Arama

Türkler arasında İslamiyetin yayılmasında etkili olan kişiler kimlerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 28 Mayıs 2016 Gösterim: 65.859 Cevap: 1
jackal006 - avatarı
jackal006
Ziyaretçi
6 Nisan 2010       Mesaj #1
jackal006 - avatarı
Ziyaretçi
Türkler arasında islamiyetin yayılmasında etkili olan kişiler kimlerdir?
EN İYİ CEVABI Misafir verdi

TÜRKLERDE İSLAM ANLAYIŞININ OLUŞMASINDA ETKİLİ OLAN ŞAHSİYETLER


Türkler Müslüman olduktan sonra İslam medeniyetinin gelişmesi ve yayılması için büyük gayret göstermişlerdir. Türklerin İslam anlayışının oluşmasında pek çok kişinin etkisi olmuştur. Bu kişiler Türk İslam toplumlarının din, kültür ve manevi önderleri olmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar

Ebu Hanife


Asıl adı Numan bin Sâbittir. 699’de Kûfe’de doğdu. Ticaretle uğraşan zengin bir ailenin çocuğu idi. Küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiştir. Devrin seçkin alimlerinden Arapça, sarf, nahiv ve şiir dersleri almıştır. Hocası Hammad bin Süleyman vefat edince onun yerine ders vermeye başladı. Yetiştirdiği öğrencilerin sayısı binlerle ifade edilmektedir.
Hanefi mezhebinin kurucusu sayılır. 760 yılında vefat etmiştir. Vefatından sonra fetvaları yazılmış ve sistemleştirilmiştir. Türkler’in büyük çoğunluğu ile Irak, İran, Afganistan ve Pakistan’da yaşayan Müslümanların pek çoğu Ebu Hanife’nin (Hanefi) mezhebindendir. En önemli eserlerinden biri, inanç esaslarının sistematik hale getirildiği “el-Fıkhu’l- Ekber” dir.

Mâturidî


862’de Semerkant’ta doğmuş ve 944’te aynı yerde vefat etmiştir. Türk bilginidir. İslam inançları alanında derinlik kazanmıştır. Mâturidîliğin kurucusu olarak görülmüştür. Akıl ile vahiy arasında iyi bir denge kurmuştur. Kelâm, fıkıh ve mezhepler tarihi konusunda çalışmalar yapmıştır. Hanefi mezhebindeki Müslümanlar inanç konularında Mâturidîliği benimsemişlerdir. En önemli eserleri “Kitâbu’t-Tevhid” ve “Te’vilâtu’l-Kur’an” dır.

Şâfiî (767-819)


Şâfiî mezhebinin öncüsüdür. Filistin’in Gazze şehrinde doğdu. Küçük yaşta babasını kaybetti. Fakir bir hayat yaşayan annesi oğlunu Mekke’ye götürdü. Küçük yaşta kendisini ilme verdi. 7 yaşında Kur’an’ı ezberledi. 10 yaşında İmam Mâlik’in “el-Muvatta” adlı hadis kitabını ezberledi. 15 yaşında fetva verebilecek seviyeye gelmiştir. Daha sonra Medine’ye giderek İmam Mâlik’ten fıkıh ve hadis dersleri aldı. 810 yılında Bağdat’ta Ahmet bin Hanbel ile görüştü ve “el-Hucce” adlı eserini yazdı. “er-Risâle” adlı eseri ise Fıkıh Usûlü dalında ilk eser sayılır. Kendi mezhebinin görüşlerini ihtiva eden kendi mezhebinin görüşlerini içeren fıkıh kitabıdır. Şafiî, ilmi yanında takvası ve güzel ahlâkı ile de dikkatleri üzerine çekmiştir. Mezhebi, Mısır, Güney Arabistan, Doğu Afrika, Doğu Anadolu, Seylan, Endonezya, Cava, Filipinler, Malaya, Maverâünnehir ve Horasan gibi yerlerde yayılmıştır.

Eş’arî (873 Basra- 935 Bağdat)


Küçük yaşta babasını kaybetti ve ilim tahsiline başladı. Devrin ünlü hocalarından dersler aldı.Mutezile mezhebine mensup hocalardan dersler aldı ve gençliğinde bu mezhebin görüşleri doğrultusunda eserler yazdı. 40 yaşından sonra Mutezile’den ayrılıp Ehli sünnet anlayışını benimsedi. Daha sonra kendisi Ehli Sünnet’in Eş’ariyye mezhebinin kurucusu olmuş ve Sünniliğe hizmet etmiştir. Eserlerinin sayısını bazı kaynaklar 300 e kadar çıkarırlar. Kelâm, Cedel, tefsir, fıkıh dallarında eserler yazmış. Mutezile ve Şia’nın reddine, Mecûsiler’in, Yahudiler’in, Hristiyanların, tabiatçıların ve çeşitli felsefi görüşlerin tenkidine dair eserler yazmıştır. “Makâlâtü’l-İslâmiyyîn” ve “el-Has ale’l-bahs” önemli eserlerindendir.

Ahmet Yesevî


Türkistan’ın Sayam kasabasında doğmuştur. Küçük yaşta hem annesini hem de babasını kaybetmiş ve ablasıyla birlikte Yesi’ye giderek oraya yerleşmiştir. Orada Aslan Baba adlı alimden ilk ilmini aldıktan sonra Buhara’ya ilmini artırmak için gitmiştir. Orada devrin en büyük alimlerinden olan Yusuf el-Hamedâni ile tanışmış ve ondan İslami ilimler ve tasavvuf ilmi öğrenmiştir. Sonra tekrar Yesi’ye dönmüş ve ömrünün sonuna kadar ilim öğretmeye devam etmiştir. Ahmet Yesevî’nin özellikle göçebe Türkler arasında İslamın öğrenilmesi ve yaygınlaşmasında büyük etki yapmıştır. Yetiştirdiği öğrenciler, en uzak Türk topluluklarına kadar İslamı ulaştırmışlardır. Ahmet Yesevinin başlıca uğraşısı İslâm’ı Türklere sevdirmek ve Ehli sünnet inancını yaymaya çalışmak olmuştur. Bu yüzden sayıları binleri bulan öğrenciler yetiştirmiştir. En önemli eseri “Divan-ı hikmet” tir.

Ahi Evran


Ahi Evran, önceleri dericilik sanatında ün kazanmış, daha sonra ise Anadolu’daki bütün sanatları etkilemiş bir şahsiyettir. Asıl adı Nasreddin Mahmuttur. 1172’de Horasan’da doğdu. Ailesi Moğol baskısı yüzünden Anadolu’ya göç eden Oğuz Türklerindendi. Önce Konya sonra Denizli, sonra da Kayseri’ye gitmiş ve daha sonrada Kırşehir’e gitmiş ve orada vefat etmiştir. Dericilik dalında kendini geliştirmiş. Ahilik konularında Ahi Mahmut’tan dersler almıştır. Usta olduktan sonra ahi şeyhi olarak görev almıştır.Kırşehir’de dericiliği yaygınlaştırmıştır. Daha sonra “ahi Babalığa” yükselerek, teşkilatı zenginleştirmiş ve bütün Anadolu’da tanınmıştır. Ahi Evran oluşturduğu Ahi teşkilatı ile meslek ahlakının oluşmasında etkili olmuştur. O bununla İslam ahlakının iş hayatına nasıl yansıdığının en güzel örneklerini göstermiştir. O, insanların bir sanat ve bir sanat ve meslek sahibi olarak başkalarına el açmadan kendi kazançlarını sağlamalarını, halkın ekonomik durumunu yükseltmeyi kendisine gaye edinmiştir. Esnaf ve sanatkarların işlerini titizlikle denetlerdi. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük emeği olmuş ve binlerce meslek sahibi yetiştirmiş1262’de 90 yaşında ölmüştür. Kabri Kırşehir’dedir.

Hacı Bektaş Veli


Asıl adı Mahmut, Künyesi Bektaş’tır. Babası Horasan hükümdarı İbrahim es’Sâni Seyyid Muhammeddir. 1248’de Horasan’da doğdu. 1281 de Anadolu’ya geldi. 1373’te Kırşehir’de vefat etti. Türbesi bugün Hacı Bektaş adıyla bilinen yerdedir. İlk öğrenimini Nişabur’da yatı. Hem dini hem de müsbet ilimleri öğrendi. Anadolunun Müslümanlaşmasında ve Türklerin yurdu olmasında büyük payı olan erenlerden biridir. Selçuklu devleti Moğol hakimiyetine girince Hacı Bekatş etrafındakilere birlik beraberlik öğütlemiştir. “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” demiştir.
Hacı Bektaş Veli, ilgisini kent merkezleri yerine köy ve kırsal bölgelerde yoğunlaştırmıştır. Farsça yerine Türkçeyi kullanmıştır. Böylece halk onu kolayca anlamış ve bütün Anadolu’ya öğütleri yayılmıştır. Yeniçeri Ocaklarınada onun sevgisi ve öğretisi hakim olmuştur. İlme büyük önem vermiştir. Onun “ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.” Sözleri bugün dahi bizlerin yolunu aydınlatmaktadır.

Mevlâna


Mevlâna, 1207 yılında Belh şehrinde doğdu. Babası o şehrin ileri gelenlerinden “Bilginlerin Sultanı” olarak ün yapmış olan Bahâeddin Veled’dir.
1242’te Tebrizli Şems (Şems-i Tebrîzî) ile karşılaştı. Onun hayatında Şems’in önemli yeri vardır. Mevlâna, Şems’in cemalinde “tanrının nurlarını” görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevl3ana, Şems’in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi.
Mevlâna’nın en önemli eseri, Türk-İslam şaheserlerinden “Mesnevî” dir. Onun tüm eserlerinde akıcılık vardır. Uslûbu süslü fakat anlaşılır. Allah ve peygamber sevgisini eserlerinde işlemiştir. Mevlâna’nın eserlerindeki aşk ilâhî aşktır. Ayetler ve hadisler hikayelerle açıklanmıştır. 1273 yılında vefat etmiştir. Türbesi Konya’dadır.

Yunus Emre


Yunus Emre’nin Eskişehir’de Sarayköyde yaşadığı genel bir kanaat olmakla birliklte Anadolunun pek çok yerinde yaşadığına dair rivayetler vardır.
Yunus emre Türk kültür ve dilinin en büyük değerlerinden biridir. Onun şiirleri asırlardır yaşadığımız topraklara ruh vermiştir. Türk dilini tüm sadelik ve güzelliği ile ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiştir. Yunus’un şiirleri Türkçenin bir sanat, edebiyat, bilim ve felsefe dili olacağının en büyük kanıtıdır. Şiirlerinde ahlâk, hikmet, aşk, sevgi, sabır, kanaat, cömertlik, erdemlilik konularını işlemiştir.
Yunus, insan sevgisini ilahi sevgi ile ilişkilendirir. “yaratılanı hoş gördük yaratandan ötürü” diyerek insanların din, mezhep, ırk, millet, renk, sınıf farkı gözetilmeksizin sevilmeyi hak ettiklerini dile getirmiştir.

Hacı Bayram Veli


Asıl adı Numandır. 1352 yılında Ankara yakınlarında bir köyde doğdu. 1429’da Ankara’da vefat etti. Türbesi Hacı Bayram Camisinin kıble yönündedir. Küçük yaşlarda ilim öğrenmeye başladı. Devrin önemli müderrislerinden tefsir, hadis fıkıh gibi dini ilimlerinin yanı sıra müsbet ilim dersi de aldı. Öğrenimi tamamladıktan sonra Ankaradaki Kara Medresede müderris oldu. Bu sırada Somuncu Baba lakabıyla meşhur Hamideddin Velî’nin davetiyle Kayseri’ye giderek ondan ders alıp manevi ilimlerde yüksek derecelere ulaştı. Hocasının ölümü üzerine tekrar Ankara’ya döndü. Ankara’da dinin emir ve yasaklarını insanlara anlatmaya ve onlara ilim ve feyiz dağıtmaya başladı. Akşemseddin, Yazıcızade Muhammed ve Ahmet kardeşler, Hızır Dede, Muhammed Üftâde ve Eşrefoğlu Rûmî onun terbiyesinde yetişen önemli kişilerden bazılarıdır. Anadolu’da dil ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasını tavsiye etmiş, kendiside halkın anlayacağı Türkçe eserler yazmıştır. Onun en önemli özelliklerinden biri de öğrencileri, el emeği ile geçinmeye, toprağa bağlanmaya ve sanata yönelmeye davet etmiştir. Ortaasyadan gelen göçebe Türklerin yerleşik hayata geçmesinde ve Osmanlı devletinin medeniyet yolunda büyük aşama kaydetmesinde onun bu davetinin önemi büyüktür.
Son düzenleyen Safi; 28 Mayıs 2016 08:13
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Nisan 2011       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.

TÜRKLERDE İSLAM ANLAYIŞININ OLUŞMASINDA ETKİLİ OLAN ŞAHSİYETLER


Türkler Müslüman olduktan sonra İslam medeniyetinin gelişmesi ve yayılması için büyük gayret göstermişlerdir. Türklerin İslam anlayışının oluşmasında pek çok kişinin etkisi olmuştur. Bu kişiler Türk İslam toplumlarının din, kültür ve manevi önderleri olmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar

Ebu Hanife


Asıl adı Numan bin Sâbittir. 699’de Kûfe’de doğdu. Ticaretle uğraşan zengin bir ailenin çocuğu idi. Küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiştir. Devrin seçkin alimlerinden Arapça, sarf, nahiv ve şiir dersleri almıştır. Hocası Hammad bin Süleyman vefat edince onun yerine ders vermeye başladı. Yetiştirdiği öğrencilerin sayısı binlerle ifade edilmektedir.
Hanefi mezhebinin kurucusu sayılır. 760 yılında vefat etmiştir. Vefatından sonra fetvaları yazılmış ve sistemleştirilmiştir. Türkler’in büyük çoğunluğu ile Irak, İran, Afganistan ve Pakistan’da yaşayan Müslümanların pek çoğu Ebu Hanife’nin (Hanefi) mezhebindendir. En önemli eserlerinden biri, inanç esaslarının sistematik hale getirildiği “el-Fıkhu’l- Ekber” dir.

Mâturidî


862’de Semerkant’ta doğmuş ve 944’te aynı yerde vefat etmiştir. Türk bilginidir. İslam inançları alanında derinlik kazanmıştır. Mâturidîliğin kurucusu olarak görülmüştür. Akıl ile vahiy arasında iyi bir denge kurmuştur. Kelâm, fıkıh ve mezhepler tarihi konusunda çalışmalar yapmıştır. Hanefi mezhebindeki Müslümanlar inanç konularında Mâturidîliği benimsemişlerdir. En önemli eserleri “Kitâbu’t-Tevhid” ve “Te’vilâtu’l-Kur’an” dır.

Şâfiî (767-819)


Şâfiî mezhebinin öncüsüdür. Filistin’in Gazze şehrinde doğdu. Küçük yaşta babasını kaybetti. Fakir bir hayat yaşayan annesi oğlunu Mekke’ye götürdü. Küçük yaşta kendisini ilme verdi. 7 yaşında Kur’an’ı ezberledi. 10 yaşında İmam Mâlik’in “el-Muvatta” adlı hadis kitabını ezberledi. 15 yaşında fetva verebilecek seviyeye gelmiştir. Daha sonra Medine’ye giderek İmam Mâlik’ten fıkıh ve hadis dersleri aldı. 810 yılında Bağdat’ta Ahmet bin Hanbel ile görüştü ve “el-Hucce” adlı eserini yazdı. “er-Risâle” adlı eseri ise Fıkıh Usûlü dalında ilk eser sayılır. Kendi mezhebinin görüşlerini ihtiva eden kendi mezhebinin görüşlerini içeren fıkıh kitabıdır. Şafiî, ilmi yanında takvası ve güzel ahlâkı ile de dikkatleri üzerine çekmiştir. Mezhebi, Mısır, Güney Arabistan, Doğu Afrika, Doğu Anadolu, Seylan, Endonezya, Cava, Filipinler, Malaya, Maverâünnehir ve Horasan gibi yerlerde yayılmıştır.

Eş’arî (873 Basra- 935 Bağdat)


Küçük yaşta babasını kaybetti ve ilim tahsiline başladı. Devrin ünlü hocalarından dersler aldı.Mutezile mezhebine mensup hocalardan dersler aldı ve gençliğinde bu mezhebin görüşleri doğrultusunda eserler yazdı. 40 yaşından sonra Mutezile’den ayrılıp Ehli sünnet anlayışını benimsedi. Daha sonra kendisi Ehli Sünnet’in Eş’ariyye mezhebinin kurucusu olmuş ve Sünniliğe hizmet etmiştir. Eserlerinin sayısını bazı kaynaklar 300 e kadar çıkarırlar. Kelâm, Cedel, tefsir, fıkıh dallarında eserler yazmış. Mutezile ve Şia’nın reddine, Mecûsiler’in, Yahudiler’in, Hristiyanların, tabiatçıların ve çeşitli felsefi görüşlerin tenkidine dair eserler yazmıştır. “Makâlâtü’l-İslâmiyyîn” ve “el-Has ale’l-bahs” önemli eserlerindendir.

Ahmet Yesevî


Türkistan’ın Sayam kasabasında doğmuştur. Küçük yaşta hem annesini hem de babasını kaybetmiş ve ablasıyla birlikte Yesi’ye giderek oraya yerleşmiştir. Orada Aslan Baba adlı alimden ilk ilmini aldıktan sonra Buhara’ya ilmini artırmak için gitmiştir. Orada devrin en büyük alimlerinden olan Yusuf el-Hamedâni ile tanışmış ve ondan İslami ilimler ve tasavvuf ilmi öğrenmiştir. Sonra tekrar Yesi’ye dönmüş ve ömrünün sonuna kadar ilim öğretmeye devam etmiştir. Ahmet Yesevî’nin özellikle göçebe Türkler arasında İslamın öğrenilmesi ve yaygınlaşmasında büyük etki yapmıştır. Yetiştirdiği öğrenciler, en uzak Türk topluluklarına kadar İslamı ulaştırmışlardır. Ahmet Yesevinin başlıca uğraşısı İslâm’ı Türklere sevdirmek ve Ehli sünnet inancını yaymaya çalışmak olmuştur. Bu yüzden sayıları binleri bulan öğrenciler yetiştirmiştir. En önemli eseri “Divan-ı hikmet” tir.

Ahi Evran


Ahi Evran, önceleri dericilik sanatında ün kazanmış, daha sonra ise Anadolu’daki bütün sanatları etkilemiş bir şahsiyettir. Asıl adı Nasreddin Mahmuttur. 1172’de Horasan’da doğdu. Ailesi Moğol baskısı yüzünden Anadolu’ya göç eden Oğuz Türklerindendi. Önce Konya sonra Denizli, sonra da Kayseri’ye gitmiş ve daha sonrada Kırşehir’e gitmiş ve orada vefat etmiştir. Dericilik dalında kendini geliştirmiş. Ahilik konularında Ahi Mahmut’tan dersler almıştır. Usta olduktan sonra ahi şeyhi olarak görev almıştır.Kırşehir’de dericiliği yaygınlaştırmıştır. Daha sonra “ahi Babalığa” yükselerek, teşkilatı zenginleştirmiş ve bütün Anadolu’da tanınmıştır. Ahi Evran oluşturduğu Ahi teşkilatı ile meslek ahlakının oluşmasında etkili olmuştur. O bununla İslam ahlakının iş hayatına nasıl yansıdığının en güzel örneklerini göstermiştir. O, insanların bir sanat ve bir sanat ve meslek sahibi olarak başkalarına el açmadan kendi kazançlarını sağlamalarını, halkın ekonomik durumunu yükseltmeyi kendisine gaye edinmiştir. Esnaf ve sanatkarların işlerini titizlikle denetlerdi. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunda büyük emeği olmuş ve binlerce meslek sahibi yetiştirmiş1262’de 90 yaşında ölmüştür. Kabri Kırşehir’dedir.

Hacı Bektaş Veli


Asıl adı Mahmut, Künyesi Bektaş’tır. Babası Horasan hükümdarı İbrahim es’Sâni Seyyid Muhammeddir. 1248’de Horasan’da doğdu. 1281 de Anadolu’ya geldi. 1373’te Kırşehir’de vefat etti. Türbesi bugün Hacı Bektaş adıyla bilinen yerdedir. İlk öğrenimini Nişabur’da yatı. Hem dini hem de müsbet ilimleri öğrendi. Anadolunun Müslümanlaşmasında ve Türklerin yurdu olmasında büyük payı olan erenlerden biridir. Selçuklu devleti Moğol hakimiyetine girince Hacı Bekatş etrafındakilere birlik beraberlik öğütlemiştir. “Bir olalım, iri olalım, diri olalım” demiştir.
Hacı Bektaş Veli, ilgisini kent merkezleri yerine köy ve kırsal bölgelerde yoğunlaştırmıştır. Farsça yerine Türkçeyi kullanmıştır. Böylece halk onu kolayca anlamış ve bütün Anadolu’ya öğütleri yayılmıştır. Yeniçeri Ocaklarınada onun sevgisi ve öğretisi hakim olmuştur. İlme büyük önem vermiştir. Onun “ilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır. Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.” Sözleri bugün dahi bizlerin yolunu aydınlatmaktadır.

Mevlâna


Mevlâna, 1207 yılında Belh şehrinde doğdu. Babası o şehrin ileri gelenlerinden “Bilginlerin Sultanı” olarak ün yapmış olan Bahâeddin Veled’dir.
1242’te Tebrizli Şems (Şems-i Tebrîzî) ile karşılaştı. Onun hayatında Şems’in önemli yeri vardır. Mevlâna, Şems’in cemalinde “tanrının nurlarını” görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevl3ana, Şems’in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi.
Mevlâna’nın en önemli eseri, Türk-İslam şaheserlerinden “Mesnevî” dir. Onun tüm eserlerinde akıcılık vardır. Uslûbu süslü fakat anlaşılır. Allah ve peygamber sevgisini eserlerinde işlemiştir. Mevlâna’nın eserlerindeki aşk ilâhî aşktır. Ayetler ve hadisler hikayelerle açıklanmıştır. 1273 yılında vefat etmiştir. Türbesi Konya’dadır.

Yunus Emre


Yunus Emre’nin Eskişehir’de Sarayköyde yaşadığı genel bir kanaat olmakla birliklte Anadolunun pek çok yerinde yaşadığına dair rivayetler vardır.
Yunus emre Türk kültür ve dilinin en büyük değerlerinden biridir. Onun şiirleri asırlardır yaşadığımız topraklara ruh vermiştir. Türk dilini tüm sadelik ve güzelliği ile ortaya koyan Yunus Emre, sevgiyi felsefe haline getirmiştir. Yunus’un şiirleri Türkçenin bir sanat, edebiyat, bilim ve felsefe dili olacağının en büyük kanıtıdır. Şiirlerinde ahlâk, hikmet, aşk, sevgi, sabır, kanaat, cömertlik, erdemlilik konularını işlemiştir.
Yunus, insan sevgisini ilahi sevgi ile ilişkilendirir. “yaratılanı hoş gördük yaratandan ötürü” diyerek insanların din, mezhep, ırk, millet, renk, sınıf farkı gözetilmeksizin sevilmeyi hak ettiklerini dile getirmiştir.

Hacı Bayram Veli


Asıl adı Numandır. 1352 yılında Ankara yakınlarında bir köyde doğdu. 1429’da Ankara’da vefat etti. Türbesi Hacı Bayram Camisinin kıble yönündedir. Küçük yaşlarda ilim öğrenmeye başladı. Devrin önemli müderrislerinden tefsir, hadis fıkıh gibi dini ilimlerinin yanı sıra müsbet ilim dersi de aldı. Öğrenimi tamamladıktan sonra Ankaradaki Kara Medresede müderris oldu. Bu sırada Somuncu Baba lakabıyla meşhur Hamideddin Velî’nin davetiyle Kayseri’ye giderek ondan ders alıp manevi ilimlerde yüksek derecelere ulaştı. Hocasının ölümü üzerine tekrar Ankara’ya döndü. Ankara’da dinin emir ve yasaklarını insanlara anlatmaya ve onlara ilim ve feyiz dağıtmaya başladı. Akşemseddin, Yazıcızade Muhammed ve Ahmet kardeşler, Hızır Dede, Muhammed Üftâde ve Eşrefoğlu Rûmî onun terbiyesinde yetişen önemli kişilerden bazılarıdır. Anadolu’da dil ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasını tavsiye etmiş, kendiside halkın anlayacağı Türkçe eserler yazmıştır. Onun en önemli özelliklerinden biri de öğrencileri, el emeği ile geçinmeye, toprağa bağlanmaya ve sanata yönelmeye davet etmiştir. Ortaasyadan gelen göçebe Türklerin yerleşik hayata geçmesinde ve Osmanlı devletinin medeniyet yolunda büyük aşama kaydetmesinde onun bu davetinin önemi büyüktür.
Son düzenleyen Safi; 28 Mayıs 2016 08:13

Benzer Konular

24 Mart 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
14 Şubat 2013 / Misafir Soru-Cevap
3 Mayıs 2012 / Ziyaretçi Cevaplanmış
29 Aralık 2014 / Misafir Cevaplanmış