Arama

İstanbul ve Çanakkale boğazları hakkında bilgi verir misiniz?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 6 Mayıs 2014 Gösterim: 23.948 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Mayıs 2011       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı hakkında kısa bilgi verebilirmisiniz? (hangi denizleri bağladıkları yerleri gibi)
EN İYİ CEVABI Efulim verdi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı hakkında kısa bilgi verebilirmisiniz? (hangi denizleri bağladıkları yerleri gibi)

İstanbul Boğazı
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar

Karadeniz'i Marmara Denizi'ne bağlayan İstanbul Boğazı "Karade­niz Boğazı" adıyla da anılır. İstanbul Boğazı'nın iki kıyısına Boğaziçi adı verilir. Bu önemli suyolu, Çanakkale Boğazı (bak. Çanakkale Boğazı) ile birlikte hem Asya'yı Av­rupa'dan ayırır ve hem de Karadeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlar.
İstanbul Boğazı, akarsularca açılan vadinin bundan yaklaşık 2,5 milyon yıl önce deniz su­larının altında kalmasıyla oluşmuştur. Boğa­zın her iki kıyısındaki koylar, bu eski vadiye açılan küçük akarsu vadilerinin deniz baskını­na uğrayan aşağı bölümleridir. Bunların en önemlisi Haliç'tir.

Bir uçtan bir uca 30 km kadar olan uzunluğu, karadan ölçüldüğü zaman Anadolu yakasında 35 kilometreyi, Rumeli yakasında ise 55 kilometreyi bulur. Kıyıları oldukça girintili çıkıntılı olan İstanbul Boğazı uzunluk bakımın dan Çanakkale Boğazı'nın yarısı kadardır. İstanbul Boğazı'nın en dar yeri 700 metreyle Anadolu Hisarı ile Rumeli Hisarı arasındadır. En geniş yeri ise Anadolu Feneri ile Rumeli Feneri arasında 3.600 metreye ulaşır. Boğazın sualtındaki bölümü, ortalama 50 metre derin liginde bir oluk biçimindedir. En derin yeri Rumeli Hisarı önlerinde 110 metreyi bulur.
Marmara Denizi'nin su düzeyi, Karadeniz'den biraz daha alçaktadır. İki deniz arasındaki düzey, tuzluluk ve yoğunluk farkları nedeniyle Çanakkale Boğazı'nda olduğu gibi İstanbul Boğazı'nda da alt ve üst akıntılar oluşmuştur. Karadeniz'in suları üst akıntı biçiminde Marmara'ya geçer; oradan da Çanak kale Boğazı yoluyla Ege ve Akdeniz'e ulaşır, Derinliği Karadeniz'den girişte 40 metre, Marmara Denizi'ne çıkışta ise 20 metre olan üst akıntının Kanlıca açıklarındaki ortalama hızı saatte 5 kilometreyi aşar. Kuzey-güney doğrultulu üst akıntı, önüne çıkan burunların gerisinde yer alan koyların içinde ters akıntılar oluşturur. Üst akıntının bu durumu, şiddetli güney rüzgârları estiğinde tersine döner, Bu rüzgârlarla Marmara Denizi'nin kabaran sulan boğaza girer ve üst akıntı, alt akıntıyla birleşerek güney-kuzey doğrultusunu alır. Bu sırada koylardaki ters akıntıların yönü de değişir. Orkoz denen bu olaya İstanbul Boğazı'nda her yıl birkaç kez rastlanır, Akdeniz'in derindeki tuzlu ve yoğun suları bir alt akıntı biçiminde Ege Denizi'ni, daha sonra da Çanakkale Boğazı'nı geçerek Marmara Denizi'ne ulaşır. Bu alt akıntı İstanbul Boğazı'nı izleyerek Karadeniz'e geçer. Kuzeyden gelen rüzgârların şiddetli olarak esmesi sonucunda üst akıntının hızı saatte 10 kilometreye ulaşır ve kabararak boğazı kaplayan Karadeniz suları, alt akıntının Marmara'dan kuzeye geçmesine engel olur. Alt akıntıyla Karadeniz'e geçen su miktarı, üst akıntıyla Marmara Denizi'ne geçen su miktarının yarısı kadardır.
Karadeniz'in üst akıntıyla Marmara Denizi'ne geçen oksijen ve besin açısından zengin suları, sualtı canlılarının yaşaması için çok el-
verişli bir ortam oluşturur. İstanbul Boğazı'nın sulan balıkların izlediği göç yolu üzerinde olduğu için balıkçılık açısından çok verimli bir sudur. Ne var ki, Boğaziçi'nde gerçekleşen plansız yapılanma ve tersane, fabrika gibi iş yerlerinin atıklarını yoğun biçimde denize atması boğaz kıyılarının kirlenmesine yol açmaktadır. Bu nedenle artık bu sularda eskisi kadar çok balık yaşamamakta ve göç amacıyla buraya gelmemektedir. Tarih boyunca önemini koruyan İstanbul Boğazı, günümüzde de uluslararası çapta önem taşıyan bir suyoludur. İstanbul Boğazı'ndan Karadeniz'e ve Marmara Denizi'ne geçiş Türkiye'nin denetimindedir.
Boğaz kıyılarındaki semtler ve kent merke­zi arasında Şehir Hatları'na bağlı küçük yolcu vapurlarıyla, özel olarak çalıştırılan çeşitli kü­çük gemiler ve teknelerle ulaşım sağlanır. İs­tanbul Boğazı'nın Anadolu ve Rumeli yakala­rı biri 1973'te, öteki ise 1988'de hizmete açı­lan iki asma köprüyle birbirine bağlanır.
İlkçağda Karadeniz kıyısında kurulan tica­ret kolonilerine ulaşma açısından önemli bir suyolu olan İstanbul Boğazı'nın kıyılarında önemli bir yerleşme yoktu. Bizans döneminde Boğaziçi'ndeki birkaç küçük köyde balıkçılık ve tarımla uğraşılırdı. Anadolu ve Rumeli hi­sarlarının kurulduğu sırada askeri açıdan da önem kazanan Boğaziçi'ndeki eski Rum köy­lerinden başka yeni köyler kuruldu. 17. yüz­yıldan başlayarak Boğaziçi'nde köşkler ve ya­lılar yapılmaya başlandı. 19. yüzyılda gelişme­ye başlayan Boğaziçi yerleşmelerinin arasında ve ardında bostanlar ile mesire yerleri vardı. Vapur seferlerinin başlamasıyla birlikte Bo­ğaziçi'ndeki semtlerde sürekli oturulan yerle­şim yerleri yaygınlaştı. Cumhuriyet dönemin­de yolların yapılması Boğaziçi'nde yapılaşmayı özendiren bir etken oldu. 1950'den sonra bazı sanayi kuruluşlarının yaygınlaşması, Bo­ğaziçi'nde gecekondulaşmanın başlamasına neden oldu. Sırtları çeşitli site, blok apartman ve villalarla dolan Boğaziçi, günümüzde eşsiz doğal güzelliğini önemli ölçüde yitirmiş du­rumdadır.


İstanbul Boğazı

Çanakkale Boğazı
MsXLabs.org & Temel Britannica

attachmentphp?attachmentid15660&ampd1222461603

Çanakkale Boğazı, Ege Denizi ile Mar­mara Denizi'ni birbirine bağlarken gerçekte İstanbul Boğazı ile birlikte Akdeniz ile Kara­deniz'i de birbirine bağlar. Bu iki boğaz Asya ile Avrupa'yı da birbirinden ayırır. Çanakkale Boğazı günümüzden 2,5 milyon yıl önce akar­suların açtığı geniş ve derin bir vadinin sular altında kalmasıyla oluşmuştur. Uzunluğu Ru­meli yakasında 78 kilometreyi, Anadolu ya­kasında 94 kilometreyi bulan boğazın kıyıları İstanbul Boğazı'na oranla daha az girintili çıkıntılıdır. Kıyılarda denizin yer yer aşındır­dığı kayalar dik yamaçlar oluşturur. Ama özellikle Anadolu yakasında akarsuların dö­küldüğü yerlerde küçük düzlükler ve kumsal­lar vardır. Buralarda akarsuların sürüklediği kum ve çakıllarla deniz sığlaşmıştır. Özellikle Çardak ve Nara burunlarının sığ kıyıları, görüş uzaklığının azaldığı sisli havalarda ge­milerin karaya oturmasına neden olur. Boğa­zın akıntıları kum ve çakıl birikintilerini sürüklediğinden bu sığlıklar fazla geniş de­ğildir.
Çanakkale Boğazı'nda üst ve alt olmak üzere ikili akıntı vardır. Üst akıntı Karadeniz' den gelen az tuzlu suların Akdeniz'e doğru yönelmesinden kaynaklanır. Hızı değişken olan üst akıntının derinliği boğazın Marmara girişinde 20 metreye ulaşırken, Ege çıkışına doğru 10 metreye düşer. Alt akıntı ise Akde­niz'in tuzlu ve ağır sularını Marmara'ya taşır. Boğazın ortasında kuzeyden güneye 50 metre derinliğinde bir oluk uzanır. Bu oluk üzerinde yer yer elips biçimli derin çukurlar vardır. Derinlik Nara Burnu önünde 102 metreye, Çanakkale ile Kilitbahir arasında ise 109 metreye ulaşır. Boğazın en dar yeri 1.375 metre ile Kilitbahir-Çimentabya arasıdır. En geniş yeri ise 8.275 metreyle Domuzderesi kıyıları ile Erenköy kıyıları arasıdır.
Çanakkale Boğazı çok çeşitli balıkların göç yoludur. Balıklar mevsimlere göre Karade­niz'den Ege'ye, Akdeniz'e, oradan da Kara­deniz'e gider gelirler. Boğazda balık türü hem çok çeşitli, hem çok boldur. İstavrit, kefal, camgöz, kolyoz, levrek, lüfer, orkinos, pala­mut gibi balıklar en çok avlananlardır. Boğaz bu açıdan en verimli sularımızdan biridir. Ama son yıllarda hızla artan deniz kirlenmesi yüzünden balık türleri ve sayısının azalması en­dişe verici boyuttadır.
Çanakkale Boğazı birçok tarihsel olaya sahne olmuştur. Ayrıca Yunan mitolojisinde bu yöreyle ilgili birçok efsane vardır. Bu efsanelerden biri kral oğlu olan Leandros ile ilgilidir. Leandros, sevgilisi Hero ile buluşmak için her gece boğazı yüzerek bir kıyıdan ötekine geçermiş. Çanakkale Boğazı'nın Yu­nan mitolojisindeki adı Hellespontos'tur. Helle Denizi anlamına gelen Hellespontos adı Tesalya Kralı Athamas'ın kızı Helle'den gelir. Söylenceye göre Helle kardeşi Phriksos ile üvey annesinin zulmünden, altın postlu ve kanatlı bir koçun sırtına binerek kaçarken Çanakkale Boğazfnda denize düşüp boğul­muştur (bak. Altın Post).
Boğazın kıyısındaki Truva kenti, Homeros'un İlyada'ûa anlattığı ünlü Truva Savaşı' nin geçtiği yerdir (bak. Truva Savaşı). Batıda Çanakkale Boğazı genel olarak Dardanelles (Dardanel) adıyla bilinir. Bu ad, Çanakkale' nin 10 km güneyindeki antik Dardanos ken­tinden gelmektedir. Kıyılarda ayrıca, eski dönemlerden kalma birçok hisar vardır. Bu­radaki savaşların en ünlülerinden biri de İÖ 480'de büyük Pers Kralı Kserkses'in Yunanlı­larla yaptığı savaştır. Kserkses gemilerin yan yana dizilmesiyle oluşan bir köprüyle Çanak­kale Boğazı'nı geçmiştir. Büyük İskender de İÖ 334'te aynı yöntemle boğazı geçmiş ve Asya'yı fethetmeye girişmiştir. I. Dünya Sa­vaşı sırasında, 1915'te İngiliz ve Fransız deniz kuvvetlerine geçit vermeyen Türk ordularının olağanüstü direnişi, boğazdaki son savaştır (bak. Çanakkale Savaşları).

attachmentphp?attachmentid15659&ampd1222461603




Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
16 Mayıs 2011       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

İstanbul Boğazı ve Çanakkale Boğazı hakkında kısa bilgi verebilirmisiniz? (hangi denizleri bağladıkları yerleri gibi)

İstanbul Boğazı
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar

Karadeniz'i Marmara Denizi'ne bağlayan İstanbul Boğazı "Karade­niz Boğazı" adıyla da anılır. İstanbul Boğazı'nın iki kıyısına Boğaziçi adı verilir. Bu önemli suyolu, Çanakkale Boğazı (bak. Çanakkale Boğazı) ile birlikte hem Asya'yı Av­rupa'dan ayırır ve hem de Karadeniz ile Akdeniz’i birbirine bağlar.
İstanbul Boğazı, akarsularca açılan vadinin bundan yaklaşık 2,5 milyon yıl önce deniz su­larının altında kalmasıyla oluşmuştur. Boğa­zın her iki kıyısındaki koylar, bu eski vadiye açılan küçük akarsu vadilerinin deniz baskını­na uğrayan aşağı bölümleridir. Bunların en önemlisi Haliç'tir.

Bir uçtan bir uca 30 km kadar olan uzunluğu, karadan ölçüldüğü zaman Anadolu yakasında 35 kilometreyi, Rumeli yakasında ise 55 kilometreyi bulur. Kıyıları oldukça girintili çıkıntılı olan İstanbul Boğazı uzunluk bakımın dan Çanakkale Boğazı'nın yarısı kadardır. İstanbul Boğazı'nın en dar yeri 700 metreyle Anadolu Hisarı ile Rumeli Hisarı arasındadır. En geniş yeri ise Anadolu Feneri ile Rumeli Feneri arasında 3.600 metreye ulaşır. Boğazın sualtındaki bölümü, ortalama 50 metre derin liginde bir oluk biçimindedir. En derin yeri Rumeli Hisarı önlerinde 110 metreyi bulur.
Marmara Denizi'nin su düzeyi, Karadeniz'den biraz daha alçaktadır. İki deniz arasındaki düzey, tuzluluk ve yoğunluk farkları nedeniyle Çanakkale Boğazı'nda olduğu gibi İstanbul Boğazı'nda da alt ve üst akıntılar oluşmuştur. Karadeniz'in suları üst akıntı biçiminde Marmara'ya geçer; oradan da Çanak kale Boğazı yoluyla Ege ve Akdeniz'e ulaşır, Derinliği Karadeniz'den girişte 40 metre, Marmara Denizi'ne çıkışta ise 20 metre olan üst akıntının Kanlıca açıklarındaki ortalama hızı saatte 5 kilometreyi aşar. Kuzey-güney doğrultulu üst akıntı, önüne çıkan burunların gerisinde yer alan koyların içinde ters akıntılar oluşturur. Üst akıntının bu durumu, şiddetli güney rüzgârları estiğinde tersine döner, Bu rüzgârlarla Marmara Denizi'nin kabaran sulan boğaza girer ve üst akıntı, alt akıntıyla birleşerek güney-kuzey doğrultusunu alır. Bu sırada koylardaki ters akıntıların yönü de değişir. Orkoz denen bu olaya İstanbul Boğazı'nda her yıl birkaç kez rastlanır, Akdeniz'in derindeki tuzlu ve yoğun suları bir alt akıntı biçiminde Ege Denizi'ni, daha sonra da Çanakkale Boğazı'nı geçerek Marmara Denizi'ne ulaşır. Bu alt akıntı İstanbul Boğazı'nı izleyerek Karadeniz'e geçer. Kuzeyden gelen rüzgârların şiddetli olarak esmesi sonucunda üst akıntının hızı saatte 10 kilometreye ulaşır ve kabararak boğazı kaplayan Karadeniz suları, alt akıntının Marmara'dan kuzeye geçmesine engel olur. Alt akıntıyla Karadeniz'e geçen su miktarı, üst akıntıyla Marmara Denizi'ne geçen su miktarının yarısı kadardır.
Karadeniz'in üst akıntıyla Marmara Denizi'ne geçen oksijen ve besin açısından zengin suları, sualtı canlılarının yaşaması için çok el-
verişli bir ortam oluşturur. İstanbul Boğazı'nın sulan balıkların izlediği göç yolu üzerinde olduğu için balıkçılık açısından çok verimli bir sudur. Ne var ki, Boğaziçi'nde gerçekleşen plansız yapılanma ve tersane, fabrika gibi iş yerlerinin atıklarını yoğun biçimde denize atması boğaz kıyılarının kirlenmesine yol açmaktadır. Bu nedenle artık bu sularda eskisi kadar çok balık yaşamamakta ve göç amacıyla buraya gelmemektedir. Tarih boyunca önemini koruyan İstanbul Boğazı, günümüzde de uluslararası çapta önem taşıyan bir suyoludur. İstanbul Boğazı'ndan Karadeniz'e ve Marmara Denizi'ne geçiş Türkiye'nin denetimindedir.
Boğaz kıyılarındaki semtler ve kent merke­zi arasında Şehir Hatları'na bağlı küçük yolcu vapurlarıyla, özel olarak çalıştırılan çeşitli kü­çük gemiler ve teknelerle ulaşım sağlanır. İs­tanbul Boğazı'nın Anadolu ve Rumeli yakala­rı biri 1973'te, öteki ise 1988'de hizmete açı­lan iki asma köprüyle birbirine bağlanır.
İlkçağda Karadeniz kıyısında kurulan tica­ret kolonilerine ulaşma açısından önemli bir suyolu olan İstanbul Boğazı'nın kıyılarında önemli bir yerleşme yoktu. Bizans döneminde Boğaziçi'ndeki birkaç küçük köyde balıkçılık ve tarımla uğraşılırdı. Anadolu ve Rumeli hi­sarlarının kurulduğu sırada askeri açıdan da önem kazanan Boğaziçi'ndeki eski Rum köy­lerinden başka yeni köyler kuruldu. 17. yüz­yıldan başlayarak Boğaziçi'nde köşkler ve ya­lılar yapılmaya başlandı. 19. yüzyılda gelişme­ye başlayan Boğaziçi yerleşmelerinin arasında ve ardında bostanlar ile mesire yerleri vardı. Vapur seferlerinin başlamasıyla birlikte Bo­ğaziçi'ndeki semtlerde sürekli oturulan yerle­şim yerleri yaygınlaştı. Cumhuriyet dönemin­de yolların yapılması Boğaziçi'nde yapılaşmayı özendiren bir etken oldu. 1950'den sonra bazı sanayi kuruluşlarının yaygınlaşması, Bo­ğaziçi'nde gecekondulaşmanın başlamasına neden oldu. Sırtları çeşitli site, blok apartman ve villalarla dolan Boğaziçi, günümüzde eşsiz doğal güzelliğini önemli ölçüde yitirmiş du­rumdadır.


İstanbul Boğazı

Çanakkale Boğazı
MsXLabs.org & Temel Britannica

attachmentphp?attachmentid15660&ampd1222461603

Çanakkale Boğazı, Ege Denizi ile Mar­mara Denizi'ni birbirine bağlarken gerçekte İstanbul Boğazı ile birlikte Akdeniz ile Kara­deniz'i de birbirine bağlar. Bu iki boğaz Asya ile Avrupa'yı da birbirinden ayırır. Çanakkale Boğazı günümüzden 2,5 milyon yıl önce akar­suların açtığı geniş ve derin bir vadinin sular altında kalmasıyla oluşmuştur. Uzunluğu Ru­meli yakasında 78 kilometreyi, Anadolu ya­kasında 94 kilometreyi bulan boğazın kıyıları İstanbul Boğazı'na oranla daha az girintili çıkıntılıdır. Kıyılarda denizin yer yer aşındır­dığı kayalar dik yamaçlar oluşturur. Ama özellikle Anadolu yakasında akarsuların dö­küldüğü yerlerde küçük düzlükler ve kumsal­lar vardır. Buralarda akarsuların sürüklediği kum ve çakıllarla deniz sığlaşmıştır. Özellikle Çardak ve Nara burunlarının sığ kıyıları, görüş uzaklığının azaldığı sisli havalarda ge­milerin karaya oturmasına neden olur. Boğa­zın akıntıları kum ve çakıl birikintilerini sürüklediğinden bu sığlıklar fazla geniş de­ğildir.
Çanakkale Boğazı'nda üst ve alt olmak üzere ikili akıntı vardır. Üst akıntı Karadeniz' den gelen az tuzlu suların Akdeniz'e doğru yönelmesinden kaynaklanır. Hızı değişken olan üst akıntının derinliği boğazın Marmara girişinde 20 metreye ulaşırken, Ege çıkışına doğru 10 metreye düşer. Alt akıntı ise Akde­niz'in tuzlu ve ağır sularını Marmara'ya taşır. Boğazın ortasında kuzeyden güneye 50 metre derinliğinde bir oluk uzanır. Bu oluk üzerinde yer yer elips biçimli derin çukurlar vardır. Derinlik Nara Burnu önünde 102 metreye, Çanakkale ile Kilitbahir arasında ise 109 metreye ulaşır. Boğazın en dar yeri 1.375 metre ile Kilitbahir-Çimentabya arasıdır. En geniş yeri ise 8.275 metreyle Domuzderesi kıyıları ile Erenköy kıyıları arasıdır.
Çanakkale Boğazı çok çeşitli balıkların göç yoludur. Balıklar mevsimlere göre Karade­niz'den Ege'ye, Akdeniz'e, oradan da Kara­deniz'e gider gelirler. Boğazda balık türü hem çok çeşitli, hem çok boldur. İstavrit, kefal, camgöz, kolyoz, levrek, lüfer, orkinos, pala­mut gibi balıklar en çok avlananlardır. Boğaz bu açıdan en verimli sularımızdan biridir. Ama son yıllarda hızla artan deniz kirlenmesi yüzünden balık türleri ve sayısının azalması en­dişe verici boyuttadır.
Çanakkale Boğazı birçok tarihsel olaya sahne olmuştur. Ayrıca Yunan mitolojisinde bu yöreyle ilgili birçok efsane vardır. Bu efsanelerden biri kral oğlu olan Leandros ile ilgilidir. Leandros, sevgilisi Hero ile buluşmak için her gece boğazı yüzerek bir kıyıdan ötekine geçermiş. Çanakkale Boğazı'nın Yu­nan mitolojisindeki adı Hellespontos'tur. Helle Denizi anlamına gelen Hellespontos adı Tesalya Kralı Athamas'ın kızı Helle'den gelir. Söylenceye göre Helle kardeşi Phriksos ile üvey annesinin zulmünden, altın postlu ve kanatlı bir koçun sırtına binerek kaçarken Çanakkale Boğazfnda denize düşüp boğul­muştur (bak. Altın Post).
Boğazın kıyısındaki Truva kenti, Homeros'un İlyada'ûa anlattığı ünlü Truva Savaşı' nin geçtiği yerdir (bak. Truva Savaşı). Batıda Çanakkale Boğazı genel olarak Dardanelles (Dardanel) adıyla bilinir. Bu ad, Çanakkale' nin 10 km güneyindeki antik Dardanos ken­tinden gelmektedir. Kıyılarda ayrıca, eski dönemlerden kalma birçok hisar vardır. Bu­radaki savaşların en ünlülerinden biri de İÖ 480'de büyük Pers Kralı Kserkses'in Yunanlı­larla yaptığı savaştır. Kserkses gemilerin yan yana dizilmesiyle oluşan bir köprüyle Çanak­kale Boğazı'nı geçmiştir. Büyük İskender de İÖ 334'te aynı yöntemle boğazı geçmiş ve Asya'yı fethetmeye girişmiştir. I. Dünya Sa­vaşı sırasında, 1915'te İngiliz ve Fransız deniz kuvvetlerine geçit vermeyen Türk ordularının olağanüstü direnişi, boğazdaki son savaştır (bak. Çanakkale Savaşları).

attachmentphp?attachmentid15659&ampd1222461603




Sen sadece aynasin...
tuana afra - avatarı
tuana afra
Ziyaretçi
5 Nisan 2014       Mesaj #3
tuana afra - avatarı
Ziyaretçi
Çanakkale Boğazı, Marmara'yı Ege'ye bağlayan boğazlardan birisidir. Asya ile Avrupa kıtalarının birbirine bağlayan boğazda köprü yoktur. Kıtalar arasında ulaşım feribotlarla sağlanır. En derin noktasının derinliği 167 metre olan boğazın ortalama derinliği 65 metredir. Çanakkale Boğazı I. Dünya Savaşı'nda tarihte ender rastlanan bir savaşa ev sahipliği yapmış; bu savaş sonucunda toplam 150,000 kişi hayatını kaybetmiştir.

Çanakkale Boğazı, İstanbul Boğazı'nın iki katıdır ve en dar yeri orta tarafında 1300 m'dir. Burası güneyde Çanakkale kenti kuzeyde Kilitbahir'in olduğu yerdir. Boğazın en geniş yeri 7 km, uzunluğu 60 km'dir.

Boğazın her iki yakasında kaleler vardır. İlk defa Türk kuvvetleri 1356'da Süleyman Paşa ile Çimenlikhisar kalesini fethetti, Çardak kalesini yaptı. Yıldırım Bayezid Bizans surlarını yıkıp iç kaleyi düzeltti. Fatih Sultan Mehmet, Rumeli'de Sestos (Kilidülbahir-deniz kilidi), Anadolu'da Aydos (Seddülbahir-deniz seti) kalelerini yaptı.

Batıdan boğaza girilirse Rumeli kıyısı boyunca Seddülbahir, Kirte, Kilitbahir, Eceabat, Boğalı, Büyük Anafarta, Kumköy, Uzundere, Küçük Anafarta, Cumalı, Bayırköy, Burgaz, Gelibolu, Yeniköy ana yerleşimleri görülecektir. Anadolu tarafında ise Kumkale, Erenköy, Kuzuköy, Çanakkale, Nara, Yapıldak, Bergos, Lapseki, Çardak yerleşimleri vardır. Boğazın Rumeli kıyısı Tekeburun'dan Çankaya burnuna, Anadolu kıyısı Kumkale burnundan Çardak'a uzanır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Nisan 2014       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
istanbul ve çannakkale boğazı hakkında kısa bilgi verirmisiniz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Nisan 2014       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İstanbul ve Çanakkale boğazlarının önemleri lütfen acil!
AMCIkBABA - avatarı
AMCIkBABA
Ziyaretçi
6 Mayıs 2014       Mesaj #6
AMCIkBABA - avatarı
Ziyaretçi
NE OLUR BULUN

Benzer Konular

27 Nisan 2013 / kardelen00 Soru-Cevap
5 Mart 2008 / Misafir Osmanlı İmparatorluğu
13 Aralık 2016 / Misafir Cevaplanmış
13 Aralık 2016 / Misafirxxx Cevaplanmış
3 Mart 2016 / Misafir Cevaplanmış