Arama

Arap-İsrail Savaşları

Güncelleme: 27 Nisan 2017 Gösterim: 26.730 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ekim 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

İsrail-Arap Savaşları

Ad:  2.jpg
Gösterim: 2180
Boyut:  14.4 KB

1948'den bu yana, İsrail devletiyle değişik sayıda arap devleti arasında patlak veren dört çatışmaya verilen ad.
Sponsorlu Bağlantılar

Ad:  1.JPG
Gösterim: 987
Boyut:  59.5 KB

Birinci İsrail-Arap savaşı: 1948-49


Bu savaş, İngiltere'nin 1919'dan beri sürdürdüğü manda yönetiminden vazgeçmesi üzerine BM'nin kasım 1947'de aldığı Filistin'i bölüştürme kararını, Arap birliği'nin tanımayı reddetmesinden kaynaklandı, ingilizler'in çekilmesi ve 14 mayıs 1948'de Israil devletinin kurulması üzerine, komşu arap ülkeleri (Mısır, Irak, Suriye, Maverai Ürdün ve Lübnan) yeni devlete saldırdılar; Kudüs müftüsünün topladığı Arap milli muhafız gücü de mücadeleye içerden katılıyordu. Dört haftalık (11 haziran - 8 temmuz) bir ateşkesten sonra, dışarıdan büyük miktarda yardım alan İsrail, "on gün saldınsı" adı verilen kısa bir saldırı sonunda çeşitli arap ordularını geri püskürtmeyi başardı. Yeni bir ateşkes (20 temmuz-ekim) sırasında 500 000 arap Maverai Ürdün, Suriye ve Lübnan'a göç etti. İsrailliler, 15 ekim 1948'den ocak 1949’a kadar Mısırlılar’ı El-Ariş'e kadar püskürterek Negev ve Celile'nin tümünü ele geçirdiler. Mısır mütareke istedi ve bu isteği 24 şubatta kabul edildi. Onu Lübnan (23 mart), Ürdün (eski Maverai Ürdün) [3 nisan] ve Suriye (20 temmuz) izledi. Irak müzakereyi reddetti, ama İsrail ile ortak sınırı olmadığından birliklerini geri çekti. BM'nin kararlaştırdığı bölüşümden daha elverişli olan ateşkes hatları, İsrail’in yeni sınırlarını oluşturdu.

İkinci Israil-arap savaşı: 1956

Ad:  6.jpg
Gösterim: 917
Boyut:  97.9 KB

Temmuz 1956’da, Nasır, Uluslararası Süveyş kanalı özel şirketi'ni millileştirdi. Fransa o sırada Cezayir ile savaşıyordu. İngiltere ile anlaşarak, Mısır'a İsrail'in de gizlice taraf olduğu bir müdahale hazırladı. SSCB ve aynı zamanda Birleşik Devletler, Kıbrıs'tan başlatılan bu seferin (Silahşör harekâtı) dışında tutulmuşlardı. Harekât, aktif Nasır milliyetçiliğinin, Nasır'ın sahip olduğu saygınlığın ve arap ülkeleriyle kurduğu saldırı ittifaklarının Asuan barajının gerçekleştirilmesinde ABD’nin yerini alan SSCB'nin gösterdiği yakınlığın, İsrail üzerinde gerçek tehlikeler oluşturmaya başladığı bir sırada yapılmaktaydı. Tehlikenin somut örneklerinden biri de, Mısırtılar’ın, Şarm el-Şeyh'teki üslerine dayanarak, Akabe körfezi ve Eilat Jimanmı deniz trafiğine kapatmalarıydı. Üç saldırgan devlet arasında önceden düzenlenen senaryo uyannca, İsrail ordusu başkomutanı Moşe Dayan, 29 ekimde Sina yönünde bir yıldınm savaşı başlattı. Toplam 4 zırhlı koldan 3’ü, gafil avlanan Mısır ordusunu bozguna uğratarak 31 ekimde kanala vardı: İsraillilerin en önem verdikleri dördüncü kolsa 3 kasımda Şarm el-Şeyh'i ele geçirdi. 30 ekimde, Fransa ve İngiltere “savaşan" iki tarafa birliklerini kanalın her iki yanından on beşer km geri çekmeleri için 12 saatlik bir süre tanıyan bir ültimatom verdiler. Kahire'nin bunu derhal reddetmesi üzerine, fransız ve İngiliz kuvvetleri 5-6 kasımda havadan indirdikleri ve denizden Port Fuad ile Port Said'e çıkardıklan kuvvetlerle müdahaleyi gerçekleştirdiler ve kanal boyunca hızla ilerleyerek El Kantara'ya kadar ulaştılar. Ancak bu "askeri gezinti" tüm dünyanın, Amerikalılarla Sovyetler'in ve BM'nin şiddetli tepkisi ve ayrıca İngiltere kamuoyunun derin hoşnutsuzluğu karşısında durdu. 15 kasımdan başlayarak fransız-ingiliz kuvvetlerinin yerini BM'ye bağlı bir güvenlik gücü aldı ve bu güç Sina'yı işgal ederek Mısır ile İsrail arasındaki 1949 ateşkes hattını yeniden kurdu ve Şarm el-Şeyh ile Gazze de içinde olmak üzere, savaşan taraflar arasında bir tampon oluşturdu.

Üçüncü israil-arap savaşı ya da Altı gün savaşı: haziran 1967


Ad:  3.jpg
Gösterim: 978
Boyut:  89.6 KB

SSCB ile Nasır yönetimindeki Mısır arasında askeri ve siyasal alandaki işbirliği yoğunlaşmış, Mısır ve Suriye ordularına hatırı sayılır ölçüde modern zırhlı araç gereç ve uçakla çok sayıda "sovyet danışman" gelmişti. Buna karşılık, Batıklar (bu arada Fransızlar) da israilliler'e en gelişmiş askeri malzemeyi sağlamış bulunuyorlardı. 19 mayıs 1967'de Mısır, 1957’den beri görev başım da olan BM barış gücünün kaldırılarak bunun yerine kendi kuvvetlerinin konulmasını istedi ve bu isteği yerine getirildi. Böylece, Mısır, Şarm el-Şeyh'i yeniden işgal etti ve Sina’ya açıkça zırhlı birlikler yığdı. Suriye de kendi sınırlarında aynı şeyi yaptı. İsrail buna karşı, 5 haziranda bir önleyici harekâtla tepki gösterdi. Harekât altı gün sürdü ve daha ilk gün Mısır, Suriye, Irak ve Ürdün hava kuvvetlerini kendi havaalanlarında tahrip eden İsrail kuvvetleri için çok büyük bir zaferle sonuçlandı. İsrail ordulan başkomutanı Rabin, 5-8 haziran arasında Gazze, Sina ve Şarm el-Şeyh'te zırhlı birliklerle hızlı harekâtlar gerçekleştirdikten sonra, 6-8 haziran arasında kral Hüseyin'in kuvvetlerine ağır kayıplar verdirerek Batı Şeria'yı işgal etti. Son olarak, Suriye’ye dönüp Golan yaylasını ele geçirdikten sonra Şam'a doğru ilerlemeye başladıysa da, BM'nin ateşkes çağrısına (7 haziran) uyarak harekâta son vermek zorunda kaldı (10 haziran). Gazze şeridi, Port Fuad dışında Sina, Batı Şeria ve bu arada Kudüs'ün tamamı ile Golan yaylası İsrail işgali altında kaldı. Ağustosta Hartum'da toplanan arap liderleri, İsrail’i tanımama ve onunla müzarekeye girmeme konusunda anlaştılar. BM, 22 kasım 1967'de, banşa dönülmesi için gerekli siyasal koşulları belirleyen 242 sayılı kararı oylayıp kabul etti. Buna göre, İsrail işgal ettiği topraklardan çekilecek, ancak İsrail'in varlığı arap devletlerince tanınacak ve Filistin mültecileri sorunu makul bir çözüme bağlanacaktı.

Dördüncü israil-arap savaşı ya da Kippur savaşı: 28 eylül 1970'te


Nasır'ın ölmesi ve yerine Enver Sedat’ın geçmesiyle israil-arap çatışmasının siyasal koşulları değişti. Önce, Altı gün savaşı'ndan beri süregelen ve her iki ülkeyi ekonomik açıdan yıkma tehlikesi gösteren bir yıpratma savaşı, bir tür yazısız anlaşmayla sonuçlandı. Bundan başka, bir çıkmaza girdiklerinin iyice bilincinde olan Sedat, tam bir banşa ulaşmayı sağlayacak bir normalleştirme istiyordu. Ne var ki çabaları, SSCB’den askeri danışmanlarını Mısır’dan çekmesini istemesinden (temmuz 1972) sonra her yerde kuşku ve kötü niyetle karşılandı. Sedat'ın, çeşitli vesilelerle kaçınılmaz olduğunu önceden bildirmiş olmasına rağmen, çatışma bütün dünya ve en başta da İsrail hükümeti için bir sürpriz oldu. Mısır ve Suriye tarafından son derece özen ve gizlilikle hazırlanan savaş, İsrail'de dinsel bir bayram olan 6 ekim 1973 günü saat 13.00’te, aynı anda Suriye'nin Golan'a yoğun bir saldırısı ve Mısır'ın Süveyş kanalını geçmesiyle başladı.
Ad:  4.jpg
Gösterim: 2183
Boyut:  24.5 KB

Irak, Ürdün, Fas ve Cezayir de savaşa katıldılar. Görünüşe göre, Sedat'ın art düşüncesi, çatışmanın sonucu ne olursa olsun, uluslararası bir müdahaleye yol açarak 242 sayılı kararın uygulanmasını sağlamaktı. İsrail birçok bakımdan gafil avlandı: başlatabildiği seferberlik ancak 10 ekim akşamı tamamlanabildi; Süveyş kanalı teknik bakımdan öngörülenden çok daha kısa bir sürede geçildi ve Mısır zırhlı kuvvetlerinin büyük bir bölümü harekât alanına çok çabuk girdi. Arap uçakları ve iyi kullanılan çok sayıda SAM 2, 3 ve 6 tipi uçaksavar füze bataryaları çok büyük bir potansiyel tehdit oluşturuyordu. Zırhlı kuvvetlerle, ilgili savaş taktiği alanında da özellikle Mısırlılar, modern taşınabilir tanksavar silahları kullanıyorlardı (SAGGER füzeleri ve RPG 7 roketatarları). Nitekim, 9 ekim günü 150 tankı tahrip ederek, İsrail’in elindeki tek zırhlı tümenin kanala doğru karşı saldınsını durdurdular.

İsrail, özellikle harekâtın yürütülmesi alanında hızla toparlandı. Seferberliğini tamamlayıncaya kadar savunma gücünü, Golan üzerinde topladı. Burada 2’si zırhlı olmak üzere 5 tümenlik bir Suriye ordusuna karşı İsrail’in 2 tugayı (bin tanka karşı yüz kadar tank) bulunuyordu. Cephenin çökmesini, yaptıkları olağanüstü sayıda uçuşlarla (savaş boyunca günde ortalama 2 000 uçuş) İsrail Hava kuvvetleri önledi. Pazar akşamına kadar, yani 36 saat içinde, Suriye kuvvetleri, Golan içlerine kadar sokulmuş olmalarına rağmen, tanklarının % 80'ini yitirdi ve böylece güçler dengesi değişmeye başladı. Sina'da Mısırlılar süratli bir ilerlemeyi göze alamadılar, ama böylece kuvvetleri kayıp vermedi, hatta, tedbirsizce karşı saldırıya geçen ilk İsrail zırhlı birliklerine karşı savunmada başarılı bile oldular. İsrailliler, çabalarını Golan üzerinde toplamaya karar verdiler, ama bir yandan da az kayıp vermek için, sistemli biçimde ve belli bir yavaşlıkla, bir Irak tümeniyle bir Fas tugayının da desteğini alan savaşçı bir düşmana karşı Şam'a doğru ilerlemeye başladılar. 14 ekimde Şam topçusunun atış menzili içine girdiler, ama asıl güçlerini Sina'da toplayabilmek için savunma durumuna geçtiler.

Bundan sonra Suriye cephesi, bazı arap zırhlı birliklerinin pek başarılı olmayan karşı saldırıları ve ateşkesten hemen önce (21 ekim) bütün savaşın en çok kayba yol açan harekâtlarından biri olan, İsraillilerin Heremun tepesi'ni geri almaları dışında sakin kaldı. Ellerinde 3'ü zırhlı olmak üzere 8 tümen bulunan Mısırlılar Sina'da, büyük bir olasılıkla müttefikleri Suriye'yi rahatlatmak için, 13 ve 14 ekim günleri İsrail yığınaklarına karşı, başarısız kalan ve zırhlı birliklerden yana büyük kayıplara mal olan, yoğun tank saldırıları yaptılar. 15 ekimi 16’ya bağlayan gece, İsrailliler, iki Mısır ordusunun Acı Göller'in biraz kuzeyindeki kavuşma noktasına 2 zırhlı ve 2 mekanize tugayla saldırarak kanalı geçmeyi başardılar. Tuttukları köprü başını kuzeye doğru sağlam biçimde örgütledikten sonra, 19 ekimden başlayarak diğer 2 zırhlı tugaylarını da güneye ve Süveyş kentine doğru harekete geçirerek III. Mısır ordusu’nu tümüyle kuşattılar. Mısır Hava kuvvetlerinin müdahalesine rağmen, uçaksavar füze mevzilerinin bir bir imha edilmesi sonucunda, İsrailliler haya üstünlüğünü bir ölçüde ele geçirdiler. İsrailliler, 100'ün üstünde uçak kaybetmiş olmakla birlikte, Amerikalıların kurduğu, SSCB'nin arap ülkeleri için yaptığına benzer bir hava köprüsü sayesinde uçak ve elektronik karşı tedbir malzemesi bakımından destekleniyorlardı. 22 ekimde Süveyş kentine hemen hemen ulaşılmış, ateşkes ilan edildiğinde (24 ekim) III. Mısır ordusu kuşatılmış bulunuyordu.

Askeri harekâtın yanı sıra, 7 ekimde petrol üreten arap ülkelerinin Avrupa ve ABD'ye petrol sevkiyatını kısma kararından ayrıca telaşa kapılan uluslararası diplomasi büyük bir faaliyet içindeydi. 22 ekimde BM Güvenlik konseyi, cephenin o günkü hatları üzerinde ateşkes ilanı isteyen bir amerikan-sovyet ortak kararını benimsedi. İsrail ve Mısır ateşkesi 23 ekimde kabul ettiler, Irak ise kabul etmedi. Nihayet, 25 ekimde bu BM gücü oluşturularak savaşan taraflar arasına yerleştirildi.

Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen perlina; 27 Nisan 2017 16:47
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
7 Ocak 2007       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
ARAP-İSRAİL SAVAŞLARI
1948den bu yana Arap ülkeleri ile İsrail arasında çıkan savaşların en önemlileri bu adla anılır.
Sponsorlu Bağlantılar

Birinci Arap-İsrail Savaşı (1948-49)

Birleşmiş Milletler (BM) 1947'de, Filistin topraklarının İsrail Devleti ile Filistin Arap Devleti olarak ikiye bölünmesini öngören bir karar aldı. Ama Arap ülkeleri 1948'de kuru­lan İsrail Devleti'ni tanımadı. Mısır, Irak, Suriye, Ürdün, Lübnan ve Filistin'deki Arap­lar İsrail'e savaş açtı. İsrail, "10 gün saldırısı" adı verilen bir saldırıyla Arap ordularını geri püskürttü. Mısır ordusunu El-Ariş'e kadar geriletip Necef ve Celile kentlerini ele geçirdi. İsrail, BM kararıyla kendisine ayrılan Filistin topraklarını yüzde 40 daha genişletti. Mısır'ın anlaşma isteğini, Irak dışında kalan öbür ülkeler de benimseyince savaş sona erdi. 500 bin Filistinli Arap, Ürdün, Suriye ve Lüb­nan'a göç etmek zorunda kaldı. Böylece, top­raklan işgal edilen Filistinliler ile İsrail arasın­da süregelen savaşlar da başlamış oldu.

İkinci Arap-İsrail Savaşı (1956)


1956'da Mısır'ın devlet başkanı Cemal Ab-dünnasır, bir özel şirketin elinde bulunan Süveyş Kanah'nı millileştirdi. Bu kararla çı-karlan zedelenen Fransa ile İngiltere, İsrail'i de yanlanna alarak Mısır'a bir saldın planla­dılar. 29 Ekim 1956'da İsrail ordusu, Sina Yanmadası üzerinden Mısır'a saldırdı. İlk saldında bozguna uğrayan Mısır ordusu, Fransız ve İngiliz ordusunun da havadan ve denizden başlattığı saldınyla yenildi.

Üçüncü Arap-İsrail Savaşı ya da Altı Gün Savaşı (Haziran 1967)


Mısır Devlet Başkanı Abdünnasır'ın SSCB ile yakınlık kurarak askeri ve siyasi alanda işbir­liği yapması batı ülkelerini kaygılandırıyordu. Bu arada Mısır, BM Acil Kuvveti'nin görevini Mısır ordusuna bırakmasını önerdi. BM bu öneriyi kabul edince Mısır ordusu Sina'ya yerleşti. Suriye de kendi sınırlanna asker yığdı. Bu gelişmeler olurken, İsrail de saldın-ya hazırlanmıştı. 5 Haziran 1967'de İsrail'in saldırısıyla başlayan ve altı gün süren savaş sırasında Mısır, Suriye, Ürdün ve Irak savaş uçaklan, daha havalanmadan İsrail tarafın­dan yok edildi. İsrail büyük bir hızla kazandı­ğı savaşta Gazze, Sina, Şarm el-Şeyh ve Batı Şeria'yı işgal ettiği gibi, Suriye'nin Golan Tepeleri'ni de ele geçirdi. İsrail ordusu Suri­ye'nin başkenti Şam'a doğru harekete geçer­ken BM duruma müdahale etti ve BM'nin girişimiyle ateşkes ilan edildi. BM, 22 Kasım 1967'de aldığı 242 sayılı kararla İsrail'in işgal ettiği topraklardan geri çekilmesini, buna karşılık İsrail'in Arap devletlerince tanınma­sını ve Filistinli göçmenler sorununun uygun bir biçimde çözülmesini istedi.

Dördüncü Arap-İsrail Savaşı ya da Yom Kippur Savaşı (Ekim 1973)


BM'nin 242 sayılı kararı savaşan taraflarca uygulanmadı. İsrail aldığı topraklan işgal etmeyi sürdürdü, Arap ülkeleri de İsrail'i tanımadılar. 1970'te Mısır Devlet Başkanı Abdünnasır ölmüş, yerine Enver Sedat geç­mişti. Enver Sedat, ülke sınırlarını Altı Gün Savaşı öncesindeki durumuna getirmeyi ve İsrail'i tanıyarak barışı sağlamayı amaçlıyor­du. Bunun için de 242 sayılı BM karannın uygulanmasını sağlayacak bir girişimi gerekli görüyordu. Enver Sedat'a göre, sonuç ne olursa olsun, bu girişim İsrail ile savaştan geçiyordu. Mısır ve Suriye savaşa hazırlandı. 6 Ekim 1973'te, İsrailliler'in kutsal günü Yom Kippur'da Mısır ve Suriye'nin başlattığı saldı­rıyı Irak, Ürdün, Fas ve Cezayir de destekle­di. İsrail'i ise ABD destekliyordu. 24 Ekim' deki ateşkes kararına kadar süren savaşta, İsrail üstünlüğü ele geçirerek Arap ordulanna büyük kayıplar verdirdi.

Savaş daha da uzayabilirdi. Ama, 7 Ekim' de petrol üreten Arap ülkelerinin Avrupa ülkelerine ve ABD'ye verdikleri petrolü azal-tacaklannı açıklamalan BM'nin ateşkes kara­rı almasında etkirTöldû. 25 Ekim'de BM Barış Gücü savaş bölgesine yerleştirildi.
18 Ocak 1974 ve 4 Eylül 1975'te İsrail ile Mısır arasında iki barış andaşması imzalan­dı. Antlaşma gereğince İsrail, "Sina'nın batısı­na çekilecek, buna karşılık Mısır Süveyş Kanalı'nın doğu yakasındaki güçlerini azalta­caktı. İsrail 1975'te Suriye ile de anlaştı. Her iki ülke, ordularını BM Barış Gücü'nün oluş­turduğu tampon bölge dışına çıkarmayı ve sa­vaş tutsaklarını değiştirmeyi kabul etti.

Bu antlaşmalara karşın, İsrail ile Filistinli­ler arasındaki savaş sona ermedi. 5 Haziran 1982'de İsrail Beyrut'u ve Filistin Kurtuluş Örgütü kamplarının bulunduğu Güney Lüb­nan'ı bombaladı. 14 Haziran'da İsrail kuvvet­leri Beyrut'u kuşatmıştı. Filistinliler uzun süre direndiler. Ama sürekli İsrail bombardımanı karşısında, çokuluslu kuvvetlerin denetimin­de Beyrut'u terk ettiler. 14 Eylül'de İsrail birlikleri yeniden Beyrut'a girdi. Hıristiyan milislerin 16 Eylül'de iki Filistin mülteci kampında gerçekleştirdiği katliam bütün dünyada kınandı.

kaynak: Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 21 Nisan 2017 23:23
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
MeLiSSiA - avatarı
MeLiSSiA
Ziyaretçi
10 Ocak 2010       Mesaj #3
MeLiSSiA - avatarı
Ziyaretçi
Arap-İsrail Savaşı
İsrail Devleti ve komşu Arap devletleri arasında 1948-1949, 1956, 1967, 1973 ve 1982'de meydana gelen çatışmalar. İsrailliler tarafından "Bağımsızlık Savaşı" olarak adlandırılan 1948-1949 savaşı, 29 Kasım 1947'de Birleşmiş Milletler'in Filistin'i bir Arap ve bir Yahudi devleti olmak üzere ikiye bölmesinden az sonra çıktı. 3.000 kadar Filistinli Arap'tan oluşan "Kurtuluş Ordusu" ve Arap gönüllüler bu karara karşı çıkarak ve onu uygulatmamak için çeşitli saldırılar düzenlediler.

Bir yandan da Yahudi yeraltı gücü Haganah da silâhlı bir mücadeleye hazırlanıyordu. Haganah 14 Mayıs'ta harekete geçerek Yahudi nüfusun ağırlıkta olduğu 5 kentten dördünü ve 100 Arap köyünü ele geçirdi. Bunun üzerine Mısır, Ürdün, Irak, Suriye ve Lübnan orduları İsrail bölgesine girmeye başladılar. Bu arada İsrail kuvvetleri 90.000'e çıkmış, hafif 30 tank, 8 topçu bataryası ve bir uçak filosuyla gücünü artırmıştı, 18 Haziran'da kuzeyde Nazareth, Tel-Aviv, ve Hayfa arasındaki sahil yolu ve Kudüs'ün batısı İsrail kuvvetlerinin eline geçti; Lübnan ve Ürdün savunmaya çekilmeye zorlandı. Bu İsrail başarılarından sonra 20 Haziran'da ateşkes antlaşması imzalandı. İsrail, bağımsız egemen bir devlet olarak ortaya çıktı. Bundan sonraki 1956 savaşına kadar geçen 7 sene içinde Araplar koydukları ekonomik ambargoyla İsrail'i zayıflatmaya ve ordularını güçlendirmeye çalıştılar. 1956 savaşı da Araplar için kısa sürede yenilgiyle bitti. Öldürülen 40.000 Mısır askerine karşı 181 İsrail askeri ölmüştü.

1967'de Mısır ordusunun Şarm-el Şeyh'de, çekilen Birleşmiş Milletler kuvvetlerinin yerini almasıyla, üçüncü savaş başladı. Özellikle İsrail hava kuvvetlerinin baskınlarla hemen bütün Arap uçaklarını henüz yerdeyken imha etmesi ve ardından gelen İsrail tank saldırısı, 6 gün gibi kısa bir sürede savaşın İsrail lehine sonuçlanmasını sağladı. Böylece İsrail, Sina ve Gazze bölgesi, Ürdün Nehri'nin batı yakası ve Suriye'deki Golon Tepeleri'ni kaplayan geniş bir alanı ele geçirmiş oldu. 1973'teki (Kippur Savaşı) çatışmada, önce silâhlı kuvvetlerini iyice toparlamış olan Arap orduları, Mısırlı general Ahmed İsmail Ali komutasında saldırıya geçtiler. Amaçları, bir baskınla durumlarını güçlendirmek ve İsrail'i görüşmeler yapmaya zorlamaktı. İsrail ordusu kendisini çabuk toparladı, Dayan ve Elazar komutasında savaşı lehine çevirebildi. Bu savaşta İsrail 2.000 ölü ve 500 kayıp verdi.

İsrail genelkurmayı arasında bu savaştan sonra bunalım patlak verdi. Genelkurmay Başkanı General Elazar ve Golda Meir hükümeti istifa etti. Son büyük İsrail-Arap Savaşı 1982'de oldu. Lübnan topraklarına giren İsrail, Beyrut'u kuşattı ve FKÖ gerillalarının kenti terk etmesini istedi. Günlerce süren çatışmalardan sonra FKÖ kenti terk etti. Buna karşın İsrail, Lübnan'ı askerî işgal altında tutmayı sürdürdü. Bütün dünyada tepkiyle karşılanan olayların ardından, 1983'te imzalanan barış antlaşmasıyla İsrail-Lübnan sınırı yeniden çizildiyse de, İsrail birliklerinin Lübnan'dan bütünüyle çekilmeleri Haziran 1985'e kadar sürdü.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 21 Nisan 2017 23:19
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
21 Nisan 2017       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Arap-İsrail Savaşları


İsrail ile çeşitli Arap kuvvetleri arasındaki başlıca çarpışmalar. En önemlileri 1948-49, 1956, 1967, 1973 ve 1982 savaşlarıdır.

İlk savaş 14 Mayıs 1948’de İsrail Devleti’nin ilanından hemen sonra çıktı. Mısır, Ürdün, Irak, Suriye ve Lübnan’dan gelen Arap kuvvetleri, Filistin’in Yahudilere verilmemiş bulunan güney ve doğu bölgelerini işgal etti ve ardından küçük bir Yahudi mahallesi olan Eski Kudüs’ü ele geçirdi. Bu arada İsrailliler Yahuda Tepeleri üstünden Kudüs’e giden ana yolu denetim altına alarak, Arap saldırılarını püskürttü. 1949’un başlarına gelindiğinde İsrailliler Gazze Şeridi dışında, eski Mısır-Filistin sınırına kadar uzanan bütün Necef’i işgal etıneyi başarmıştı. Şubat 1949’dan temmuza değin İsrail ile Arap ülkeleri arasında ayrı ayrı yapılan ateşkes antlaşmaları sonucunda, görüşmelerden önceki hattın geçtiği yerde geçici bir sınır belirlendi.

Mısır’da Cemal Abdürınasır’ın iktidara gelmesiyle gerginlik yeniden arttı; Nasır’ın Avrupalılar’ın denetimindeki Süveyş Kanalı’na el koymasının doğurduğu uluslararası bunalımın tam ortasında, Ekim 1956’da İsrail, düşman Arap üslerini imha etınek üzere Sina Yarımadasına girdi. İsrail ordusu beş gün içinde binlerce tutsak alarak Gazze, Rafa ve el-Ariş’i ele geçirdi ve yarımadanın Süveyş Kanalının doğusunda kalan kesiminin büyük bölümünü işgal etti. Böylelikle İsrail, Akabe Körfezi üzerinden deniz ulaşımını sağlayabilecek duruma geldi. Bu, Mısır için yeni bir tehditti. İngiliz-Fransız ortak müdahalesinin ardından Aralık 1956’da Birleşmiş Milletler Acil Kuvveti bölgeye yerleştirildi ve sonunda Mart 1957’de İsrail kuvvetleri geri çekildi.

Arap ve İsrail kuvvetleri 5-10 Haziran 1967’de üçüncü kez çarpıştılar; bu çarpışma daha sonra Altı Gün Savaşı olarak adlandırıldı. 1967’nin ilk aylarında İsrail köylerine yönelik Suriye bombardımanı yoğunlaşmıştı. İsrail hava kuvvetleri buna misilleme olarak Suriye’nin altı uçağını düşürünce Nasır, Sina sınırı yakınındaki kuvvetlerini harekete geçirdi. Bu savaş sırasında İsrail, Mısır hava kuvvetlerini saf dışı bırakarak hava üstünlüğünü sağladı. Bu savaşta Araplar Eski Kudüs’ü, Sina’yı, Gazze Şeridini, Şeria Irmağının batısında kalan ve Batı Şeria diye adlandırılan Ürdün topraklarını ve İsrail-Suriye sınırındaki Golan Tepelerini kaybettiler.

Altı Gün Savaşı’ndan sonra yer yer süren çarpışmalar 1973’te yeniden tam bir savaşa dönüştü. 6 Ekim’de, Yahudilerin kutsal günü olan Yom Kippur’da İsrail, Süveyş Kanalı üzerinden Mısır’ın, Golan Tepelerinden de Suriye’nin saldırısına uğradı. Arap kuvvetleri daha önceki savaşlara oranla çok daha iyi çarpışarak İsrail’i ağır kayıplara uğrattı. Bununla birlikte İsrail ordusu Suriye topraklarına girdi ve Süveyş Kanalını geçip kuvvetlerini kanalın batı yakasına yığarak Mısır ordusunu kuşattı.

İsrail ve Mısır kasımda bir ateşkes antlaşması, ardından da 18 Ocak 1974’te bir barış antlaşması imzaladılar. Antlaşma uyarınca, İsrail, Sina’da Mitla ve Gidi geçitlerinin batısına çekilecek, buna karşılık Mısır da kanalın doğu yakasındaki güçlerini azaltacaktı. İki ordunun arasına BM barış gücü yerleştirildi. Bu antlaşma 4 Eylül 1975’te imzalanan ikinci bir antlaşmayla tamamlandı. İsrail ile Suriye arasında da 31 Mayıs 1974’te, her iki tarafın kuvvetlerinin bir BM tampon bölgesiyle ayrılması ve savaş tutsaklarının değiştirilmesi kararlarını da içeren bir ateşkes antlaşması imzalandı.

İsrail’in Sina’dan tümüyle çekilmesinin üzerinden altı hafta geçmeden, 5 Haziran 1982’de, İsrail ile Filistin arasında yeniden tırmanan gerginlik, İsrail’in Beyrut’u ve Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) kamplarının bulunduğu Güney Lübnan’ı bombalamasıyla sonuçlandı. 14 Haziran’da İsrail kara kuvvetleri Beyrut’un banliyölerine kadar ilerlemiş ve kenti kuşatınıştı. Ancak İsrail hükümeti ilerlemeyi durdurmayı ve FKÖ ile görüşmelere başlamayı kabul etti. Uzun bir erteleme dönemi ve Batı Beyrut’ un İsraillilerce aralıksız bombardımanından sonra FKÖ, çokuluslu kuvvetlerin denetiminde kenti boşalttı. Filistinliler mülteci kamplarına gönderildi. İsrail birlikleri de Haziran 1985’e kadar Batı Beyrut’tan çekildi.

Ama iki taraf arasındaki düşmanlıklar sürdü. 9 Aralık 1987’de İsrail işgali altındaki Gazze Şeridi ile Batı Şeria’da ve Kudüs’te Filistinliler gösteriler başlattılar. Daha sonraki yıllarda da süren gösteriler intifada olarak adlandırılan bir halk ayaklanınasına dönüştü. İsrail hükümetinin ayaklanınayı sona erdirme girişimleri başarısız kaldı.

kaynak: Ana Britannica
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

1 Ağustos 2012 / virtuecat Tarih
20 Eylül 2008 / virtuecat Tarih
11 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Tarih
16 Mayıs 2016 / Mira Tarih
10 Şubat 2016 / _EKSELANS_ Bilim tr