Arama

Büyük Türk Devletleri - Ak Hun İmparatorluğu

Güncelleme: 11 Haziran 2012 Gösterim: 10.606 Cevap: 5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Ocak 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ak Hun (Eftalit) İmparatorluğu (Ak Hunlar, Akhunlar)

Sponsorlu Bağlantılar
Ad:  akhun.gif
Gösterim: 471
Boyut:  2.1 KB

Büyük kısmı Volga'dan batıya geçen Hunlar'dan, Güney İran'a ve Batı Afganistan'a inen bir bölük olduğu tahmin edilen Orta Doğu Hunlarının, hiç olmazsa, Ak Hun (Eftalit) devleti hanedan ailesi ile hakim zümresini teşkil ettikleri ileri sürülmüş; veya bu devlet, Töleslerden Chao-ché'lere (Kao-kü = Uygurların ataları) bağlı Hua kolu mensuplarının Cungary bozkırlarından Horasan bölgesine geçerek, 5. asrın ortalarına doğru bir siyasî teşekkül haline gelmesi ile ilgili görülmüştür. Hun tarihinin bu noktası, oldukça karanlık bir manzara taşımaktadır. Hakimiyetini, Hazar kıyılarından Kuzey Hindistan'a, Afganistan'a, İç Asya'ya kadar genişleten bu kavmin veya kavimler topluluğunun, çeşitli vesikalarda birbirinden farklı adlarla anılması, durumu daha da karıştırmakta gibidir. Vaktiyle Ed. Chavannes, Yetaların neşet ettiği Hua (Hoa) topluluk adı ile "Hun" kelimesinin yakın ilgisi bulunduğunu düşünmüş ve J. Marquart, türlü adlarla zikredilen bu kavmin, Priskos'taki Kidarita'lardan (Sasanî İmparatorluğu hududunda, Kafkaslar'da oturan Hunlar) ibaret olduğunu ileri sürmüştü. Bizanslı tarihçi Theophanes'e (8. asrın 2. yarısı) göre "Ephtalit" adı, Sasanî İmparatoru Peroz'u (Fîruz. 459-484) mağlup eden Hun hükümdarı Ephtalanos'tan alınmıştır. Bu adın, aslında, Eftalit paraları üzerinde görülen Hephthalkhion olduğu ve birinci kelimenin sülale adını, ikincisinin de kavim ismini gösterebileceği bildirilmiştir. Diğer taraftan, İskenderiyeli Kosmas Indikopleustes (545-549 arası) ile Bizans tarihçisi Prokopios'un (545-550 arası) eserlerinde ve eski Hind vesikalarında aynı kavimden Ak Hunlar (Bizans: Devkhoi Ounni; Hind: Şveta-Huna) diye bahsedilmiştir. 520 yılında, Ak Hun - Eftalit hükümdarını ziyaret eden Çinli seyyah Song Yün'ün notlarından, bu kavmin Hunlarla akrabalığı anlaşılıyordu. 5. asrın ilk yarısında Sasanîlerle çarpışan Ak Hun hükümdarı, "Khakan" unvanını taşıyordu ve Afganistan bölgesindeki Ak Hun prensinin unvanı da "Tegin" idi. Bölge yerli halkının İranî asıldan olduğu şüphesizdir. Ak Hun-Eftalit meselesi, son zamanlarda, bilhassa K. Czegledy'nin geniş araştırması ile, oldukça açıklık kazanmış görünüyor. Buna göre, tarihî gelişme, 350 yıllarında Altaylar havalisinden batıya doğru cereyan eden büyük göç hareketi ile ilgilidir. İç Asya'da, Hun idaresinden sonra iktidara gelen Sienpilerin yerine kurulan büyük Juan-juan devletinde, Uar ve Hun adlarında iki kabile grubu, 350'lerde, bilinmeyen bir sebeple o devletten ayrılarak, bugünkü Güney Kazakistan bozkırına gelmiş; buranın eski Hun halkını Volga'ya doğru ittikten (Avrupa Hunları) az sonra güneye yönelerek, Afganistan'ın Toharistan bölgesine inmişti. 367'ye doğru, buradaki eski Kuşan (Büyük Yüe-çi) ülkesine hükmeden "Kidarita" hanedanını (ihtimal İran asıllı) da Baktria'ya (Belh havalisi) süren bu İç Asyalı kütle, söylendiği gibi, Uar (= Avar) ve Hun kabileler birliği idi. Bu birlik, daha sonra Kangkü (Çu-Maveraünnehir) ve Sogd'un (Semerkand ve havalisi) hakimleri olarak, (Çince'deki Hiung-nu ve Avrupa dillerindeki Hun şekilleri arasında mahallî söylenişlere göre bazı ufak değişiklikler gösteren) yukarıda sıraladığımız adlar altında anılmıştır. Hakimiyetini, batıda Hirkania'ya (Gurgan, Hazar denizinin güneyi) kadar genişleten bu devlet, 5. asır ortalarından itibaren Heftal adında yeni bir hükümdar ailesine sahip olmuş (bu ad ilk defa 457'de görülüyor) ve yıkıldığı 557 yılına kadar hem sülale, hem kavim olarak, öteki adlar ve Ak Hun adı ile birlikte bu adı da taşımıştır. Yapılan tespitlere göre, devlette rol oynayan kabilelerden bazıları şunlardı: Kadis-hun (Herat civarında. Pers kaynaklarında Hvon, Prokopios'da Eftalit diye zikredilen bu kabile, sonra İran'ın batısına göçmüştür; "Kadisiya" yer adının menşei), Zavul (Zabul; bundan Zabulistan), Çol (Çöl? Gurgan = Curcaniye, havalisinde), Kernikhion (Karmir-hyon= Kızıl? Hun), Askil-Eskil. Bunlardan hiç olmazsa bir kısmının yerli olduğu aşikardır.
Sogd bölgesini ele geçirdikten sonra İran üzerine baskı yapan Uar-hunların, 9 yıl kadar süren (358'e doğru) şiddetli hücumları karşısında yıkılma tehlikesi geçiren Sasanî İmparatorluğu, Şapur II'nin gayretleri ile kurtuldu. Hattâ, iki taraf arasında ittifaka varan bir antlaşma oldu ve bu durum üç nesilden fazla bir süre devam etti (bu arada, Şapur'un, 359'da Amida'yı [Diyarbakır] kuşatmasında, yardımcı olarak, Hun kuvvetleri de bulunmuştu). Fakat Bahram Gor zamanında (420-438) başlayan yeni taarruzlar (427'den itibaren), Sasanîleri sarstı. Sogd bölgesinden Ceyhun'un güneyine doğru gelişen istila hareketinin, Bahram Gor tarafından, başarı ile durdurulması, onun en şöhretli ("kurtarıcı") İran imparatorlarından sayılmasına vesile oldu. Halefi Yazdgird II zamanının (438-457) sonlarına doğru, Uar-Hunların (Ak Hun) başında, büyük hükümdar, Eftal (Abdel) hanedanından, Kün-han (Kun-han Priskos'da Kougkhas, İslam kaynaklarında Akh.ş.n.var vb.), İran iç işlerine karışarak, himayesine aldığı veliaht Peroz'u (Fîrüz) Sasanî tahtına çıkarmış (459-484), hakimiyetini Kuzey Hindistan'a doğru genişleterek orada, başında Skandagupta'nın bulunduğu Gupta devletini dağıtmıştı (470'e doğru). 484 yılında, Ceyhun kıyılarında Ak Hun - Eftalitler tarafından mağlup edilerek Herat bölgesini kaybeden ve yıllık vergiye bağlanan Sasanîler'in, bu sırada geçirdiği dinî-içtimaî bir sarsıntı, ülkelerini ihtilale sürükledi. Bu, Mazdek isyanı idi. Mazdek, Mani inancındaki "ikili" telakki (ışık-karanlık, iyilik-kötülük mücadelesi) üzerine sosyal huzursuzluk amillerini de ekleyerek, o tarihlerde yorulan ve iktisadî darlık içine düşen topluluğu kurtarmak iddiası ile, düşüncelerini yaymağa başlamıştı. Buna göre, insanların saadetini bozan iki unsur vardı. Biri servet, diğeri kadın. Bunlardan her ikisi de herkesin ortak malı olduğu takdirde, yeryüzünden kötülük kalkacaktı. Bu tipik komünist propaganda neticesinde, arazi ve servet sahipleri ile aile müessesesine karşı kışkırtılan halk, Mazdek ve müritleri tarafından ayaklandırıldı. Din adamları ve asiller öldürüldü, kadınlar tecavüze uğradı, evler ve konaklar yağmalandı, tahrip edildi. Devletin sıhhat kazanacağı hususunda Mazdek'e inanmak gafletini gösteren Şah Kavad (veya Kubad, 488-496 ve 498-531) da hapsedilmişti; fakat o, kurtulmak imkânını bularak, komşu Ak Hunlara sığındı (496). İran'da olup bitenleri yakından takip eden Ak Hun hükümdarı, insanlık yararına hiçbir şey göremediği Mazdek hareketini kırıp yok etmek için, Kavad'ı 30 bin kişilik Hun süvari birliği başında İran'a gönderdi. Bu suretle Şah, ihtilali bastırdı (498-499) ve hadiselerin gelişmesinden, felaketin derecesini kavrayan halkın da yardımı ile, Mazdek ve taraftarları yakalanarak idam edildi. Tabiatıyla, temizlik ve ülkenin sükûnete kavuşturulması, uzun bir zamana ihtiyaç gösterdiğinden, Sasanî İmparatorluğunda hak, adalet ve mülkiyet esasında normal nizam, daha ziyade, Kavad'ın oğlu Husrev I. Anüşîrvan (531-579) devrinde kurulmuştur ki, bu şehinşah, tarihte "Adil" lakabı ile anılır.
Çin kaynaklarına göre, İç Asya'da Hoten, Kuça, Aksu, Kaşgar ve etrafını hakimiyetlerine alan Ak Hun-Eftalitler, bu arada Kuzey Hindistan'ı da zaptetmişlerdi. Bu harekât, "Tegin" unvanını taşıyan ve Kâbil'de oturan Toramana adındaki başbuğ tarafından idare edilmişti. 6. yüzyılın ilk yarısında ise Toramana'nın oğlu Mihiragula (Gollas, 515-545) imparatorluk güney kanadının en azametli hükümdarı görünmektedir. Ordusunda, daima 700 savaş filinin bulunduğu rivayet edilir. Fakat Budist rahipler (Song Yün ve ondan bir asır sonra buraya gelen Hiuen-tsang), bu "Huna kralı"ndan hoşlanmamışlardır. Çünkü Mihiragula, Budizmi ülkesi halkı için tehlikeli sayıyor ve Budistleri kontrol altında tutuyordu. Buna karşılık, İskenderiye'den Hindistan'a giden tüccar (sonra keşiş) Kosmas tarafından ve 530 tarihli Gwalior kitabesi ile Sanskrit yazılı "Keşmir Vekayinamesi"nde Mihiragula, Hindistan'ın en büyük hükümdarı olarak tasvir edilmektedir.
İran'da Anüşîrvan büyük bir devlet adamı olarak belirdikçe, Ak Hun - Eftalitler sönükleşti. 552 yılında, Orta Asya'da Göktürk Hakanlığı kurulup İstemi Yabgu, Maveraünnehir bölgesinde faaliyete geçtiği zaman ise, iki büyük imparatorluk arasında sıkışan Ak Hun - Eftalit devletinin, Göktürklerin mücadeleye giriştikleri Juan-juanlarla olan siyasi ve sıhrî rabıtaları da fayda vermedi. Anüşirvan ve İstemi'nin ortaklaşa hareketleri neticesinde, Ak-Hun iktidarı yıkıldı ve ülke Göktürklerle İranlılar arasında paylaşıldı (557).
Üç kol halinde gelişmiş olan Hun siyasi hakimiyeti, -Kafkasya'daki (Derbend kuzeyi- Hazar denizi arasında) Hunların, Hazar Hakanlığı idaresine girinceye kadar süren kısa hakimiyetleri dışında- bu suretle tarihe karışmakla beraber, Hunlara mensup Türk soyundan çeşitli kütleler , Büyük Hun çağında şahsiyetini bulan zengin kültürleriyle göreceğimiz gibi, Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarında Tabgaç, Göktürk, Türgiş, Karluk, Uygur, Oğuz, Bulgar, Sabar, Hazar, Kuman vb. türlü adlar altında ve yeni güçlü devletler, imparatorluklar kurarak yaşamaya devam etmişlerdir. Türk milleti denilen büyük âlemin çocukları olan bu kütleler, aynı zamanda Rus, Macar, İslav-Bulgar, Romen, Gürcü devletlerinin kuruluş ve gelişmelerinde başlıca rol oynamışlar ve daha sonraki bütün İslam-Türk siyasi teşekküllerine askeri, hukuki ve sosyal yönlerden ana kaynak vazifesi görmüşlerdir.

Prof. Dr. İbrahim KAFESOĞLU
TÜRK MİLLİ KÜLTÜRÜ

Son düzenleyen Blue Blood; 24 Ocak 2007 21:10
Master Blue - avatarı
Master Blue
Ziyaretçi
10 Eylül 2008       Mesaj #2
Master Blue - avatarı
Ziyaretçi
Akhunların Kökeni ve Adı
Ak Hun İmparatorluğu, Hiung-nu'ların bölünmesinden sonra batıya kayanlar tarafından kurulan bir devlettir. Akhunların Tarihi hakkındaki bilgiler oldukça kısıtlıdır.
Sponsorlu Bağlantılar
Çağdaş devletleri olan Sasani, Çinli ve Bizanslı kaynaklardan böyle bir devlet olduğu bahsedilmektedir. Yapılan araştırmalar sonucu bu devletin kurucularının Hun birliğinin bozulmasından sonra Afganistan bölgesine gelen Uar ve Hun kabileleri, bu bölgedeki yönetim boşluğundan yararlanarak bugünkü Afganistan-Tacikistan çevresinde devlet kurmuşlardır. İlk dönemler Sasanilerle iyi geçinmişlerdir. Kuzey Hindistan ve Pakistan, Keşmir'e doğru yayılmışlardır. Sasaniler'in iç politikalarında yardımcı olmuşlardır. Farsça kaynaklarda "Eftalitler" olarak geçen bu devletin yönetici ailesinin "Eftal sülalesi" olduğu kanısı yaygındır ya da "Heftal adında bir kağanın sülalesi" olduğunu da söyleyenler de vardır. Fakat Akhunların Orta Asya steplerinden geldikleri kesindir. Çinliler ise bu devlete "Hua" diyordu. [kaynak belirtilmeli]
Sasanilere göre, Akhunlar, 5. yüzyılın başlarında Ceyhun Irmağı'nı geçerek komşuları Sasanilerin sınırlarına dayandılar. Savaşçı hükümdarları Hakan'ın yönetiminde Rey önlerine kadar ilerlediler, ama Sasani Hükümdarı V. Behram bu akınları durdurdu. İç Asya'da, Hun idaresinden sonra iktidara gelen Sienpilerin yerine kurulan büyük Asya Avar devletinde, Uar ve Hun adlarında iki kabile grubu, 350'lerde, bilinmeyen bir sebeple o devletten ayrılarak, bugünkü Güney Kazakistan bozkırına gelmiş; buranın eski Hun halkını Volga'ya doğru ittikten (Avrupa Hunları) az sonra güneye yönelerek, Afganistan'ın Toharistan bölgesine inmişti.
Hakimiyetini, batıda Hirkania'ya (Gurgan, Hazar denizinin güneyi) kadar genişleten bu devlet, 5. asır ortalarından itibaren "Heftal" adında yeni bir hükümdar ailesine sahip olmuş (bu ad ilk defa 457'de görülüyor) ve yıkıldığı 557 yılına kadar hem sülale, hem kavim olarak, öteki adlar ve "Ak Hun" adı ile birlikte bu adı da taşımıştır. Yapılan tespitlere göre, devlette rol oynayan kabilelerden bazıları şunlardı: Kadis-hun (Herat civarında. Pers kaynaklarında Hvon, Prokopios'da Eftalit diye zikredilen bu kabile, sonra İran'ın batısına göçmüştür; "Kadisiya" yer adının menşei), Zavul (Zabul; bundan Zabulistan), Çol (Gurgan = Curcaniye, havalisinde), Kernikhion (Karmir-hyon), Askil-Eskil. Bunlardan hiç olmazsa bir kısmının yerli olduğu aşikardır.
Yönetim

Belirli bir başkentleri yoktu. Gor, Huo ve Sakkala'yı başkent olarak kullandılar.
Siyasi İlişkiler

Ak Hun Devleti'nin en büyük iki kabilesi Uar ve Hun kabileleri idi. Yönetime daha çok bu kabileler hakim oluyordu. Ak Hun Devleti İran üzerine baskılarını arttırmış ve 358 yılında Sasaniler ile bir anlaşma yapmışlardı. Sasanilerin başına Bahram Gor gelince Ak Hunlar tekrar saldırıya geçmiş ve onları çok ağır bir şekilde yenmişlerdi.
Sasanilerle İlişkiler

430'da Ak Hunların başına Aksuvar geçince de, İran'ın iç işlerine karışıldı. Aksuvar himayesine aldığı Firuz'u İran tahtına çıkardı. Firuz, bunun karşılığında Tirmiz ve Vasgirt bölgelerini Ak Hunlar'a verdi. Ancak bir olay sonunda Firuz, Ak Hunlar'a savaş ilanı verdi. Aksuvar ile Firuz'un orduları karşı karşıya geldi. Yapılan savaşta Aksuvar, Turan taktiğini uygulayarak Firuz'u pusuya düşürdü. Firuz, Aksuvar'ın önünde diz çöktü ve özür diledi. Firuz böylece ordusunu kurtarmıştı. Ama çok geçmeden yeniden Ak Hunlar'a savaş ilan etti. Bu savaşta Sasaniler, Aksuvar'ın kazdırdığı çukurlara saplandılar. Bu savaşta Firuz da ölmüştür. Böylece iki devlet arasında yeni bir anlaşma oldu. Bundan sonra Hunlar Hindistan'a seferler düzenledi. Ama yeni kurulan Göktürk Devleti, Ak Hunları sıkıştırıyordu. Bir savaş sonunda Ak Hun Devleti parçalanmıştır.
Mazdek İsyanında Akhunlar

480 yıllarında Sasani'de patlak veren büyük Mazdek İsyanı'nın bastırılmasında Akhunlar yardım etmiştir. Bazı Sasani İmparatorları Akhunlar'a sığınmıştır. 30 bin kişilik Hun ordusuyla Mazdek isyanı bastırılmıştır.
İpek Yolunun Ele geçirilmesi

Çin kaynaklarına göre[kaynak belirtilmeli], İç Asya'da Hoten, Kuça, Aksu, Kaşgar ve etrafını hakimiyetlerine alan Ak Hun-Eftalitler, bu arada Kuzey Hindistan'ı da zaptetmişlerdi. Bu harekât, "Tegin" unvanını taşıyan ve Kâbil'de oturan Toramana adındaki başbuğ tarafından idare edilmişti. İpek yolu ekonomik kaynaklarıydı.
Hindistan'ın Zaptı

6. yüzyılın ilk yarısında ise Toramana'nın oğlu Mihiragula (Gollas, 515-545) imparatorluk güney kanadının en azametli hükümdarı görünmektedir. Ordusunda, daima 700 savaş filinin bulunduğu rivayet edilir. Fakat Budist rahipler (Song Yün ve ondan bir asır sonra buraya gelen Hiuen-tsang), bu "Huna kralı"ndan hoşlanmamışlardır. Çünkü Mihiragula, Budizmi ülkesi halkı için tehlikeli sayıyor ve Budistleri kontrol altında tutuyordu. Buna karşılık, İskenderiye'den Hindistan'a giden tüccar (sonra keşiş) Kosmas tarafından ve 530 tarihli Gwalior kitabesi ile Sanskrit yazılı "Keşmir Vekayinamesi"nde Mihiragula, Hindistan'ın en büyük hükümdarı olarak tasvir edilmektedir.
Göktürklerle İlişkiler

Göktürklerin güçlenmesi ve İstemi Yabgu'nun batıya yönelmesiyle Akhunlarla-Göktürkler karşı karşıya geldi. Güçlenen Sasaniler de eski müttefikleri Akhunlar'ın zayıflığından istifade etmek için Göktürklerle antlaşma yaptılar ve Akhun devleti yıkıldı. Akhunlarla-Göktürkler arasındaki siyasi ilişkilerin neden kötüleştiğine dair fazla bilgi olmamasına karşın bazı kaynaklarda zikredilene göre Akhunlar'ın yabgusunun kızı Göktürk Kağanı Kolo'nun oğlu evlendirilmek üzere çeyizi ile birlikte yola çıkarılmış. Ama yolda kervana bir rivayete göre Sasaniler tarafından bir rivayete göre de Çinliler tarafından saldırı düzenlenmiş ve gelin adayı öldürülüp çeyizi yağmalanmıştır. Bu olaydan her iki taraf birbirini sorumlu tutmuş ve düşmanlık başlamıştı.
Egemenlik Alanı

Kuzey Hindistan'ın yarısı, Afganistan, Türkistan'ın bir bölümü (3.500.000 km2).
Sosyal Yaşam

Akhunlar, genel olarak göçebe bir yaşam sürüyorlardı. Buna karşın Gor, Huo ve Sakkala'yı başkent olarak da kullandılar. Akhunlar, Asya'nın ipek ticaretini ellerinde tuttukları sürece güçlerini korudular. Göktürklerin İpek Yolu'nun denetimini ellerine geçirmesiyle bu üstünlüklerini yitirdiler.
Akhun devletinin günümüze yansıyan en önemli özelliği toplumsal yapısında uyguladıkları ve günümüz sosyalizmine benzeyen yapısıdır. Kadından gayri her şey ortak sözü onlardan günümüze kadar gelmiştir. Bazı teorisyenler tarihteki ilk sosyalist devlet olarak Akhunları (Eftalitleri) gösterir.
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
22 Eylül 2008       Mesaj #3
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi
Ak Hunlar (Bizans kaynaklarında Eftalit, Çin kaynaklarında Ak Hiung-nu (白匈奴), Hint kaynaklarında Sveta-Hūna Ak Hun) olarak geçen beşinci yüzyılın başlarında Isığ gölü çevresinde Avarlara bağlı yaşarlarken bu yüzyılın ikinci yarısında Maveraünnehir'e ve Toharistan'a yayılmış bir devlet.
Batıya doğru ilerlemelerine devam ederek Çin'in kuzeybatısındaki Gobi çölünden Hazar Denizi kenarına kadar yayılan bir devlet kurmuşlardır. Akhunlar’ın güneye inen bir kolu da Kabil çevresinde bulunan Kuşanlar'ı yenerek Hindistan'a doğru ilerlemiş ve Hindistan'da bulunan Gubta İmparatorluğunun parçalanmasından sonra (470) İndüs vadisini ve Ganj vadisini almışlardır (530)
Fakat Hindistan'daki Akhunlar yedinci yüzyılın yarısından sonra tarih sahnesinden çekilerek yerli halk arasında kaybolmuşlardır. Batı Akhunları ise, bir taraftan Orta Asya'da hâkimiyeti temin eden Göktürklerin bir taraftan da İran tahtında bulunan Sasanilerin arasında kalmışlar, iki taraftan saldıran kuvvetli düşmanları ile başa çıkamayarak 563-567 yıllarında tarih sahnesinden silinmişlerdir.


Alıntıdır
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
15 Haziran 2010       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Akhunlar
(420-557)
  • Hazar Denizi ve Afganistan arasında yaşamış bir Türk topluluğudur.
  • Sasani ve Batı Göktürkler tarafından yıkılmıştır.

Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
16 Nisan 2011       Mesaj #5
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Akhun İmparatorluğu

Batı Türkeli ile Kuzey Afganistan'da, Hunlar'ın bir bölümü tarafından kurulan Türk devleti (V.-VI. yüzyıl).

Akhunlar'a Eftalit adı da verilmiştir. Bunlar, Büyük Hun İmparatorluğu'nun dağılmasından sonra bu bölgeye gelerek güçlü bir devlet meydana getirdiler. Komşuları olan İran'daki Sasani Devleti'yle bazen dost oldular bazen de şiddetli savaşlar yaptılar. Hanları Aksungur'un zamanında Sasaniler'in içişlerine karıştılar. İstediklerini hükümdar yaptılar ve bu devleti vergiye bağladılar. Bir yandan da ülkelerini Hindistan'a doğru genişlettiler. Kandehar, Kâbil ve dolaylarını aldıktan sonra Pencap Bölgesini ele geçirdiler. Bu sırada hükümdarları Toraman'dı. Akhun İmparatorluğu, en geniş sınırlarına V. yüzyılın sonlarında ulaştı. Toraman'ın ölümünden sonra hükümdar olan Mihragula, Budizm'in düşmanıydı. Türkler'in budist olmamalarına çalıştı. Bu amaçla çok sert önlemler aldı. Akhunlar, Avarlar'la (Cücenler) dosttular. Onlarla ipek ticareti yapıyorlardı. Göktürkler'in Avarlar'ı ortadan kaldırması, bu iki Türk devletini karşı karşıya getirdi. Öte yandan Sasaniler de Akhunlar'ın baskısından kurtulmak istiyorlardı. Onun için Göktürkler'le Sasaniler, Akhunlar'a karşı birleştiler. Göktürkler, Akhunlar'ı yenilgiye uğrattılar ve onların ülkelerini Sasaniler'le paylaştılar. Maveraünnehir'i Göktürkler, öteki yerleri Sasaniler aldılar. O sırada Batı Göktürkler'in başında İstemi Kağan bulunuyordu. Böylece yüz elli yıl süren Akhun İmparatorluğu sona erdi.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
11 Haziran 2012       Mesaj #6
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Ak-Hunlar
Hunlar ın büyük kısmı Volga dan batıya geçerken, onlardan, güneye, İran a inen bir bölük olduğu ileri sürülen Ak Hunlar, 5. asrın ortalarına doğru kuvvetlenerek büyük devlet haline gelmişlerdir. Maalesef Hun tarihinin bu noktası iyice açıklığa kavuşmuş değildir. Hâkimiyetini Hazar kıyılarından Kuzey Hindistan a, Afganistan a, İç Asya ya kadar genişleten bu kavim veya kavimlerin adının çeşitli vesikalarda başka başka şekilde kaydedilmiş olması durumu daha da karıştırmaktadır. Bu kavmin Hunlarla akrabalıklarının açıklığı, 520 sıralarında Çinli seyyah Song-yun un kayıtlarından anlaşılıyor. 5. Asrın ilk yarısında Sâsânîler le çarpışan Ak-hun hükümdarına hâkan (Kağan) deniyordu. II. Yazdgird zamanında (438-457), İran üzerine baskılarını artırdıkları yıllarda Ak-Hunlar ın başında en büyük hükümdarı sayılan Kunhas (başka okuyuşlar: Kuhanaz, Huşnavaz, Ahşunvar, Aksungur. Kün-han vb.) İran iç işlerine karışarak himayesine aldığı Firuz u Sâsânî tahtına çıkarmış (459), hâkimiyetini Afganistan a doğru genişleterek Kuzey Hindistan a dönmüş ve orada Gupta devletini dağıtmıştı (470 e doğru). Ak-Hunlar'ın en büyük iki kabilesi Uar ve Hun kabileleri idi. Yönetimine daha çok bu kabileler hakim oluyordu.

Uar-Hun'lar, İran üzerine baskılarını arttırmış ve 358 yılında Sasanîler ile bir anlaşma yapmışlardı. Bu barış dönemi uzun bir süre, neredeyse üç kuşak boyunca devam etti. Fakat Sasanî hükümdarlığına Behram Gor gelince, Ak-Hunlar tekrâr saldırıya geçtiler ve Sasanî Devleti'ni tekrar sarsmaya başladılar (427 ve sonrası). Daha sonra Ak-Hunlar'ın başına Kunhas (Kün Han), Sasanîlerin (İran'ın) tahtına da II. Yazgird geçti. Kunhas İran'ın iç işlerine karışmaya ve isteklerini kabul ettirmeye başladı. Himayesine aldığı Sasanî veliahtı Firuz'u İran tahtına çıkardı. Sasanî tahtına oturan Firuz, Ak-Hun Devleti'ne vergi veriyor.Ceyhun üzerindeki Tirmiz ile Vasgirt bölgelerini Ak-Hunlar'a terk etmiş bulunuyordu. Ayrıca, güzel kızını da Türk hakanına vermeyi vaad etmişti. Kunhas söz kesilen prensesin gönderilmesini istediği zaman Firuz hileye başvurdu. Güzel bir cariyeyi kendi kızı imiş gibi Kunhas'a gelin gönderdi.Fakat cariye gerçeğin anlaşılacağını sezdiği için hileyi açıkladı. Bunun üzerine Kunhas, Firuz'un sözde yardım için gönderdiği en ünlü kumandanlarını öldürttü.

Sasanî hükümdarı Firuz, öldürülen kumandanlarının intikamını almak ve Ak-Hun baskısından tamamen kurtulmak için bir sefer düzenledi. Kunhas da gerekli tedbiri almıştı. Sasanî ordusunu dar geçitli dağlık bir bölgeye düşürdü. Turan taktiğini uygulayarak, ordusunu, tedbîr almadan ilerleyen Sasanîlerin önünden çekti. Bunu kaçış zanneden Sasanî ordusu hızla geçide girdi. Fakat geçidin arkasını tutan Kunhas'ın birlikleri geriden ansızın saldırıya geçince, çekilir gibi görünen asıl kuvvetler de dönüp geçidin ağzını tuttular. Sasanî ordusu her taraftan sarılmış, pusuya düşürülmüştü. Firuz, ağır vergi şartlarını kabul edeceğini söyleyerek barış istedi. Kunhas ona şu cevabı verdi : "Gelirsin, askerin de görebileceği bir yerde ayaklarıma kapanarak özür dilersin, ancak o zaman çemberi kaldırırım !" Bu, kabul edilir bir şart değildi. Ama Firuz kabul etti.Kunhas'ın ayaklarına kapanıp özür diledi. İki tarafın askerleri bu manzarayı ibretle seyretti.
Böylece, savaş olmadan ordular çekilmişti. Firuz gururunu yitirmiş, ama ordusunu kurtarmıştı. İntikam ateşiyle yanıp tutuşuyordu. Onun için çok geçmeden tekrâr savaş açtı. Bu defa dar geçitlere girmeyecek, aynı hatayı yapmayacaktı. Ama, Kunhas da aynı taktiği uygulayacak değildi. Savaşı düzlükte yapacaktı. Sasanî ordusunu çekebileceği düzlükte keşifler yaptırdı. Tespit edilen yerde süratli bir çalışma ile derin çukurlar kazdırdı. Sonra bu çukurların üzerini belli olmayacak şekilde kapattı. Arada zikzaklı dar geçitler bırakmıştı ve bu geçidi kendi askerleri çok iyi biliyorlardı. Kunhas, düşman saldırıya geçince az bir direniş gösterdi. Sonra, yenilgiyi kabul etmişcesine, askerlerini, bildikleri geçitlerden geri çekti. Bunu gören Firuz ordusunu ileri sürdü ve kazılan çukurlara gelip saplandı. Sasanî askerinden ölenler çoktu. Firuz da hayatını kurtaramamıştı. Sasanîler Kunhas'ın ileri sürdüğü ağır şartları kabul edince barış anlaşması yapıldı. İki ülke arasında bir süre barış devam etti.

Mazdek İsyanı
M. 483 yılında Ceyhun kıyılarında Ak-Hunlar tarafından mağlûp edilerek yıllık vergiye bağlanan Sâsânîler in bu sırada geçirdiği dinî-sosyal bir sarsıntı ülkelerini ihtilâle sürükledi. Bu Mazdek isyanı idi. Zerdüşlükten ilham alan Mezdek, Mani inancındaki ikili telâkki (ışık-karanlık, iyilik-kötülük mücadelesi) üzerine, o tarihlerde yorulan ve iktisadî darlık içine düşen topluluğu ıslah etmek iddiası ile, sosyal huzursuzluk etkenlerini de ekleyerek, düşüncelerini yaymağa başladı. Buna göre insanların saadetini bozan iki unsur: servet ve kadın, herkesin ortak malı olarak kabul edildiği takdirde yeryüzünde kötülük kalkacaktı.
Bu o zamanlar ilkel komünist propaganda neticesinde servet sâhipleri ve âile müessesesine karşı kışkırtılan halk, Mazdek ve müritleri tarafından ayaklandırıldı. Asîller ve din adamları öldürüldü. Kadınlar tecavüze uğradı, evler, konaklar yağmalandı ve tahrip edildi. Devletin sıhhat kazanacağı hususunda Mazdek e inanmak gafletini gösteren Şah Kavad (M. 488-531) de hapsedilmişti, fakat o kaçmak imkanını bularak komşu Ak-Hunlar a sığındı. İran da olup bitenleri yakından takip eden Ak-Hun hükümdarı, insanlık yararına hiçbir şey göremediği Mazdek hareketini kırıp yok etmek için, Kavad ı 30 bin kişilik Hun süvâri birliği başında İran a gönderdi (M. 499). Bu suretle Şah ihtilâli bastırdı ve hâdiselerin gelişmesinden felâketi anlayan halkın da yardımı ile Mazdek ve taraftarları yakalanarak idam edildi. Tabiatıyla temizlik ve ülkenin huzura kavuşturulması uzun bir zamana ihtiyaç gösterdiğinden, Sâsânî imparatorluğunda hak, adâlet ve mülkiyet esasında normal düzen, daha ziyâde Kavad ın oğlu Anurşivan (M. 531-579) devrinde kurulmuştur ki, bu şehinşah tarihte Âdil lâkabı ile anılır. Çin kaynaklarına göre, İç Asya da Karaşar, Kuça, Aksu, Kaşgar ve etrafını hâkimiyetlerine alan Ak-Hunlar bu arada Kandahar ı ve 484 yıllarında Kuzey Hindistan ı zapt ettiler. Bu harekât Tegin ünvanını taşıyan ve Kâbil de oturan Toramana adındaki başbuğu tarafından idare edilmişti.

Ak-Hun Devleti nin Yıkılışı
İran da Anuşirvan büyük bir devlet adamı olarak belirdikçe Ak-Hun-veya diğer adlarıyla Eftalitler sönükleşti. 552 yılında Orta Asya da Gök-Türk hakanlığı kurulup İstemi Yabgu, Maveraünnehir bölgesinde faaliyete geçtiği zaman ise, Ak-Hun-Eftalit Devleti iki büyük imparatorluk arasında sıkıştı. Gök-Türk lerin amansız hasım bildikleri Juan Juan larla olan siyasi ve akrabalık bağları da fayda vermedi. Anuşirvan ile İstemi nin ortaklaşa hareketleri neticesinde Ak-Hun iktidarı yıkıldı ve ülke Gök-Türkler le İranlılar arasında paylaşıldı (564). Bu suretle üç kol halinde gelişmiş olan Hun siyasî hakimiyeti tarihe karıştı. Üç kol halinde gelişmiş olan Hun siyasi hakimiyeti bu şekilde tarihe karışmış olmakla birlikte Hunlara mensup Türk soyundan çeşitli kütleler Asya,Avrupa ve Afrika kıtalarında Tabgaç, Gök Türk, Türgiş, Karluk, Uygur, Oğuz, Bulgar, Sabar, Hazar, Kuman, Peçenek vb. gibi türlü isimler altında yeni ve güçlü devletler ve imparatorluklar kurarak yaşamağa devam etmişlerdir. Türk milletinin birer parçası olan bu kütleler aynı zamanda Rus, Macar, İslav-Bulgar, Romen, Gürcü devletlerinin kuruluş ve gelişmesinde başlıca rol oynamışlar, kendilerinden sonra gelecek olan İslam-Türk siyasi teşekküllerine askeri, hukuki ve sosyal yönden ana kaynak vazifesi görmüşlerdir.

In science we trust.

Benzer Konular

6 Kasım 2016 / Baturalp Türk ve İslam Dünyası
2 Haziran 2011 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
8 Nisan 2011 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
15 Haziran 2010 / Misafir Taslak Konular
6 Aralık 2012 / Misafir Türk ve İslam Dünyası