Arama

Türk Beşleri niçin bu adı almışlardır?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 1 Mart 2018 Gösterim: 30.120 Cevap: 3
derya yücel - avatarı
derya yücel
Ziyaretçi
12 Ocak 2012       Mesaj #1
derya yücel - avatarı
Ziyaretçi
Türk Beşleri niçin bu adı almışlardır?
EN İYİ CEVABI Efulim verdi
Türk Beşleri özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde eserleriyle kendilerinden söz ettirmiş. Beş Klasik Batı Müziği bestecisini bir arada tarif etmek için kullanılan uluslararası bir deyimdir. Türk müziği için çok önemlidirler.

Sponsorlu Bağlantılar
Ahmet Adnan Saygun
Ulvi Cemal Erkin
Cemal Reşit Rey
Hasan Ferit Alnar
Necil Kazım Akses


Hepsinin ortak özelliği 1900’lerin başında doğmuş olmalarıdır ve Atatürk'ün eğitim için yurtdışına gönderdiği sanatçılardır.
Son düzenleyen Safi; 1 Mart 2018 01:44
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Şubat 2012       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Beşleri, Necil Kâzım Akses, Hasan Ferit Alnar, Ulvi Cemal Erkin, Cemal Reşit Rey ve Ahmet Adnan Saygun'a bazı yazarlar tarafından verilen grup adıdır. Rus Beşleri'ne benzetilen bu beş Türk besteci gerçekte, Fransız Altıları gibi, ortak bir estetik anlayış çevresinde bir araya gelen müzikçiler değildi. Rus Beşleri gibi onlar da ulusal kaynaklardan yararlanmaya öncelik vermişlerdi. Ama, Rus besteciler bu tutumlarıyla bir tepkiyi temsil ederken, Türk Beşleri diye adlandırılarak ortak bir çizgiye çekilmek istenen besteciler, yeni kurulan cumhuriyet rejiminin resmi müzik politikasını gerçekleştirmeye girişmişlerdi. Beş besteci bazı ortak özellikler taşımakla birlikte, gerek kişiliklerinden, gerek müzik öğrenimi aldıkları çevrelerden kaynaklanan üslup farklılıkları da göstermişlerdir.
Sponsorlu Bağlantılar
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
13 Şubat 2012       Mesaj #3
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Türk Beşleri özellikle Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminde eserleriyle kendilerinden söz ettirmiş. Beş Klasik Batı Müziği bestecisini bir arada tarif etmek için kullanılan uluslararası bir deyimdir. Türk müziği için çok önemlidirler.

Ahmet Adnan Saygun
Ulvi Cemal Erkin
Cemal Reşit Rey
Hasan Ferit Alnar
Necil Kazım Akses


Hepsinin ortak özelliği 1900’lerin başında doğmuş olmalarıdır ve Atatürk'ün eğitim için yurtdışına gönderdiği sanatçılardır.
Son düzenleyen Safi; 1 Mart 2018 02:13
Sen sadece aynasin...
dabbbeee23 - avatarı
dabbbeee23
Ziyaretçi
24 Mart 2012       Mesaj #4
dabbbeee23 - avatarı
Ziyaretçi
Akses, Necil Kâzım (1908-99)
Daha ilkokuldayken keman ve viyolonsel öğrenme­ye başlayan Necil Kâzım Akses lise öğrenimi sırasında Cemal Reşit Rey'den armoni dersle­ri aldı. Devlet bursuyla Viyana Devlet Müzik ve Görsel Sanatlar Akademisi'nde viyolonsel ve kompozisyon (bestecilik) öğrenimi gördü. Daha sonra Prag Devlet Konservatuvarı'nda Joseph Suk'un da öğrencisi oldu. Ayrıca Âlois Haba'dan, çeyrek ve Vfe ton dizisi müziğinin kuramsal temellerini öğrendi. Tür­kiye'ye dönünce, Ankara Devlet Konservatuvarı'nın kuruluşuyla ilgili çalışmalarda Paul Hindemith ile işbirliği yaptı. Bu okul öğreni­me başlayınca da kompozisyon dersleri ver­meye başladı. Bir ara konservatuvarın mü­dürlüğünü de üstlendi. Daha sonra Güzel Sanatlar genel müdürlüğü, Bern ve Bonn kültür ataşelikleri, Ankara Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğü gibi görevlerde bu­lundu. 1971'de kendisine "devlet sanatçısı" unvanı verildi. Halen Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nda kompozisyon pro­fesörüdür.
Türk Beşleri'nin öteki üyeleri gibi geleneksel müzik birikimimize dayanarak bestelediği yapıtlarıyla, çoksesli müziğin Türkiye'de yer­leşmesine katkıda bulundu. Gençlik yapıtla­rında daha çok halk ezgilerinden yararlanır­ken, olgunluk döneminde özellikle klasik Türk müziğinden yararlandı.
Başlıca yapıtları
Çiftetelli (orkes­tra için senfonik dans, 1934), Minyatürler (piyano için, 1936), Ankara Kalesi (senfonik şiir, 1942), Birinci Senfoni (1966), Itri'nin Neva Kâr'ı Üzerine Scherzo (büyük orkestra için, 1970), Senfonik Destan (1973), Viyola Konçertosu (1977), İkinci Senfoni (1978), Üçüncü Senfoni (1979-80), Dördüncü Senfoni (1983), Atatürk Diyor ki (1988).

Alnar, Hasan Ferit (1906-78)
Çok küçük yaşta kanun öğrenmeye başlayan Hasan Ferit Alnar 12 yaşındayken bir kanun virtüözü sayılıyordu. Darüttalim-i Musiki adlı dernek­teki çalışmalara kanunuyla katıldığı yıllarda, özel olarak armoni, kontrpuan ve füg dersleri aldı. Müzik uğruna mimarlık öğrenimini yarı­da bırakarak Viyana'ya gitti ve konservatu-varda Joseph Marx'ın sınıfında kompozisyon öğrenimi gördü. Viyana Devlet Müzik ve Görsel sanatlar Akademisi'nde ise orkestra şefliği derslerini izledi. Türkiye'ye dönünce İstanbul Belediye Konservatuvarı'nda (bu­günkü İstanbul Üniversitesi Devlet Konserva-tuvan) müzik tarihi öğretmenliğine ve Şehir Tiyatroları orkestra şefliğine atandı. 1936'da
Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın şef yardımcılığına getirilen Alnar bir yandan da Ankara Devlet Konservatuvarı'nda ders ver­di. Orkestranın şefi Ernst Praetorius 1946'da ölünce Alnar onun yerini aldı. 1952-55 arasın­da Viyana'da kaldı ve çeşitli orkestraları yönetti. Yurda döndükten sonra bir süre Devlet Opera ve Balesi genel müdürlüğünde bulundu. Sonra yeniden Viyana'ya gitti. 1964'te Ankara' ya döndü ve zaman zaman Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nı yönetti.
Türk Beşleri içinde, klasik Türk müziğini en yakından tanıyan besteci olan Alnar, çoksesli yapıtlarında bu kaynaktan çok geniş ölçüde yararlandı.
Başlıca yapıtları
Türk Süiti (büyük orkestra için, 1930), İstanbul Süiti (büyük orkestra için, 1937-38), Viyolonsel Konçertosu (1943) ve Kanun Konçertosu'dur (1951; 1958'de üzerinde bazı değişiklikler yaptı).

Erkin, Ulvi Cemal (1906-72)
Daha çocukken piyano öğrenmeye başlayan Ulvi Cemal Er­kin Galatasaray Lisesi'ni bitirdikten sonra devlet bursuyla Fransa'ya gönderildi. Paris Konservatuvarı'nda ve Müzik Öğretmen Okulu'nda (École normale de musique) öğre­nim gördü. Erkin 1930'da Türkiye'ye döndü ve Cumhuriyet döneminde kurulmuş ilk yük­sek dereceli müzik okulu olan Ankara Musiki Muallim Mektebi'nde piyano ve armoni ders­leri vermeye başladı. 1936'da Ankara Devlet Konservatuvarı açılınca bu okulun öğretim kadrosuna katıldı ve 1949-51 arasında bu ku­rumun müdürlüğünü üstlendi. Daha sonra, ölümüne kadar piyano yüksek bölümünde öğ­retmenlik ve bölüm başkanlığı yaptı. 1971'de "devlet sanatçısı" unvanını aldı.
Daha çok çalgı ya da çalgılar için besteler yapan Ulvi Cemal Erkin, geleneksel müzik birikimimizle modern beste tekniklerini bir­leştirmeyi amaçlamış; klasik Türk müziği ezgilerinden olduğu gibi ritimlerinden de bü­yük ölçüde yararlanmıştır.
Başlıca yapıtları
Piyano Konçertosu (1942), Köçekçeler (süit, 1943), Birinci Senfoni (1944-46), İkinci Senfoni (1948-51), Keloğlan (bale, 1950), Sinfonietta (yaylı çalgılar orkestrası için, 1951) ve Konsertan SenfonVdu (piyano ve orkestra için, 1966).

Rey, Cemal Reşit (1904-85)
Cemal Reşit Rey çok küçük yaştayken piyano öğrenmeye başladı. İlk bestesini yaptığında yedi yaşın­daydı. Ertesi yıl ailesi Paris'e yerleşince, Galatasaray Lisesi'nde başladığı ortaöğreni­mini Buffon Lisesi'nde sürdürdü. Bu arada ünlü piyanist Marguerite Long'dan ders aldı. Ailesi Cenevre'ye taşındı; Cemal Reşit de hem Saint-Antoine Koleji'nde, hem de Cenevre Konservatuvan'nda öğrenimini sürdürdü. Ai­le 192ü'de Paris'e dönünce müzik öğrenimini Paris Konservatuvan'nda tamamladı. Ayrıca Gabriel Faure'den müzik estetiği, Henri Du­fosse'tan orkestra şefliği dersleri aldı. Ekim 1923'te Türkiye'ye döndü ve bugünkü İstan­bul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'nın çekirdeğini oluşturan Darülelhan'da piyano ve kompozisyon öğretmenliğine başladı. Okulun öğrencileri ile öğretmenlerinin yer aldığı bir yaylı çalgılar orkestrası kurdu ve yönetti. Cumhuriyet'in ilanının 10. yılı için Onuncu Yıl Marşı'm besteledi. İki yıl Anka­ra'da kaldıktan sonra 1940'ta İstanbul'a dön­dü. Yaylı çalgılar orkestrası 1945'te İstanbul Şehir Orkestrası'na dönüştürüldü ve şefliği Cemal Reşit'e verildi. 1949'dan başlayarak Güney Avrupa, Balkan ve Ortadoğu ülkele­rinde, "konuk şef" olarak konserler yönetti. Yaşamını çoksesli müziğin Türkiye'de yerle­şip gelişmesine adayan Cemal Reşit, geniş kitlelerin kulağını çoksesliliğe alıştumak amacıyla, revüler ve ağabeyi Ekrem Reşit Rey'in librettoları üzerine birçok operet besteledi. 1982'de "devlet sanatçısı" unvanını aldı.
Gençlik yapıtlarında halk ezgilerinden, da­ha sonrakilerde ise klasik Türk müziği motif ve melodilerinden yararlanan besteci, Gabriel Faure'nin izlenimci anlayışıyla geleneksel ma­kam müziğimizi kaynaştırmıştır.
Başlıca yapıtları
Sultan Cem (opera, 1923), Zeybek (opera, 1926), Bebek Efsanesi (senfo­nik şiir, 1928), Köyde Bir Facia (opera, 1929), Birinci Senfoni (1941), Çelebi (opera, 1943), Piyano Konçertosu (1946), Çağnlış (senfonik şiir, 1950), Konsertan Parçalar (viyolonsel ve orkestra için, 1952), Fatih (senfonik şiir, 1953), Sazların Sohbeti (oda orkestrası için, 1957), Eski Bir İstanbul Türküsü Üzerine Çeşitlemeler (piyano ve orkestra için, 1961) ve İkinci SenfonVâir (iki yaylı çalgılar orkestrası için, 1963). Üç Saat (1932), Lüküs Hayat (1933), Deli Dolu (1934), Saz-Caz (1935), Maskara (1936) ve Hava-Cıva (1937) Cemal Reşit Rey'in operetleri; Adalar (1934), Ala­banda (1941) ve Aldırma (1942) ise revüle­ridir.

Saygun, Ahmet Adnan (1907-91)

Ahmet Adnan Saygun ilk müzik derslerini aldığı İsmail Zühtü Bey'in önerisiyle piyano öğren­meye başladı. Kısa bir süre Hüseyin Saadettin Arel'den armoni dersleri aldı. Daha sonra kendi kendine kontrpuan çalıştı. Saygun 1925'te ilkokul müzik öğretmenliğine atandı; 1926'da ise bir sınavda başarı göstererek lise müzik öğretmenliğine yükseldi. 1928'de dev­let bursuyla gönderildiği Paris'te dönemin ünlü öğretmenlerinden Vincent d'Indy ve Eugène Borrel'in öğrencisi oldu. 1931'de Türkiye'ye dönünce Ankara Musiki Muallim Mektebi'nde armoni ve kontrpuan dersleri vermeye başladı. 1936'da İstanbul Belediye Konservatuvarı'na geçti. O yıl Türkiye'ye gelen Béla Bartök ile birlikte Anadolu'da bir inceleme gezisine çıktı. Saygun 1946'da An­kara Devlet Konservatuvarı'nın kompozisyon ve modal müzik bölümlerinin başkanlığına getirildi. Kendisine 1971'de "devlet sanatçısı" unvanı verildi. 1973'ten sonra derslerini İstan­bul Devlet Konservaturvarı'nda (bugünkü Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı) sürdürdü. Konservatuvarların da Yük­seköğretim Kurulu'na (YÖK) bağlanması üzerine 1985'te "profesör" unvanını aldı.
Türk Beşleri içinde, Türk halk müziğini en yakından tanıyan besteci olan Saygun yapıtla­rında bu kaynaktan hem ritim, hem de ezgi bakımından geniş ölçüde yararlanmıştır.
En tanınmış yapıtı Yunus Emre Oratoryosu (1946) olan Saygun'un öbür yapıtları arasında Özsoy (ya da Feridun; opera, 1934), Taşbe-bek (opera, 1934), Bir Orman Masalı (süit, 1939-43), Kerem (opera, 1947-52), Birinci Piyano Konçertosu (1952-58), Birinci Senfoni (1953), İkinci Senfoni (1958), Üçüncü Senfoni (1960), Gılgamış (opera, 1962-83), Keman Konçertosu (1967), Köroğlu (opera, 1973), Dördüncü Senfoni (1976), Viyola Konçertosu (1977), Beşinci Senfoni (1984), İkinci Piyano Konçertosu (1985) ve Viyolonsel Konçertosu (1987) sayılabilir.

NECİL KAZIM AKSES
İlk kuşak bestecilerimiz arasında öncü akımlara ve yeni müzik tekniklerine en fazla yakınlık gösterenin Necil Kazım Akses olduğu söylenebilir. Öte yandan onu, kendi döneminin başlıca sanat kurumlarında yönetici olarak da görüyoruz. Müziksever bir ailenin çocuğu olan bestecimiz, küçük yaşta keman dersleri almaya başlamış, on dört yaşındayken, Mesut Cemil’in viyolonsel öğrencisi olmuştur. İlk beste denemesini de bu yıllarda viyolonsel için yazdığı bir parçayla yapmıştır. Lise öğrenimi sırasında bir yandan İstanbul Belediye Konservatuarı’nda Cemal Reşit Rey’in armoni sınıfına devam eden Akses, liseyi bitirince kompozisyon öğrenimi için Viyana’ya. Viyana Müzik Akademisi’nde 1926 yılında başladığı bu eğitimi, Kleinecke’nin viyolonsel, Joseph Mrax’ın armoni, kontrpuan ve füg öğrencisi olarak sürdürmüştür. Akademiyi bitirdikten sonra Prag Devlet Konservatuarı’na geçen bestecimiz, burada Josef Suj ile kompozisyon, Alois Haba ile mikrotonlar üzerinde çalışmıştır.
1933 yılında Türkiye’ye dönen Akses, Ankara Devlet Konservatuar’nın kuruluş çalışmalarını yürüten Paul Hindemith’e yardımcı olmuş, konservatuarın açılmasıyla kompozisyon öğretmenliğine getirilmiştir.
Necil Kazım Akses, yaratıcılığını 80 yaşından sonra da sürdürmüş, örneğin “5. Senfoni”sini bu dönemde yazmıştır. Onun “Ankara Kalesi” adlı senfonik şiiri, piyano için, “Minyatürler”, keman ve viyola konçertoları, orkestra için “Konçerto” ve “Ballad”ı, beş senfonisi ve yaylılar için dört değerli “Kuartet”i, başlıca yapıtları arasında sayılabilir.
Ankara’da uzun yıllar kompozisyon öğretmenliği yapan bestecimiz, 1948 yılında kurucusu olduğu konservatuarın müdürlüğüne, 1949 yılında Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğüne, 1954 yılında Bern, 1955 yılında Bonn Kültür Ataşeliğine atanmış, 1958 yılında Türkiye’ye dönünce Ankara Operası Müdürü olmuştur.
Yaratıcı çalışmaları yurt dışında da yankılar uyandıran Necil Kazım Akses, başarıları dolayısıyla çeşitli ülkelerden madalyalar, ödüller almıştır:
1)1957’de Almanya’nın birinci derece “Yaratıcı Hizmet Ödülü”
2)1963’te, İtalya’nın “Cavalliere Officiale unvanı”,
3)1973’te, İtalya’nın “Commendatore Madalyası”,
4)1973’te Tunus’un “Habib Burgiba Sanat, Kültür Madalyası”
1971 yılında “Devlet Sanatçısı” unvanıyla onurlandırılan Necil Kazım Akses, 1981 yılında “Atatürk Sanat Armağanı”nı, 1992 yılında And Vakfı’nın “Onur Ödülü Altın Madalyası”nı almıştır.
Necil Kazım Akses, çağımızın çeşitli kompozisyon tekniklerini ve stillerini yakından tanımıştır. Bülent Tarcan’a göre Akses’in yapıtları, “Yeni – Romantik” eğilimlerle Türk müziğinin birleşimidir. Besteci, büyük boyutlu yapıtları, zengin ve dolgun orkestralamanın, karışık ve yüklü bir üslubun adamıdır. Önder Kütahyalı’ya göre, yapıtları ilk dinleyişte dağınık bir izlenim bırakabilir. Uzun ve duygun cümleler, ana fikirlerin kesin çizgilerle belirlenmesinden kaçınma ve dolgun armoniler, bestecimizin başta gelen özellikleridir. Karanlık orkestra renkleriyle tonsuzluk izlenimi veren yoğun bir kromatizme de rastlanabilir. Son yapıtlarında belirli bir yumuşama ve aydınlık bir yazı görülmektedir. 1970 yılından sonra yazdığı yapıtlar, “Orkestra Konçertosu”nda ve “Bir Divandan Gazel”de görüldüğü gibi, aleotorik (rastlamsal) bir yaklaşımı sergiler. Necil Kazım Akses’in yapıtlarının seslendirme hakkı SACEM’indir.
Son düzenleyen Safi; 1 Mart 2018 01:49

Benzer Konular

25 Eylül 2012 / ThinkerBeLL Müzik tr
3 Mart 2014 / gülCAN35 Soru-Cevap
21 Ocak 2015 / Misafir Cevaplanmış
7 Mayıs 2010 / Misafir-GrandpA Soru-Cevap
7 Mart 2014 / Misafir Cevaplanmış