Arama

Atatürk'ün basına verdiği önem hakkında bilgi verir misiniz? - Sayfa 2

En İyi Cevap Var Güncelleme: 15 Kasım 2013 Gösterim: 101.921 Cevap: 113
HandSome - avatarı
HandSome
Ziyaretçi
25 Kasım 2010       Mesaj #11
HandSome - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

YA ŞEY BN BU SİTEYE İLK KEZ YAZI YAZIYORUM. ((BANA ATATÜRKÜN BASINA VERDİĞİ ÖNEMLE İLGİLİ BİLGİ VERİRMİSİNİZ???SALI GÜNÜNE KADAR ACİL LÜTFENNNNN..!!!))

Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

ya bana bügün hemen atatürk ün basına verdiği önemle ilgili anı lazım acil kısa veya uzun farketmez


Atatürk;“ Türk milletinin sağlam bir fikre sahip olması gerekir. Bütün çabaların, Türk kamuoyunun gerçeği anlamasına ve duymasına yönelik olduğu millete anlatılmalıdır. Ancak o şekilde millet, günlük fikirlere, sahte ve yanıltıcı sözlere asla önem vermeyecek bir olgunluğa erişebilir” diyerek basının ne kadar önemli bir kitle iletişim aracı olduğu gerçeğini vurguluyordu.
Sponsorlu Bağlantılar

Atatürk’ün ulusumuzun toplumsal yapısı, uygarlık ve çağdaşlık anlayışı, dinsel inancı ile “Türk” ve “insan” olmanın anlamı konusunda yazdığı yazılar, yaptığı konuşmalar, söylediği sözlerin tamamı ne yazık ki Türk halkına ulaştırılamamıştır.

Bu nedenle Türk halkının büyük bölümü Mustafa Kemal Atatürk’ü tanıması gerektiği düzeyde tanıyabilme ve anlayabilme olanağından yoksundur. Atatürk Türk halkını aydınlatabilmek için pek çok konuda konuşmalar yapmış, söylevler vermiş, yazılar yazmıştır. Bunlardan biri de basın üzerine yaptığı konuşmadır:

“Milli egemenlik esasına dayalı temsili bir hükümette, kamuoyu büyük rol oynar. Basın hürriyeti olmadan ve topluma ait işler hakkında geniş bir tenkit sahası bırakılmadan kamuoyu vazifesini yapamaz. Milli egemenlik ve temsili hükümet fikrinin yayılması ve yükselmesi ancak kamuoyunun faaliyetiyle mümkündür.

Hükümetin fikri, memleketin fikrini temsil etmelidir. Hükümet memleketin fikrini anlayabilmek için bu fikrin belirmesine neden olan vasıtalara sahip olmalıdır. Gerçi hükümet, seçim zamanlarında milletin fikrini öğrenir, seçilmiş olan meclislerde milletin fikrini temsil ederler. Fakat milletin seçim zamanlarında belirttiği fikirler sabit kalmaz. Bu sebeple meclislerin bu fikirleri temsil edebilmesi çok zaman devam etmez. Kamuoyu, milletin içinden taşan, çeşitli fikirler denizidir. O denizde çeşitli akımlar, çeşitli münakaşa dalgaları meydana getirmektedir. Kamuoyu ruhi bir ortamdır. Orada cereyan eden fikir mücadelesi dikkatli gözlerden gizli kalmaz.”

Mustafa Kemal Atatürk, basına çok değer vermekteydi. Basının sağlıklı haber iletmesi ve kamuoyu oluşturması bağlamında birçok çalışma yapar. Atatürk’ün ortaya koyduğu çalışmalardan biri de Anadolu Ajansı’nın kurulmasıdır.


Anadolu Ajansı

Anadolu Ajansı (A.A), Kurtuluş Savaşı’nın zor günlerinde, Anadolu’daki gelişmeleri ülke içine ve dışına duyurmak amacıyla 6 Nisan 1920 tarihinde kurulmuş olan bir haber örgütüdür.

Anadolu Ajansı’nın başlıca iki amacı vardı: Ulusal birliği engellemek amacıyla yapılan iç ve dış kışkırtmalara karşı önlem almak; Kurtuluş Savaşı ile ilgili karar ve bilgileri halka duyurmak.” (Girgin; İstanbul 1997)

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Kasım 2010       Mesaj #12
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
basın ve atatürk adlı makale lazım
Sponsorlu Bağlantılar
alloafaf - avatarı
alloafaf
Ziyaretçi
2 Aralık 2010       Mesaj #13
alloafaf - avatarı
Ziyaretçi
Acill abi son gün 06\12\2010 Atatürk'ün basına verdiği önemle ilgili anı lazım çok acill bilmeyenler araştırsının bn bulamadım nollur türkçe ödevii
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Aralık 2010       Mesaj #14
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ya çabuk bilgi verirmisiniz performans ödevim yapmam lazım
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
9 Aralık 2010       Mesaj #15
ener - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

ya çabuk bilgi verirmisiniz performans ödevim yapmam lazım

Alıntı
X_X adlı kullanıcıdan alıntı

Atatürk;' Türk milletinin sağlam bir fikre sahip olması gerekir. Bütün çabaların, Türk kamuoyunun gerçeği anlamasına ve duymasına yönelik olduğu millete anlatılmalıdır. Ancak o şekilde millet, günlük fikirlere, sahte ve yanıltıcı sözlere asla önem vermeyecek bir olgunluğa erişebilir' diyerek basının ne kadar önemli bir kitle iletişim aracı olduğu gerçeğini vurguluyordu.

Atatürk'ün ulusumuzun toplumsal yapısı, uygarlık ve çağdaşlık anlayışı, dinsel inancı ile 'Türk' ve 'insan' olmanın anlamı konusunda yazdığı yazılar, yaptığı konuşmalar, söylediği sözlerin tamamı ne yazık ki Türk halkına ulaştırılamamıştır.

Bu nedenle Türk halkının büyük bölümü Mustafa Kemal Atatürk'ü tanıması gerektiği düzeyde tanıyabilme ve anlayabilme olanağından yoksundur. Atatürk Türk halkını aydınlatabilmek için pek çok konuda konuşmalar yapmış, söylevler vermiş, yazılar yazmıştır. Bunlardan biri de basın üzerine yaptığı konuşmadır:

'Milli egemenlik esasına dayalı temsili bir hükümette, kamuoyu büyük rol oynar. Basın hürriyeti olmadan ve topluma ait işler hakkında geniş bir tenkit sahası bırakılmadan kamuoyu vazifesini yapamaz. Milli egemenlik ve temsili hükümet fikrinin yayılması ve yükselmesi ancak kamuoyunun faaliyetiyle mümkündür.

Hükümetin fikri, memleketin fikrini temsil etmelidir. Hükümet memleketin fikrini anlayabilmek için bu fikrin belirmesine neden olan vasıtalara sahip olmalıdır. Gerçi hükümet, seçim zamanlarında milletin fikrini öğrenir, seçilmiş olan meclislerde milletin fikrini temsil ederler. Fakat milletin seçim zamanlarında belirttiği fikirler sabit kalmaz. Bu sebeple meclislerin bu fikirleri temsil edebilmesi çok zaman devam etmez. Kamuoyu, milletin içinden taşan, çeşitli fikirler denizidir. O denizde çeşitli akımlar, çeşitli münakaşa dalgaları meydana getirmektedir. Kamuoyu ruhi bir ortamdır. Orada cereyan eden fikir mücadelesi dikkatli gözlerden gizli kalmaz.'

Mustafa Kemal Atatürk, basına çok değer vermekteydi. Basının sağlıklı haber iletmesi ve kamuoyu oluşturması bağlamında birçok çalışma yapar. Atatürk'ün ortaya koyduğu çalışmalardan biri de Anadolu Ajansı'nın kurulmasıdır.


Anadolu Ajansı

Anadolu Ajansı (A.A), Kurtuluş Savaşı'nın zor günlerinde, Anadolu'daki gelişmeleri ülke içine ve dışına duyurmak amacıyla 6 Nisan 1920 tarihinde kurulmuş olan bir haber örgütüdür.

Anadolu Ajansı'nın başlıca iki amacı vardı: Ulusal birliği engellemek amacıyla yapılan iç ve dış kışkırtmalara karşı önlem almak; Kurtuluş Savaşı ile ilgili karar ve bilgileri halka duyurmak.' (Girgin; İstanbul 1997)

.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Aralık 2010       Mesaj #16
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Atatürkün basına verdiği önem ve türk basınına katkıları
Basının önemini çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa, henüz daha Büyük Millet Meclisi açılmadan önce, askeri ve ulusal örgütlerin mahallelere ve köylere kadar ulaştırılması ve geliştirilmesi için uğraşmıştır. Atatürk, 27 Kasım 1919’da, Erzurum Heyet-i Merkeziyesi’ne yolladığı yazıda, zamanın gereğine göre acele olarak mahalle ve köylerde Teşkilat-ı Milliye’nin kurulmasını belirtmekteydi. Milli Teşkilat mahalle ve köylerde kurulup geliştirilince, ister istemez buralara ulusal bağımsızlık savaşı ile ilgili bilgiler ulaştırılacaktı. Bunun için de, önce Sivas’ta “İrade-i Milliye”, sonra Ankara’da “Hakimiyet-i Milliye” gazeteleri çıkarılmış, Ankara’da Anadolu Ajansı ve Matbuat Müdürlüğü kurulmuştur.

Atatürk tarafından kurulan gazetelerden ilki İrade-i Milliye gazetesidir. İrade-i Milliye gibi halkın iradesini ortaya koyan bu ismi Mustafa Kemal’in bizzat kendisi vermiştir. Atatürk, Kongrenin yayın ve propaganda organı olarak 4 Eylül 1919’dan itibaren “İrade-i Milliye” adlı gazeteyi yayınlatmaya başlamıştır. Bu gazete Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya gelişinden sonra Sivas’ta kalmış ve yayınını orada sürdürmüştür. Bu gazetede ulusal şahlanışın ülküsü dile getirilmiş ve Mustafa Kemal bu gazeteden söz ettiğinde daima “benim gazetem” deyimini kullanmıştır.

Atatürk’ün kurduğu gazetelerin ikincisi ise Hakimiyet-i Milliye’dir.Hakimiyet-i Milliye gazetesi, ulusal bağımsızlık hareketinin sözcüsü olmuş ve devletin sözcülüğünü yapmıştır. Hakimiyet-i Milliye’nin hemen hemen her sayısında Mustafa Kemal’in bir genelgesi, beyannamesi olduğu gibi, bazı sayılarında bunların birkaç tanesi yer almaktadır. Gazetede, ayrıca ulusal bağımsızlık mücadelesini ve devrimleri destekleyen Anadolu basınından alıntılar büyük yer tutmaktadır.

Atatürkçü eylemin iletişim kanallarını yeniden düzenleme çabalarının ikinci halkası, Anadolu Ajansı’dır. Anadolu Ajansı, Büyük Atatürk’ün kamuoyuna ve kamuoyunu oluşturan ve yansıtan bütün haberleşme araçlarına verdiği önemin sonucu olarak, daha 1920 yılında bizzat Atatürk tarafından kurulmuştur. Meclis’in açılmasından bir ay sonra, 23 Mart 1920’de basın ve haberalma işlerini yeni yönetimin eliyle düzenlemek amacıyla Matbuat ve İstihbarat Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Meclis’in 1920 Haziran’da onayladığı yasayla, Anadolu Ajansı da bu genel müdürlük aracılığıyla yürütme gücüne bağlanmıştır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ocak 2011       Mesaj #17
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ATATÜRKÜN SİYASETE VERİĞİ ÖNEM İÇİN BİL Gİ ALABİLİRMİYİM SİZDEN TEŞEKKÜLER.....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ocak 2011       Mesaj #18
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İnsanoğlu çevresine baktığı zaman büyük bir uyumun olduğunu ve bu uyumun sürekli olduğuna tanık olmuştur.Mavi bir gökyüzünde uçan kuşlar,mavi bir denizde yüzen balıklar,yeşil ağaçların kenarlarından akan dereler ve buna benzer birçok şeyin dengeli bir biçimde yürüdüğünü görecektir.
Ancak bu dediğim olayların 100 yıl önce daha dengeli ve düzenli olduğu görülecektir.Peki ne olmuştur da bu denge bozulmuştur.Doğal dengeyi bozan bir çok etken; daha doğrusu etkenler vardır.
Bu etkenlerin başında ise düşüncesizce kullanılan tarım ilaçları en başta yer almaktadır.Tarım ilaçlarının dengesiz bir şekilde ve tarıma uygun olmayan bir biçimde kullanılması sonucu,yetişen bitkiler dengesiz yetişmektedir.Yapılan araştırmalar tarımın yapılmadığı kutup bölgelerinde bile bu kimyasallara rastlandığı,bunun nedeninin ise tarımın yapıldığı ve bilinçsizce yapılan ilaçlama neticesinde doğada biriken ilaçlar olduğu tespit edilmiştir.Daha önceleri çokça kullanılan ve sonraları yasaklanan ddt gibi kimyasal ilaçların bırakın ilaçlamanın yapıldığı bölgelerdeki derelerde bulunmasını; kilometrelerce uzakta bulunan kutuplarda bile ortaya çıktığı tespit edilmiştir.Bu ilaçların birikimi sonucu ise denizdeki ve derelerdeki hayvanlar ölmekte;yetişen bitkiler ise hormonal dengesizlik içerisinde yetişmektedir.
Doğal dengeyi bozan maddelerden birisi ise yine bir kimyasal olan kloro-floro-karbon gazını içeren maddelerdir.Bu maddeler daha çok parfümeri ve yan ürünlerinde kullanılmaktadır.Bu kimyasallar ise ozon tabakası adını verdiğimiz üç moleküllü oksijen atomlarının iki moleküllü oksijen atomları haline dönerek bozulmasına neden olmaktadır.Ozon tabakasının bozulması yani delinmesi ise birçok tehlikeyi başında getirmektedir.Başlıca tehlike ise küresel ısınma olup bu nedenden dolayı kutuplarda bulunan buzullar erimekte ve Dünya'nın su seviyesi yükselmektedir.Bazılarınız zannedebilir ki;Ne güzel Dünya'daki su miktarı artacak'Hayır,artan tuzlu su olup bu suyun buharlaşması neticesinde oluşacak sera etkisi sonucu Dünya daha da ısınacak ve sonuçta yaşanamaz bir Dünya oluşmuş olacaktır.
Doğal dengeyi bozan diğer etmenlerden birisi de yine kimyasal maddelerden olup ve adına çöp dediğimiz şeylerdir.Mesela pet şişeler ve plastik kaplar,naylonlar gibi.Bunların doğadaki parçalanmaları yüzlerce yıl olup doğayı kirleten en önemli etkenler arasında yer almaktadır.Olay sadece göze çirkin görünme olayı olmayıp bu çöplerin meydana getireceği dengesizliklerde söz konusudur.
Doğal dengeyi bozan diğer bir etken ise bilinçsizce kullanılan araçlar olup bunların çıkardığı karbondioksit ve özelliklede parçalanması zor olan karbonmonoksit gazı doğayı kirletmekte ve canlıların soluduğu havaya zarar vermektedir.Bu gazlar aynı zamanda atmosferin üst tabaklarında birikmekte ve buda sera etkisine yol açıp Dünya'nın ısınmasına neden olmaktadır.
Doğal dengeyi bozan diğer etkenlerden ise fabrika ve ev bacalarından yükselen dumanları gösterebiliriz.Bu dumanlar doğal dengeyi olumsuz etkilemekte ve solunum yapma olayını güçleştirmekte,aynı zamanda yağan yağmurların asidik karakterli olmasına neden olmakta,bu ise bitki ve hayvanların zarar görmesine neden olmaktadır.Öyle ki,yağmurlar sadece o bölgeye yağmayıp kilometrelerce ötede bile yağmakta ve buda doğayı olumsuz etkilemektedir.
Doğal dengeyi bozan en önemli etken ise ağaçların biliçsizce kesilmesi olup,bo olay doğal dengeyi alt üst etmektedir.Erozyon adını verdiğimiz değerli toprağın kaybolmasına neden olan bu olay aynı zamanda Dünya'nın bir çöl haline gelmesine de neden olmaktadır.Ağaçların kesilmesi neticesinde havada karbondioksit oranı artmakta,bu ise sera etkisine neden olmakta,aynı zamanda canlılara zarar vermektedir.İnsanların enerji kaynaklarının yavaş yavaş tükenmesi,odun gibi yenilenebilir enerji ve hammadde kaynaklarının önemini bir daha ortaya koymakta ve buda insanların konuya daha dikkatli yaklaşmaları gerektiğine işaret etmektedir.
Doğal dengeyi bozan diğer bir etken ise desibel seviyesi yüksek olan ve gürültü adını verdiğimiz sestir.Bu ses canlıların ve özelliklede insanların yapısını bozmaktadır.Daha çok insanın psikolojisini etkileyen bu faktör,insanların daha sessiz şehirlere ve kasabalara göç etmesine neden olmaktadır.Ülkeler konu ile ilgili olarak yol kenarlarına bariyer yaptırmakta ve bu da araçların gürültüsünü bir nebzede olsa da ortadan kaldırmaktadır.
Doğal dengeyi bozan diğer bir etmen ise verici ve alıcı adını verdiğimiz sistemlerle çalışan elektronik sistemledir.Kansere bile yol açabilen bu sistemlerin fazla kullanılması uykusuzluğa ve insan dengesinin bozulmasına yol açmaktadır.
Doğal dengeyi bozan en önemli etken ise derelere ve denizlere akıtılan fabrika artıklarıdır.Bu artıklar hem çevrenin çok kötü kokmasına ve hemde suların kirlenerek canlıların ölmesine neden olmaktadır.
Doğal denge önemli bir konu olup bir makalede anlatılacak kadar basit bir konu değildir.Umarım başka makalelerde buluşuruz'
LeqoLas - avatarı
LeqoLas
Ziyaretçi
12 Ocak 2011       Mesaj #19
LeqoLas - avatarı
Ziyaretçi
"Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlakıyla donanmış basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir."

Basının, hürriyetini iyi kullanması gerektiğinin bir vazife olduğu mesajını veren ATATÜRK, basın hürriyetiyle ilgili ise 1924 yılında şu sözünü söylemiştir: "Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir."

ATATÜRK, 1923'te ise hiç bir şahsiyetin basına etki edemeyeceğini şu sözleriyle anlatmıştır: "Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz."

Gazetecilerin samimi olması gerektiğini de belirten Kemal ATATÜRK, 1929 yılında söylediği bir sözle konuyu şöyle anlatmıştır:

"Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır." 1923'te aynı konuya ilgili söylediği başka bir sözünde ise şu ifadelere yer vermiştir:

"Gazeteciler kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır."

ATATÜRK, cumhuriyetin ruhunun, basın hürriyetini kötü kullanan kendini bilmezlere fırsat vermemesini dolaylı yoldan isteyen iki ayrı sözünü 1925 ve 1924 yıllarında söylemiştir.

"Basın hürriyetinin mahzurlarının giderilmesinin yine basın hürriyetiyle mümkün olduğuna dair bu büyük meclisin yol gösterme ve düzenleme sahasında güzel karşılanan esaslar, eğer Cumhuriyetin ruhu olan faziletten mahrum kendini bilmezlere, basının sinesinde haydutluk fırsatını verirse, eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikriyat sahasındaki uğursuz tesirleri, tarlasında çalışan suçsuz vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve eğer en nihayet haydutluğun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, kanunların özel müsadelerinden istifade imkanını bulursa, Büyük Millet Meclisi eğitici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarması elbette gerekli olur."

"Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değidir."
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mayıs 2011       Mesaj #20
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Atatürkün basına verdiği önem ve türk basınına katkıları
Basının önemini çok iyi bilen Mustafa Kemal Paşa, henüz daha Büyük Millet Meclisi açılmadan önce, askeri ve ulusal örgütlerin mahallelere ve köylere kadar ulaştırılması ve geliştirilmesi için uğraşmıştır. Atatürk, 27 Kasım 1919’da, Erzurum Heyet-i Merkeziyesi’ne yolladığı yazıda, zamanın gereğine göre acele olarak mahalle ve köylerde Teşkilat-ı Milliye’nin kurulmasını belirtmekteydi. Milli Teşkilat mahalle ve köylerde kurulup geliştirilince, ister istemez buralara ulusal bağımsızlık savaşı ile ilgili bilgiler ulaştırılacaktı. Bunun için de, önce Sivas’ta “İrade-i Milliye”, sonra Ankara’da “Hakimiyet-i Milliye” gazeteleri çıkarılmış, Ankara’da Anadolu Ajansı ve Matbuat Müdürlüğü kurulmuştur.
Atatürk tarafından kurulan gazetelerden ilki İrade-i Milliye gazetesidir. İrade-i Milliye gibi halkın iradesini ortaya koyan bu ismi Mustafa Kemal’in bizzat kendisi vermiştir. Atatürk, Kongrenin yayın ve propaganda organı olarak 4 Eylül 1919’dan itibaren “İrade-i Milliye” adlı gazeteyi yayınlatmaya başlamıştır. Bu gazete Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya gelişinden sonra Sivas’ta kalmış ve yayınını orada sürdürmüştür. Bu gazetede ulusal şahlanışın ülküsü dile getirilmiş ve Mustafa Kemal bu gazeteden söz ettiğinde daima “benim gazetem” deyimini kullanmıştır.
Atatürk’ün kurduğu gazetelerin ikincisi ise Hakimiyet-i Milliye’dir.Hakimiyet-i Milliye gazetesi, ulusal bağımsızlık hareketinin sözcüsü olmuş ve devletin sözcülüğünü yapmıştır. Hakimiyet-i Milliye’nin hemen hemen her sayısında Mustafa Kemal’in bir genelgesi, beyannamesi olduğu gibi, bazı sayılarında bunların birkaç tanesi yer almaktadır. Gazetede, ayrıca ulusal bağımsızlık mücadelesini ve devrimleri destekleyen Anadolu basınından alıntılar büyük yer tutmaktadır.
Atatürkçü eylemin iletişim kanallarını yeniden düzenleme çabalarının ikinci halkası, Anadolu Ajansı’dır. Anadolu Ajansı, Büyük Atatürk’ün kamuoyuna ve kamuoyunu oluşturan ve yansıtan bütün haberleşme araçlarına verdiği önemin sonucu olarak, daha 1920 yılında bizzat Atatürk tarafından kurulmuştur. Meclis’in açılmasından bir ay sonra, 23 Mart 1920’de basın ve haberalma işlerini yeni yönetimin eliyle düzenlemek amacıyla Matbuat ve İstihbarat Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Meclis’in 1920 Haziran’da onayladığı yasayla, Anadolu Ajansı da bu genel müdürlük aracılığıyla yürütme gücüne bağlanmıştır.

Benzer Konular

6 Haziran 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
7 Ekim 2015 / Misafir Soru-Cevap
4 Şubat 2012 / Misafir Soru-Cevap
18 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap