Arama

Selçuklularda vakıf anlayışı nasıldır?

Güncelleme: 12 Nisan 2016 Gösterim: 8.170 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Haziran 2011       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
selçuklularda vakıf anlayışını ayrıntılı bir şekilde yayınlaya bilir misiniz?
Sponsorlu Bağlantılar
The Eniqmatic - avatarı
The Eniqmatic
Ziyaretçi
2 Haziran 2011       Mesaj #2
The Eniqmatic - avatarı
Ziyaretçi
Akıl Almaz Vakıflar

Sponsorlu Bağlantılar
II. Bayezid devri (1481-1512) müelliflerinden Cantacasin, klasik eserlerinde o devir için şöyle der ( s. 207-8) : "Küçüğü ve büyüğü ile Türk ileri gelenleri (seigneurs Turcaz), cami ve hastane yaptırmaktan başka bir şey düşünmezler. Onları zengin vakıflarla techiz ederler. Yolcuların konaklaması için kervansaraylar inşa ettirirler. Yollar, köprüler, imaretler yaptırırlar. Türk büyükleri, bizim senyörlerimizden çok daha hayır sahibidirler, son derece misafir severler. Türk, hristiyan ve yahudileri memnuniyetle misafir ederler. Onlara yiyecek, içecek ve et verirler. Bir Türk, karşısında yemek yemeyen bir adamla Hristiyan ve Yahudi bile olsa yemeğini paylaşmamayı çok ayıp sayar.
D'Ohsson'a göre bu derece hayırseverliğin menşei İslâm dînidir. Şöyle der (VI, 302) : "Kur'ân, Türkleri, dünyanın bütün milletlerinin en hayır ve en insan severi haline getirmiştir."

Vakıf Tam Olarak Neydi Ve Nasıl İşliyordu?
Her vakfın üç ana unsuru vardır.Bagıs, bu bagısın urettıgı duzenlı ve devmlı uzun surelı gelır ve son olarak bellı bır amac ,ki bu saglıktan egıtıme ve beledıye hızmetlerıne ,yukarıda adı gecen alanların herhangı bırınde olabılır.Dolayısıyla her vakıf ,bır bıreyın kamusal bır amaca yonelık gonullu zengınlık transferını ıcermektedır.tarıhte zengın bır bırey yakın cevresınde zorunlu bır ıhtıyac gordugu zaman ,bu sorunla ugrasmak uzere bır vakıf kurmus ve bu da ademı merkezı bır karar verme bıcımıne ımkan vermıstır.Bu tur kararlar ,gercek sorunlara daha yakın bıreyler tarafından verılıyor ve yerel kadıdan alınan basıt bır onayla derhal uygulamaya gecebılıyordu.Vakıfların ademı merkezı karar verme yetısı vakıfların yerel sorunları burokratık merkezı otorıteye kıyasla cok daha hızlı bır sekılde ıyılestırebılmesını saglamıstır.
Ancak karar vermedekı bu esneklıgın ,kurucu tarafından konulan kosulların İslam hukuku tarafından mutlak ve degıstırılmesı cok zor gorulmesı nedenıyle altı oyulmus olabılır.Kurucular ,onlar oldukten sonrada yerınde kalacak kurallar belırleyebılıyorlar ve sonrakı yuzyıllarda bambaska sorunlarla kasılasan mutevellıler ıse kurucula tarafından belirlenen bu kuralları degıstırmek konusunda hıcbırsey yapamıyorlardı.
Zengin Osmanlılar ,vakıfları esas olarak dini bir motivasyonla kuruyorlardı.Bu motivasyon büyük olasılıkla Hz. Muhammed’in bir hadisine dayanmaktadır.Buna göre ,bır musluman hayatta üç şeyi basarırsa öldükten sonra dahi sevap kazanır: insanlara yararlı bilgi ,arkasından dua eden dini butun cocuklar ve yuregınde hayırseverlık.Vakıfların bu üç kosulu da bırlestırdıgı ıddıa edılmıstır.Dolayısıyla ,vakıfkurmak ahırette kurtulus elde etmenın bır aracı olarak gorulmus ve Muslumanları sasırtıcı sayıda sosyal ıhtıyaca cevap vermek uzere bırbırınden olabıdıgınce farklı vakıflar kurmaya ıtmıstır.
Vakıf kurmak için bir diğer gerekçe , mülkiyet haklarının korunmasıydı.Klasık donem boyunca ,Osmanlı elitleri tam anlamıyla mülkiyet hakkına sahip olmamıs ve müsadere tehlikesi ile karsı karsıya kalmıstır.Devlet müsaderesi ancak 1830larda Tanzimat reformları ile sona ermiştir.O zamana dek ,yönetici elitin bir üyesi mülkünü ancak vakfa dönüştürerek ,yani Allah’ın mülkiyetine geçirerek koruyabilirdi.Bir mülkün Allah’ın mülküne dönüstürülebilmesi için ,olmazsa olmaz şart ise özel mülk statüsünde olmasıydı.Son olarak sosyal prestij kazanmakta bir diğer motivasyondu.
Vakıflar ,birkaç farlı şekilde sınıflandırılabilir.Bunların biri bağışın tipine göredir;yani vakfın malvarlığının gayrimenkul veya menkul olmasıdır.İlki oldukça basittir ve kira getiren bir mülkün bağışlanması içerir.Vakfolunan mülkten elde edilen yıllık kira geliri gayrimenkul vakfının belirlenen amacını finanse eder.Önemli miktarda yıllık gelir getiren böylesi bir malvarlığına sahip bir vakıf ,yüzyıllar boyu işlevini sürdürebilir.
Sadece nakit sermaye ile de vakıf kurmak mümkündür.Bu tür vakıflar para vakıfları adıyla adlandırılıyorlardı ve Anadolu ile Rumeli gibi Türklerin yoğun oldukları Osmanlı bölgelerinde çok popülerlerdi.Bu durumda bağışlanan nakit yatırıma dönüştürülüyor ve elde edilen gelir vakfın belirlenen amaçlarına akıtılıyordu.Yıllık gelirin bir kısmı ,enflasyona karşı koruma amacıyla ,esas sermayeye ekleniyordu.Bursa’daki para vakıflarının yaklaşık %20 sinin bir yüzyıldan fazla hayatta kaldığı gözlemlenmiştir. Para vakıflarının gayrimenkul vakıflarına göre göreceli dayanıklılığını incelemek ilginç olurdu,ancak böyle bir araştırma henüz yapılmamıştır.
Bir diğer kategorilendirme yönetime göredir; yani, yönetim işlevinin asıl kurucu ve onun vasileri tarafından mı , yoksa devlet tarafından mı yürütüldüğüne göredir.ikincisi ile,kurucu ve vekillerin artık hayatta olmadığı ve vakfın devlet tarafından ele alınıp ,idare edildiği vakıflar kastedilmektedir.Cumhuriyet Türkiyesi’nde hayatta kalan vakıfların coğu ikinci türdedir.Bunlar arasında gayrimüslim vakıfları başka bir kategori oluşturur.1974 yılında bu vakıfların mülkleinin çoğuna Vakıflar Genel Müdürlüğü taraından el konlmuş,ancak bu , vakıflar ve VGM arasında hala süregiden hukuki bir sürece yol açmıştır.


A.NAKİT VAKIFLARI
Bu kategoriler arasında herhalde en önemlisi para vakıflarıdır.para vakıflarının kurulması ve yaygınlaşması ,Osmanlı İmparatorluğu’nda tam olarak sorunsuz olmamıştır.Bu vakıflara karşı birkaç sebepten dolayı güçlü bir muhalefet oluşturmuştur.tartışmanın bir yüzyıldan fazla sürdüğünü ve en sonunda Şeyhülislam Ebussuud Efendi tarafından verilen bir fetva ile izin verilen ve farklı Osmanlı sultanları tarafından onaylanan para vakıflarının ,muhalefete rağmen yaygınlaştığını söylemekle yetinelim.Para vakıflarının Osmanlı İmparatorluğu’nda hayatta kalması İslam dünyasının diğer yerlerinde de benimsenip yaygınlaşmalarına da yol açtı.Hindistan Müslümanlarının önderliğinde ,bugün önce Hindistan ve Pakistan ,ayrıca İran,Mısır ve Lübnan gibi pek çok başka İslam ülkesinde de yasal kabul edildiler.Uzak Doğu’daki Malezya’da bile,nakit fonlar ve banka hesaplarıyla vakıf kurmak mümkündür.
Bir para vakfının işleyişi şöyledir: maddi açıdan iyi durumda bir kişi belli bir amaç için nakit vakfedince ve bunu yerel kadıya kaydettirince vakıf kurulmuş olur.Vakfedilen nakit daha sonra ipotek olarak evlerini gösteren kimi kişilere kredi olarak borç verilir.Bu borçlulardan herhangi birine bakarsak ,borçlunun evinin mülkiyetinin geçici olarak para vakfına devredildiğini görüyoruz.Borçlu borcunu geri ödediğinde ,mülkiyet ona geri dönerdi.
Osmanlı para vakıflarının bir diğer başarısızlığı yatırım portföyleriyle ilgilidir.Kurucularının risk almayışlarının yüzünden ,bu vakıfların sadece kaya sağlamlığında bir ipotek ile tüketim sermayesi sağladıkları iddia edilmiştir.
İster tüketim ister girişimci kredisi şeklinde kullanılsın ,bu tür yatırımlardan elde edilen getiriler vakfın asıl amacı için harcanmaktaydı.1585 te Bursa para vakıflarının toplam harcamalarının %40 ı eğitime ayrılmışken ,bu yüzdenin üç yüzyıl sonra 1823te %7 ye düştüğü gösterilmiştir.Fonlar yoksulları desteklemeye yönlendirilmiştir.Gerçektende 1667de Bursa daki toplam vakıf harcamalarının ancak çok cüzi bir kısmı yoksullara aş olarak ayrılmışken ,bu oran 1823de %20 ye çıkmıştır.bu karşılaştırmalar kendi başlarına ilginç olmakla beraber ,bunun sadece Bursa’daki sosyal değerler açısından bir değişimi yansıttığının bilincinde olmalıyız.Daha genel sonuçlara varmadan önce ,böyle uzun dönemli dinamik incelemelerin başka Osmanlı şehirleri içinde yapılması gerekmektedir.


B.GAYRİMENKUL – EMLAK VAKIFLARI
Emlak vakıfları daha basit işlemekteydi.Sermayelerinin ya dükkanlar ,hamamlar yada baksa tür kira oluşturan emlak olduğu şehir merkezlerinde ,yada ekilebilir arazi şeklinde olduğu kırsal alanlarda vakfedilirdi.ikinci durumda,söz konusu arazi ortakçılık ile işletilirdi.
Sık sık çıkan yangınlar ve yıkıcı depremler şehir merkezlerindeki emlak vakıfları için önemli bir tehlike oluşturuyordu.Böyle bir durumda vakıf işlemez duruma geliyordu.bulunan çözüme İCATEYN deniyordu.İCATEYN çift kira demekti.bu sistemde bir felaket durumunda ,kiracı muaccele adı verilen ve binayı tamir etmeye yetecek büyüklükte toplu bir para ödüyor ve aynı zamanda vakfa düzenli olarak yıllık kirasını ödemeyede devam ediyordu.
Kırsal vakıflara gelince ,bunların karşılaştıkları en önemli sorun meşruiyete dairdi.Herhangi bir vakfın olmazsa olmaz şartı,esas sermayesinin özel mülk statüsünde olmasıdır.Ekilebilir toprakların %90 ının devlet kontrolünde olduğu Osmanlı İmparatorluğunda bu doğal olarak aşılması zor bir sorun oluşturuyordu. Çünkü ; devlet mülkiyetinde olan topraklar ,özel kişiler tarafından vakfedilemez.
Vakıfların 19.yüzyılda karşı karsıya kaldıkları saldırı ,öncekilerden farklıdır.Çünkü vakıflar aslen devlet tarafından tahammül gösterilen ve merkezileşme –ademi merkezileştirme dalgalarına kapılan rakip ara gruplar arasındayken ,19.yüzyılda diğer grup ve kurumlarla beraber ,tamamıyla merkezi devletin iradesi altına alındılar.Bu yüzden 19.yy merkezileşmesini başka bir ademi merkeziyetçilik izlemedi.Bu olay sadece Osmanlı İmparatorluğunda değil 16.yy dan beri Avrupa devletlerinde de böyleydi.
Bu dönemde batılı sömürgeciler ,kontrol ettikleri ülkelerde arazi sahibi olmak istiyorlardı.Vakıf toprakları satılıp alınamadığı için,kurum,sömürgeci hırslar önündeki en büyük engel olarak ortaya çıktı.Osmanlı iki yönden baskı altındaydı:bir yandan devletler arası rekabet ve onun hep artan finansal talepleri tarafından ezildiğinden ,gelire muhtaçtı ve diğer yandan Batı,Fransız devrimi öncesinde ve sonrasında gelişmiş olan kendi değerlerinı kabul ettirmek için yılmaz bir baskı uygulamaktaydı. Osmanlı sultanları,bu baskıya dayanamamış ve merkezileşme politikasını benimsemişlerdir.
2.Abdülhamid tarafından İslam dini kuruluşların merkezi kontrolüne verilen önem ,bu kurumlara harcanan miktarda açıkça yansımaktadır.Bu miktar toplam harcamaların %58.96 sını oluştururken ,arkasından okullar %8.21, yollar ve köprüler gibi alt yapı yatırımları%7.29, yoksul yardımı%4.89 ve felaket yardımları%2.62 geliyordu.
Bu merkezileşme politikalarının etkisi vakıf sayılarından açıkça görülebilir.18.yy da Osmanlı İmparatorluğunda yaklaşık 20.000 vakıf varken Cumhuriyet e miras kalanların sayısı sadece 5859 taneydi. Vakıf sayısındaki bu çarpıcı düşüşün , genel bir ekonomik kriz değil, devlet politikaları tarafından biçimlenen kurumsal çerçevede yaşanan bir değişim yüzünden olduğunu iddia etmek mümkündür.Cumhuriyet ile birlikte, merkezileşme politikası devam etti ve eğitimle ilgili tüm vakıfların gelir ve malvarlıkları eğitim bakanlığına devredildi.Icareteyn sistemindeki eski kiracılar,vakıf emlakının ortak sahipleri yapıldılar ve Cumhuriyet devleti tarafından vakfın emlakını satın almak için güçlü bir şekilde desteklendiler. Vakıf mülkiyet haklarında asıl dramatik dönüşüm ise 1954 yılında tüm Osmanlı para vakıflarının dağıtılarak el konulan sermayeleri ile Vakıflar Bankası nın kurulması olayında yaşandı.
Bu gelişmelerin cumhuriyet filantropisi üzerindeki etkileri açıktır: Önce Osmanlı, sonra da Cumhuriyet tarafından vakıf sistemi üzerinde artan baskılar ve ademi merkezi klasik filantropiden hizmetlerin devlet tarafından sağlanmasına olan dönüşüm, sosyal düzenin sorumluluğunun devletten beklenmesi neticesini doğurdu.Kimi İslam ülkeleri ve esas olarak Mısır , devrim öncesi İran ve Pakistan da benzer politikalar izleyerek, Birinci Dünya Savaşı sonrasında kendi vakıf sistemlerini yıktılar. Bu politikaların gerçek sonuçlarının anlaşılması için, vakıf sisteminin ekonomiye katkısının tüm boyutlarıyla anlaşılması gerekmektedir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Nisan 2014       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Selçukluda vakıf kültürü nedir acilll !!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Nisan 2016       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Selçuklu ve Osmanlı Dönemi'nde vakıf anlayışı nasıldı?
Son düzenleyen nötrino; 12 Nisan 2016 21:29 Sebep: SORU DÜZENİ!

Benzer Konular

20 Kasım 2015 / qenCo Cevaplanmış
4 Mart 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
21 Ocak 2012 / bayram Soru-Cevap
26 Şubat 2016 / _princess_ Soru-Cevap
20 Kasım 2010 / Misafir Taslak Konular