Arama

Edebiyatın önemi nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 8 Ocak 2015 Gösterim: 23.266 Cevap: 2
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Kasım 2011       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
edebiyatın önemi yok mu ya acil soyleyin lutfen ??
EN İYİ CEVABI SaKLI verdi
Toplumsal kültürün öğelerinden birisi olan dil, aynı zamanda kültürün kuşaklar arasında aktarılmasını sağlayan en önemli araçtır. İnsanların birbirleriyle anlaşmaları, kaynaşmaları ve bu şekilde bir toplum oluşturmaları onların ortak bir dile sahip olmalarına bağlıdır. Her ulusun bir dili vardır. Yaşamı boyunca doğal çevresi, yaptığı işler ve denemeler, kullandığı araçlar, yetiştirdiği ve yararlandığı hayvanlar, uğradığı saldırılar, yaptığı savaşlar, duyduğu üzüntüler, sevinçler, ulusun diline yansır. Ulus bunlar için ayrı ayrı sözcükler yaratır. Yaşamından çıkardığı sonuçları söyler; bunlar birer atasözü olur. Yaşadığı büyük olayları öyküler, böylece o ulusun destanları doğar. Atasözlerini, destanlarını söyleyiş yolu, o ulusun dilde güzellik anlayışını, söz sanatlarını yansıtır (Göğüş, 1978: 1). Diğer bir ifadeyle, bir ulusun kültürü bütün yönleriyle dile yansır, dil ortamında yaşayarak gelecek kuşaklara aktarılır. Böylece sağlanan bilgi birikimi, toplumsal ilerlemenin, bilim ve teknolojideki gelişmenin de sağlayıcısı olur.

Sponsorlu Bağlantılar
Dil toplumsal yaşam açısından olduğu kadar, birey açısından da önemlidir. O, bir yandan bireylerin soyutlama yapabilmeleri, soyut düşünceler tasarlayabilmelerini sağlarken, diğer yandan da bu düşüncelerin bireyler arasında paylaşılmasını, öğrenmeyi, anlaşma ve kaynaşmayı sağlar; bireyin toplumla iyi ilişkiler kurabilmesinin aracı olur.
Ünlü düşünür Konfüçyüs’e (İ.Ö. 551-479) atfedilen şu cümleler, dilin birey ve toplum açısından ne kadar önemli bir araç olduğunun yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce anlaşılması açısından ilginçtir.

“Konfüçyüs’e sorarlar:
- Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız ilk olarak ne yapardınız?
Büyük düşünür şöyle karşılık verir:
-Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Ve dinleyenlerin meraklı bakışları karşısında sözlerine devam eder:
-Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

Dilin önemine ilişkin bu açıklamadan sonra, edebiyatın birey ve toplum hayatındaki önemine değinmekte yarar var.
Edebiyat, aracı ve ortamı dil olan bir güzel sanat dalıdır. İnsanın kendisini, çevresini, doğayı ve dünyayı tanıması, daha sağlıklı bir biçimde değerlendirmesi ve duyarlık kazanması için, edebiyat eğitimi büyük önem taşır. Dil ve edebiyat eğitiminde temel hedef, bir şey belletmek ve öğrenciye bilgi yüklemek değil, dili sevdirmek, dilin düzgün kullanılmasını öğretmek ve güzel yazılardan hoşlanma duygusunu aşılamaktır (Kavcar, 1994: 853).

Birey edebi eserleri okuyarak, dilinin geniş anlatım olanaklarının farkına varır. Dil duyarlılığı, sevgisi ve bilinci kazanır. Bu alanda sağlanan birikim, düşüncelerin sözlü ve yazılı olarak etkin bir biçimde anlatılmasının da sağlayıcısı olur.

Aynı zamanda birey okuduğu eserlerden etkilenir, eserin telkin ettiği şeyler sezgi ve yaşantı yoluyla bireyin davranışı haline gelir. Böylece ailenin ve okulun bireye kazandırmak için çaba harcadığı, çoğu zaman bilişsel yönü ağır basan davranışlar, edebi eserlerin okunması yoluyla, sezgi ve yaşantıya dayalı olarak bireye kazandırılmış olur.
Dilin önemine ilişkin bu açıklamalar, ülkemizde “Türkçenin gereği gibi öğretilip öğretilmediği; Türkçe ve Türk dili ve edebiyatı dersleri ile, çocuklar ve gençlerde okuma alışkanlığı, dil duyarlılığı, dil sevgisi ve bilinci uyandırılıp uyandırılamadığı ve bunun doğal bir sonucu olarak, ülkemizde insanların iletişim sürecinde Türkçe’yi doğru ve etkin bir biçimde kullanıp kullanmadığı?” sorularını akla getirmektedir.

SaKLI - avatarı
SaKLI
VIP VIP Üye
14 Kasım 2011       Mesaj #2
SaKLI - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Toplumsal kültürün öğelerinden birisi olan dil, aynı zamanda kültürün kuşaklar arasında aktarılmasını sağlayan en önemli araçtır. İnsanların birbirleriyle anlaşmaları, kaynaşmaları ve bu şekilde bir toplum oluşturmaları onların ortak bir dile sahip olmalarına bağlıdır. Her ulusun bir dili vardır. Yaşamı boyunca doğal çevresi, yaptığı işler ve denemeler, kullandığı araçlar, yetiştirdiği ve yararlandığı hayvanlar, uğradığı saldırılar, yaptığı savaşlar, duyduğu üzüntüler, sevinçler, ulusun diline yansır. Ulus bunlar için ayrı ayrı sözcükler yaratır. Yaşamından çıkardığı sonuçları söyler; bunlar birer atasözü olur. Yaşadığı büyük olayları öyküler, böylece o ulusun destanları doğar. Atasözlerini, destanlarını söyleyiş yolu, o ulusun dilde güzellik anlayışını, söz sanatlarını yansıtır (Göğüş, 1978: 1). Diğer bir ifadeyle, bir ulusun kültürü bütün yönleriyle dile yansır, dil ortamında yaşayarak gelecek kuşaklara aktarılır. Böylece sağlanan bilgi birikimi, toplumsal ilerlemenin, bilim ve teknolojideki gelişmenin de sağlayıcısı olur.

Sponsorlu Bağlantılar
Dil toplumsal yaşam açısından olduğu kadar, birey açısından da önemlidir. O, bir yandan bireylerin soyutlama yapabilmeleri, soyut düşünceler tasarlayabilmelerini sağlarken, diğer yandan da bu düşüncelerin bireyler arasında paylaşılmasını, öğrenmeyi, anlaşma ve kaynaşmayı sağlar; bireyin toplumla iyi ilişkiler kurabilmesinin aracı olur.
Ünlü düşünür Konfüçyüs’e (İ.Ö. 551-479) atfedilen şu cümleler, dilin birey ve toplum açısından ne kadar önemli bir araç olduğunun yaklaşık iki bin beş yüz yıl önce anlaşılması açısından ilginçtir.

“Konfüçyüs’e sorarlar:
- Bir ülkeyi yönetmeye çağrılsaydınız ilk olarak ne yapardınız?
Büyük düşünür şöyle karşılık verir:
-Hiç kuşkusuz, dili gözden geçirmekle işe başlardım. Ve dinleyenlerin meraklı bakışları karşısında sözlerine devam eder:
-Dil kusurlu olursa, sözcükler düşünceyi iyi anlatamaz. Düşünce iyi anlatılmazsa, yapılması gereken şeyler doğru yapılamaz. Ödevler gereği gibi yapılmazsa, töre ve kültür bozulur. Töre ve kültür bozulursa adalet yanlış yola sapar. Adalet yoldan çıkarsa, şaşkınlık içine düşen halk ne yapacağını, işin nereye varacağını bilemez. İşte bunun içindir ki hiçbir şey dil kadar önemli değildir.”

Dilin önemine ilişkin bu açıklamadan sonra, edebiyatın birey ve toplum hayatındaki önemine değinmekte yarar var.
Edebiyat, aracı ve ortamı dil olan bir güzel sanat dalıdır. İnsanın kendisini, çevresini, doğayı ve dünyayı tanıması, daha sağlıklı bir biçimde değerlendirmesi ve duyarlık kazanması için, edebiyat eğitimi büyük önem taşır. Dil ve edebiyat eğitiminde temel hedef, bir şey belletmek ve öğrenciye bilgi yüklemek değil, dili sevdirmek, dilin düzgün kullanılmasını öğretmek ve güzel yazılardan hoşlanma duygusunu aşılamaktır (Kavcar, 1994: 853).

Birey edebi eserleri okuyarak, dilinin geniş anlatım olanaklarının farkına varır. Dil duyarlılığı, sevgisi ve bilinci kazanır. Bu alanda sağlanan birikim, düşüncelerin sözlü ve yazılı olarak etkin bir biçimde anlatılmasının da sağlayıcısı olur.

Aynı zamanda birey okuduğu eserlerden etkilenir, eserin telkin ettiği şeyler sezgi ve yaşantı yoluyla bireyin davranışı haline gelir. Böylece ailenin ve okulun bireye kazandırmak için çaba harcadığı, çoğu zaman bilişsel yönü ağır basan davranışlar, edebi eserlerin okunması yoluyla, sezgi ve yaşantıya dayalı olarak bireye kazandırılmış olur.
Dilin önemine ilişkin bu açıklamalar, ülkemizde “Türkçenin gereği gibi öğretilip öğretilmediği; Türkçe ve Türk dili ve edebiyatı dersleri ile, çocuklar ve gençlerde okuma alışkanlığı, dil duyarlılığı, dil sevgisi ve bilinci uyandırılıp uyandırılamadığı ve bunun doğal bir sonucu olarak, ülkemizde insanların iletişim sürecinde Türkçe’yi doğru ve etkin bir biçimde kullanıp kullanmadığı?” sorularını akla getirmektedir.

..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ocak 2015       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ülkemizde edebiyata ne kadar önem veriliyor? acil cevap lütfenn

Benzer Konular

30 Kasım 2013 / Ziyaretçi Soru-Cevap
17 Nisan 2009 / Keten Prenses Edebiyat
10 Ocak 2012 / Misafir Soru-Cevap
25 Eylül 2013 / Misafir Soru-Cevap
20 Eylül 2013 / Misafir Cevaplanmış