Arama

Çocuğun gelişiminde çevrenin olumsuz etkileri ve ailenin önemi nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 14 Ekim 2017 Gösterim: 31.649 Cevap: 6
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Ocak 2013       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çocuğun gelişiminde çevrenin olumsuz etkileri ve ailenin önemi nedir?
EN İYİ CEVABI SaKLI verdi
Aileyi çevre, çocukları ise aile etkiler. Doğrudan aile çocukların gelişiminde etkilidir çünkü teknoloji geliştiğinden çevrenin buna hemen ayak uydurması sorun olabilirken ailenin bu konu üzerindeki farkındalık durumu çocuğa daha iyi yol gösterebilir. Çevre daha kapsamlı olduğu için çocuğu etkilemesi dolaylıdır, bu yüzden önce aile etkilidir sonra aileninde etkilendiği çevre.

Sponsorlu Bağlantılar
Birey çocukluk döneminden itibaren çevresinde yaşayan insanların davranış ve tutumlarını taklit eder. Bu taklit önce anne ve baba imajı ile başlar. Kişilik doğrudan doğruya anne-babanın çocuğu ile karşılıklı kurduğu ilişkiden doğmaktadır. Kişilik zamanla olgunlaşır, çocuğun fiziki yapısı, zihinsel ve duygusal bakımdan gelişir

Önceleri duygu ve heyecanlarını denetleyemeyen çocuk büyüdükçe duygu ve heyecanlarını nasıl denetleneceğini öğrenir. Ailenin sosyal- ekonomik düzeyi, kültürel durumu, arkadaş ve okul çevresi çocuğun kişiliğinin oluşumunda önemli rol oynar. Kişiliğin kazanılmasında sosyal ve çevresel faktörlerin rolü büyüktür. Çocuk büyüdükçe, ergenlik çağına gelince çevre ile olan sosyal, kültürel ilişkisi de gelişir. Bu dönemde genç, bütün enerjisini örnek, model objelere yöneltirse, kişiliği olumlu yönde etkilenir ve gelişir. Güçlü kişiliği ile değerli, ilkeli, bilge, lider örnek üstür bir insan modelini benimser ve özdeşleşerek bir bağ kurabilirse gençlerin kendilerine olan güveni de artar, kişilikleri de gelişir. Eğitim sürecinde çocuğun kişilik gelişimi için, okul, öğretmen ve aile işbirliği etkin ve verimli kılınmalıdır. Aile eğitim sürecine katılımı sağlanmalıdır. Aileye çocuğun not durumunu gösteren toplantıların dışında eğitim, danışmanlık ve rehberlik hizmetleri sunulmalıdır. Aile ile aile ruh sağlığı, iletişim, çocuğun psikolojik gelişim evreleri konuları ile bireylerin aile ve grup terapileri yöntemleriyle çalışmalar yapılmalıdır.

Bir çocuğa ana babası nasıl davranırsa, çocuk da diğer kişilere karşı öyle davranır. Önce karakterin, daha sonra kişiliğin oluşmasında ve gelişiminde çocuk, ana baba etkileşimi sürecinde sevgi ve disiplin temel rol oynar. Çocuğun karakteri, çoğu kez kendisini ana babasının verdiği davranış özelliklerini yansıtır. Karakteri oluşturan en önemli yol bireylere ahlaki davranışını nedenlerini açıklamak, bireylerin kararları kendi kendine almaları ve onları akıllıca nasıl eleştirebileceklerini öğretmektedir.
İçinde yaşadığımız toplumdan sağlıklı ve mutlu iç dünyasında barışık ve topluma faydalı bireylere olan ihtiyacımız her geçen gün artmaktadır.

çevre derken:çocuk çevresindeki insanları taklit eder buda en başta anne ve baba'dır.
Son düzenleyen Safi; 14 Ekim 2017 00:02
SaKLI - avatarı
SaKLI
VIP VIP Üye
21 Ocak 2013       Mesaj #2
SaKLI - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Aileyi çevre, çocukları ise aile etkiler. Doğrudan aile çocukların gelişiminde etkilidir çünkü teknoloji geliştiğinden çevrenin buna hemen ayak uydurması sorun olabilirken ailenin bu konu üzerindeki farkındalık durumu çocuğa daha iyi yol gösterebilir. Çevre daha kapsamlı olduğu için çocuğu etkilemesi dolaylıdır, bu yüzden önce aile etkilidir sonra aileninde etkilendiği çevre.

Sponsorlu Bağlantılar
Birey çocukluk döneminden itibaren çevresinde yaşayan insanların davranış ve tutumlarını taklit eder. Bu taklit önce anne ve baba imajı ile başlar. Kişilik doğrudan doğruya anne-babanın çocuğu ile karşılıklı kurduğu ilişkiden doğmaktadır. Kişilik zamanla olgunlaşır, çocuğun fiziki yapısı, zihinsel ve duygusal bakımdan gelişir

Önceleri duygu ve heyecanlarını denetleyemeyen çocuk büyüdükçe duygu ve heyecanlarını nasıl denetleneceğini öğrenir. Ailenin sosyal- ekonomik düzeyi, kültürel durumu, arkadaş ve okul çevresi çocuğun kişiliğinin oluşumunda önemli rol oynar. Kişiliğin kazanılmasında sosyal ve çevresel faktörlerin rolü büyüktür. Çocuk büyüdükçe, ergenlik çağına gelince çevre ile olan sosyal, kültürel ilişkisi de gelişir. Bu dönemde genç, bütün enerjisini örnek, model objelere yöneltirse, kişiliği olumlu yönde etkilenir ve gelişir. Güçlü kişiliği ile değerli, ilkeli, bilge, lider örnek üstür bir insan modelini benimser ve özdeşleşerek bir bağ kurabilirse gençlerin kendilerine olan güveni de artar, kişilikleri de gelişir. Eğitim sürecinde çocuğun kişilik gelişimi için, okul, öğretmen ve aile işbirliği etkin ve verimli kılınmalıdır. Aile eğitim sürecine katılımı sağlanmalıdır. Aileye çocuğun not durumunu gösteren toplantıların dışında eğitim, danışmanlık ve rehberlik hizmetleri sunulmalıdır. Aile ile aile ruh sağlığı, iletişim, çocuğun psikolojik gelişim evreleri konuları ile bireylerin aile ve grup terapileri yöntemleriyle çalışmalar yapılmalıdır.

Bir çocuğa ana babası nasıl davranırsa, çocuk da diğer kişilere karşı öyle davranır. Önce karakterin, daha sonra kişiliğin oluşmasında ve gelişiminde çocuk, ana baba etkileşimi sürecinde sevgi ve disiplin temel rol oynar. Çocuğun karakteri, çoğu kez kendisini ana babasının verdiği davranış özelliklerini yansıtır. Karakteri oluşturan en önemli yol bireylere ahlaki davranışını nedenlerini açıklamak, bireylerin kararları kendi kendine almaları ve onları akıllıca nasıl eleştirebileceklerini öğretmektedir.
İçinde yaşadığımız toplumdan sağlıklı ve mutlu iç dünyasında barışık ve topluma faydalı bireylere olan ihtiyacımız her geçen gün artmaktadır.

çevre derken:çocuk çevresindeki insanları taklit eder buda en başta anne ve baba'dır.
Son düzenleyen Safi; 14 Ekim 2017 00:03
..
IrResistibLe - avatarı
IrResistibLe
Ziyaretçi
21 Ocak 2013       Mesaj #3
IrResistibLe - avatarı
Ziyaretçi
Çocuğun Gelişişiminde Aile
Aile , bireyin ve toplumun fonksiyonlarında en temel öğedir. Aile ,bireyin yaşamında çok önemli bir yer tutan beslenme , bakım , sevgi ihtiyacı , duygusal gelişim , psikolojik gelişim , eğitim ,kültürel değerleri kazanma , sağlıklı zeka gelişimini sürdürme gibi temel ihtiyaçlarını karşıladığı birincil yer ve çevredir.

Aile birliğinde , aileyi oluşturan bireyler birbirinden etkilenir . Bu durumu aynı vücutta bulunan organlara benzetebiliriz. Her yönden etkileşim içerisinde , bir bütün olarak, aileyi yaşayan bir organizma saymak yanlış olmaz. Organların birindeki arıza , diğer organların ritmini , işleyişini ve fonksiyonelliğini etkiler.

Ailenin kendi içerisinde etkileşen bir sistem oluşu , bu yapı içerisinde , bu yapıyı oluşturan üyelerin bazı kurallara uyması zorunluluğunu getirir. Bu yapı içerisindeki her birey kurallara uymak , karşılıklı olarak rolleri üstlenmek ve mevcut yetkileri paylaşmak durumundadır.

Aileyi bir organizma olarak ele almıştık. Bu organizmada bir denge hali söz konusudur. Aile bireylerinin etkileşim ve iletişimindeki problemler, rollerdeki karmaşa , yetkilerin yersiz ve yanlış kullanılması ,bu yapı içerisindeki kuralları çiğnemek , yerleşmiş olan mevcut dengeyi bozar.

Kuralların çok aşırı katı ve çok aşırı esnek olmaması aileyi daha güçlü hale getirir. Kuralları çiğneyen bireye karşı ,diğer aile bireyleri ortak cephe alırlar. Kuralları çiğneyen aile bireyine , genelde diğer aile üyelerinin gösterdiği tepki , yanlışı yapan kişiyi yaptığı yanlıştan vazgeçirmeye çalışmak , görmezlikten gelmek , konuşmamak , pasif direniş göstermek , azarlamak , cezalandırmaya çalışmak , alay etmek gibi değişik reaksiyonlar şeklinde olabilir.

Aile fonksiyonlarını ele alırken , evde yaşayan diğer üyeler , akraba ve arkadaş çevresi de bazı sorunların ortaya çıkmasına zemin hazırlayabilir . Aynı zamanda bu etkileşim sürecinde adı geçen bireyler, mevcut sorunların daha da ağır hale gelmesine, hatta bazen çozümsüz hale yaklaşmasına sebep olabilir. Bu durum geleneksel Türk aile yapısında sık bir şekilde görülebilir. Bu durumun telafisi veya hiç olmaması için ailenin tam fonksiyonel halde olması , kurallara uyulması , rollerde karmaşanın olmaması , iletişim ve etkileşimin yeterli olması gereklidir.

Aile üyeleri içinde yetki paylaşımı vardır. Yetkiyi şu şekilde tanımlayabiliriz : Aile içindeki bir bireyin , diğer bir bireyin davranışını değiştirme gücüne sahip olmasıdır . Genelde aile içindeki ihtiyaçları ( ailenin maddi ihtiyaçları , sağlık gereksinimleri , sosyal faaliyetler , sevgi gereksinimi , vb) karşılayan üyenin yetki gücü daha fazladır. Bu yetki gücü durumu , kültürel ve toplumsal değerlerinde etkisi altındadır.

Aile fonksiyonelliğinde , sağlıklı aile için bir diğer önemli husus , aileyi oluşturan bireylerin aile adına verilen kararlara katılmasıdır. Bu durumda herkesin makul derecede , ihtiyaç ve isteklerine saygı gösterilmesi çok büyük önem taşır.Bu durum karşılıklı güven ortamının devamını sağlar.

Bir diğer önemli hususda şudur , aile içindeki bireylerin duygu ve düşüncelerini rahat bir şekilde ifade etmeleri ile ailenin sağlıklı fonksiyonları arasında çok büyük bir bağ olmasıdır. Sınırları kapalı , aileyi oluşturan bireylerin , duygu ve düşüncelerini rahat ifade etmemeleri ile herkesin kendi dünyasında yaşadığı bir aile yapısında ise bireylerde değişik sıkıntılar zamanla oluşmaya başlar . Bu sıkıntılar arasında , depresyon , endişe ve huzursuzluklar , düşmanlık duyguları , suçluluk hisleri gibi duygulara çok sık rastlanır . Sınırları açık ve herkesin rahatça kendini ifade edebildiği ailelerde ise bunun tam tersi olarak , iyi niyet , karşılıklı anlayış ve işbirliği , ortak düşünceler, birbiri için fedakarlık , birbirine karşı samimiyet ve sevgi , geleceğe güven ile bakma gibi durumlara rastlanır.

Ailede iletişim ve bununla beraber etkileşim en önemli konudur. İletişimin olmadığı herhangi biz zaman yoktur. İki insan yan yana olduğunda , hiç konuşmamanın bile, bir anlamı vardır. Yanlış iletişim ve etkileşim durumu veya yetersiz iletişim durumu ailelerdeki sorunlara yol açan nedenlerin başında gelir. Aile bireyleri birbirleri ile sözlü yada jest ve mimikler ile anlaşırlar veya bu durumdaki aksama aileyi çok olumsuz etkiler.

Ailedeki normal iletişim ve etkileşimi engelleyen faktörler:
  • -Aileyi ve bireyleri ilgilendiren konular üzerinde , yüzeysel konuşma etkileşime uğradığı yerdir. Bu ilişkiler , bireyin kendine güvenmesini , kendine ve diğer bireylere sevgi duymasını , kimlik kazanmasını , kişilik gelişimini , sosyal beceriler geliştirmesini ve topluma adaptasyon sürecini olanaklı hale getirir.
  • -Aşırı soru sorma, yersiz şüphe ve tereddütler
  • -Yapay ilgi gösterme
  • -Konuşma ve izah etme olmadan , karşı tarafın hareketlerini , düşüncelerini yorumlamaya ve tahmin etmeye çalışma
  • -Geçmişteki üzücü ve tatsız olayların sık sık gündeme getirilmesi
  • -Sorulan soruları cevapsız bırakma
  • -Bireylere söz ile baskı kurmaya çalışma
  • -Abartılı bir şekilde onaylama veya reddetme
  • -Sık sık öneride bulunma veya kişisel düşünceleri kabule zorlama
  • -Suçlama , eleştirme , olumsuz değerlendirmeler yapma
  • -Emir verme , tehdit etme
  • -Samimiyetten uzak kalma , yalan söyleme
  • -Alay etme , küçük düşürmeye çalışma , fikirlere değer vermeme
  • -Olayların olumsuz yönlerini çıkarmaya çalışma
  • -Küçük hataları çok abartma
  • -Fedakarlığı devamlı karşı taraftan bekleme
  • -Ortak faaliyetlere gereken önemi vermeme
  • -Karşıdakini ifade etme imkanı tanımama
Bu şekilde iletişim ve etkileşim içinde bulunan aile yapısında bireyler arası iletişimde , karşıdaki kişiyi rahatsız etme , yüz kızartma , sert şekilde bakma , yüz buruşturma ,konuşmama , yalan söyleme gibi durumların gözükmesi olağandır.

Unutulmamalı ki yaşayan her fert ; kendine özgü anlayışı , kişiliği , değer yapısı , entellektüel düzeyi , duygu ve düşünceleri , kimlik yapısı, yetişme tarzı , sosyokültürel statüsü ile yaşayan , hisseden , etkilenen biyopsikososyal bir bütündür . Bu durumda konuşulan her sözün , verilen her mesajın , her jest ve mimiğin iyi veya kötü manada karşıdaki kişide bir etki yaptığı kesindir.

Aile üyeleri birbirinden aldıkları mesajlar ile kendilerini değerli veya değersiz , kendilerini güvende veya güvensiz hisseder. Bu durum onların psikososyal ve sosyokültürel konumlarını , işlevselliklerini ve ruhsal durumlarını etkiler. Sonuç olarak sağlıklı birey , sağlıklı ve bütünlüğü ile fonksiyonel aileyi oluşturacak , sağlıklı aile sağlıklı toplumu oluşturacaktır.

Çocuğun Gelişiminde Çevre
Eğitim ailede başlar. Çocuğun ana rahmine düştüğü ilk andan itibaren anne eğitim verir çocuğa. Bu eğitimde, tabi ki annenin bilgi ve eğitimine dayalıdır. Bilinçli bir anne çocuğuna daha dünyaya gelmeden eğitim vermeye başlar. Çocuk doğar ve eğitim devam eder. Eğitim, çocuğun kişisel ve ruhsal gelişiminin temel kaynaklarından biridir.
Eğitimde ailenin payı elbette ki yok sayılamaz. Ama şunu da belirtmek gerekir ki; Yaşam zorlu bir sınavdır. Ve bu sınava gerekli hazırlıkları aile tümüyle çocuğa veremez. Başlangıcını yapar ama devamını ve sonunu çevre getirir.

Çevre bireyin gelişiminde en önemli unsurlardan biridir. Ailede başlayan eğitim, okul hayatının başlaması ile birlikte çevreden alınan eğitime dönüşür. İnsanlar, hayat şartları, yaşam mücadeleleri, hayatın zorlukları, kısacası yaşamak için gerekli olan; Başka bir tabirle yaşam sınavını geçmek için gerekli olan jokerlerdir. Bu jokerleri birey ne aileden alabilir, ne de okuldan. Bunları yaşayarak kendi öğrenir. Kendi yanlış ve doğrularını kendi belirler. Bu onun için yaşam sınavında bir anahtardır.

Okul hayatının bitişi ve iş hayatının başlangıcı ile birey aileden tamamen kopar. Bu zamana gelene kadar kazandığı jokerler ona iyi bir hayat sağlayabilir. Ve unutmamak gerekir ki jokerler hiçbir zaman bitmez. Çevre her zaman yeni bir şeyler öğretir.
Son düzenleyen Safi; 14 Ekim 2017 00:04
Titanyumx - avatarı
Titanyumx
Ziyaretçi
21 Ocak 2013       Mesaj #4
Titanyumx - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklar çevresindeki insanları ister istemez örnek alırlar. Bu sebepten dolayı çocuğun yaşadığı çevre önemlidir. Aile olarak ta aile çocuğunu nasıl yetiştirir ve örnek olursa çocukta ona göre huy ve davranış kazanır.
!!!!!! - avatarı
!!!!!!
Ziyaretçi
5 Mart 2015       Mesaj #5
!!!!!! - avatarı
Ziyaretçi
Okul önemlidir.Çünkü,aileden namaz kıl,Kur'an oku gibi şeyler emir niyeliğinde söyleniyor ve gençlerde daha çok ergenlik çağındaki gençlerde bu fazlasıyla olumsuz karşılanıyor.İstenmiyor.Fakat okul ortamında öğretmenlerinin dediklerini öğüt vererek öğrettiklerini daha çok benimsiyor daha çok kabulleniyor.Hele arkadaş ortamı en önemlisi,arkadaşlarınızı namaz kıldığnda veya bunlarla ilgili bir şeyler söylediğinde bizimde içimizden yapma ihtiyacı ve isteği doğmuyor mu?
Eee tabiki de etrafımızda hep doğru insanlar olacak değil.Bizi yanlış yola götüren arkadaşlarımız olduğunda devreye öğretmenlerimiz giriyor,onlar ise bizi tekrardan doğru yola yönlendiriyor.
İnsanlar artık 6 yaşından itibaren eğitim hayatı yaşamaya başlıyorlar.Ve bir insan ömrünün yarısı eğitim ve öğretimle geçiyor.Size dini duygu ve düşünceyi okuldaki yaşananlardan başka nerde öğrenmeyi düşünüyorsunuz?
Mesela ailenizden bir birey ile ders çalışırj-ken bir düşünün onu size matemetik sorusunu çözerken gösterdiği yöntemimi yoksa ısrarla öğretmeninizin anlattığı yöntemimi kullanırsınız?
Son düzenleyen Safi; 14 Ekim 2017 00:04
fatihsezer16 - avatarı
fatihsezer16
Ziyaretçi
5 Nisan 2015       Mesaj #6
fatihsezer16 - avatarı
Ziyaretçi
Karşı Grubun Muhtemel İtirazları
Aile çocuğu çevreden uzak tutabilir, çevrenin etkisini azaltabilir derlerse aile bile çevrenin kendinden daha etkili olduğunu kabul ediyor ki bu etkiyi kısıtlamadan kendi etkisini gösteremeyeceğini biliyor. Nasıl “Aile etkisizdir.” diyebilirsiniz derlerse “Aile etkisizdir.” demiyoruz, “Çevre daha etkilidir.” diyoruz.
Eğitim olumlu davranışları kapsar siz olumsuz örneklerden bahsediyorsunuz derlerse her durumda çevre etkilidir, çevreyi olumlu hale getirirsek eğitimin hedeflediği olumlu hedeflere yönlendirmiş oluruz. Aileyi olumlu hale getirmek yetersiz kalır.
0-6 yaş arası çocuk tamamen ailenin güdümündedir derlerse kreş, anaokulu, oyun parklarından bahsedeceğiz, ayrıca eğitim yaşının 5’e indiğini vurgulayacağız. 15, 16, 17 yaşlar için çocuk değil genç derlerse kanuna göre 18 yaşının altı çocuktur. Türk Milli Eğitim Temel Kanunu hükümlerince birey15 yaşını bitirene kadar çocuktur ve bu dönem ilköğretim çağıdır.

Münazara Grubu Başkanının Konuşması
Hepimizin bildiği gibi insan, çevreyi oluşturan birey konumundadır. Sosyal çevrenin yapıtaşı olan bireyler sürekli birbirleri ile etkileşim içerisindedirler. Çocuğundan yetişkinine her insan, her gün mahallede, okulda, arkadaş ortamında, çarşıda, pazarda… diğer insanlarla yani çevreyle iletişim halindedir. Aile ise bu büyük ve insanın insan olarak şekillenmesini sağlayan yapının sadece küçük bir parçasıdır.
Şunu da göz ardı etmememiz gerekir: Çocuğun eğitiminde sınırlı bir paya sahip olan ailenin kendisi de çevrenin etkisindedir. Yeni bir mahalleye taşınan bir aile düşünelim. Aile mi mahalleye ayak uyduracak, mahalle mi aileye? Doğal olarak aile mahalleye ayak uyduracak.
Bugün dünyada hangi bilimadamı, hangi büyük sanatkar, hangi önemli siyasetçi ya da hangi büyük sporcu vardır ki bulunduğu konuma ailesinin verdiği eğitimle gelmiş olsun.

Büyük Önder Atatürk’ün babası, o küçükken ölmüştü; annesi ise onun mahalle mektebinde okumasını istiyordu. Mustafa Kemal, annesinden gizleyerek kendisini bir milletin “Ulu Önder” i yapacak olan Askeri Lise sınavlarına girdi. Onu bu yola iten çevresinde gördüğü askerlere duyduğu hayranlıktı. Teknolojinin en önemli isimlerinden biri olan Steve Jobs’un çocukken oturduğu sokakta önemli teknoloji şirketi sahiplerinin oturması bir tesadüf müdür?
Bu kısma iki üç tanınmış şahsiyetin çevreden etkilenerek bu konuma geldiğini ekleyelim ve soru cümlesi ile bitirelim.
• ………………………. nın ……………………………. olması neyle açıklanabilir?
• ……………………….. nın ………………………. olması çevrenin etkisi değil de nedir?
Arkadaşlar, gönül isterdi ki çocuğun eğitiminde aile daha etkili olsun. Ama gerçek öyle değil. Öyle olsaydı bugün sokağa çıktığımızda kimsenin ağzından küfür duymazdık. Öyle ya, hangi anne ya da hangi baba çocuğuna küfür öğretir?
Ama maalesef çocukların çoğunun ağzından küfür eksik olmuyor? Küfür etmeyen bir çocuk, ancak küfrü ayıp sayan bir çevrede yetişebilir. Ailenin “Küfür kötüdür.” demesi nafiledir. Ailesinde sigara içen hiç kimse olmadığı halde çocuk yaşta sigaraya başlayanlar da aynı şekildedir.
Çocuğun eğitiminde çevrenin daha etkili olduğunu aslında ailenin kendisi de kabul etmiş durumdadır. Yaşadığımız şehrin, Ankara’nın değişik semtlerindeki ev fiyatları bunun en açık göstergesidir. Merkeze yakın kimi semtlerde daha ucuza ev almak mümkünken durumu iyi olan aileler, merkezden daha uzak semtlerde, üstelik de birkaç misli fazla para ödeyerek ev alıyorlar. Bu parayı evin genişliğine ya da lükslüğüne değil semtin seçkin çevresine ödüyorlar. Amaçları sadece çocuklarının istedikleri gibi yetişeceği bir çevrede büyümesidir.

Arkdaşlar, bugün dünyanın müreffeh diye tabir ettiğimiz ülkelerinden biri İsviçre’dir. İsviçre’de devlet, çocukları iki yaşından itibaren okula yönlendiriyor. Hatta 2 yaşın bile geç olduğunu savunanlar var. Peki bundan amaç ne? Amaç çocuğu bir an önce sağlıklı bir çevrede eğitim sürecine katmak. Yani İsviçre devleti aileye diyor ki, “Yaşlanan nüfusumda her çocuk benim için çok önemlidir. Çocuğun geleceğini aile değil çevre şekillendirecektir. O çevreyi de sağlıklı bir biçimde ben sunacağım.”
Öyle ya bu çocuk aile istemese bile olumsuz bir çevrede yetişip vasıfsız da olabilir, hırsız da. Hatta terörist bile olma tehlikesi var. Hangi aile çocuğunun canlı bomba olmasını ister? Yeryüzünde böyle bir şeyi tasvip edecek tek bir aile gösteremezsiniz. O halde ülkemizin de kanayan yarası olan bu canlı bombaları hangi ortam bu işe yöneltiyor? Elbette ki çevre…
Çocuğun eğitiminde önemli göstergelerden biri de giyim kuşamıdır. (FOTOĞRAFI GÖSTEREREK) Şimdi şu fotoğrafa dikkat edelim. Zira fotoğraftaki durumun değişik şekillerine günlük hayatta sıkça rastlarız. Çocuk eğitim sürecinde aileden daha çok etkileniyorsa neden annesinin babasının giyindiği gibi giyinmiyor? Neden giyim kuşamda kendi tercihini yapmaya başladığı andan itibaren etrafında görüp özendiği kişiler gibi giyiniyor? Çünkü her alanda olduğu gibi giyimde de ailesinden çok çevresinin etkisinde.
Bütün bu örneklerde olduğu gibi, çocuk ailenin sosyal çevreye sunduğu fakat sosyal çevrenin şekillendirip kişiliğine imzasını attığı bir bireydir.

2. Grup Üyesinin Konuşması
Çocuğun eğitiminde çevrenin aileden daha etkili olduğu su götürmez bir gerçektir. Çocuk nerde ve kiminle vakit geçirirse ondan daha çok etkilenecektir. Bir çocuğun aile ile daha çok vakit geçirdiği dönem, tüm çocukluk döneminin sadece üçte birini kapsıyor.
0-5 yaş dönemi… Kaldı ki bu dönemde kreşe giden çocukların sayısı da azımsanamaz. Çocukluk döneminin üçte ikisi, sosyal çevreyle daha çok vakit geçirilen bir dönemdir. Herhangi bir çocuğun bir gününü ele alalım. Uyku süresini, ders çalışma süresini çıkarırsak aileyle geçirmek için ne kadar süre kalıyor? Sadece 4-5 saat… Bir de o 4-5 saatte çalışmak zorunda olan ebeveynleri düşünelim… çocuk ailesi ile minimum düzeyde vakit geçiriyor. Vaktinin büyük kısmını okulda, ailede, mahallede kısacası sosyal çevrede geçiriyor. Çocuğun daha çok zaman geçirdiği sosyal çevreden, daha çok etkilenmesi kadar doğal ne olabilir?

Diyelim ki tatil günü… çocuğun okula dershaneye gitmesi gerekmiyor. Fakat bu sefer de televizyon, cep telefonu, internet gibi iletişim araçları devreye giriyor. Çocuğun sadece bunlarla geçirdiği süre bile aile ile geçirdiği süreden daha fazladır. Televizyon, cep telefonu, internet…
Bütün bunlar da çocuğu sanal ya da gerçek bir sosyal çevreye bağlayan küçük birer penceredir. Sonuçta çocuk bunlardan etkilenerek hayatına şekil verir. İyi ya da kötü davranışlar kazanır. Atasözlerimiz birer tecrübe abidesidir. Atasözlerinde de çocuğun eğitiminde çevrenin etkisini ayan beyan görürüz. – Bana arkadaşını söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.
• Körle yatan şaşı kalkar.
• Kıratın yanında yatan ya huyundan ya tüyünden…
Bir de çocuk eğitiminde uzman kişilerin söylediklerine bakalım. “Asosyal” diye bir terim var arkadaşlar. Çocuk gelişimi uzmanları, psikologlar; asosyal liğin bir kişilik bozukluğu olduğu konusunda hemfikirdirler. Bu şu anlama geliyor. Bir çocuğun gerçek anlamda eğitilmesi, kişiliğinin oturması sosyal çevre sayesinde mümkün oluyor. Aileye fazla bağımlı kalmak, çocuğu psikolojik açıdan hasta ediyor.

Eğitimde amaç, çevresiyle iyi iletişim kuran, kendi ayakları üzerinde durabilen, kendi kararlarını kendisi alabilen bireyler yetiştirmektir. Şimdi kendi çevremizi şöyle bir düşünelim. Arkadaş grubuyla sinema, piknik, maç gibi bir etkinlikte “Önce annemden babamdan izin alayım.” diyen arkadaşımız hakkında olumlu mu düşünürüz, olumsuz mu? Olumsuz düşünmek şöyle dursun ona hemen lakaplar buluruz: süt kuzusu, anakuzusu vesaire… Kim bu duruma maruz kalmak ister ki?
Arkadaşlar, çevre var vezir eder, çevre var rezil eder. Dünyaca ünlü RAP müzik yıldızı Eminem’i hepimiz biliriz. Peki, Eminem’e küçük yaştan itibaren annesinin uyuşturucu verdiğini biliyor muydunuz? Bunu Trendly dergisine verdiği röportajda kendisi söylüyor. Bu çocuk ailenin insiyatifine bırakılsaydı büyük ihtimalle bir gazetenin üçüncü sayfasında “Uyuşturucudan Ölen Genç” başlığıyla yer alacaktı. Oysa Eminem, çevreye açılmasıyla birlikte uyuşturucunun kötü olduğunu anlamış, çevresinin yönlendirmesiyle kendini yetiştirmiş, bugün tüm dünyanın dinlediği bir star olmayı başarmıştır.
Arkadaşlar, kısacası çocuk dediğimiz birey, aileden çok çevrenin gelecek nesillere iyi ya da kötü bir mirasıdır. Bugünkü sosyal çevrenin gelecekteki sosyal çevreye bir yansımasıdır.

3. Grup Üyesinin Konuşması
Bir kez daha vurgulayarak başlamak istiyorum: Çocuğun eğitiminde çevrenin etkisi ailenin etkisinden kat kat fazladır.
Çocuk, çok küçük yaşlardan itibaren çevresiyle etkileşim içinde gelişimini sürdürür. Ancak bu sayede kendine özgü bir kişilik kazanır. Aksi takdirde bütün çocukların kişilik olarak ailesinin bir kopyası olması beklenirdi ki bu, mümkün değildir.
Çocuk, doğası gereği konuşmaya başladığından itibaren ailesine dünyayı anlamaya yönelik sorular sorar. “bu neden böyle?” Şu, nasıl bu hale geldi?” gibi sorular… Aile de kendi çapında cevaplar verir. Ne zaman ki çocuk büyür, çevreye açılır; o zaman ailesinin söyledikleriyle çevreden öğrendiklerinin farklı olduğunu görür. Aile korumacı olduğu için dünyayı kendine göre bir algılayışla anlatır çocuğa. Kazın ayağı hiç de ailesinin anlattığı gibi değildir. Ailesinin çocuğa çizdiği toz pembe dünyada, toz pembe bulutların arkasında beton bir duvar vardır.

İşte o duvar hayatın asıl gerçekleridir. Çocuk o zamn anlar ki hayatı gerçekten öğreneceği yer aile ortamı değil sosyal çevredir.
Çocuğun gelişiminde önemli bir aşama da – hatta belki de en önemlisi – ergenlik dönemidir. Ergenlik dönemindeki bir çocuk, bırakın ailesinden etkilenmeyi aksine ailesiyle çatışır, ailesini sorgular. Bu durumda barışık olmadığı aileden mi etkilenecektir yoksa kendisine çok cazip gelen çevreden, arkadaş ortamından mı?
Çocuk ve eğitim denildiğinde en sıkıntılı dönem olan ergenlik döneminin sağlıklı atlatılması elbette sağlıklı bir çevre ile mümkündür. Arkadaşlar, şu noktaya özellikle dikkatinizi çekmek istiyorum. Her anne-baba, çocuklarına kendi çocukluklarından örnekler sunar. Gelenek-görenek, örf ve âdetlerden dem vurur. Bunları çocuğuna da öğretmeye çalışır. Buna rağmen gelenek görenekler zamanla değişir, hatta unutulur. Bu değişimin tek bir sebebi vardır: Sosyal çevre.
Çocuk, ailesinin söylediğini kabullenseydi, çevrenin etkisi aileden daha baskın olmasaydı bu gelenekler hiç değişir miydi?
Değerli jüri üyeleri, sevgili arkadaşlar, bütün anne-babaların çocuklarından bekledikleri aşağı yukarı aynı şeylerdir.
• Sağlam bir kişilik
• Toplumda saygın bir yer
• İyi bir meslek
• Kötü davranışlardan uzak durmak vb.
Dikkat edersek hep olumlu özellikler. Hal böyleyken hırsızlar, uyuşturucu müptelaları, sahtekarlar nereden çıkıyor?
Cevap gayet açık: Sosyal çevreden.

Çocuğu okulda başarısız olan velilerin öğretmenlerine en çok dert yandığı konulardan birisi de arkadaş çevresidir. Sırf bu yüzden çocuğunun okulunu değiştiren hatta oturduğu mahalleden taşınan çok aile vardır. Bir de bunun tersini var: Genel gidişatı başarısız olan bir öğrenci düşünelim. Ailesi de çocuğun durumunu umursamıyor olsun. Bu ailenin iyi bir sosyal çevreye taşınmasıyla çocuk,çevredeki arkadaşlarıyla adeta bir yarış içerisine girip başarılı olabilmektedir. Çocuğun eğitimine tarihten de net kanıtlar vardır. Osmanlı imparatorluğunda hepimizin bildiği gibi şehzadeler sancak usulü ile yetiştiriliyordu. Geleceğin padişahı çocuk yaşta bir sancak beyliğine atanırdı. Emrine görevliler verilerek lalalar eşliğinde eğitiliyordu. Yani gelecekte yürüteceği görev için küçük bir sosyal çevre küçük bir model oluşturuluyordu. I. Ahmet döneminden itibaren sancağa çıkma usulüne son verilmiştir. Artık şehzadeler sarayda, ailenin gözetimindedir. Sosyal çevreden soyutlanmıştır. Devlet yönetimine kafes usulü denilen bu yöntemle hazırlanmaktadırlar.
• İşte sizlere sancak usulü ile yetiştirilen padişahlara birkaç örnek: Fatih, Yavuz, Kanuni…
Peki kafes usulü ile yetişen hangi padişahlar var: Deli İbrahim, II. Süleyman, III. Osman vesaire. Bir tarafta Osmanlı’nın altın çağı, dünyayı yöneten padişahlar; diğer tarafta koskoca devletin batışına müdahale bile edemeyen padişahlar…
İşte sosyal çevrenin eğitime etkisi bu kadar net…
Son düzenleyen Safi; 14 Ekim 2017 00:05
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Aralık 2015       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
Titanyumx adlı kullanıcıdan alıntı

Çocuklar çevresindeki insanları ister istemez örnek alırlar. Bu sebepten dolayı çocuğun yaşadığı çevre önemlidir. Aile olarak ta aile çocuğunu nasıl yetiştirir ve örnek olursa çocukta ona göre huy ve davranış kazanır.

bir bahce duşunun etrafta hep karanfil aile o bahçeye gül tohumu atarsa gül zamanla buyur ve güzel bir gül fidanı olur o gul veya o karanfiller kendilerini parçalasa da o güldür gül olarak doğdu gül olarak büyüyecektir Msn Happy

Benzer Konular

17 Ekim 2012 / levent şahin Cevaplanmış
27 Mayıs 2014 / Misafir Soru-Cevap
28 Eylül 2012 / Misafir Cevaplanmış
17 Aralık 2012 / Misafir Soru-Cevap
31 Mart 2015 / Misafir Cevaplanmış