Arama

Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkiler nasıldır?

Güncelleme: 23 Eylül 2013 Gösterim: 1.222 Cevap: 1
RapAndSchool - avatarı
RapAndSchool
Kayıtlı Üye
23 Eylül 2013       Mesaj #1
RapAndSchool - avatarı
Kayıtlı Üye
Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkiler nasıldır?

Sponsorlu Bağlantılar



Suriye sorunu bir iç sorun mudur? Dış sorun mudur ? Neden ?


İlk konum cevaplarınızı bekliyorum şimdiden teşekkürler... Msn Happy
Heulwen - avatarı
Heulwen
VIP VIP Üye
23 Eylül 2013       Mesaj #2
Heulwen - avatarı
VIP VIP Üye
Suriye-Türkiye ilişkileri
MsXLabs.org & Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar


Suriye-Türkiye ilişkileri, coğrafi ve tarihsel ortaklıkları bulunan Suriye Arap Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti'nin uluslararası ikili ilişkileri ve politikaları.[1]
911 kilometrelik kara sınırı bulunan iki komşu ülkenin[2] arası tarihsel süreçte genellikle gergin geçmiştir. Türkiye’ye göre Suriye teröre ev sahipliği yaptığı, su kaynaklarının paylaşımında sorun çıkardığı ve coğrafik olarak Türk toprak bütünlüğüne müdahalede bulunduğu için "düşman" ülke iken; Suriye’ye göre de Türkiye su kaynaklarını adil paylaşmadığı, batı ülkelerinin destekçisi olduğu, kendi toprakları (Hatay) üzerinde hak iddia ettiği için "düşman"dı.[3] 1998 yılında Adana Anlaşması'nın imzalanması ile olumlu yönde gelişen ilişkiler 2011 yılında Suriye İç Savaşı'nın patlak vermesi ile tekrar yerini gerginliğe bırakmıştır. 1998 ve 2011 arasındaki oniki yıllık dönem Suriye-Türkiye ilişkilerinin tek olumlu dönemidir.[4]
1930'lu yıllarda Türkiye'nin Fransa mandasındaki Suriye sınırlarında bulunan Hatay üzerinde hak iddia etmesi ile başlayan gerginlik Güneydoğu Anadolu Projesi'nin yürürlüğe girmesi sonrasında ortaya çıkan su anlaşmazlıkları ile daha da artmış; Suriye hükûmetinin AB, BM ile NATO'nun terörist örgüt olarak kabul ettiği PKK ve ASALA'ya destek vermesiyle tepe noktasına ulaşmıştır. İlişkiler, Ekim 1998'de Suriye'nin PKK lideri Abdullah Öcalan'ı sınırdışı ettiğini duyurması sonrası düzelme sürecine girmiştir. Fakat Suriye İç Savaşı sırasında Türkiye'nin Suriyeli muhaliflere destek vermesi nedeniyle iki ülke ilişkileri tekrar gerilmiş ve diplomatik ilişkiler askıya alınmıştır.[5][6] Haziran 2012'de bir Türk jetinin Suriye tarafından düşürülmesinin ardından ise Türkiye NATO'ya acil toplanma çağrısı yapmıştır.[7] 2012'nin ekim ayında Suriye'den Türkiye'ye top mermisi atılması[8] sonrasında ise Türkiye, Suriye sınırına MIM-104 Patriot tipi savunma füzeleri konuşlandırmıştır.[9]
Suriye'nin Ankara'daki Türkiye büyükelçiliğinin yanı sıra İstanbul ve Gaziantep'te de birer konsolosluğu bulunmaktadır. Türkiye'nin ise Şam'da büyükelçiliği ve Halep'te de konsolosluğu vardır. Fakat Suriye'deki iç savaş sırasında iki ülke arasındaki diplomatik ilişkiler kopmuş, Türkiye Suriye'deki büyükelçisini geri çekerek ülkedeki diplomatik faaliyetlerini askıya almıştır.[10] Halep Konsolosluğu ise Suriye'deki Türk vatandaşlara yardımcı olabilmek için halen faaliyettedir.[11]
Her iki ülke de Akdeniz İçin Birlik'e tam üyedir.[12] Ayrıca Suriye'nin 14 Ağustos 2012 tarihinde İslam İşbirliği Teşkilatı'ndaki üyeliğinin askıya alınmasına kadar her iki ülke de bu



Tarihsel arka plan

Hatay'ın Türkiye'ye ilhakı

Suriye ve Türkiye arasındaki gerginlik Türkiye'nin Hatay'ı topraklarına katma politikasına ağırlık vermesiyle başlamıştır. Osmanlı idarî yapılanmasında Halep Vilayeti sınırlarında yer alan bölge 20 Ekim 1921 yılındaki Ankara Anlaşması ile Fransızlara bırakılmış, Fransa da Ankara Hükûmeti'nin isteği üzerine halkın %39'unu Türklerin oluşturduğu bölgeye ayrı bir statü tanımıştır.[15] Anlaşma ile birlikte kurulan bu özerk bölgeye de İskenderun Sancağı adı verilmiştir.

Türkiye kurulduktan dokuz yıl sonra, 1931 genel seçimlerinde bölgede yaşayan birkaç Türkün Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bağımsız milletvekili olarak alınmasıyla ilhak politikası daha da güçlenmiştir. Suriye'nin bağımsızlığına giden yolun ilk adımı olarak Fransa ile Suriye arasında 1936'da imzalanan anlaşmanın bir benzerinin Hatay için de uygulanmasını isteyen Türkiye bu isteği reddedilince Milletler Cemiyeti'ne başvurmuştur.[4] Aynı dönemde Avrupa'da yeni bir savaşa gidildiğine dair işaretlerin artmasının da etkisiyle Milletler Cemiyeti Türkiye'yi haklı bulmuş ve bölgenin "ayrı bir birim" olduğuna dair bir karar almıştır.[17] Cemiyetin bu kararı almasındaki en önemli neden ise Türkiye'nin olası bir savaş durumunda Almanya'nın müttefiği olmasını engellemek arzusudur.[15] Hatay'ın Suriye'den ayrı bir birim kabul edilmesinden sonra Türk Ordusu ilk kez 5 Temmuz 1938 tarihinde Şükrü Kanatlı komutasında şehre giriş yapmıştır.[18]
Milletler Cemiyeti'nin kararı sonrasında bağımsız bir devlet olma yoluna giren Hatay, 2 Eylül 1938'de Fransız hakimiyetindeki Suriye mandasından bağımsızlığını kazanarak Hatay Devleti kurulmuş ve kırk milletvekilinin seçileceği Hatay Millet Meclisi oluşturulmuştur.[4] Seçimler sonucu kırk kişilik mecliste yirmi iki koltuk edinen Türkler, meclisten Türkiye'de uygulanan kanunları birer birer geçirerek Suriye ve Fransa'nın Hatay üzerindeki etkilerini azaltacak düzenlemeleri hızlandırmıştır.[17]
23 Haziran 1939 tarihinde Fransa Türkiye'nin isteklerini kabul etmiş, bölge üzerinde kendisine tanınmış olan yetkileri hukukî yoldan ve kayıtsız şartsız Türkiye'ye devretmiştir.[19] 29 Haziran 1939'da ise Hatay Millet Meclisi yapılan oylama ile Türkiye'ye katılma kararı almıştır.[17] 29 Haziran'da başlayan süreç Türkiye tarafından ildeki Fransız şirketlerinin satın alınması, Hatay Vilayeti'nin kurulması ile devam etmiş ve 23 Temmuz 1939 sabahı son Fransız askerî birliğinin de ilden ayrılmasıyla tamamlanmıştır.[19] Resmen 29 Haziran 1939, fiilen ise 23 Temmuz 1939 günü gerçekleşen bu öz-ilhak Suriye tarafından kabul edilmemiştir. Suriye halen haritalarda Hatay'ı kendi toprağı olarak göstermeye devam etmektedir.[20]
Günümüzde Suriyeliler de bölgenin Arapça adı olan Liwaaa aliskenderuna yerine Türkçe olan Hatay'ı kullanmaktadırlar.

Su politikaları

Fırat ve Dicle nehirleri Türkiye sınırları içinde doğan, Suriye ve Irak topraklarından geçerek Basra Körfezi'ne dökülen nehirlerdir. Bu nehirler hem Suriye ve Irak hem de Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi için çok önemli su kaynaklarıdır. Türkiye'nin 1973 yılında Fırat Nehri üzerine Keban Barajı'nı kurması Suriye'ye akan nehir sularında azalmaya neden olacağı endişesini uyandırmıştır. Bu nedenle iki ülke arasında arasında zaman zaman gerilimler yaşanmıştır. Türkiye'nin 1976 yılında Aşağı Fırat Projesi'ni geliştirerek Güneydoğu Anadolu Projesi'ne dönüştürmesi ve Karakaya Barajı'nın inşaatına başlaması iki ülke arasındaki su anlaşmazlıklarına bağlı gerilimleri daha da tırmandırmıştır.


Terörizme verilen destek

Türkiye 90'lı yıllarda Suriye'yi; Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve NATO gibi uluslararası kuruluşların yanı sıra birçok ülkenin de terör örgütü olarak kabul ettiği PKK adına Türkiye'de saldırılar düzenlemeleri için Kürt militanlar yetiştirmek, Alois Brunner'i de bunun için istihdam etmekle suçlamış ve Suriye'yi kınamıştır.[21]
PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Şam'da tespit edilmesi ise ülkeler arasında yeni bir kriz başlatmıştır. Bu kriz neredeyse tüm 90'lı yıllar boyunca sürmüştür. Özellikle 90'lı yılların ikinci yarısında ise iyice kızışmıştır. Suriye'nin Öcalan'ı barındırmasına cevap olarak Türkiye İsrail ile işbirliğine gitmiş, Fırat ve Dicle nehirlerinin debisini azaltarak Suriye'ye giden su oranını azaltmıştır.[4] Türkiye'nin bu hamlelerine karşılık ise Suriye Yunanistan ile askerî işbirliğine gitmiştir. Bu olayın ardından Türkiye çok sert bir tutum sergileyerek Öcalan'ın sınırdışı edilmesini istemiş, ülkeye nota vermiş, aksi halde askerî müdahale tehdidinde bulunmuş ve iki ülke savaşın eşiğine gelmiştir.[4] Türkiye'nin baskısı sonucu Abdullah Öcalan Suriye'den sınırdışı edilmiştir. Bu olaydan sonra iki ülke arasında 20 Ekim 1998'de Adana Anlaşması imzalanmış ve teröre karşı işbirliği yapılarak Güvenlik İşbirligi Komisyonu kurulmuştur.[22] Adana Anlaşması ile iki ülke askerî bir çatışmanın eşiğinden dönmüştür.


Günümüzdeki ilişkiler

Diplomatik yakınlaşma


1998'deki Adana Anlaşması ile düzelmeye başlayan Suriye-Türkiye ilişkileri 2002 yılında Türkiye'de iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi'nin komşularla sıfır sorun politikasını uygulamaya koymasıyla[24] daha da sıcaklaşmıştır. Bu politika ile Türkiye'nin geçmişten süregelen batı ülkelerine yakın ve doğu ülkelerine mesafeli olan yaklaşımı terk edilmiş, doğu ülkeleriyle de batı ülkeleriyle olduğu kadar sıkı ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. Bu yaklaşım dış politikanın batı yerine farklı alternatif eksenler üzerine inşa edilmesi sonucu gelişmiştir.[25]
Komşularıyla ilişkilerini daha da sıklaştırmak isteyen Türkiye'nin düşünce değişimi Suriye'de de olumlu bir şekilde karşılanmıştır.[26] Suriye'nin dünyaya açılan kapısı konumunda bulunan Türkiye[27] İsrail ve Suriye arasında arabuluculuk yapmış[28], Lübnan devlet başkanlığı krizinde yapıcı rol oynamış[29] ve Suriye'nin koruması altında bulunan Hamas odaklı İsrail-Filistin sorunun çözümünde önemli rol oynamıştır[30].
2003'te Irak'ın işgali sonrası bölgedeki ortak güvenlik kaygıları Türkiye ve Suriye işbirliğini derinleştirmiştir.[26] Irak'ın parçalanmasının iç istikrarlarını olumsuz etkileyeceği kaygısını paylaşan her iki ülke, İran'ı da içine alacak şekilde yakınlaşmaya başlamıştır. Ancak Suriye açısından Irak'ın parçalanmasının yanı sıra ABD'nin Irak'taki askeri varlığı daha büyük bir tehdit olarak algılanmıştır. Böylece Irak politikasının temeline "Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması" yerine "ABD'nin Irak'ta başarısızlığa uğratılması" oturmuştur. Temelde farklı konular yatmasına rağmen iki ülkenin de Irak'taki durumu kendi güvenliklerine karşı tehdit olarak algılaması yakınlaşmaya neden olmuştur.[31]
ABD'nin Irak'a girmesiyle beraber Suriye'nin Irak Kürtleri ile ilişkilerinde de değişim yaşanmıştır. Daha önceleri Suriye'nin Saddam Hüseyin yönetimine karşı desteklediği Iraklı Kürt gruplar işgal sonrası ABD'nin Irak'taki en yakın müttefiki olmuş, bu da Irak'taki Kürt grupları Suriye açısından desteklenebilir bir araç olarak kullanabilmenin ötesinde tehdit pozisyonuna sokmuştur.[32] 2004 yılında Kamışlı'da yaşanan Kürt ayaklanması Suriye'nin bu algısını körüklemiştir.[33] Bütün bunlar Suriye'yi ve Türkiye'yi bölgedeki Kürt hareketlere karşı mücadele noktasında yakınlaştırmıştır.
Siyasî nedenlerin yanında ekonomik ortaklık da ilişkilerin olumlu yönde gelişmesine fayda sağlamıştır. Türkiye'nin uyguladığı karşılıklı ekonomik bağımlılığının yaratılması politikası iki ülkenin daha sıkı ekonomik ortaklık kurmasına ön ayak olmuştur. Irak Savaşı sonrasında etkin olduğu Irak pazarını kaybeden, ABD'nin 2003 yılında uygulamaya başladığı ekonomik ambargo, Hariri suikasti sonucu Körfez ülkelerinden gelen sermayenin kesilmesi Suriye'yi İran pazarına mahkûm etmiştir. Ticaret yapmakta ve yatırım çekmekte zorlanan Suriye, ekonomik çıkış açısından Türkiye'ye daha fazla önem vermeye başlamıştır. Türkiye ise ekonomik istikrar ve büyümenin sürmesi çerçevesinde Orta Doğu pazarını Türk mallarına açma arzusuyla Suriye'ye önem vermiştir.[31] 2004 yılında her iki ülke arasında serbest ticaret anlaşması imzalanmış, iki ülke arasındaki ticaret hacmi 2.000.000.000$ düzeyine ulaşmıştır.
Suriye ve Türkiye arasındaki işbirliği siyasi ve ekonomik alanlarla sınırlı kalmamış, enerji alanında da ortak projeler geliştirilmiştir. Arap Boru Hattı[39], ortak petrol arama şirketlerinin kurulması[40], petrol ürünlerinin değişimi[36] ve uygulamaya geçirilemeyen nükleer enerji işbirliği projeleri bunlardan birkaçıdır.


Askerî işbirliği

26 Nisan 2009 tarihinde iki ülke kara kuvvetleri arasındaki dostluk, işbirliği ve güveni pekiştirmek için üç gün süren ortak bir.[41] 27 Nisan günü başlayan tatbikat Kilis'teki Yüksektepe Hudut Karakolu ile Suriye'nin Şamarin-Azez bölgesinde icra edilmiştir.[42] Tatbikat, İsrail'in tepkisine neden olmuş ve Türkiye ile İsrail arasında bir krize neden olmuştur.[43] Tatbikatın başladığı gün olan 27 Nisan 2009 tarihinde açılışı yapılan 9. Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı (IDEF'09) sırasında ise Suriye Savunma Bakanı Hasan Türkmeni ve Türkiye Millî Savunma Bakanı Vecdi Gönül arasında sanayi işbirliği anlaşması imzalanmıştır.[44]
27 Nisan ve 29 Nisan 2010 tarihleri arasında ikinci ortak askerî tatbikat yapılmıştır. Türkiye'nin ev sahipliğinde Kilis'teki Yüksektepe ve İnanlı sınır karakollarında icra edilen tatbikata Türkiye'den iki Suriye'den ise bir sınır birliği katılmıştır.[45][46] Bu tatbikat aynı zamanda iki ülke arasındaki son askerî ortak harekettir.


2009 Türkiye cumhurbaşkanının Suriye ziyareti

Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2007 yılında Türkiye'ye gelen[47] Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın daveti sonucu 15 Mayıs 2009 tarihinde Suriye'yi ziyaret etmiştir.[48] Bu, Türkiye'den Suriye'ye cumhurbaşkanlığı düzeyinde gerçekleşen ilk ziyarettir.[49] Abdullah Gül, Suriye'deki ikinci gününde Halep'i de ziyaret ederek aynı zamanda bu şehre giden ilk Türkiye cumhurbaşkanı olmuştur.[50] Ziyaret sırasında Türk heyetinde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Dış Ticaretten Sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da bulunmaktaydı.[51]
İkili ilişkiler bağlamında ekonomi, enerji ve ulaşımda işbirliği konularının görüşüldüğü ziyaretin öne çıkan konusu ise ekonomi olmuştur.[31] Bunların yanında enerji alanındaki işbirliğinin derinleşerek devamı ve ulaşım konusunda yeni işbirliği olanakları da tartışılmıştır.


Suriye İç Savaşı ve kopan ilişkiler

2010 yılında başlayan Arap Baharı'ndan etkilenen ülkelerden birisi olan Suriye'de 26 Ocak 2011 tarihinde iktidar karşıtı gösteriler düzenlenmeye başlamış[53], 15 Mart günü ise gösteriler ulusal çapta yayılmış ve iktidarı tehdit eder duruma gelmiştir. Batı ülkelerinin de desteğiyle örgütlü bir koalisyon halini alan Beşar Esad muhalifleri ile Beşar Esad iktidarı arasında çatışmalar başlamıştır.
Esad hükûmetinin muhalifler üzerine yaptığı Haziran 2011 Cisr eş Şuğur operasyonunundan kaçan 3.000 dolayında Suriyeli Türkiye'ye sığınmıştır.[54][55] Bu olay sonrasında Anadolu Ajansı'na açıklamalarda bulunan Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan "Suriye'nin yaptığı kabul edilemez, bu bir vahşettir." demecini vermiş ve ikinci bir Hama Katliamı yaşanmaması konusunda Suriye'yi uyarmıştır. Ek olarak tüm ticari ilişkiler de askıya alınmıştır.[56]
9 Ağustos 2011 tarihinde Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'ye giderek Beşar Esad ile altı saat süren bir görüşmede bulunmuştur.[57] The Guardian politika yazarı Simon Tisdall'ın köşesinde yer verdiği yazıda Birleşik Krallık'ın, Davutoğlu aracılığıyla Esad'a mesaj ilettiği iddia edilmiştir.[58] Davutoğlu ise görüşmede yalnızca Türkiye'nin taleplerini ilettiğini, Esad'dan ise "Suriye'nin teröristlerle [muhaliflerle] mücadeleden vazgeçmeyeceği" cevabını aldığını belirtmiştir.[59]
9 Nisan 2012 tarihinde Kilis'in Suriye sınırına yakın bölgesinde Esad güçleri ile muhalifler arasında çatışma çıkmış[60], muhaliflerin Türkiye'ye doğru kaçması karşısında Esad güçleri de Türkiye sınırına doğru ateş açmış ve olaylarda bir Türk vatandaşı da yaralanmıştır.[61][62]
25 Mayıs 2012 tarihinde Esad güçleri tarafından gerçekleştirilen Hule Katliamı sonrasında ise Türkiye Dışişleri Bakanlığı'nın internet sitesi üzerinden bir açıklama yapılmıştır.[63] "Alçakça" olarak nitelenen bu operasyon nedeniyle Türkiye, Suriye'ye nota vererek tüm diplomatik ilişkilerin askıya alındığını ve Suriyeli diplomatların sınırdışı edileceğini duyurmuştur.

Ağustos 2012'de BBC tarafından yayınlanan bir haberde Suriyeli muhaliflerin Türkiye'nin Adana ilçesindeki bir eğitim kampında eğitilip Suriye'ye gönderildiği iddia edilmiştir.[67] The Independent muhabiri Robert Frisk ise Halep'te Esad güçlerine karşı çarpışan muhaliflerin arasında Türk militanların da yer aldığını belgelemiştir.[68] Suriye ise Türkiye'yi ülkeye yasadışı yollardan giren silahlı oluşumları desteklemekle suçlamıştır.[69] 29 Ağustos 2012 tarihinde Suriye devlet televizyonunda açıklama yapan Beşar Esad, Türk yetkilileri cahillikle suçlamış ve politikacıların tutumunun Türk halkına olan olumlu bakışını değiştirmeyeceğini belirtmiştir.[70]
Aralık 2012'de Türkiye, Suriye sınırına MIM-104 Patriot füzeleri yerleştirmek için NATO'ya başvurmuştur.[71] Sadece savunma amacıyla kullanılacağı garantisi verilen füzelerin yerleştirilme isteği ise NATO tarafından kabul edilmiştir.[72] ABD, Almanya ve Hollanda'nın gönderdiği[73][74] ilk parti füzeler Adana, Kahramanmaraş ve Gaziantep'e konuşlandırılarak[75] 26 Ocak 2013 tarihinde devreye girmiştir.


RF-4 Türk jeti krizi

2 Haziran 2012 günü silahsız Türk F-4 savaş uçağının Suriye tarafından düşürülmesi iki ülke arasında yeni bir kriz başlamıştır.[76][77] Uçağın düşürüldüğü gün akşam saatlerinde Türkiye Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç yaptığı basın toplantısında uçağın Suriye tarafından düşürüldüğünü açıklamıştır.[78] Suriye hükûmet sözcüsü ise vurdukları savaş uçağının Türk uçağı olduğunun farkında olmadıklarını ve sadece hava sahalarını ihlal eden "kimliği belirsiz" bir uçağa karşı meşru egemenlik haklarını kullandıklarını ifade etmiştir.[79] Türkiye ise uçağın kısa süreliğine Suriye hava sahasına girmiş olduğunu kabul etmekle beraber uluslararası hava sahasında vurulduğunu savunmuştur.[80] Suriye'ye resmî bir protesto çeken Türkiye NATO'ya toplanma çağrısı yapmıştır.[81] NATO tarafından "kabul edilemez" olarak yorumlanan olayda örgüt Türkiye'ye olan desteğini ifade etmiştir.[82] Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ise bu olaydan sonra Suriye'ye karşı olan algılarının değiştiğini ve Esad rejiminin artık Türkiye için bir tehdit haline geldiğini belirtmiştir.[83] 3 Temmuz 2012 tarihinde Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad olay hakkında ilk kez konuşmuştur. Uçağı uçaksavar bataryası ile vurduklarını, uçağın Türkiye'ye ait olduğu vurulduktan sonra öğrendiklerini belirtmiş ve "%100 keşke düşürmeseydik diyorum" sözleriyle pişmanlığını dile getirmiştir.[84] Düşürülen uçağın pilotlarının cesetleri ise ancak 4 Temmuz 2012 tarihinde bulunabilmiştir.


Türkiye'ye atılan top mermisi krizi

3 Ekim 2012 tarihinde Suriye'nin Tel Ebyaz ilçesinden ateşlenen iki adet top mermisi Türkiye'nin Suriye sınırındaki Akçakale ilçesine düşmüştür.[8] 5 kişinin ölmesine ve 10 kişinin yaralanmasına neden olan[86] olay sonrası ilçedeki okullar tatil edilmiş ve bazı noktalar boşaltılmıştır.[87] Türkiye "meşru müdafaa" hakkını kullanarak aynı gün içinde Tel Abyaz ilçesine T-155 Fırtına obüsleri ile topçu ateşi başlatmıştır.[88] Türkiye Büyük Millet Meclisi olayın ardından toplanmış ve Suriye'ye müdahale için hükûmete askerî tezkere verilmiştir.[89] Türkiye ayrıca NATO'yu acil olarak toplanmaya çağırmış[90], toplantıda ise Türkiye'ye destek kararı çıkmıştır.[91] Ayrıca ABD ve Birleşmiş Milletler de Türkiye'ye olan desteklerini ifade etmişlerdir.[92]
4 Ekim 2012 günü Suriye Enformasyon Bakanı Umran Zubi Suriye tarafından konu ile ilgili yorum yapan ilk kişi olmuştur. Ölenler için üzgün olduğunu dile getiren Zubi, Türkiye'yi ise sınır güvenliğini sağlamaları konusunda uyarmıştır.[93] Ertesi gün Türkiye Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Suriye hükûmetinin kendilerinden özür dilediğini açıklasa da[94] Suriye'nin BM Daimi Temsilcisi Beşar Caferi özür diledikleri iddialarını yalanlamıştır.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

5 Kasım 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
4 Kasım 2009 / nildem Soru-Cevap
5 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Kasım 2015 / Misafir Soru-Cevap