Arama

Eğitimin turizm ekonomisine katkıları nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 9 Ocak 2014 Gösterim: 6.831 Cevap: 17
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
17 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
turizmin gelişmesinde eğitim önemlidir diye münazaramız var.acele yardım eder misiniz?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
EĞİTİMİN TURİZM EKONOMİSİNE KATKISI VE YARARI NEDİR???
Sponsorlu Bağlantılar
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
18 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
UMARIM FİKİR VEREBİLİR

Sponsorlu Bağlantılar

TURİZM VE EĞİTİM

Japonya dan Türkiyeye Nemrutu görmeye gelen Yamazaki çifti Besniye geldi. Besni benim doğduğum yer. Burada gördüklerinden etkilenen çift 137 bin dolar bağışlayarak okul yapılmasını istediler. Bu istekleri bizleri çok şaşırttı düşünülecek olursa Japonya neresi, Besni neresi. Besni Güneydoğuda küçük bir ilçe fakat okuma yazma oranı yüksek, sosyal yaşamı hareketlidir. İlçemizde devlet tarafından yapılmış hiçbir yatırıma rastlayamazsınız. Japon çiftin isteği bizleri çok sevindirdi şimdi okul inşaatını gezmeye geldiler.3 gün kaldılar. Burada Turizmin önemide açığa çıkıyor birkez daha, turizmin sayesinde eğitim dünyamız bir okul kazandı.
GC3BClC3BCsC3BCm C4B0brahim20ErdemoC49Flu20C4B0lkC3B6C49Fretim20Okulu201
Ulusal basınımız bu olaydan hiç bahsetmemişti, dünkü sabah gazetesinde görünce hem şaşırdım hem sevindim.Besnimizin üzümüde ünlüdür.Kültürel yapımızda zengindir. Yamazaki çiftine teşekkür ediyoruz tüm Besnililer olarak. Bizi yönetenlerin görmediği eksikliği onlar görüp eğitime katkıda bulundular.
Quo vadis?
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
18 Aralık 2008       Mesaj #3
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Turizmin gelişmesinde eğitimin önemi nedir? münazaramız var yardım edin
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
18 Aralık 2008       Mesaj #4
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
TURİZM EĞİTİMİ TARTIŞMALARI-1 : ALANI SAHİPLENMEK...


Turizm araştırmaları ve eğitimi, ne çekiyorsa adından çekiyor!.. Bu alanda herhangi bir eğitim almış olanlar dışında, hemen herkeste turizm kavramı ilk olarak seyahat, gezme-görme, eğlenceyi çağrıştırıyor.. Ulaştırma, konaklama, seyahat acenteleri, vb. firmaların “turizm” sözcüğüne işletme unvanlarında yer vermeleri de bir başka olumsuzluk yaratıyor. Açık söylenmese bile pek çok kişi turizmle ilgili akademik araştırmalarının yapılmasına bir anlam veremiyor; “bunun da araştırması mı olurmuş?” görüşü pek çok kişinin düşüncelerinde hala yer ediyor..
Böyle düşünenleri ilk bakışta kötülemek veya ayıplamak doğru olmaz. Ancak, alanı yakından bilen ve hatta bu alanda yatırımcı, işletmeci ve işgören olarak görev alanlarda da bazen benzer eğilimler gözlenebiliyor. Bunda da sorun, turizm alanında çalışan eğitimci, akademisyen ve araştırmacıların alanlarını savunamamalarının yanı sıra uygulamaya yönelik araştırma ve yayınlarla farklılıklarını ortaya koyamamalarına dayanıyor. Dünyanın turizm araştırmaları konusunda ileri gitmiş ülkelerinde durum bizim gibi ülkelerden çok farklı. Bu ülkelerde turizmle ilgili akademik kurumlar varlık nedenleri konusunda kamuoyunda genel kabul görmeyi sağlamışlar. Kimse, bu programların gereksizliğini tartışma ortamına getiremiyor. Olsa olsa, daha iyi bir eğitim nasıl yapılır, o tartışılabiliyor.. Ancak, Türkiye’deki durumun bunun gerisinde olduğunu söylemek çok mümkün. Ne kadar kızsak da durum biraz öyle..
Çünkü alanımızı sahiplenmemişiz.. Sahiplenme kavramından kasıt, bu alana giren herkes kendini “uzman” ilan etmiş. Bu “uzman”lığın hangi eğitime ve deneyime dayandığını, bu kimselerin hangi çalışmaları olduğunu, turizm alanına bilimsel ve sektöre uygulamalara yönelik ne gibi katkılar getirdiklerini sormamışız, soramamışız.. Ya, bunu başkalarından beklemişiz veya çoklukla gözlendiği gibi “bana ne”yi oynamışız.. O zaman da, turizmin üstünlüklerinden olan interdisipliner özelliği yanlış yorumlanarak pek çok kişinin alanda “uzman” olmasına vesile olmuş.. Tabii, bu “uzman”lar çeşitli ortamlarda turizm sektörünün yatırımcısı, işletmecisi ve hatta işgörenlerinin gözünde “farklı!” bir yer bir edinmişler. Bu yargıyı yıllardır değiştirememişiz, hatta, bu durum turizm eğitim programlarının “imajı” haline gelmiş.
Elbette ki turizm disiplinlerarası bir alandır, dolayısıyla ilgili alanlar arasında ortak çalışmalar ve işbirliği kurulacaktır, kurulması da gerekmektedir. Farklı alanlardan birikimli ve donanımlı akademisyenlerin turizmle ilgili araştırmalar yapmaları bu alana zenginlik verir, yeni açılımlar sağlar ve nitelik getirir. Bizim sözümüz, kendi alanlarında başarılı olamayıp turizmi “saklanacak liman” olarak görenleredir. Buna fırsat verilmesine, herhangi bir tepkide bulunulmamasına ve hatta destek olunmasınadır.
Bu konuyla ilgili olarak hiç unutamadığım bir olay, Mustafa TAŞAR’ın Turizm Bakanlığı dönemindeki şu meşhur “turizm danışmanları” toplantısının ilkinin gerçekleştirildiği Pamukkale’de yaşanmıştı. Orada herkes turizm danışmanı idi, alanı ne olursa olsun, üstelik, çoğunluğu da sağlık bilimleri alanındandı! Hatta, bu “uzman”ların her biri 10-15 dakikalık sürelerde ülkede turizmin nasıl geliştirileceğine ilişkin görüşlerini bile açıklamışlardı! Kimse çıkıp veya fısıldayarak böyle bir şey olur mu? Demedi. En azından bu satırların yazarı duymadı.. Benzer gelişmeler başka ortamlarda da oldu.
1990’lara kadar daha dar bir kitlenin egemenliğinde ve doğrusunu da söylemek gerekirse, kendi içerisinde daha tutarlı bir kapsamda gerçekleşen turizm eğitimi ve araştırmaları, bu dönemden sonra akademik turizm eğitim programlarının sayısal olarak artmaya başlamasıyla birlikte, tabir-i caiz ise, kontrolden çıktı. Turizm alanındaki akademisyenlerin sayısı giderek arttı ve artmaya devam ediyor. Artışın yaşanmasına elbette ki karşı çıkılmaz, ancak bu ortamda konuyla ilgisi ve bilgisi tartışılır pek çok kişi de alana girdi. Elbette bu dönemde birtakım güzel girişimler de oldu. “Müdürler toplantısı”, her ne kadar katılıcı etkileri az olsa da, doğru bir girişimdi. Ancak arkası gelmedi. Ulusal Turizm Kongresi de, rahmetli hocamız Prof. Dr. Hasan Zafer DOĞAN döneminde örnek bir girişimdi. Turizm akademisyenlerinin yıllık “olağan” toplantıları orada yapılırdı..
Belirtmeden geçmek istemiyorum. Bildiğiniz üzere, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı tarafından turizm “temel alan” olmaktan çıkarıldı. Bu satırların yazarının bildiği kadarı ile, kimse bu uygulamaya karşı ciddi bir girişimde bulunmadı. Bulunmayı düşünenler oldu, ama fiili girişim olmadı.. Turizm alanında yaratılan bilimsel etkinin ve etkinliğin binde birini bile yaratamayan alanlar “temel alan” listesinde yer alabilirken, turizm olamadı. Doçentlik öncesi akademik derecelerini turizm alanında almış kimselerin farklı alanlardaki doçentlik sınavları sonrasında “sana bu unvanı veriyoruz ama bizim alanla ilgili bir bölümde çalışman doğru olmaz” sözüne benzer “uyarı”lara maruz kaldıklarını duyuyoruz. Onların alanlarını sahiplendikleri anlaşılıyor bu sözlerle.. Benzer tutumların başka alanlarda da farklı şekillerde dillendirildiğine pek çok kişi tanık olmuştur.
Bir dönemde, başka alanlarda tutunamayan pek çok kişi birtakım özel ilişkilerine güvenerek, 15-22 Nisan tarihlerinde kutlanan turizm haftalarında düzenlenen panellerde yaptıkları konuşmalarını kağıda döküp, ya hiçbir yayımlanmış ya da bir-iki tane makale kavramıyla hiçbir ilgisi olmayan çalışmalarıyla turizm alanından doçentlik sınavlarına başvurdular. Buna birkaç kişi hariç, karşı çıkan olmadı. Bazı hocalarımızın sorumlu davranışları ile bu kimseler amaçlarına genellikle ulaşamadılar.. Neredeyse, “hiçbir alandan başarılı olmasam bile, turizm de başarılı olurum” anlayışı egemen olmaya başlamıştı. Sonuçlarını biliyorsunuz.. Ülkemizdeki turizm araştırmaları, ne bu oluşan görüşleri ne de şimdilerdeki durumunu hak ediyor. Son dönemde şimdilik dar bir kitlenin etkisiyle nitelikli çalışmalar ortaya çıkmaya başladı. Dünya turizm literatüründe Türkiye kaynaklı çalışmaların nitelik ve nicelik olarak giderek artmakta olduğunu, mutlulukla izliyoruz. Bu konuyla ilgili ayrıntılı gözlemlerini ilerleyen yazılarımda işlemek istiyorum.
Sonuç olarak, bizler alanımızı sahiplenmeyince, turizm alanı “gelen-geçen hanı” oldu, herkes bu alanla ilgili fikir beyan etmeyi kendine hak gördü. Her fikir beyan eden de kendince doğrular buldu, onları uyguladı. Akademik turizm eğitimi alanında şimdilerde pek çok doğru ve bir o kadar da yanlış uygulama var; kabul edelim veya etmeyelim, durum biraz böyle.
Quo vadis?
fgfg - avatarı
fgfg
Ziyaretçi
18 Şubat 2009       Mesaj #5
fgfg - avatarı
Ziyaretçi
sağolun sizin sayeniz de münazaramızı kazandık..şimdi başka bir konumuz var..
www.msxlabs.org/forum/soru-cevap/222787-egitim-yoluyla-savaslar-onlenemez-ne-demektir.html
yardım ederseniz sevinirim.müznazara 24 şubat
münazara - avatarı
münazara
Ziyaretçi
4 Mayıs 2009       Mesaj #6
münazara - avatarı
Ziyaretçi
Arkadaşlar münazara yarışmamız var konu;
turizmin gelişmesinde para mı eğitim mi önemlidir? biz parayı savunuyoruz.
Lütfen yardım edermisiniz? Msn Embarrassed
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Eylül 2009       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
eğer paraysa işiniz çok zor biz eğitimdik ve açık ara farkla kazandık şimdiden geçmiş olsun Msn Grin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Kasım 2009       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
turizmde parami egitimmi

acil yardım turizm de paramı eğitimmi münazaramız var eğitimi seçtim
Son düzenleyen Misafir; 24 Kasım 2009 11:45 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
24 Kasım 2009       Mesaj #9
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

UMARIM FİKİR VEREBİLİR


TURİZM VE EĞİTİM

Japonya dan Türkiyeye Nemrutu görmeye gelen Yamazaki çifti Besniye geldi. Besni benim doğduğum yer. Burada gördüklerinden etkilenen çift 137 bin dolar bağışlayarak okul yapılmasını istediler. Bu istekleri bizleri çok şaşırttı düşünülecek olursa Japonya neresi, Besni neresi. Besni Güneydoğuda küçük bir ilçe fakat okuma yazma oranı yüksek, sosyal yaşamı hareketlidir. İlçemizde devlet tarafından yapılmış hiçbir yatırıma rastlayamazsınız. Japon çiftin isteği bizleri çok sevindirdi şimdi okul inşaatını gezmeye geldiler.3 gün kaldılar. Burada Turizmin önemide açığa çıkıyor birkez daha, turizmin sayesinde eğitim dünyamız bir okul kazandı.
GC3BClC3BCsC3BCm C4B0brahim20ErdemoC49Flu20C4B0lkC3B6C49Fretim20Okulu201
Ulusal basınımız bu olaydan hiç bahsetmemişti, dünkü sabah gazetesinde görünce hem şaşırdım hem sevindim.Besnimizin üzümüde ünlüdür.Kültürel yapımızda zengindir. Yamazaki çiftine teşekkür ediyoruz tüm Besnililer olarak. Bizi yönetenlerin görmediği eksikliği onlar görüp eğitime katkıda bulundular.

Alıntı
Keten Prenses adlı kullanıcıdan alıntı

TURİZM EĞİTİMİ TARTIŞMALARI-1 : ALANI SAHİPLENMEK...


Turizm araştırmaları ve eğitimi, ne çekiyorsa adından çekiyor!.. Bu alanda herhangi bir eğitim almış olanlar dışında, hemen herkeste turizm kavramı ilk olarak seyahat, gezme-görme, eğlenceyi çağrıştırıyor.. Ulaştırma, konaklama, seyahat acenteleri, vb. firmaların “turizm” sözcüğüne işletme unvanlarında yer vermeleri de bir başka olumsuzluk yaratıyor. Açık söylenmese bile pek çok kişi turizmle ilgili akademik araştırmalarının yapılmasına bir anlam veremiyor; “bunun da araştırması mı olurmuş?” görüşü pek çok kişinin düşüncelerinde hala yer ediyor..
Böyle düşünenleri ilk bakışta kötülemek veya ayıplamak doğru olmaz. Ancak, alanı yakından bilen ve hatta bu alanda yatırımcı, işletmeci ve işgören olarak görev alanlarda da bazen benzer eğilimler gözlenebiliyor. Bunda da sorun, turizm alanında çalışan eğitimci, akademisyen ve araştırmacıların alanlarını savunamamalarının yanı sıra uygulamaya yönelik araştırma ve yayınlarla farklılıklarını ortaya koyamamalarına dayanıyor. Dünyanın turizm araştırmaları konusunda ileri gitmiş ülkelerinde durum bizim gibi ülkelerden çok farklı. Bu ülkelerde turizmle ilgili akademik kurumlar varlık nedenleri konusunda kamuoyunda genel kabul görmeyi sağlamışlar. Kimse, bu programların gereksizliğini tartışma ortamına getiremiyor. Olsa olsa, daha iyi bir eğitim nasıl yapılır, o tartışılabiliyor.. Ancak, Türkiye’deki durumun bunun gerisinde olduğunu söylemek çok mümkün. Ne kadar kızsak da durum biraz öyle..
Çünkü alanımızı sahiplenmemişiz.. Sahiplenme kavramından kasıt, bu alana giren herkes kendini “uzman” ilan etmiş. Bu “uzman”lığın hangi eğitime ve deneyime dayandığını, bu kimselerin hangi çalışmaları olduğunu, turizm alanına bilimsel ve sektöre uygulamalara yönelik ne gibi katkılar getirdiklerini sormamışız, soramamışız.. Ya, bunu başkalarından beklemişiz veya çoklukla gözlendiği gibi “bana ne”yi oynamışız.. O zaman da, turizmin üstünlüklerinden olan interdisipliner özelliği yanlış yorumlanarak pek çok kişinin alanda “uzman” olmasına vesile olmuş.. Tabii, bu “uzman”lar çeşitli ortamlarda turizm sektörünün yatırımcısı, işletmecisi ve hatta işgörenlerinin gözünde “farklı!” bir yer bir edinmişler. Bu yargıyı yıllardır değiştirememişiz, hatta, bu durum turizm eğitim programlarının “imajı” haline gelmiş.
Elbette ki turizm disiplinlerarası bir alandır, dolayısıyla ilgili alanlar arasında ortak çalışmalar ve işbirliği kurulacaktır, kurulması da gerekmektedir. Farklı alanlardan birikimli ve donanımlı akademisyenlerin turizmle ilgili araştırmalar yapmaları bu alana zenginlik verir, yeni açılımlar sağlar ve nitelik getirir. Bizim sözümüz, kendi alanlarında başarılı olamayıp turizmi “saklanacak liman” olarak görenleredir. Buna fırsat verilmesine, herhangi bir tepkide bulunulmamasına ve hatta destek olunmasınadır.
Bu konuyla ilgili olarak hiç unutamadığım bir olay, Mustafa TAŞAR’ın Turizm Bakanlığı dönemindeki şu meşhur “turizm danışmanları” toplantısının ilkinin gerçekleştirildiği Pamukkale’de yaşanmıştı. Orada herkes turizm danışmanı idi, alanı ne olursa olsun, üstelik, çoğunluğu da sağlık bilimleri alanındandı! Hatta, bu “uzman”ların her biri 10-15 dakikalık sürelerde ülkede turizmin nasıl geliştirileceğine ilişkin görüşlerini bile açıklamışlardı! Kimse çıkıp veya fısıldayarak böyle bir şey olur mu? Demedi. En azından bu satırların yazarı duymadı.. Benzer gelişmeler başka ortamlarda da oldu.
1990’lara kadar daha dar bir kitlenin egemenliğinde ve doğrusunu da söylemek gerekirse, kendi içerisinde daha tutarlı bir kapsamda gerçekleşen turizm eğitimi ve araştırmaları, bu dönemden sonra akademik turizm eğitim programlarının sayısal olarak artmaya başlamasıyla birlikte, tabir-i caiz ise, kontrolden çıktı. Turizm alanındaki akademisyenlerin sayısı giderek arttı ve artmaya devam ediyor. Artışın yaşanmasına elbette ki karşı çıkılmaz, ancak bu ortamda konuyla ilgisi ve bilgisi tartışılır pek çok kişi de alana girdi. Elbette bu dönemde birtakım güzel girişimler de oldu. “Müdürler toplantısı”, her ne kadar katılıcı etkileri az olsa da, doğru bir girişimdi. Ancak arkası gelmedi. Ulusal Turizm Kongresi de, rahmetli hocamız Prof. Dr. Hasan Zafer DOĞAN döneminde örnek bir girişimdi. Turizm akademisyenlerinin yıllık “olağan” toplantıları orada yapılırdı..
Belirtmeden geçmek istemiyorum. Bildiğiniz üzere, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı tarafından turizm “temel alan” olmaktan çıkarıldı. Bu satırların yazarının bildiği kadarı ile, kimse bu uygulamaya karşı ciddi bir girişimde bulunmadı. Bulunmayı düşünenler oldu, ama fiili girişim olmadı.. Turizm alanında yaratılan bilimsel etkinin ve etkinliğin binde birini bile yaratamayan alanlar “temel alan” listesinde yer alabilirken, turizm olamadı. Doçentlik öncesi akademik derecelerini turizm alanında almış kimselerin farklı alanlardaki doçentlik sınavları sonrasında “sana bu unvanı veriyoruz ama bizim alanla ilgili bir bölümde çalışman doğru olmaz” sözüne benzer “uyarı”lara maruz kaldıklarını duyuyoruz. Onların alanlarını sahiplendikleri anlaşılıyor bu sözlerle.. Benzer tutumların başka alanlarda da farklı şekillerde dillendirildiğine pek çok kişi tanık olmuştur.
Bir dönemde, başka alanlarda tutunamayan pek çok kişi birtakım özel ilişkilerine güvenerek, 15-22 Nisan tarihlerinde kutlanan turizm haftalarında düzenlenen panellerde yaptıkları konuşmalarını kağıda döküp, ya hiçbir yayımlanmış ya da bir-iki tane makale kavramıyla hiçbir ilgisi olmayan çalışmalarıyla turizm alanından doçentlik sınavlarına başvurdular. Buna birkaç kişi hariç, karşı çıkan olmadı. Bazı hocalarımızın sorumlu davranışları ile bu kimseler amaçlarına genellikle ulaşamadılar.. Neredeyse, “hiçbir alandan başarılı olmasam bile, turizm de başarılı olurum” anlayışı egemen olmaya başlamıştı. Sonuçlarını biliyorsunuz.. Ülkemizdeki turizm araştırmaları, ne bu oluşan görüşleri ne de şimdilerdeki durumunu hak ediyor. Son dönemde şimdilik dar bir kitlenin etkisiyle nitelikli çalışmalar ortaya çıkmaya başladı. Dünya turizm literatüründe Türkiye kaynaklı çalışmaların nitelik ve nicelik olarak giderek artmakta olduğunu, mutlulukla izliyoruz. Bu konuyla ilgili ayrıntılı gözlemlerini ilerleyen yazılarımda işlemek istiyorum.
Sonuç olarak, bizler alanımızı sahiplenmeyince, turizm alanı “gelen-geçen hanı” oldu, herkes bu alanla ilgili fikir beyan etmeyi kendine hak gördü. Her fikir beyan eden de kendince doğrular buldu, onları uyguladı. Akademik turizm eğitimi alanında şimdilerde pek çok doğru ve bir o kadar da yanlış uygulama var; kabul edelim veya etmeyelim, durum biraz böyle.

^alıntıdaki yazıları okuyarak fikirlerinizi geliştirebilirsiniz.Kolay Gelsin...
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

turizmde parami egitimmi

acil yardım turizm de paramı eğitimmi münazaramız var eğitimi seçtim

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Aralık 2009       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
eğitimin,eğitimli personelin;
turizm ekonomisine,
turizm sektörüne,
ülke ekonomisine katkıları nelerdir?

Benzer Konular

29 Mart 2015 / Misafir Cevaplanmış
3 Mart 2013 / Misafir Soru-Cevap
24 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
24 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap
4 Nisan 2014 / Misafir Cevaplanmış