Arama

Cahit Sıtkı Taranca'nın "35 Yaş" şiirindeki söz sanatları nelerdir?

Güncelleme: 18 Şubat 2014 Gösterim: 34.234 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Şubat 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cahit Sıtkı Taranca'nın 35 Yaş şiirindeki söz sanatları nelerdir?
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Haziran 2011       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
şiirin genelindeki soru işareti ile biten yerlerin hepsi tecahül-i arif.
Sponsorlu Bağlantılar
DERUNİ - avatarı
DERUNİ
Ziyaretçi
5 Haziran 2011       Mesaj #3
DERUNİ - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

Cahit Sıtkı Taranca'nın 35 Yaş şiirindeki söz sanatları nelerdir?

Yaş otuz beş yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.


Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var
Benim mi Allah'ım bu çizgili yüz
Ya gözler altındaki mor halkalar
Neden öyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar


Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.


Hayâl meyâl şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir,
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.


Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.


Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar
Nerden çıktı bu cenaze Ölen kim
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar.


Neylersin ölüm herkesin başında,
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misâli o musalla taşında.


CAHİT SITKI TARANCI

'Otuz Beş Yaş' şiiriyle özdeşleşen Cahit Sıtkı Tarancı 13 Ekim 1956'da aramızdan ayrılmıştı

'Otuz Beş Yaş' şiiriyle özdeşleşen Cahit Sıtkı Tarancı 13 Ekim 1956'da aramızdan ayrılmıştı
Şairin acısı yalnızlık...

*Cahit Sıtkı Tarancı şiirinde bireysellikteki evrenselliği yakalayabilmiş olmasıyla, şiiri yararcı mecrasına çekmeden, devinim, ses, biçim birlikteliğiyle yoğurarak kitlelere ulaştırmayı başarabildi. Bu politize olmamış dünyasal bir şiirdi.

MÜSLİM ÇELİK

C.S. Tarancı, zaman, Türkçe, şiir, ölüm dolayımından ilerleyerek, üzerinde "divan şairi kokusuyla'' hece ve garip akımı ekseninde seyreder. O, "Türkçe ağzımda anamın sütü gibidir. Suda sabun gibi eriyor zaman. Ölüm bir at olmuş, kişner kapımda" ve "Şiir sözcüktür" dedi. Fakat, sözcük nedir? Gene kendi deyişiyle "Dost, kadeh, sevgili, özlem, düş, anlam gölgesi, arada rengi olan, insanoğlundan haber veren bir derinliktir" . Asıl önemlisi, doğayı, tüm yaşamı emerek usa indirir, gönle düşürür. Hele de söz, sanatlarla şerbetlendirilirse, dünyanın en varsıl açılımını o rtaya çıkartarak cevher olur, yüreğe akar gider.

İlkokulu Diyarbakır'da bitirdikten sonra, Galatasaray Lisesi'nde okumaya başlaması, çok bilgili, görgülü, irfan sahibi laik öğretmenler elinde yetişmesi bir şanstır. Fransızcayı öğrendiğinden Baudelaire, Rimbaud, Mallarmê 'yi tanıdı, çözümledi. Mülkiye öğrenimini Türkiye ve Paris'te yaptı. 1946'da CHP Şiir Ödülü'nde birincilik aldı. Dağlarca ve A. İlhan , ilk üçe giren diğer şairlerdi.

İÇE DÖNÜK BİR ŞAİR

Masmavi gölgeler bile ses vermiyordu çığlığına. Kendini Haşim gibi çirkin bulması, kız arkadaş edinememesi, yalnızlığını katlıyordu. Kırılgan, ürpertili ve tedirgin oluşu, doğal ki, şiirini derinleştiriyordu.

Bu yöne, tarih açısından bakıldığında, yaratı ve donatmak sanatının, yansıtma yoluyla yaşamın boşluklarını giderme konusunda, sanatın özüyle işlevine ters düşmeyen, birbirini tümleyen bir dolayım oluşturmak istediği görülebilir. Fakat, Tarancı şiirlerinde, olanı, sorularıyla tırtıklarken, olabilir olan şeyi pek de görüp söylememiştir. Çağa özgü az güvenilirliği, bozulmayı içerikle beslerken, doğuş koşullarını, temel kavramlar üzerinden sanat gerçeğinin yansısıyla duymuş olması gerekirken; aynalarda kendini daha çok görmek istememesi uğruna, bu korkuyla olsa gerek, öznelliğin iç dünyasından gene bu ikircikliğiyle vazgeçmektedir.

Tarancı, esrarlı yollara kolayca sapmaz gözükse de, sürekli içe gider. Şiir içte gezdirilen bir aynadır da ona göre.

ÖLÜM KORKUSU

Turgut Uyar 'a bakarsak, o hiçbir şeye, hiçbir şey katmamış, salt olanı vermiş, gelip geçmiş bir yaşamdır diyor.

Yaşam zaman zaman insanla dalga geçer. Buysa kişiyi çok üzer. Bir yanı düşten güzel bu yaşamın, bir yanı da biçim ve içerik yetingenliği ve yetkinliğinin kanıtıdır. Sürer gider.
Gizli, açık, kapalı havasının insanlarını yansıttı.

Şiirinde bireysellikteki evrenselliği yakalayabilmiş olmasıyla, şiiri yararcı mecrasına çekmeden, devinim, ses, biçim birlikteliğiyle yoğurarak kitlelere ulaştırmayı başarabildi. Bu politize olmamış dünyasal bir şiirdi. Söyleminde stepe denk gelen, sarkan yanları var mıydı, ölüm korkusunun?

Gün Eksilmesin Penceremden
Ne doğan güne hükmüm geçer,
Ne halden anlayan bulunur;
Ah aklımdan ölümüm geçer;
Sonra bu kuş, bu bahçe, bu nur.
Ve gönül Tanrısına der ki:
Pervam yok verdiğin elemden
Her mihnet kabulüm, yeter ki
Gün eksilmesin penceremden!

Görüyorsunuz güneş de minik bir leke içeriyor, kanıyor, üşüyor
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Kasım 2012       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
neden cevap vermiyorsunuz???
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Şubat 2014       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

Cahit Sıtkı Taranca'nın 35 Yaş şiirindeki söz sanatları nelerdir?

OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ VE TAHLİLİ CAHİT SITKI TARANCI
Otuz Beş Yaş Şiiri ve Tahlili
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.

Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.

CAHİT SITKI TARANCI






OTUZ BEŞ YAŞ ŞİİRİ

Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
-ün: tam uyak
-er: tam uyak

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allahım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz,
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
-üz: tam uyak
-ar: tam uyak

Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resmime baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan.
ben değilim: redif
-an: tam uyak
-am: tam uyak

Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız;
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
-ımız: redif
-ir: tam uyak
-k(-ğ): yarım uyak


Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
-mış: redif
-ar: tam uyak
Olduğunu: redif
-ert: zengin uyak


Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
-ar: tam uyak
-im: tam uyak


Neylersin ölüm herkesin başında.
Uyudun uyanamadın olacak.
Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
-ında: redif
-aş: tam uyak
olacak: redif
-ın: tam uyak

CAHİT SITKI TARANCI




* Şiirdeki kafiye örgüsü ve ritim özellikleri, okunuşun ahenk kazanmasını sağlamaktadır.



CAHİT SITKI TARANCI HAKKINDA KISA BİLGİ

Cahit Sıtkı Tarancı şiirinde bireysellikteki evrenselliği yakalayabilmiş olmasıyla, şiiri yararcı mecrasına çekmeden, devinim, ses, biçim birlikteliğiyle yoğurarak kitlelere ulaştırmayı başarabildi. Cahit Sıtkı Tarancı, zaman, Türkçe, şiir, ölüm dolayımından ilerleyerek, üzerinde “divan şairi kokusuyla hece ve garip akımı ekseninde seyreder. 0, “Türkçe ağzımda anamın sütü gibidir. Suda sabun gibi eriyor zaman. Ölüm bir at olmuş, kişner kapımda” ve “Şiir sözcüktür” dedi. Fakat sözcük nedir? Gene kendi deyişiyle “Dost, kadeh, sevgili, özlem, düş, anlam gölgesi arada rengi olan, insanoğlundan haber veren bir derinliktir” . Asıl önemlis4 doğayı, tüm yaşamı emerek usa indirir, gönle düşürür. Hele de söz, sanatlarla şerbetlendirilirse, dünyanın en varsıl açılımını ortaya çıkartarak cevher olur, yüreğe akar gider. İlkokulu Diyarbakır’da bitirdikten sonra, Galatasaray Lisesi’nde okumaya başlaması, çok bilgili, görgülü, irfan sahibi laik öğretmenler elinde yetişmesi bir şanstır. Fransızcayı öğrendiğinden Baudelaire, Rimbaud, Mallarmö‘yi tanıdı, çözümledi. Mülkiye öğrenimini Türkiye ve Paris’te yaptı. 1946’da CHP Şiir Odülü’nde birincilik aldı. Dağlarca ve A. İlhan, ilk üçe giren diğer şairlerdi.

Masmavi gölgeler bile ses vermiyordu çığlığına. Kendini Haşim gibi çirkin bulması, kız arkadaş edinememesi, yalnızlığını katlıyordu. Kırılgan, ürpertili ve tedirgin oluşu, doğal ki, şiirini derinleştiriyordu.

Bu yöne, tarih açısından bakıldığında, yaratı ve donatmak sanatının, yansıtma yoluyla yaşamın boşluklarını giderme konusunda, sanatın özüyle işlevine ters düşmeyen, birbirini tümleyen bir dolayım oluşturmak istediği görülebilir. Fakat Tarancı şiirlerinde, olanı, sorularıyla tırtıklarken, olabilir olan şeyi pek de görüp söylememiştir. Çağa özgü az güvenilirliği, bozulmayı içerikle beslerken, doğuş koşullarını, temel kavramlar üzerinden sanat gerçeğinin yansısıyla duymuş olması gerekirken; aynalarda kendini daha çok görmek istememesi uğruna, bu korkuyla olsa gerek, öznelliğin iç dünyasından gene bu ikircikliğiyle vazgeçmektedir. Tarancı, esrarlı yollara kolayca sapmaz gözükse de, sürekli içe gider. Şiir içte gezdirilen bir aynadır da ona göre.

ŞİİRİN İÇERİĞİ

Dante gibi ortasındayız ömrün: telmih, teşbih

Delikanlı çağımızdaki cevher: İstiare

Gözünün yaşına bakmadan gider: iktibas (deyim alıntılanmıştır)

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var: Tecahül-i arif, istifham

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?: İstifham

Su insanı boğar, ateş yakarmış!:Tecahül-i arif

Ne dönüp duruyor havada kuşlar?:İstifham

Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim: İstifham



Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar: İstifham, istiare

Edebi sanatlar şiire zenginlik katmaktadır.

* Şiirdeki mısra sayısıyla şiirin anlamı arasında bir ilişki kurulabilir. Şiir 5 dörtlükten oluşur. Dörtlük sayısı da 7’dir. Bunların çarpımından 35 sayısını elde ederiz.

* Otuz Beş Yaş şiirinin teması, ölümdür. İlahi, Baki’nin dizesi ve Hüzün şiirlerinin de temaları ölümdür. Yunus Emre ve Baki’nin şiirleri divan şiiri geleneğine uygundur. Hüzün şiiri ise Batı edebiyatının bir verimidir. Ölüm teması, doğu edebiyatlarında daha uysal görülür ve gösterilir.

* Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder.
Dante gibi ortasındayız ömrün: Ömrün nasıl da bitiverdiğini anlatmaktadır. Zamanın hızla aktığını belirtmektedir.
Zamanla nasıl değişiyor insan: İnsan, zamanın yıpratıcı etkisinden kurtulamamaktadır. Şiirin bütününde de insanın ölüme yazgılı olduğu düşüncesi işlenmektedir.
* Otuz Beş Yaş şiirinin bütününde ifade tarzı bakımından yerli ve mahalli unsurları yer almaktadır. Çünkü bu şiir, yerli ve mahalli bir temaya göre yazılmıştır.
* Otuz Beş Yaş şiirinin Türk şiirinde “saf şiir” geleneğine ve dünya şiirinde ise mistik şiir geleneğiyle ilişkilendirilebilir.



1.BİRİM: Dante, Sevgi Gökdemir ve Ayvaz Gökdemir’in dediğine göre; İtalyan şairi, otuz yaşında iken siyasete atılmış, otuz beş yaşındayken rakip taraf duruma hâkim olunca kaçmış, sonunda rakipleri tarafından dâimi sürgünlüğe ve ele geçtiği takdirde diri diri yakılmaya mahkûm edilmişti. Bu arada meşhur eserini( İlahi Komedya) “Hayat yolunun ortasında kendini karanlık bir ormanda buldum” diye başlıyor diyorlar. Tarancı da Dante’den esinlenerek başlamış şiirine.

Şair otuz beş yaşın hayat yolunun yarısı olarak kabul ediyor. Artık bu yaştan sonra bütün canlılığın yavaş yavaş azaldığını ölümün yaklaştığını belirtmek istemiş. Devletlerin doğuşu( kuruluşu ) vardır. Yükselme dönemi, duraklama dönemi ve çökme dönemi vardır. Burada da şair insan hayatının yükselme devrinin sonunu otuz beş yaş olarak kabul ediyor. Bu yaştan sonra artık insan duraklamaya başlıyor ve daha sonrasında da hayat sona eriyor. Delikanlılıktaki cevher, canlılık, delidoluluk, hayata sıcacık bakmaların geçici olduğunu, biz ne kadar istesek de bu günlerin biteceğini vurguluyor.

2. BİRİM: Şair sûretindeki değişikliği aynaya bakarak fark ediyor. Saçlarının yavaş yavaş beyazladığını, yüzündeki yaşlılık çizgilerini, gözünün altındaki mor halkaları fark ediyor ve önceden olan( genç iken ) yüzünün güzelliğini, pürüzsüzlüğünü hatırlayıp, aynaların kendine düşman göründüğünü söylüyor. Kendini güzel, genç göstermediğinden yakınıyor. Fakat yaşlandığının da farkındadır.

3.BİRİM: Şair artık yavaş yavaş yaşlandığının farkındadır. Önceden çekilmiş olduğu resimlere bakınca resimdeki kendisiyle aslının birbirine benzemediğini görüyor. Eskiden olan heyecanı, canlılığı, gençlik duyguları artık kaybolmuş. Yüzü eskisi gibi gülmüyor artık. Resimlerdeki gülen adamı kendisine benzetemiyor. Artık hayatından şüphe ediyor, kaygıya düşüyor. Her an ölüm gelebilir. Kaygısız olduğu yalanmış, kaygı duyuyor artık.

4.BİRİM: Bu dizelerde diğer şiirlerinde olduğu gibi yalnızlıktan bahsediyor. İlk aşkını hayal meyal hatırlıyor. Şairden şimdi o kadar uzaklaşmıştır ki, hatırası bile yabancı gelir. O duygular, o hayaller, o heyecan ve ümitler sanki bir zamanlar onun değilmiş, onları yaşamamış gibi şaire uzak, yabancı geliyor. Gençlik yıllarında her zaman beraber olduğu arkadaşları, dostları artık yanında yok, hepsinden yolları ayrılmış. Hepsi bir tarafa dağılmış, yapayalnız kalmış hayatta.

5. BİRİM: Gökyüzünün rengini genel olarak mavi diye biliriz. Zaten gökyüzü denince akla mavi, açık, güzel bir görüntü olarak algılarız. Gençliğin de verdiği canlılıkla sadece gökyüzünün güzel yanlarını görmek isteriz, öyle hatırlamak isteriz. Fakat yaşlanınca artık gerçekler gözümüze gözükür ve şair de gökyüzünün başka renklerini fark ediyor. Taşın sert olduğunu, suyun insanı boğduğunu, ateşin ise yaktığını fark ediyor. Artık hayatın tozpembeliğini aşıp gerçekleri görebiliyor.

6. BİRİM: Ayva sarı, nar kırmızı; demek ki her yıl biraz daha benimsediği sonbahar mevsimindeymiş şair. Sonbaharı biraz daha benimsemesinin sebebi, 35 yaşı, ömrün ortası, hayatın güze dönüş noktası olarak kabul etmesidir. Bu yaştan sonra şair, artık sararan ayva, kızaran nar gibi her an dalından koparılmayı bekliyor. Neden dönüp duruyor havada kuşlar? Kuşların havada dönüp uçması, hastalıklı, ölmesi yakın canlıyı yırtıcı kuşlar anlar ve peşini bırakmadan takip eder. Şair de kendini artık yaşlı hissettiği için, ölüme yakın hissettiği için böyle soruyor kendine.
7. BİRİM: Her insanın ölümü tadacağını söylüyor. Hiçbir insan ebedi olmayacak. Burada tasavvufi bakış açısıyla yaklaşmıştır. Ebedi uykuya yatıp daha uyanmayacağız. Gözlerimizi son defa kapattığımızda ebedi uykuya dalacağız ve daha uyanmayacağız. Bu ölüm ne zaman, nerde, ne şekilde, kaç yaşında olacağı da bilinmez. Şair en sonda ince bir istihza (olay) ve büyülü Divân şâiri Bâkî’nin : “Kadrini seng-i musallada bilip ey Bâkî – Durup el bağlayalar karşında yârân sâf sâf” olarak vasıflandırıyor. Yani bir namazlık saltanatın olacak sen musalla taşında yatıca padişah huzurunda durdukları gibi herkes senin önünde ellerini bağlayacak.



Tarancı’nın ilk şiirlerinde görülen yalnızlık ömrü boyunca onun şiirine sinmiştir. Aile ocağından ayrı İstanbul’da tek başına yaşamanın Tarancı üstünde bıraktığı bir etki olarak bilinen yalnızlık Tarancı’yı içkiye yönlendiren nedenlerden biri olarak düşünülmüştür. İçki sayesinde kendisini mutlu ve neşeli yapan bir dünyaya gittiği düşünülebilir. Fiziksel görünüşünün onun ruhsal yaşamını etkilediği, bu yüzden de yalnızlık duygusunun arttığı söylenebilir. Otuz Beş Yaş şiirinde yalnızlık duygusunun arttığı ve dostlarının yavaş yavaş yaşamdan göçmelerinin de onu etkilediği görülür. Yalnızlık duygusu içinde zamanın geçmediğinden yakınır fakat yinede kaderini kabul eder ve yalnızlık içinde geçse de yaşamın yaşam olduğunu ve herkesin aslında yalnız olduğunu savunur.

Z Bireyden, aynadaki görüntüsünden yola çıkarak ölüm ve fanilik konularına değinmiştir. Genele gitmiştir.
Z Bu şiir ömrün yarısına varmanın bilincine ermiş bir insanın, ölümden duyabileceği ürpertiyi dile getirmiştir. Buna rağmen şair ölümün herkesin başında olduğunu düşünerek avunmaktadır: “Neylersin ölüm herkesin başında”.
Z “Dante gibi ortasındayız ömrün” diyerek kendisini İtalyan şair Dante’ye benzetmiştir. Dante ile Tarancı’nın bu konudaki benzerliği ise iki şairinde ölüm konusunu işlemeleri ve yapıtlarında ölümden bahsetmeleridir.
Z Cahit Sıtkı ölümü ızdırap duyarak karşılar fakat metafizik duygulara kaçmaz. Bunun sebebi ise laiklik düşüncesinden dolayı başka konulara çekmez.
Z Cahit Sıtkı sosyal konularla ilgilenmez.
Z Şiirde sade, yalın, basit, halk deyişlerine yer verilmiştir. Şiirde geçen deyimler: “gözünün yaşına bakmadan gider”, “şakaklarıma kar mı yağdı ne var?”, “gözler altındaki mor halkalar”.
Z Gerçeklerden ayrılıp hayal dünyasına. Şair yaşadığı ana çok bağlı ve o andan kopmuyor.
Z Bu şiire hâkim olan zaman şimdiki zamandır. Otuz beş yaşına gelmiş bir insanın geçmiş ve geleceğine bakışı vardır.
Z Şiir otuz beş mısradan oluşmuştur.(5x7)
Z 11’li hece ölçüsü kullanılmıştır. abab çapraz uyak örgüsü kullanılmıştır.
otuz beş yaş ses olayları

Ünsüz benzeşmesi çıktı-ettim
Ünsüz yumuşaması rengi-yalnızlığımız.
ünlü daralması artıyor-duruyor-değişiyor
ünlü düşmesi resmime- ömrün.Nerde
Ulama ortasındayız ömrün,saltanatın olacak,
Kaynaştırma-Gözünün-yaşına
ÇAPRAZ KAFİYE: "a b a b" "cdcd"olmalı.

Benzer Konular

1 Aralık 2014 / sempatiq19 Soru-Cevap
9 Aralık 2013 / Misafir Soru-Cevap
29 Kasım 2014 / Misafir Soru-Cevap
6 Nisan 2013 / esra umay Soru-Cevap