Arama

Günümüz Türkçesinden Uygur Türkçesine kadar Türkçenin gelişim evreleri nedir?

Güncelleme: 12 Aralık 2011 Gösterim: 3.608 Cevap: 6
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
7 Aralık 2011       Mesaj #1
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
türkiye türkçesinden uygur türkçesine kadar olan türkçenin gelişim evreleri nelerdir açıklamalı şekilde rica etsem bilenlerden
Sponsorlu Bağlantılar
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
8 Aralık 2011       Mesaj #2
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
ya neden bana cevap yokkMsn Cry
Sponsorlu Bağlantılar
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
10 Aralık 2011       Mesaj #3
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
ya bi cevap verin lütfen
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
kelebek99 - avatarı
kelebek99
Ziyaretçi
10 Aralık 2011       Mesaj #4
kelebek99 - avatarı
Ziyaretçi
Türk dilinin ortaya çıkış tarihi kesin olarak bilinememektedir. Türkçenin, bilinen yazılı metinlerindei önceki dönemleri "karanlık dönem" olarak kabul edilmektedir. Türkçenin yazılı ürünlerle takip edilebilen VII. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar olan dönemine "Eski Türkçe" denir. Türkçe, yaklaşık altı asır boyunca; ses, biçim ve söz varlığı bakımından son derece durudur. Bu dönem Türkçesinin özellikleri Göktürk, Uygur ve Karahanlı metinlerinde görülmektedir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
nicely - avatarı
nicely
VIP VIP Üye
12 Aralık 2011       Mesaj #5
nicely - avatarı
VIP VIP Üye
ya lütfen çok önemli türkiye türkçesinin uygur türkçesinden günümüze kadar olan gelişim evreleri nelerdir performans dil anlatım ödevi açıklamalı şekilde olacak
Birbirimize tutundukça ;Bıçakların ucu kapanacak.. ~Smiley9TenderMsn Inlove
ocean97 - avatarı
ocean97
Ziyaretçi
12 Aralık 2011       Mesaj #6
ocean97 - avatarı
Ziyaretçi
Türkçe

Türkçe veya Türkiye Türkçesi, ortak Altay dil ailesine bağlı Türk dillerinin Oğuz öbeğine üye bir dildir. Türk
dilleri ailesi bünyesindeki Oğuz öbeğinde bulunur. Türkçe dünyada en fazla konuşulan 15. dildir.
Türkçe Türkiye, Kıbrıs, Irak, Balkanlar, Orta Asya ve Orta Avrupa ülkeleri başta olmak üzere geniş bir coğrafyada konuşulmaktadır. Ayrıca bu dil, Türkiye Cumhuriyeti, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti[1] ve Kıbrıs Cumhuriyeti'nin resmî; Romanya, Makedonya, Kosova ve Irak'ın ise tanınmış bölgesel dilidir. Balkanlarda konuşulur. [6] Bunun aynı öbekte (Oğuz Öbeğinde) bulunan Azerbaycanca ve Türkmence, İran, Güney Azerbaycan, Azerbaycan, Afganistan, Gürcistan ve Türkmenistan'da konuşulur. Türkçe birçok diyalekte sahip bir dildir.
"İstanbul şivesi" Türkçenin yazı dilidir. Bu yüzden Türk dillerinde ve Anadolu şivelerinde bulunan "açık e", "hırıltılı h" ve "öndamaksıl n" sesleri bulunmaz. Türk abecesinde, sekiz ünlü, 21 ünsüz harf bulunmaktadır, Azerbaycan abecesinde 9 ünlü, 31 ünsüz harf bulunur.Genel olarak Türk Dilleri çok daha fazla sesi olan bir dildir;[8] ancak Türkçede, diğer Türk dillerinde bulunan /ŋ/, /ɳ/, /q/, /w/, /ɛ/ gibi sesler de bulunmaz. Türkçe çok geniş kullanımıyla birlikte zengin bir dil olmasının yanı sıra, özne-nesne-yüklem biçimindeki tümce kuruluşlarıyla bilinmektedir. Ayrıca, Türkçe sondan eklemeli bir dildir.[9] Bu nedenle kullanılan herhangi bir eylem üzerinden istenildiği kadar sözcük türetilebilir. Türkiye Türkçesi bu yönünden dolayı diğer Türk dilleri ortak ya da ayrık bulunan onlarca eke sahiptir.



Tarihsel gelişimi [değiştir]

Türkçenin doğuşu [değiştir]


Karamanoğlu Mehmet Bey'i, Türkçeyi resmî dil ilan ederken tasvir eden heykel
Uzman Türkologlar Türkçenin doğuşu hakkında çok fazla bilgiye sahip değildirler. Bu az bilgiye sahip olunan ilk Türkçeye "Ana Türkçe" denir. Ayrıca bundan sonraki bazı yazılı kaynaklarda belirtilen dile "İlk Türkçe" denir. Türkçenin bilinen ilk abecesi Göktürk Alfabesidir. Bu abece Türkçenin yapısına tam olarak uymaktadır. Bundan önce de Türkçe yazılmaktaydı. Bu dil ise bazı Çin kaynaklarında ve Çin Yazıları ile geçer. Bazı uzmanlar Ana Türkçenin Hunca olduğunu söyler ve bütün Türk Dilleri bu dilden türemiştir. Türkçe ile ilgili kesin savlara ulaşılana kadar (MS 2. yy) Türkçe ile ilgili her bilgi Çin Kaynaklarından elde edilir. [20]
Eski Türkçe [değiştir]
Bilinen en eski Türk yazıtlarından biri olan Orhun Yazıtları bu dönem Türkçesi ile yazılmıştır. Eski Türkçe dönemi ile ilgili bilgiye Orhun Yazıtları ve Yenisey Yazıtları'ndan da ulaşılabilir. Bunların dışında Irk Bitig gibi kağıda yazılı eserler, Eski Uygur dönemi de Eski Türkçe dönemi içinde değerlendirilir. Bu dönem, çağdaş Türk lehçe ve şivelerinden ayrı bir dönem olarak düşünülemez.
Orta Asya'dan Anadolu'ya [değiştir]
Türkçe, onu kullanan göçer evli ve yerleşik kavimlerin doğuda Japonya'ya, batıda ise Avrupa'ya doğru hareketiyle yayılmıştır. Afganistan ve Batı Çin civarında Moğolca; Rusya, Güney ve Güneydoğu Çin bölgesinde Tunguz; eski Sovyetler Birliğinin batısında Türkiye'ye, güneyde ise İran'a yayılan bir alanda ise Türk dilleri olarak değişmiştir. Güneyde bulunan başlıca Türk dilleri Türkiye Türkçesi, Azeri Türkçesi ve Türkmen Türkçesidir. Oğuz boylarının kullandığı Gagavuz lehçeleri ve İran kaynaklı Horasan lehçesi, Türkiye lehçesi ile birlikte bugünkü Türkçenin bölümlerini oluşturmaktadır.[21]
« Çıgany bodunug bay kıltım, az bodunug üküş kıltım - (Yoksul halkı zengin yaptım, az halkı çok yaptım) - Orhun Yazıtları[22] »


Türk yazısını taşıyan en eski belge Kızıl kentinde bulunuyor. Yazılış tarihi 8. yüzyılın başlarına dayanmaktadır.
Türk Dili Yenisey yazıtları gibi tabletlerden yola çıkılarak 1300 yıl önceye kadar kaynaklanabildiği gibi yazıtlarda kullanılan abecenin gelişmişliği bu dilin daha eski tarihlere dayandığının en somut delilidir.[23] Bugünkü Moğolistan'da Orhun (öz adında Orkun[24]) ırmağı yakınlarında bulunan Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından başka, dönemin tanınmış veziri Tonyukuk'un da kendisi için diktirdiği Ulan Bator kenti yakınlarındaki iki taş, Orhun Yazıtları'nın başlıca örnekleridir.[25]
Divanü Lügati't-Türk, Türk dilini anlatan ve bu dilin yetisini göstermek için yazılan ilk sözlük yapıtıdır ve Kaşgarlı Mahmud tarafından 25 Ocak 1072'de yazılmaya başlanmış ve 10 Şubat 1074'te bitirilmiştir. Bu kitap içinde şu tümce bulunuyor: "Türk dilini öğrenmek çok gerekli bir iş olur". Yapıt, Türkçenin varsıl dilbilgisi özelliklerini en çarpıcı biçimde yansıtan bir özelliktedir.
Türkçenin kullanım alanını genişleten bir başka kişi, Karahanlı Devleti'nin üyesi, ikinci bir Türk ve Türkçe kültür abidesi olan Yusuf Has Hacib'dir. Yusuf Has Hacib, Kutadgu Bilig adlı yapıtı ile Türk dil birliğinin diğer önemli yazılı temelini attı. 1069-1070 yıllarında bu Türkçe yapıtı tamamladı.
Ahmed Yesevi 12 yüzyılda Türk dilinde yazdığı "hikmet" adlı şiirleri bir araya getiren Türk tasavvuf edebiyatının bilinen en eski örneklerini içeren kitap ile Türkçenin kullanımını etkiledi.
13/14.yy. yaşamını süren Yunus Emre Türkçenin, özellikle "Türkçe şiir dilinin" temel ustası ve abidesi olmuştur. Yunus Emre'nin edebiyat tarihi bakımından, önemli bir yanı da Anadolu'da, Türkçe şiir dilinin öncüsü olması ve tasavvuf sorunlarını yalın ve kolay anlaşılır bir dille söyleyişi nedeniyledir. Şiirlerinin ölçüsü, Türkçenin ses yapısına uygun aruz olmakla birlikte söyleyişi akıcı, sürükleyici bir nitelik taşır. Tasavvufun en güç anlaşılır kavramlarını, Türkçenin ses yapısına uygun biçimde dile getirir; şiirinde, duygu ve düşünce birliğinden oluşan bir derinlik görülür.
Hacı Bayram Veli 14/15. yüzyılda Anadolu'da yaşamını süren Türk mutasavvıf ve şair olarak eserlerini Türkçe olarak yazdı ve Türkçenin kullanımını Anadolu’da önemli biçimde etkiledi. Hacı Bayram Veli, Anadolu'da dil ve kültür birliğinin sağlanması için Türkçe eserler yazılmasında Leme’at ve Gülşen-i Raz gibi eserlerin Türkçeleştirilmesinde etkili olmuş, kendisi de halkın anlayacağı dilden Ahmed Yesevi geleneğine uygun olarak şiirler yazmıştır. Devrinde Arapça ve Farsça eser vermek revaçta iken, Hacı Bayram Veli’nin halk ile ilişki kurabileceği Türkçeyi tercih etmesi belli bir olgunluğa işaret eder. Bu olgunluk Anadolu’da dil birliğinin sağlanması ve Türk kültürünün egemen olmasıdır. Türkçecilik akımı yandaşlarını da etkilemiş, bu sufiler özellikle Türkçe yapıtlar vermişlerdir.
Yazıcıoğlu Muhammed, Eşrefoğlu Rumi gibi öğrencilerinin Envaru’l-Aşıkin, Muhammediye, Müzekkinü’n-Nüfus gibi eserleri Anadolu'da yıllarca kolaylıkla okunmuş, halkın elinden düşmemiştir. Ayrıca Akşemsettin, (1389/1390 - 1460), 15. yüzyılın en büyük sufilerinden biridir ve Türkçe ile, (örnek olarak Hayatın Maddesi ve Tıp adında) çeşitli eserler ortaya koymuştur.
Türkçe ait olduğu Altay dil ailesinin en çok kişi tarafından kullanılan dilidir. 5500-8500 yıllık bir geçmişi olduğu sanılmaktadır. Genel Türkçenin Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Tataristan, Özbekistan, Başkurdistan, Nogay, Kırgızistan, Kazakistan, Yakutistan, Çuvaşistan, Güney Sibirya gibi bölgeleri vardır.
Yazılı Türkçe üzerine kaynaklarda (M.Ö. 1766 yılık Çin kroniğinde) ilk kez tutanaklarda tanrı, ordu, kılıç ve kut (mutluluk) sözcükleri bulunmaktadır.
Moğolca, Mançu-Tunguz, Korece ve Japonca ile yakın ilişkisi vardır. Bazı bilim adamları, ilişkinin ödünç alınmış sözcüklerden kaynaklandığını ve temelli olmadığını iddia etmiştir. Son zamanlarda yapılan karşılaştırmalı çalışmalar, bu tezin hatalı olduğunu, Türkçe ve Japoncanın temel ilişkilerinin bulunduğunu kanıtlamıştır.[26]


Dünyada Türkçe konuşanların dağılımı
Koyu renkle gösterilen ülkelerde Türkiye Türkçesi konuşanların nüfusu en fazladır.
Göktürkçe
Türük Oguz begleri, bodun eşidiŋ. Üze teŋiri basmasar, asra yer telinmeser, Türük bodun iliŋin törüŋin kim artatı udaçı erdi?[27]
Türkiye Türkçesi
Türk Oğuz beyleri, boyları işitin; üstte gök basmasa, altta yer delinmese, Türk boyları, ilini töreni kim bozabilecek idi?
Dil Devrimi [değiştir]
Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslaşma sürecini tamamlayan Türk Devrimi'nin ya da Atatürk devrimlerinin en önemli basamaklarından ilki, Cumhuriyet'in kuruluşundan 4 yıl sonra yapılan harf devrimi, ikincisi de Cumhuriyet'in kuruluşundan 9 yıl sonra yapılan Dil Devrimi'dir.
Dil Devrimi kısaca, Türkçe ile düşünmeyi, Türkçenin bütün bilim, sanat ve teknik kavramları karşılayacak yolda gelişmesini sağlayan eylemdir.
Dil bilimci Kâmile İmer "Dil Devrimi nedir?" sorusunu şöyle yanıtlıyor:
Dili daha çok yerli öğelerin egemen olduğu bir kültür dili durumuna getirmek amacıyla yapılan ve devletin desteğini kazanmış olan ulus çapındaki dili geliştirme eylemine 'dil devrimi' adı verilmektedir.[28]
Her insan düşüncesini sözcükler arasında bağ kurarak oluşturduğu tümcelerle aktarır, bu açıdan bakınca Dil Devrimi aynı zamanda düşüncenin yenileşmesidir. "Dil Devrimi'nin gerçekleşmesini sağlayan etkenler, aynı zamanda onun amaçlarını ortaya koymaktadır. Uluslaşma etkeni dili yabancı öğelerden arındırma amacını, diğeri de kültür dili durumuna getirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçların olumlu sonuçlar vermesi, ortaya çıkan ürünlerin toplumun malı olmasına bağlıdır. Devletin desteği olmaksızın dilde yapılan devrim, bireysel bir eylem olarak kalır; topluma mal olmaz. Dil Devrimi'nin hazırlık evresindeki çabalar, bunun en güzel örnekleridir. Türk Dil Devrimi'nin hazırlık evresi olarak nitelendirebileceğimiz ve Tanzimat Fermanı ile başlayan dönemdeki dili yalınlaştırma istemi toplumu kapsayamamıştır. Ancak, Cumhuriyet'ten sonra, 1932 yılında devletin öncülüğünde Türk Dili Tetkik Cemiyeti'nin kuruluşuyla dilde yapılan yenilikler, ulus çapında bir eylem olarak topluma mal olmaya başlayagelmiştir.."[29]
Türkçe, yapı bakımından çok varsıl bir dil olmakla birlikte, dünya üzerinde de hâlâ çok konuşulan bir dildir. Bu varsıllık her ne kadar içinde yabancı sözcükler bulundursa da, bu durum dilde hiçbir bozukluğa yol açmamıştır. Bunun nedeni de, Osmanlı'nın, zamanında barındırdığı azınlıkların olmasıdır. Çünkü bu nedenle dilde çok fazla yabancı "sözcük alış-verişleri" olmuştur.
Osmanlı Türkçesi Türkiye Türkçesi İngilizce Açıklama
müselles üçgen triangle Üç (“3”) ve çok eski klasik Türkçe gen ("yan") sözcüğünden türetiliyor.
tayyare uçak airplane Uçmak eyleminden türetilerek yapılıyor.
nispet oran ratio Modern oran sözcüğü klasik Türkçe or- “kesmek” sözcüğünden türetiliyor.
şimal kuzey north “Soğuk, karanlık, gölge” anlamındaki kuz sözünden türetiliyor.
teşrinievvel ekim October Ek- eylemi; ekim hareketinden türetiliyor. Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde sonbaharda ekim yapılıyor.
asel bal honey Arapça asel sözcüğü, Türkçe bal sözcüğü ile düzenleniyor.
Türkçenin alfabeleri [değiştir]



Atatürk 29 harfli Yeni Türk alfabesi, Sinop. 20.09.1928. (Fransız L'Illustration dergisi)
Ana madde: Türk dil alfabesi
Türkler, dünyada en çok alfabe değiştiren kavimlerdendir. Bunun nedenlerinin başında, Türklerin Miladın çok öncesinden beri, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşamaları ve çeşitli kültür çevrelerini oluşturmalarıdır. Türkiye Türkçesi için 1 Kasım 1928 tarihinde kabul edilen Latin esaslı yeni Türk alfabesine gelinceye dek, Türkçe çeşitli alfabelerle yazıya geçirilmiştir. En yaygın kullanıma sahip Türk abeceleri şunlardır:
Orhun abecesi [değiştir]
Türkçenin bilinen ilk abecesi Orhun yazıtları'nda da kullanılan ve yaygın adıyla Göktürk Alfabesi olarak bilinen abecedir (Köktürk işaretleri, Runik alfabe vb.). Bu alfabe doğu ve batıdaki Hun Kağanlığı’nın devrinden, 1. yüzyıldan beri Göktürkler devrine ve kullanım sıklığı düşse de, Uygur devleti devrine dek (MS. 10. yüzyıl) kullanılmıştır. Örnek:
Uygur alfabesi [değiştir]
Türkçenin bütün yazı çeşitleri içinde en çok kullanılmış olanıdır. Soğut yazısının yakın akrabası olan ve Uygur Türkleri tarafından Türkçeye uyarlanıp yüzyıllarca kullanılan bir alfabedir. Divanü Lügati’t-Türk’te Kaşgarlı Mahmud, Uygur alfabesini, “Türk alfabesi” adıyla anmaktadır.[30]
Arap asıllı Türk alfabesi [değiştir]
9. yüzyıl civarlarından günümüze dek (Uygur Türkleri hâlen bu alfabeden kaynaklanan bir alfabe kullanmaktadırlar) bu alfabe kullanılmıştır. Müslümanlığı kabul etmeye başlayan Türk boyları, bu yüzyıllar içinde, ardı sıra bu alfabeyi kullanmaya başlamış ve 13. yüzyıl dolaylarında artık bu alfabe, Türk boyları arasında ortak bir alfabe özelliği kazanmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu, bu alfabeyi en yaygınlıkla kullanan Türk devletidir. Üzerinde bir takım düzenlemeler ve eklemeler yapılarak Osmanlı alfabesi de denilen alfabe kullanıldı.
Türkçe için kullanılan bu alfabeye Arap alfabesi denmemesinin sebebi, Arapçada bulunmayan “j, ç, ŋ, p” gibi sesleri içermesidir.
Latin asıllı Türk alfabesi [değiştir]
1 Kasım 1928 tarihinde, eski Arap asıllı Türk alfabesinin yerine, Latin yazısından Türkçe için uyarlanan bu 29 harfli alfabe kabul edilmiştir.
Alfabede 29 harf bulunur. Ancak 1990'lı yıllarda toplanan bir uluslararası Türkçe kurultayında Türkiye abecesi /ŋ/ (genizcil n sesi), /ɛ/ (açık e sesi), /q/ (kalın k sesi), /w/ (sert g, v sesi), /x/ (sert h sesi), /ɳ/ (ön damaksıl, ny sesi) gibi harflerin de katılması ile oluşacak Ortak Türk Abecesinden, diğer Türk Ülkelerinin kendi abecelerini oluşturması ile karara bağlanmıştır.[31] [32] [33]Şu an, Türk Dünyası içinde, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kosova, Makedonya ve genel Balkanlar’daki Türkçe kullanımları, Latin esaslı alfabelerle yapılmaktadır. Bunlar içinde Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Balkanlar’da aynı alfabe kullanılır. Azerbaycan Türk alfabesinde 29 harfin yanında ayrıca x, q, ə harfleri bulunur. Türkmenistan, Özbekistan alfabelerinde de kendi içlerinde bazı eklemeler ve farklı tercihler bulunmaktadır. Temel olarak bu Türk devletlerinin hepsi Latin asıllı alfabeye geçmişlerdir.
Bağımsız Kazakistan ve Kırgızistan ile Rusya Federasyonu'ndaki Türk boyları, Kiril asıllı alfabeler kullanmaktadırlar.
Türk Alfabesi :
a - A
b - B
c - C
ç - Ç
d - D
e - E
f - F
g - G
ğ - Ğ
h - H
ı - I
i - İ
j - J
k - K
l - L
m - M
n - N
o - O
ö - Ö
p - P
r - R
s - S
ş - Ş
t - T
u - U
ü - Ü
v - V
y - Y
z - Z
¹→ Türkçede, İ harfi I harfinden önce gelir ancak yaygın kullanım şekli, I harfinden sonra İ harfidir.
Türkiye Türkçesi Ağızları [değiştir]

Ana madde: Türkiye Türkçesi ağızları
Ağız Bölgeleri [değiştir]
Türkiye Türkçesi, tarihî Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında günümüzde konuşulmaya devam eden Türk ağızları bakımından bazı gruplara ayrılır. Söz konusu gruplandırma için Anadolu ve Rumeli ağız bölgelerinden söz edilir.
Anadolu Ağız Bölgesi [değiştir]
Türkiye Türkçesinin kollarından Anadolu kolu ana ağız grupları bakımından Doğu Grubu, Kuzeydoğu Grubu ve Batı Grubu olarak üçe ayrılır.[34] Prof. Dr. Leylâ Karahan'ın Anadolu Ağızlarının Sınıflandırılması adlı çalışması Anadolu ağızları üzerine yapılmış en geniş akademik çalışmadır.
Anadolu ağız bölgesi, Türkiye’nin Anadolu topraklarını içerir.[34] İlk aşamada sınır bu şekilde belirtilmiş ve incelenmiştir.
Doğu Grubu [değiştir]
1. Grup: Ağrı, Van, Muş, Bitlis, Bingöl, Siirt, Diyarbakır, Mardin, Hakkâri, Urfa (Birecik, Halfeti hariç), Palu, Karakoçan ağızları.[35]
2. Grup: Kars (Ardahan, Posof hariç), Erzurum, Aşkale, Ovacık, Narman, Pasinler, Horasan, Hınıs, Tekman, Karayazı, Erzincan, Tercan, Çayırlı, Kemah, Refahiye, Gümüşhane ağızları.[35]
3. Grup: Ardahan, Posof (Kars), Artvin, Şavşat, Yusufeli, Ardanuç, Oltu, Tortum, Olur, Şenkaya, İspir ağızları.[35]
4. Grup: Kemaliye, İliç (Erzurum), Elazığ, Keban, Baskil, Ağın, Harput, Tunceli ağızları.[35]
Kuzeydoğu Grubu [değiştir]
1. Grup: Trabzon, Rize, Kalkandere, İkizdere, Gündoğdu, Büyükköy ağızları.[36]
2. Grup: Çayeli, Çamlıhemşin, Pazar, Ardeşen, Fındıklı ağızları[36]
3. Grup: Arhavi, Hopa, Borçka, Kemalpaşa, Muratlı, Ortacalar, Göktaş, Camili, Meydancık, Ortaköy ağızları.[36]
Batı Grubu [değiştir]
1. Grup: Afyonkarahisar, Antalya, Aydın, Balıkesir, Bilecik, Burdur, Bursa, Çanakkale, Denizli, Eskişehir, Isparta, İzmir, Kütahya, Manisa, Muğla, Uşak, Nallıhan ağızları.[37]
2. Grup: İzmir, Sakarya ağızları.[37]
3. Grup: Bolu (Göynük, Mudurnu, Seben, Kıbrısçık hariç), Zonguldak, Bartın, Kastamonu (Tosya hariç), Ovacık, Eskipazar ağızları.[37],
4. Grup: Beypazarı, Çamlıdere, Kızılcahamam, Güdül, Ayaş, Göynük, Mudurnu, Seben, Kıbrısçık, Çankırı (Ovacık, Eskipazar, Kızılırmak hariç), Tosya (Kastamonu), Boyabat, Çorum, İskilip (dağ köyleri hariç), Bayat, Kargı, Osmancık ağızları.[37]
5. Grup: Sinop (Boyabat hariç), Samsun (Havza, Ladik hariç), Ordu (Mesudiye hariç), Giresun (Şebinkarahisar ve Alucra hariç), Şalpazarı ağızları.[37]
6. Grup: Havza, Ladik, Amasya, Tokat, Sivas (Şarkışla ve Gemerek hariç), Mesudiye, Şebinkarahisar, Alucra, Malatya, Hekimhan, Arapkir ağızları.[37]
7. Grup: Tarsus, Ereğli, Konya merkez ilçesinin bazı köyleri, Adana, Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Adıyaman, Darende, Akçadağ, Doğanşehir, Birecik, Halfeti ağızları.[37]
8. Grup: Ankara, Haymana, Balâ, Şereflikoçhisar, Çubuk, Kırıkkale, Keskin, Kalecik, Kızılırmak, Çorum (merkez ilçe ile güneyindeki ilçeler), Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Kayseri, Şarkışla, Gemerek, Yozgat ağızları.[37]
9. Grup: Konya (merkez ilçesinin bazı yöreleri ve Ereğli hariç), İçel (Tarsus hariç) ağızları.[37]
Rumeli Ağız Bölgesi [değiştir]
Türkiye Türkçesinin kollarından Rumeli kolu ana ağız grupları bakımından Doğu Rumeli ve Batı Rumeli olarak ikiye ayrılır.[38]
Batı Rumeli [değiştir]
Batı Rumeli kolunun özellikleri Gyula Németh’in “Bulgaristan Türk Ağızlarının Sınıflandırılması Üzerine” adlı makalesinde, 8 maddede gösterilmiştir. Sonrasında birçok çalışmada da bu madde açıklaması benimsenmiş, uygulanmıştır. Batı Rumeli sahasının coğrafi sınırları Bulgaristan’da Tuna’nın hemen güneyindeki Lom’dan doğuya doğru Vraça, Sofya, Samokov’dan doğuya doğru ilerleyip Köstendil’e uzanır. Ayrıca Makedonya, Arnavutluk, Bosna Hersek ve Sırbistan’da Adakale’yi uç olarak kapsar.[38] Kosova da Batı Rumeli Türkçesinin içinde yer alır.
Doğu Rumeli [değiştir]
Batı Rumeli’nin doğusunda kalan bütün alandır. Bulgaristan’da Lom, Vraça, Sofya, Samokov ve Köstendil şehirlerinin doğusundan itibaren ülkenin tamamı, Yunanistan, Makedonya’nın güney kesimleri ve Türkiye’nin Trakya’sı (Doğu Trakya) bu sahanın içindedir.
Örnek Metinler [değiştir]
Temsilî Şekiller [değiştir]
Yazı Dili Batı Rumeli
Kuzey Makedonya-Kosova Doğu Rumeli
Rodoplar (Bulgaristan-Yunanistan) Karadeniz Güneydoğu Anadolu Ege
gidiyorum gideym/cideym gityirin kitéyrım/cideyrum gidirem gidivereyom
ağladığım kadar agladıgım ka' ağladığım gıda(nı) āladuğum kadar ağladıgım gadar ağladığım gadā
görmüş gürmiş/cürmiş gȫmüş körmiş görmiş görmüş
güzel kız güzel/cüzel kız güzel gız küzel kiz gözel gız güzel gız
ne yapacakmış? n’yapacak imiş? ni yapçāmış? n'ābaçāmiş? ne yapcahmış? n’apıvēcēmiş?
yağmura mı bakıyorsun? yagmura mi bakaysın yağmıra mı bakyısın? yāmora mi pakayisun? yagmıra mı bagıyorsun yağmıra mı bakıyoñ
koşacağım koşacim/koşacagım kaşçan koşacağum/koşeceem goşacağam goşçen
Not: Şekiller temsilîdir. Seslerde değişiklik olabilir.
Türkçenin Dil Bilgisi [değiştir]

Türkçenin Özellikleri [değiştir]
Türkçe söz varlığının bir bölümü; Türkçe asıllı sözcükler, Arapça ve Farsçadan geçmiş sözcüklerden oluşmaktadır. Arapça ve Farsçadan gelmiş sözcüklerin bir bölümü o kadar Türkçeleşmiştir ki Arap veya Fars dilindeki durumundan oldukça farklıdır ve kimi sözcüklerin anlamı da farklılaşmıştır.
Türkçede doğru tümce yapısı, özne, tümleç, yüklem biçimindedir. Ancak Türkçe esnek bir dildir.[39] Bu yüzden günlük yaşamda devrik tümceler sıklıkla kullanılır. Örneğin, "Bugün yazılı sınav olacağız." tümcesine eşdeğer "Yazılı sınav olacağız, bugün. tümcesi kurulabilir. Bu tür tümceler daha şiirsel anlatıma sahiptir.
Türkçede kısa yoldan anlatım ön plandadır. Örneğin, "sobayı yak" derken "sobanın içindeki odun ve kömürleri yak" anlamındadır. Bunun dilbilgisindeki adı "ad aktarması"dır.[40]
Türkçede kişi adılları dört tanedir. Örneğin Türkiye Türkçesinde, ben, sen, o, biz, siz, onlar biçimindedir. Türkçedeki önemli bir başka özellik, "siz" adılının kibar olarak 2. tekil kişiyi (sen) belirtmesidir.
Türkçede ses evrimi [değiştir]
Türk dillerinde zaman içinde değişen belli başlı sesler vardır. İlk Türkçeden bu yana değişimi olağan olan evrimler olduğu gibi, değişimi olağan olmayanları da vardır. [41]
Eski Türkçede ilk ve son sesteki -b- ve -b sesleri -w- ve -w seslerine dönüşür. Buna bir örnek: eb (Göktürkçe) → ew (Uygurca → ev (Oğuzca) Ayrıca burada görüldüğü gibi, -b sesinden gelen -w sesleri zamanla -v seslerine dönüşebilir. Baştaki b- sesleri w- sesine dönüşmez.
Türkçedeki en büyük ses değişimlerinden biri d>y değişimidir. Eski Türkçede bulunan neredeyse bütün -d- ve -d sesleri, -y- ve -y seslerine dönüşmüştür, buna rağmen d- sesleri kalmıştır. Bu değişme birçok Türk diyalektinde gerçekleşmiştir. Buna örnek: édgü (Eski Türkçe) → éyü → iyi, adrı (Eski Türkçe) → ayrı (Oğuzca) [41]
Türkiye Türkçesinde ŋ>n dönüşümü vardır. Ancak bu dönüşüm yalnızca Batı Türkçeleri içindir. Balkan Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi, Türkiye Türkçesi ve diğer batı lehçeler dışında /ŋ/ sesleri korunmuştur ve hala kullanılmaktadır. (örneğin: geliniz (Türkiye Türkçesi), geliŋiz Türkmence) Bu evrime örnekler: biŋ- → bin-, soŋ → son, beŋiz → beniz... Aynı zamanda, yine batı lehçeleri için olan ŋ>m dönüşümü vardır, ancak bu evrim asla kökte olmaz. her zaman türemiş veya birleşik sözcüklerde olur. Örneğin: koŋşu → komşu, toŋuz → domuz, köŋlek → gömlek [41]
Türkiye Türkçesinde é>i, i>é, é>e, e>i sesleri birbirine dönüşür. Bu üç ses arasında en açık olanı /é/ (/ɛ/), en kapalı olanı ise /i/ (/i/) Bu dönüşümlerden e>i dönüşümü direkt değildir. Yani ses direkt e>i biçiminde olmaz. Buradaki /e/ sesi önce /é/ daha sonra /i/ sesine dönüşür. Ancak bu evrim çok hızlı olduğundan yazılı kaynaklarda belirtilmez. Bu yüzden böyle geçer. Bu evrime örnekler: éyi → iyi; bir- → ver-; béş → beş; eşit- → işit- [41]
Türkiye Türkçesinde k- sesleri g- seslerine dönüşür. Örneğin: kel- → gel- , kit- → git- , kök → gök [41]
Türkiye Türkçesinde t- sesleri d- seslerine dönüşür. Örneğin: tag → dağ, til → dil, tök- → dök- [41]
Türkiye Türkçesinde b- sesleri v- seslerine dönüşür. Örneğin: bar- → var, bir- → vir- → ver- , bar → var [41]
Türkiye Türkçesinde b- sesleri p- seslerine dönüşür. Örneğin: barmak → parmak, büre → pire, buŋar → pınar [41]
Türkiye Türkçesinde -g sesleri -ğ seslerine, sonra -v seslerine dönüşür. Örneğin: kog- → koğ- kov-, tög- → döğ- → döv- [41]
Türkiye Türkçesinde ü sesleri i seslerine dönüşür. Örneğin: düz- → diz- , büre → pire [41]
Türkiye Türkçesinde o sesleri u seslerine dönüşür. Örneğin: oyan- → uyan- , yokaru → yukarı, bodun → budun → buyun [41]
Türkiye Türkçesinde ö sesleri ü seslerine dönüşür. Örneğin: közel → güzel, kökerçin → güvercin [41]
Türkiye Türkçesinde ü sesleri e seslerine dönüşür. Örneğin: törü → töre, töpü → tepe [41]
Türkiye Türkçesinde u sesleri a seslerine dönüşür. Örneğin: boguz → boğaz [41]
Dilbilgisi [değiştir]
Bir dili doğuş, gelişme, yapılış özellikleri vb. gibi tüm yönleriyle inceleyen ve bağlı olduğu kuralları ortaya koyan bilim. Dilbilgisi, sesten tümceye kadar tüm dilbirliklerini yapı, anlam ve görev bakımından inceler.
Dilbilgisi, çeşitlerine göre bazı gruplara ayrılır: Bütün dillerdeki ortak ilkeleri ortaya koyan kısmına “genel dilbilgisi”, dil olaylarının aslını ve dilin tarihî durumunu araştıranına “tarihî dilbilgisi”, diller ve lehçeler arasındaki benzerlikleri inceleyerek bu diller ve lehçeler arasında ilgi kuranına “karşılaştırmalı dilbilgisi” denir.
Dilbilgisi, en eski bilimlerdendir. Grekçeden Lâtinceye ve oradan da diğer dillere yayılmıştır. En eski dilbilgisi bilginlerinin İ.Ö. 4. yüzyılda Hintliler olduğu bilinir. Ancak Batı'da dilbilgisinin kurucusu olarak Aristoteles kabul edilir. İlk dilbilgisi kitabını yazan ise İ.Ö. 1. yüzyılda “Dilbilgisi Sanatı” adlı yapıtıyla filolog Dionisos'tur.
Daha sonra Romalı Donatus'un (İ.S. 4. yüzyıl) yazdığı dilbilgisi kitabı yıllarca Batı’da kaynak kitap olmuştur. Türkçenin ilk dilbilgisi kitabı olarak Kaşgarlı Mahmut'un (11. yüzyıl), bugün elimizde bulunmayan “Kitâbu Cevâhirü’n-nahv” adlı yapıtı gösterilmektedir.
Türkçe yazılmış ilk dilbilgisi kitabı Bergamalı Kadri'nin “Müyessiretü’l-Ulûm” (1559) adlı yapıtıdır. Yapıtta örnekler Türkçedir, fakat dil kuralları Arapçanın kurallarına uydurulmuştur. Tanzimat döneminde başta Ahmet Cevdet (1851) ve Fuat paşaların (1865) kitaplarında Osmanlıcanın yapısı gözönünde tutulmuştur. Meşrutiyet'ten (1908) sonra, Hüseyin Cahit’in “Sarf ve Nahiv” adlı eserinin dilbilgisi konusunda önemli bir yeri vardır. Bu kitapta Fransızca dilbilgisinin etkisi görülür. Cumhuriyet döneminin ilk esaslı dilbilgisi kitabı, İbrahim Necmi Dilmen’in “Türkçe Gramer” (1939) adlı yapıtıdır. 1940′tan sonra pek çok Türkçe dilbilgisi kitapları yazılmıştır. Bunlardan önemli olanları: Tahsin Banguoğlu’nun “Ana Hatlarıyla Türk Grameri” (1940), Tahir Nejat Gencan’ın “Dilbilgisi” (1950-1954) ve Muharrem Ergin’in “Türkçe Dil Bilgisi”dir (1958).

kaynak:Türkçe - Vikipedi

bu çok karışık gelirse kaynağını verdim oradan bakabilirisin ama bunn içinde var Msn Grin
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Aralık 2011       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
asdsadasdasdasdasds

Benzer Konular

16 Şubat 2012 / çujgaçkejfg Soru-Cevap
2 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap
10 Kasım 2009 / Ziyaretçi Soru-Cevap
16 Ekim 2010 / bakarmısınız Soru-Cevap