Arama

Toplum Bilimi (Sosyoloji)

Güncelleme: 19 Ağustos 2015 Gösterim: 12.959 Cevap: 4
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Kasım 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Toplum bilimi
  • 1 Tanımı
  • 2 Tarihçesi
TANIMI
Sponsorlu Bağlantılar
Sosyoloji (latince socio+logos) ; “Toplum Bilimi” veya “sosyal olayların bilimi” ya da “sosyal örgütlenme ve sosyal değişimler bilimi” olarak da bilinmektedir.
Sosyoloji, sosyal hayatımızda var olan sosyal gerçekleri (sosyal olaylar ve olgular), insanların meydana getirdiği grupları, grupların davranışlarını ve sosyal kurumları olduğu gibi inceleyen pozitif bir sosyal bilim dalıdır. Bir başka ifadeyle, sosyoloji, bir takım varsayımlardan çok; var olan gerçekleri ortaya koymaya çalışan, sosyal gerçeğe eğilen bir bilimdir.
Geniş anlamıyla sosyoloji, insanların birbirleriyle kurdukları sosyal ilişkileri, sosyal gruplar, kurumlar ve örgütler arasındaki ilişkileri, toplu eylem, toplu direniş gibi topluluk ve fert davranışlarını, değişik düzeylerde bütün sosyal etkileşim biçimlerini, sosyal yapı özelliklerini ve bu yapıda ortaya çıkabilecek değişme eğilimlerini belirli bir yöntem dahilinde inceleyen, sosyal gerçekleri ve süreçleri sistematik ve bilimsel olarak mercek altına alan bir bilim dalıdır.
Sosyoloji, fertten ziyâde toplumun aynasıdır. İnsanın, sosyal diye vasıflandırabileceğimiz bütün davranışları, sosyolojinin ilgi alanına girmektedir. Her ne kadar insan ruhuna pek yakın olan ilgi alanlarını, değerleri ve duyguları ihtiva eden sorunları ele alıyorsa da, sosyoloji, bir şeyin iyiliği veya kötülüğü, uygunluğu veya uygunsuzluğu gibi hususlarda yargıda bulunmaktan uzak durmaya, yani tarafsız kalmaya gayret etmektedir.


TARİHÇESİ
Toplumsal olaylar, her ne kadar insanlık tarihi ile başlatılmakta ise de hadiselere toplumsal yaklaşım tarzı daha çok 18. ve 19. yüzyıllarda ortaya çıkmıştır.
Toplumbilimi terimi, ilk kez bir toplumbilimci olan Fransız August Comte (1798-1857) tarafından kullanılmış ve İngiliz Herbert Spencer (1820-1903) tarafından da geniş kitlelere tanıtılmıştır.
Ancak, toplumbiliminin ilk temel esaslarını, ilmî yöntemlerle ortaya seren ilk bilim adamı belki de İbni Haldun'dur (1332-1406). Prof. Dr. W. Barthold’a göre İbni Haldun, tarih felsefesinin en mümtaz simalarından birisi olduğu kadar, toplumbiliminin ilk büyük kurucusudur. Toplumsal kanunları, tarihî hadiselerden çıkaran İbni Haldun, cihan tarihinde, büyük devlet ve medeniyetlerin kuruluşunda göçebe unsura yer verdiği, bunların medeni halk içerisinde yaşayıp milliyetlerini kaybettikleri hakkındaki fikirleri bugün bile geçerlidir. Ayrıca, toplumsal psikoloji, toplumsal ekonomi, tarih felsefesi, etnografya, toplumsal coğrafya, toplumsal felsefe, kentleşme, toplumsal insanbilimi gibi toplumsal bilim dallarına ait toplumsal kuramları, ciddî mânâda ancak 19. asırda kavranabilmiş ve birçok Avrupalı bilim adamının çalışmalarına temel dayanak vazifesi görmüştür.
sedat sencan - avatarı
sedat sencan
VIP VIP Üye
1 Şubat 2008       Mesaj #2
sedat sencan - avatarı
VIP VIP Üye
Yunan,Roma ve Çin gibi ilk çağa ait olan ve örgütlenmeleri ile daha güçlü konuma gelmiş toplumlar,o zamanki sınırlarında yaşayan, kendilerinden daha az gelişmiş toplulukların sınırlarından sızmalarını önleyecek şekilde tedbirler alıyorlardı.Ya da onların topraklarını işgal ederek baskı altında tutuyorlardı.Ancak bu ilkel toplulukların gelenekleri ve sosyal kurumları hakkında bilgi sahibi olmayı pek önemsemiyorlardı.En çok bunların askerlik ve yönetimleri ile ilgili örgütlenme konuları ilgilerini çekiyordu.Görece kendilerinden daha ilkel olan komşuları hakkındaki yargıları kendilerinin kültürel değerlerine bağlıydı.
Örneğin Çin’de Han Dönemi olarak adlandırılan M.Ö. 206 ile M.S. 220 tarihleri arasında Çinliler,kendi sınırlarında yaşayan birçok az gelişmiş topluluk tanıyorlardı.Barbar olarak nitelendirdikleri bu halklar konusundaki görüşleri onlara taktıkları adlara yansıyordu.Yüksek itibarı olan halkların adları,insan anlamına gelen jen köküyle birlikte yazılırdı.İmparatorla arası iyi olmayan ya da itibarsız halkların adlarının yanına ç’uan yani köpek anlamına gelen harf konulurdu.Tamamen farklı olan ve gelenekleri itici gelen halkların adına ise c’ung yani böcek takısı eklenirdi.
Sponsorlu Bağlantılar
*
M.Ö. 485-425 yılları arasında yaşayan Herodotus,İskitlerin gelenek ve kurumlarıyla ilgili oldukça geniş bilgiler toplamıştır.Gerçi bunlar bir Karadeniz kenti olan Olbia’da yaşayan Yunanlılardan edinilmiş ikinci el bilgilerdi ama belge olarak çok değerlidir.Bu belgede İskitler Yunanlılarla ticaret yapan kültürlü insanlar olarak anlatılır.Ancak neticede Herodotus ilkçağ bilginidir.Nitekim İskitlerden daha uzaklarda yaşayan halklarla ilgili öykülerinde bu insanların bazısının tek gözlü olduğunu,bazısının kış uykusuna yattığını bazısının da keçi ayaklı olduğunu söylemiştir.
19.yüzyıla gelindiğinde,bu dönemin antropologları,kendilerine tuhaf görünen ve garip geleneklere sahip olan insan topluluklarının yaşam biçimlerini bilimsel araştırma konusu haline getirdiler.Ancak bu işe girişirlerken güttükleri amaç kapsam olarak bir hayli genişti.Bu toplulukların basit olan kültürlerinin yine basit olan temel verilerini değerlendirerek tüm insanlık tarihinin genel motiflerini ortaya koymak istemişlerdi.Bu yöntemin oldukça yetersizliği anlaşılınca kısa bir süre sonra bunun yerini modern antropolojinin kendi amaçları aldı.Artık insan kültüründeki benzerlikler ve farklılıklar hem tanımlanacak hem de açıklanacaktı.
*
15.yüzyılın sonunda başlayan coğrafi keşifler,batılı olmayan toplumların, batılılarca uygarlık dışı olarak nitelendirilen yaşantıları hakkında pekçok bilgi sağladı.Yolculuğa çıkan denizciler,kaşifler,tüccarlar,avcılar,askerler ve misyonerler yaptıkları gözlemlerle bu bilgilere katkıda bulundular.Ama bu bilgilerin hiçbirisi bilimsel bir inceleme amacı taşımıyordu.Tümü de maddi çıkarlar sağlamak için derleniyordu.Ticaret yollarının belirlenmesi onlar için çok önemliydi.Batılı hükümetlerin desteğiyle güdülen diğer bir amaç ise anavatana bağlanacak yeni toprakların ve sömürgelerin kazanılmasıydı.Din adamları açısından da başlıca amaç,misyonerlerin yerleşecekleri yerlerin belirlenmesiydi.Elbette Altın Ülkesi gibi bölgeler,gençlik çeşmesi gibi ilginç objeler ve hayal gücünü kışkırtan topraklar gibi yerleri bulabilme umutları da vardı.
Afrika,Pasifik Adaları ve Asya’daki ilkel topluluklara ait bilgilerin artmasına paralel olarak Avrupa emperyalizmi de genişlemeye başladı.Birkaç tane Avrupa ülkesi batı dışında kalan dünyanın büyük bir bölümünü paylaşmış ve sömürge haline getirmişti.
*
Sömürgelerde yaşayan yerli halkın yaşam biçimi konusunda bilgi edinmek için yapılan araştırma ve uygulamalar yöneticiden yöneticiye değişiklik gösteriyordu.Bazıları yerlilerin gelenek ve göreneklerinin karmaşık dokusunu hiç hesaba katmıyor,görevlerini kendi yöntemlerine göre sürdürebileceklerini düşünüyorlardı.Onlara göre yerli yarı insandı,madenlerde veya özel çiftliklerde çalışacak olan ucuz emek kaynağıydı.
Bu arada keşifler de hızla artmaktaydı.Kaptan James Cook’unPasifik Okyanusu’nda yaptığı üç keşif gezisi birçok ada ve toplumun ortaya çıkarılması ile sonuçlandı.Richard Burton ve John Speke Afrika’da Tanganika Gölü’ne kadar ilerlediller.
1860’lı yıllara gelindiğinde insanlığın kültürel yönden farklı görünümleri konusunda toplanan bilgiler, antropoloji bilimini örgütlemeye ve elde bulunan çok sayıdaki ayrıntıyı düzenlemeye yetecek kadar genişlemişti.
*
Şimdi bir takım soruların cevabının verilmesi gerekiyordu.Örneğin bir adam karısının gebeliği boyunca niye hamağında yatıp duruyordu?Veya karısının kızkardeşine neden ‘karım’diyordu?Buna benzer birçok gelenekler ne anlama geliyordu?Üstelik dünyanın farklı bölgelerindeki kabileler aynı geleneklere sahipti.Bunların aralarında bir tarihsel bağ mı vardı?
Edward B.Tylor,kaşif,misyoner ve gezginlerin yazmış oldukları gözlemleri sıkı biçimde elden geçirdi.Lewis M.Morgan ve diğerleri ilkel yaşamları yerinde incelediler,ilkel kültürlerle ilgili sistemli araştırmalar yaptılar.İlkel kurumların ne anlama geldiğini,aralarında hangi bağlantılar bulunduğunu anlamak için birtakım sorular sordular.Bu sorulara cevap vermek için birtakım yöntemler ve kuramlar geliştirdiler.Böylece ilkel halkların gerçek şekilde keşfedilmesinin yolunu açtılar.
*
Antropologlar,insan kavramını farklı kültürlere sahip bir tür olarak geliştirdiler.Böylece insanlığın evrensel tarihi konusunda çeşitli tasarılar ürettiler.Bu görüşler,tarihin büyük bir bölümünde insanın kan bağına dayalı ilkel topluluklar halinde yaşadığını içeriyordu.Bunun önemli bir kanıtı olarak çağdaş dünyada halen yaşayan bu tür toplumların olduğunu gösteriyorlardı.Bütün bunlara rağmen genelleme için gerekli temel olan etnografik bilgi,yani toplulukları karşılaştırarak inceleyen,kültür oluşumlarını araştıran sistemli bilgi yoktu.Gerçi Morgan’ın Iraquois yerlileri ile ilgili incelemesi etnografikti,ama diğer ilkel topluluklar konusundaki verilerin çoğu Avrupa’ya özgü görüş açıları içeren dağınık gözlemlerdi.Yapılacak dikkatli karşılaştırmalarla bu bilgilerden birtakım anlamlar çıkarmak mümkündü.Ama ilkel kültürler hakkında gerçek olan kavrayışa varmak için antropologların kendi verilerini kendilerinin toplaması gereği iyice anlaşılmıştı.
*
Etnografik bilim,yerli kültürlerin uzun süre ve yoğun şekilde incelenmesini gerektirir.Araştırmalar yerinde yapılmalıdır.Yerli yaşamına katılmak,incelenen kültürü kendi insanlarının bakış açısına uygun olarak değerlendirmek önemlidir.Bu yöntemin öncüsü 1920’li yıllarda Trobriand Adaları’nda yaptığı incelemesiyle Polonya’lı antropolog Bronislaw Malinowski olmuştur.
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
8 Mayıs 2008       Mesaj #3
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
Toplumsal Araştırma Yöntemleri


Toplumbilimcilerin, soru formları veya toplumsal yöntemler araştırma anketi, görüşmeler,katılımcı gözlem, istatistik araştırması, değerlendirme araştırması ve test, anket vb belge tabanlı değerlendirme gibi çalışmaları içeren kuramsal olmayan bulguları bir araya getirmek için kullandığı birçok ana yöntem vardır.

Bu yaklaşımların hepsinin sorunu bunların, araştırmacının bunların gözünde gördüğü toplumu nasıl çözümlediği ve anladığını uyarlamaya çalıştığı kuramsal konuma dayanıyor olmasıdır.Eğer Émile Durkheim gibi işlevselci ise, araştırmacı herşeyi büyük ölçekli toplumsal yapıların terimleriyle açıklaması muhtemeldir.Bir sembolik etkileşimci büyük olasılıkla insanların birbirini nasıl anladığına yoğunlaşacaktır. Bir marksist ya da neo-marksist bir araştırmacı ise muhtemelen herşeyi sınıf mücadelesi ve ekonomi süzgecinden geçirecektir. Fenomenciler ise insanların gerçeğin onlara göre anlamlarını kurguladıkalrı tek bir yol ve başka hiç bir şey olmadığını düşünmeye eğilimlidirler. Gerçek sorunlardan biri ise birçok toplumbilimcinin bir tek kurumsal yaklaşımın doğru olduğu ve bunun da kendilerinki olduğunu tartışmalarıdır. Uygulamada, toplumbilimciler sıklıkla, her yöntem özel data tipleri ürettiği için farklı yaklaşımları ve yöntemleri karıştırıp eşleştirmektedir.

İnternet üç açıdan toplumbilimcilerin ilgi alanındadır: mesela kağıt üzerindeki anketler yerine çevrimiçi anketleri kullanmak adına bir araştırma aracı olarak, bir tartışma platformu olarak ve bir araştırma konusu olarak. Internet toplumbilimi, çevrimiçi toplulukların (ör:haber grupları) çözümlemesini,sanal toplulukları ve dünyaları,internet gibi yeni medyalar ekseninde çözünen organizasyonel değişimleri ve sanayi toplumundan bilgiye dayalı topluma (veya bilgi toplumuna)doğru yaşanan dönüşümde geneldeki toplumsal değişimi içermektedir.



Diğer Toplum Bilimleri


20.yy'ın başlarında sanayi toplumu üzerinde araştırma yapan toplumbilimciler ve psikologlar antropolojinin gelişimine katkıda bulundular. Antropologlar da sanayi toplumları üzerinde araştırmalar yaptılar. Günümüzde toplum bilim ve antropoloji çalışma nesnelerinden ziyade farklı kuramsal içerik ve yöntemlere göre daha iyi bir şekilde farklılaşmışlardır.

Sosyalbiyoloji görece olarak hem toplumbiliminden hem de biyolojiden kaynaklanan yeni bir alandır. Bu alan ilk önce çok hızlı bir kabul görse de, toplumsal davranış ve yapıların evrimsel ve biyoloijik işleyişlerle açıklama yolları aramasından dolayı tepki topladı. Toplumbilimciler sıklıkla davranışı tanımlamada genlerin etkilerini çok fazla dayanak göstermeleri yönünden eleştirilmektedirler. Ne varki toplumbilimciler sıklıkla doğa ve yetiştirme arasında karışık bir ilişki olduğuna atıfta bulunarak yanıt verirler.Bu anlanmda sosyalbiyoloji fiziksel antropoloji, zooloji, evrimsel psikoloji, insan davranışsal ekoloji ve ikili kalıtım kuramı ile yakın ilişki içersindedir. Bununla birlikte, bu alanda çalışanların çoğu için, büyük oranda bu alanın düşünceleri kabul edilebilirdir, çünkü toplumsal yapılar için biyolojik temeller bulmak toplumsal yapıların nadir ve isteğe bağlı olduğunu ifade eden birçok toplumsal kuramın önerme ve çıkarımlarına karşı gelmektedir.

Toplumbilim toplumsal psikoloji ile bazı bağlantıları vardır ancak ilki toplumsal yapılarla ilgili iken ikincisi toplumsal davranışlarla ilgilidir.
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
12 Haziran 2011       Mesaj #4
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
200px Takeshita street view

Toplumu inceleyen bilim dalına Sosyoloji (Toplum Bilim) adı verilir

Toplum bilimi ya da sosyoloji (Fransızca: sociologie) toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilimdir. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.
Toplum bilimi alanında çalışan bir kişiye de toplum bilimci (sosyolog) denir. Bir akademik disiplin olarak toplum bilimi bir sosyal bilim olarak kabul edilmektedir ve 19. Yüzyıl’ın ilk çeyreğinde gelişmiş diğer bilim dalları ile karşılaştırıldığında görece olarak gençtir. Birçok sosyolog bir veya daha fazla uzmanlık alanında veya altdallarında çalışmaktadır.
Sociology kelimesi, Yunanca “bilim” anlamına gelen “logy” eki ve Latince’de, genel anlamda insanı işaret eden, üye, arkadaş veya dost anlamındaki, “socius” kelimesinden gelen “socio-” kökünden oluşur.
Toplum bilimi geniş çerçeveli bir disiplin olduğu için, profesyonel toplum bilimciler için bile tanımını yapmak güçtür. Bu disiplini tanımlamak için işe yarayan yollardan biri bu disiplini toplumun farklı boyutlarını inceleyen alt dalların oluşturduğu bir küme olarak tanımlamaktır. Örneğin toplumsal sınıflaşma eşitsizliği ve sınıfsal yapıları, demografi nüfusun miktar ve türündeki değişimleri, suç bilimi suç davranışı ve çarpıklıkları, politik toplum bilimi hükümet ve yasaları, ırk toplum bilimi ve cinsiyet toplum bilimi ırk ve cinslerin eşitsizliği kadar ırk ve cinsiyetlerin toplumsal yapılarını inceler. Doğadaki birçok çapraz disiplini içerecek şekilde,yeni toplumsal alt bilim dalları ortaya çıkmaya devam etmektedir-mesela ağ çözümlemesi-.
Birçok toplum bilimci akademi dışında yararlı araştırmalar yapmaktadır. Bulguları eğitimcilere, yasa yapıcılara, yöneticilere, yenilik yapmak isteyenlere, iş dünyasının liderlerine ve toplumsal sorunları çözme vetoplumsal politikalar oluşturma konusuyla ilgilenenlere yardımcı olmaktadır.

Tarihçesi

220px Auguste Comte

Auguste Comte

Ekonomi, politika bilimi, antropoloji, tarih ve psikolojiyi kapsayan diğer sosyal bilimler ile karşılaştırıldığında toplum bilimi oldukça yeni bir bilim dalıdır. Arkasındaki düşüncelerin ise daha uzun bir geçmişi vardır ve ortak insan bilgisi ve felsefesinin karışımına kadar izleri takip edilebilir.
Toplum bilimi 19. yüzyılın ilk yarısında modernliğin iddialarına karşı bir akademik tepki olarak belirmeye başladı: dünya küçülmeye başlayıp bütünleşmeye başlıyor, insanların yeryüzündeki deneyimleri hızlı bir şekilde atomize olup yayılıyordu. Toplum bilimciler sadece toplumsal grupları nelerin bir arada tuttuğunu öğrenmeyi değil aynı zamanda toplumsal dağılmaya karşı bir çare geliştirmeyi de umut ettiler.



Sociology kelimesi 1838’de Auguste Comte tarafından Latince Socius (arkadaş, dost) ve Yunanca logos(bilim) kelimelerinin biraraya getirilmesi ile oluşturuldu.
  • Comte insana dair bütün bilimleri – tarih, psikoloji ve ekonomi dahil, bütünleştirmeyi istiyordu. Onun toplumsal şemasi tam 19.yüzyıla özgüydü; tüm insanlığın aynı tarihsel aşamalardan (teoloji, metafizik, pozitif bilimler) geçtiğine inanıyordu ve eğer birisi bu gelişimi kavrarsa toplumsal hastalıklar için çareler de bulabilirdi. Toplum bilim ‘bilimlerin kraliçesi’ olmalıydı.

150px Herbert Spencer
Herbert Spencer

Sociology terimi ile ilk yayımlanan kitap İngiliz düşünür Herbert Spencer’in yazdığı The Study of Sociology(Toplum Bilimi Çalışması) idi (1874).
  • ABD’de bazıları tarafından Amerikan Toplum biliminin babası diye tanımlanan Lester Frank Ward, 1883’te Dinamik Toplum Bilim kitabını yayınladı ve ilk kez Kansas Üniversitesi, Lawrence’da 1890’da Toplum Bilim Öğeleri başlıklı bir kursta(Amerika'nın devam eden en eski toplum bilim bölümüdür) bu disiplin kendi adıyla öğretilmeye başlandı.
  • Kansas Üniversitesi’nde Tarih ve Sosyoloji Bölümü 1891 yılında kuruldu ve ilk tam anlamıyla bağımsız toplum bilim bölümü 1892’de Chicago Üniversitesi ‘nde 1895’te Amerikan Toplumbilimi Dergisini çıkaranAlbion W. Small tarafından kuruldu.
  • İlk Avrupa toplumbilim bölümü, L'Année Sociologique ‘un (1896) kurucusu Émile Durkheim tarafından 1895’te Bordeaux Üniversitesi’nde kuruldu.
  • Birleşik Krallık’taki ilk toplumbilim bölümü London School of Economics and Political Science‘da (İngiliz Toplum Bilim dergisini de yayınlayan) 1904’de kuruldu.
  • 1919’da Almanya’da Ludwig Maximilians University of Munich’de Max Weber ve 1920’de Polonya’da Florian Znaniecki tarafından toplum bilim bölümleri oluşturuldu.
150px Karl Marx

Karl Marx

Toplum bilim alanında uluslararası işbirliği 1893’te, René Worms tarafından kurulan ancak 1949’da oluşan çok daha geniş katılımlı Uluslararası Toplum Bilim Birliği (ISA) ile yıldızı kararan küçük Uluslararası Toplum Bilim Enstitüsü ile başladı.

  • 1905’te dünyanın en büyük profesyonel sosyologlar birliği olan Amerikan Toplum Bilim Birliği kuruldu.
220px Ferdinand Toennies Bueste Husum Ausschnitt


Ferdinand Tönnies

19. yy’dan 20. yy’ın başlarına kadar diğer “klasik” toplum bilim kuramcıları şunlardır:
  • Karl Marx,
  • Ferdinand Tönnies,
  • Émile Durkheim,
  • Vilfredo Pareto,
ve Max Weber .




20. yy’dan 21. yy’ın başlarına kadar diğer “klasik” toplum bilim kuramcıları şunlardır:
  • Markus Dressler,
Comte gibi bu bilimciler de kendilerini sadece “sosyolog” saymaz. Çalışmaları din, eğitim, iktisat, hukuk, psikoloji, etik, felsefe ve teoloji konularına yöneliktir ve kuramları değişik akademik disiplinlere uyarlanmıştır. En çok ne var ki toplum bilim üstünde etkili olmuşlardır (aynı zamanda ekonomi üstünde de merkezi bir isim olan Marks’ı hariç tutarak) ve gene onların kuramları bugün hala en uygulanabilir kuramlar olarak düşünülmektedir.

Disiplinin içinde, bilimsel açıklamadan farklı olan anlayışın felsefi kökleri vardı. Comte’un başını çektiği ilk kuramcıların toplum bilime yaklaşımı, toplumu anlamak için doğal bilimlerde kullanılan yöntemleri ve yömtembilimini aynen uygulayarak toplum bilimin bir doğal bilim gibi geliştirmekti. Deneycilik ve bilimsel yönteme yapılan vurgu toplumbilimsel iddialar ve bulgular için tartışılmaz bir temel oluşturmayı ve felsefe gibi daha az deneysel disiplinlerden toplum bilimini farklılaştırmayı araştırıyordu. Pozitivizm denilen bu yöntembilimsel yaklaşım toplum bilimciler ve diğer bilim insanları arasında çekişme kaynağına ve sonunda disiplinin kendi içinde de bir ayrışma noktasına dönüştü. Böylece, birçok bilim, gerekirci, Newtoncu modelden belirsizliği kabullenen ve içselleştiren olasılıklı modellere geçerken toplum bilim gerekirci (çeşitlemeleriyapıya, etkileşime veya diğer güçlere yükleyen)yaklaşıma inananlar ve her türlü açıklama ve tahmin olasılığına karşı duranların hakimiyetine girdi.

Bilimsel açıklamadan farklı ikinci bir görüş ise kültürel hatta kendi başına toplumsaldı. 19.yy’ın başlarından itibaren insan toplumunun anlamlar, semboller, kurallar, normlar ve değerler gibi kendine özgü yanları bulunmasından dolayı doğal dünyadan toplumsal dünyanın ayrı olduğunu tartışan Wilhelm Dilthey ve Heinrich Rickert gibi bilim insanları tarafından toplum hayatını inceleyen pozitivist ve doğacı yaklaşımlar sorgulanmıştı. Toplumun bu öğeleri insan kültürlerini hem sonucuydular hem de bunlar tarafından üretiliyorlardı. Bu bakış açısı daha sonra antipozitivizmin (insancıl toplum bilim) kurucusu olan Max Weber tarafından geliştirildi. Anti-doğacılıkla yakın ilişkili bu anlayışa göre, toplumsal araştırma insanın kültürel değerlerine yoğunlaşmalıydı. Bu, bir insanın öznel ve nesnel araştırma arasında nasıl bir ayrım yapabileceği konusunda bazı tartışmalara yol açtı ve kişisel yorumlu (hermeneutical) çalışmaları etkiledi. Benzer tartışmalar, özellikle internet çağında, toplum bilimde, hedef kitleye özgü toplum bilimsel uzmanlığın yararına vurgu yapan kamu sosyolojisi gibi çeşitlemelere yol açmaktadır.

Sosyal Teori

Sosyal teori, toplumsal hayatın kalıplarını açıklamak yerine toplumsal kalıp ve büyük toplumsal yapıları açıklayacak ve çözümleyecek özet ve çoğunlukla karmaşık kuramsal çatıların kullanımına başvurur. Sosyal teori her zaman daha klasik akademik disiplinlerle sorunlu bir ilişki kurmuştur; anahtar düşünürlerden bir çoğunun üniversitede kürsüsü yoktur. Bazen sosyal teorinin toplum biliminin bir dalı olduğu düşünülse de, antropoloji, ekonomi, teoloji, tarih, felsefe vb gibi bilimlerle ilgili olduğu içindisiplinlerarasıdır. İlk sosyal teoriler toplum bilimin doğuşuyla beraber, eş zamanlı olarak geliştirildi. ‘Toplum biliminin babası’ olarak bilinen Auguste Comte –toplumsal evrimcilik- diye ilk sosyal teorilerden birinin temel çalışmasını gereçekleştirdi. 19. yy’da sosyal ve tarihsel değişimle ilgili üç büyük klasik teori oluşturuldu: sosyal evrimcilik teorisi (sosyal darvinizm de bunun bir parçasıdır) sosyal dönem teorisi ve Marksist tarihsel materyalizm teorisi. Modern sosyal teoriler klasik teorilerin daha da yetkinleştirilmiş uyarlamalarıdır, evrimin çoksoylu teorileri gibi (neo-evrimcilik, sosyobiyoloji, modernizasyon teorisi, sanayi sonrası toplumu teorisi) veya genel tarihsel sosyoloji ve öznellik teorisi ve toplumun yaratılması.
Doğal bilimler disiplinlerinin tersine –fizik veya kimya gibi— sosyal teorisyenler kendi teorilerini savunmak için bilimsel yönteme yeterince sadık davranmayabilirler. Bunun yerine, sosyal teorinin karşıtlarının eleştirilerinin temelini oluşturan, tarihsel ve psikolojik yorumlar hariç, kolaylıkla kanıtlanamayacak hipotezler kullanarak büyük ölçekli toplumsal genel eğilim ve yapıları ele alırlar. Uç noktalardaki eleştirel kuramcılar, dekonstrüksiyonizmciler veya post-modernistler gibi, herhangi sistematik bir araştırma veya yöntemin baştan noksan olduğunu iddia etmektedir. Birçok kez, ne var ki, “sosyal teori” bilime başvurmadan tanımlanır çünkü tarif ettiği toplumsal gerçeklik tersi kolay kanıtlanamayacak kadar baskındır. Modernite veya anarşi sosyal teorileri bu anlamda iki örnek olabilir.
Ne var ki, sosyal teoriler toplum biliminin büyük kısmını oluşturmaktadır. Nesnel bilimsel tabanlı araştırmalar sosyal teorisyenler tarafından yapılan açıklamalar için destek sağlayabilir. Mesela aynı işi yapan erkek ve kadınlar arasında belirgin bir gelir eşitsizliği olduğunu ortaya koyan, bilimsel yöntem eksenli istatistiki bir çalışma, karmaşık sosyal teoriler olarak feminizm veya ataerkilliğin önermelerini tamamlayabilir.Genel olarak ve özellikle saf sosyoloji taraftarları arasında, sosyal teorinin bir çekiciliği vardır çünkü burada odak merkezi bireyden uzaklaşır ve doğrudan topluma ve bizim hayatlarımızı kontrol eden toplumsal güçlere döner. Bu sosyolojik kavrayış (veya sosyal imajinasyon)yıllar içinde öğrencilere çekici gelmiş ve diğerleri statükodan memnun kalmamışlardır çünkü --bu şekilde değişim olasılığını ortaya koyarak, sosyal yapıların ve kalıpların ya rastlantısal ya da keyfi olarak özel güçlü gruplar tarafından kontrol edildiği varsayımına dayanmaktadır.

Bilim ve Matematik

Toplumbilimciler toplumu ve sosyal davranışı, insanların oluşturduğu grup ve toplumsal kurumu çeşitli sosyal, dinsel, politik ve iş organizasyon gibi inceleyerek çalışırlar. Onlar aynı zamanda grup davranışlarını ve toplumsal etkileşimlerini inceler, köken ve gelişimlerini takip eder ve üye bireyler üzerinde grup hareketlerinin etkisini çözümlerler. Toplumbilimciler toplumsal grupların, organizasyonların ve kurumların özellikleri; bireylerin her birinin diğerinden ve ait oldukları gruptan etkilenme yolları ve bir insanın günlük yaşamında cinsiyet, yaş veya ırk gibi toplumsal özelliklerin etkisi ile ilgilidir. Toplumbilimsel araştırmalar eğitimcilere, yasakoyuculara, yöneticilere ve toplumsal sorunları çözmek ve kamu politikaları geliştirmek isteyenlere yardımcı olur. Birçok toplumbilimci bir veya birden fazla uzmanlık alanında çalışır: toplumsal organizasyon, toplumsal tabakalaşma, toplumsal hareketlilik; ırksal ve etnik ilişkiler;eğitim, aile; toplumsal psikoloji,şehir, kırsal, politika, ve karşılaştırmalı toplumbilim; cinsiyet rolleri veilişkiler; demografi; yaşlılık; suç bilimi; ve toplumsal uygulamalar.
Toplumbilim büyük oranda Comte'nin toplumbilimin ergeç bilimin bütün diğer alanlarını içine alacağı inancına yaslanarak gelişse de, sonuçta, toplumbilim diğer bilimlerin yerine geçmedi.Bunun yerine, toplumbilim diğer toplumsal bilimlerle özdeşletirilme noktasına geldi. Günümüzde, çoğunlukla karşılaştırmalı bir yöntem kullanarak, insan türünün organizasyonlarını, toplumsal kurumlarını ve bunların toplumsal etkileşimlerini incelemektedir. Disiplin özellikle karmaşık sanayi toplumlarına odaklanmıştır. Toplumbilimciler son zamanlarda antropologlardan aldıkları ipuçları ile, bu alandaki "Batı Vurgusu"nu belirtmektedirler. Tepki olarak ise yeryüzündeki birçok toplumbilim bölümü çok kültürlü ve çok uluslu çalışmaları desteklemektedir.
Günümüzde, toplumbilimciler, toplumu düzenleyen ırk veya etnisite, sosyal sınıf, cinsel rolleri ve aile gibi kurumları; suç ve boşanma gibi bu yapıların ayrılma ve bozulmasını temsil eden toplumsal işleyişleri ve benzeri kişiler arası etkileşimler gibi mikro-işleyişleri ve bireylerin toplumsallaşmaları, gibi mikro- toplumsal yapıları araştırmaktadırlar.
Toplumbilimciler sıklıkla toplumsal ilişkilerdeki kalıpları açıklamak ve toplumsal değişimi belirlemeye yardım edecek modeller geliştirmek için toplumsal araştırmanın kantitatif yöntemine dayanırlar.Toplumbiliminin belli dalları ise - odaklanarak yapılan görüşmeler, grup tartışmaları ve etnografik yöntemler gibi yöntemelerin- sosyal işleyişlerin daha iyi anlaşılmasını sağladığını düşünmektedir.Orta yolu bulmak isteyen bazı toplumbilimciler ise kantitatif ve kalitatif yaklaşımların birbirini tamamlayıcı olarak kullanılmasını tartışmaktadır. Bir yaklaşımdan elde edilen sonuçlar diğer taraftaki açıkları kapatabilir. Mesela kantitatif yöntemler büyük ve geniş kalıpları tanımlarken kalitatif yaklaşımlar bireylerin bu kalıpları nasıl anladıklarını anlamamıza yardımcı olabilir.

Toplumsal Araştırma Yöntemleri

Toplumbilimcilerin, soru formları veya toplumsal yöntemler araştırma anketi, görüşmeler,katılımcı gözlem, istatistik araştırması, değerlendirme araştırması ve test, anket vb belge tabanlı değerlendirme gibi çalışmaları içeren kuramsal olmayan bulguları bir araya getirmek için kullandığı birçok ana yöntem vardır.
Bu yaklaşımların hepsinin sorunu bunların, araştırmacının bunların gözünde gördüğü toplumu nasıl çözümlediği ve anladığını uyarlamaya çalıştığı kuramsal konuma dayanıyor olmasıdır. Eğer Émile Durkheim gibi işlevselci ise, araştırmacı herşeyi büyük ölçekli toplumsal yapıların terimleriyle açıklaması muhtemeldir. Bir sembolik etkileşimci büyük olasılıkla insanların birbirini nasıl anladığına yoğunlaşacaktır. Bir marksist ya da neo-marksist bir araştırmacı ise muhtemelen herşeyi sınıf mücadelesi ve ekonomi süzgecinden geçirecektir. Fenomenciler ise insanların gerçeğin onlara göre anlamlarını kurguladıkalrı tek bir yol ve başka hiç bir şey olmadığını düşünmeye eğilimlidirler. Gerçek sorunlardan biri ise birçok toplumbilimcinin bir tek kurumsal yaklaşımın doğru olduğu ve bunun da kendilerinki olduğunu tartışmalarıdır. Uygulamada, toplumbilimciler sıklıkla, her yöntem özel data tipleri ürettiği için farklı yaklaşımları ve yöntemleri karıştırıp eşleştirmektedir.
İnternet üç açıdan toplumbilimcilerin ilgi alanındadır: mesela kâğıt üzerindeki anketler yerine çevrimiçi anketleri kullanmak adına bir araştırma aracı olarak, bir tartışma platformu olarak ve bir araştırma konusu olarak. Internet toplumbilimi, çevrimiçi toplulukların (ör:haber grupları) çözümlemesini, sanal toplulukları ve dünyaları,internet gibi yeni medyalar ekseninde çözünen organizasyonel değişimleri ve sanayi toplumundan bilgiye dayalı topluma (veya bilgi toplumuna) doğru yaşanan dönüşümde geneldeki toplumsal değişimi içermektedir.

Diğer Toplum Bilimleri

20.yy'ın başlarında sanayi toplumu üzerinde araştırma yapan toplumbilimciler ve psikologlar antropolojinin gelişimine katkıda bulundular. Antropologlar da sanayi toplumları üzerinde araştırmalar yaptılar. Günümüzde toplum bilim ve antropoloji çalışma nesnelerinden ziyade farklı kuramsal içerik ve yöntemlere göre daha iyi bir şekilde farklılaşmışlardır.
Sosyalbiyoloji görece olarak hem toplumbiliminden hem de biyolojiden kaynaklanan yeni bir alandır. Bu alan ilk önce çok hızlı bir kabul görse de, toplumsal davranış ve yapıların evrimsel ve biyoloijik işleyişlerle açıklama yolları aramasından dolayı tepki topladı. Toplumbilimciler sıklıkla davranışı tanımlamada genlerin etkilerini çok fazla dayanak göstermeleri yönünden eleştirilmektedirler. Ne var ki toplumbilimciler sıklıkla doğa ve yetiştirme arasında karışık bir ilişki olduğuna atıfta bulunarak yanıt verirler. Bu anlanmda sosyalbiyoloji fiziksel antropoloji, zooloji, evrimsel psikoloji, insan davranışsal ekoloji ve ikili kalıtım kuramı ile yakın ilişki içersindedir. Bununla birlikte, bu alanda çalışanların çoğu için, büyük oranda bu alanın düşünceleri kabul edilebilirdir, çünkü toplumsal yapılar için biyolojik temeller bulmak toplumsal yapıların nadir ve isteğe bağlı olduğunu ifade eden birçok toplumsal kuramın önerme ve çıkarımlarına karşı gelmektedir.
Toplumbilim toplumsal psikoloji ile bazı bağlantıları vardır ancak ilki toplumsal yapılarla ilgili iken ikincisi toplumsal davranışlarla ilgilidir.

Yaklaşımlar ve Yöntemler


  • Auguste Comte (1789-1857): pozitivist.
  • Émile Durkheim (1858-1917): pozitivist.
  • Karl Marx: diyalektik materyalist
  • Giambattista Vico (1668-1774): özneci/anlamacı.
  • Wilhelm Dilthey (1833-1911): hermeneutik geleneğe bağlı; anlamacı.
  • Georg Simmel (1858-1918): karmaşık süreççi.
  • Max Weber: anlamacı ve etkinlikçi.
  • Talcott Parsons : Yapısal işlevselcilik
-Diğer gruplar: Robert Merton, Gerhard Lenski, Erving Goffman, Herbert Blumer, Harold Garfinkel, Peter Berger, Amitai Etzioni, C.Wright Mills, Daniel Bell, Alvin Toffler, G.Herbert Mead, Alain Touraine.


Kavramlar


  • Toplumsal gerçeklik
  • Toplumsal yapı
  • Toplumsal ilişkiler
  • Toplumsal gruplar
  • Toplumsal katmanlaşma
  • Toplumsal gelişim
  • Toplumsal politikalar
  • Kültür
  • Toplumsal kurumlar
  • Toplumsal değişme
  • Toplumsal çözülme
Dallar



  • Ahlâk Sosyolojisi
  • Aile Sosyolojisi
  • Askeri Sosyoloji
  • Beden Sosyolojisi
  • Bilgi Sosyolojisi
  • Bilim Sosyolojisi
  • Çalışma Sosyolojisi
  • Çevre Sosyolojisi
  • Din Sosyolojisi
  • Eğitim Sosyolojisi
  • Folk Sosyolojisi
  • Göç Sosyolojisi
  • Cinsiyet Sosyolojisi
  • Hukuk Sosyolojisi
  • İktisat Sosyolojisi
  • İnsan Ekolojisi
  • Kent sosyolojisi
  • Köy Sosyolojisi
  • Kurumlar Sosyolojisi
  • Küçük Topluluklar Sosyolojisi
  • Kültür Sosyolojisi
  • Medikal Sosyoloji
  • Natüralist Sosyoloji
  • Sağlık Sosyolojisi
  • Sanat Sosyolojisi
  • Sanayi Sosyolojisi
  • Siyaset Sosyolojisi
  • Toplumsal Psikoloji
  • Tarih Sosyolojisi
  • Uluslararasi İlişkiler Sosyolojisi
  • Uygulamalı Sosyoloji
  • Vergi Sosyolojisi
Toplumbilimciler
  • Alexander Rüstow
  • Anthony Giddens
  • August Comte
  • Behice Boran
  • Beyaz Arif Akbaş
  • Cemil Meriç
  • C Wright Mills
  • Claude Henri de Saint Simon
  • Doğan Ergun
  • Emre Kongar
  • Émile Durkheim
  • Erol Güngör
  • Erving Goffman
  • Ferdinand Tönnies
  • Georges Gurvitch
  • Georg Simmel
  • George Herbert Mead
  • Hasan ünal nalbantoğlu
  • Herbert Spencer
  • Hilmi Ziya Ülken
  • Immanuel Wallerstein
  • İbn'i Haldun
  • İsmail Beşikçi
  • Jürgen Habermas
  • Kadir Cangızbay
  • Karl Marx
  • Max Weber
  • Mehmet Cihat Özönder
  • Michel Foucault
  • Niklas Luhmann
  • Nilgün çelebi
  • Nilüfer Göle
  • Niyazi Berkes
  • Norbert Elias
  • Orhan Türkdoğan
  • Prens Sabahaddin
  • Ralf Dahrendorf
  • Robert K.Merton
  • Şerif Mardin
  • Talcott Parsons
  • Vilfredo Pareto
  • Wright Mills
  • Ahmet Cevdet Paşa
  • Zygmunt Bauman
  • Pierre Bourdieu
  • Ulus Baker
  • Ziya Gökalp
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Ağustos 2015       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
TOPLUMBİLİM a.
1. insan toplumlarına ve toplumsal olgulara ilişkin bilimsel inceleme. (Eşanl. SOSYOLOJİ.) [Bk. ansikl. böl ]
2. Bir iş yapan (örneğin köylü toplumbilimi), bir inancı savunan, bir inanış gösteren (örneğin din toplumbilimi), bir kültür ya da sanat olayıyla ilgilenen (örneğin edebiyat toplumbilimi) insan gruplarına ilişkin sistemli inceleme.

—Bot. Bitki toplumbilimi, FİTOSOSYOLOJI' nin eşanlamlısı.

—ANSİKL. Toplumbilim, bireylerin toplumsal gruplar içine katılma model ve kipliklerini, grupların örgütlenme biçimlerini, gruplar arasında kurulan bağıntı tiplerini ve grupların bireysel davranışlar üzerindeki etkilerini inceler. Kurucuları tarafından toplumbilim, toplumların genel bir bilimi olarak tasarlandı. 1836'da bu bilime toplumbilim adını veren Auguste Comte, onu genel toplumsal gerçekliğin bilimi durumuna getirmek istiyordu. Bilimsel olduğunu iteri süren bütün bilgi kolları gibi toplumbilim de, günümüzde deneysel, analitik ve niceliksel bir özellik kazandı Kamuoyu yoklamalarıyla yapılan soruşturmalarla birlikte istatistiklerin kullanılmaya başlanması ve genellikle matematik modellerden alınan özgül bir yöntemin gelişimi, XIX. yy.'ın bireşim ve kehanete pek düşkün büyük toplumbilim sistemlerine hiçbir şey (ya da büyük bir şey) borçlu değildi. Bütünsel toplumsal gerçekliği kavramak şöyle dursun toplumbilim, deneysel gözlem kaygısıyla analitik bir nitelik kazanmaya yöneldi ve birçok inceleme alanına bölündü.
Toplumun incelenmesine yönelik düşünce biçimi olarak toplumbilim, köklerini felsefe geleneğinin derinliklerinden aldı. Ön sıradaki öncüleri arasında Platon, Aristoteles, aziz Augustinus, aziz Thomas, ibni Haldun ve bize daha yakın olarak Machiavelli, Hobbes, Locke, Bossuet, Rousseau, Condorcet ve Montesquieü sayılabilir, ister siyasal yazar ya da filozof, ister tanrıbilimci ya da hükümdar danışmanı olsun, düşünce nesnesi olarak bunların hepsi toplumu, toplumun ne olduğu kadar ne olması gerektiğini, toplumun dönüşüm mekanizmalarıyla birlikte yeniden üretim mekanizmalarını ete aldı.
Auguste Comte toplumbilimi, tam da ona adını koyduğu anda bir bilim durumuna getirmek yeteneğini gösterdi. Ona göre toplumbilim, "toplumsal olaylara özgü tüm temel yasaların olgucu bir incelemesine dayanıyordu. Aynı ereği izleyen Kari Marx, ondan biraz daha sonra, her şeyden önce iktisadı bir nitelik taşıyan altyapı ve çeşitli üstyapı öğeleri, özellikte ideolojiler dünyası arasındaki karşılıklı bağımlılığı ortaya koydu. Sınıflar savaşımını tarihin itici gücü, toplumların evriminin başta gelen etkeni durumuna getirerek "toplumsal bütün, parçaların toplamından başka bir şeydir” koyutunu iteri sürdü.
Toplumbilimin kurucuları arasında, toplumbilim ya da çağdaş siyaset biliminin babası Alexis de Tocqueville ve her şeyden önce betimleyici bir bilim olarak tasarlanan bir toplumbilime öncülük eden Frödöric Le Play'ye de yer vermek gerekir. Ne var ki, çeşitli toplumsal olguların gerçekteli bilimsel bir incelemesine ilk yol açanın Emile Durkheim olduğundan da hiçbir kuşku yoktur. Toplumbilim yönteminin kuralları bugün de, yeni bilimden yana bir tür bildirge gibi görünmektedir. Toplumbilimsel yöntemin kuralları (Rögles de la möthode sociologique) [1894] adlı yapıtında Durkheim, toplumbilimde nedenlerin araştırılmasının önemini ortaya koydu. Ayrıca, nesnellik istekleriyle birlikte, tipleme yönteminin çeşitli yönleri üzerinde de önemle durdu. Çeşitli yorumlara yol açmakla birlikte bu yapıt, bilimsel bir toplumbilimin, “toplumsal olguların nesneler gibi ele alınmaları gerekir" ilkesini ileri sürdü.
intihar konusundaki incelemesi (intihar [LeSuicide], 1897), Durkheim'ın toplumbilime karşı beslediği tutkuyu gösterdi. Toplumbilimci bu yapıtta, toplumsal olguların incelenmesine yasa kavramını, İçtimai taksimi amal (De la division du travail social) [1893] adlı yapıtta uyguladığından daha çok uyguladı. İstatistiklere dayanarak, değişimlerini ölçtüğü bazı etkenlere göre, zaman ve mekân içinde saptanan intihar oranı değişikliklerini açıklamaya çalıştı. Durkheim çevresinde toplanan bir araştırmacılar ekibi, yükselişi ’Anne sociotogique (Toplumbilim yılı) dergisi tarafından sağlanan bir transız okulunun üstünlüğünü gösterdi.
Durkheim'dan sonra toplumbilim, alanının genişlemesi ve kuramsal çerçevelerinin artan çokluğuyla belirginleşti.
iş toplumbilimi, toplumsal sınıflar toplumbilimi, din toplumbilimi, bilgi toplumbilimi, hukuk toplumbilimi vb. gibi büyük geleneksel alanlarının yanında toplumbilim sanat, edebiyat, yığın kültürü, moda, şehircilik, dinlenme, bürokrasi, kırsal çevre, kitle iletişim araçları, iktisat, gelişme, uluslararası ilişkiler vb. alanlara da uygulandı. özel ve kamusal araştırma merkez ve ekipleri gitgide toplumbilimin, bütünsel bir incelenmesinden daha çok özel bir dalının sorumluluğunu yüklenmeye başladılar Araştırma yöntem ve teknikleri alanında çağdaş dönemde, matematik ve istatistik araçların genel bir yaygınlık kazandığı, bazı sosyometri kavramlarının geliştiği, sorudizisi ve test tiplerinin çoğaldığı, etnografi yöntem ve betimlemelerinin yetkinleştiği, dilbilim modellerinden gitgide daha çok yararlanıldığı saptandı. Yöntemler ve teknikler arasındaki birlik yetersizliği, kısmen bunların kuramsal temellerini genellikle toplumbilimden başka bilim kollarına (ruhbilim, matematik, iktisat, dilbilim vb.) dayandırmalarına, kısmen de aynı zamanda hem somut toplumsal olayların incelenmesini temellendirmeye, hem de bu incelemeyi daha geniş açıklamalarla bütünleştirmeye yetenekli, birleşik bir toplumbilim kuramının yokluğuna bağlıdır. Bununla birlikte, J. Piaget tarafından harekete geçirilen ve toplumbilimcileri, ruhbilimcileri, tarihçileri, coğrafyacıları, nüfusbilimcileri, antropologları, iktisatçıları vb. bir araya getiren karşılaştırmalı ve çok- dallı incelemelerin gelişmesi, daha sonraki araştırmaları büyük ölçüde verimli kılabilecek niteliktedir.

• 1970'ten sonra toplumbilim. 70'li yılların dönüm noktasında toplumbilimde, çağdaş toplum konusundaki tartışma başladı. Bundan sonra toplumbilim, toplumların kendileri üzerine kendiliğinden edindikleri tasarımın tamamlayıcısı durumuna geldi. 60'lı yılların sonundaki öğrenci ayaklanmaları, toplumbilimin hem sözvarlığına, hem de bazı tanılarına, en az toplumbilimcilerin kitabevi başarıları kadar yaygınlık kazandırdı.
XIX. yy.'daki öncülerinin etkisini taşıyan transız toplumbilimi, günümüzde yaklaşımların, gözlem tiplerinin ve doğrulama yöntemlerinin çokluğu yüzüı ıoen donup kalmış gibi göründü. Hiçbir genel kuram ve hiçbir paradigma, özel ve sınırlanmış bir uygulama alanı içinde de olsa, kendini tartışma götürmez bir biçimde kabul ettiremedi. Yol açtığı hayranlıkların, hatta yöntemlerinin çeşitliliği ve kuramlarındaki ayrılıkların ötesinde toplumbilim, belli bir bilgi bakımından zengin düşünce biçimiyle özgül ve insan etkinliklerinin incelenmesini bu etkinlikleri belirleyen ve onlara kaynak hizmeti gören toplumsal çerçeveye bağlamasıyla tekil bir bilim niteliği taşır.

• Türkiye’de toplumbilim, ikinci meşrutiyet döneminde siyasal değişime koşut olarak, toplumsal yapının da yeniden düzenlenmesi gerektiği düşüncesiyle kendini göstermeye başladı. 1895-1908 yılları arasında Batı Avrupa'da sürgünde bulunan türk aydınları arasında Abdülhamit H'ye karşı gelişen muhalefet, özellikle A. Comte ve E. Demolins'in toplumbilimsel yaklaşımından etkilenmişti. A. Comte'un toplumbilimsel yaklaşımı, Türkiye'de ilk kez sistemli olarak Salih Zeki Bey tarafından tanıtıldı. Salih Zeki Bey, Ulumu iktisadiye ve içtimaiye dergisindeki çeviri ve telif yazılarıyla A. Comte’un olgucu felsefesini ve siyasetini savundu, ikinci meşrutiyet'in ilanı yıllarında yayımlanan bu dergi, ilk kapsamlı ve ciddi sosyal bilim yayınlarındandı ve kurucuları arasında Ahmet Şuayip, Rıza Tevfik, M. Cavit gibi yazarlar bulunuyordu. Dergi, ilkin olgucu, daha sonra Spencerin yaklaşımına yönelik bir toplumbilim anlayışını benimsedi. Spencer'in doğacı-organizmacı evrim kuramının önde gelen savunucusu Ahmet Şuayip'ti ve bu görüş Cumhuriyet dönemi öncesinde en çok ilgi gören toplumbilimsel yaklaşım oldu. Dergi yazarlarından Bedi Nuri ise organizmacı toplumbilimin kuramcısı Renö VVorms'un etkisini taşıyan makaleleriyle, toplum yapısını ampirik olarak çözümlemeye yönelik ilk adımları atanlardan sayıldı. Bu dönemde toplum kurallarına ilişkin ilk temel çeviri ve telif yapıtlar da birbirini izlemeye başladı.
Türkiye'de toplumbilimsel düşünce konusunda yerleşik kanıya göre, en ağırlıklı kutuplaşmanın Prens Sabahattin'in bağlandığı “ilmi içtima" görüşüyle Ziya Gökalp’in bağlı olduğu “içtimaiyat" görüşleri arasındadır. Le Play’in etkilerini taşıyan toplumbilimsel yaklaşımında Prens Sabahattin, ağırlıklı olarak tarım ve eğitimin (bireysel girişkenliliğin geliştirilmesine yönelik) yeniden düzenlenmesini savundu. Ona göre, sınıf ve zemin olarak burjuvazinin ve burjuvanın gelişmesi zorunluydu ve elitler, toplumda örgütleyici bir işlevi yerine getirmek durumundaydılar. Devlet yapısının federatif bir örgütlenmeyle merkeziyetçilikten uzaklaşması gerekiyordu. Prens Sabahattin'in bu görüşleri, modern liberal anlayışın ülkemizdeki önemli bir aşaması olarak değerlendirilir. Prens Sabahattin'in toplumbilimsel görüşünün yaygınlaşması ve bu doğrultuda yayın faaliyetine geçilmesi, esas olarak, Mehmet Ali Şevki’nin öncülüğünde Mesleki içtimai cemiyeti İlmiyesi adlı derneğin kurulması ve derneğin 1919'dan başlayarak Mesleki içtima dergisini yayımlamasıyla gerçekleşti.
Şerif Mardin', Türkiyede toplumbilimin gelişme çizgisini açıklarken, kurduğu model çerçevesinde iki toplumbilimsel eğilim ile osmanlı toplum yapısı ve siyasi yapı arasında bağlantı olduğunu öne sürer OsmanlI toplumundaki temel siyasi bölünme ve merkezi çatışma, “merkez'le “çevre" arasındadır. Comte-Durkheim çizgisi "merkez"; Demolins-Le Play çizgisi “çevre" geleneğine denk düşer. Merkeze denk düşen Ziya Gökalp yaklaşımı ulus bilincini, modern ulusal kültür kurma yolunda ulusal idealizmi canlandım',aya yöneliktir. Gökalp’ in düşünce sisteminde en etkili kuram, Durkhcim'ın toplumbilimi olmuştur Gökalp, yazıları ve İstanbul Üniversitesi’nde 1915' ten başlayarak verdiği ders ve konferanslarla durkheimcı toplumbilimi ülkemizde tanıttı. Aynı dönemde içtimaiyat dar ül-mesaisi'nin kurulması gündeme geldi ve içtimaiyat dergisi (1917-1924) yayımlanmaya başladı. Gökalp’in görüşü bir yandan Cumhuriyet ideolojisi üzerinde etkili olurken, öte yandan 1924'te lise düzeyinde başlayan toplumbilim eğitiminin de belirleyici etkenlerinden birini oluşturdu. Ziya Gökalp'in anlayışını benimseyen Mehmet izzet, felsefe ile toplumbilimsel düşünceyi bir araya getirmeye çalışmış ilk toplumbilimcilerdendir. Felsefe ve içtimaiyat dergisinin çıkartıldığı ve Türk felsefe derneği'nin kurulduğu bu dönemde felsefi arayış ve yaklaşımla toplumbilimin ilgi odaklarının birbiriyle örtüştüğü görülür.
1933'teki üniversite reformuyla İstanbul Üniversitesi'ndeki sosyal bilim eğitiminde, Türkiye'de sürgün yaşayan alman profesörler etkili oldu. 1933-1934'te İstanbul Üniversitesi hukuk fakültesi'nde iktisat ve içtimaiyat enstitüsü kuruldu. Bu dönemde toplumbilim eğitiminde iktisadi toplumbilim anlayışı ağırlık kazandı; 1934’te yayımlanmaya başlayan iş dergisiyle de bu görüşün akademik dış çevreye tanıtılması sağlandı. İstanbul Üniversitesi’nde Prof. Z. F. Fındıkoğlu, Orhan Tuna gibi bilim adamlarıyla temelleri atılan kooperasyon toplumbilimi, 1960'ların sonlarına değin ağırlığını sürdürdü.
1930’lu yılların başında toplumbilim eğitimi Ankara Gazi terbiye enstitüsü'nün de programına girdi. Amerikan toplumbilimi yaklaşımının ilk kalıcı etkileri bu kurum aracılığıyla varlığını duyurdu.
Gerçek anlamda toplumbilim araştırma girişimleri ilk kez 1940’larda Ankara Üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesi’nde Niyazi Berkes, Behice Boran ve Muzaffer Şerif Başoğlu'nun da bulunduğu bir araştırmacılar grubu ile başladı. Birden çok tekniği kullanan ve saha araştırmalarına yönelen bu çalışmalar, Türkiye’de birer ilk- örnek oldu. 1940 kuşağı sosyalbilimcilerin özellikle Behice Boran ve Niyazi Ber- kes'in yaklaşımları, bütünleşmeye dayalı bir toplum modelinden, çatışmaya dayalı bir toplum modeline yönelmişti.
1950-1960 arası, sosyal bilimler açısından bir durgunluk dönemi olarak kabul edilir. Bu dönemde İstanbul Üniversitesinde Hilmi Ziya Ülken, eklektik bir toplumbilim anlayışını geliştirmektedir.
1960'ların ortalarından sonra kapsamlı saha araştırmalarının verilerini esas alan ve sosyal değişmenin yönünü, boyutlarını, mekanizmasını çözümlemeyi temel alan toplumbilimcilerin etkinliği görülmeye başladı. Ortadoğu teknik üniversitesinde toplumbilim ve kentleşme eğitim ve araştırmacılığının temellerini atan Mübeccel Kıray"ın sosyal değişmenin ara mekanizmaları, süreçleri ve “tampon kurumlarinı çözümlemeye yönelik yaklaşımı, İbrahim Yasa, İsmail Beşikçi gibi bir dizi araştırmacıya yol gösterici oldu. 1960'ların ortalarında kurulan Türk sosyal bilimler derneği, sosyal bilimlerde ülkedeki ilk kapsamlı ekip çalışmasını başlattı. Aynı yıllarda Türkiye'deki toplumbilim çalışmalarında odak noktası, siyaset toplumbilimi ve tarih toplumbilimi olan yeni bir bakış açısı gelişti. Bu alanın öncüsü olan Şerif Mardin, 1970’lerin başında, Boğaziçi üniversitesinde toplumbilim ve sosyal bilimler eğitiminin yerleşmesine de öncülük etti.
Adı anılanlar dışında Nurettin Şazi Kösemihal, Cavit Orhan Tütengil, Cahit Tanyol, toplumbilimin Türkiye'de gelişmesine katkıda bulunmuş bazı toplumbilimcilerdir. 1993 yılı itibariyle Türkiye'de Ankara Üniversitesi dil ve tarih-coğrafya fakültesi, Atatürk üniversitesi, Boğaziçi üniversitesi, Cumhuriyet üniversitesi, Ege üniversitesi, Fırat üniversitesi, Hacettepe üniversitesi, İnönü üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Koç üniversitesi, Mimar Sinan üniversitesi, Ortadoğu teknik üniversitesi, Selçuk üniversitesi ve Uludağ üniversitesinde toplumbilim eğitimi verilmektedir.


Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

24 Kasım 2009 / asla_asla_deme Sosyoloji
23 Nisan 2014 / Ziyaretçi Cevaplanmış
22 Mayıs 2008 / Bia Taslak Konular
12 Mayıs 2008 / Misafir Taslak Konular
12 Kasım 2006 / Mystic@L Sosyoloji