Arama

Sanat insana neler kazandırır?

Güncelleme: 10 Kasım 2009 Gösterim: 12.926 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Kasım 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sanat insana neler kazandırır???çok acil bugün içinde cevaplanmalı
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
10 Kasım 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

sanat insana neler kazandırır???çok acil bugün içinde cevaplanmalı

İnsan ve Sanat
Mahmut Celal Özmen
Sponsorlu Bağlantılar

En muhteşem sanat eserini bir hayvanın önüne bırakalım, hayvanın önündeki bir şaheser olsa bile, en küçük bir etki uyandırması mümkün olabilir mi? Şahane bir tablonun yer aldığı bir tuval ile mürekkebe düşmüş bir karıncanın üzerinde dolaşarak anlamsız zikzaklar çizdiği bir kâğıt; güve için aynı değeri taşırlar; ikisi için de aynıdır... İştahla yer ve bitirir...
Demek ki, sanatın evveliyatında insan varlığı esas olduğu kadar; sonuçlanmış bir ürün olarak sanatla muhatap oluş sürecinde de yine düşünme, kavrama ve güzel duyuya sahip bir başlatıcı ve sonlandırıcı olarak insan durmaktadır.
Ancak sanat eserinin oluşturucusu ve muhatabı kimliğini taşıyan insanın sanat eserine karşı tutumu nasıl olmalıdır? Sanat için hem bir başlatıcı hem de oluşma süreci sonucunda mütekâmil bir izleyici olarak insan için başlı başına bir sorundur bu...
Genelde insanlar bir sanat eserine, ya bir meşguliyet vesilesi, ya izleyicinin dikkatini çekerek şaşırtan bir olgu, ya zaman anlamında bir süre uğraşılacak-uğraştıracak bir üst eylem ya da insani duyguların olgunlaşması için yol açacak bir girişim ve bu anlamda da sanatçının ve izleyicinin toplum ve çevre hakkındaki görüşlerini yansıtan koskoca bir olgular bütünü olarak bakmaktadırlar.
İster Doğu’da isterse Batı’da olsun sanat eseri izleyiciler için olsa olsa salt bir görüntü ya da görüngü olarak sadece içsel bir duygulanım ve dalgalanma anlamı taşıdıklarından öncelikle birer görüntüsel oluşum olarak önemlidirler... İçinde çeşitli çöpvari kırıntılar bulunan suyla dolu bir havuzu düşünün; bu havuz bir şeyle karıştırıldığın da elbette ki, kısa bir sure sonra içindeki bu çöp yığınını ve diğer kırıntıları harekete geçirecek ve yüzeye çıkaracaktır. Oysa kısa bir süre sonra bu karışım durulduğunda tekrar yatışacak ve sanki de içindeki o çöpvari yığın hiç yokmuşçasına o durgun ve sade görünümüne yeniden kavuşacaktır.
İşte herhangi bir sanat eseri karşısındaki böylesi bir iç tepki insanda da gerçekleşerek ilkel bir reaksiyonu ortaya çıkarabilmektedir. Öyle ki; bir sanat eseri karşısındaki beğeni sahibi insan-izleyicilerin yanı sıra o sanat eserini ortaya çıkaran sanatçılarda da bu ilkel reaksiyonu hem bir ilk ve doğal tepki hem de bir anlamda; bile isteye seçilmiş ve üzerinde yoğunlaşılarak oraya vurgu yapılmış-hedef edinilmiş bir başka boyutta gözleyebilmemiz mümkün olmaktadır.
Bir yandan üretilen bir değerler bütünü olarak sanatsal ürünü ve üreticisini diğer yandan da yine bu üretilmiş değerler bütününden bir etik ve estetik devşirecek olan izleyiciler toplamını gayesi izleyici-muhatabı hayret ve şaşkınlığa itmekten öteye geçmeyen, izleyicinin ilgisini toplamak ve beğenilerine yön biçmekten ve hatta bu beğenileri belirleyerek onlardan pragmatik kazanımlar devşirmekten başka bir anlam içermeyen bu türden sanatsal girişim ve çabalar da bu anlamda sadece beğeninin ilkel biçimlerine yönelik olmaktan ve bu şekilde bir anlam kazanmaktan başka bir şeyi ortaya koyamazlar...
Oysa ki, sanatı evrensel ilahiyatın insanda aksülamel bulması gereken seküler bir varyantı olarak tanımlayıp bu varyantın derinliklerinden sonsuzluğa-ebediyete yönelik daha müteal-transandantal bir manevi hayat uğruna yararlanmak ve sanat eserlerini vücuda getiren üstün yetenek sahiplerine olan hayranlıktan hareketle mütealiyet düzeyinin dünya üzerindeki bütünlüğünü de içerecek tek –Bir- yaratıcıya yönelmek ve o –Bir- olanı tanımaya çalışmak sanata daha bir yücelik kazandırır ve onu ‘İd’ den ‘Ego’ya dek salınıp duran ve temel olsa da geçici olmaktan kurtulamayan ilkel insan duygularını doyurmak için kullanılan önemsiz bir araç olmanın da ötesine taşır.
Bu şekildeki bir Sanat algısının insana dair üstün ve aşkın yetenekleri ortaya çıkararak daha derin bir alan açması bir yana, bir diğer insan özelliği olan fıtratın alanındaki güzelliği ve yüce gerçekleri gözlemlemeye yönelik aşk ve iştiyakı ifade etmesi yönünden de tamamen insani bir işlevle yüklendiği görülecektir.
Bütün bu açıklamalar nezdinde insanlık tarihinin pek çok devresinde sanata bakış açılarının ortaya çıkardığı çeşitli meşrep ve üslup farklılıklarının izleğinde sanatın değişen birçok türünün benimsendiği, mesela sanatın sanat için ya da toplum için olması gerektiği biçiminde farklılaşan fikirlerin revaç bulduğu akım ve dönemlerin ortaya çıktığı görülmüştür. Ama bütün bu gelişmelere şu gerçek ışığında bakılınca; sanatın en yüce insani yeteneklerin ifadesi olması ile bile böylesi bir yaklaşımla şu yada bu şekilde insanlığa dair bu geniş alan içerisinde ve insanın komplike yapısının da bir mecburiyeti olarak bazen de insanlık dışı çirkin heves ve arzuları açığa vuran bir araç olarak kullanıldığı da görülmüştür. Bu nokta da denilebilir ki; İnsanın yücelmeye olan özleminin ve yüce insani yeteneklerin ifadesi olan sanatın böylesine hayvani hevesler uğruna kullanılması her şeyden önce sanata karşı yapılan bir haksızlık olacaktır.
Bu bağlamda Sanatın Batı’daki bu günkü halini bir sanatsal dönüşüm şeklinde değerlendirerek, çağa özgü bir gerçeklik tasarımıyla ele alarak yaklaşacak olsak bile, insana dair bu gerçeklik tasarımının erkekle kadının cinsel ilişkilerinin bir bardak su içmek haddinde bayağılaşmasıyla başlamıştır. Milyarlarca para, milyonlarca kişinin en değerli sermayeleri olan zamanları ve fikri çabalar sanat adına insandaki cinsel duygu ve istekleri alevlendirmek yolunda harcanmaktadır; sanat adına nice film, fotoğraf, roman vb. çalışmalar bu sahada hizmete alınmış durumdadır. Biri çıkıp da bunlara: “Cinsel istek ve güç zaten insanda yaratılış itibariyle olması gerektiği kadar güçlü bir halde bulunmaktadır.” Ve bu ilahi oranlamanın sanat ta dâhil başka hiçbir dış ivmeyle güçlendirilmesine gerek yoktur; bunu takviye etmeye çalışmak biraz da Nietzsche’vari bir ayrımla Herodiyan ve Diyonisan taraflara yönelen ayrımda Diyonisan bir eğilim takınarak hem sanatı hem de insanı normal çığırından çıkarıp insanın cinsel çılgınlığa sürüklenmesine neden olacaktır…
Bu da herhangi bir ağrı için karılmış bir ilacın ancak hem o karışımı hem de tedavi etmek üzere hazırlandığı rahatsızlığın odağındaki insanı bilenlerin denetiminde çeşitli tahlil ve kontrollerden geçtikten sonra üretilip satılmasına müsaade edilmesine benzer biçimde bir sanatsal algı alanı açar ki, işte sanatın da insanında tartışılması ancak bu alandan devşirilen ölçütlerle mümkün olacaktır…
Aksi halde kutsala dair ve kutsalın aleyhine bir kısıtlamaya girişilerek bir yeni kutsal dizayn etmek ve elde edilen bu seküler/kutsal dizaynın ölçütleriyle insan özgürleşmesinin bir gereği olarak ‘ham’ bir özgürlük elde etmeye çalışmak ve bu eylemin haklılığını savunan bütün girişimlerin insanı ilgilendiren konular olarak kabul edilmesine rağmen kutsalın hakkını savunma yolunda daha ne kadar arsızlaşacak ve arsızlaştıracaksınız demek isteyenlere de kendi üretimleri olan bir insan-sanat ve ruh ketleşmesiyle karşı durmak ne kadar sanatkar olması bir yana ne kadar insani olacaktır.
Sanatsal bağlamda İnanç ve ifade özgürlüğünün önemini kabul etmekle beraber, sadece insanın ölçüleriyle konumlandırılan ve gündeliğin getirileriyle bulandırılan her şeyi sanat olarak kabul etmenin bir başka açıdan da hem uğruna sanat üretildiği iddiasında bulunulan ‘insan’ın derin anlamına hem de insan ve kutsal bağlamındaki rasyonel ve manevi hayat hakkının dehanın yanardağından fışkırtılan lavlarla yakılıp küle çevrilmesine izin vermek demek olacağını unutmamak gerekmektedir.
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
10 Kasım 2009       Mesaj #3
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
sanat ve yaratıcılık


Çağdaş eğitim anlayışı, bilgi aktarımı ile bir-

likte beceri kazandırmayı, ilgi ve yetenekleri ge-

liştirmeyi, bireyde var olan yaratıcılık yeteneğini

açığa çıkararak, topluma yapıcı, yaratıcı ve üretici

kişiler kazandırmayı, gerek bilim ve teknikte, ge-

rekse düşünsel, sanatsal ve kültürel alanda yeni

ürünler ortaya çıkaran toplumlara ulaşmayı amaç

edinmektedir. Bu baktmdan sanat eğitimi çağdaş

eğitim kavramı ve uygulamaları içinde önemli bir

yer tutmaktadır. Sanatın amacı meydana gelen

ürünlerin dış görünüşünü tanımlamak değil, onla-

rın içeriğindeki anlamı ortaya çıkarmaktır. Sanatın

olduğu yerde girişimcilik ve bağımsızlık duygula-

rı bulunmaktadır. Sanatın hedefi basmakalıp olanı

devam ettirmekten çok onları bozmaktır

Güzel sanatlara ilişkin etkinlikler bütünü olan

sanat eğitimi, duygu ve zevk eğitimine, güzel bi-

çimlere duyarlık kazanmaya ve her türlü anlatım

biçiminde estetik yaşantılar yaratmaya yöneliktir.

Sanat eğitimi yalnızca sanatı meslek edinmek için

özel yeteneği olanlara yönelik olmayıp, okul önce-

sinden başlayarak yaşam boyunca çeşitli aşama ve

basamaklarda sürdürülecek bir eğitsel süreç olarak

görülmelidir. Yeni, özgün ve çağdaş düşünceler

üretmeyi öngören sanat eğitiminin en öneml i

amaçlarından birisi bireylerin yaratıcılık yetenek-

lerini geliştirmektir

Toplumsal alanlarda ve tüm meslekIerde

olumlu gelişmeler için ön şart olan yaratıcılık İn-

sanın yaşamının her döneminde bulunabilen bir

yetenektir. Doğuştan gelen yaratıcılık her bireyde

bulunmakta ancak yaratıcılığın sürekliliği, gelişi-

mi, derecesi ve ortaya çıktşı bireyden bireye fark-

lılık gösterebilmektedir. Bireyin içinden gelen

kendiliğinden beliren orijinal tepkilere bağlı olan

yaratcılık esneklik, duyarlılık, orijinallik ve akıcı-

lık gibi özellikleri içermektedir. Esneklik, çok

yönlü düşünme, duyarlılık, çevreye insanlara, kar-

şılaşılan yeni durumlara karşı uyanık ve ilgili ol-

ma, akıcılık, rahat, çabuk ve bağımsızca düşüne-

bilme ve hareket edebilme, orijinallik, farklı ve

değişik sonuçlara varabilme olarak tanımlanmak-

tadır [6-9].

Çocuklar çeşitli etkinliklerde ve özellikle de

sanatla ilgili çalışmalarda yaratıcılıklarını sergile-

yebilirler. Yaratıcı olabilmek için her şeyden önce

bireyin kendine güven duyması, bağımsızca düşü-

nebilmesi, kimi zaman alışılmış kalıpların ve ku-

ralların dışına çıkabilmesi ve yeteneklerini sonuna

kadar kullanabileceği ortam ve özgürlüğe sahip

olması gerekmektedir. Kendine güven, kendini

bulma ve yaratabilme, elinde bulunanlardan

amaçladığı yönde başka bir şey üretebilme, olay-

lar karşısında pratik çözüm yolları bulabilme yete-

neği sanat eğitimi ile kazandırılabilir. Sanat eğiti-

minde bilimsel veri ve olgulardan yararlanıldığı

gibi sanat dışı eğitimde de sanatsal veri ve olgu-

lardan geniş olarak yararlanılabilir. Çağdaş insa-

nın uğraşı ne olursa olsun birey, kültürel düzeyde

sanat aracılığı ile toplum içinde duygusal açıdan

rahatlama fırsatı bulabilir .


Sanat nedir?

Sanat, insanlık tarihinin her döneminde var olan bir olgudur. İnsanlığın geçirdiği evrimler yaşama biçimlerini, yaşama bakışlarını, sanat biçimlerini ve sanata bakışlarını değiştirmiş, her dönemde ve her toplumda, sanat farklı görünümlerde ortaya çıkmıştır.


Bugün sanatın "duygusal ve düşünsel etkileme gücü"ne sahip oluşu daha belirleyicidir. Bu anlayışa en uygun tanımı yapan Thomas Munro'ya göre; "sanat doyurucu estetik yaşantılar oluşturmak amacıyla dürtüler yaratma becerisidir." Sanat, güzel ile uğraşır. Güzel göreceli bir kavramdır. Kendi içinde tutarlı bir bütünlüğü taşıyan şey çirkin, acı verici, iğrendirici bile olsa estetik açıdan güzeldir.


Sanat, nesnel ve öznel yaklaşımlara göre farklı açıklanır. Nesnel yaklaşımda sanat, toplumsal etkilerle, öznel yaklaşımda ise salt bir bireysellikle yaratılır.

Benzer Konular

16 Nisan 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
4 Mayıs 2014 / Misafir Soru-Cevap
1 Ekim 2013 / Misafir Soru-Cevap
23 Ekim 2014 / _AERYU_ Genel Mesajlar
23 Ocak 2011 / Misafir Soru-Cevap