Arama

Uçan Sınıf kitabının ana fikri nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 7 Haziran 2014 Gösterim: 31.214 Cevap: 4
dark_angel - avatarı
dark_angel
Ziyaretçi
12 Şubat 2012       Mesaj #1
dark_angel - avatarı
Ziyaretçi
Uçan Sınıf kitabının konusu ve ana fikri nedir, kitabın kahramanları kimlerdir?
Uçan Sınıf kitabının özetini paylaşır mısınız?
EN İYİ CEVABI Mira verdi
Uçan Sınıf
  • Kitabın adı: Uçan Sınıf
  • Orijinal adı: Das fliegende Klassenzimmer
  • Kitabın yazarı: Erich Kastner
  • Ana fikri: Çocuklar arasındaki doğruluk ve dürüstlük ilkeleri üzerine kurulu sıkı bir arkadaşlığın ve dayanışmanın gücüyle yaşamın tüm zorlukları alt edilebilir.
    Sponsorlu Bağlantılar
Konusu
Birbirinden haylaz, akıllı ve cesur birkaç arkadaşın yaşadıklarından yola çıkarak dostluk, arkadaşlık ve çocukların ruh hallerini anlatıyor. Kitabın adının Uçan Sınıf olmasının nedeni, çocukların hazırladıkları tiyatro oyununda, coğrafya derslerinin doğada işlenmesi konusunu işleyen ve eğitimi eleştiren oyundan esinlenilmiştir. Oyunda öğrenciler yaptıkları dekorlarla uçarak, kutuplara gidip orada ders işliyor, sonra bir yanar dağın zirvesine uçuyorlar.
Bu kitabın kahramanları edebiyat hastası Johnny Trotz, okula başladığından beri birinci olan Martin Thaler, karnı her zaman aç ve çok kalıplı olan Matthias Selbmann ve ufak tefek bir çocuk olan Uli von Simmern'dir. Bu öğrenciler Johann Sigismund Yatılı Okulu'nda okumaktadırlar. Öğrenciler bir gün Noel için bir tiyatro oyunu hazırlamaya karar verirler. Bu arada Noel de yaklaşmaktadır. Ancak rakip okul bir öğretmenin öğrencisini kaçırır. Ayrıca güzel yazı notları da kaçırılmıştır. Bu sebeple rakip okulla savaşmayı düşünürler.

Karakterler
  • Jonathan Trotz veya Johnny: Uçan Sınıf oyununun yazarıdır. Babası tarafından küçük yaşta terk etmiş, öldüklerini bildiği halde sırf çocuğundan kurtulmak için onu Almanya'ya, dedesinin ve babaannesinin yanına yollamıştır. Bir gemi kaptanı onu evlatlık edinmiştir.
  • Martin Thaler: Okulun en akıllı çocuğudur, ama çok fakirdir. Çok sosyaldir. Hep arkadaşlarıyla takılır, haksızlığa hiç dayanamaz.
  • Matz: Akıllı değildir ama çok güçlü ve oburdur. Habire kurabiye yiyip durur. Büyüyünce boksör olmak istemektedir. Odası boksörlerin resimleriyle doludur.
  • Uli: Sarışın, küçük ve zengindir. Herkes onun korkak olduğunu düşünür. O da cesur olduğunu kanıtlamak için eline bir şemsiye alır ve yüksekten atlar. Bacağı kırılır. Bundan sonra kimse ona korkak demez.
  • Dr. Johann Bökh veya Justus: Öğretmendir. Bu okulda okumuştur. Çocukları çok sever ve çok anlayışlıdır.
  • Prof. Kreuzkamm: Şaka yapar, ama gülmez. Görmezden gelen bir insandır.
  • Okul Müdürü Grünkern: Fazla bir bilgi verilmiyor.
  • Dr. Robert Uthofft veya Sigara İçmez: Gerçek adı 'Robert Uthofft'tur. Kendisi doktordur, ancak eşinin ölmesinden sonra mesleğini bırakıp bir müzikholde piyano çalıp şarkı söylemeye başlamıştır. Çocuklarla yakın arkadaştır. Çocuklar ona Sigara İçmez adını takmışlardır. Kendisi adının aksine sigara içmektedir. Bu adı içinde yaşadığı vagonda bulunan "Sigara İçilmez" yazısından almıştır. Kitabın sonlarına doğru çocuklar onu Justus'la tanıştırır. İkisi de okuldan çok yakın arkadaş çıkarlar ve Sigara İçmez okulun doktoru olur.
  • Egerland: Rakip okulun yaramaz çetesinin lideridir. Çetesi tarafından liderlikten atılır.
  • Sebastian
  • Matthias
  • Güzel Tedor
Kitabın Özeti
Uçan Sınıf'ın kahramanları, yatılı bir okulun çocukları. Yılbaşına az bir zaman kalmıştır. Çocuklar, Uçan Sınıf adında bir oyun hazırlamaya karar verirler. Ne var ki çalışmaları yarım kalır. Çünkü bir başka okulun öğrencileri, hem oyunda rol alan oyunculardan birini, hem de çocukların alıştırma kitaplarını kaçırmışlardır.
Yer, Johann Sigismund Yatılı Lisesi'dir. Kahramanlarımız edebiyat meraklısı Johnny Trotz, sınıf birincisi Martin Thaler ve karnı her zaman aç olan Matthias Selbmann, Fridolin, Uli ve daha birçokları… Kah­ramanlarımızdan Matthias ne kadar iri ise, Uli de o kadar ufak tefekti. Her an bir şamata, her an bir gırgır yapmak için fırsat kollayanlar çoğunlukta olduğundan, gülmek ve kendine güldürtmemek için sürekli dikkat göstermek gerektiğinin bilincinde olan öğrencilerin çokluğundan; kavgasız, şamatasız, gürültü­süz nerede ise bir dakika bile geçtiği görülmemiştir. Hemen her okulda olduğu gibi, üst sınıflar ile alt sınıflar arasındaki çekişme­lerden doğan kavgalar ve hır-gürler de işin cabası…
Kavgalar, sadece alt ve üst sınıflar arasında olarak sınırlı de­ğildi. Ayrıca, diğer okulların öğrencileri ile de sık sık yapılırdı.
Kısacası diyebiliriz ki, Uçan Sınıf, Almanya’da bir okulun “Hababam Sınıfı”dır.
Kahramanlarımız, Noel kutlamaları için spor salonunda ser­gilenecek olan, Johnny’nin yazdığı “Uçan Sınıf” isimli oyun için hazırlanıyorlardı. Oyun, beş perdeden oluşuyor ve deyim yerindeyse ileriye yönelik bir kehanete dayanıyordu. Belki de ileride uygulanacak bir öğretim yöntemini vurguluyordu. İlk perdede, bir lise öğretmeni coğrafya dersini yerinde işlemek için bütün sınıfla birlikte uçakla yola çıkıyordu. İkinci perdede uçak Vezüv Yanardağları’ndaki kraterlerin kenarına iniyordu. Üçün­cü perdede sınıf, Gize’deki piramitlerin yakınına iniyordu. Dör­düncü perdede “Uçan Sınıf” Kuzey Kutbu’na iniyordu. Öğretmen­lerinin yaptığı bir yanlışlık sonucu uçağın irtifa dümeni bozuldu­ğu için, beşinci ve son perdede göğe çıkıyorlardı. Gökte Petrus onları bekliyordu. Petrus büyülü formülü söylüyor ve yere ini­yorlardı.
Tabii her perdede, yapılan gösteriler bununla sınırlı değildi. Örneğin, üçüncü perdede, kahramanlarımız gazetelere uydudan fotoğraflar gönderiyorlardı.
Kahramanlarımızın sık sık ziyaret ettikleri “Sigara İçmez” is­mini taktıkları bir adam vardı. Sigarayı da fosur fosur içerdi. Al­man Demiryolları’ndan satın aldığı bir vagonda yaşıyordu. Vago­nun kapısında “Sigara İçilmez” levhası olduğu gibi durduğu için, bu ismi takmışlardı. Çocuklar bu adamı en az öğretmenleri kadar seviyorlardı.

İki Okul Arasındaki Savaş
Bir gün rakip okulun öğrencileri, bir öğretmenin oğlunu re­hin almışlar, ayrıca birçok öğrencinin defterlerine de el koymuş­lardı. Yine bir savaş zamanı gelmişti. Savaş sloganları “Çelik Bir­lik” idi. Önce bir elçi göndermeyi kararlaştırdılar. Elçi Sebastian, rakip okulun elebaşının evine gitti. Arkadaşlarının serbest bıra­kılması ve defterlerinin geri verilmesi taleplerini iletti. Kabul edilmedi. Gruplar savaş düzeni aldılar. Tam kavga başlayacaktı ki “Sigara İçmez” ortaya çıktı ve böyle kavga ederlerse polisin ve okul idarelerinin her şeyden haberdar olacağını ve başlarının belaya gireceğini söyledi. Önerisi, her okuldan birer kişinin yum­ruklu düello etmesi, yenilenin yenenin şartlarına uyması İdi. İki taraf da bunu kabul etti.
Karşı tarafın kavgacısı Wawerka, bu tarafınki ise Matthias idi. Kısa bir kavgadan sonra, Matthias rakibini yenmişti. Ancak, karşı tarafın öğrencileri sözlerinde durmadılar. Yeniden savaş düzeni alındı. Kar topu stoklan arttırıldı. Herkes “Hücum!” emrini bekliyordu. Nitekim birdenbire kartopu yağmuru başladı. Bu arada Martin, Johnny ve Sebastian rehineyi kurtarmanın peşin­deydiler. Nitekim rakip okulun elebaşısının apartmanlarının kö­mürlüğünde, başında iki nöbetçi olan arkadaşlarını kurtardılar. Ancak defterler yanıp, kül olmuştu. İki nöbetçiyi bağlayıp, hızla savaş alanına döndüler.
Günlerdir yağan kar durmuş, Noel’e ise sadece bir iki gün kalmıştı. Okul müdürünün odasında, hesap veriyorlardı. Bay Bökh, öğrencilerini çok seviyordu. Onlara geçmişte yaşanmış bir hikâye anlattı:
“Bundan yirmi yıl önceydi, Dokuzuncu sınıfta cesur ve çalışkan bir öğrenci vardı. Haksızlıklar karşısında tıpkı Martin Thaler gibi öfke­lenirdi. Gerekirse Matthias gibi dövüşürdü. Uli gibi evini özlerdi. Sebastian gibi aklı başında kitaplar okur, Janathan gibi bahçede saklanır­dı. Bir gün bu çocuğun annesi çok hastalandı. Okuldan kaçarak annesini görmeye gitti. Dönüşte yakalandı. Dışarı çıkmama cezası aldı. Yine kaçtı, yine annesini görmeye gitti. Yine yakalandı. Bu sefer sınıf öğret­meni dört hafta dışarı çıkmama cezası verdi. Yine kaçtı, annesini görmek için. Yakalandı, bu sefer müdür tarafından oda hapsi ile cezalandırıldı. Yine kaçtı, nasıl mı, bir arkadaşı onun yerine hapis yatmayı kabul ettiği için. Arkadaşıyla arası çok iyiydi. Okul bittikten sonra da görüşmeye devam ettiler; ama arkadaşının bir kaza sonucu ailesini kaybetmesiyle ortadan kaybolması bir oldu. O gün bugündür de onu görmedi.”
Hikâyeye dönersek;
Müdür, çok öfkelenmişti. Diğer çocuk her şeyi anlatınca, olayı anladı ve iş tatlıya bağlandı. Bu öğrencinin kim olduğunu biliyor musunuz!” diye sorunca, hepsi birden “Sizsiniz.” diye cevap verdiler. “Sizi gidi haylazlar, toz olun gözümün önün­den!” diyerek hepsini gönderdi.
Çocukların hepsinin sınıf öğretmenlerine olan saygı ve sevgi­leri bir kat daha artmıştı. Aralarında, arkadaşı için oda hapsini kabul eden kişinin kim olduğunu konuştular ve buldular: “Sigara İçmez”
Profesör Kreuzkam’a defterlerin yakıldığını anlatmak zo­runda kaldılar. Bu arada, bazı yaramazlar, küçük Uli’yi, sınıfın çöp sepetinin içine koyup, duvara asmışlardı. Profesör, hepsine cezayı verdi: “İşlenen her suçta, suç sadece o suçu işleyende değildir, suçun işlenmesini engellemeyen de suçludur.” cümlesini beşer kez yazacaklardı.
Uli, kendisine korkak ve çelimsiz denmesine sürekli kızıyor­du. Son olay, iyice kafasını bozmuştu. Sepet olayından bir gün sonra, elinde şemsiye ile ikinci kattan, bahçenin karlı zeminine atladı. Herkes şok olmuştu. UH, ne kadar cesur olduğunun mesa­jını böyle vermişti. Neyse ki, sadece sol ayağı kırılmış, biraz da kabarga kemikleri ezilmişti o kadar. Ama, Noel’de ailesinin yanı­na gidemeyecekti.
Bu arada çocuklar yaptıkları bir planla Justus lakabını taktık­ları öğretmenleriyle Sigara İçmez’i buluşturdular. Tahminleri doğ­ruydu. Öğretmenin bahsettiği kayıp arkadaş, Sigara İçmez’in ta kendisiydi.
Martin, annesinden gelen mektubu okul postasından aldı. Annesi, mektupta yol parası olan sekiz lirayı gönderemediğini, babasının işsiz olduğunu, ne olursa olsun cesur ve dayanıklı ol­masını, asla ağlamaması gerektiğini yazıyordu. Beş liralık da pos­ta pulu göndermişti.
Oysa ki Martin mektubu okuduktan sonra “Benim Güzel An­neciğim” diyerek ağlıyordu.
Uli’nin bu atlayışı, Noel’de oynayacakları piyesi tehlikeye sokmuştu. Sekizinci sınıftan bir öğrenci buldular.
Akşam, Justus bütün öğrencileri toplayarak, onlara Uli’nin yaptığı şekilde cesaretin ispati an amayacağım söyledi. Ayrıca, öğrencilerden, bir akşam için kendisine izin vermelerini, bu süre zarfında da uslu olmalarını rica etti. Sigara Içmez’in piyano çaldı­ğı barda bir bira içecekti.
Kent uzaktaydı. Yine de yürüdü. Tabelasında “Son Damlasına Kadar” yazan lokantadan içeri girdi. Sigara İçmez bir masada oturmuş kendisini bekliyordu. Kucaklaştılar. Konuşmalarının büyük bölümünü kahramanlarımız oluşturuyordu. İkisi de bu çocuklar okuldan mezun olmadan, yerlerinden ayrılmamakta kararlı olduklarını birbirlerine söylediler.
Gece yarısından sonra, kenti bir baştan geçerek döndüler. Yanlarında, yirmi yıllık hatıraları da beraber yürüyordu.
Okulun son günü idi. Çoğu öğrenci, Noel izni için bavulları­nı bile toplamıştı. Martin, Noel’de gidemeyeceğini hiç kimseye söylememişti. Okulda kalmak (sadece Johnny’e serbestti, o da ailesi olmadığı için) yasaktı. Bakalım ne olacaktı?
Yine, bu akşam piyes de oynanacaktı, önceden iki prova da­ha yapıp iyice hazırlandılar. Sonra, hep birlikte Uli’yi ziyaret edip, ona moral verdiler.
Nihayet piyes vakti geldi. Çok güzel oynadılar. Sigara İçmez de seyirciler arasındaydı. Sonra Justus, asıl mesleği doktor­luk olan Sigara İçmez'in, bundan böyle okul doktoru olarak gö­rev yapacağını söyleyince, çocuklar “Hurra” diye havaya fırladı­lar. Çok güzel bir akşam geçirmişlerdi.
Gece, Justus ve Sigara İçmez, beraber yatakhaneleri gezer­ken, Martin’in bir şeyler mırıldandığını fark edip, biraz eğildiler. Uykusunda, “Ağlamak kesinlikle yasaktır.” diye sayıklıyordu.
24 Aralık günü, ortalık tam bir ana baba günü İdi. İnenler, çıkanlar, koşturanlar… Matthias, Uli’ye veda etti. Johnny, Uli ile beraber kalacak diye seviniyordu. Martin ise hiç gözükmemişti.
Bütün el ayak çekilmiş, Justus son kontrol gezintisini yapı­yordu. Martin’i gördü. Sıkıştırınca, Martin hıçkıra hıçkıra ağla­maya başladı. Olup biteni öğrenince, zorla ona para verip evine gitmesini söyledi. Martin’in eski keyfi yerine gelmişti. Uli’nin yanına çıkınca, anne ve babasının ziyarete gelmiş olduklarını gördü. Hepsi ile vedalaştı.
Noel akşamı, her tarafta koyu bir kış hüküm sürüyordu. Martin’in anne ve babası, camın önünden hem dışarıya bakıyor, hem de sohbet ediyorlardı. “Martin ne yapıyor acaba?” dedi, annesi. Babası da “Umarım ağlamıyordur.” deyince, “Bana söz vermişti, ağlamayacaktı, gerçi ben de hep ağladım ya…”
Kapı çalar gibi oldu. Bir daha… Kim olabilirdi acaba? Kadın kapıyı açtı, Martin karşısındaydı. Sevinçleri görülmeye değerdi.
Martin’in kendi eliyle, öğretmenine yaptığı kartpostalın ar­kasına babası şunları yazdı: “Sayın Bökh, bize verdiğiniz bu canlı Noel armağanı için size sonsuz teşekkürler…”

Son düzenleyen Mira; 7 Haziran 2014 23:14 Sebep: Soru düzenlendi.
Rower - avatarı
Rower
VIP MazessezaM
12 Şubat 2012       Mesaj #2
Rower - avatarı
VIP MazessezaM
Uçan Sınıf (Erich Kastner)

Sponsorlu Bağlantılar
Erich Kästner, çocuklar için de, büyükler için de yazan Almanya’nın ünlü yazarlarından biri. Uçan Sınıf’ın kahramanları, yatılı bir okulun çocukları. Yılbaşına az bir zaman kalmıştır. Çocuklar, Uçan Sınıf adında bir oyun hazırlamaya karar verirler. Ne var ki çalışmaları yarım kalır. Çünkü bir başka okulun öğrencileri, hem oyunda rol alan oyunculardan birini, hem de çocukların alıştırma kitaplarını kaçırmışlardır. Kästner’in ‘Yazdığım en iyi kitap’ dediği Uçan Sınıf, ince bir hüzün ve bolca mizahla kaleme alınmış bir başyapıt. Bu kitapta yazar, çocuklar arasındaki dayanışmanın, sıkı bir arkadaşlığın gücüyle yaşamın zorluklarını alt etmenin güzel bir örneğini veriyor.SİT
Gölgen misali yanındayım!Msn Thunder
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
24 Nisan 2012       Mesaj #3
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
UÇAN SINIF

Rıfat İlgaz’ın “Hababam Sınıfı”na çok benzeyen bir sınıf anlatılmaktadır. Çocuklar, tüm yaramazlıklarına rağmen, temiz ve dürüsttürler. Onları da ancak, aynı sıralardan geçmiş olanlar anlayabilirler.
Yer yatılı bir lisedir. Kahramanlarımız edebiyat meraklısı Johnny Trotz, sınıf birincisi Martin Thaler ve karnı her zaman aç olan Matthias Selbmann, Fridolin, Uli ve daha birçokları… Kah­ramanlarımızdan Matthias ne kadar iri ise, Uli de o kadar ufak tefekti… Her an bir şamata, her an bir gırgır yapmak için fırsat kollayanlar çoğunlukta olduğundan, gülmek ve kendine gül-dürtmemek için sürekli dikkat göstermek gerektiğinin bilincinde (!) olan öğrencilerin çokluğundan; kavgasız, şamatasız, gürültü­süz nerede ise bir dakika bile geçtiği görülmemiştir. Hemen her okulda olduğu gibi, üst sınıflar İle alt sınıflar arasındaki çekişme­lerden doğan kavgalar ve hır-gürler de İşin cabası…
_EKSELANS_ - avatarı
_EKSELANS_
Kayıtlı Üye
25 Aralık 2012       Mesaj #4
_EKSELANS_ - avatarı
Kayıtlı Üye
uC3A7ansC4B1nC4B1f


“İnsanların kırılan bir oyuncak bebek için ya da dostunu kaybettiği için ağlaması, aslında hiç fark etmez. İnsanın neye üzüldüğü hayatta hiç önemli değildir, önemli olan yalnızca insanın ne kadar üzüldüğüdür. Çocukların döktüğü göz yaşları,tanrı katında daha küçük değildir ve tartıya vurulacak olsa,çoğu zaman büyüklerin döktürdüğü gözyaşından daha ağır çekerler”


Kitabın Adı: Uçan Sınıf
Kitabın Yazarı: Erich Kastner
Türkçeye Çeviren: Şebnem Sunar
Yayın Evi: Can yayınları, 31.Baskı
Sayfa Sayısı: 188
Kitabın Özeti: Johann Sigismund Lisesi’nde yatılı olarak okuyan çocukların Noel zamanlarında yaşadıklarını anlatan bir çocuk kitabı. Birbirinden haylaz, akıllı ve cesur birkaç arkadaşın yaşadıklarından yola çıkarak dostluk, arkadaşlık ve çocukların ruh hallerini anlatıyor. Kitabın adının Uçan Sınıf olmasının nedeni? Çocukların hazırladıkları tiyatro oyununda, coğrafya derslerinin doğada işlenmesini konusunu işleyen ve eğitimi eleştiren oyundan esinlenilmiştir. Oyunda öğrenciler yaptıkları dekorlarla uçarak, kutuplara uçuyor orda ders işliyor sonra yanar dağın tepesine geçiyor ve oyunu hocalarına sunuyorlar.
Kitaptaki Karakterler: Martin,Uli,Doktor Bökh,Sebastian,Matz,Johnny,Matthias,Sigara İçmez,Güzel Tedor
Romanın dili ve Anlatım Biçimi: Çocuk romanı olduğu için oldukça yalın ve sade anlatılmış ve 3.tekil şahıs(gözlemci) ağzıyla yazılmış
Kitabın Türü: Çocuk Romanı
Kitabın Ana Fikri: Eğer çocuklarınıza dürüst olmayı, doğru olmayı, arkadaşlığı aşılarsanız asla bunu unutmazlar.
Yazar Hakkında: Alman edebiyatının en önemli çocuk kitapları yazarıdır.1933 kitapları yakılmış ve 1943 yazı yazması yasaklanmıştır.1974 yılında Münih’te ölmüştür.
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
7 Haziran 2014       Mesaj #5
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Uçan Sınıf
  • Kitabın adı: Uçan Sınıf
  • Orijinal adı: Das fliegende Klassenzimmer
  • Kitabın yazarı: Erich Kastner
  • Ana fikri: Çocuklar arasındaki doğruluk ve dürüstlük ilkeleri üzerine kurulu sıkı bir arkadaşlığın ve dayanışmanın gücüyle yaşamın tüm zorlukları alt edilebilir.
Konusu
Birbirinden haylaz, akıllı ve cesur birkaç arkadaşın yaşadıklarından yola çıkarak dostluk, arkadaşlık ve çocukların ruh hallerini anlatıyor. Kitabın adının Uçan Sınıf olmasının nedeni, çocukların hazırladıkları tiyatro oyununda, coğrafya derslerinin doğada işlenmesi konusunu işleyen ve eğitimi eleştiren oyundan esinlenilmiştir. Oyunda öğrenciler yaptıkları dekorlarla uçarak, kutuplara gidip orada ders işliyor, sonra bir yanar dağın zirvesine uçuyorlar.
Bu kitabın kahramanları edebiyat hastası Johnny Trotz, okula başladığından beri birinci olan Martin Thaler, karnı her zaman aç ve çok kalıplı olan Matthias Selbmann ve ufak tefek bir çocuk olan Uli von Simmern'dir. Bu öğrenciler Johann Sigismund Yatılı Okulu'nda okumaktadırlar. Öğrenciler bir gün Noel için bir tiyatro oyunu hazırlamaya karar verirler. Bu arada Noel de yaklaşmaktadır. Ancak rakip okul bir öğretmenin öğrencisini kaçırır. Ayrıca güzel yazı notları da kaçırılmıştır. Bu sebeple rakip okulla savaşmayı düşünürler.

Karakterler
  • Jonathan Trotz veya Johnny: Uçan Sınıf oyununun yazarıdır. Babası tarafından küçük yaşta terk etmiş, öldüklerini bildiği halde sırf çocuğundan kurtulmak için onu Almanya'ya, dedesinin ve babaannesinin yanına yollamıştır. Bir gemi kaptanı onu evlatlık edinmiştir.
  • Martin Thaler: Okulun en akıllı çocuğudur, ama çok fakirdir. Çok sosyaldir. Hep arkadaşlarıyla takılır, haksızlığa hiç dayanamaz.
  • Matz: Akıllı değildir ama çok güçlü ve oburdur. Habire kurabiye yiyip durur. Büyüyünce boksör olmak istemektedir. Odası boksörlerin resimleriyle doludur.
  • Uli: Sarışın, küçük ve zengindir. Herkes onun korkak olduğunu düşünür. O da cesur olduğunu kanıtlamak için eline bir şemsiye alır ve yüksekten atlar. Bacağı kırılır. Bundan sonra kimse ona korkak demez.
  • Dr. Johann Bökh veya Justus: Öğretmendir. Bu okulda okumuştur. Çocukları çok sever ve çok anlayışlıdır.
  • Prof. Kreuzkamm: Şaka yapar, ama gülmez. Görmezden gelen bir insandır.
  • Okul Müdürü Grünkern: Fazla bir bilgi verilmiyor.
  • Dr. Robert Uthofft veya Sigara İçmez: Gerçek adı 'Robert Uthofft'tur. Kendisi doktordur, ancak eşinin ölmesinden sonra mesleğini bırakıp bir müzikholde piyano çalıp şarkı söylemeye başlamıştır. Çocuklarla yakın arkadaştır. Çocuklar ona Sigara İçmez adını takmışlardır. Kendisi adının aksine sigara içmektedir. Bu adı içinde yaşadığı vagonda bulunan "Sigara İçilmez" yazısından almıştır. Kitabın sonlarına doğru çocuklar onu Justus'la tanıştırır. İkisi de okuldan çok yakın arkadaş çıkarlar ve Sigara İçmez okulun doktoru olur.
  • Egerland: Rakip okulun yaramaz çetesinin lideridir. Çetesi tarafından liderlikten atılır.
  • Sebastian
  • Matthias
  • Güzel Tedor
Kitabın Özeti
Uçan Sınıf'ın kahramanları, yatılı bir okulun çocukları. Yılbaşına az bir zaman kalmıştır. Çocuklar, Uçan Sınıf adında bir oyun hazırlamaya karar verirler. Ne var ki çalışmaları yarım kalır. Çünkü bir başka okulun öğrencileri, hem oyunda rol alan oyunculardan birini, hem de çocukların alıştırma kitaplarını kaçırmışlardır.
Yer, Johann Sigismund Yatılı Lisesi'dir. Kahramanlarımız edebiyat meraklısı Johnny Trotz, sınıf birincisi Martin Thaler ve karnı her zaman aç olan Matthias Selbmann, Fridolin, Uli ve daha birçokları… Kah­ramanlarımızdan Matthias ne kadar iri ise, Uli de o kadar ufak tefekti. Her an bir şamata, her an bir gırgır yapmak için fırsat kollayanlar çoğunlukta olduğundan, gülmek ve kendine güldürtmemek için sürekli dikkat göstermek gerektiğinin bilincinde olan öğrencilerin çokluğundan; kavgasız, şamatasız, gürültü­süz nerede ise bir dakika bile geçtiği görülmemiştir. Hemen her okulda olduğu gibi, üst sınıflar ile alt sınıflar arasındaki çekişme­lerden doğan kavgalar ve hır-gürler de işin cabası…
Kavgalar, sadece alt ve üst sınıflar arasında olarak sınırlı de­ğildi. Ayrıca, diğer okulların öğrencileri ile de sık sık yapılırdı.
Kısacası diyebiliriz ki, Uçan Sınıf, Almanya’da bir okulun “Hababam Sınıfı”dır.
Kahramanlarımız, Noel kutlamaları için spor salonunda ser­gilenecek olan, Johnny’nin yazdığı “Uçan Sınıf” isimli oyun için hazırlanıyorlardı. Oyun, beş perdeden oluşuyor ve deyim yerindeyse ileriye yönelik bir kehanete dayanıyordu. Belki de ileride uygulanacak bir öğretim yöntemini vurguluyordu. İlk perdede, bir lise öğretmeni coğrafya dersini yerinde işlemek için bütün sınıfla birlikte uçakla yola çıkıyordu. İkinci perdede uçak Vezüv Yanardağları’ndaki kraterlerin kenarına iniyordu. Üçün­cü perdede sınıf, Gize’deki piramitlerin yakınına iniyordu. Dör­düncü perdede “Uçan Sınıf” Kuzey Kutbu’na iniyordu. Öğretmen­lerinin yaptığı bir yanlışlık sonucu uçağın irtifa dümeni bozuldu­ğu için, beşinci ve son perdede göğe çıkıyorlardı. Gökte Petrus onları bekliyordu. Petrus büyülü formülü söylüyor ve yere ini­yorlardı.
Tabii her perdede, yapılan gösteriler bununla sınırlı değildi. Örneğin, üçüncü perdede, kahramanlarımız gazetelere uydudan fotoğraflar gönderiyorlardı.
Kahramanlarımızın sık sık ziyaret ettikleri “Sigara İçmez” is­mini taktıkları bir adam vardı. Sigarayı da fosur fosur içerdi. Al­man Demiryolları’ndan satın aldığı bir vagonda yaşıyordu. Vago­nun kapısında “Sigara İçilmez” levhası olduğu gibi durduğu için, bu ismi takmışlardı. Çocuklar bu adamı en az öğretmenleri kadar seviyorlardı.

İki Okul Arasındaki Savaş
Bir gün rakip okulun öğrencileri, bir öğretmenin oğlunu re­hin almışlar, ayrıca birçok öğrencinin defterlerine de el koymuş­lardı. Yine bir savaş zamanı gelmişti. Savaş sloganları “Çelik Bir­lik” idi. Önce bir elçi göndermeyi kararlaştırdılar. Elçi Sebastian, rakip okulun elebaşının evine gitti. Arkadaşlarının serbest bıra­kılması ve defterlerinin geri verilmesi taleplerini iletti. Kabul edilmedi. Gruplar savaş düzeni aldılar. Tam kavga başlayacaktı ki “Sigara İçmez” ortaya çıktı ve böyle kavga ederlerse polisin ve okul idarelerinin her şeyden haberdar olacağını ve başlarının belaya gireceğini söyledi. Önerisi, her okuldan birer kişinin yum­ruklu düello etmesi, yenilenin yenenin şartlarına uyması İdi. İki taraf da bunu kabul etti.
Karşı tarafın kavgacısı Wawerka, bu tarafınki ise Matthias idi. Kısa bir kavgadan sonra, Matthias rakibini yenmişti. Ancak, karşı tarafın öğrencileri sözlerinde durmadılar. Yeniden savaş düzeni alındı. Kar topu stoklan arttırıldı. Herkes “Hücum!” emrini bekliyordu. Nitekim birdenbire kartopu yağmuru başladı. Bu arada Martin, Johnny ve Sebastian rehineyi kurtarmanın peşin­deydiler. Nitekim rakip okulun elebaşısının apartmanlarının kö­mürlüğünde, başında iki nöbetçi olan arkadaşlarını kurtardılar. Ancak defterler yanıp, kül olmuştu. İki nöbetçiyi bağlayıp, hızla savaş alanına döndüler.
Günlerdir yağan kar durmuş, Noel’e ise sadece bir iki gün kalmıştı. Okul müdürünün odasında, hesap veriyorlardı. Bay Bökh, öğrencilerini çok seviyordu. Onlara geçmişte yaşanmış bir hikâye anlattı:
“Bundan yirmi yıl önceydi, Dokuzuncu sınıfta cesur ve çalışkan bir öğrenci vardı. Haksızlıklar karşısında tıpkı Martin Thaler gibi öfke­lenirdi. Gerekirse Matthias gibi dövüşürdü. Uli gibi evini özlerdi. Sebastian gibi aklı başında kitaplar okur, Janathan gibi bahçede saklanır­dı. Bir gün bu çocuğun annesi çok hastalandı. Okuldan kaçarak annesini görmeye gitti. Dönüşte yakalandı. Dışarı çıkmama cezası aldı. Yine kaçtı, yine annesini görmeye gitti. Yine yakalandı. Bu sefer sınıf öğret­meni dört hafta dışarı çıkmama cezası verdi. Yine kaçtı, annesini görmek için. Yakalandı, bu sefer müdür tarafından oda hapsi ile cezalandırıldı. Yine kaçtı, nasıl mı, bir arkadaşı onun yerine hapis yatmayı kabul ettiği için. Arkadaşıyla arası çok iyiydi. Okul bittikten sonra da görüşmeye devam ettiler; ama arkadaşının bir kaza sonucu ailesini kaybetmesiyle ortadan kaybolması bir oldu. O gün bugündür de onu görmedi.”
Hikâyeye dönersek;
Müdür, çok öfkelenmişti. Diğer çocuk her şeyi anlatınca, olayı anladı ve iş tatlıya bağlandı. Bu öğrencinin kim olduğunu biliyor musunuz!” diye sorunca, hepsi birden “Sizsiniz.” diye cevap verdiler. “Sizi gidi haylazlar, toz olun gözümün önün­den!” diyerek hepsini gönderdi.
Çocukların hepsinin sınıf öğretmenlerine olan saygı ve sevgi­leri bir kat daha artmıştı. Aralarında, arkadaşı için oda hapsini kabul eden kişinin kim olduğunu konuştular ve buldular: “Sigara İçmez”
Profesör Kreuzkam’a defterlerin yakıldığını anlatmak zo­runda kaldılar. Bu arada, bazı yaramazlar, küçük Uli’yi, sınıfın çöp sepetinin içine koyup, duvara asmışlardı. Profesör, hepsine cezayı verdi: “İşlenen her suçta, suç sadece o suçu işleyende değildir, suçun işlenmesini engellemeyen de suçludur.” cümlesini beşer kez yazacaklardı.
Uli, kendisine korkak ve çelimsiz denmesine sürekli kızıyor­du. Son olay, iyice kafasını bozmuştu. Sepet olayından bir gün sonra, elinde şemsiye ile ikinci kattan, bahçenin karlı zeminine atladı. Herkes şok olmuştu. UH, ne kadar cesur olduğunun mesa­jını böyle vermişti. Neyse ki, sadece sol ayağı kırılmış, biraz da kabarga kemikleri ezilmişti o kadar. Ama, Noel’de ailesinin yanı­na gidemeyecekti.
Bu arada çocuklar yaptıkları bir planla Justus lakabını taktık­ları öğretmenleriyle Sigara İçmez’i buluşturdular. Tahminleri doğ­ruydu. Öğretmenin bahsettiği kayıp arkadaş, Sigara İçmez’in ta kendisiydi.
Martin, annesinden gelen mektubu okul postasından aldı. Annesi, mektupta yol parası olan sekiz lirayı gönderemediğini, babasının işsiz olduğunu, ne olursa olsun cesur ve dayanıklı ol­masını, asla ağlamaması gerektiğini yazıyordu. Beş liralık da pos­ta pulu göndermişti.
Oysa ki Martin mektubu okuduktan sonra “Benim Güzel An­neciğim” diyerek ağlıyordu.
Uli’nin bu atlayışı, Noel’de oynayacakları piyesi tehlikeye sokmuştu. Sekizinci sınıftan bir öğrenci buldular.
Akşam, Justus bütün öğrencileri toplayarak, onlara Uli’nin yaptığı şekilde cesaretin ispati an amayacağım söyledi. Ayrıca, öğrencilerden, bir akşam için kendisine izin vermelerini, bu süre zarfında da uslu olmalarını rica etti. Sigara Içmez’in piyano çaldı­ğı barda bir bira içecekti.
Kent uzaktaydı. Yine de yürüdü. Tabelasında “Son Damlasına Kadar” yazan lokantadan içeri girdi. Sigara İçmez bir masada oturmuş kendisini bekliyordu. Kucaklaştılar. Konuşmalarının büyük bölümünü kahramanlarımız oluşturuyordu. İkisi de bu çocuklar okuldan mezun olmadan, yerlerinden ayrılmamakta kararlı olduklarını birbirlerine söylediler.
Gece yarısından sonra, kenti bir baştan geçerek döndüler. Yanlarında, yirmi yıllık hatıraları da beraber yürüyordu.
Okulun son günü idi. Çoğu öğrenci, Noel izni için bavulları­nı bile toplamıştı. Martin, Noel’de gidemeyeceğini hiç kimseye söylememişti. Okulda kalmak (sadece Johnny’e serbestti, o da ailesi olmadığı için) yasaktı. Bakalım ne olacaktı?
Yine, bu akşam piyes de oynanacaktı, önceden iki prova da­ha yapıp iyice hazırlandılar. Sonra, hep birlikte Uli’yi ziyaret edip, ona moral verdiler.
Nihayet piyes vakti geldi. Çok güzel oynadılar. Sigara İçmez de seyirciler arasındaydı. Sonra Justus, asıl mesleği doktor­luk olan Sigara İçmez'in, bundan böyle okul doktoru olarak gö­rev yapacağını söyleyince, çocuklar “Hurra” diye havaya fırladı­lar. Çok güzel bir akşam geçirmişlerdi.
Gece, Justus ve Sigara İçmez, beraber yatakhaneleri gezer­ken, Martin’in bir şeyler mırıldandığını fark edip, biraz eğildiler. Uykusunda, “Ağlamak kesinlikle yasaktır.” diye sayıklıyordu.
24 Aralık günü, ortalık tam bir ana baba günü İdi. İnenler, çıkanlar, koşturanlar… Matthias, Uli’ye veda etti. Johnny, Uli ile beraber kalacak diye seviniyordu. Martin ise hiç gözükmemişti.
Bütün el ayak çekilmiş, Justus son kontrol gezintisini yapı­yordu. Martin’i gördü. Sıkıştırınca, Martin hıçkıra hıçkıra ağla­maya başladı. Olup biteni öğrenince, zorla ona para verip evine gitmesini söyledi. Martin’in eski keyfi yerine gelmişti. Uli’nin yanına çıkınca, anne ve babasının ziyarete gelmiş olduklarını gördü. Hepsi ile vedalaştı.
Noel akşamı, her tarafta koyu bir kış hüküm sürüyordu. Martin’in anne ve babası, camın önünden hem dışarıya bakıyor, hem de sohbet ediyorlardı. “Martin ne yapıyor acaba?” dedi, annesi. Babası da “Umarım ağlamıyordur.” deyince, “Bana söz vermişti, ağlamayacaktı, gerçi ben de hep ağladım ya…”
Kapı çalar gibi oldu. Bir daha… Kim olabilirdi acaba? Kadın kapıyı açtı, Martin karşısındaydı. Sevinçleri görülmeye değerdi.
Martin’in kendi eliyle, öğretmenine yaptığı kartpostalın ar­kasına babası şunları yazdı: “Sayın Bökh, bize verdiğiniz bu canlı Noel armağanı için size sonsuz teşekkürler…”
theMira

Benzer Konular

7 Haziran 2014 / Misafir Cevaplanmış
8 Haziran 2014 / Misafir Cevaplanmış
5 Ocak 2020 / Misafir Soru-Cevap
12 Ocak 2012 / hande demir Soru-Cevap
29 Nisan 2014 / Misafir Soru-Cevap