Arama

"Zaman ve mekanın göreceli oluşu, mutlak eş zamanlılık yoktur" ilkesi nedir?

Güncelleme: 15 Kasım 2009 Gösterim: 3.196 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Kasım 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
"zaman ve mekanın göreceli oluşu, mutlak eş zamanlılık yoktur ilkesi "
cevap yazarsanız sevinirim şimdiden teşekkür ediyorum.
Sponsorlu Bağlantılar
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
14 Kasım 2009       Mesaj #2
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

"zaman ve mekanın göreceli oluşu, mutlak eş zamanlılık yoktur ilkesi "
cevap yazarsanız sevinirim şimdiden teşekkür ediyorum.

Bilimsel yöntem betimleme ve açıklama gibi zihin eylemlerinden oluşan bir süreçtir. Betimleme aşaması. Gözlem ve deneyle incelenen olgu(lar) özelliklerine göre kategorilere ayrılır. Aralarındaki ilişki ve bağıntılar tespit edilir (Analiz).
Sponsorlu Bağlantılar
Açıklama aşaması: Tespit edilen ilişkilerin açıklayıcı olması için genelleme yapılır. Örneğin: Deneysel genelleme: Cisimler birbirini çeker; Kuram: Cisimler birbirlerini kitleleriyle doğru, aralarındaki mesafenin karesiyle ters orantılı olarak çekerler (Evrensel çekim kanunu).
Beşeri bilimlerde (insan bilimleri) mutlak ve genel geçer sonuçlara ulaşmak mümkün olmaz. Çünkü insan mutlak bir zorunluluğun ve nedenselliğin hüküm sürdüğü bilinçsiz ve cansız varlık değildir. İnsan iradeye sahip, tercihte bulunan, nesneleri anlamlandıran bir varlıktır. Beşeri bilimlerde açıklamak değil anlamak esastır. Bu yüzden yöntemleri ‘anlama’dır. Beşeri bilimler konularını meydana getiren olay ve eylemlerin yaşanarak hissedilmesi yoluyla anlaşılır. Ulaşılan sonuçlar hiçbir zaman mutlak yasalar olarak görülemez.
Soru: Bilimi tanımlarken genel bir yasaya ulaşmaktan bahsettik, beşeri bilimlerde ‘genel yasa’ yok, öyleyse nasıl bilim oluyorlar?
Cevap: Beşeri bilimler araştırmalarında bir yöntem kullanırlar. Olay ve belgelere dayanırlar.
Bugün bizim bilim olarak anladığımız şey Comte’un pozitivizmine karşılık gelmektedir. Bu bilime klasik gözle bakışı yansıtır. 19. yüzyılın ortalarından 20 yüzyılın ilk çeyreğine kadar hâkim olan bilim anlayışı, yeni bilim anlayışının ortaya çıkmasıyla klasikleşmiştir.
Klasik yaklaşımda bilimin temel özellikleri
  1. Bilim önceden görmedir, önceden görme ise eylemde bulunmadır.
  2. Bilimsel araştırmaların ve konuların çokluğu karşısında bir bilimsel yöntem ideali olmalıdır. Öyle ki her bilimde tek ve aynı yöntem uygulanmalıdır.
  3. Doğa bilimlerinden olan ve matematiğe benzeyen fizik, diğer bilimlerin gelişmelerini ve olgunluğunu ölçebilecek bir örnek tiptir. Yani bütün bilimler, matematiğe dayanmalı veya ona yaklaşmalıdır. Buna insan bilimleri de dahil edilmelidir.
  4. Bilimsel açıklama, tek tek durumların genel yasalar altına alınmasından ibarettir. Yani bilimsel açıklama belli bir oranda nedenselliğe dayanır. Neden-sonuç ilişkisi kurulmadan bilimsel açıklama yapmak çok zordur.
  5. Bilim, bilgi birikimi halinde doğrusal ilerleyen bir süreç halinde gelişir; sonraki gelen, öncekileri kapsar. Örneğin: Einstein’ın kuramı Newton’unkinden daha kuşatıcı ama onu reddedecek yapıdadır.

Comte ve diğer pozitivistlerin ve mantıkçı ampiristlerin bu bilim anlayışı M. Planck, T. Kuhn, P. Feyerabend vb. tarafından eleştirilmiş ve bugün geçerliliğini kaybetmiştir. Bu eleştirilere göre, bilimin her terimi, duyulara ve gözlem verilerine indirgenememiştir. Doğrulama tam gerçekleşmeyince geriye ahlâkın, dinin, sanatın alanları gibi araştırılacak ve inanılacak pek çok alan kalmıştır.
Üstelik 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren çeşitli gelişmeler bilimin yeni bir biçim alarak bu anlayışın eleştirilmesine neden olmuştur. Örneğin Lobachevsky, dünya yuvarlak olduğundan düz çizgi olamayacağından; doğru çizgiyi değil iki nokta arasındaki bir eğrinin varlığını kabul eder. Rieman ise, üçgenin iç açıları toplamının 180 dereceden daha fazla olduğunu söyler. Einstein ‘ın rölativite kuramı, zaman ve mekanın göreli olduğunu, mutlak eşzamanlılık olduğunu kabul ederek, bilimsel bilgiyi mutlaklaştıran siyantizm (bilimcilik) anlayışının eleştirilmesine yol açmıştır. Belki de en önemli gelişmelerden biri, belirsizlik iddialarıdır. Werner Heisenberg, atomların iç dünyasında (mikrokozmos) kesinsizlik olduğunu ortaya koyar. Ona göre, hareket halindeki bir elektronun tam olarak yerini tespit etsek hızını tespit edemiyoruz; hızını tespit etsek yerini tespit edemiyoruz.Aletlerimiz çok mükemmel de olsa sonuç değişmiyor. Böylece Heisenberg klasik fiziğin sıkı sebep sonuç ilişkisinin burada geçerli olmadığını, olayların olasılık bağı ile bağlı olduğunu ortaya koyar. Böylelikle doğa bilimlerinin dayandığı determinizm ilkesi sarsılır.

Klasik bilim anlayışı görüşüne yapılan eleştiriler:
  1. Farklı alanlarda farklı yöntemlerle araştırma yapan çeşitli bilimleri fiziğe indirgemek, gerçekliğin farklı boyutlarını anlamaya engel olur. Farklı boyutları anlayabilmek için diğer bilimlerin gelişerek devam etmesi gerekir.
  2. Her bilim ayrı yöntem kullanmakla beraber, günümüzde yöntem de önemini eskisi kadar koruyamamaktadır. Hatta yöntemi tamamen reddedenler de vardır( Feyerabend : eser: Yönetme Hayır). Bilimin içeriğini yöntem değil, yöntemi bilimin içeriği belirler. Klasik görüşteki indirgemecilik de işlememiş, verimli olmamıştır. Çünkü bilimin soyut önermeler ile günlük dildeki önermeleri de duyu verilerine (gözlem verilerine) indirilememiştir.
  3. Bilim, iddia edildiğinin aksine birikimci bir çizgi halinde değil, devrimci hamleler ve zikzaklar halinde ilerler.
  4. Bilimi yapan bilim adamları topluluğudur. Bu topluluğun içinde yetiştiği inanç, norm, dil ve eğitim ortamı göz ardı edilemez. Yani psikolojik, toplumsal, tarihi ve kültürel şartlardan soyutlanarak bilim yapılamaz ve bilim adamı yetişemez.
  5. Bilim, insanlığın bütün problemlerini çözme iddiasında olmaz. O, belli şartlarda belli imkânlarla elde edilmiş akli bilgidir. Dolayısıyla bütün alanları birden kapsamayabilir.
Kaynaklar:
Orhan Türkdoğan : Bilimsel Değerlendirme ve Araştırma Metodolojisi. MEB Yayınları, İstanbul, 1995.
Halil Seyidoğlu : Bilimsel Araştırma ve Yazma El Kitabı, Güzem Yayınları, 6. Baskı, İstanbul, 1995.
Cemal Yıldırım : Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi, 2. Basım, İstanbul,1994.
Sami Güven : Toplumbiliminde Araştırma Yöntemleri, Ezgi Yayınları, Bursa, 1991.
Birsen Gökçe : Toplumsal Bilimlerde Araştırma, 2. Baskı, Savaş Yayınları, Ankara, 1992
Süleyman Hayri Bolay: Felsefeye Giriş
Ahmet Arslan: felsefeye Giriş
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Kasım 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bu bilgi doğrumu ? yardım ederseniz sevinirim yarına kadar bulmam gerekiyo

Benzer Konular

17 Kasım 2009 / Misafir Cevaplanmış
10 Nisan 2010 / Misafir Soru-Cevap
6 Ocak 2016 / maniack080 Cevaplanmış
29 Nisan 2012 / Misafir Soru-Cevap