Arama

Ülkemizin dış politikasında neden Türk Cumhuriyetleri önceliklidir?

Güncelleme: 11 Mart 2013 Gösterim: 9.976 Cevap: 7
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2012       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
türk cumhuriyetleri ülkemizin dış politikasında neden bir önceliktir ???
Sihirlix - avatarı
Sihirlix
Ziyaretçi
12 Mart 2012       Mesaj #2
Sihirlix - avatarı
Ziyaretçi
Türk Cumhuriyleri ülkemizin dış politikasında neden bir önceliklidir ? Acilll
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Mart 2012       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hadi ya bi saatten beeri bekliom soru sorunca verin ya içerde misafir var ben burda ödev yapıyorum hadi çabuk acilllllllllllllllllllll
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
17 Mart 2012       Mesaj #4
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
Türk Cumhuriyeti oldukları için olsa gerek... akademik bir yazı bekliyorsanız biraz daha bekleyeceksiniz...
byseus - avatarı
byseus
Kayıtlı Üye
17 Mart 2012       Mesaj #5
byseus - avatarı
Kayıtlı Üye
İlk cevabıma ekleyecektim fakat onaylanmadı henüz. İlk cevabımın akademik açıklaması aşağıdadır. Ben okudum sonuç olarak dediğim noktaya varıyoruz ama dahası da var bir oku işine yarayan kısımları al..


Günümüz Türkiye'sinin dış politikanın şekillendirilmesinde Türkiye dışında yaşayan Türkler'in rolü ne olmalıdır?


Günümüz Türkiye’sinin dış politikasının şekillenmesinde Türkiye dışında yaşayan Türkler’in rolü ne olmalıdır, sorusuna cevap aramak için acaba geçmişte Türkiye dışında yaşayan Türklerin bu yönde hiç rolü olmuş mudur, önce bu soruya bir cevap aranabilir. Acaba başka devletlerde dış politikada o milletin rolü nasıl olmaktadır?

Kısaca bir misal verirsek, bıldırdan (geçen yıl, bir yıl önce) bu yıla kadar dış politikada dış Türklerin rolü ne oldu, bu yıldan gelecek yıla deyin nasıl nasıl olmalıdır?

Türkiye dışında yaşayan Türklerden kasıt yalnızca Türkiye vatandaşı olanlar değildir. Türkiye dışında Türkler nerelerde yaşıyorlar, ne maksatla farklı yerlerde yaşıyorlar? Türkiye haricinde Osmanlı Devleti’nin egemen olduğu sahada yaşayan Türkler birinci öncelik olarak kendilerini Türk hissederler. Balkan topraklarında yaşayan Türkler, Avrupa’daki Türkler Türkiye dış politikasında belirgindir. Bunun dışında bilhassa Kıbrıs Türkleri Türkiye dış politikasında en önemli yeri tutmuştur. Gelecekte de tutmalıdır.Lakin Girit’te yaşayan Türklerin Türkiye dış politikasına hiçbir tesiri olmamıştır.Günümüzde de bu adada Türk nüfusu yok gibidir. Aslında Günümüz Türkiye’sinin dış politikasının şekillenmesinde Türkiye dışında yaşayan Türkler’in rolü ne olmalıdır, sorusunun cevabı çok çetrefilli olabilir. Çünkü Türk ırkı çok geniş bir sahada ve farklı milletlerle problem teşkil edebilecek şekilde yaşıyor. Türkiye’nin bütün Türk ırkından gelenlere uygun bir yeknesak politika yürütmesi söz konusu olamaz. Bu durum o kadar da kolay değildir. Azınlık olarak yaşayan Türklerin dışında özerk olarak yaşayanlar olduğu gibi müstakil olanları da vardır.

Avustralya kıtası,Batı Avrupa,Amerika kıtası,Arabistan,Hindistan dışta tutulacak olursa Saħa (Yakutya) ülkesinden batıya doğru belirli bir düzlemde Türk ırkı yoğun olarak yaşar.Yoğun olarak yaşadığı gibi genelde siyasi arenada farklı Türk toplumları arasında çıkar çatışması görülmemektedir.Tam aksine Türkiye-Azerbaycan misalinde olduğu gibi çıkar ortaklığı örtüşmektedir. Ermenistan konusunda Türkiye Azerbaycan’a destek vermektedir.Bu dış politikaya tesir yapmaktadır, yapacaktır.

Türk Dünyası, çok büyük bir coğrafyayı ifade eder. Ortak soy, ortak dil, ortak din, ortak tarih, ortak kültür ve benzeri diğer ortak değerler, hep birlikte, bu coğrafyanın sınırlarını çizer. Türk Dünyası dediğimiz olgunun temelinde, tarihin süzgecinden geçerken, kaderde, kıvançta ve tasada ortak, bölünmez bir bütün halinde hareket ediş, kendini bir bütünün ayrılmaz parçası olarak görüş vardır. Farklı etnik kökenden gelse, farklı bir dili konuşsa, farklı bir dine mensup olsa da, ortaklaşa olarak paylaşılan, aynı bir bütüne ait olma – kendini o bütünün bir parçası olarak görme- duygusu söz konusudur.

Bu coğrafyada, Türk'ü hatırlatan ve Türkiye'yi çağrıştıran tarihi ve kültürel eserler, Türk izleri vardır.

Yine bu coğrafyada, birlikte yaşanarak oluşturulmuş ve paylaşılan tarihin etkisinde, soy olarak Türk olmadıkları halde, hala kendilerini Türk'e ve Türkiye'ye yakın hisseden, yüzlerini Türk'e ve Türkiye'ye dönmüş insanlar vardır.

İnsanlarının büyük çoğunluğu, Türk soyundan gelen, kimisi egemen ve bağımsız devletlerine sahip, kimisi farklı devletler içinde topluluklar halinde yaşayan, Türk Devlet ve Toplulukları vardır. Ve bunlara, özellikle 1960'lı yılların başında ortaya çıkan süreç içinde, önce işçi olarak Türkiye dışına çıkanları, sonra da eğitim ve iş kurmak için gidenleri; sayıları bugün oldukça artmış olan, bir kısmı çifte tabiiyetli Türk vatandaşlarını ve ciddi rakamlara ulaşmış Türk sermayesini de eklemek gerekir.

Bunların hepsi, o insanlar ve yerler ile Türkiye arasında bir köprüdür. Tarihin seyri içinde, bu köprü üzerinden, gidişler-gelişler olmuştur. Halen de olmaktadır. Geride bırakılan toprakların, mezarların, yakınların, hatıraların her biri, aradan yıllar geçse bile, birer köprü olmaya devam etmektedir. Bu bağlar nedeniyle, dışarıdaki –uzak ellerdeki- gelişmeler Türkiye'ye, Türkiye'deki gelişmeler de oralara, anında yansır. Arada mesafeler vardır, üzerinden zaman geçmiştir, ancak zamana ve uzaklığa rağmen, kader, kıvanç ve tasa paylaşımı devam eder.

Uluslar arası politika açısından dikkati çeken husus, bir devletin, ülkesi dışında kalan –yani başka devletlerin ülkesinde yaşayan-, ancak aradaki ortak bağların etkisinde kendisine yakın duran insanlara, aynı zamanda bir diplomasi aracı olarak yaklaştığıdır. Bu, tarih içerisinde, bugünkü kadar öne çıkmamışsa da, hep böyle olmuştur.

Türkiye dışındaki Türk varlığı nedeniyle, bu husus Türkiye için de geçerlidir. Üstelik, Türkiye için daha çok geçerlidir. Çünkü, yurt dışındaki Türk varlığı oldukça zengin ve oldukça geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Bunun anlamı, Türk diplomasisinin, çoğu ülkenin bu derecede sahip olmadığı bir avantaja sahip olduğudur.

Türkiye, 1940’lı yıllardan itibaren başka devletlerin sömürüsü altındaki Türk toplumlarını dış politikasından tesirini görmemiştir.. Dünya siyasi arenasında yalnız kalan 1970’li yıllarda Kıbrıs Türklerine yardım ederek bu politikasında ufak bir farklılığa mecburi olarak gitmiştir.Çünkü Kıbrıs Türkleri ile Türkiye’nin çıkar ortaklığı yine örtüşmüştür. 1941-1946 döneminde Tebriz başşehir olmak üzere bir Türk devleti kurulmuştu.Bu devlet şimdiki İran İslam Cumhuriyetinin yarıya yakın bir kısmını teşkil etmektedir. Bu devlet Türkiye’nin komşusu olmasına rağmen o dönem Türkiye dış politikasında bu devlet görmezlikten gelinmiştir. Kısa süre sonra buradaki devlet Acemler tarafından yıkıldı.Bu ise Türk dış politikasındaki dış Türkler alanındaki olumsuz politikalardandır.

Bugün Türk dış politikası bir düğümlenme noktasına gelmiştir. Türk dış politikası, çok zamanlar yurdumuzu idare edenler tarafından hafife alındığı ve milli bir politika olarak izlenmediğini görmekteyiz. Dış politika her canı isteyenin el atıp yapacağı, yürüteceği ve altından kalkabileceği bir konu değildir. Bunun için özel bilgi, ilim , gayret, yetişme ve tecrübeye ihtiyaç olduğu gibi bundan başka da bu işi yürütecek olanların ayrıca kabiliyetli, milletinin özelliklerini bilen, O'nun milli ruhuyla dolu, milli tarihini iyi bilen milli hedefleri hakkıyla tespit etmiş olan kimseler tarafından ancak başarı ile yürütülebilir. Milli hedefin başında; Memleketin bağımsızlığının ve toprak bütünlüğünün korunması; daha sonra daima kendi milletinin, kendi memleketinin daha büyük siyasi, askeri ve ekonomik menfaatlere sahip olmasını ve bunu devam ettirerek Türk milletinin huzur ve refahının sağlanması olmalıdır.

Çağdaş Türkiye’de ve Çağdaş Türk Dünyası’nda iletişim,ortak tavır daha da artmaktadır. Hatta her alanda birleşme temayülleri gösteren devletler dahi vardır. Şu soruyu sormakta da herhangi bir sakınca yoktur.

“Günümüz Türk ülkelerinin ve bazı özerk Türk topluluklarının (Başkortostan, Tataristan gibi) dış politikasının şekillenmesinde Türkiye’nin ne tür rolleri olmuştur, olacaktır, olmalıdır?”

Türkiye zengin tarihi, stratejik durumu, ekonomik ve kültürel potansiyeli ile dünya siyasetinde özellikle kendi bölgesinde ve Türk Cumhuriyetlerinde de büyük ve düzenleyici bir rol oynayarak dinamik bir dış politika izlemek imkanına sahip bir devlettir.

Türkiye’nin hedefi Cumhuriyet Türkiye’sinde kesinlikle hiçbir zaman bütün Türk ırkından olanları kendi siyasi çatısında birleştirmek olmamıştır. Bu dış Türklerin ihmal edileceği manaya da gelmemelidir. Her şeyden önce Türkiye bir Türk devletidir. Dili Türkçedir. Devletin kurucusu her şeyden önce bir Türk milliyetçisidir. Devletin kurucusu tam bir Türk ırkının hayranıdır. Irkçı bir düşünceye sahip olmamakla birlikte Türk ırkının çağdaş yaşamasını, ortaklıklardan uzaklaşmamasını, ortak hareket etmelerini, gerekirse birlik olmalarını istiyordu. Söylev ve demeçlerinde, Nutuk ve devrin yerel gazetelerinde de bu konular üzerine bilhassa önemle durduğu açıktır. Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk devirlerinde Türkiye’nin ekonomik alanda zorlandığı zamanlarda dahi Afganistan Türklerine önemli bir miktarda yardım etmesi Türk dış politikasında başlangıçta dış Türklere yönelik büyük politikalar meydandadır.

Gelecekte Türkiye dış politikası üzerinde dış Türklerin rolü ne olmalıdır? Türkiye’yi destekleyecek dış Türklerin bulundukları yerlerde lobi oluşturmaları kesinlikle gerekir. Eğer Türkiye’yi bulundukları ülkelerde lobileriyle destekleyen Türkşinasi Türkler olursa, dış politikasında kilitlenmeyecek , önü açık bir Türkiye daha rahat edecektir. Kendine güvenen ve ağırlığını dünya muvazenesinde hissettiren Türkiye dış Türklerin haklarını daha iyi korur.

Günümüzde ise Türkiye’nin badireli zamanlarında dış Türklerin rolü dış politikanın şekillenmesinde tesirsizdir. Halbuki her alanda Türkiye’nin dış politikasında yardımcı roller yapılabilir. Ermeni lobileri Ermenistan’ın ekonomik durumuna yardım ettikleri gibi dış arenada Ermeni toplumunun -haksız dahi olsalar- üstün olmasını sağlamaya yönelik teşebbüsleri vardır. Başka açılardan bakılabilir ya da her açıdan bakılabilir. Rusya Federasyonu, içinde Rus dışı farklı menşeli toplumlardan oluşan bir federasyon olmasına rağmen Rus ırkından olanları destekleyecek politikalar yapabilmektedir. Bu şu manaya da gelebilir. Rusya dışındaki –mesela Kazakistan,Kırgızistan - Ruslar bulundukları ülkede Rusça’nın güçlü olmasını sağladıkları gibi Rusya’nın aleyhinde bir politikanın şekillenmesine de mani olmaktadırlar.

Bu alandaki sorunlarımızdan biri,imkan -kaynak- sorunudur. Oldukça geniş bir coğrafyaya yayılmış yurt dışındaki Türk varlığına, onların beklentilerine cevap verecek derecede ilgi ve kaynak tahsis etmedeki güçlüğü görmek gerekir . ikincisi ,Türkiye'de, dış politikanın oluşturulması ve yürütülmesi ile ilgilidir. Bilindiği üzere, Türkiye'de dış politika, siyasal iktidar ağırlıklı olarak yürütülür. Dış politikanın oluşumuna ve uygulanmasına ilişkin sivil katılım son derece sınırlıdır. Bu durum da, doğal olarak, yurt dışındaki Türk varlığına olan ilginin ve bunun etkin bir diplomasi aracı olarak kullanılmasının, Türkiye'de büyük ölçüde siyasal iktidarların tercihlerine kalmasına neden olmaktadır.

Türkiye dışında çok geniş sahalarda milyonlarca Türk vardır.

Peki, Türkiye ne yapmalıdır? Dış Türkler ne yapabilir?

Eğer bu unsurlar, dış politika hedeflerinin çok düşük maliyetlerle elde edilmesine aracılık edebiliyorlarsa, kıt kaynak sorununu en üst seviyede yaşayan Türkiye'nin “dış Türkler” sorununa bir an evvel ve çok yoğun bir şekilde eğilmesi gerekmektedir. Türkiye'nin de, dış Türklerin de, buna ihtiyacı vardır.

Yurtdışında çalışan Türk işçilerinin kültürel hayatlarının korunması, sosyal statülerinin iyileştirilmesi, sosyal güvenliklerinin en üst düzeyde elde edilmesi, ekonomik güçlerinin Türkiye lehine lobi olacak şekilde organize edilerek yönlendirilmesi ve her türlü problemlerinin süratle giderilmesi için çalışılmalıdır.

Türkiye, Ahıska Türkleri'nin yurtlarına dönem konusundaki gayretlerini, desteklemelidir. Bu bağlamda, hem Sovyetler Birliğinin dağılmadan hemen önce -1989 yılında- Ahıska Türklerine haklarını iade yönünde almış olduğu karardan, hem bugün artık taraf olunup olunmadığına bakılmaksızın herkesi bağlayan temel insan hakları düzenlemelerinden, hem de Avrupa Konseyinin Ahıska Türklerine ilişkin olarak almış olduğu Gürcistan'ı bağlayan kararından yararlanılmalıdır. Ayrıca, Ahıska Türklerinin gündeme getirilebilecek tazminat talepleri de ilgili ülkeler nezdinde bu konuda bir baskı unsuru olarak kullanılabilir. Bunu da sadece Ahıska Türkleri için değil, jeopolitik açıdan değeri her geçen gün artan Kafkasya'da kendisinin güç ve söz sahibi olması için yapmalıdır.

Türkiye, Ahıska Türklerinin yurtlarına geri dönmelerine, onların kendi işlerini kurmalarına, Türkiye ile karşılıklı olarak ticaret yapmalarına, yerel siyasal süreçte yerlerini almalarına destek vermelidir. Türk diplomasisi, bu konulara, sivil katılım ağırlıklı olarak yönelmelidir.

Balkanlar'da Osmanlı eserleri parlatılırken, Anadolu'da da eski Yunan ve Hıristiyan eserleri parlatılmaktadır. Bu eserlerin parlatılmasının, ileride Anadolu'nun bir Türk vatanı olmadığı yolundaki maksatlı tezleri besleyeceği, ne yazık ki görmezden gelinmektedir. Böyle bir tabloda, acaba yurt dışındaki Türk varlığının bir değeri olabilir mi?

Türkiye Balkanlarla olan tarihi bağını güçlendirmeli ve burada yaşayan Müslüman ve Türk haklarını dünyada devamlı güncel tutmalıdır. Bu yapılmadığı için Bulgaristan'da Türklerin hakları gasp edilmiş, Bosna Hersek ve Kosova'da Sırplar tarafından soykırımı yaptırılmış ve halen yapılmaktadır. Buralar Türkiye'nin Avrupa'ya açılan kapılandır. Türkiye dış politikasında bu Türkleri destekler durumda adım attığında oradaki Türkler Türk dış politikasının zenginleşmesini sağlayabilirler.

Halen devam eden Türk-Yunan dostluğu Türkiye'nin fedakarlığı sayesinde devam etmektedir. Devletlerarası ilişkilerde tek taraflı fedakarlığa dayalı dostlukları devamlı kılmaya lüzum ve imkan yoktur.1878'de ve ek anlaşmayla İngilizlere geçici olarak verilen, Lozan'da da verilmesi kesinlik kazanmayan Kıbrıs Adası bütünüyle orada yaşayan Rumların haklarının korunması şartıyla Türkiye'nin olmalıdır. Kıbrıs tamamen bir Türk adasıdır. Bütün Kıbrıs, Güney Türk ülkesi diye anılmalıdır. Kıbrıslı Türkler bu faaliyetlerinde lobiler de oluşturarak gerek İngiltere de gerekse Avustralya’da başta olmak üzere destekleyip gerçekleştirmelidirler.

Türkiye'nin Ege Bölgesi kıyılarına sokulmuş bulunan Meis Adasından Midilli ve Limni(Ilımlı) Adasına kadar olan ve 1912 Uşi anlaşmasıyla geçici olarak İtalyanlara. Türkiye'nin imzası bulunmayan 1947 Paris antlaşması ile Yunanlılara bırakılan halen hukuken Türkiye'nin olan bu adaların fiilen Türkiye'ye mal edilmesi zarureti vardır. Bilhassa Avrupa ve Amerika’daki Türkler bu hakkı aramalıdırlar.

Bu adalardan başka Anadolu'ya yakın olan adaların Lozan antlaşması gereği silahsız ve askersiz. olması koşuluyla, Türkiye ve Yunanistan arasındaki Ege Denizi'ndeki karasular, kıta sahanlığı, ekonomik bölge. FIR hattı (serbest uçuş) problemleri halledilmelidir.Bu sayede, Türklerin kalbi Anadolu uzaktan korunmuş olacaktır. Avrupa Birliği içerisindeki Türkler devamlı bunu mitingler düzenleyip duyurmalıdırlar.

Yunanistan'da yaşayan Türklerin Lozan'da ve 1930 ahali değişimi antlaşmasında kabul edilen hakların korunması gerekir. Yunanistan’daki bilhassa Batı Trakya Türkleri haklarını en azami ölçüde aramalıdırlar. En ufak bir problemde dünyaya ve Türkiye’ye, Türk dünyasına bunu duyurmalıdırlar.

Kuzey Irak'taki güç boşluğundan istifade ederek güçlenen ve Türkiye'yi devamlı rahatsız eden orada yaşayan Türkmen ve Kürt soydaşlarımızın güvenliğini,birliğini, ortak ırktan geldiği düşüncesini sağlamak Musul ve Kerkük'ün güneyinden itibaren Türkiye’nin gücünü sağlayacak teşkilatlar oluşturulmalıdır. Misak-ı Milli hudutları içindeki bu yerleri ilk fırsatta Türkiye hudutları içerisine dahil edilmelidir.

Azerbaycan'ın topraklan olan ve halen Ermeniler tarafından işgal altında tutulan Karabağ’ın işgaline son verdirilerek Azerbaycan'ın güçlenmesi sağlanmalı, bilahare halen İran'ın egemenliği altında olan Güney Azerbaycan'da yaşayan 25 milyon Azeri-Türk soydaşımız İran'ın işgalinden kurtarılarak Kuzey Azerbaycan ile birleşilmesine gayret edilmelidir. Bununla aynı zamanda İran'ın Türkiye üzerindeki isteklerine de set çekilmiş olacaktır.

Rusya ile dostluk, iyi komşuluk ve ekonomik alanda iyi münasebetlerimizi devam ettirmekle beraber orada yaşayan Türklerin özerkliği olmayanların öncelikle özerklik kazanması bilahare bağımsızlığı için çalışılmalıdır.

Halen Çin'in işgali altındaki Doğu Türkistan'ın Çin'in etnik soykırımına mani olunmalı ve bağımsızlığı elde edilmelidir. Dış Türklerin bunu dünya kamuoyuna her yerde kolayca duyurma durumları vardır.

Türkiye'nin daha güçlü, daha etkili ve kendi kimliğine daha çok sahip bir ülke olması hedef olmalıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Mart 2012       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Türk Cumhuriyeti oldukları için olsa gerek
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Şubat 2013       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cevabı Dil,ırk,tarih birliği içinde olmalarından dolayı kendi soydaşlarımız olduğu için Türk Cumhuriyetleri dış politikamız için bir önceliktir .
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mart 2013       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Misafir adlı kullanıcıdan alıntı

türk cumhuriyetleri ülkemizin dış politikasında neden bir önceliktir ???

Türk Cumhuriyeti oldukları için olsa gerek...

Benzer Konular

28 Eylül 2007 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
4 Nisan 2012 / Misafir Cevaplanmış
25 Şubat 2013 / Misafir Taslak Konular
9 Aralık 2007 / Misafir Siyasal Bilimler
5 Mayıs 2009 / Misafir Türk ve İslam Dünyası