Arama

Alaaddin Keykubat'ın Türk tarihi açısından önemi nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 22 Aralık 2011 Gösterim: 10.770 Cevap: 6
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Kasım 2009       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
alaattin keykubatın türk tarihinde önemi nedir?
EN İYİ CEVABI _KleopatrA_ verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

alaattin keykubatın türk tarihinde önemi nedir?

Alaeddin Keykubad adında 3 ayrı Anadolu Selçuklu Sultanı vardır:
  • I. Alaeddin Keykubad
  • II. Alaeddin Keykubad
  • III. Alaeddin Keykubad

Sponsorlu Bağlantılar
I. Alaeddin Keykubad

Vikipedi, özgür ansiklopedi

I. Alaeddin Keykubad (Arap alfabesiyle: علا الدين كيقباد بن كيكاوس) (ö. 1237), Anadolu Selçuklu sultanıdır (1221-1237). Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in oğludur. Saltanatı boyunca inşa ettirdiği ve çoğu günümüze kadar erişen eserler, idari ve askeri bakımdan hem şahsına hem de devletine kazandırdığı prestij nedeniyle Türkiye ve dünya literatürünün en ünlü Anadolu Selçuklu sultanıdır.
Konya Alaeddin Camii ve Beyşehir Kubadabad Sarayları yaptırdığı en önemli eserlerdir.
Saltanat öncesi

Çok iyi bir tahsil ve terbiye ile yetiştirildi. Türk-İslam geleneğine göre Emir Seyfeddin, Ay-Aba ve Emir Bedreddin Gevhertaş kendisine atabeg tayin edildi. Ana dili olan Türkçenin yanında, Farsça, Rumca ve Arapça öğrendi. Ayrıca yüksek İslami ilimleri ve astronomiyi öğrendi.
1205’te Tokat meliki (valisi) tayin edilerek devlet yönetimini öğrendi ve tecrübe sahibi oldu. Babasının ölmesi üzerine Sultanlığa önce ağabeyi I. İzzeddin Keykavus seçildi. Bunu kabul etmeyip tahta geçmek isteyen Keykubad, Erzurum meliki Tuğrul Şah ile anlaşarak Kayseri’deki ağabeyinin üzerine yürüdü. Fakat taraftarları ağabeyi ile birleşince Ankara Kalesine sığındı. Keykavus, Ankara Kalesini kuşatarak Keykubad’ı ele geçirdi ve Malatya’daki Minşar Kalesine hapsetti.

Saltanatı

Keykavus’un 1220 yılında ölümü üzerine tahta çıktı. Onun genişleme ve büyük devlet haline gelme siyasetine devam etti. Anadolu Selçuklu Devleti'nin en parlak dönemini yaşattı.Önce, Ermenilerle Doğu Latinler arasındaki çatışmadan faydalanarak Ermenilerin elindeki Kalonoros Kalesini aldı. Yeniden inşa edilen ve sağlam surlarla çevrilen şehre Sultan’ın ismine izafeten Alâiye (günümüzde Alanya) ismi verildi. Alaeddin Keykubad bu kentte bir tersane ve tophane kurdurdu ve kentin kalesini yeniden yaptırdı. Tüccarların karada Ermenilerin, denizde Avrupalı korsanların saldırılarına uğraması üzerine İçel'den Antalya'ya kadar bütün kıyı şeridini topraklarına kattı.
Bu sırada Artuklulardan Diyarbekir hükümdarı olan Mes’ud’un Keykubad adına okunan hutbeyi kaldırması üzerine buraya Mubarezeddin Çavlı kumandasında bir ordu gönderdi. Bu ordu, Mesud’un ordusunu yendi ve Çemişgezek gibi bazı kaleleri ele geçirdi. Ayrıca, Eyyubi hükümdarı Melik Eşref’in yardımcı olarak gönderdiği kuvvetleri de bozguna uğrattı. Bundan sonra, Eyyubîlerle iyi geçinmek isteyen Alaeddin Keykubad esir aldığı Eyyubî kumandanlarını serbest bıraktı. Aynı şekilde Melik Mesud’u da bazı hediyeler karşılığında yerinde bıraktı.
Sultan Alaeddin, Trabzon Rum İmparatorluğunun gücünü kırmak için Sinop’ta bir donanma inşa ettirdi. Bu arada Selçuklu tüccarlarının şikayetleri üzerine Kastamonu emiri Hüsameddin Çoban’ı Karadeniz donanmasıyla Kırım Seferine memur etti. Emir Çoban önemli bir ticaret şehri olan Sudak’ı fethetti. Şehirde bir cami inşa ettirdi ve askerlerini yerleştirdiği bir garnizon kurdu. Ruslar Sudak’ın Selçuklu hakimiyeti altına girmesini tanımak zorunda kaldılar.
Güneyden gelen ticaret yollarını tehdit eden küçük Ermenistan krallığını cezalandırmak üzere Mübarezeddin Çavlı ve Mübarezeddin Ertokuş kumandasında bir ordu göndererek İçel’i devletin toprakları arasına kattı. Böylece İçel'den Antalya'ya kadar bütün kıyı şeridini Anadolu Selçuklu ülkesine katıldı. Moğolların Anadolu’ya girmesi tehlikesi karşısında 1226'da Eyyubilerle ilişkilerini geliştirdi. 1226-28 tarihleri arasında Mengüçlü Beyliğinin başına geçen Davud Şah bin Behramşah’ın Anadolu Selçukluları aleyhine Tuğrul Şah, Harezmşah Celaleddin Mengüberti ve İsmaili reisi Alaeddin’le ittifak ettiğini duyan Alaeddin Keykubad, bunlara karşı harekete geçerek Erzincan, Kemah ve Şebinkarahisar’ı devletine kattı. Bu esnada son Harzemşah Sultanı Celaleddin Mengüberti Ahlat’a saldırdı. Trabzon İmparatorluğu’yla ittifak kuran Celaleddin’i 1230’daki Yassı Çemen Savaşı’nda ağır yenilgiye uğrattı ve Erzurum’u kolayca ele geçirdi.Alaattin Keykubat saltanatının en büyük hatasını Celalettin Harzemşah'la savaşarak yaptı. Türk ve Müslüman devletler arasında vuku bulan bu savaşlar, Anadolu'ya doğru harekete geçen Moğolların işini kolaylaştırmaktan öte bir işe yaramadı. Bilhassa Hazremşahlar'ın gücünün kırılması, Moğollar önünde durabilecek önemli bir kuvvetin ortadan kalkmasına sebep oldu.
Nitekim, Gergoman Noyan komutasındaki Moğollar Sivas’a kadar gelerek, buraları yakıp yıktılar. Selçuklu kuvvetleri, Moğolları Erzurum’a kadar takip ettiyse de yetişemedi. Bu Moğol akınının, Gürcü kraliçesi Rosudan’ın tahrikiyle meydana geldiğinin anlaşılması üzerine, Gürcistan’a sefer düzenlendi. Gürcülerle yapılan savaşlarda, Gürcü kuvvetleri bozguna uğratıldı ve yapılan anlaşmayla Gürcistan’da bazı kaleler, Anadolu Selçuklu Devleti'ne bırakıldı.
Moğol tehlikesini gören Alaeddin Keykubad, doğu sınırlarını sağlamlaştırdı. Bu sağlamlaştırma esnasında Ahlat fethedildi. Ancak bu fetih, Eyyubîlerle arasının bozulmasına yol açtı. Eyyubîlerin gönderdikleri orduyu, Torosların güneyinde yenerek, Harput ve Urfa’yı da ele geçirdi. Vefatından önce gelen Moğol elçilerini ustaca idare ederek, Anadolu’yu Moğol istilasından kurtardı. 1237’de Kayseri’de verdiği bir ziyafette zehirlenmek suretiyle öldürüldü.
Vasıfları

Alaeddin Keykubad, büyük bir siyasetçi ve asker olduğu kadar da ilim adamıydı. Âlimleri sarayında toplar, onları korurdu. Necmeddîn Dâye, Ahmed bin Mahmudi Tûsî el-Kâniî, Ahi Evren gibi dönemin pek çok önemli siması onun saltanatının ve kişiliğinin özellikleri nedeniyle yaşamak için Anadolu’yu tercih etmişlerdi. Yine Bahaeddin Veled ve sultanın döneminde ve çevresinde yetişen oğlu Mevlânâ Celaleddin-i Rumi ve yine onun döneminde yetişen Sadreddin Konevî Anadolu kültür hayatında büyük öneme kavuşmuşlardır.
Gayet olumlu şartlarda devraldığı ülkeyi on yedi yıllık saltanatı boyunca her yönü ile daha da geliştirerek zirveye taşımayı başarmıştır. Başarısındaki en büyük etkenlerden birisi hiç şüphesiz ticarete verdiği büyük önemdir. Babasının Selçuklu hakimiyeti altına aldığı iki önemli liman şehri olan Antalya (1207) ve Sinop'tan (1214) hareketle ülkesinin sahil şeridini genişletmiş, donanma inşaatına ve ticarete kuzey-güney ekseninin de dahil edilmesine büyük önem vermiştir. Özellikle Alâiye'nin (Alanya) mamur bir Selçuklu limanı haline getirilmesi (1221-1222) ve Kıbrıs Krallığı ve Venedik Cumhuriyeti ile yapılan anlaşmalarla Selçukluların ve onlara tabi tüccarların bölge ticaretindeki konumu son derece güçlenmiştir.
Alâeddîn Keykubad’ın Müslüman tebasının yanısıra gayrimüslim tebası ile ilişkileri de her zaman iyi olmuştu. Genceli Giragos’un naklettiğine göre, Sultan Yassıçimen Savaşı'ndan dönerken Kayseri’ye yaklaşınca Müslümanlar imamlarıyla, Hristiyanlar da papazlarıyla ve ellerinde haçları ve çalgıları ile Sultanı karşılamaya çıkmışlar, Müslümanlar, Hristiyanları geriye iterek, tebrik ve dostluk dileklerinde ön sırada olmalarına meydan vermek istememişler, Hristiyanlar da bunun üzerine bir tepeye çıkarak bir şekilde kendilerini göstermişlerdir. Hristiyan tebasının ayrı durduğunu farkeden Alâeddîn Keykubad ordugahından kalkıp yanlarına gelmiş ve aralarına karışıp, çalgılarını çalmalarını ve yüksek sesle şarkılarını söylemelerini buyurmuştur. İbret için şehre onların ortasında girmiş ve onlara hediyeler ve ihsanlarda bulunmuştur.
Eserleri

Saltanatı müddetince Anadolu’da geniş çapta imar hareketlerinde bulundu. Yaptırdığı kervansaray, kale ve sarayların kalıntıları Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hala bulunmaktadır. Sultan Alâeddîn Keykubad devri eserleri arasında inşa tarihi tam olarak bilinmeyen iki saraydan biri Kayseri yolu üzerinde bulunan Keykubadiye Sarayı ile Konya-Beyşehir yolu üzerindeki Kubadabad Sarayı’dır. Bunların haricinde bugün izi kalmamış olsa da, vakfiyesi kayıtlarda yer alan Konya Darüşşifası (Darüşşifâ-i Alâiye) da yer almaktadır. Yine bilindiği kadarıyla Konya’daki sağlık tesisleri arasında Sultan Alâeddîn Keykubad tarafından 1236 yılında yaptırılmış bir ılıca da vardır.

1. ALAADDİN KEYKUBAD (1220-1237)
- Anadolu Selçuklu Devleti'nin en parlak dönemi­dir.
- Kırım'a donanma gönderdi. Suğdak limanını ele geçirdi. (Deniz aşırı seferdir.)
- Alanya alınarak, burada bir tersane kurdurdu.
- Ticarete önem verdi. Kervansaraylar ve hanlar yaptırarak ticaret yollarının güvenliğini sağladı.
- 1230 yılında Harzemşahları YASSI ÇEMEN SAVAŞI'nda yendi.
- İlhanlılarla komşu olundu.
- Konya bir kültür merkezi haline getirildi. (Hz. Mevlana bu dönemde Konya'ya gelmiştir.)
- Moğol istilasından kaçan Karamanoğulları {Avşar boyu) daha sonra da Osmanlılar (Kayı boyu) bu dönemde Anadolu'ya yerleştirildiler.
- Moğol tehlikesine karşı; Doğudaki kaleleri sağlamlaştırdı, Moğollara dostluk elçileri gönderdi, Eyyübilerle Moğol tehlikesine karşı dostluk antlaşma­sı imzaladı.
- Oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından zehir­letilerek öldürüldü.

II. Alaeddin Keykubad

Vikipedi, özgür ansiklopedi
II. Alaeddin Keykubad (Arap alfabesiyle: علا الدين كيقبادان بن كيخسرو, (Ala el-Din Keykubad bin Keyhüsrev)) (d. 1239-ö. 1257) Anadolu Selçuklu Sultanı ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in küçük oğludur.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev 1243 yılında Kösedağ Savaşı 'nda Moğol komutanı Baycu Noyan'a yenilerek Antalya'ya kaçmış ve 1246 yılında orada ölmüştü. Önce tahta II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in büyük oğlu II. İzzeddin Keykavus geçti ve aynı yıl içinde kardeşi IV. Kılıç Arslan'ı Moğol Hanı Güyük'ün tahta çıkma töreninde hazır bulunmak üzere Moğolistan'a elçi olarak gönderdi. Moğollar IV. Kılıç Arslan'dan hoşnut kalarak onu Anadolu Selçuklu Sultanı olarak tanıdılar. IV. Kılıç Arslan 1248'de Sivas'ta tahta çıktı. Böylece II. İzzeddin Keykavus ve IV. Kılıç Arslan arasında taht kavgaları başladı. Üçüncü ve en küçük kardeş olan II. Alaeddin Keykubad da taht kavgalarına katıldı. Ancak Anadolu'nun ileri gelenlerinin araya girmesiyle üç kardeş ortak olarak saltanat sürmeye ikna edildiler. Böylece 1249 yılında Anadolu Selçuklu Devleti tarihinde 8 yıl sürecek üçlü iktidar dönemi başlamış oldu.
II. İzzeddin Keykavus Kızılırmak nehrinin batısında hüküm sürdü. IV. Kılıç Arslan ve II. Alaeddin Keykubad da Kızılırmak'ın doğusunda hüküm sürdüler. 1256 yılında Moğol kumandanı Baycu Noyan tekrar Anadolu'ya bir sefer yaptı. Aksaray yakınlarında II. İzzeddin Keykavus'un ordusunu yenilgiye uğrattı ve böylece Anadolu tamamen Moğol egemenliğine girmiş oldu. II. Alaeddin Keykubad 1257'de bilinmeyen nedenlerle ölünce tahtta yanlızca iki kardeşi kalmış oldu.


III. Alaeddin Keykubad
III. Alaeddin Keykubad, (ö. 1303) Anadolu Selçuklu Sultanı ve II. İzzeddin Keykavus'un torunudur.
Kösedağ Savaşından sonra Anadolu Selçuklu Devleti Moğolların hakimiyetine girdi. Moğollar Selçuklu Sultanlarını sıkı bir denetim altında tutuyordu. Anadolu'yu hakimiyeti altına alan Moğol devleti olan İlhanlıların hükümdarı Gazan Han, Anadolu Selçuklu Devleti sultanı II. Gıyaseddin Mesud'u, emirlerine uymadığı için tahttan indirdi. Onun yerine III. Alaeddin Keykubad geçti.
III. Alaeddin Keykubad zamanında Anadolu'da bir takım karışıklıklar olunca Moğollar, O'nu da tahttan indirip yerine tekrar II. Gıyaseddin Mesud'u geçirdiler. III. Alaeddin Keykubad tahttan indirildikten sonra Tebriz'e gönderilip yargılandı ve ölüme mahkum edildi. Fakat eşinin Moğol hanedanından olması sebebiyle hayatı bağışlandı. Gazan Han, O'na Isfahan'da kalmasını emretti ve O'nun bütün masraflarını karşıladı.
III. Alaeddin Keykubad yanında görevli bulunanlardan birine ağır sözler söylediği için o kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. III. Alaeddin Keykubad tahtta iken, Osman Gazi'ye, yaptığı fetihlerden dolayı Beylik unvanı verdi. Osman Gazi'ye Beylik unvanının verildiği 1299 tarihi Osmanlı Devletinin kuruluş tarihi olarak kabul edildi.
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
30 Kasım 2009       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

alaattin keykubatın türk tarihinde önemi nedir?

Alaeddin Keykubad adında 3 ayrı Anadolu Selçuklu Sultanı vardır:
  • I. Alaeddin Keykubad
  • II. Alaeddin Keykubad
  • III. Alaeddin Keykubad

Sponsorlu Bağlantılar
I. Alaeddin Keykubad

Vikipedi, özgür ansiklopedi

I. Alaeddin Keykubad (Arap alfabesiyle: علا الدين كيقباد بن كيكاوس) (ö. 1237), Anadolu Selçuklu sultanıdır (1221-1237). Sultan I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in oğludur. Saltanatı boyunca inşa ettirdiği ve çoğu günümüze kadar erişen eserler, idari ve askeri bakımdan hem şahsına hem de devletine kazandırdığı prestij nedeniyle Türkiye ve dünya literatürünün en ünlü Anadolu Selçuklu sultanıdır.
Konya Alaeddin Camii ve Beyşehir Kubadabad Sarayları yaptırdığı en önemli eserlerdir.
Saltanat öncesi

Çok iyi bir tahsil ve terbiye ile yetiştirildi. Türk-İslam geleneğine göre Emir Seyfeddin, Ay-Aba ve Emir Bedreddin Gevhertaş kendisine atabeg tayin edildi. Ana dili olan Türkçenin yanında, Farsça, Rumca ve Arapça öğrendi. Ayrıca yüksek İslami ilimleri ve astronomiyi öğrendi.
1205’te Tokat meliki (valisi) tayin edilerek devlet yönetimini öğrendi ve tecrübe sahibi oldu. Babasının ölmesi üzerine Sultanlığa önce ağabeyi I. İzzeddin Keykavus seçildi. Bunu kabul etmeyip tahta geçmek isteyen Keykubad, Erzurum meliki Tuğrul Şah ile anlaşarak Kayseri’deki ağabeyinin üzerine yürüdü. Fakat taraftarları ağabeyi ile birleşince Ankara Kalesine sığındı. Keykavus, Ankara Kalesini kuşatarak Keykubad’ı ele geçirdi ve Malatya’daki Minşar Kalesine hapsetti.

Saltanatı

Keykavus’un 1220 yılında ölümü üzerine tahta çıktı. Onun genişleme ve büyük devlet haline gelme siyasetine devam etti. Anadolu Selçuklu Devleti'nin en parlak dönemini yaşattı.Önce, Ermenilerle Doğu Latinler arasındaki çatışmadan faydalanarak Ermenilerin elindeki Kalonoros Kalesini aldı. Yeniden inşa edilen ve sağlam surlarla çevrilen şehre Sultan’ın ismine izafeten Alâiye (günümüzde Alanya) ismi verildi. Alaeddin Keykubad bu kentte bir tersane ve tophane kurdurdu ve kentin kalesini yeniden yaptırdı. Tüccarların karada Ermenilerin, denizde Avrupalı korsanların saldırılarına uğraması üzerine İçel'den Antalya'ya kadar bütün kıyı şeridini topraklarına kattı.
Bu sırada Artuklulardan Diyarbekir hükümdarı olan Mes’ud’un Keykubad adına okunan hutbeyi kaldırması üzerine buraya Mubarezeddin Çavlı kumandasında bir ordu gönderdi. Bu ordu, Mesud’un ordusunu yendi ve Çemişgezek gibi bazı kaleleri ele geçirdi. Ayrıca, Eyyubi hükümdarı Melik Eşref’in yardımcı olarak gönderdiği kuvvetleri de bozguna uğrattı. Bundan sonra, Eyyubîlerle iyi geçinmek isteyen Alaeddin Keykubad esir aldığı Eyyubî kumandanlarını serbest bıraktı. Aynı şekilde Melik Mesud’u da bazı hediyeler karşılığında yerinde bıraktı.
Sultan Alaeddin, Trabzon Rum İmparatorluğunun gücünü kırmak için Sinop’ta bir donanma inşa ettirdi. Bu arada Selçuklu tüccarlarının şikayetleri üzerine Kastamonu emiri Hüsameddin Çoban’ı Karadeniz donanmasıyla Kırım Seferine memur etti. Emir Çoban önemli bir ticaret şehri olan Sudak’ı fethetti. Şehirde bir cami inşa ettirdi ve askerlerini yerleştirdiği bir garnizon kurdu. Ruslar Sudak’ın Selçuklu hakimiyeti altına girmesini tanımak zorunda kaldılar.
Güneyden gelen ticaret yollarını tehdit eden küçük Ermenistan krallığını cezalandırmak üzere Mübarezeddin Çavlı ve Mübarezeddin Ertokuş kumandasında bir ordu göndererek İçel’i devletin toprakları arasına kattı. Böylece İçel'den Antalya'ya kadar bütün kıyı şeridini Anadolu Selçuklu ülkesine katıldı. Moğolların Anadolu’ya girmesi tehlikesi karşısında 1226'da Eyyubilerle ilişkilerini geliştirdi. 1226-28 tarihleri arasında Mengüçlü Beyliğinin başına geçen Davud Şah bin Behramşah’ın Anadolu Selçukluları aleyhine Tuğrul Şah, Harezmşah Celaleddin Mengüberti ve İsmaili reisi Alaeddin’le ittifak ettiğini duyan Alaeddin Keykubad, bunlara karşı harekete geçerek Erzincan, Kemah ve Şebinkarahisar’ı devletine kattı. Bu esnada son Harzemşah Sultanı Celaleddin Mengüberti Ahlat’a saldırdı. Trabzon İmparatorluğu’yla ittifak kuran Celaleddin’i 1230’daki Yassı Çemen Savaşı’nda ağır yenilgiye uğrattı ve Erzurum’u kolayca ele geçirdi.Alaattin Keykubat saltanatının en büyük hatasını Celalettin Harzemşah'la savaşarak yaptı. Türk ve Müslüman devletler arasında vuku bulan bu savaşlar, Anadolu'ya doğru harekete geçen Moğolların işini kolaylaştırmaktan öte bir işe yaramadı. Bilhassa Hazremşahlar'ın gücünün kırılması, Moğollar önünde durabilecek önemli bir kuvvetin ortadan kalkmasına sebep oldu.
Nitekim, Gergoman Noyan komutasındaki Moğollar Sivas’a kadar gelerek, buraları yakıp yıktılar. Selçuklu kuvvetleri, Moğolları Erzurum’a kadar takip ettiyse de yetişemedi. Bu Moğol akınının, Gürcü kraliçesi Rosudan’ın tahrikiyle meydana geldiğinin anlaşılması üzerine, Gürcistan’a sefer düzenlendi. Gürcülerle yapılan savaşlarda, Gürcü kuvvetleri bozguna uğratıldı ve yapılan anlaşmayla Gürcistan’da bazı kaleler, Anadolu Selçuklu Devleti'ne bırakıldı.
Moğol tehlikesini gören Alaeddin Keykubad, doğu sınırlarını sağlamlaştırdı. Bu sağlamlaştırma esnasında Ahlat fethedildi. Ancak bu fetih, Eyyubîlerle arasının bozulmasına yol açtı. Eyyubîlerin gönderdikleri orduyu, Torosların güneyinde yenerek, Harput ve Urfa’yı da ele geçirdi. Vefatından önce gelen Moğol elçilerini ustaca idare ederek, Anadolu’yu Moğol istilasından kurtardı. 1237’de Kayseri’de verdiği bir ziyafette zehirlenmek suretiyle öldürüldü.
Vasıfları

Alaeddin Keykubad, büyük bir siyasetçi ve asker olduğu kadar da ilim adamıydı. Âlimleri sarayında toplar, onları korurdu. Necmeddîn Dâye, Ahmed bin Mahmudi Tûsî el-Kâniî, Ahi Evren gibi dönemin pek çok önemli siması onun saltanatının ve kişiliğinin özellikleri nedeniyle yaşamak için Anadolu’yu tercih etmişlerdi. Yine Bahaeddin Veled ve sultanın döneminde ve çevresinde yetişen oğlu Mevlânâ Celaleddin-i Rumi ve yine onun döneminde yetişen Sadreddin Konevî Anadolu kültür hayatında büyük öneme kavuşmuşlardır.
Gayet olumlu şartlarda devraldığı ülkeyi on yedi yıllık saltanatı boyunca her yönü ile daha da geliştirerek zirveye taşımayı başarmıştır. Başarısındaki en büyük etkenlerden birisi hiç şüphesiz ticarete verdiği büyük önemdir. Babasının Selçuklu hakimiyeti altına aldığı iki önemli liman şehri olan Antalya (1207) ve Sinop'tan (1214) hareketle ülkesinin sahil şeridini genişletmiş, donanma inşaatına ve ticarete kuzey-güney ekseninin de dahil edilmesine büyük önem vermiştir. Özellikle Alâiye'nin (Alanya) mamur bir Selçuklu limanı haline getirilmesi (1221-1222) ve Kıbrıs Krallığı ve Venedik Cumhuriyeti ile yapılan anlaşmalarla Selçukluların ve onlara tabi tüccarların bölge ticaretindeki konumu son derece güçlenmiştir.
Alâeddîn Keykubad’ın Müslüman tebasının yanısıra gayrimüslim tebası ile ilişkileri de her zaman iyi olmuştu. Genceli Giragos’un naklettiğine göre, Sultan Yassıçimen Savaşı'ndan dönerken Kayseri’ye yaklaşınca Müslümanlar imamlarıyla, Hristiyanlar da papazlarıyla ve ellerinde haçları ve çalgıları ile Sultanı karşılamaya çıkmışlar, Müslümanlar, Hristiyanları geriye iterek, tebrik ve dostluk dileklerinde ön sırada olmalarına meydan vermek istememişler, Hristiyanlar da bunun üzerine bir tepeye çıkarak bir şekilde kendilerini göstermişlerdir. Hristiyan tebasının ayrı durduğunu farkeden Alâeddîn Keykubad ordugahından kalkıp yanlarına gelmiş ve aralarına karışıp, çalgılarını çalmalarını ve yüksek sesle şarkılarını söylemelerini buyurmuştur. İbret için şehre onların ortasında girmiş ve onlara hediyeler ve ihsanlarda bulunmuştur.
Eserleri

Saltanatı müddetince Anadolu’da geniş çapta imar hareketlerinde bulundu. Yaptırdığı kervansaray, kale ve sarayların kalıntıları Anadolu’nun çeşitli yerlerinde hala bulunmaktadır. Sultan Alâeddîn Keykubad devri eserleri arasında inşa tarihi tam olarak bilinmeyen iki saraydan biri Kayseri yolu üzerinde bulunan Keykubadiye Sarayı ile Konya-Beyşehir yolu üzerindeki Kubadabad Sarayı’dır. Bunların haricinde bugün izi kalmamış olsa da, vakfiyesi kayıtlarda yer alan Konya Darüşşifası (Darüşşifâ-i Alâiye) da yer almaktadır. Yine bilindiği kadarıyla Konya’daki sağlık tesisleri arasında Sultan Alâeddîn Keykubad tarafından 1236 yılında yaptırılmış bir ılıca da vardır.

1. ALAADDİN KEYKUBAD (1220-1237)
- Anadolu Selçuklu Devleti'nin en parlak dönemi­dir.
- Kırım'a donanma gönderdi. Suğdak limanını ele geçirdi. (Deniz aşırı seferdir.)
- Alanya alınarak, burada bir tersane kurdurdu.
- Ticarete önem verdi. Kervansaraylar ve hanlar yaptırarak ticaret yollarının güvenliğini sağladı.
- 1230 yılında Harzemşahları YASSI ÇEMEN SAVAŞI'nda yendi.
- İlhanlılarla komşu olundu.
- Konya bir kültür merkezi haline getirildi. (Hz. Mevlana bu dönemde Konya'ya gelmiştir.)
- Moğol istilasından kaçan Karamanoğulları {Avşar boyu) daha sonra da Osmanlılar (Kayı boyu) bu dönemde Anadolu'ya yerleştirildiler.
- Moğol tehlikesine karşı; Doğudaki kaleleri sağlamlaştırdı, Moğollara dostluk elçileri gönderdi, Eyyübilerle Moğol tehlikesine karşı dostluk antlaşma­sı imzaladı.
- Oğlu II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından zehir­letilerek öldürüldü.

II. Alaeddin Keykubad

Vikipedi, özgür ansiklopedi
II. Alaeddin Keykubad (Arap alfabesiyle: علا الدين كيقبادان بن كيخسرو, (Ala el-Din Keykubad bin Keyhüsrev)) (d. 1239-ö. 1257) Anadolu Selçuklu Sultanı ve II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in küçük oğludur.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev 1243 yılında Kösedağ Savaşı 'nda Moğol komutanı Baycu Noyan'a yenilerek Antalya'ya kaçmış ve 1246 yılında orada ölmüştü. Önce tahta II. Gıyaseddin Keyhüsrev'in büyük oğlu II. İzzeddin Keykavus geçti ve aynı yıl içinde kardeşi IV. Kılıç Arslan'ı Moğol Hanı Güyük'ün tahta çıkma töreninde hazır bulunmak üzere Moğolistan'a elçi olarak gönderdi. Moğollar IV. Kılıç Arslan'dan hoşnut kalarak onu Anadolu Selçuklu Sultanı olarak tanıdılar. IV. Kılıç Arslan 1248'de Sivas'ta tahta çıktı. Böylece II. İzzeddin Keykavus ve IV. Kılıç Arslan arasında taht kavgaları başladı. Üçüncü ve en küçük kardeş olan II. Alaeddin Keykubad da taht kavgalarına katıldı. Ancak Anadolu'nun ileri gelenlerinin araya girmesiyle üç kardeş ortak olarak saltanat sürmeye ikna edildiler. Böylece 1249 yılında Anadolu Selçuklu Devleti tarihinde 8 yıl sürecek üçlü iktidar dönemi başlamış oldu.
II. İzzeddin Keykavus Kızılırmak nehrinin batısında hüküm sürdü. IV. Kılıç Arslan ve II. Alaeddin Keykubad da Kızılırmak'ın doğusunda hüküm sürdüler. 1256 yılında Moğol kumandanı Baycu Noyan tekrar Anadolu'ya bir sefer yaptı. Aksaray yakınlarında II. İzzeddin Keykavus'un ordusunu yenilgiye uğrattı ve böylece Anadolu tamamen Moğol egemenliğine girmiş oldu. II. Alaeddin Keykubad 1257'de bilinmeyen nedenlerle ölünce tahtta yanlızca iki kardeşi kalmış oldu.


III. Alaeddin Keykubad
III. Alaeddin Keykubad, (ö. 1303) Anadolu Selçuklu Sultanı ve II. İzzeddin Keykavus'un torunudur.
Kösedağ Savaşından sonra Anadolu Selçuklu Devleti Moğolların hakimiyetine girdi. Moğollar Selçuklu Sultanlarını sıkı bir denetim altında tutuyordu. Anadolu'yu hakimiyeti altına alan Moğol devleti olan İlhanlıların hükümdarı Gazan Han, Anadolu Selçuklu Devleti sultanı II. Gıyaseddin Mesud'u, emirlerine uymadığı için tahttan indirdi. Onun yerine III. Alaeddin Keykubad geçti.
III. Alaeddin Keykubad zamanında Anadolu'da bir takım karışıklıklar olunca Moğollar, O'nu da tahttan indirip yerine tekrar II. Gıyaseddin Mesud'u geçirdiler. III. Alaeddin Keykubad tahttan indirildikten sonra Tebriz'e gönderilip yargılandı ve ölüme mahkum edildi. Fakat eşinin Moğol hanedanından olması sebebiyle hayatı bağışlandı. Gazan Han, O'na Isfahan'da kalmasını emretti ve O'nun bütün masraflarını karşıladı.
III. Alaeddin Keykubad yanında görevli bulunanlardan birine ağır sözler söylediği için o kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. III. Alaeddin Keykubad tahtta iken, Osman Gazi'ye, yaptığı fetihlerden dolayı Beylik unvanı verdi. Osman Gazi'ye Beylik unvanının verildiği 1299 tarihi Osmanlı Devletinin kuruluş tarihi olarak kabul edildi.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
30 Kasım 2009       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

alaattin keykubatın türk tarihinde önemi nedir?

Alaeddin Keykubat 1221-1237 tarihleri arasında hükümdar olmuş Anadolu Selçuklu sultanıdır.

Alaeddin Keykubat, saltanatı boyunca inşa ettirdiği ve çoğu günümüze kadar erişen eserler, idari ve askeri bakımdan hem şahsına hem de devletine kazandırdığı prestij nedeniyle Türkiye ve dünya literatürünün en ünlü Anadolu Selçuklu sultanıdır.

Konya Alaeddin Camii ve Beyşehir Kubadabad Sarayları yaptırdığı en önemli eserlerdir.

Alaeddin Keykubad, büyük bir siyasetçi ve asker olduğu kadar da ilim adamıydı. Âlimleri sarayında toplar, onları korurdu. Ayrıca; Alâeddîn Keykubad’ın Müslüman tebasının yanısıra gayrimüslim tebası ile ilişkileri de her zaman iyi olmuştu.

Gayet olumlu şartlarda devraldığı ülkeyi on yedi yıllık saltanatı boyunca her yönü ile daha da geliştirerek zirveye taşımayı başarmıştır. Başarısındaki en büyük etkenlerden birisi hiç şüphesiz ticarete verdiği büyük önemdir. Babasının Selçuklu hakimiyeti altına aldığı iki önemli liman şehri olan Antalya (1207) ve Sinop'tan (1214) hareketle ülkesinin sahil şeridini genişletmiş, donanma inşaatına ve ticarete kuzey-güney ekseninin de dahil edilmesine büyük önem vermiştir. Özellikle Alâiye'nin (Alanya) mamur bir Selçuklu limanı haline getirilmesi (1221-1222) ve Kıbrıs Krallığı ve Venedik Cumhuriyeti ile yapılan anlaşmalarla Selçukluların ve onlara tabi tüccarların bölge ticaretindeki konumu son derece güçlenmiştir.


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mayıs 2010       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
atatürkle ilgili değişik soru ve cevapları
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mayıs 2010       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hemen yollayın please
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
3 Mayıs 2010       Mesaj #6
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

hemen yollayın please


Alaaddin Keykubat (Alaaddin Keykubat Kimdir? - Alaaddin Keykubat Hakkında)

ALAADDİN KEYKUBAT


Anadolu Selçukluları'nın 3. Hükümdarıdır. Selçuklu Hükümdarı Gıyaseddin Keyhüsrev'in oğludur. Doğum tarihi bilinmemekle beraber. 1186-1196 tarihleri arasındaki bir yılda doğduğu sanılmaktadır. Çocukluk ve gençliğinde iyi bir eğitim görmüştür.
Babası'nın büyük oğlu İzzeddin Keykavus'a tahtı bırakmasından sonra, onunla bir1ikte Selçuklu beyliklerinin topraklarında maceralı bir hayat yaşadı. Kardeşiyle taht kavgasına girdi ve 1211 yılında yanına aldığı bazı beylerle birlikte Kayseri üzerine yürüdü. Ancak, kardeşini tahtından indirmeyi başaramadı. Ağabeyi İzzettin Keykavus 1220 yılında vefat ederken tahtın Alaeddin Keykubad'a verilmesini vasiyet etti. Kendisi bu sırada Kezirbert kalesinde hapiste bulunuyordu. Vasiyet üzerine hapisten çıkarıldı ve büyük bir törenle Kayseriye getirtilip tahta oturtuldu.
Alaeddin Keykubad, çok zeki, çalışkan ve dindar birisiydi. Atabeyi Celaleddin Karatay, onun hakkında şunları anlatmaktadır : ''on sekiz sene Sultanın hizmetinde bulundum. Gecenin üçte birinden fazlasını uykuda geçirdiğimi hatırlamıyorum. Bilakis onu geceleri Kur'an-ı Kerim okumak, namaz kılmak, dua etmek ve çalışmakla meşgul görürdüm.''
Moğolların ve Haçlıların Anadolu'ya yaptıkları birçok akını püskürterek, Anadolu'daki Türk Birliği'nin korunmasına büyük yardımı oldu. Geniş kültürü, üstün siyasi gücü ve samimi imanıyla bütünleştirdiği kişiliği sayesinde, Anadolu Selçuklu'larının kendisinden çok sözü edilen bir sultanı oldu...
Alaeddin Keykubad, tahta oturduktan sonra Kayseri, Konya ve Sivas başta olmak üzere Amasya, Erzurum ve Malatya'da büyük eserler yaptırdı. Özellikle Kayseri ve Iç kaleyi yeniden inşa etti. Dış kale surlarını tamir ettirip sağlamlaştırdı. Sultanhanı ve Karatay Kervan saraylarının yapılmasını sağlayarak, gelip geçen yolcuların dinlenmelerini temin etti...
Mevlanalya Babı Bahaeddin Veled'le, hocası Seyyid Burhaneddin'le Suhreverdi ve Muhyiddin-i Arabi ile dostluklar kurup, onların meclislerinde bulundu, sohbetlerini dinledi ve devletin imkanlarıyla iyi hizmet yapmalarını sağladı...
Onun iktidarı döneminde Alaiyye Kalesi, stratejik öneme sahipti. Burasını Kyr Vard adında bir komutan koruyordu. Bu kaleyi almak üzere hazırlıklara başladı. Kale üzerine yürüdü. Ancak, kale komutanı direnmekten vazgeçip teslim oldu. Sonra da Sultanın adil ve dürüstlüğünü görüp hayran kalınca müslüman olarak Kızı Huand'ı ona verdi. Daha sonra Mahperi Hatun adını alacak olan bu hanımdan Alaeddin Keykubat'ın öltimtinden sonra tahta geçen oğlu Gıyaseddin Keyhüsrev doğdu.
Alaeddin Keykubad, Kayseri'de 1237 yılında bir ziyarette yediği yemekten zehirlendi ve burada öldü. Cenazesi büyük bir törenle kaldrılıp Konya'ya götürüldü... Orada defnedildi...
Kış aylarında Alanyada, yaz aylarında ise Kayseride, bugün Şeker Fabrikası alanı içerisinde kalan Keykubadiyye sarayında oturan bu büyük insan, alimleri koruduğu için buraya çok sayıda ilim adamı gelip yerleşmiş ve Kayseri medreseler bakımından Selçukluların en zengin vilayetlerinden birisi olmuştur.
Kendisinin ölümünden sonra, hanımları Mahperi Hatun ile Melike Adile Hanım Kayseri'den ayrılmamışlardır. Mahperi Hatun, kendi adıyla anılan Hunat Camii, Medresesi ve hamamını yaptırdı. Ölümünde dc, cami ile medrese arasındaki türbesine defnedildi. Melike Adile Hanım ise, Sivas yolu üzerinde, uğurevlerdeki bugün birisi ayakta kalan Çifte Kümbedlerden birisine defnedildi. Buradaki sarayı kendisinin ölümünden sonra korunamadığı için bugün tamamiyle yıkılıp gitmiş durumdadır.
Alaeddin Keykubad, Türk Tarihinin yetiştirdiği sçkin devlet adamlarından birisidir. ilim adamlarına saygısı vc onları koruma duygusu her zaman ön planda tutulmuştur. Siyasi dehası sayesinde hakimiyctindeki topraklarda imar işleri yapılmış ve bölünme olmamıştır. Zaten ağabeyi İzzeddin Keykavus'da kendisiyle taht kavgasına girmiş olmasına rağmen, ölümünden sonra tahtı ona emanet etmiştir. Bugün Kayseri'de onun yaptırdığı eserlerin hemen hepsi ayaktadır ve hizmet vermektedir.


Ayrıca bakınız >> I. Alaaddin Keykubad
guftd - avatarı
guftd
Ziyaretçi
22 Aralık 2011       Mesaj #7
guftd - avatarı
Ziyaretçi
Alaeddin Keykubat 1221-1237 tarihleri arasında hükümdar olmuş Anadolu Selçuklu sultanıdır.

Alaeddin Keykubat, saltanatı boyunca inşa ettirdiği ve çoğu günümüze kadar erişen eserler, idari ve askeri bakımdan hem şahsına hem de devletine kazandırdığı prestij nedeniyle Türkiye ve dünya literatürünün en ünlü Anadolu Selçuklu sultanıdır.

Konya Alaeddin Camii ve Beyşehir Kubadabad Sarayları yaptırdığı en önemli eserlerdir.

Alaeddin Keykubad, büyük bir siyasetçi ve asker olduğu kadar da ilim adamıydı. Âlimleri sarayında toplar, onları korurdu. Ayrıca; Alâeddîn Keykubad’ın Müslüman tebasının yanısıra gayrimüslim tebası ile ilişkileri de her zaman iyi olmuştu.

Gayet olumlu şartlarda devraldığı ülkeyi on yedi yıllık saltanatı boyunca her yönü ile daha da geliştirerek zirveye taşımayı başarmıştır. Başarısındaki en büyük etkenlerden birisi hiç şüphesiz ticarete verdiği büyük önemdir. Babasının Selçuklu hakimiyeti altına aldığı iki önemli liman şehri olan Antalya (1207) ve Sinop'tan (1214) hareketle ülkesinin sahil şeridini genişletmiş, donanma inşaatına ve ticarete kuzey-güney ekseninin de dahil edilmesine büyük önem vermiştir. Özellikle Alâiye'nin (Alanya) mamur bir Selçuklu limanı haline getirilmesi (1221-1222) ve Kıbrıs Krallığı ve Venedik Cumhuriyeti ile yapılan anlaşmalarla Selçukluların ve onlara tabi tüccarların bölge ticaretindeki konumu son derece güçlenmiştir.

Kaynak: Alaaddin Keykubat'ın Türk tarihi açısından önemi nedir?

Benzer Konular

24 Kasım 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
31 Ocak 2010 / Misafir Cevaplanmış
24 Ekim 2010 / Akin00 Soru-Cevap
11 Kasım 2009 / Misafir Soru-Cevap
31 Ekim 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış