Arama

Antakya'daki Anadolu uygarlıklarına ait izler nelerdir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 5 Kasım 2014 Gösterim: 16.079 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Mayıs 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
antakyadaki anadolu uygarlıklarına ait izler
EN İYİ CEVABI Misafir verdi
.

Sponsorlu Bağlantılar
Anadolu kelimesi Yunanca güneşin doğduğu yer anlamına gelen “Anatoli”dan doğmuştur. Romalılar, kendi topraklarına göre doğuda kaldığından buraya doğu toprağı anlamında Thema Anadolia demişlerdir. Anadolu isminin bir bölge adı olması ise Selçukluların Anadoluya gelmesiyle başladı.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Hititler ,
Anadolu’nun tarihsel çağları, Çorum'un Sungurlu ilçesine 5 km. uzaklıkta bulunan ve yapılan kazılarda Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşa olduğu anlaşılan Boğazköy'de, Yozgat’ın güneydoğusuna düşen Alişarhöyük'te ve kayserinin kuzeyindeki Kültepede bulunan, çivi yazısı ile yazılmış tablet denilen kil levhacıklar ile başlar. Sayıca, Alişar ve Boğazköy de az Kültepede ise on binleri aş
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Frigler ,
Güçlü bir uygarlık kuran Friglerin tarihi ve sosyal yaşamı ile ilgili bilgilerimiz ne yazık ki yeterli değildir. Bu konudaki ilk bilgileri antik yazarlardan öğreniyoruz. Tarihçi Herodot ile coğrafyacı Strabon'a göre Frigler, Avrupalı bir kavimdi ve Anadolu'ya gelmelerinden önce “Brigler” olarak anılıyorlardı. Friglerle ilgili bu yazılı kaynakları ve bölgedeki kazı sonuçlarını değerlendiren bilim adamları Friglerin, büyük olasılıkla MÖ 1200'lerde Trakya ve Boğazlar üstünden Anadolu'ya geld
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Lidyalılar ,
Lidyalılar Alm. Lyd(i)er (pl.), Fr. Lydiens (pl.), İng. Lydians. Batı Anadolu'da devlet kurmuş eski bir kavim. Asıl merkezleri, Menderes ve Gediz nehirleri vadileriydi. Ülke güneyinde Karya, doğusunda Frigya, batısında Eolya, kuzeyinde Temnos Dağları ile çevrilidir.

Yunan efsanelerine dayanarak, M.Ö. 700'lerde Mermnad veya Şahin Kralları adı ile kaynaklarda geçen Lidya Sülalesinin adı, Lidas'tan gelmiştir. İlk kralları Giges'tir. Giges, ülkesinin tica
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.İyonlar ,
İzmir ile Büyük Menderes ırmaklarının bulunduğu bölgeye yerleşmişlerdir. Polis adı verilen şehir devletleri şeklinde yaşamışlardır. En önemlileri İzmir, Foça, Efes, Milet’dir. Bu şehir devletleri; aralarında ticari rekabet bulunması ve hürriyetlerine düşkün olmaları nedeniyle siyasi birlik oluşturamamışlar ancak dini inanışlarının ortak olması sebebiyle kültür birliği sağlamışlardır.Fenike harf yazısının Ege havzasında tanınmasını sağlamışlardır. Bilim, sanat, alanlarında Anadolu’da İlkçağda en
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Urartular (M.Ö. 2000 - M.Ö. 600 yılları arasında)

2.

Urartu Devleti Doğu Anadolu'da yaşamış ilkçağ ulusudur, en parlak döneminde (M.Ö. IX. yy.) Hazar Denizi'nden Malatya'ya kadar uzanan alanda egemenlik sürüyordu. Başkenti Tuşpa (Van) idi. Devletin kuzey sınırları Erzurum ve Erzincan'a, güney sınırlarıysa Musul ve Halep'e kadar uzanıyordu. O yıllarda Ön Asya'nın büyük devleti olan Asur Devleti, Urartuların bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Persler (M.Ö. 543 - 333)

3.

Persler İran’a hakim olan eski bir kavim. Ari ırkına mensup, Hint-Avrupa kavmidir. M.Ö. 2000 yılında, kuzeyden gelip, Orta İran’a yerleştiler. Eski Ortadoğu’ya hakim Elamlılar ve Medlerin hakimiyetinde yaşadılar. M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında, Pers Prensi
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.İskender İmparatorluğu

4. Roma İmparatorluğu

5.

Bugünkü İtalya’nın Latium bölgesinde, Tiber Irmağı’na bakan tepelerde kurulmuş birkaç köyden oluşan eski Roma, sonradan dünyanın en büyük imparatorluklarından birinin merkezi oldu. Romalılar tarihte pek çok ülkenin dilini, edebiyatını, yasalarını, yönetim biçimini ve mimarlığını etkiledi.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Bizanslılar (M.S. 395 - 1071)

6.
Bizans İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu’nun İS 395’te Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasıyla ortaya çıktı. Başkenti Roma olan Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda Germen kabilelerince yıkıldı. Merkezi Konstantinopolis (bugün İstanbul) olan ve Doğu Roma İmparatorluğu da denen Bizans İmparatorluğu ise, bin yılı aşkın bir süre varlığını sürdürdü. Bizans’ın ortaya çıkışı, Roma İmparatoru Constantinus’un başkenti Roma’dan bugünkü İstanbul’a taşımasıyla da yakından ilişkilidir.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Türkler (M.S. 1071 - ?)

Anadolu'da insanların toplu olarak yaşamaya başlamasıyla birlikte, devletler kurulmaya başlamış ve farklı medeniyetler birbiri ardına ortaya çıkmıştır. Asırlarca devam eden bu devletler zinciri, Anadolu'nun yeryüzünün medeniyet beşiği olmasına sebep olmuştur.

Bilinen tarihi kayıtlara göre bugünkü devlet şekline uygun ilk olarak Hatti Devleti ortaya çıktı (M. Ö. 2500 - 2000). Hattiler, Mezopotamya tesiri altında olmalarına rağmen, kendilerine mahsus bir medeniyet ortaya koydular. An'ane, mitoloji ve sanat bakımından büyük bir varlık gösteren Hattilerin tesiri Anadolu'da uzun süre devam etti. Küçük krallıklardan meydana gelen Hatti devleti, idareci sınıfın etkisiyle kendisine has bir sanat ortaya koydu. Alacahöyük, Horoztepe ve Mahmatlar bölgelerinde yapılan kazılarda, Hattilerin san'at gücünü ortaya koyan kalıntılar çıkmıştır.

M.Ö. 1750 ile 1200 yılları arasında Anadolu'da hüküm süren Hitit Devleti ise, Hint-Avrupa ırkları topluluğuna mensupturlar. Hititler M.Ö. 15 ve 14. asırlarda o zamanki dünyanın egemenliğini Mısır Devleti ile paylaşıyordu. Hititlerin ilk merkezi olan Kaneş (Kültepe)te bulunan çivi tabletler, Anadolu'daki ilk yazı örnekleridir. Hititler; Mitoloji, örf ve adet, kültür, sanat alanlarında tamamen Hattilerin tesiri altında kalmışlardır. Mimari alanda özel bir tarz geliştirmişlerdir. Hitit sanatının bugüne kadar gelebilen eserleri arasında saraylar, tapınaklar, heykeller ve etrafı duvarlarla çevrili şehirler gelmektedir. Eski Anadolu oymacılığının en güzel örnekleri Hitit devrinden kalmadır. Oymalar; taş, tunç, demir ve altın üstüne yapılmıştır. Hitit medeniyeti, klasik medeniyete (Yunan - Roma Medeniyeti) tesirde bulunmuştur.

Hurri Devleti ise, Hititlerle çağdaş olup, kültür ve medeniyet sahalarında Hititlerin ve Mısırlıların te'sirinde kalmışlardır. Bugüne kadar yapılan kazılar sonunda Hurrilerde taş oymacılığı ve çanak çömlekçiliğin çok ileri bir seviyede olduğu görülmektedir.

Urartular ise, şimdiki Van, İran ve Azerbaycan'ın birleştikleri yerlerde medeniyet kurmuşlardır. Sami, Hind, Avrupa ve Hatti dilinden başka Hurricenin bir lehçesini de kullanırlardı. Maden işleme sanatında oldukça ileriydiler; bunların madeni eserleri Frigya (Phrygia) Etrüsk şehirlerinde bulunmuştur.

M.Ö. 1275'ten sonra Anadolu'ya gelen ve siyasi sahada M.Ö. 750'den sonra kendilerini gösteren Frigyalılara ait Gordion, Pazarlı, Alişar, Alacahöyük ve Boğazköy'de ortaya çıkarılan san'at eserleri dönemin mimarlığını ve bina tekniğini ortaya koymaktadır. Frigyalılar Geç-Hitit ve Helen tesiri altında sanat eserleri ortaya koymuşlardır. Bu sanat eserleri arasında çeşitli renklerde, insan ve hayvan figürleri, geometrik motiflerle süslü, pişmiş topraktan levhalar, geometrik motifli ya da aslan, geyik gibi figürlerle süslü seramikler dikkati çekmektedir. Frigyalıların maden, ağaç işçiliğinde, dokumacılıktaki eserleri Helenlere tesir etmiştir.

M. Ö. 700 - 300 arasında Batı Anadolu'da hakimiyet kuran Lidyalıların merkezi Sard kasabası kalıntıları hala mevcuttur. Burada bulunan Lidya kral mezarları yüksekçe olup, mozak tipindedir. Lidyalılar zaman zaman İon şehirlerine hakim olmuşlarsa da, fazla bir tesirleri olmamıştır.

Likyalılar (Lykia), Lidyalılarla aynı devirlerde Güneybatı Anadolu'da hüküm sürmüşlerdir. Bunlardan günümüze kadar sağlam olarak Fethiye'de Kaya Mezarları ayakta kalmıştır.

İon Medeniyeti, Batı Anadolu'da M. Ö. 1050-300 arasında Mısır, Fenike, Assar ve Hitit te'sirinde olarak görülmüştür. En parlak dönemleri M. Ö. 650-545 arasındadır. Felsefe alanında ileri olan bu toplum içinde Thales, Anaximandras ve Anaximanes gibi hala meşhur olan filozoflar yetişmiştir. Felsefi sistem olarak Grek felsefesini etkilemiştir. Sağlam bir mimari tarz geliştiren İonyalılar, Avrupa mimarisini büyük ölçüde etkilemiştir.

İskender'in M. Ö. 333'te Pers hükümdarı Dara'yı mağlub edinceye kadar, Anadolu'da Pers hakimiyeti görülür. Perslerin Anadolu'ya yerleşmeleri ile İonyalıların Anadolu'daki varlıkları silinmiştir. Anadolu'daki Pers satrapları bağımsız krallar gibi hareket ettiklerinden, burada dünya çapında eserler meydana getirmişlerdir.

İskender'in Anadolu'yu istilasıyla buradaki Hellen şehirlerine bağımsızlıklarını geri vermiştir. Yarımadada tekrar dünya çapında eserler vücuda gelmeğe başlamıştır. Bergama, Efes, Milet, Didim'deki mimari eserler, Roma san'atına büyük ölçüde te'sir etmiştir.

M. Ö. 30 ile M.S. 395 arasında Anadolu'da Roma medeniyeti hakim olmuştur. Romalıların tuğlaları harçla birbirine bağlama usulüyle yaptıkları, geniş hacimli ve kubbeli binalar, Anadolu'da eskiye nazaran daha tekamül etmiş yapıların inşasına yol açmıştır. Böylece Anadolu o zamanın en mamur ülkelerinden biri haline gelmiştir.

Anadolu'da M. S. 330-1453 arasında Geç Roma sanatı ve Erken Hıristiyan sanatının bir karışımı olarak meydana gelen Bizans sanatı, mimari bakımdan yeni bir merhaledir. Mimari gelişme, en mükemmel mahsullerini M. S. 330'da kurulan Konstantinopolis (İstanbul)'de vermiştir. M. S. 532-539 arasında inşa edilen, merkezi kubbeli bir bazilike olan Ayasofya, hala dünya mimarisinin en önemli eserlerindendir (Bkz. Ayasofya).

1071'den sonra Anadolu'yu fethe başlayan Müslüman Türkler, burayı ikinci anayurt kabul ederek hiç ayrılmayacak şekilde yerleşmişlerdir. Buradaki Türk kavimleri, hoşgörüye dayanan idareleri ile tamamen Anadolu'ya hükmettiler. Selçukluların Anadolu'ya hakim olmalarıyla, yeni bir imar hareketi başladı. Önceden mevcud olan ticaret yolları üzerine inşa edilen kervansaraylarla, Anadolu'da ticari hayat iyice canlandı. Selçuklu sanatı, Arab ve Acem sanatından etkilenmekle beraber kendisine mahsus Ortaasya'dan beri gelen mimari özellikleri de bünyesinde toplamıştır. Selçukluların Diyarbakır'dan İstanbul Boğazına kadar uzanan sahada yüzlerce saray, cami, mescid, imaret, han, hamam, darüşşifa, medrese, hankah, türbe, künbed, çeşme, sebil, kervansaray, kale ve surları görülmektedir. Bu yapıların cepheleri, kapıları, pencere kenarları en güzel ve renkli yazılar ile süslenmiş, camilerin kubbe kenarları, minber ve mihrapları Türk çinileri ile kaplanmıştır. Şadırvanlar Türk mermer işçiliğinin, kapı ve pencere kapakları Türk kakmacılık ve oymacılığının en güzel örneklerini vermiştir. Türbeler, Türk çadırının taş binalara uygulanmış şeklidir. Kuzey Avrupa'da görülen gotik mimarideki tuğla süslemeleri, Haçlı seferleri sırasında Anadolu'dan alınarak kullanılmıştır, yani Selçuklu menşelidirler.

Camilerde ve diğer yapılarda pencerelerin katlar halinde sıralanması, Türk mimari mahsulü olup, başka İslam ülkelerinde uygulanmamıştır. Kubbe inşaatında Selçukluların ortaya koydukları en mühim yenilik ana duvarlardan kubbeye geçişin müselles sahalar ile teminidir ki, bu durum mimari tarihinde "Türk üçgenleri" adı ile anılmaktadır. Bu üslub Osmanlılar zamanında değişik şekiller altında geliştirilmiştir. Selçuklu stilinde daha ziyade basık olan mihrablar, Osmanlılar devrinde camilerin azametine paralel olarak yükselmiş ve incelmiştir.

1299'dan sonra altı asırdan fazla yeryüzünde hüküm süren Osmanlı Devleti, Selçukluların kültür ve sanatını geliştirmiş ve yeni bazı şekiller kazandırmışlardır. Türk yapı sanatında, Selçuklularda toplu mekana doğru bir ilerleme başlamış ve Osmanlı mimarisinde Mimar Sinan'ın inşa gücüyle tamamen bütünlüğe kavuşmuştur. Mimar Sinan'ın meydana getirdiği cami stili, model olarak sonraki mimarlara örnek olmuştur. Ancak Süleymaniye ve Selimiye o kadar eşsiz eserler olarak meydana gelmişlerdir ki, hiç bir mimar o büyüklükte ve mekan bütünlüğünde bir cami yapmağa cesaret edememişlerdir. Mimar Sinan, Selimiye ile merkezi bina tipinin yeryüzündeki en başarılı örneğini vermiştir. Osmanlı mimarisi, türbe, medrese, kütüphane, köşk, konak, saray, hamam, işhanı ve su kemeri, köprü inşaatında da hem mimari, hem de mühendislik açısından eşsiz eserler meydana getirmişlerdir (Bkz. Osmanlı Devleti).

Bugün Anadolu'nun dört bucağı Osmanlı eserleriyle doludur. Bunlardan bazıları bakımsızlıktan, ilgisizlikten harabe haline gelmiştir. Gelecek nesillere mirasın ulaşabilmesi ancak bu eserlere sahip çıkmakla mümkün olacaktır.

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
Türk kelimesinin aslı "türümek" fiilinden gelmektedir. Bu fiilden türetilmiş, kişi ve insan anlamında "türük" ve nihayet hece düşmesiyle "Türk" kelimesi ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu'da bir kısım göçebeler de yürümekten "yürük" adını almışlardır. Türk kelimesi, ayrıca, çeşitli kaynaklarda; "töre sahibi, olgun kimse, güçlü, terk edilmiş, usta demirci ve deniz kıyısında oturan adam" manalarında kullanılmaktadır.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Nisan 2011       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
.

Sponsorlu Bağlantılar
Anadolu kelimesi Yunanca güneşin doğduğu yer anlamına gelen “Anatoli”dan doğmuştur. Romalılar, kendi topraklarına göre doğuda kaldığından buraya doğu toprağı anlamında Thema Anadolia demişlerdir. Anadolu isminin bir bölge adı olması ise Selçukluların Anadoluya gelmesiyle başladı.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Hititler ,
Anadolu’nun tarihsel çağları, Çorum'un Sungurlu ilçesine 5 km. uzaklıkta bulunan ve yapılan kazılarda Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşa olduğu anlaşılan Boğazköy'de, Yozgat’ın güneydoğusuna düşen Alişarhöyük'te ve kayserinin kuzeyindeki Kültepede bulunan, çivi yazısı ile yazılmış tablet denilen kil levhacıklar ile başlar. Sayıca, Alişar ve Boğazköy de az Kültepede ise on binleri aş
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Frigler ,
Güçlü bir uygarlık kuran Friglerin tarihi ve sosyal yaşamı ile ilgili bilgilerimiz ne yazık ki yeterli değildir. Bu konudaki ilk bilgileri antik yazarlardan öğreniyoruz. Tarihçi Herodot ile coğrafyacı Strabon'a göre Frigler, Avrupalı bir kavimdi ve Anadolu'ya gelmelerinden önce “Brigler” olarak anılıyorlardı. Friglerle ilgili bu yazılı kaynakları ve bölgedeki kazı sonuçlarını değerlendiren bilim adamları Friglerin, büyük olasılıkla MÖ 1200'lerde Trakya ve Boğazlar üstünden Anadolu'ya geld
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Lidyalılar ,
Lidyalılar Alm. Lyd(i)er (pl.), Fr. Lydiens (pl.), İng. Lydians. Batı Anadolu'da devlet kurmuş eski bir kavim. Asıl merkezleri, Menderes ve Gediz nehirleri vadileriydi. Ülke güneyinde Karya, doğusunda Frigya, batısında Eolya, kuzeyinde Temnos Dağları ile çevrilidir.

Yunan efsanelerine dayanarak, M.Ö. 700'lerde Mermnad veya Şahin Kralları adı ile kaynaklarda geçen Lidya Sülalesinin adı, Lidas'tan gelmiştir. İlk kralları Giges'tir. Giges, ülkesinin tica
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.İyonlar ,
İzmir ile Büyük Menderes ırmaklarının bulunduğu bölgeye yerleşmişlerdir. Polis adı verilen şehir devletleri şeklinde yaşamışlardır. En önemlileri İzmir, Foça, Efes, Milet’dir. Bu şehir devletleri; aralarında ticari rekabet bulunması ve hürriyetlerine düşkün olmaları nedeniyle siyasi birlik oluşturamamışlar ancak dini inanışlarının ortak olması sebebiyle kültür birliği sağlamışlardır.Fenike harf yazısının Ege havzasında tanınmasını sağlamışlardır. Bilim, sanat, alanlarında Anadolu’da İlkçağda en
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Urartular (M.Ö. 2000 - M.Ö. 600 yılları arasında)

2.

Urartu Devleti Doğu Anadolu'da yaşamış ilkçağ ulusudur, en parlak döneminde (M.Ö. IX. yy.) Hazar Denizi'nden Malatya'ya kadar uzanan alanda egemenlik sürüyordu. Başkenti Tuşpa (Van) idi. Devletin kuzey sınırları Erzurum ve Erzincan'a, güney sınırlarıysa Musul ve Halep'e kadar uzanıyordu. O yıllarda Ön Asya'nın büyük devleti olan Asur Devleti, Urartuların bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Persler (M.Ö. 543 - 333)

3.

Persler İran’a hakim olan eski bir kavim. Ari ırkına mensup, Hint-Avrupa kavmidir. M.Ö. 2000 yılında, kuzeyden gelip, Orta İran’a yerleştiler. Eski Ortadoğu’ya hakim Elamlılar ve Medlerin hakimiyetinde yaşadılar. M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında, Pers Prensi
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.İskender İmparatorluğu

4. Roma İmparatorluğu

5.

Bugünkü İtalya’nın Latium bölgesinde, Tiber Irmağı’na bakan tepelerde kurulmuş birkaç köyden oluşan eski Roma, sonradan dünyanın en büyük imparatorluklarından birinin merkezi oldu. Romalılar tarihte pek çok ülkenin dilini, edebiyatını, yasalarını, yönetim biçimini ve mimarlığını etkiledi.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Bizanslılar (M.S. 395 - 1071)

6.
Bizans İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu’nun İS 395’te Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasıyla ortaya çıktı. Başkenti Roma olan Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda Germen kabilelerince yıkıldı. Merkezi Konstantinopolis (bugün İstanbul) olan ve Doğu Roma İmparatorluğu da denen Bizans İmparatorluğu ise, bin yılı aşkın bir süre varlığını sürdürdü. Bizans’ın ortaya çıkışı, Roma İmparatoru Constantinus’un başkenti Roma’dan bugünkü İstanbul’a taşımasıyla da yakından ilişkilidir.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Türkler (M.S. 1071 - ?)

Anadolu'da insanların toplu olarak yaşamaya başlamasıyla birlikte, devletler kurulmaya başlamış ve farklı medeniyetler birbiri ardına ortaya çıkmıştır. Asırlarca devam eden bu devletler zinciri, Anadolu'nun yeryüzünün medeniyet beşiği olmasına sebep olmuştur.

Bilinen tarihi kayıtlara göre bugünkü devlet şekline uygun ilk olarak Hatti Devleti ortaya çıktı (M. Ö. 2500 - 2000). Hattiler, Mezopotamya tesiri altında olmalarına rağmen, kendilerine mahsus bir medeniyet ortaya koydular. An'ane, mitoloji ve sanat bakımından büyük bir varlık gösteren Hattilerin tesiri Anadolu'da uzun süre devam etti. Küçük krallıklardan meydana gelen Hatti devleti, idareci sınıfın etkisiyle kendisine has bir sanat ortaya koydu. Alacahöyük, Horoztepe ve Mahmatlar bölgelerinde yapılan kazılarda, Hattilerin san'at gücünü ortaya koyan kalıntılar çıkmıştır.

M.Ö. 1750 ile 1200 yılları arasında Anadolu'da hüküm süren Hitit Devleti ise, Hint-Avrupa ırkları topluluğuna mensupturlar. Hititler M.Ö. 15 ve 14. asırlarda o zamanki dünyanın egemenliğini Mısır Devleti ile paylaşıyordu. Hititlerin ilk merkezi olan Kaneş (Kültepe)te bulunan çivi tabletler, Anadolu'daki ilk yazı örnekleridir. Hititler; Mitoloji, örf ve adet, kültür, sanat alanlarında tamamen Hattilerin tesiri altında kalmışlardır. Mimari alanda özel bir tarz geliştirmişlerdir. Hitit sanatının bugüne kadar gelebilen eserleri arasında saraylar, tapınaklar, heykeller ve etrafı duvarlarla çevrili şehirler gelmektedir. Eski Anadolu oymacılığının en güzel örnekleri Hitit devrinden kalmadır. Oymalar; taş, tunç, demir ve altın üstüne yapılmıştır. Hitit medeniyeti, klasik medeniyete (Yunan - Roma Medeniyeti) tesirde bulunmuştur.

Hurri Devleti ise, Hititlerle çağdaş olup, kültür ve medeniyet sahalarında Hititlerin ve Mısırlıların te'sirinde kalmışlardır. Bugüne kadar yapılan kazılar sonunda Hurrilerde taş oymacılığı ve çanak çömlekçiliğin çok ileri bir seviyede olduğu görülmektedir.

Urartular ise, şimdiki Van, İran ve Azerbaycan'ın birleştikleri yerlerde medeniyet kurmuşlardır. Sami, Hind, Avrupa ve Hatti dilinden başka Hurricenin bir lehçesini de kullanırlardı. Maden işleme sanatında oldukça ileriydiler; bunların madeni eserleri Frigya (Phrygia) Etrüsk şehirlerinde bulunmuştur.

M.Ö. 1275'ten sonra Anadolu'ya gelen ve siyasi sahada M.Ö. 750'den sonra kendilerini gösteren Frigyalılara ait Gordion, Pazarlı, Alişar, Alacahöyük ve Boğazköy'de ortaya çıkarılan san'at eserleri dönemin mimarlığını ve bina tekniğini ortaya koymaktadır. Frigyalılar Geç-Hitit ve Helen tesiri altında sanat eserleri ortaya koymuşlardır. Bu sanat eserleri arasında çeşitli renklerde, insan ve hayvan figürleri, geometrik motiflerle süslü, pişmiş topraktan levhalar, geometrik motifli ya da aslan, geyik gibi figürlerle süslü seramikler dikkati çekmektedir. Frigyalıların maden, ağaç işçiliğinde, dokumacılıktaki eserleri Helenlere tesir etmiştir.

M. Ö. 700 - 300 arasında Batı Anadolu'da hakimiyet kuran Lidyalıların merkezi Sard kasabası kalıntıları hala mevcuttur. Burada bulunan Lidya kral mezarları yüksekçe olup, mozak tipindedir. Lidyalılar zaman zaman İon şehirlerine hakim olmuşlarsa da, fazla bir tesirleri olmamıştır.

Likyalılar (Lykia), Lidyalılarla aynı devirlerde Güneybatı Anadolu'da hüküm sürmüşlerdir. Bunlardan günümüze kadar sağlam olarak Fethiye'de Kaya Mezarları ayakta kalmıştır.

İon Medeniyeti, Batı Anadolu'da M. Ö. 1050-300 arasında Mısır, Fenike, Assar ve Hitit te'sirinde olarak görülmüştür. En parlak dönemleri M. Ö. 650-545 arasındadır. Felsefe alanında ileri olan bu toplum içinde Thales, Anaximandras ve Anaximanes gibi hala meşhur olan filozoflar yetişmiştir. Felsefi sistem olarak Grek felsefesini etkilemiştir. Sağlam bir mimari tarz geliştiren İonyalılar, Avrupa mimarisini büyük ölçüde etkilemiştir.

İskender'in M. Ö. 333'te Pers hükümdarı Dara'yı mağlub edinceye kadar, Anadolu'da Pers hakimiyeti görülür. Perslerin Anadolu'ya yerleşmeleri ile İonyalıların Anadolu'daki varlıkları silinmiştir. Anadolu'daki Pers satrapları bağımsız krallar gibi hareket ettiklerinden, burada dünya çapında eserler meydana getirmişlerdir.

İskender'in Anadolu'yu istilasıyla buradaki Hellen şehirlerine bağımsızlıklarını geri vermiştir. Yarımadada tekrar dünya çapında eserler vücuda gelmeğe başlamıştır. Bergama, Efes, Milet, Didim'deki mimari eserler, Roma san'atına büyük ölçüde te'sir etmiştir.

M. Ö. 30 ile M.S. 395 arasında Anadolu'da Roma medeniyeti hakim olmuştur. Romalıların tuğlaları harçla birbirine bağlama usulüyle yaptıkları, geniş hacimli ve kubbeli binalar, Anadolu'da eskiye nazaran daha tekamül etmiş yapıların inşasına yol açmıştır. Böylece Anadolu o zamanın en mamur ülkelerinden biri haline gelmiştir.

Anadolu'da M. S. 330-1453 arasında Geç Roma sanatı ve Erken Hıristiyan sanatının bir karışımı olarak meydana gelen Bizans sanatı, mimari bakımdan yeni bir merhaledir. Mimari gelişme, en mükemmel mahsullerini M. S. 330'da kurulan Konstantinopolis (İstanbul)'de vermiştir. M. S. 532-539 arasında inşa edilen, merkezi kubbeli bir bazilike olan Ayasofya, hala dünya mimarisinin en önemli eserlerindendir (Bkz. Ayasofya).

1071'den sonra Anadolu'yu fethe başlayan Müslüman Türkler, burayı ikinci anayurt kabul ederek hiç ayrılmayacak şekilde yerleşmişlerdir. Buradaki Türk kavimleri, hoşgörüye dayanan idareleri ile tamamen Anadolu'ya hükmettiler. Selçukluların Anadolu'ya hakim olmalarıyla, yeni bir imar hareketi başladı. Önceden mevcud olan ticaret yolları üzerine inşa edilen kervansaraylarla, Anadolu'da ticari hayat iyice canlandı. Selçuklu sanatı, Arab ve Acem sanatından etkilenmekle beraber kendisine mahsus Ortaasya'dan beri gelen mimari özellikleri de bünyesinde toplamıştır. Selçukluların Diyarbakır'dan İstanbul Boğazına kadar uzanan sahada yüzlerce saray, cami, mescid, imaret, han, hamam, darüşşifa, medrese, hankah, türbe, künbed, çeşme, sebil, kervansaray, kale ve surları görülmektedir. Bu yapıların cepheleri, kapıları, pencere kenarları en güzel ve renkli yazılar ile süslenmiş, camilerin kubbe kenarları, minber ve mihrapları Türk çinileri ile kaplanmıştır. Şadırvanlar Türk mermer işçiliğinin, kapı ve pencere kapakları Türk kakmacılık ve oymacılığının en güzel örneklerini vermiştir. Türbeler, Türk çadırının taş binalara uygulanmış şeklidir. Kuzey Avrupa'da görülen gotik mimarideki tuğla süslemeleri, Haçlı seferleri sırasında Anadolu'dan alınarak kullanılmıştır, yani Selçuklu menşelidirler.

Camilerde ve diğer yapılarda pencerelerin katlar halinde sıralanması, Türk mimari mahsulü olup, başka İslam ülkelerinde uygulanmamıştır. Kubbe inşaatında Selçukluların ortaya koydukları en mühim yenilik ana duvarlardan kubbeye geçişin müselles sahalar ile teminidir ki, bu durum mimari tarihinde "Türk üçgenleri" adı ile anılmaktadır. Bu üslub Osmanlılar zamanında değişik şekiller altında geliştirilmiştir. Selçuklu stilinde daha ziyade basık olan mihrablar, Osmanlılar devrinde camilerin azametine paralel olarak yükselmiş ve incelmiştir.

1299'dan sonra altı asırdan fazla yeryüzünde hüküm süren Osmanlı Devleti, Selçukluların kültür ve sanatını geliştirmiş ve yeni bazı şekiller kazandırmışlardır. Türk yapı sanatında, Selçuklularda toplu mekana doğru bir ilerleme başlamış ve Osmanlı mimarisinde Mimar Sinan'ın inşa gücüyle tamamen bütünlüğe kavuşmuştur. Mimar Sinan'ın meydana getirdiği cami stili, model olarak sonraki mimarlara örnek olmuştur. Ancak Süleymaniye ve Selimiye o kadar eşsiz eserler olarak meydana gelmişlerdir ki, hiç bir mimar o büyüklükte ve mekan bütünlüğünde bir cami yapmağa cesaret edememişlerdir. Mimar Sinan, Selimiye ile merkezi bina tipinin yeryüzündeki en başarılı örneğini vermiştir. Osmanlı mimarisi, türbe, medrese, kütüphane, köşk, konak, saray, hamam, işhanı ve su kemeri, köprü inşaatında da hem mimari, hem de mühendislik açısından eşsiz eserler meydana getirmişlerdir (Bkz. Osmanlı Devleti).

Bugün Anadolu'nun dört bucağı Osmanlı eserleriyle doludur. Bunlardan bazıları bakımsızlıktan, ilgisizlikten harabe haline gelmiştir. Gelecek nesillere mirasın ulaşabilmesi ancak bu eserlere sahip çıkmakla mümkün olacaktır.

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
Türk kelimesinin aslı "türümek" fiilinden gelmektedir. Bu fiilden türetilmiş, kişi ve insan anlamında "türük" ve nihayet hece düşmesiyle "Türk" kelimesi ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu'da bir kısım göçebeler de yürümekten "yürük" adını almışlardır. Türk kelimesi, ayrıca, çeşitli kaynaklarda; "töre sahibi, olgun kimse, güçlü, terk edilmiş, usta demirci ve deniz kıyısında oturan adam" manalarında kullanılmaktadır.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Nisan 2011       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
.

Anadolu kelimesi Yunanca güneşin doğduğu yer anlamına gelen “Anatoli”dan doğmuştur. Romalılar, kendi topraklarına göre doğuda kaldığından buraya doğu toprağı anlamında Thema Anadolia demişlerdir. Anadolu isminin bir bölge adı olması ise Selçukluların Anadoluya gelmesiyle başladı.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Hititler ,
Anadolu’nun tarihsel çağları, Çorum'un Sungurlu ilçesine 5 km. uzaklıkta bulunan ve yapılan kazılarda Hitit İmparatorluğu’nun başkenti Hattuşa olduğu anlaşılan Boğazköy'de, Yozgat’ın güneydoğusuna düşen Alişarhöyük'te ve kayserinin kuzeyindeki Kültepede bulunan, çivi yazısı ile yazılmış tablet denilen kil levhacıklar ile başlar. Sayıca, Alişar ve Boğazköy de az Kültepede ise on binleri aş
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Frigler ,
Güçlü bir uygarlık kuran Friglerin tarihi ve sosyal yaşamı ile ilgili bilgilerimiz ne yazık ki yeterli değildir. Bu konudaki ilk bilgileri antik yazarlardan öğreniyoruz. Tarihçi Herodot ile coğrafyacı Strabon'a göre Frigler, Avrupalı bir kavimdi ve Anadolu'ya gelmelerinden önce “Brigler” olarak anılıyorlardı. Friglerle ilgili bu yazılı kaynakları ve bölgedeki kazı sonuçlarını değerlendiren bilim adamları Friglerin, büyük olasılıkla MÖ 1200'lerde Trakya ve Boğazlar üstünden Anadolu'ya geld
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Lidyalılar ,
Lidyalılar Alm. Lyd(i)er (pl.), Fr. Lydiens (pl.), İng. Lydians. Batı Anadolu'da devlet kurmuş eski bir kavim. Asıl merkezleri, Menderes ve Gediz nehirleri vadileriydi. Ülke güneyinde Karya, doğusunda Frigya, batısında Eolya, kuzeyinde Temnos Dağları ile çevrilidir.

Yunan efsanelerine dayanarak, M.Ö. 700'lerde Mermnad veya Şahin Kralları adı ile kaynaklarda geçen Lidya Sülalesinin adı, Lidas'tan gelmiştir. İlk kralları Giges'tir. Giges, ülkesinin tica
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.İyonlar ,
İzmir ile Büyük Menderes ırmaklarının bulunduğu bölgeye yerleşmişlerdir. Polis adı verilen şehir devletleri şeklinde yaşamışlardır. En önemlileri İzmir, Foça, Efes, Milet’dir. Bu şehir devletleri; aralarında ticari rekabet bulunması ve hürriyetlerine düşkün olmaları nedeniyle siyasi birlik oluşturamamışlar ancak dini inanışlarının ortak olması sebebiyle kültür birliği sağlamışlardır.Fenike harf yazısının Ege havzasında tanınmasını sağlamışlardır. Bilim, sanat, alanlarında Anadolu’da İlkçağda en
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Urartular (M.Ö. 2000 - M.Ö. 600 yılları arasında)

2.

Urartu Devleti Doğu Anadolu'da yaşamış ilkçağ ulusudur, en parlak döneminde (M.Ö. IX. yy.) Hazar Denizi'nden Malatya'ya kadar uzanan alanda egemenlik sürüyordu. Başkenti Tuşpa (Van) idi. Devletin kuzey sınırları Erzurum ve Erzincan'a, güney sınırlarıysa Musul ve Halep'e kadar uzanıyordu. O yıllarda Ön Asya'nın büyük devleti olan Asur Devleti, Urartuların bağımsızlığını tanımak zorunda kaldı.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Persler (M.Ö. 543 - 333)

3.

Persler İran’a hakim olan eski bir kavim. Ari ırkına mensup, Hint-Avrupa kavmidir. M.Ö. 2000 yılında, kuzeyden gelip, Orta İran’a yerleştiler. Eski Ortadoğu’ya hakim Elamlılar ve Medlerin hakimiyetinde yaşadılar. M.Ö. 6. yüzyıl ortalarında, Pers Prensi
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.İskender İmparatorluğu

4. Roma İmparatorluğu

5.

Bugünkü İtalya’nın Latium bölgesinde, Tiber Irmağı’na bakan tepelerde kurulmuş birkaç köyden oluşan eski Roma, sonradan dünyanın en büyük imparatorluklarından birinin merkezi oldu. Romalılar tarihte pek çok ülkenin dilini, edebiyatını, yasalarını, yönetim biçimini ve mimarlığını etkiledi.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Bizanslılar (M.S. 395 - 1071)

6.
Bizans İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu’nun İS 395’te Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasıyla ortaya çıktı. Başkenti Roma olan Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda Germen kabilelerince yıkıldı. Merkezi Konstantinopolis (bugün İstanbul) olan ve Doğu Roma İmparatorluğu da denen Bizans İmparatorluğu ise, bin yılı aşkın bir süre varlığını sürdürdü. Bizans’ın ortaya çıkışı, Roma İmparatoru Constantinus’un başkenti Roma’dan bugünkü İstanbul’a taşımasıyla da yakından ilişkilidir.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.Türkler (M.S. 1071 - ?)

Anadolu'da insanların toplu olarak yaşamaya başlamasıyla birlikte, devletler kurulmaya başlamış ve farklı medeniyetler birbiri ardına ortaya çıkmıştır. Asırlarca devam eden bu devletler zinciri, Anadolu'nun yeryüzünün medeniyet beşiği olmasına sebep olmuştur.

Bilinen tarihi kayıtlara göre bugünkü devlet şekline uygun ilk olarak Hatti Devleti ortaya çıktı (M. Ö. 2500 - 2000). Hattiler, Mezopotamya tesiri altında olmalarına rağmen, kendilerine mahsus bir medeniyet ortaya koydular. An'ane, mitoloji ve sanat bakımından büyük bir varlık gösteren Hattilerin tesiri Anadolu'da uzun süre devam etti. Küçük krallıklardan meydana gelen Hatti devleti, idareci sınıfın etkisiyle kendisine has bir sanat ortaya koydu. Alacahöyük, Horoztepe ve Mahmatlar bölgelerinde yapılan kazılarda, Hattilerin san'at gücünü ortaya koyan kalıntılar çıkmıştır.

M.Ö. 1750 ile 1200 yılları arasında Anadolu'da hüküm süren Hitit Devleti ise, Hint-Avrupa ırkları topluluğuna mensupturlar. Hititler M.Ö. 15 ve 14. asırlarda o zamanki dünyanın egemenliğini Mısır Devleti ile paylaşıyordu. Hititlerin ilk merkezi olan Kaneş (Kültepe)te bulunan çivi tabletler, Anadolu'daki ilk yazı örnekleridir. Hititler; Mitoloji, örf ve adet, kültür, sanat alanlarında tamamen Hattilerin tesiri altında kalmışlardır. Mimari alanda özel bir tarz geliştirmişlerdir. Hitit sanatının bugüne kadar gelebilen eserleri arasında saraylar, tapınaklar, heykeller ve etrafı duvarlarla çevrili şehirler gelmektedir. Eski Anadolu oymacılığının en güzel örnekleri Hitit devrinden kalmadır. Oymalar; taş, tunç, demir ve altın üstüne yapılmıştır. Hitit medeniyeti, klasik medeniyete (Yunan - Roma Medeniyeti) tesirde bulunmuştur.

Hurri Devleti ise, Hititlerle çağdaş olup, kültür ve medeniyet sahalarında Hititlerin ve Mısırlıların te'sirinde kalmışlardır. Bugüne kadar yapılan kazılar sonunda Hurrilerde taş oymacılığı ve çanak çömlekçiliğin çok ileri bir seviyede olduğu görülmektedir.

Urartular ise, şimdiki Van, İran ve Azerbaycan'ın birleştikleri yerlerde medeniyet kurmuşlardır. Sami, Hind, Avrupa ve Hatti dilinden başka Hurricenin bir lehçesini de kullanırlardı. Maden işleme sanatında oldukça ileriydiler; bunların madeni eserleri Frigya (Phrygia) Etrüsk şehirlerinde bulunmuştur.

M.Ö. 1275'ten sonra Anadolu'ya gelen ve siyasi sahada M.Ö. 750'den sonra kendilerini gösteren Frigyalılara ait Gordion, Pazarlı, Alişar, Alacahöyük ve Boğazköy'de ortaya çıkarılan san'at eserleri dönemin mimarlığını ve bina tekniğini ortaya koymaktadır. Frigyalılar Geç-Hitit ve Helen tesiri altında sanat eserleri ortaya koymuşlardır. Bu sanat eserleri arasında çeşitli renklerde, insan ve hayvan figürleri, geometrik motiflerle süslü, pişmiş topraktan levhalar, geometrik motifli ya da aslan, geyik gibi figürlerle süslü seramikler dikkati çekmektedir. Frigyalıların maden, ağaç işçiliğinde, dokumacılıktaki eserleri Helenlere tesir etmiştir.

M. Ö. 700 - 300 arasında Batı Anadolu'da hakimiyet kuran Lidyalıların merkezi Sard kasabası kalıntıları hala mevcuttur. Burada bulunan Lidya kral mezarları yüksekçe olup, mozak tipindedir. Lidyalılar zaman zaman İon şehirlerine hakim olmuşlarsa da, fazla bir tesirleri olmamıştır.

Likyalılar (Lykia), Lidyalılarla aynı devirlerde Güneybatı Anadolu'da hüküm sürmüşlerdir. Bunlardan günümüze kadar sağlam olarak Fethiye'de Kaya Mezarları ayakta kalmıştır.

İon Medeniyeti, Batı Anadolu'da M. Ö. 1050-300 arasında Mısır, Fenike, Assar ve Hitit te'sirinde olarak görülmüştür. En parlak dönemleri M. Ö. 650-545 arasındadır. Felsefe alanında ileri olan bu toplum içinde Thales, Anaximandras ve Anaximanes gibi hala meşhur olan filozoflar yetişmiştir. Felsefi sistem olarak Grek felsefesini etkilemiştir. Sağlam bir mimari tarz geliştiren İonyalılar, Avrupa mimarisini büyük ölçüde etkilemiştir.

İskender'in M. Ö. 333'te Pers hükümdarı Dara'yı mağlub edinceye kadar, Anadolu'da Pers hakimiyeti görülür. Perslerin Anadolu'ya yerleşmeleri ile İonyalıların Anadolu'daki varlıkları silinmiştir. Anadolu'daki Pers satrapları bağımsız krallar gibi hareket ettiklerinden, burada dünya çapında eserler meydana getirmişlerdir.

İskender'in Anadolu'yu istilasıyla buradaki Hellen şehirlerine bağımsızlıklarını geri vermiştir. Yarımadada tekrar dünya çapında eserler vücuda gelmeğe başlamıştır. Bergama, Efes, Milet, Didim'deki mimari eserler, Roma san'atına büyük ölçüde te'sir etmiştir.

M. Ö. 30 ile M.S. 395 arasında Anadolu'da Roma medeniyeti hakim olmuştur. Romalıların tuğlaları harçla birbirine bağlama usulüyle yaptıkları, geniş hacimli ve kubbeli binalar, Anadolu'da eskiye nazaran daha tekamül etmiş yapıların inşasına yol açmıştır. Böylece Anadolu o zamanın en mamur ülkelerinden biri haline gelmiştir.

Anadolu'da M. S. 330-1453 arasında Geç Roma sanatı ve Erken Hıristiyan sanatının bir karışımı olarak meydana gelen Bizans sanatı, mimari bakımdan yeni bir merhaledir. Mimari gelişme, en mükemmel mahsullerini M. S. 330'da kurulan Konstantinopolis (İstanbul)'de vermiştir. M. S. 532-539 arasında inşa edilen, merkezi kubbeli bir bazilike olan Ayasofya, hala dünya mimarisinin en önemli eserlerindendir (Bkz. Ayasofya).

1071'den sonra Anadolu'yu fethe başlayan Müslüman Türkler, burayı ikinci anayurt kabul ederek hiç ayrılmayacak şekilde yerleşmişlerdir. Buradaki Türk kavimleri, hoşgörüye dayanan idareleri ile tamamen Anadolu'ya hükmettiler. Selçukluların Anadolu'ya hakim olmalarıyla, yeni bir imar hareketi başladı. Önceden mevcud olan ticaret yolları üzerine inşa edilen kervansaraylarla, Anadolu'da ticari hayat iyice canlandı. Selçuklu sanatı, Arab ve Acem sanatından etkilenmekle beraber kendisine mahsus Ortaasya'dan beri gelen mimari özellikleri de bünyesinde toplamıştır. Selçukluların Diyarbakır'dan İstanbul Boğazına kadar uzanan sahada yüzlerce saray, cami, mescid, imaret, han, hamam, darüşşifa, medrese, hankah, türbe, künbed, çeşme, sebil, kervansaray, kale ve surları görülmektedir. Bu yapıların cepheleri, kapıları, pencere kenarları en güzel ve renkli yazılar ile süslenmiş, camilerin kubbe kenarları, minber ve mihrapları Türk çinileri ile kaplanmıştır. Şadırvanlar Türk mermer işçiliğinin, kapı ve pencere kapakları Türk kakmacılık ve oymacılığının en güzel örneklerini vermiştir. Türbeler, Türk çadırının taş binalara uygulanmış şeklidir. Kuzey Avrupa'da görülen gotik mimarideki tuğla süslemeleri, Haçlı seferleri sırasında Anadolu'dan alınarak kullanılmıştır, yani Selçuklu menşelidirler.

Camilerde ve diğer yapılarda pencerelerin katlar halinde sıralanması, Türk mimari mahsulü olup, başka İslam ülkelerinde uygulanmamıştır. Kubbe inşaatında Selçukluların ortaya koydukları en mühim yenilik ana duvarlardan kubbeye geçişin müselles sahalar ile teminidir ki, bu durum mimari tarihinde "Türk üçgenleri" adı ile anılmaktadır. Bu üslub Osmanlılar zamanında değişik şekiller altında geliştirilmiştir. Selçuklu stilinde daha ziyade basık olan mihrablar, Osmanlılar devrinde camilerin azametine paralel olarak yükselmiş ve incelmiştir.

1299'dan sonra altı asırdan fazla yeryüzünde hüküm süren Osmanlı Devleti, Selçukluların kültür ve sanatını geliştirmiş ve yeni bazı şekiller kazandırmışlardır. Türk yapı sanatında, Selçuklularda toplu mekana doğru bir ilerleme başlamış ve Osmanlı mimarisinde Mimar Sinan'ın inşa gücüyle tamamen bütünlüğe kavuşmuştur. Mimar Sinan'ın meydana getirdiği cami stili, model olarak sonraki mimarlara örnek olmuştur. Ancak Süleymaniye ve Selimiye o kadar eşsiz eserler olarak meydana gelmişlerdir ki, hiç bir mimar o büyüklükte ve mekan bütünlüğünde bir cami yapmağa cesaret edememişlerdir. Mimar Sinan, Selimiye ile merkezi bina tipinin yeryüzündeki en başarılı örneğini vermiştir. Osmanlı mimarisi, türbe, medrese, kütüphane, köşk, konak, saray, hamam, işhanı ve su kemeri, köprü inşaatında da hem mimari, hem de mühendislik açısından eşsiz eserler meydana getirmişlerdir (Bkz. Osmanlı Devleti).

Bugün Anadolu'nun dört bucağı Osmanlı eserleriyle doludur. Bunlardan bazıları bakımsızlıktan, ilgisizlikten harabe haline gelmiştir. Gelecek nesillere mirasın ulaşabilmesi ancak bu eserlere sahip çıkmakla mümkün olacaktır.

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi
Türk kelimesinin aslı "türümek" fiilinden gelmektedir. Bu fiilden türetilmiş, kişi ve insan anlamında "türük" ve nihayet hece düşmesiyle "Türk" kelimesi ortaya çıkmıştır. Nitekim Anadolu'da bir kısım göçebeler de yürümekten "yürük" adını almışlardır. Türk kelimesi, ayrıca, çeşitli kaynaklarda; "töre sahibi, olgun kimse, güçlü, terk edilmiş, usta demirci ve deniz kıyısında oturan adam" manalarında kullanılmaktadır.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Nisan 2011       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
antakya bölgesindeki anadolu uygarlıklarına ait eserler*
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Kasım 2014       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ney cevap

Benzer Konular

24 Mayıs 2010 / Misafir Cevaplanmış
13 Şubat 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
28 Kasım 2011 / Misafir Soru-Cevap