarif ederler. Çevresinden ve kendisinden uzaklaşma; ayrılma hissi yaratır. Müzik tuhaf ve yüksek sesli gelir. Kalp atışı ve kan basıncı artar. Fiziksel koordinasyon ortadan kalkar, fiziksel yetersizlik hissedilir, bu nedenle alındıktan sonra ağır makineleri çalıştırmak, araba sürmek, yüzmek tehlikelidir. Kollar ve bacaklarda “hissizlik” yaşanır, ağrı dindirici özelliği vardır. Gözler ışığa duyarlı hale gelir. Hafıza kayıplarının da görüldüğü rapor edilmiştir. Bazı insanlar geçici felç/paralize olma durumunu yaşadıklarını, kelimeleri ağızda gevelediklerini, hasta olduklarını ya da olacaklarını hissettiklerini belirtmişlerdir.
Kimyasal yapısı, hareket mekanizmaları ve etkileri PCP’ninki ile benzerdir. Ancak ketamin, etki süresinin PCP’den çok daha kısa olması nedeniyle daha az etkilidir.
Düzenli olarak kullananlarda paranoya ve egosantrizm gibi iki temel psikolojik problem görülmektedir.
Yoksunluk Belirtileri
Belirli bir yoksunluk belirtisinden bahsedilmemiştir, ancak ağrıyı dindirme etkisi olduğu için kesildiğinde ağrı duyumlarının artması görülebilir.
Entoksikasyon ve sonuçları
Yüksek dozlarda ise deliryum, amneziya, depresyon, bozulmuş motor fonksiyon, yüksek kan basıncı, solunumda yavaşlama ve durma görülebilir. Bazı ketamin deneyimleri neredeyse tamamen duyusal kopukluğun korkutucu noktasına kadar varır ve bu duygu, ölüme yakın bir deneyim olarak nitelendirilir. LSD’ deki “bad trip” denilen bu olay ketamin sonucu yaşanmışsa buna “K-delik” denmektedir.

KOKAİN
Genel Özellikler: Kokain, Erythoxylon Coca olarak adlandırılan bitkinin yapraklarında doğal olarak bulunan stimulan uyarıcı bir maddedir. Saf madde olarak yaklaşık 100 yıldır varolmakla beraber, koka yapraklarını çiğneme alışkanlığı hemen hemen 2000 yıldan beri süregelmektedir.
İlk kez 1860 yılında izole edilmiştir. 1880 yılında ise vasokonstruksiyon (damarları daraltıcı) etkisi nedeni ile lokal anestezik (bölgesel ağrı kesici) olarak kullanılmaya başlanmıştır. Kokain tıpta halen bir lokal anestezik olarak, özellikle göz, burun ve boğaz cerrahisinde kullanılmaktadır. 1884 yılında Sigmund Freud kokainin farmakolojik etkileri üstüne bir çalışma yapmıştır. 1880 ve 1890 yılları arasında, birçok hastalığı iyileştirmek amacı ile yaygın olarak kullanılmış, 1914 yılında ABD’de bağımlılık yapıcı özelliği nedeni ile uyuşturucu bir madde olarak kabul edilmiştir.
Kokain özellikle 80’li yıllardan sonra dünyada yaygın olarak kullanılmaya başlanan, tehlikeli bir maddedir. Çok hızlı ve güçlü bir bağımlılık geliştirir.
Kokain ülkemizde üretilen ve yaygın kullanımı olan bir madde değildir. Ancak 1995 yılı içinde polis tarafından yakalanan kokain miktarı geçen yıllar ile kıyaslandığında oldukça yüksektir. Bu veri kokain kullanımının ülkemizde giderek yaygınlaşacağının bir belirtisi olabilir.
Sokak isimleri : Genellikle “coke” olarak adlandırılır. Türkiye dışında “snow, girl, lady” isimleri verilmektedir. Türkiyede ise “kok, koko jamboo, kola, pırlanta, otoban, beyaz ten, pudra, toz şeker” gibi adlarla anılmaktadır.
Görünüş ve Kullanım: Kokain beyaz ve ışığı geçiren bir tozdur. Kokainin saf olarak kullanımı nadirdir. Genellikle asit borik veya sodyum bikarbonat gibi beyaz toz maddelerle karıştırılarak saflığı bozulur. Genellikle şeker tozu ya da prokain ile karıştırılmaktadır. Kimi zaman kokainin içine başka bir uyarıcı madde olan amfetamin de katılabilir. En sık kullanılan katkı maddeleri şeker, özellikle glikoz, laktoz ve kokain ile benzer görünümde olan ve lokal anestezik olarak kullanılan lidokain, prokain ve tetrokaindir. Ayrıca kokain satıcıları sattıkları kokaini çoğaltmak için kokainin içine çeşitli maddeler koyarlar. Bunlardan bazıları diş macunu, bebek maması, floresan lambasının tozu, yemek sodası vb.’dır.
En sık kullanım yolu iyice ezilmiş tozun buruna çekilmesidir. Deri altına ya da damara enjeksiyon yolu ile ya da sigara gibi içmek tarzında da kullanılabilir. Buharının içe çekilmesi en az tehlikeli olan kullanım yoludur. En tehlikeli kullanım yolu damara verilmesi ya da sigara olarak içilmesidir. Ağız yolu ile de kullanılabilir, ancak etkisi bu tarz kullanımda çok düşük olduğu için kullanıcılar tarafından pek tercih edilmemektedir.
Etkiler: Temel farmakodinamik etkisi, sinir uçlarında dopamin adı verilen maddenin geri alımını engellemesidir. Böylece hem D1, hem de D2 reseptörleri aktive olur. Dopamin geri alımının engellemesinin yanında diğer nörotransmitterlerin (norepinefrin, serotonin) geri alımını da engeller. Bunun sonucu sinir uçlarında bu maddeler birikir. Bu maddelerin birikmesi ile bu maddelerin gösterdiği etki de artar.
Kokain az miktarda alındığı zaman, öfori hali denilen, keyif, çoşkunluk ve neşe hali verir. Kişinin kendine olan güveni artar. Ruhsal ve fiziksel işlevleri artırdığı düşünüldüğü için de kullanılmaktadır. Kullanımını takiben taşikardi ya da bradikardi (kalp atışının hızlanması ya da yavaşlaması), pupiller dilatasyon (göz bebeklerinin büyümesi), kan basıncında düşme ya da artma gözlenir. Alınan kokain miktarı arttıkça çeşitli idrak yanılmaları, illüzyonlar ve halüsinasyonlar ortaya çıkar. En sık görülen halüsinasyonlar dokunma ile ilgilidir. Kokain kullanan kişi, derisinin altında kurtçukların yürüdüğünü veya renkli ve hareketli görme halüsinasyonları yaşadığını söyler.
Kokainin beynin kan akımını ve glikoz kullanımını azalttığı bildirilmektedir.
Kokainin etkileri kısa zamanda ortaya çıkar ve kaybolur. Alımını takiben etkisini hemen gösterir. Yaklaşık 30 ile 60 dakika içinde etkisi kaybolur. Bu süre zarfında eğer tekrar kokain alınmazsa yoksunluk belirtileri ortaya çıkar. Bu belirtiler oldukça tatsızdır. Yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkmaması için dozun hemen alınması gerekir. Etkisi kaybolmasına rağmen, kan ve idrarda 10 gün süre ile kokain metabolitleri bulunur.
Bağımlılık yapıcı etkisi oldukça yüksektir. Psikolojik bağımlılık bir kez kullanıldıktan sonra bile gelişebilir. Tekrarlanan kullanımlardan sonra tolerans gelişir ve fizyolojik bağımlılık oluşur. Kokain kesildiğinde yoksunluk belirtileri ortaya çıkar, ancak bu etkiler eroin, morfin gibi opiyatlar ile karşılaştırıldığında daha düşüktür.
Yoksunluk: Kokain alımını izleyen bir saat içerisinde “crash” adı verilen depresyona benzer bir tablo oluşur. Bu tablo çöküntü, mutsuzluk, hiçbir şeyden zevk almama, sıkıntı, kaygı, sinirlilik, güçsüzlük, çok uyuma isteği, korkutucu rüyalar ile belirgindir. Bu belirtiler 18 saat sürer. Ağır kullanımda ise bir haftaya kadar uzar. Özellikle 2-4 gün arasında en şiddetli düzeyine varır. Bu dönemde intihar gözlenebilir.
Sonuçlar: Kokain yüksek dozda kullanıldığı zaman, kalp atım hızı artar, yüksek tansiyon ortaya çıkar. Sinirlilik, sosyal muhakeme kaybı, riskli cinsel girişimler, saldırganlık, psikomotor aktivitede artış, ajitasyon, kalp atımında bozukluk, göğüs ağrısı, kas zayıflığı, solunum güçlüğü ve koma gelişir. Tüm maddeler içinde en öldürücü etki kokaininindir.
Kokain kullanımının çok ciddi yan etkileri vardır. En sık görülen etki burunda kanlanmanın (nasal konjesyon) artışına bağlı olarak görülen burun kanamalarıdır. Bronşlar ve akciğerde hasara neden olur. Tiklere yol açar ve migren benzeri baş ağrıları oluşturabilir. En önemli yan etkisi beyin üstüne olan etkileridir. Beyinde enfarktlar (tıkanmalar) oluşturur. Kimi zaman beyin içi kanamalar gözlenir. Beyin üstüne olan bu etkiler kokainin damarları daraltıcı etkisinden kaynaklanmaktadır.
Kokain kullananlarda %3-8 oranında sara (epilepsi) nöbetleri gözlenmiştir. En sık epileptik nöbetlere neden olan madde kokain olup, ikinci sırada amfetaminler gelir. Nöbetler, yüksek doz kokain ya da crack kullananlarda daha sık görülen bir yan etkidir.
Myokard enfarktüsü (kalp damarlarında tıkanma) ve aritmi (kalbin ritminde bozulmalar) kokainin kalp üstüne olan istenmeyen etkilerinin başlıcalarıdır.
Kokain afrodizyak bir maddedir. Kullanıldığı zaman boşalmayı geciktirir. Ancak uzun kullanımı veya kokainin ani bırakılmasının sonucunda iktidarsızlık gözlemlenir.
Kokain kullanımını takiben paranoid hezeyanlar ve halüsinasyonlar gözlenebilir. Bu durumda kişi hayaller görmeye, her şeyden kuşku duymaya başlar. Bu durum psikoz tablosunu andırır.

LSD
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
İlk kez 1938’de Albert Hoffman tarafından elde edilen LSD (lysergic acid diethylamide/lisercikasit dierilamid) elde ediliş biçimine göre sentetik, kullanıldığında oluşturduğu etkilere bakılarak da halüsinojen olarak sınıflandırılır. LSD, çavdar mahmuzu denilen bitkiden çıkarılan bir öğedir, kimyasal işlemlerden geçirilerek elde edildiğinden de sentetiktir. Suda eriyebilen bir maddedir. Halüsinojenler içinde en yaygın kullanılanı LSD olup, diğerleri meskalin (kaktüs) ve psilocybin (mantar)’dır. LSD’nin halüsinojen olarak sınıflandırılmasının nedeni, kişinin gerçek algılarında bozulma yaratarak, gerçek gibi gözüken ama gerçekte olmayan imajları görmesine, sesleri duymasına ve dokunsal duyumlar algılamasına yola açmasıdır. LSD’ nin en az miktardaki kullanımından bile beyindeki serotonerjik sistemin etkilediği genel olarak kabul edilmiştir. Serotonin adı verilen maddenin artışına yol açmaktadır
Sokaktaki İsimleri
Asit, likit, küpler, sarı güneş ışıkları, eski küpler, seyahat / “trip”, incimsi kapılar, cennet mavisi, kraliyet mavisi, düğün zilleri, şef, şahin, şeker topağı, Japon Budizmi gibi değişik isimleri vardır.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Beyaz, tatsız, kokusuz olan LSD toz halinde veya sıvı formunun çeşitli maddelere emdirilmiş haliyle de bulunabilir. Ancak LSD, işleniş şeklindeki ve içindeki zararlı bileşenlerin varlığındaki değişikliklere bağlı olarak en saf hali olan saydam ve beyaz formundan, kahve hatta siyaha varan renklerde bulunabilmektedir.
Ağızdan yutarak veya dilin altına konulup emilerek kullanılır. Küçük miktarlarda, küçük kare şeklindeki kurutma kağıdına emdirildikten sonra dil üzerinde eritilerek alınabilir.
Fiziksel ve Psikolojik Etkileri
LSD’nin etkilerini tahmin etmek güçtür, etkileri bireye özgüdür. Çünkü etkiler alınan miktara, kullanıcının kişiliğine, kullanıcının o an içinde bulunduğu ruhsal durumuna ve ilacın alındığı çevreye bağlıdır.
20-25 miligram LSD, kişinin kendinden geçmesi için yeterlidir. Eğer bu miktar daha fazla olursa insanı çıldırtabilir. Alındıktan 30 ile 60 dakika sonra etkilemeye başlar ve 8 ile 12 saat kadar bu etkileri sürer. Ancak halsizlik, yorgunluk 24 saat kadar sürebilir, ayrıca kalıcı başka birtakım etkileri daha vardır.
Fizyolojik olarak ilk görülen etki, göz bebeklerindeki genişlemedir. Kan basıncında artış, titreme, ağızda kuruluk, mide-barsak faaliyetlerinde artış, iştah azalması, uykusuzluk ve kontrol edilemeyen gülmeler görülür.
LSD kullanıcıları deneyimlerini “trip” olarak adlandırırlar. Trip esnasında kişi kendini hoş hisseder, etrafta zıplamak ya da kahkahalarla gülmek ister, düşündüğü şeyleri görüyor gibi algılayabilir, bildik eşyalar hatta insanlar bile tanımadık ve tuhaf gelmeye başlayabilir. Zihinsel olarak uyarılır ki bu da kavramanın arttığı duygusunu geliştirir.
Fizyolojik belirtilerden çok algılar ve duygular hızlı bir şekilde değişir. Kullanıcı aynı anda birkaç farklı duyguyu hissedebilir veya birinden diğerine hızlıca geçebilir. İnsanların algılarında değişiklikler yaratır; uzaklık, derinlik, zaman, mekan, ses ve renk algılarını karıştırır. Örn; LSD etkisinde gözlerini kapayan birisi çizgi film görmeye başlayabilir, ama gözlerini açtığında yine kendini bu çizgi filmin devamında veya içinde bulabilir, dış dünyada algıladıklarını bu çizgi filmin parçasıymış gibi algılayabilir. Beden imajında, algısında farklılaşma yaşar; bazen kendi vücudu ile dış dünyanın sınırları kaybolur. İşitme ve görme algılarının birbirine karışma durumu olan sinestezi görülebilir. Görsel halüsinasyonlar genellikle geometrik şekiller halindedir; sesler duyulabilir. Güçlü bir mistik halüsinasyon yaratabileceğinden kullanıcı böyle durumlarda telkine daha açık olur; ve yeterli ön hazırlıkla insanları istenilen amaçlar doğrultusunda kullanmak mümkündür.
LSD kullanımının uzun süreli etkilerinden en önemlisi “flashback” deneyimidir, yani kişinin yaşam deneyimlerinden belli kısımlarının yeniden yaşanmasıdır ve bu durum beklenmedik bir şekilde, aniden ve kendiliğinden gerçekleşir. “Flashback” olayı, LSD kullandıktan birkaç gün sonra olabileceği gibi bir yıldan da daha uzun bir süre sonra ortaya çıkabilir, yani kişi tekrar madde kullanmasa da flashback yaşayabilir. Tipik olarak bir kaç dakika hatta daha da kısa bir süre içinde sonlanır ve genellikle, şekilsiz renklerden korkutucu halüsinasyonlara kadar uzanan bir çeşitlilik içerir. Özellikle kronik olarak kullananlarda, kişilik problemleri olanlarda, ama bununla birlikte ara sıra LSD kullananlarda da flashback gözlemlenebilir.
Uzun süreli etkilerinden diğeri de kullanım sonucu beyin fonksiyonlarının kalıcı bir şekilde etkilenmesi olasılığıdır ve bu, uzun süreli mental rahatsızlıkların oluşmasını ateşleyebilir. Kullanıcı psikotik bir tablo sergileyebilir.
Kısaca LSD’nin kullanım sırasındaki etkilerini özetlersek :
Algılanan uyaranlar daha şiddetli hissedilir (Rengin daha parlak algılanması gibi)
Uyaranın kaynağını tespit etmek zorlaşır(Vücuda dokunan el kendisinin mi yoksa başkasının mı?)
Geçmiş ile şimdiki duyumlar birbirine karışır.
Kas koordinasyonunda yavaşlama, ağrı algısında azalma olur.
Mantıklı düşünme bozulur (ör, kullanıcıların bazılarında görülen uçma girişimleri)
Halüsinasyonlara neden olur.
Emosyonlarda dengesizlikler yaşanır, duygu durumu sık sık değişir, huzursuzluk ve tahammülsüzlük ortaya çıkar.
Bastırılmış anılar yeniden yaşanıyormuş gibi gerçekleşebilir.
Duyumlar birbirine karışır (ör., müzik görülür, renk duyulur ya da hissedilir).
Yoksunluk Belirtileri
Kronik kullanım durdurulduğunda ya da azaltıldığında fiziksel yoksunluk belirtisi dediğimiz davranışların gözüktüğüne dair kanıt yoktur; ancak toleransı arttırır, kullanıcı daha önce yaşadığı seviyedeki etkiyi elde etmek için düzenli bir şekilde maddenin dozunu arttırır.
Entoksikasyon ve sonuçları
LSD kullanıcıları bir de “bad trip” diye bir şey tanımlarlar. Bu durum halüsinasyonların çok ileri düzeye vardığı, sanrıların geliştiği ve tam bir psikotik tablonun gözüktüğü durumdur. Bu esnada kişi korkutucu ve dehşet verici duygular, istemsiz sarsıntılar yaşarlar, düşünce ve duygularda kontrol kaybı, delirme ve ölüm korkusu hissederler. Yüksek dozlarda kullanıcıda hissizlik, kaslarda güçsüzlük ve titreme görülür. Motor becerileri ve koordinasyon bozulmuştur. Bazen nöbetler ve bulantı da yaşayabilirler.
Yüksek dozdan dolayı ölüm rapor edilmemiştir. Ancak entoksikasyon sırasında ya da onu takiben intiharlar meydana gelmiştir. Mantıklı düşünme ortadan kalktığı için meydana gelen tehlikeli davranışlar ve şiddet, kaza sonucu ölümlere, cinayete ve kendini yaralamalara, sakatlanmalara varan olaylara neden olabilmektedir.

MANTAR (PSİLOSİBİN)
Genel Özellikleri: Dünya üzerinde çeşitli maddelerin kullanımı yüzyıllar önce dini törenlerde başlamıştır. Bu maddeler arasında mantarların da önemli bir yeri vardır. Orta Amerika’da Psilocybe türleri, Avrupa ve Asya’nın kuzeyinde ise Amanita muscaria mantarı yüzyıllar boyunca insanları hayal alemine sokmuştur. . Bu mantarların kimyasal yapısı ve farmakolojisi, 20. yüzyılda yapılan bilimsel araştırmalarla aydınlığa kavuşmuştur.
Meksika’nın “kutsal mantarları” hakkındaki bilgilerin kaynağı, 1512 yılında İspanyolların Orta Amerika’ya ayak basması ve Aztek İmparatorluğu’nu fethetmesi ile başlıyor. 16. yüzyıl İspanyol yazarları, Aztekler’in “tanrının eti” diye adlandırdıkları bazı mantarları dini törenlerinde kullandıklarını yazarlar. İspanyol yazarların yazılarında, bu mantarların birkaç cinsinin bulunduğunu, tadının acı olduğunu ve renkli hayaller görülmesine yol açtığından bahsederler. R. Heim, 1953’te Stropharia cubensis ve Psilocybe mexicana mantarlarını yetiştirmeyi başardı. Yetiştirdiği örnekleri yiyerek etkilerini gözlemleyen R. Heim, bu örnekleri LSD’yi bulan Albert Hofmann’a gönderdi. Hofmann ve ekibi 1957 yılında Psilocybe mexicana’nın aktif maddelerini elde ederek bunları psilosibin ve psilosin olarak adlandırdılar. İlk farmakolojik deneyleri kendileri üzerinde gerçekleştirdiler.
Görünüş ve Kullanım: Mantarlar kurutularak ya da çiğ olarak tüketilmektedir. Büyülü/sihirli mantar (magic mushroom), hem çiğ olarak besinlerle karşılaştırılarak yenebilir hem de sıvılaştırılarak yutulabilir. Büyülü mantarın birkaç değişik tipi vardır. Özgürlük mantarı adı verilen tipi İngiltere’de en fazla bulunanıdır ve psilosibin isimli aktif maddeyi içerir.
Etkileri: Psilosibin doğada bulunan ilk fosforlu indol bileşiğidir. Kimyasal yapısı beyin tarafından salgılanan serotonin maddesine çok benzer. Psilosibin vücutta psilosine dönüşür ve merkezi sinir sistemi üzerine etki eder. Halüsinojen etki yapan psilosibinin dozu kişiye göre 5-50 mg arasında değişir. Bugüne kadar kullanıldığı kaydedilen en yüksek doz 120 mg’dır. Kurutulmuş Psilocybe mexicana mantarı % 0,2-0,4 psilosibin içerir. Halüsinojen etkiyi elde etmek için 2-4 g kuru mantar yemek yeterlidir.
Mantarı yedikten sonra 30-60 dakika içinde etkisi görülmeye başlar. İlk belirtiler gözün odak yapmakta güçlük çekmesidir. Daha sonra renkli hayaller, parlak renkler görülmeye başlanır, zaman kavramı yok olur, birkaç dakika saatler gibi gelir. Bu sırada kişi konuşabilir ve gördüğü hayalleri anlatabilir. Bu etkiler 2-4 saat sürer. Psilosibinin, insanlar ve hayvanlar üzerindeki etkileri ayrıntılı olarak araştırılmış ve LSD’nin etkilerine çok benzediği saptanmıştır.
Tüm maddelerde olduğu gibi meydana çıkan etkiler, kullanılan dozun miktarına, kullanıcının kişilik yapısına ve ilacın alındığı ortama göre değişiklik gösterir. Genellikle 20-30 mantarlık bir doz güçlü bir “trip” meydana getirir. Büyülü mantarlar, düşük dozlarda cannabisinkinden (esrar) farklı olmayan bir relaksasyon hissi oluşturur. Daha yüksek dozlarda ise deneyimin, LSD’deki etkiye daha benzer bir durum yarattığı düşünülmektedir. Kullanıcılar, renklerin daha canlı ve yoğun hale geldiği, halüsinasyondan oluşan bir deneyim yaşarlar. Büyülü mantarın “trip”i yaklaşık 4 saat gibi, LSD’nin süresine göre daha kısa bir süredir.
Sihirli mantarlar özellikle 60’lı yıllardan sonra yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Gerçeklikten uzaklaşma, gerçekte var olan duyguları görmezden gelme etkisi yaratan mantarlar, bireyin duygularında ani gel- gitlere yol açar. Bir an dünyanın en gözü kara insanıyken, göz açıp kapayana kadar varolan her şeyden korkmaya başlayabilirler.
Sihirli mantarların bağımlılık potansiyeli vardır. Psikolojik bağımlılığı güçlü olduğundan tedavisi de güçtür. Aşırı dozdan kurtulmak için su içmek gerekir.

MESKALİN (KAKTÜS)
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
Bir kaktüs türü üzerine ilk sistemli araştırmayı, 1886 yılında Ludwig Lewin yayımlamıştır. Oysa aynı bitki; Meksika ve Güneybatı Amerikan yerlilerinin ve ilkel kabilelerin çok eskilerden beri tanıdıkları ve kullandıkları bir maddedir. Mistik törenlerde, düşünceyi değiştirmek, farklı boyutları algılamak, doğa ötesi güçlerle ilişki kurmak ve gerçeği keşfetmek amacıyla kullanılmıştır. Meskalinin, yapısı LSD ve psilosibin gibi maddelerden farklı olsa da; benzer etkiler ortaya çıkarttığından halüsinojen bir madde olarak kabul edilir. Etkisi LSD’ye benzer. Peyote kaktüsünün başlıca aktif maddesidir. Bu küçük tazemsi görünüşlü kaktüs, Meksika’da ve A.B.D.’nin güneybatısında yetişir.
Sokaktaki İsimleri
Küçük kaktüs başı, küçük kaktüs içkisi, kaktüs, doruklar, ay, yarım ay, kötü tohum, büyük şef.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Genellikle ağız yoluyla çiğnenerek, ancak bazen enjeksiyon ile de kullanılır. Çay, kahve, süt, portakal suyu ve diğer içeceklerle alınabilir. Kristal toz, kapsüller veya sıvı olarak küçük ampuller halinde bulunur.
Fiziksel ve Psikolojik Etkileri
5 mg/kg meskalin, ışık ve renklerle ilgili şiddetli halüsinasyonlara neden olup anormal psişik etkiler yaratır. Alındıktan 30 dk.sonra etkileri ortaya çıkar ve 12 saat içinde de sonlanır. Güvenli ve rahat bir ortamda alınmadığında olumsuz etkiler yaratabilir.
Alındıktan sonra görsel izlenimler yoğunlaşmaya başlar, renklerde keskinleşme, görsel halisünasyonlar, öfori, her şeye karşı ilgisizlik, normal şartlarda olağan gözüken şeylerin olağanüstü belirtilere sahip olması, derinlik, zaman ve yer algılarının ortadan kalkması, yönelim bozukluğu, vücut ısısı ve kan basıncında artma, uykusuzluk ve zayıflık görülür. Meskalin kullanımı, algılanmakta olan her şeyin çarpıtılmasına, renklerin ve seslerin değişmesine, renklerin ses, seslerin de renk olarak algılanmasına neden olurlar. Meskalin LSD’den farklı olarak daha ziyade renklerle ilgili duyumlarda etki yapar. Kullanım esansında bilinç dışına itilmiş bir çok imaj ve bilgi ortaya çıkabilir. Sinestezi ve paresteziler görülebilir. Yan etkileri arasında panik atak, depresyon, paranoid hezeyanlar, göz bebeğinde büyüme, konfüzyon, intihar girişimleri vardır. Uzun vadede, kullanıcının hezeyan ve halüsinasyonlarına, depersonalizasyon ve derealizasyon eşlik ettiğinden psikozla karışan tablolar görülebilir.
Yoksunluk Belirtileri
Belli bir yoksunluk belirtisinden bahsedilmemiştir; ancak bağımlılık yapıcı etkileri yüksektir. Toleransı arttırır.
Entoksikasyon ve sonuçları
Yüksek doz alındığında depersonalizasyon, derealizasyon, anksiyete ve panik durumları görülür.
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
1 Kasım 2009       Mesaj #4
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
METAAMFETAMİNLER
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
Merkezi sinir sistemini dramatik bir şekilde etkileyen güçlü uyarıcılardır. Bu madde gizli laboratuarlarda çok pahalı olmayan malzemelerle karıştırılarak elde edilmektedir. Metaamfetamin, 21. yüzyılın başında amfetaminden üretildi ve temel olarak genizdeki tıkanıklıklar ve broşlardaki sorunlar için kullanıldı. Metaamfetaminler kimyasal yapıları gereği amfetaminlere benzeseler de, merkezi sinir sistemi üzerinde çok daha güçlü etkilere sahiptirler. Ancak reçete yoluyla alınabilen ilaçlardır. Narkolepsi (kontrol edilemeyen derin uyku ataklarıyla karakterize olan bir hastalık), ADHD; ya da -kısa süreli kullanım için- obezite vb. rahatsızlıkların tedavisinde kullanıldığı için medikal alanda kabul edilmiştir.
Sokak isimleri
Genellikle hız, metan, tebeşir olarak da bilinir. İçilerek alınan formlarına buz “ice”, kristal, kaçık ve cam olarak da adlandırılmaktadır.
Görünüşü ve kullanış biçimleri
Beyaz, kokusuz, tadı acı, kristalize bir tozdur. Alkol ve suda kolaylıkla çözülebilir.
Metaanfetaminler bir çok formda kullanılmaktadır, içilebilir; buruna çekilebilir, ağızdan ya da enjeksiyon yöntemiyle damardan alınabilir. Hangi yolla alındığına bağlı olarak da, duygu durumunda değişik uyarılara neden olurlar.
Bazı kullanıcılar, satın aldıkları maddeyi yemek yemeden ve uyku uyumadan, her 2-3 saatte bir belli dozlarda alarak, ara vermeksizin tüketirler ki bu “run” diye bilinmektedir. Kronik kullanım, kişide işitsel ve görsel halüsinasyonlara; paranoyaya ve şiddet davranışının eşlik ettiği kontrol dışı öfke durumlarına neden olmaktadır.
Fizyolojik ve Psikolojik Etkileri
Amfetaminler gibi aktivitenin artmasına, iştahın azalmasına, genel bir hoşnutluk duygusuna neden olurlar. Metaamfetaminin etkisi 6 ila 8 saatte sonlanır. Baştaki “rush” deneyiminden sonra tipik olarak, bireyleri şiddet davranışları sergilemeye yönlendiren yüksek düzeyde heyecan, ajitasyon durumlarını ortaya çıkartır.
İçildikten ya da damardan enjekte edildikten hemen sonra kullanıcı “rush” ya da “flash” olarak adlandırılan ve birkaç dakika içinde sonlanan haz verici bir deneyim yaşar. Burundan çekenlerde ya da ağızdan alınanlarda neşeli olma durumu yaratırlar. Burundan çekmenin etkisi 3 ila 5 dk, ağızdan alınanınki ise 15 – 20 dk. içinde sonlanır.
Kısa süreli etkileri
Çok güçlü bir uyarıcı olduğu için çok küçük dozu bile uykusuzluğu ve fiziksel aktiviteyi arttırır; iştahı azaltır. Ağızdan ya da burundan çekerek alındığında; “rush” deneyiminin aksine uzun bir sürede sonlanan (yarım gün kadar devam edebilmekte) ve“uçuş”- (the high) olarak adlandırılan bir duyuma neden olur. Hem “rush” hem de “uçuş” duyumlarının; beyindeki dopamin nörotransmiterlerin çok yüksek seviyelerde salıverilmelerinin sonucunda meydana geldiği düşünülmektedir.
Metaanfetaminler zehirli etkilere sahiptir. Metanafetamin alımı ile yüksek miktarda dopamin üretilmesinin; beyindeki sinir merkezleri üzerinde zehir etkisine yol açtığı düşünülmektedir.
Kalp ve damar dolaşımı üzerindeki etkileri, hızlı ve düzensiz kalp artışı, kan basıncının artması şeklinde görülür, beyindeki küçük kan damarlarına geri dönüşü olmayan, felç üretecek oranda zarar verir.
Uzun süreli etkileri
Bağımlılık yaratır ve bu kroniktir; bırakılır, tekrar kullanılır; kompülsif bir şekilde maddeyi arama davranışına neden olur. Madde, beyinde fonksiyonel ve moleküler değişiklikler oluşturur. Ayrıca kişinin şiddet içeren davranışlar sergilemesine, anksiyete, konfüzyon ve uykusuzluk gibi rahatsızlıklar yaşamasına neden olur. Kullanıcılar, bir takım psikotik özellikler de sergileyebilirler: paranoya, işitsel halüsinasyonlar, duygu durumu dengesizlikleri ve saplantılar-kuruntular vb.
Ayrıca enjeksiyon yöntemiyle maddeyi alan kişilerde HIV ve hepatit B ve C virüslerinin görülme olasılığı yüksektir.
Araştırmacılar, çok düşük seviyelerde de olsa, uzun süre metaanfetamin kullanmış olanların, beyinlerindeki dopamin hücrelerinin zarar gördüğünü tespit etmişlerdir. Kullanım zamanla, dopamin seviyesinin azalmasına yol açar ve Parkinson hastalığındaki gibi bir takım ciddi hareket bozukluklarına neden olur.
Kısaca özetlersek :
Kısa süreli etkileri şunları içerir:
-Dikkatin artması ve yorgunluğun azalması
-Aktivitenin artması
-İştahın azalması
-Öfori ve “rush” durumu
-Solunumun artması
-Isının artması.
-Uzun süreli etkileri şunları içerir :
-Bağımlılık
-Paranoya
-Halüsinasyonlar
-Duygu durum dengesizlikleri
-Yineleyici/basmakalıp motor aktiviteler
-Entoksikasyon ve sonuçları
-Aşırı doz alımı sarsılma ve çırpınmalara yol açabildiği gibi beden ısısının tehlikeli boyutlara hatta bazen öldürücü seviyelere kadar yükselmesine neden olur. Eğer hemen müdahale edilmezse ölümle sonuçlanabilir.
Yoksunluk Belirtileri
Depresyon, anksiyete, yorgunluk, halsizlik, paranoya, agresyon ve madde için yoğun bir istek duyma belirtiler olarak sayılabilir.
Kokain ve Metaanfetaminin Farkları
Metaanfetaminler de amfetaminler ve kokain gibi stimülan olarak sınıflandırılır. Bu stimülanların benzer davranışsal ve psikolojik etkileri olsa da; temel mekanizmalarında ve sinir hücreleri seviyesinde nasıl çalıştıklarına bağlı olarak farklılaşırlar. Vücutta neredeyse tamamıyla metabolize edilip çabucak atılan kokainden farklı olarak, metaanfetaminler daha uzun süre faaliyet gösterirler ve maddenin büyük bir yüzdesi değişmeden bedende kalır. Bu, metanafetaminin beyinde daha uzun süre varolmasıyla yani uzun süreli stimulan etkisinin ortaya çıkmasıyla sonuçlanmaktadır.

Farkları özetlersek;
Metamfetamin
İnsan yapımı.
İçmek 8-24 saat arasında sonlanan bir etki yaratan.
%50’si 12saat içinde bedenden atılan.
Sınırlı medikal kullanımı olan bir maddedir.
Kokain
Bitkiden elde edilen
20-30 dk. arasında sonlanan bir etki yaratan
%50’si 30 dk. içinde bedenden atılan
Bazı cerrahi işlemlerde lokal anestetik olarak kullanılan bir maddedir.


MORFİN
Genel Özellikler: 1817 yılında Alman kimyacı Friedrich Sertürner tarafından keşfedilmiştir. İlk olarak afyon bağımlılığını tedavi etmek için kullanılmıştır. Bu yüzden morfini temin etmek çok kolaydı ve kısa süre sonra afyonun yerini morfin almaya başladı. Morfin aynı zamanda, Amerika’nın iç savaşında yaralı askerlerin tedavisinde kullanılmış, savaş sona erdikten sonra yaklaşık 4.000.000 asker evlerine morfin bağımlısı olarak geri dönmüştür. Tüm bunların sonucu olarak, 1914 yılında Amerika’da morfin kullanımı sadece doktor tavsiyesi ile sınırlandırılmış, bunun dışındaki kullanımlar yasa dışı ilan edilmiştir.
Afyonda bulunan 25 dolayında alkoloitten en önemli ve en yüksek oranda bulunanıdır morfin. Ham afyonun kimyasal işlemlerden geçirilmesi sonucu elde edilir. Ağrı kesici ve uyuşturucu olarak uygun dozlarda tıpta kullanılmaktadır. Çok çabuk bağımlılık geliştirdiği için zorunluluk dışında başvurulması sakıncalı olabilir.
Kullanım Şekli ve Görünüm: Beyaz toz kristal halindedir. Suda ve alkolde erir. Morfin damardan, sigara gibi içilerek, koklanarak ya da yutularak kullanılabilir. Amerika’da "M, morph, Miss Emma” gibi isimlerle anılır. Ülkemizde ise beyaz şey, maymun, rüya gören, amca, küp, eritici gibi sokak isimleri vardır.
Etkiler: Morfinin etkileri, afyonun etkilerine benzer fakat ondan daha güçlü ve hızlı ortaya çıkarlar. Alınan miktar az ise morfinin uyarıcı bir etkisi vardır. Miktarın artmasıyla birlikte morfinin uyku verici, uyuşturucu etkisi başlar. İlk kullanımda ağrı kesen, rahatlatan, sarhoşluk hali yaratan bir etkisi vardır. Kişi yorgunluk, açlık, uykusuzluk hissetmez, kendisini enerjik ve canlı hisseder. Sık kullanım sonucu tolerans gelişir. Aynı etkiyi yaratmak için kullanılan dozun arttırılması gerekir. Bu yüzden bağımlılık potansiyeli çoktur.


Yoksunluk: Morfinin etkilerinin geçmesiyle birlikte şiddetli halsizlik, uyuma isteği, kas spazmları, şiddetli burun akıntısı, yorgunluk, sinirlilik, endişe, korku gibi bir tablo ortaya çıkar. Kişi bu durumdan çıkmak için tekrar morfin alma arayışına girer.
NİKOTİN


Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
Tütün ürünlerinden sigara, puro vb. biri olan ve 4000’den fazla kimyasal madde içeren nikotin, beyinde faaliyeti olan temel bir tütün öğesidir. Koklanarak burundan çekilen ya da çiğnenen dumansız tütünler de nikotin kadar yüksek düzeyde toksit-zehir içerir. Doğal bir şekilde oluşan renksiz sıvı olan nikotin, yakıldığı zaman kahverengiye dönüşür, ve havayla karıştığında da tütün kokusu kazanır. 1800’lerin başlarında tanımlanan ve yoğun bir şekilde üzerinde çalışılan nikotinin, beyin ve vücut üzerinde, bir kısmı da tespit edilemeyen kompleks bir takım etkileri vardır.
Marketlerde satılan sigaraların 10 mg. veya daha fazlası nikotin içermektedir. Sigara içe çekerek içildiğinde, bir kullanıcı her bir sigarada ortalama 1 ila 2 mg kadar nikotin almış oluyor demektir.
Nikotin deri, ağzın içini kaplayan mucosal ve burun veya içe çekilmesiyle ciğerler tarafından absorbe edilir. Nasıl alındığına bağlı olarak nikotin kan dolaşımında ve beyinde hızlı bir şekilde en yüksek noktasına ulaşabilir. Örneğin sigara içmede, içe çekmenin 10 saniye içinde beyne varması, nikotinin bedende baştan sona kadar hızla dağılmasıyla sonuçlanır.
Her yıl 35 milyon insan bırakmaya teşebbüs ediyor ancak çoğu bırakma çabasından birkaç gün sonra yeniden kullanmaya başlıyor.
Günde yaklaşık yarım paket içen bir insan her gün beynine 300 nikotin vuruşu gönderiyor demektir.
Etkileri
Sigaranın etkileri, ne kadar içildiğine, ne kadar süredir kullanıldığına, ne kadar güçlü ve ne tür tütün kullandığına, ne kadar derin içine çektiğine, sağlığının nasıl olduğuna ve kişinin ailesinde belli hastalıkların olup olmadığına bağlı olarak değişmektedir.
İçer içmez ortaya çıkabilecek etkileri kalp atışının hızlanması, kan basıncının artması, midenin asit üretmesi, böbreklerin az idrar üretmesi, beynin ve sinir sisteminin hızlı çalışması sonra yavaşlaması, iştahsızlık, koku ve tat alma duyularının zayıflaması, akciğerlerdeki küçük saç benzeri liflerin ve havayollarının uygun çalışmaması, el ve ayak parmaklarına kan akışının zayıflamasıdır.
Ayrıca; midenin bozulması, gözlerin sulanması, baş dönmeleri da yaşanabilir.
Uzun süreli etkileri
Eğer bir kişi uzun bir süreden beri içiyorsa; sık sık nefessiz kalmak ve öksürmek, dişlerin ve parmakların lekelenmesi, daha kırışık ve kuru bir ciltle daha yaşlı gözükmesi, sigara içmeyen birine göre daha zor hamile kalmak.
Uzun süre içmekten dolayı ortaya çıkan hastalıklar ise şöyle sıralanabilir: Özellikle ciğerlerdeki ve kalpteki kan damarlarının daralması ve kalınlaşması, solunumla ilgili enfeksiyonlar; üşütme, kronik bronşit veya zatürree, astımın artması, mide ülseri, akciğere kan akışının azalmasından dolayı damar hastalıkları, kalp krizi ve kalp ile ilgili hastalıklar, akciğer, böbrek, pankreas, gırtlak, mesane,rahim, mide kanseri.
Hamilelik döneminde sigara içilmesi sonucunda alınan karbon monoksit ve yüksek düzeyde nikotin, fetusun oksijen almasını engeller. Nikotin plesantaya geçer ve nikotin konsantrasyonu annedeki seviyeden % 15 daha fazla seviyededir. Nikotin, fetusun kanında, amniyotik sıvıda ve anne sütünde yoğunlaşır. Bu faktörlerin bir araya gelmesi, hamilelikte sigara içen annelerin çocuklarında yaygın olarak görülen düşük doğum kilosu ve gelişim gecikmelerini açıklamaktadır.
“Pasif içici”, sigara kullanmayan biri sigara içen birinin sigara dumanını soluduğunda olur. İçmeseler bile pasif içiciler de akciğer kanseri olabilmektedirler. Pasif içici olmanın etkileri; sigara içilen ortamda ne kadar zaman geçirdiğine, odada ne kadar temiz hava olduğuna (havalandırma), ne kadar sigara içildiğine bağlıdır.
Entoksikasyon
Yüksek miktarlarda nikotin alınması (örneğin bazı böcek öldürücü spreylerde bulunabilir) aşırı miktarda toksit etkisine sahiptir ve kişide kusmaya, titremeye, kıvranmaya, sarsılmaya yol açabilir.
Yoksunluk belirtileri


Nikotin alımının durdurulması bir veya daha fazla sürede sonlanabilecek bir yoksunluk sendromuna yol açar. İrrite olma, zihinsel ve dikkatle ilgili süreçlerde rahatsızlıklar, uyku bozuklukları, iştah artması ve tekrar kullanmak için aşırı istek duyma olarak sıralanabilir. Aşırı derecede tütün için istek duyma, 6 ay veya daha fazla sürebilir
RİTALİN


Genel Özellikleri: Ritalin, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu sendromu olan çocukların tedavisinde kullanılan bir ilaçtır. Bazen narkolepsi tedavisinde de kullanılabilir. Merkezi sinir sistemini uyarır; etkisi metaamfetaminlere göre daha az, kafeine göre daha fazladır.
Kullanım ve Görünüm: Ritalin tabletler halinde ve sadece doktor reçetesi ile satılmaktadır.
Etkiler: Ritalin hiperaktif çocukları yatıştırıcı, dikkat eksikliği olanları da odaklayıcı bir etkiye sahiptir. Tavsiye edildiği dozda alındığında faydalı olabilmektedir. Yapılan araştırmalarda da tedavinin parçası olarak ve tavsiye edilen dozda kullanılan Ritalinin bağımlılık yapmadığı gösterilmiştir. Fakat uyarıcı etkileri nedeniyle, insanların bu ilacı istismar ettikleri bilinmektedir. Ritalinin etkisini arttırmak için eroinle ya da hem eroin hem de kokainle karıştırıp kullananlar olduğu saptanmıştır. Orta okul ve lise öğrencileri tabletleri kırıp burundan çekerek ya da tabletleri yutarak “kafa bulmaya” çalışmaktadırlar.


ROHYPNOL (Roche)
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
Rohypnol, Flunitrazepam’nin ticari ismi olup, bu marka adı altında satılan ve genellikle “roofies” olarak bilinen benzodiazepin grubu ilaçlara aittir. Benzodiazepinler, bağımlılık yapabilen ve bu nedenle yeşil reçeteyle satılan ilaçlar olup Rohypnol’un yanısıra Xanax, Rivatril, Ativan ve Nervium gibi ilaçlar da bu sınıfta yer almaktadır.
Benzodiazepimlerin çoğu sedatif-hipnotikler olarak sınıflandırılabilse bile genellikle kendi kimyasal sınıflarına göre gruplandırılırlar. Sedatifler (yatıştırıcılar), heyecan giderici ve sakinlik verici özellik taşırlar. Vücutta bir gevşeme oluşturur, dinlenmeyi sağlar, uykuya sebep olabilirler. Hipnotikler (uyuşturucular) ise uykusuzluğu giderip uykuyu sağlamak amacıyla kullanılır.
Rohypnol Türkiye’de satışı yasak olan bir ilaçtır ve Amerika’da da medikal amaçlar için kullanımı hiçbir zaman onaylanmamıştır. Ama 50’nin üzerindeki ülkede legal olarak kullanılmaktadır. Özellikle Meksika, Kolombiya, ve Avrupa’da uykusuzluğun tedavisi ve pre-anestetik olarak geniş çaplarda kullanılmaktadır. Örneğin İngiltere’de uyku bozuklukları, anksiyete ve gerginlik için en yaygın olarak kullanılan ilaçtır.
Sokak İsimleri
“Roş”, kırmızı bomba, kaburga kemiği (rib), rope Msn Island, Roş2, Meksika Valium vb.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Tablet halinde, renksiz, kokusuz ve tatsız olurlar. Rohypnol, hap şeklinde 1-2 miligram dozda olur.
Genellikle ağız yoluyla alınan Roş, ezilip eroin ile karıştırılarak damardan alınabilir. Sıvı içinde çözümlenebilir. Tabletlerin ezilip tozunun burundan çekilmesi yoluyla da kullanılabilinir. Tipik olarak bira ve diğer maddelerle (eroin, marihuana, kokain) beraber kullanılır. Sarhoşluk hissini kuvvetlendirmek için birayla alınması gençler tarafından sıkça uygulanan bir yöntem olmaya başlamıştır. Sakinleştirdikleri için ya da yukarıda da bahsedildiği gibi ecstasy, kokain, eroin kullanıcıları tarafından, kullandıkları maddenin etkisini değiştirmek veya onları bulamadığı zaman yerlerine kullanmak suretiyle alınırlar. Özellikle eroin bağımlıları daha az eroinle aynı etkiyi sağlayabilmek için rohypnol (Roş) kullanırlar.
Fiziksel ve Psikolojik Etkileri
Merkezi sinir sistemi depresanı (yavaşlatıcısı) olan Rohypnol, alındıktan 15-20 dk. sonra etkisini gösterir ve yaklaşık 6 saat kadar etkisi sürer. Arta kalan bazı etkileri 12 saat içinde sonlanır. Vücut çabuk tolerans geliştirir ve rohypnol sadece 2 hafta geçtikten sonra uyku için, 4 ay sonra ise anksiyeteyi yatıştırmak için yararsız hale gelir. Bağımlılık halinin 10 hafta ve daha uzun süre devamlı ve yüksek dozlarda kullanım sonucu oluştuğu ve bağımlılık derecesinin kullanım süresi ile arttığı tespit edilmiştir.
Alkol ile karıştırıldığında ör., 5 tabletle beraber kişi kendinden geçebilir, bilincini kaybeder; bazen kişiyi irrasyonel ve agresif bir duygu durumuna da sokabilir. Bu nedenle karıştırılması, yaralanma veya ölümle sonuçlanabilmektedir.
Alındıktan sonra sedasyonu (rahatlamayı), kasların gevşemesini, anksiyetenin ve kasılmaların azalmasını sağlar. Ancak uyuşukluk, baş dönmesi, sersemlik, hareketlerde kontrol kaybı, koordinasyon yokluğu, geveleyerek konuşma, konfüzyon ve mide bozuklukları gibi ters yan etkiler de görülebilir.
En önemli etkilerinden biri kısmi hafıza kaybına yol açmasıdır. Bireyler maddenin etkisi altında iken yaşadıkları belli olayları hatırlayamamaktadır. Bu tehlikeli bir etkidir, çünkü bu durumdan yararlanılmakta ve cinsel taciz, tecavüz olayları meydana gelebilmektedir. Tacize uğrayan kişi saldırıyı, saldırıyı gerçekleştireni, meydan geldiği yeri, tam olarak hatırlayamaz. Bu nedenle rohypnol “date rape” olarak da adlandırılmaktadır.
Yoksunluk Belirtileri
Yoksunluk belirtileri alkolün yoksunluğuyla hemen hemen aynıdır. Deliryuma az rastlanır. Son kullanımdan 3-5 gün sonra yoksunluk belirtileri en yüksek noktasına ulaşır ve aşırı anksiyete, kas ve baş ağrıları, halüsinasyonlar ve nöbetler içerir. Görme ve mide-barsak sisteminde bozulma, gerginlik, sinirlilik, titreme, bulantı, idrarın tutulması, uykusuzluk, taşikardi, kan basıncında yükselme vardır; epileptik nöbet olabilir. Sözü ağzında gevelercesine konuşma, sendeleyerek yürüme, ve koordinasyon bozukluğu görülür. Ani nöbetler 1 yada daha sonraki haftalar içinde meydana gelebilir. Aniden kullanımı durduranlar ağır anksiyete ve panik ve/veya nöbet bile yaşayabilirler.
Entoksikasyon ve sonuçları
Yüksek dozda alındığında fazla uyuma, nistagmus, dizartri, ataksi, solunum yavaşlaması, koma ve ölüm meydana gelebilir. Kognitif ve psikomotor fonksiyonları etkiler (reaksiyon zamanı ve araba sürme becerileri vb).
Eğer bu ilaçların kullanımı sırasında kullanıcı alkol de alırsa bu kişilerde dikkat, hafıza ve psikomotor koordinasyon bozuklukları ortaya çıkar ve günlük hayatlarındaki bazı faaliyetleri zarara uğrar, depresyon görülebilir.
Tüm sedatif-hipnotiklerin kesilmesinde diazepam kullanılır.

STEROİDLER
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
Anabolik-androjenik steroidler erkek cinsel hormonlarıyla ilgili, sentetik maddelerdir. “Anabolic” kas yapıcı anlamındadır; “androgenic” ise arttırılmış kas özelliklerine işaret eder. “Streoid” maddelerin bir sınıfıdır. Kas geliştirici streoidler, normal gelişimin, büyümenin ve seksüel işlevlerin gerçekleşmesi için gerekli olan testosteronu yeterli düzeyde üretmeyen testislerin tedavisinde kullanılmak üzere 1930’ların sonlarında geliştirildi. Bu nedenle, vücut anormal bir şekilde düşük miktarlarda testosteron ürettiğinde yol açtığı örneğin gecikmiş ergenlik ya da bazı yetersizlik durumlarını tedavi etmekte kullanılan ve sadece reçete yoluyla yasal olarak ulaşılabilen maddelerdir. Ayrıca, AIDS’li hastalardaki kilo kaybını ve kas kitlelerinin zayıflaması ile sonuçlanan diğer rahatsızlıkları tedavi etmekte de kullanılmaktadır. Bilim adamlarının, laboratuardaki deneylerde hayvanlar üzerinde kullandıkları kas geliştirici streoidlerin, iskelet ve kas gelişimini kolaylaştırdığını keşfetmeleri, bu maddenin öncelikle beden geliştiriciler ve sonradan da diğer spor dallarındaki atletler tarafından kullanılmasına yol açmıştır. 100’den fazla değişik kas geliştirici streoid geliştirilmiştir. Amerika’da yasal olarak kullanımları reçete yoluyla sağlanmaktadır. Ancak birçok streoid illegal olarak eczanelerde ya da laboratuarlarda sentez edilip üretimi saptırılmış olarak, kaçak bir şekilde, diğer ülkelerden getirtilerek kullanılmaktadır. Ancak kas geliştirici streoidlerin kötüye kullanımı bazı geri dönüşümü olmayan ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.
Vücut geliştirenler, uzun mesafe koşucuları, bisikletçiler ve diğer atletler tarafından fiziksel performanslarını arttırdığı, dolayısıyla rekabette avantaj sağladığı ve fiziksel görünüşlerini geliştirdiği için yasa dışı olarak kullanılmaktadır.
Görünüşü ve Kullanış Biçimleri
Bazı kas geliştirici streoidler ağız ya da enjeksiyon yollarıyla alınabildiği gibi; jel veya krem halinde olanlarsa deriye sürülmek suretiyle kullanılmaktadır. Medikal amaçlar için kullanım şekli düzenli değil, aylık ya da haftalık devrelerle alınırlar. Bu devreler; belli bir zaman periyodunda çoklu dozlarda streoidlerin alımını, belli periyotlarda durdurulmasını ve yeniden alımın başlatılmasını içerir. Kullanıcılar tarafından alınan dozlar medikal koşullarda kullanılan dozlardan 10 ila 100 kat daha fazladır. Streoid kullanıcıları genellikle iki veya daha fazla değişik maddeyi ağız ya da enjeksiyon yoluyla alarak maddeleri karıştırırlar ve bu durum ingilizcede “stack” diye adlandırılmaktadır. Bu yöntemle kullanıcılar, değişik streoidlerin birbirleriyle etkileştirerek, kaslar üzerinde her birinin tek başına yaptığından daha fazla etkiyi üreteceklerini düşünürler; ancak bu bilimsel olarak test edilmemiş bir teoridir.
Sıklıkla streoid kullanıcıları 6 ila 12 haftalık devrede kullandıkları dozu arttırırlar. Bu deneyim “piramit” olarak da ifade edilmektedir. Kullanım devresinin başında kişi düşük dozlarda maddeleri karıştırarak başlar; sonra giderek arttırır. Devrenin ikinci yarısında dozlar yavaşça sıfıra indirilir. Bazen bu, ikinci bir devreyle devam eder öyle ki kişi madde alarak, eğitime (vücut geliştirmeye) devam eder. Kullanıcılar piramit yöntemi ile; bedenin yüksek dozlara uyum sağlaması ve maddenin alınmadığı devrede de bedenin hormonal sisteminin gördüğü zararın telafi etmesi için imkan yarattığını düşünürler. Bütün bu yöntemlerin yararlı olduğunu kanıtlayan bilimsel bir çalışma bulunmamaktadır.
Streoidlerin kötüye kullanımının temel nedeni insanların spordaki performanslarını arttırmaktır. Ayrıca insanlar kaslarını geliştirmeyi arttırmak ve/veya bedendeki yağlarını azaltmak için de streoid almaktadırlar. Bu grup insanların bir kısmı davranışsal bir sendrom olan bozulmuş/çarpıtılmış beden imajlarına sahiptir ki bu “muscle dysmorphia” olarak adlandırılmaktadır. Bu tür erkekler aslında kaslı ve iri olmalarına rağmen kendilerinin küçük ve zayıf olduğunu düşünürler. Benzer şekilde kadınlar gerçekte kaslı ve zayıf olmalarına rağmen kendilerini gevşek ve yağlı görürler.
Bir kısım streoid kullananlar ise fiziksel ya da cinsel tacize uğramış kişilerdir ve kas güçlerini arttırarak kendilerini korumaya çalışmaktadırlar. Özellikle kadınlar kendilerini koruma isteğinin yanı sıra, daha büyük ve güçlü gözükerek çekiciliklerini yitireceklerine, bu sayede de saldırganların kendilerine yanaşmayacaklarına inanmaktadırlar.
Etkileri
En büyük yan etkileri akciğer kanseri ve tümörü, sarılık, yüksek kas basıncı, kötü kolestrolün artması (LDL), iyi kolestrolün düşmesi (HDL)’dir. Diğer yan etkileri ise böbrek tümörü, yoğun akneler, titremeler, testislerin büzülüp küçülmesi ve göğsün genişlemesidir.
Bunların yanı sıra cinsiyete özgü yan etkileri de vardır :
Erkeklerde; sprem sayısının düşmesi, kısırlık, kellik, yüksek prostat kanseri riski.
Kadınlarda ise; yüzde kılların çıkması, kelleşme, mensturasyon dönemlerinin durması ya da değişmesi, klitorisin genişlemesi, sesin kalınlaşmasıdır.
Ayrıca kas geliştirici streoidleri enjeksiyon yoluyla alanlar HIV / AIDS ya da ciğerlere ciddi derecede zarar veren hepatit virüslerinin geçişini kolaylaştırmaktadır.
Araştırmalar, agresyon ve diğer psikiyatrik yan etkilerin kas geliştirici streoidlerin kullanımından kaynaklanabileceğini göstermişlerdir. Bir çok kullanıcı kas geliştirici streoid aldıklarında kendilerini iyi hissettiklerini ifade etseler de araştırmacılar, şiddete yol açan manik benzeri semptomları da içeren “uç” duygu durumu değişiklikleri rapor etmişlerdir. Maddenin alımı durdurulduğunda depresyon sıklıkla görülmektedir ve kas geliştirici streoidlere bağımlılığa katkıda bulunmaktadır. Araştırmalar ayrıca, paranoid kıskançlıktan, aşırı asabiyetten, kuruntulardan ve yenilmezlik duygularından çıkan bozulmuş muhakeme yeteneğinin oluştuğuna işaret etmektedirler.
Kas geliştirici streoidlerin davranışlar üzerindeki etkilerinden biri kavga, dövüş, silahlı soyguna katılma, bir şeyleri elde etmek için zor kullanma gibi agresif hareketlerdir. Özellikle yüksek dozlarda irrite olma ve agresyon artmaktadır. Ayrıca davranışsal etkileri içersinde artan enerji, öfori, cinsel uyarılma, duygu durumu değişiklikleri, dikkat dağınıklığı, unutkanlık ve kafa karışıklığı gibi belirtilerin yer aldığını gösteren çalışmalar bulunmaktadır.
Yoksunluk belirtileri
Duygu durumu değişiklikleri, yorgunluk, gerginlik, iştah kaybı, uykusuzluk, azalmış seks isteği ve daha fazla streoid alma isteğidir.
En tehlikeli yoksunluk belirtisi depresyondur çünkü bu bazen intihar girişimlerine neden olabilmektedir. Kas geliştirici streoid alımına bağlı depresyon belirtilerinden bazılarının, maddenin alımının durdurulmasından 1 ya da daha uzun süreye kadar devam ettiği bildirilmektedir.

UÇUCU MADDELER
Kimyasal Özellikleri ve Elde Ediliş Biçimleri
Koklanan maddeler uçucu maddelerdir; kimyasal buharlar üretirler ve içe çekildiğinde zihni uyaran etki yaparlar. Uzmanlar 1000’ e yakın ev ürününün koklanan madde olarak kullanılabileceğini doğrulamışlardır. Genellikle çocukların esrar, sigara veya alkol kullanmadan önce ilk denedikleri madde uçucu madde olmaktadır. Başlama yaşları da genellikle geç çocukluğun bittiği ve ergenliğin başladığı dönemlere denk gelmektedir. Uçucu madde diye nitelendirdiğimiz maddelerin en tehlikeli yanı ilk, üçüncü ya da 100. kullanışta ölüme neden olabilmeleridir. “Sudden Sniffing Death” - ani ölüm- dediğimiz olay, uçucu maddelerin kalp ritmini bozup, kalbin durmasına yol açmasıyla olur.
Uçucu, yani gaza dönüşebilen maddeler (volatile solvents) sıvıdırlar. Pahalı olmayan, kolayca elde edilebilen, ev işleri ve endüstriyel amaçlar için yaygın olarak kullanılan maddelerdir. Bunlar, boya incelticisi tineri, kuru temizle maddelerini, benzin, uhu, oje, bali gibi yapıştırıcı maddeleri kapsar.
Aerosol dediğimiz maddeler spreydir, bu maddelerin içine sinek öldürücüler, deodorantlar, saç spreyleri, boya spreyleri vb. maddeler girmektedir.
Gazlar, medikal anestetikleri kapsadığı gibi ev işerinde ve endüstriyel ürünleri de kapsar.
Nitritler uçucu maddeler içinde özel bir sınıf olarak düşünülür. Diğerlerinden farklı olarak merkezi sinir sistemi üzerinde direkt rol oynarlar. Nitritler temel olarak kan damarlarını genişletir ve kasları gevşetirler. Diğer maddeler duygu durumunu değiştirmek için kullanılırken, nitritler temel olarak cinselliği arttırmak için kullanılır.
Eğer bir kişi uçucu madde alıyorsa; giysilerinde, kimyasal bir koku vardır ve alışıldık olmayan bir şekilde nefesleri kokar; sözcükleri kötü bir şekilde telaffuz eder veya dağınık bir konuşma tarzları oluşur; içkili, sersemlemiş gibi bir halde olurlar; parmaklarında ya da yüzünde normalde olmayacak boya ve diğer ürünlerin işaretleri vardır; gözleri kırmızı ve suludur, burun ve ağız çevresinde lekeler ve yaralar bulunur; mide bulantısı ve/veya iştah kaybı görülür; kronik kullanıcılarda anksiyete, irrite olma, gerginlik, heyecan gözükür.
Kullanış Biçimleri
Burundan dumanı çekerek, aerosol-spreyleri direkt ağza veya burna sıkarak, plastik veya kağıt torbaların içinde maddeyi döküp burna ya da ağza çekerek, avucunun içine yerleştirdiği bez parçasının üstüne döktüğü maddeyi koklayarak, nitrit oksit ile doldurulmuş balonları içine çekerek kullanılmaktadırlar.
Etkileri
Alınan madde ciğerler tarafından kan dolaşımına ve çabucak beyne ve diğer organlara dağıtılır. Alındıktan birkaç dakika sonra kullanıcı, alkolün etkilerine benzer bir zehirlenme yaşar. Kelimeler birbirine karışır, koordineli hareketlerinde yeteneksizlik, öfori, baş dönmesi görülür. Bunların yanı sıra kişi, başını yokmuş gibi hissedebilir, halüsinasyonlar, hezeyanlar –uçabileceklerini düşünmeleri gibi- yaşarlar. “Kafa yapıcı” etkisi çok kısa sürede sona erdiğinden, kullanıcılar etkinin daha uzun sürmesi için birkaç saat boyunca tekrar tekrar madde çekerler ve bu çok tehlikelidir. Bilinç kaybı hatta ölüm meydana gelebilir.
Kişide ayrıca ilgisizlik, bozulmuş muhakeme yeteneği, okul-iş ve sosyal ortamlardaki işlevselliğinin bozulması gibi belirtiler ortaya çıkar.
Uzun süreli etkileri arasında; ilk kullanışta dahi meydana gelme olasılığı olan ani ölüm, kısa süreli hafıza kaybı, duyma kaybı, kol ve bacaklarda spazmları, kalıcı beyin hasarları, kemik iliğine zarar, ciğer ve böbreklere zarar, ölümcül alkol sendromuna benzeyen muhtemel ölümcül etkiler ve zehirlenme olarak sıralanabilir.
Zehirlenme (entoksikasyon)
Yüksek doz alındığında kişide konfüzyona ve deliryuma yol açabilir. Mide bulantısı ve kusma görülebilecek diğer yan etkilerdir.
Yoksunluk belirtileri
Kullanmayı bırakan kişilerde kilo kaybı, kas güçsüzlüğü, koordinasyon yokluğu, irrite olma durumu, odaklanamama, oryantasyonun bozulması ve depresyon görülür
kaynak



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ocak 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Maddeler birbirine karışır mı ?
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Ocak 2010       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı

maddeler birbirine karisir mi

cevap karışır mı bilemiyorum bilen cevap yasın mesajı göndersin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Şubat 2010       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
maddeler birbirine karışırmı
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Şubat 2010       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
[bana sadece maddeler nasıl birbirine karışır
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2011       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
burada cevap nerede ?
METAMFETAMİN - avatarı
METAMFETAMİN
Ziyaretçi
24 Ocak 2012       Mesaj #10
METAMFETAMİN - avatarı
Ziyaretçi
Yüz hatlarım değişiyor kendime uyurken zarar veriyorum her halde 1 ay sonra ameliat olucam fıtık ameliatı 17 yaşındayım ailem öğrenirmi ? doktorlar anlarmı yani

Benzer Konular

17 Aralık 2012 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
11 Ocak 2017 / Last_AzRaeL Tıp Bilimleri
25 Şubat 2016 / Dogisayalpi Cevaplanmış