Arama

Geçmişte kılmadığımız borç namazlarımızı nasıl kılarız ?

Güncelleme: 28 Haziran 2015 Gösterim: 15.133 Cevap: 4
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Aralık 2012       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
geçmişte kılmadığımız borç namazlarımızı nasıl kılarız
Sponsorlu Bağlantılar
sade - avatarı
sade
VIP hazan
26 Aralık 2012       Mesaj #2
sade - avatarı
VIP hazan

Bence bir insanın hayatında alacağı en hayırlı karar, kılamadığı namazlarını kılma kararıdır.
Sponsorlu Bağlantılar
Çünkü ifade ettiğiniz gibi, 15 yaşından (baliğ olduktan) itibaren farz olan namazların borcundan, kılmanın dışında kurtulma yolu yoktur.
Namaz borcu, kılınırsa ödenmiş olunur, kılınmazsa zimmette borç olarak baki kalır.
Bu itibarla, namazlarınızı kılma ve ayrıca kalanlarını da kaza etme kararı alışınızı tebriğe layık en hayırlı karar olarak görmekteyim.
Böyle bir kararı ömür boyu hep mutlulukla hatırlayacaksınız.

Hadislerde, mahşerde sorulacak ilk sorunun namazdan olacağı hatırlatılmakta, namazdan kaybedeni, ötekilerden kazanmasının pek kurtarmayacağına da işaret edilmektedir.
Öyle ise ilk işimiz, mahşerde ilk sorulacak sorunun cevabını kolay verebilmemiz için namazlarımızı mutlaka vaktinde kılmamız, kılamadıklarımızı da bulduğumuz fırsatlarda mutlaka kaza ederek Rabb'imizin huzuruna namaz borcunu ödemiş olarak çıkmaya gayret etmemiz olmalıdır.

Bunun için günün her saati kaza namazı kılma saatidir.
Ancak üç kerahet vakti var ki; o vakitlerde kaza namazı kılınmaz.

Bu 3 kerahet vaktini şöyle sıralayabiliriz.

1- Sabah namazından sonra, güneşin çıkış dakikasından itibaren başlayan 45 dakikalık kerahet vaktinde namaz kılınmaz.
Öğleye 20 dakika kalınca da öğlenin kerahet vakti girmiş olur, öğle namazına kadar namaz kılınmaz.
Akşamın kerahet vakti ise akşam namazına 45 dakika kalınca başlar, akşam namazına kadar devam eder.

Demek oluyor ki; bu üç kerahet vakti dışındaki tüm gün ve geceler kaza namazlarını kılma zamanıdır.
Bu geniş vaktin içinde bulunan her fırsatta kaza namazı kılınmalı, bir an önce namaz borcunu ödemenin mutluluk ve huzuru yaşanmalıdır.

2- Kaza namazı kılacak olan erkekler, her farzın başında önce bir kamet getirerek namaza başlarlar.
Ancak hanımlar için farzın başında böyle bir kamet getirme sünneti yoktur.

3- Erkekler, baliğ olduktan sonraki tüm ay ve günlerinin namazlarını kaza etmekle yükümlüdürler.
Ancak hanımlar özel günlerinde kılamadıkları namazlarını kaza etmekle yükümlü değiller.
Rabb'imiz onlardan her ay özel günlerinde kılamadıkları namazlarını bağışlamıştır.

Kaza namazına niyet hiç de zor ve karışık değildir.
Sadece hangi vaktin kılamadığı namazını kılacağını kalbinde bilmesi, farz olan niyetin ta kendisidir.
Kalbinden geçirdiği namazı diliyle söylemesi de niyetini daha da netleştirmesi demektir.

Mesela kaza namazı kılacakken:

- Niyet ettim kılamadığım en son sabah namazının farzını kaza etmeye.. yahut da, en son öğlenin, en son ikindinin, en son akşamın, en son yatsının farzını kılmaya, demekle niyet yapılmış olunur.
En son değil de en önce kılamadığıma diye de niyet edebilir.
Bir karışıklık söz konusu olmaz.
Yeter ki namaza başlarken kalbiyle hangi vaktin namazını kılacağını şuurlu şekilde bilsin ve kesin şekilde farkında olsun.
Hatta kalbiyle hangi namazı kılacağını bildiği halde diliyle yanlış namazı söylese, dilindeki yanlış değil kalbindeki doğru bilgi geçerli olur.

Demek ki kaza namazına niyette de zorluk söz konusu değildir.
Yeter ki gereken azim ve aşkı nasip eylesin Rabb'imiz, bu iyi niyetli bahtiyar insanlara.





BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.


biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
26 Aralık 2012       Mesaj #3
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık
Alıntı
hazan adlı kullanıcıdan alıntı


Namaz borcu, kılınırsa ödenmiş olunur, kılınmazsa zimmette borç olarak baki kalır.

namazın borcu olmaz.

savaşta bile olsan namaz farzdır. kılınması gerekir. hasta bile olsan kılman gerekir.

oldu kılmadın veya kılamadın. iş işten geçmiştir.

3 hal dışında namazı kazası olmaz uyuya kalmak, unutmak, birde baygınken vakit geçmiş ise kaza edilir..
terk edilen namazın ancak tevbesi olur...
sonradan kılınan namaz ne niyetle olursa olsun aslı yerine geçmez nafile namaz olur rabbim diler se onun yerine koyar

kaza namazı kılarız. Allah cc kabul eder mi etmez mi bilinmez.
Kaza namazı kıldık kurtulduk diye bir şey yok.

Dua ile kaçırdığımız kılmadığımız namazların affını istemek de vardır.


buyrun size alıntı bir yazı..
Kur'an'da Yüce Allah namazın kazasından bahsetmemektedir. Orucun kazasından bahsetmektedir. Orucun kazasından bahsetmesine rağmen namazın kazası konusunu gündeme getirmemektedir. Oruç tutarken, rahatsızlanan veya sefere çıkan, orucunu kazaya bırakabilir. Ama Nisa 101'de sefere çıkanın namazını kılacağını söylemektedir. Ayrıca Nisa 102'de savaş halindeyken de namazın kılınacağını buyurmaktadır. Diğer taraftan Maide 6'da su bulamadığımız takdirde teyemmüm alıp namazımızı kılmamız emredilmektedir. Eğer namazın kazası olsaydı seferilikte, savaşta ve susuzluk hallerinde kazaya bırakmamız uygun görülürdü. Şartlar ne olursa olsun, namaz kılınmalıdır.


2316 - Buharî ve Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle denmiştir: "Sizden biriniz namaz sırasında yatmış idiyse veya namaza karşı gaflet etmiş (ve unutmuş) ise, hatırlar hatırlamaz onu kılsın. Zîra Allah Teâlâ Hazretleri şöyle buyurmuştur: "Beni anmak için namaz kıl!" (Tâ-hâ 14).

Buhârî, Mevakîtu's-Salât 37; Müslim, Mesâcid 314, (684); Tirmizî, Salât 131, (178); Ebü Dâvud, Salât 11, (442); Nesâî, Mevâkît 52, 53, (2, 293, 294).

2317 - Ebü Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resülullah'la beraber bir gece boyu yürüdük. Cemaatten bazıları:

"Ey Allah'ın Resülü! Bize mola verseniz!" diye talepte bulundular. Efendimiz:

"Namaz vaktine uyuya kalmanızdan korkuyorum" buyurdu. Bunun üzerine Hz. Bilâl: "Ben sizi uyandırırım!" dedi. Böylece Resülullah (aleyhissalâtu vesselam) mola verdi ve herkes yattı. Nöbette kalan Bilâl de sırtını devesine dayamıştı ki gözleri kapanıverdi, o da uyuyakaldı.

Güneşin doğmasıyla Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) uyandı ve:

"Ey BiIâI! Sözün ne oldu?" diye seslendi ve Hz. Bilâl: "Üzerime böyle bir uyku hiç çökmedi" diyerek cevap verdi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"AIIah Teâlâ Hazretleri, ruhlarınızı dilediği zaman kabzeder, dilediği zaman geri gönderir. Ey BiIâI! Halka namaz için ezan oku" buyurdu. Sonra abdest aldı ve güneş yükselip beyazlaşınca kalktı, kafileye cemaatle namaz kıldırdı."

Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294-298), İmâmet 47, (2,106).

2318 - Bu hadis Ebü Dâvud'un bir rivayetinde şöyle gelmiştir: "Güneşin harareti onları uyandırınca kalktılar, bir müddet yürüdüler, sonra tekrar konaklayıp abdest aldılar. Hz. Bilâl (radıyallâhu anh) ezan okudu. Sabahın iki rekatlik (sünnet) namazını kıldılar, sonra da sabah namazını (kazaen) kıldılar. Namazdan sonra hayvanlara binip yola koyuldular. Giderken birbirlerine: "Namazımızda ihmalkârlık ettik" diye yakınıyorlardı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Uyurken (vâki olan namaz kaçması) ihmal sayılmaz, ihmal uyanıklıktadır. Sizden biri, herhangi bir namazda gaflete düşer kaçırırsa, hatırlayınca onu hemen kılsın. Ertesi sabahın namazı da mütad vaktinde kılınır" buyurdu."

Buhârî, Mevâkît 35, Tevhîd 31; Müslim, Mesâcid 309-311; Muvatta, Vaktu's-Salât 25; Ebu Dâvud, Salât 11, (435-441); Tirmizî, Salât 130, (177), Tefsir, Tâ-hâ (3162); Nesâî, Mevâkît 53, 54, 55, (1, 294- 298), İmâmet 47, (2,1062325 - Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Ömer, Hendek savaşı sırasında bir keresinde güneş battıktan sonra geldi ve Kureyş kafirlerine küfretmeye başladı ve bu meyanda: "Ey Allah'ın Resülü dedi, güneş batmak üzereyken ikindi namazını (güç bela) kılabildim." Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Vallâhi ikindiyi ben kılamadım!" dedi. Beraberce kalkıp Butha'ya gittik. Orada Efendimiz abdest aldı, biz de abdest aldık. Güneş battıktan sonra ikindiyi kıldı, sonra da akşamı kıldı."

Buharî, Mevâkît 36, 38, Ezân 26, Salâtu'l-Havf 4, Megâzî 29; Müslim, Mesâcid 209, (631); Tirmizî, Salât 132, (180); Nesâî, Sehv 105, (3, 84, 85).

2326 - İbnu Mes'üd (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Müşrikler Hendek günü Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı fazlaca meşgul ederek dört vakit namazı kazaya bıraktırdılar, geceden Allah'ın dilediği bir müddet geçinceye kadar onları kılamadı. Sonra Bilâl (radıyallâhu anh)'e emretti, o da ezan okudu. Sonra kâmet getirdi. Resülullah öğleyi (kazâen) kıldı. (Bilâl tekrar) ikâmet getirdi, Resülullah ikindiyi kıldı. Sonra (Bilâl tekrar) ikâmet getirdi. Resülullah akşamı kıldı. Sonra (Bilâl yatsı için) kâmet getirdi ve Resülullah yatsıyı kıldı."

Tirmizi, Salât 132, (179); Nesâî, Mevâkît 55, (1, 297, 298).






Alemlerin Rabbi olan Allah’a, yarattıklarının adedince, arşının ağırlığınca hamd, Kulu ve Rasulü Muhammed (S.A.V.), ve onun ashabı ve sırat-ı müstekıym üzere olan bütün müslümanlara salat-ü selam olsun.

İbadetlerin belirlene n vakti içerisinde yerine getirilme sine “edâ” bu vakit çıktıktan sonra yerine getirilme sine ise “kazâ” denir. Bir ibadetin kazâ edilebilm esi için şer’an geçerli bir mazeretin bulunması gerekir. Bu mazeretle r uyumak ve unutmaktır. Rasululla h (sallallah u aleyhi ve sellem) buyurdu ki: Herkim bir namazı kılmayı unutursa yahut uyuyakalırsa onu hatırladığında (ve uyandığında) kılsın. Onun bundan başka keffareti yoktur. (Bayılmak ve herhangi bir şekilde kısa süreli şuur kaybı da uyumak gibidir.) Bir kimse kılmadığı namazın vakti çıktıktan sonra uyansa o namazı kaza edebilir. Unutan kimse için de durum böyledir, isterse o yıllar önce unutarak kılmadığı bir namaz olsun, onu hatırladığında hemen kılar. Rasululla h Msn Moon uyku veya unutma sebebiyle kılınamayan namaza, uyanmayı ve hatırlamayı vakit tayin etmiştir. Kaza edilen namaz vakti içerisinde nasıl kılınıyorsa öylece kılınır, yani ezan ve kamet okur, (dilerse sünneti ile birlikte) o farz namazı kaza eder. Bunu yaparken, falanca kılamadığım namazın kazasına diyerek niyet edilmez. kalbin yaptığı işi bilmesi niyettir ve Allah (C.C.) kalplerde olanı en iyi bilendir.

KASTEN TERK EDİLEN NAMAZIN KAZASI OLUR DİYENLERİN DELİLSİZ İDDİALARI VE ONLARIN REDDİ :

Kasten, ihmal edilerek kılınmayan namazların kazâ edileceğine dair şer’i bir delil bulunmama ktadır. Bir delil bulunmama sına rağmen, namazların kaza edileceğini, hatta kaza namazı borcu bitmeden, sünnet namazların kılınamayacağını söyleyen bid’atçılar vardır. Onların gayesi namazların kaza edilebile ceğini söyleyerek, namazın hafife alınmasına ve kazaya bırakılmasına, yani kılınmamasına sebep olmaktır. Namaz borcu olan sünnet namaz kılamaz sözleri ise ayrı bir dalâlettir, çünkü Rasululla h (sallallah u aleyhi ve selem) sünnet namazların , kulun namazlard an eksiğini tamamlaya cağını şöyle bildirmek tedir. ”Kulun ilk hesaba çekileceği şey namazdır. Namazı tamam olursa kurtulup mes’ud olur. Değilse pişman olur, sıkıntıya düşer. Eğer farz namazı eksik ise Allah-u Teala : (Kendisi daha iyi bildiği halde) Bakın kulumun nafile namazları var mı, buyurur . Bunun üzerine noksan olan farz namazları nafileler le tamamlanır. Diğer amellerin deki eksiklikl er de bu şekilde tamamlanır. Rasululla h’ın (sallallah u aleyhi ve sellem) Hendek savaşında ikindiyi akşamın vaktinde kılmasını, yine Hendek savaşında öğleyi ve ikindiyi akşamın vaktinde kılmasını, namazın kaza edileceğine delil sayanların bu işi bir çok yönden reddedilir.

Birincisi : İkindinin, vakti çıkana kadar kılınmama sebebi ihmal değil savaşın şiddetidir. (Hendek savaşı günü) Rasululla h (sallallah u aleyhi ve sellem) buyurdu ki: “Güneş gecedeki yerine dönünceye kadar bizi orta (ikindi) namazını kılmaktan alıkoydular. Allah onların kabirleri ni ateş doldursun . Yahut evlerini yahut karınlarını.”

İkincisi : Korku (savaşta tedbir) namazı ile ilgili ayet henüz nazil olmamıştı. O günden sonra nazil olan ayetle peygamber ve sahabeler i amel ettiği gibi sonra gelen ümmet de amel etmelidir .

Üçüncüsü : Bu olay savaş sebebiyle kılınamayan namazın kaza edileceğine de delil olmaz, çünkü Allah (c.c.) ümmetin başına ilk defa gelen bu sıkıntıyı giderecek olan ve savaşta kazaya bırakmadan nasıl namaz kılacaklarını açıkladığı ayetlerin i vahyetmiştir. Daha sonraki savaşlarında Rasululla h (sallallah u aleyhi ve sellem) hiçbir namazını savaş sebebiyle vaktin dışına bırakmamıştır. Ayetlerde tarif edildiği üzere kılmıştır.

Dördüncüsü : Unutmak veya uyumak dışında bir sebeple kılınmayan bir namazın kazası olmadığına dair, Rasululla h (sallallah u aleyhi ve sellem) buyurduki : “Her kim sabah namazını kılarsa o Allah’ın zimmetind edir. Allah zimmetini n terk olunmasından dolayı sizden hiçbir şey talep etmez. Muhakkak olan şu ki Allah her kimi sorumlu tutarsa ona mutlaka yetişir, sonra da onu cehennem ateşine yüzü üzere yatırır.” Yine Rasululla h (sallallah u aleyhi ve sellem)” uykuda iken namazı kaçırmada bir taksirat (günah olan kusur) yoktur. Taksirat diğer bir namaz vakti girene kadar namazını kılmayan kimse üzerine vardır,” buyurmakt adır. Namazı terk etmenin bir keffâreti olsaydı, bu şeriatın sahibi onu da, elbette haber verirdi.

Beşincisi : İbadetlerde asıl olan taabbudîliktir. Yani bir ibadet Allah’ın istediği ve Rasulünün öğrettiği şekilde yapılır. İnsanların kendi varsayımlarıyla icad ettikleri, kasten terkedile n namazın kazası merduttur, kabul olunmaz.

KEFFÂRETİ OLMAYAN GÜNAHLARDAN TÖVBE EDİLİR VE AFFI UMULUR :

Bir zamanlar üzerine farz olan namazları kılmayan kimseler bu günahlarından dolayı, samimi olarak ve Rasululla h’ın (sallallah u aleyhi ve sellem) “Kim bir günahına tövbe ederse, o günahı işlememiş gibidir.”sözüne güvenerek Allah’a tövbe etmeli, bundan sonraki farz namazlarını aksatmada n kılmalıdır. Sünnet namazlarını da hem sevabına kavuşmak, hem de kılmadığı namazlara keffaret olsun diye kılmalıdır. İslamı kabul edip iman etmek nasıl ki kendinden önceki günahları silerse nasûh olan tevbe de kendinden önceki günahları yok eder. Bu hususlard a radyo ve TV.lerde şarlatanlık yapanlara da aldırmamalı, dinini Allah’ın Kitabından, Peygamber inin sahih sünnetinden öğrenmelidir. Dünya, ahirete nisbetle bir yolcunun, bir ağaç gölgesinde eyleşmesi gibidir. Bu kısa dünya hayatı için yaptığımız talebeliği, çıraklığı ahiretimi z için de yapmalıyız. Ebedi rahatımızı ise, bidatçılara ve dinimizi, TV.lere meze yapanlara emanet etmemeliy iz.

Allah’ın selamı rahmeti bereketi üzerinize olsun.

"Sen yücesin (Rabbim), bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."

VE SELAMÜN ALEL MÜRSELİN VEL HAMDÜ LİLLAHİ RABBİL ALEMİN

Kaynak,
Müslim (684/315-316) Müslim (684/314-315-316) Buhari (597 ter.648) Ebu Avane (1/385) Ebu Davud (442) Nesai (614) Tirmizi (178) Darimi (1/280) İbn-i Mace (696) İbn-i Huzeyme (991) İbn-i Hibban (1556) Beyhaki (2/218) Begavi (394) Ahmed (3/100) Albani (6571 S.Cami) Geçici bir süre şuuru yerinde olmayan (komada vs.) yahut deliren kimse iyileştiğinde kılamadığı namazları kaza etmez. Çünkü mükellefiyet akıl sahibi olmayı gerektiri r. Kafir iken islamı kabul eden bir kimse de akıl baliğ olduğu yaştan itibaren hiçbir ameli kaza etmez, mükellefiyet onun için iman etmesiyle başlamıştır. Buhari (ter. (648) Ebu Dâvud (1273) Nesai (463-464-465-466) Müslim (627/202-203) Bakara Suresi (Ayet 239) Nisa Suresi (Ayet 101-103) Darimi ( salat 186 ter. 1532) Müsned (3/25,49,67,68) İbn-i Huzeyme (2/88-89) Er-Risale (ter. 512 ) Bakara Suresi (Ayet 239) Nisa Suresi (Ayet 101-103) Buhari (4131 ter. 3862) Müslim (841/309) Ebu Davud (1239) Nesai (1535-1552) Tirmizi (566) Darimi (1/357) Malik (1/183) İbn-i Huzeyme (1360) Beyhaki (3/253) Müslim (656/262-261) Müslim (681/311) Ebu Davud (437) Nesai (615) Tirmizi (177) İbn-i Mace (698) İbn-i Huzeyme ((989) İbn-i Hibban (1460) Abdürrezzak (2240) Darekutni (1/386) Beyhaki (1/376) Ahmed (5/298) Bakara Suresi (Ayet 32) Tirmizi (salat 132/179) Nesai (mevakit 55, 1/297-298)
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...
HayaLPeresT - avatarı
HayaLPeresT
VIP VIP Üye
27 Aralık 2012       Mesaj #4
HayaLPeresT - avatarı
VIP VIP Üye
KAZA NAMAZLARI

KAZÂ NAMAZLARI
Namaz, beden ile yapılan bir ibâdet olduğundan, başkası yerine kılınamaz. Herkesin kendisinin kılması lâzımdır. Namazları vaktinde kılmaya “Edâ” denir. Herhangi bir zamanda tekrar kılmaya “İâde” denir. Meselâ mekruh olarak kılınan namazın vakti çıkmadan, buna imkân olmazsa, her zaman iâdesi vâcibdir. Farz ve vâcib olan namazı, vakti geçtikten sonra kılmağa “Kazâ” etmek denir.
Bir günlük beş vakit farzı ve vitr namazını kılarken ve kazâ ederken, tertip sâhibi olmak farzdır. Ya’nî, namaz kılarken, sıralarını gözetmek lâzımdır. Beşten fazla kazâsı olmayana “Tertip sâhibi” denir. Cuma farzını, o günün öğle namazı sırasında kılmak lâzımdır. Sabah namazına uyanamayan, hutbe okunurken bile hatırlarsa, hemen bunu kazâ etmelidir. Bir namazı kılmadıkça ondan sonraki beş namazı kılmak câiz olmaz. Hadîs-i şerîfte, (Bir namazı uykuda geçiren veyâ unutan kimse, sonraki namazı cemâat ile kılarken hatırlarsa, imâmla namazı bitirip, sonra önceki namazını kazâ etsin! Bundan sonra, imâmla kıldığını tekrar kılsın!) buyuruldu.
Farzı, kazâ etmek farzdır. Vâcibi kazâ etmek vâcibtir. Sünneti kazâ etmek, emrolunmadı. Hanefî mezhebinin âlimleri sözbirliği ile bildiriyorlar ki; (Sünnet namazlarının yalnız vaktinde kılınmaları emrolundu. Vaktinde kılınmayan sünnet namazlar, insanın üzerinde borç kalmaz. Bunun için, vaktinden sonra kazâ edilmeleri emr olunmadı. Sabâhın sünneti, vâcibe yakın olduğundan, o gün öğleden önce farzı ile kazâ edilir. Sabah sünneti öğleden sonra, başka sünnetler ise, hiçbir zaman kazâ edilmez. Kazâ olursa, sünnet sevâbı hâsıl olmaz. Nâfile kılınmış olur.
Farz namazları bilerek ve özürsüz olarak terketmek büyük günâhtır. Vaktinde kılınmayan böyle namazları kazâ etmek lâzımdır. Farz ve vâcib olan bir namazı bile bile kazâya bırakabilmek için, iki özür vardır: Biri, düşman karşısında olmaktır. İkincisi, seferde olan, ya’nî, üç günlük yol gitmeye niyeti olmasa bile, yolda bulunan kimsenin hırsızdan, yırtıcı hayvandan, selden, fırtınadan korkmasıdır. Bunlar oturarak ve herhangi bir tarafa dönerek veyâ hayvan üzerinde îmâ ile de kılamadığı zaman, kazâya bırakabilir. Bu iki sebeple farzları kazâya bırakmak, uyku ve unutmak sebebi ile kaçırmak günâh olmaz. Boğulmak üzere olanı ve benzerlerini kurtarmak için namazı vaktinden sonra kılmak da sahihtir. Doktorun, ebenin bu özürlerden biri sebebiyle, namazlarını kazaya bırakmalarına, dînimiz izin vermiştir. Fakat, özür bitince, hemen kazâ kılması farz olur. Ancak, harâm olan üç vakitten başka, boş vakitlerinde kılmak şartı ile çoluk çocuğunun rızkını kazanmak, zaruri ihtiyaçlarını temin etmek için çalışacak kadar kazâ kılmayı geciktirebilir.
Nitekim sevgili Peygamberimiz, Hendek muhârebesinin şiddetinden kılamadıkları dört namazı hemen o gece, Eshâb-ı kirâm “radıyallahü anhüm” yaralı ve çok yorgun oldukları halde, cemâat ile kıldı. Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki; (İki farz namazı bir araya getirmek büyük günâhlardandır). Ya’nî, bir namazı vaktinde kılmayıp, vaktinden sonra kılmak en büyük günâhtır. Bir hadîs-i şerîfte buyuruldu ki, (Bir namazı vakti çıktıktan sonra kılan kimseyi, Allahü teâlâ seksen hukbe Cehennemde bırakacaktır.) Bu hukbe, seksen âhıret yıldır. Âhıretin bir günü, dünyânın bin yılı kadardır. Bir vakit namazı, vaktinden sonra kılmanın cezâsı bu olursa, hiç kılmayanın cezâsını düşünmelidir.
Namaz dînin direğidir. Namazı terkeden, dînini yıkmış olur. Kıyâmet günü, îmândan sonra ilk sûal namazdan olacaktır. Allahü teâlâ buyuracak ki, (Ey kulum! Namaz hesâbının altından kalkarsan kurtuluş senindir. Öteki hesapları kolaylaştırırım). Ankebût sûresi, kırkbeşinci âyetinde, meâlen (Kusursuz kılınan bir namaz, insanı pis, çirkin işleri işlemekten korur) buyurulmaktadır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki, (İnsanın Rabbine en yakın olduğu zaman namaz kıldığı zamandır).
Bir müslümanın herhangi bir namazı vaktinde kılmaması iki türlü olur:
1- Özür ile kılmamasıdır.
2- Namazı vazife bildiği, önem verdiği halde tenbellikle terk etmesidir.
Farz namazı özrü olmadan, vakti geçtikten sonra kılmak, ya’nî kazaya bırakmak harâmdır. Namazı, özürsüz olarak vaktinden sonra kılmak, büyük günâhtır. Bu günâh, kazâ edince afv olmuyor. Kazâ edince, yalnız namazı kılmamak günâhı afv olur. Bir kimse namazları kazâ etmedikçe, yalnız tevbe ile afv olmaz. Kazâ ettikten sonra tevbe ederse, afv olması ümit edilir. Tevbe ederken kılmadığı namazları kazâ etmesi lâzımdır. Kazâ etmeye gücü varken, kazâ etmezse, ayrıca büyük bir günâh işlemiş olur. Bu büyük günâh, her namaz kılacak kadar boş zaman geçince, bir misli artmaktadır. Çünkü namazı, boş zamanlarda hemen kazâ etmek de farzdır.

Sünnetler Yerine Kaza Kılınır mı
Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri (Fütûh-ul gayb) kitâbında diyor ki: Mü’minin en önce farzları yapması lâzımdır. Farzlar bittikten sonra, sünnetleri yapar. Ondan sonra nâfilelerle meşgul olur. Farz borcu varken, sünnet ile meşgul olmak ahmaklıktır. Farz borcu olanın sünnetleri kabûl olmaz. Alî ibni Ebî Tâlib “radıyallahü anh” bildiriyor. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (Farz kılmayıp, kazası olan kimse, kazasını kılmadan nâfile kılarsa, boş yere zahmet çekmiş olur. Bu kimse, kazâsını ödemedikçe, Allahü teâlâ, onun nâfile namazlarını kabûl etmez). Abdülkâdir-i Geylânînin yazdığı bu hadîs-i şerîfi şerheden Hanefî mezhebi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevî hazretleri buyuruyor ki: (Bu haber, farz borcu olanların sünnetlerinin ve nâfilelerinin kabul olmıyacağını göstermektedir. Sünnetlerin, farzları tamamlayacağını biliyoruz. Bunun mânâsı farzlar yapılırken, bunların kemâllerine sebeb olan birşey kaçırılırsa, sünnetler, kılınan farzın kemâl bulmasına sebeb olur. Farz borcu olanın kabûl edilmeyen sünnetleri bir işe yaramaz).
Kudüs kâdısı Muhammed Sâdık Efendi, fâite namazların kazâ edilmesini anlatırken, şöyle bildirmektedir: Büyük âlim İbni Nüceym hazretlerine soruldu ki, (Bir kimsenin kazâya kalmış namazları olsa, sabah, öğle, ikindi, akşam ve yatsının sünnetlerini bu namazların kazâlarına niyet ederek kılsa, bu kimse sünnetleri terk etmiş olur mu?). Cevâbında: (Sünnetleri terk etmiş olmaz. Çünkü beş vakit namazın sünnetlerini kılmaktan maksat, o vakit içinde, farzdan başka bir namaz daha kılmak demektir. Şeytan hiç namaz kıldırmamak ister. Farzdan başka bir namaz daha kılarak, şeytana inat edilmiş, rezil edilmiş olur. Sünnet yerine kaza kılmakta, sünnet de yerine getirilmiş olur. Kaza borcu olanların, her namaz vakti, o vaktin farzından başka namaz kılarak, sünneti yerine getirmek için, kaza kılması lâzımdır. Çünkü çok kimse, kazâ kılmayıp, sünnetleri kılıyor. Bunlar Cehenneme gidecektir. Halbuki, sünnetlerin yerine kaza kılan, Cehennemden kurtulur) buyurdu.

Kazâ Namazları Nasıl Kılınır
Kazâ namazlarını bir an önce kılarak, ayrıca tevbe de ederek, büyük cezâdan kurtulmalıdır. Bunun için, sünnetleri de kazâ niyetiyle kılmak lâzımdır. Tenbellikle namaz kılmayanlar, senelerce kazâ borcu olanlar, namaza başladıkları zaman, sünneti kılarken, o vaktin ilk kazâya kalmış namazını kazâ etmeği niyet ederek kılmalıdır. Bunların, sünnetleri kazâ namazı için niyet ederek kılması, dört mezhebde de lâzımdır. Hanefî mezhebinde namazı özürsüz kazâya bırakmak ekber-i kebâirdir. Bu çok büyük günâh, her namaz kılacak kadar boş zaman geçince bir misli artmaktadır. Çünki, namazı, boş zamanlarda hemen kazâ etmek de farzdır. Hesâba, sayıya sığmayan bu müthiş günâhdan ve azâbdan kurtulmak için, öğle namazının ilk dört rekât sünnetini kılarken, ilk kazâya kalmış öğlenin farzını niyet ederek kazâ kılmalıdır. Öğlenin son sünnetini kılarken, ilk kazâya kalmış sabahın farzını niyet ederek, kazâ kılmalıdır. İkindinin sünnetini kılarken, ikindi farzını niyet ederek kazâ kılmalıdır. Akşamın sünnetini kılarken, üç rekât akşam farzını niyet ederek kazâ kılmalıdır. Yatsının ilk sünnetini kılarken, yatsı farzını ve son sünnetini kılarken de, ilk kazâya kalmış vitri niyet ederek üç rekât olarak kazâ kılmalıdır. Böylece her gün, bir günlük kazâ ödenir. Terâvih namazlarını kılarken de, kazâ niyet ederek, kazâ kılmalıdır. Kaç senelik kazâ namazı varsa, buna, o kadar sene devam etmelidir. Kazâlar bitince, yine sünnetleri, kılmağa başlamalıdır. Vakti varsa, ayrıca her fırsatta kazâ kılıp, bir an önce kazâ borçlarını bitirmelidir. Kılınmıyan kazâların, günâhı, her gün geçtikçe bir misli artmaktadır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen _Yağmur_; 2 Ocak 2013 08:54 Sebep: içerik düzeltildi
Levent123123 - avatarı
Levent123123
Ziyaretçi
28 Haziran 2015       Mesaj #5
Levent123123 - avatarı
Ziyaretçi
10 yılkaza borcum var sünnetler yerine kaza yı mı kılmak lazım ? Yoksa hem sünnet hem kaza yı mı kılmak lazım ? Herkes farklı biley söylüyor kafam sllak bullak oldu .

Benzer Konular

18 Ocak 2012 / Misafir üyecan Soru-Cevap
14 Eylül 2013 / asla_asla_deme Müslümanlık/İslamiyet
22 Eylül 2008 / BARIŞ X-Sözlük
12 Nisan 2010 / Misafir Soru-Cevap
12 Şubat 2012 / GüNeSss Taslak Konular