Arama

Büyük Türk Devletleri - Gazneliler

Güncelleme: 17 Kasım 2016 Gösterim: 35.796 Cevap: 8
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Haziran 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Gazneliler

Ad:  Gazneliler.JPG
Gösterim: 2904
Boyut:  29.5 KB

963-1186 arasında, İran’ın kuzeyindeki Horasan’da, Afganistan’da ve Hindistan’ın kuzeyinde egemenlik kuran Türk hanedanı.
Sponsorlu Bağlantılar

Hanedanın, eski bir köle ve Samanilerin Horasan valisi olan Alptigin ile başladığı kabul edilir. Gazneliler, Sebüktigin (hd 977-997) iktidara gelinceye değin Samanilere bağlı kaldılar. Samanilerin gücünü yitirmesi Sebüktigin’in durumunu sağlamlaştırmasını ve topraklarını Hindistan sınırına kadar genişletmesini sağladı. Onun oğlu Gazneli Mahmud da (hd 998-1030) yayılma politikasını sürdürdü. 1005’te Samani toprakları ikiye ayrılmış, Ceyhun Irmağı (Amu Derya), Samanilerin yerini alan iki devlet arasındaki sınır olmuştu. Bunlardan Gazneliler batıda, Karahanlılar ise doğuda egemenlik kurdu.

Gazneliler, Mahmud’un hükümdarlığı sırasında güçlerinin doruğuna ulaştılar. Mahmud, Ceyhun Irmağından İndus Vadisine ve Hint Okyanusuna kadar yayılan bir imparatorluk kurdu. Batıda, Büveyhilerden İran’ın Rey ve Hemedan kentlerini aldı. Koyu bir Müslüman olarak Gaznelilerin Müslüman bir hanedana dönüşmesini ve İslam egemenliğinin sınırlarını genişletmesini sağladı. İranlı şair Firdevsi Şehname adlı destanını 1010’da Gazneli Mahmud’a sundu.

Mahmud’un oğlu I. Mesud (hd 1031-41) ne Gaznelilerin gücünü, ne de imparatorluğun bütünlüğünü koruyabildi. Selçuklular Horasan ve Harezm’de Gaznelilere meydan okudu; Mesud, 1040’ta Dandanakan Savaşı’nda büyük bir yenilgiye uğradı. Bundan sonra, İran ve Orta Asya’daki bütün toprakları Büyük Selçukluların egemenliğine geçen Gaznelilerin elinde yalnızca Afganistan’ın doğusu ve Hindistan’ın kuzeyi kaldı. 1186’da Lahor’un Gurlularca ele geçirilmesiyle de egemenlikleri son buldu.

Kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Baturalp; 17 Kasım 2016 23:52
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
18 Ocak 2010       Mesaj #2
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi

Gazneliler (963-1187)

Ad:  Gazneliler2.JPG
Gösterim: 2115
Boyut:  30.0 KB

Devletin kurucusu Alp Tekin'dir. Kendisi Samanoğullarınaa vezirlik yaparken, anlaşmazlığa düşüp isyan etmesi sonucunda Gazne'yi başkent yapıtğından, devletin adı Gazneliler adını almıştır.
Sponsorlu Bağlantılar

En önemli hükümdarı Gazneli Mahmut'tur. Sultan unvanını ilk o kullandı. Hindistan'a 17 sefer düzenleyerek islamiyetin Hindistan'da yayılmasında ve Kast sisteminin değişmesinde etkili oldu. Zamanında Dicle' den (Anadolu), Gani Nehri'ne (Hindistan) kadar yayıldı. Şii Büveyhoğullarını yenip, Abbasilere yardım etti. Selçuklularla işbirliği yapıp Samanoğullan Devleti'ni yıktı.

Gazneli Mahmut'un ölümünden sonra Sultan Mesut yerine geçti. Selçuklularla anlaşmazlığa düştü. 1040 yılında Dandanakan Savaşını kaybetti. Bu savaş sonrasında Gazneliier yıkılma sürecine girdiler.

1187'de Afgan yerlileri olan Gurlular tarafından yıkıldılar.İmparatorluk özelliği taşıyan bir devletti. Devletin bünyesinde Türk, Arap, İran ve Hint kökenli gruplar vardı.Bu durum Türk dilinin Öneminin azalmasına, Arapça ve Farsça'nın etkinliğinin artmasına neden oldu. Edebiyat'ta Arapça, bilim dilinde Farsça'yı kullandılar. (Türkçenin gelişimi engellenmiştir.) Hassa (Kapıkulu) ordusunu kuran İlk Türk devletidir. Egemenliği altındaki uiusları kaynaştıramaması yıkılışını hazırlayan en önemli etkendir.

Kültür Tarihine Katkıları:


Firdevsi - Şehname
El-Birunî- Asar-ı Bakiye
Utbi - Tarih'i Yemin adlı eserleri yazdılar.
Son düzenleyen Baturalp; 18 Kasım 2016 00:35 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
18 Ocak 2010       Mesaj #3
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi

Gazneli Mimarisinin Temel Özellikleri


Kuzey Hindistan, Afganistan, Türkmenistan ve İran’a doğru sarkmış bir devlettir. Orta Asya devleti sayılabilir. 963-1186

İlk Gazneli yöneticileri, Samanoğullarının valileri olarak görev yapmışlardır.Bunları içinde , Alptegin ilk defa bağımsızlığa teşebbüs etmiş ve başarısız olmuştur.

Sebug Tegin zamanında Gazneliler bağımsızlıklarını ilan etmiş olsalar da esas bağımsızlık, oğlu Gazneli Mahmut zamanındadır. Bu dönemde Gazneli devleti bir Orta Asya devleti haline gelmiştir. Bu devletin en parlak dönemidir.

Gazneli Mahmut’un oğlu Mesut zamanında özellikle batı kesimi Gaznelilerin elinden çıkmaya başlamıştır. 1040 yılında Dandanakan’da yenilmişler ve Gurluların istilasıyla tamamen sona ermişlerdir.

Gaznelilerle birlikte, İslamiyet sonrası Türk sanatında az da olsa Hint etkiileri görülmeye başlamıştır. Bu daha sonra özellikle Baburlularda görülecektir.

Gaznelilerde özellikle teşkilat ve devlet müesseseleri daha çok İran örneklerini göz önüne almıştır. Ancak sanat alanında İslam öncesi Türk sanatının bazı unsurları görülebilmektedir. Örneğin hayvan üslubuna uygun tasvirler sanat eserlerinde yer almaktadır.

Mimarlık eserlerinde tuğla yanında taş ve mermer kullanılmıştır. Bunun dışında ahşap yapıların da olduğu bilinmektedir. Gaznelilerin farkı , taş ve mermerin de yaygın biçimde kullanılmış olmasıdır.

Camilerden fazla kalıntı elimize geçmemiştir. Leşker-i Bazar Ulu Camisi’nin yanı sıra kaynaklarda ahşap sütunlu bir camiden de söz edilmektedir.

Kervansaraylarda pek büyük bir fark yoktur. Sadece ayrıntılarda bazı yenilikler vardır. Genellikle bu yapılar, bir avlu etrafında düzenlenmiş mekanlardan oluşuyor.

Minarede bir takım yenilikler söz konusudur. Aşağıdan yukarıya bir bütün halinde değil de 2 ya da daha cok parçalı olarak ele alınmıştır. Alttakiler daha geniş, üsttekiler daha dar olmak üzere ayrı ayrı gövdelerden oluşmaktadır.

Bir kısım Gazneli mezar anıtları, sanduka biçimindedir. Bunlar, Anadolu’da Ahlat’ta gördüğümüz tipte mezar anıtlarıdır. Önemli kişilere ait olanları mermerden yapılmıştır. (Örneğin, Sebug Tegin’in Sandukası.Üzerinde de kitabe şeridi bulunmaktadır.) Sanduka üzerindeki yazıtlar genelde tabut örtülerini taklit eder.(Örneğin Baba Hatun Türbesi.11. yy. Dörtgen , kubbelidir. Yonca tromplarıyla Arap Ata’yı hatırlatır.)

Aruz Ül Felek


  • Hutbi’nin eserlerinde gördüğümüz bir yapıdır. Sultan Mahmut’un Hindistan seferinden dönüşte, Gazne’de zafer anıtı olarak bu camiyi yaptırmıştır.(1026)
  • Ağaç direkleri ve ahşap düz çatısıyla, Anadolu’daki ağaç direkli camileri hatırlatır. Burada kullanılan ağaçlar, Hindistan’dan getirilmiştir.
  • Bilhassa kendi döneminde, Altın yaldız ve lacivert taşın kullanıldığı süslemeler meşhur olmuştur.
  • Bu yapının en önemli yanı, bu kadar erken bir dönemde, ahşap direkli ve düz çatılı bir cami olmasıdır.

Aslan Cazip Türbesi


  • Afganistan’da, Tus şehrindedir. 11. yy. Tuğla.
  • Tusşehri valisi Aslan Cazip, 997-1028 yılları arasında yaşamıştır.
  • Karebiçimli, tromplu kubbeli bir yapıdır.
  • Kubbeye tromplarla geçilmiştir. Bu tromplar sivri kemerlidir. Trompların altında da bir çiçekli kufi kitabe şeridi yer almaktadır. Bu çiçekli kufi kitabe şeridinin altında ayrıca tuğla süslemeler yer almaktadır.
  • Kubbe içinde, tuğladan balıksırtı süslemeler vardır. Bu süslemeler aynı zamanda daire oluşturmaktadır. Kubbe eteğinde, bir kufi kitabe şeridi ve altta da tromplar yer almaktadır.Tromplar, iki kitabe şeridinin arasındadır.

Bust Kalesi


  • Günümüze sadece sivri kemerli girişi kalmıştır. Bu sivri kemerli girişin 12. yy.’a tarihlenen bir camiye ait olduğu düşünülmektedir.

Cam Minaresi

  • Afganistan’dadır. 1957’de keşfedilmiştir. Gaznelilere ait olup olmadığı tartışmalıdır. 12-13. yy.
  • Cam şehri daha sonra Gurluların eline geçtiğinden tam bu geçiş aşamasında yapılmıştır.
  • Kitabesinde 1153-1224 tarihleri vardır. Gövdesi 4 bölüm halindedir ve hepsi silindiriktir. Yukarı doğru incelmektedir.
  • Alt gövdede yıldız, kemer ve eşkenar dörtgenler oluşturan ve yukarı doğru uzanan şekillerle birbirine bağlanan tuğla hamuru süslemeler meydana getirilmiştir. Bu şeritler arasında kalan bölgelerde geometrik süslemeler vardır. Daha yukarıdaki süslemelerse aşağıdaki gövdedekilerden farklı olarak şeritler halinde gitmektedirler.
  • Alt gövde üzerinde sırlı tuğladan kesme bir kufi kitabe kuşağı, mukarnasvari süslemeli bir kısım vardır. Ondan sonra da diğer gövde başlamaktadır. Bu ikinci gövdenin üzeri şeritler halinde süslenmiştir. En üstteki kısımda şerefe vardır. Şerefe, kemerlerle etrafa açılmaktadır.
  • Bu minarenin etrafında bir cami olduğu düşünülmektedir. Caminin adı ‘Gıyaseddin Muhammed’.

Leşker-i Bazar Ulu Camii

  • Gazne’dedir. 11. yy. Büst Kalesi’nin yanındadır.İki nehir arasında bulunmaktadır. Tuğla.
  • Kazılarda, sadece temel düzeyinde ortaya çıkarılmıştır. Küçük ama önemli bir camidir.
  • Kazılarını, Fransız arkeolog Schlumberger yapmıştır.
  • Sultan Mahmut dönemine ait bir camidir.
  • Enine yatık dikdörtgen bir şeması vardır. Mihrap duvarına paralel uzanan ayaklarla ikiye ayrılmış bir sahını bulunmaktadır. İnce ve uzun bir yapıdır.
  • Ölçüleri 86x10.50 metredir.
  • Mihrap önü kubbesinin erken ve en güzel uygulamalarındandır. Bu kubbe, ikisi mihrap duvarına gömülü 6 ayak üzerindeki kemerlerin sağladığı sistem üzerine oturur. Selçuklulardan önce mihrap önü kubbesi iyi bir şekilde ele alınmıştır.
  • Gerek mihrap önü kubbesi, gerekse sahının mihraba paralel bölümlere ayrılması, pek çok yapıda etkili olmuştur. (örneğin Şam Emeviye) Daha geç dönemlerdeki Anadolu Türk mimarisinin bazı yapılarına da bu şema uygulanmıştır. Öte yandan Selçuklulardaki İsa Bey Camii’nde de bu uygulama görülür.
  • Bu yapı daha sonra Gurlular tarafından tahrip edilmiş, Moğollar ise tamamen yıkmıştır.
Cami, Güney Sarayı’nın avlu duvarına yaslanmaktadır. Çatısının düz olması muhtemeldir. Bazı araştırmacılar, küçük kubbelerle kaplı olduğunu düşünmektedir

Leşker-i Bazar Sarayı


  • Afganistan’da, Bust şehrinin yakınındadır.En Önemli yapıları “Orta Saray” ve “Güney Sarayı”dır.
  • Güney Sarayı 11. yy. Sultan Mahmut ve Mesut döneminde yapılmıştır.
  • Kuzey kısmı nehre doğru açılır. Diğer kısımlar payandalarla desteklenmiştir. Ortada 63x48.8 metre boyutlarında bir avlu bulunmaktadır. Avluya açılan eyvan denilebilecek mekanlar mevcuttur. Dört eyvanlı avlu şemasını anımsatır. Kuzey eyvanı daha büyüktür.
  • Bölümlerin bazılarının kendi içlerinde de avluları vardır.(Topkapı Sarayı gibi)Güney kesimindeki mekan önemlidir. Bir orta kesime açılan 4 eyvan şeması görülür. Haç şeklindedir. Kazılarda havuzlar, su sistemleri ve kanallar ile döşeme mozaikleri kullanıldığı anlaşılmıştır. Ortada havuz yer alır. Buradaki havuz düzenlemesi, Anadolu Artuklu saraylarında görülür.
  • Kuzeyindeki kısım muhtemelen taht salonudur. Burada freskler yer alır. Bu fresklerde askeri kimlikli figürler vardır. Bu figürlerin yüzleri daha çok profilden verilmiştir ve başlarında haleler vardır. Göğüs kısımları önden verilmiş. Canlı renkler kullanılmış. Pantolon, çizme, kaftan giymiş figürler de vardır. Bazılarının ellerinde avcı kuşlar vardır. Uygur fresklerine benzer. Bu figürlerin, Sultan Mahmut’un ordusunu tasvir ettiği öne sürülmüştür. Ayrıca ştuko süslemeler de görülür. Bunlar genelde rumi dolgulu geometrik süslemelerdir.
  • Orta Saray Güney Sarayı’ndan daha küçük ölçülerde bir yapıdır. Ana merkeze açılan 4 eyvan şeması görülür. İki katlıdır ve köşe kuleleri çok iridir.

Medreseler


En çok örnek Nişabur şehrindedir :
  • Mısır Bin Sebug Tigin’in yaptırdığı medrese
  • Ebu İshak El İsfarini’nin yaptırdığı medrese
  • Ebu Sahad İsmail El-Astronobadi’nin yaptırdığı medrese
  • El Beyhaki’nin yaptırdığı medrese
El Beyhaki:
Kalıntı olarak Gaznelilerden geldiği düşünülen tek medrese. Aslan Cazip’in yanındadır. Avlu etrafında mekanların olduğu iddia edilmiştir. 1913’de krokisi yapılmıştır

Rıbat-ı Mahi
  • Afganistan’da, Seras yolu üzerindedir. 1019-1020. Sultan Mahmut, Firdevsi’nin hatırasının devamı için yaptırmıştır. Tuğladan. 70.68x71.92 metre boyutlarındadır.
  • Kare planlı, tek üniteli bir yapıdır. Köşe kuleleri vardır. Dört eyvan şeması görülür.
  • Revaklı avlunun etrafında dikdörtgen odacıklar vardır. Duvarlarda da yarım daire şeklinde payandalar bulunmaktadır.
  • Eyvanlar beşik tonozla örtülüdür. Arka bölümde de kubbeli bir alan vardır.
  • Kubbe ve arkasında eyvan şeması ilk kez burada ortaya çıkmıştır.
  • Giriş, taç kapılıdır. Kapı, dışa taşkın ve köşeleri yuvarlatılmıştır. Girişin iki yanında birkaç mekan daha vardır.
  • Avluya açılan mekanların hemen arkasındaki dikdörtgen mekanlar beşik tonozla örtülüdür. Burası insanların konaklaması içindir.
  • Öndeki mekanlar içe dışa açılır şekildedir. (Köşedekiler hariç) Mekanlar genelde küçük kare veya dikdörtgen halindedir.
  • Bu şema, Selçuklulardaki ilk camileri oluşturuyor.
  • Yapının içinde, tuğladan süslemeler vardır. Bitkisel dolgulu geometrik süslemeler ve çiçekli kufi yazılar görülür.

Sultan Behramşah Minaresi

  • 1117-1149 arasında yapılmıştır. Afganistan’da Gazne şehrindedir.
  • Diğerine göre daha sade süslenmiştir. Eski yazıtlarda Sultan Mahmut’a ait olduğu kabul edilir ve zafer kulesi olduğu söylenirdi. Daha sonra, kitabesi bulunmuş ve Sultan Behramşah’a ait olduğu anlaşılmıştır.
  • Bunun da üst tarafında silindirik bir bölüm varmış ama şu anda yıkılmıştır.
  • Süsleme tarzı, diğerinden biraz daha farklıdır. Daha uzun dikdörtgenler halindedir. Bu kısım, tuğlaların değişik tarzda yerleştirilmesiyle süslenmiştir. Üst kısımda yazı kitabesi de vardır.
  • Bu da sekizgendir. Üzeri levhalar halinde süslenmiştir.

Sultan Mesut Üç Minaresi


  • Gazne’dedir. 1115.
  • Gövde yekpare değildir.Alt kısmındaki bazı süslemeler tamamlanmamıştır.
  • Alttaki gövde, en geniş kısımdır ve keskin 8 köşeli yıldız şeklindedir. Üst kısmı ise silindiriktir.
  • En altta taştan bir kaidesi vardır. Yüzeyleri, kare şeklinde panolarla işlenmiştir. Bunlar terracota tekniğiyle yapılmıştır. Panolar içinde bitkisel motifler ve yazılar vardır. Diğer alanlar geometrik motiflerle kaplıdır. Geometrik motifler daha çoktur.
  • Üstteki silindirik kısımda da geometrik ağırlıklı süsleme ve kufi kitabe vardır.

Sultan Mesut 3 Sarayı


  • 1112. Afganistan’dadır.
  • 1957-1958 yıllarında başlayan kazılarda İtalyan arkeologlar tarafından çıkarılmıştır.
  • Bir mihrap nişi üzerinde bulunan bir yazı ve tarihten dolayı 3: Mesut dönemine tarihlendirilmiştir. Yazıda 1112 tarihi vardır. Ayrıca Hüseyin Bin Mübarek adı yer almaktadır. Bu muhtemelen yapının mimarının adıdır.
  • 4 eyvanlı bir avlusu vardır. Mekanlar avlu etrafındadır. Muhtemelen güneyinde taht salonu vardır. Bir duvarı düzensizdir.
  • Avlunun bir köşesinde 4 ayaklı, dikdörtgen , düz çatılı bir cami olduğu düşünülmüştür.
  • Avlu 50.60x31.90 ölçülerindedir. Duvarlarda süslemeler vardır. Özellikle avlusunda, üst tarafta terracota ve ştuko süslemeler görülür.
  • Avluyu çeviren duvarların altında süslemeli mermer levhalar vardır. Bunlar 44 tanedir. Levhaların üst tarafında çiçekli kufi kitabe şeridi, ortada lotus ve rumi süslemeler, en üstte de kıvrık dal motifleri vardır.
Son düzenleyen Baturalp; 18 Kasım 2016 00:14 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
16 Haziran 2010       Mesaj #4
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Gazneliler:

  • Gazneli Mahmut'un Hindistan'a yaptığı 17 seferin en önemli sonucu; İslamiyet'i Hindistan'a kadar yaymasıdır.
  • Kast Örgütünü de yıkmıştır. Gazneliler sarayda Türkçe Konuştukları halde resmi dilleri Arapçaydı.
  • Bilim eserleri de Arapça yazılırdı.
  • İran şairi Tuşlu Firdevs, Türk-İran savaşlarını anlatan Şehna-me'yi Sultan Mahmut'a sun­muştur.
  • İlk kez Sultan Unvanı Gazneli Mahmut'a verilmiştir.
  • Yöneticisi ve halkı Türk ve müslüman olan devletler Karahanlılar ve Gaznelilerdir

Son düzenleyen Baturalp; 18 Kasım 2016 00:14 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
30 Eylül 2010       Mesaj #5
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Gazneliler Devleti adini, Dogu Afganistan'da bulunan baskentleri Gazne'den almaktadir. Ayrica hükümdarlik hanedaninin kurucusundan dolayi Sebük-teginliler veya lâkaplarindan dolayi Yemînîler diye de anilirlar. Sâmanogullari Devleti'nin (819-1005), dagilmaya basladigi sirada, bu devlette komutanlik ve valilik yapan Türkler, bazi bölgeler de hâkimiyet kurmuslardi . Bunlardan biride Horasan Emiri Alp-Tegin'dir.

Alp-Tegin Dogu Afganistan'daki Gazne sehrini ele geçirerek, Gazneli Devleti'nin ilk temellerini atmistir 963). Alp-Tegin'in ölümünden sonra yerine geçen ogullari ayni basariyi gösteremeyince, Türkler Alp-tegin'in komutanlarindan Sebük- tegin'i basa geçirdiler (977). Sebük-tegin 'in basa geçmesiyle, Gazneliler Devleti hükümdarligin babadan ogula geçtigi bir hanedanin idaresine girmistir. Nitekim Sebük-tegin'in ölümüyle birlikte tahta oglu Mahmut geçti. Gazneli Mahmut zamaninda, devlet en parlak devrini yasadi.Türk tarihinde sultan unvanini ilk defa Gazneli Mahmut kullanmistir. Gazneli Mahmut 1001-1027 tarihleri arasinda Hindistan'a 17 sefer düzenleyerek, Kuzey Hindistan'i topraklarina katti. Bölge Islâmlasti ve böylece Pakistan devletinin temeli atilmis oldu.Gazneli Mahmut'un ölümü üzerine (1030) yerine geçen Sultan Mesut, babasi gibi dirayetli degildi. Selçuklu tehlikesinin artmasina ragmen, O Kuzey Hindistan'a sefer düzenlemisti. Nihayet Dandanakan Savasi'nda Selçuklular karsisinda büyük bir yenilgiye ugradi. Topraklarini kaybederek Hindistan'a çekilmeye mecbur kaldi. Sultan Ibrahim zamaninda devlet Selçuklu hâkimiyetine girdi (1059). Afgan asilli Gurlular, 1187 tarihinde Gazneli Devleti'ni ortadan kaldirdilar.

MsXLabs .org & Osmanlı Tarihi
Son düzenleyen Baturalp; 18 Kasım 2016 00:15 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
16 Ağustos 2011       Mesaj #6
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Gazneliler


Merkezi Afganistan'da Gazne kenti olan devlet ve bu devlete egemen olan hanedan (963 - 1187).

Devletin ve hanedanın kurucuları Samanoğulları Devleti'nin ordusundaki Türk köle askerleri ve bu askerlerin komutanlarıdır. Bu bakımdan Gazneliler Devleti, milliyet özelliğinden uzak, ücretli ve köle askerlere dayalı bir politik oluşumdur. Güçlü kişilikler elinde büyük bir devlet olmuş; ancak, bu güçlü kişilerin etkisi ve iç karışıklıklar sonucunda ortadan kalkmıştır.

Orta Çağ Türk-İslâm devletleri arasında önemli bir yer tutan Gazne Devleti'nin kurucusu, Samanoğulları Devleti'nin hizmetinde bulunan Türk komutanı Alp Tigin'dir. Sonra devletin başına yine Samanoğulları ordusunda ücretli Türk komutanlarından olan Bilge Tigin, ardından da Sebük Tigin geçti. Sebük Tigin'in oğlu Mahmut zamanında devlet, en parlak ve güçlü devrini yaşadı. Mahmut'un oğlu Mesut zamanında Gazneliler, Oğuzlar karşısında ağır yenilgilere uğrayarak İran ve Horasan'ı Selçuklulara bırakmak zorunda kaldılar; Afganistan ve Hindistan'a çekildiler. Sultan Sencer zamanında Büyük Selçuklu İmparatorluğu'na bağlandılar. Daha sonra Afganistan'ın yerlileri Gurlular tarafından ortadan kaldırıldılar.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi


Son düzenleyen Baturalp; 18 Kasım 2016 00:16 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
11 Haziran 2012       Mesaj #7
buz perisi - avatarı
VIP Lethe

Gazneliler (969-1187)

Ad:  Gazneliler1.JPG
Gösterim: 1194
Boyut:  13.5 KB

Gazneliler Devleti adını, Doğu Afganistan'da bulunan başkentleri Gazne'den almaktadır. Ayrıca hükümdarlık hanedanının kurucusundan dolayı Sebük-teginliler veya lâkaplarından dolayı Yemînîler diye de anılırlar.

Sâmanoğulları Devleti'nin (819-1005), dağılmaya başladığı sırada, bu devlette komutanlık ve valilik yapan Türkler, bazı bölgeler de hâkimiyet kurmuşlardı . Bunlardan biride Horasan Emiri Alp-Tegin'dir. Alp-Tegin Doğu Afganistan'daki Gazne şehrini ele geçirerek, Gazneli Devleti'nin ilk temellerini atmıştır 963). Alp-Tegin'in ölümünden sonra yerine geçen oğulları aynı başarıyı gösteremeyince, Türkler Alp-tegin'in komutanlarından Sebük- tegin'i başa geçirdiler (977). Sebük-tegin 'in başa geçmesiyle, Gazneliler Devleti hükümdarlığın babadan oğula geçtiği bir hanedanın idaresine girmiştir. Nitekim Sebük-tegin'in ölümüyle birlikte tahta oğlu Mahmut geçti. Gazneli Mahmut zamanında, devlet en parlak devrini yaşadı.

Türk tarihinde sultan unvanını ilk defa Gazneli Mahmut kullanmıştır. Gazneli Mahmut 1001-1027 tarihleri arasında Hindistan'a 17 sefer düzenleyerek, Kuzey Hindistan'ı topraklarına kattı. Bölge İslâmlaştı ve böylece Pakistan devletinin temeli atılmış oldu.

Gazneli Mahmut'un ölümü üzerine (1030) yerine geçen Sultan Mesut, babası gibi dirayetli değildi. Selçuklu tehlikesinin artmasına rağmen, O Kuzey Hindistan'a sefer düzenlemişti. Nihayet Dandanakan Savaşı'nda Selçuklular karşısında büyük bir yenilgiye uğradı. Topraklarını kaybederek Hindistan'a çekilmeye mecbur kaldı. Sultan İbrahim zamanında devlet Selçuklu hâkimiyetine girdi (1059). Afgan asıllı Gurlular, 1187 tarihinde Gazneli Devleti'ni ortadan kaldırdılar.
Son düzenleyen Baturalp; 18 Kasım 2016 00:36 Sebep: başlık ve sayfa düzeni
In science we trust.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Şubat 2013       Mesaj #8
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Gazne’de 962-1187 yılları arasında hüküm süren Türk-İslâm devleti.
Sâmânî Devletinin (819-1005) en parlak devirlerinde çok sayıda Türk, gruplar hâlinde Mâverâünnehir yoluyla İslâm dünyasına getirilmekteydi. 912 yılından itibaren ise Sâmânî Devletinin vali ve komutan kadrolarında, Türk isimleri de görülmeye başlandı. İşte bu Türk komutanlardan biri de Gazne Devletini kuracak olan Alptegin’dir. Alptegin, 961 senesinde vezir Ebû Ali Muhammed Belâmî ile birleşerek, Sâmânî Şehzâdesi Nasr’ı tahta oturtmak istediyse de bu arzusunu gerçekleştiremedi. Bunun üzerine kendisine bağlı birliklerle Afganistan’daki Gazne’ye çekildi ve burada bulunan Levik Hânedânını bölgeden uzaklaştırarak, şehre hakim oldu. Böylece Gazne Devletinin temelini attı (962). Alptegin’in, 963’te ölümü üzerine yerine geçen oğlu Ebû İshak İbrahim, dört yıla yakın süren saltanatında Sâmânîlerle dost geçinme yolunu tercih etti. Ölümünden sonra 966’da yerine Bilge Tegin geçti. Bilge Tegin, Buhara’da Sâmânî komutanlarından Fâik’in, üzerine gönderdiği bir orduyu bozguna uğrattı.
Son düzenleyen Baturalp; 18 Kasım 2016 00:17
Baturalp - avatarı
Baturalp
Ziyaretçi
17 Kasım 2016       Mesaj #9
Baturalp - avatarı
Ziyaretçi

Gazneliler

Ad:  Gazneliler2.JPG
Gösterim: 1140
Boyut:  23.2 KB

Gazne’de 962-1187 yılları arasında hüküm süren Türk-İslâm devleti.

Sâmânî Devletinin (819-1005) en parlak devirlerinde çok sayıda Türk, gruplar hâlinde Mâverâünnehir yoluyla İslâm dünyasına getirilmekteydi. 912 yılından itibaren ise Sâmânî Devletinin vali ve komutan kadrolarında, Türk isimleri de görülmeye başlandı. İşte bu Türk komutanlardan biri de Gazne Devletini kuracak olan Alptegin’dir. Alptegin, 961 senesinde vezir Ebû Ali Muhammed Belâmî ile birleşerek, Sâmânî Şehzâdesi Nasr’ı tahta oturtmak istediyse de bu arzusunu gerçekleştiremedi. Bunun üzerine kendisine bağlı birliklerle Afganistan’daki Gazne’ye çekildi ve burada bulunan Levik Hânedânını bölgeden uzaklaştırarak, şehre hakim oldu. Böylece Gazne Devletinin temelini attı (962).

Alptegin’in, 963’te ölümü üzerine yerine geçen oğlu Ebû İshak İbrahim, dört yıla yakın süren saltanatında Sâmânîlerle dost geçinme yolunu tercih etti. Ölümünden sonra 966’da yerine Bilge Tegin geçti. Bilge Tegin, Buhara’da Sâmânî komutanlarından Fâik’in, üzerine gönderdiği bir orduyu bozguna uğrattı. Bu mağlûbiyetten sonra bir daha Buhara’dan Gazne’ye ordu gönderilmedi. Bilge Tegin, 975’te Hindistan üzerine yaptığı seferde Gerdiz Kalesini kuşatırken şehid düştü. Gazne’de ilk sikke bunun zamanında kesildi. Yerine geçen Pîrî Tegin, devleti yönetecek hususiyetlere sahip olmadığından, beş yıllık saltanattan sonra, tahtı Sebük Tegin’e bıraktı.

Devletin asıl kurucusu olan Sebük Tegin, Isık Göl civarında Barsgan’da doğmuş, 960’a doğru Müslüman olmuş, köle olarak satıldığı Alptegin tarafından terbiye edilip, manevî evlât edinilmiş ve mühim mevkilere getirilmişti. Hükümdar olunca, “Nâsırüddin Sebük Tegin Kara Beçkem” adını aldı. İyi bir idareci ve komutan olan Sebük Tegin, Toharistan ve Zabülistan’la Zemindaver eyaletini, Gor bölgesini ve Belucistan’ın bazı yerlerini ülkesine kattı. 979’da Hindistan’ın kuzeybatısında yerli hükümdarların en güçlülerinden Caypal’ı yenilgiye uğratarak, Hindistan hakimiyetine ilk adımı atmış oldu. Kâbil Nehri boyunca Peşâver’e kadar ilerleyerek, bu bölgelerde İslâmiyet'in yayılmasını sağladı.

Sebük Tegin’in 997’de ölümünden sonra, yerine oğlu İsmail geçti. Ancak, kısa bir süre sonra, tahtı ağabeyi Mahmud’a bırakmak zorunda kaldı.
Mart 997’de tahta çıkan Sultan Mahmud, Gazneli Devletinin kurucusu, Hindistan’a İslâm dinini yayan ve burada yüzyıllarca sürecek olan Türk hakimiyetinin temellerini atan, tarihin büyük cihangirlerinden ve hükümdarlarındandır. Sâmânoğullarının yıkılışına rastlayan bir zamanda tahta çıkan Sultan Mahmud, ilk iş olarak Horasan’da hakimiyetini tesis etti. Zaman zaman Karahanlılar'la rakip duruma düşmekle beraber, güneydeki (Hindistan) ve batıdaki (İran) fetihleri için müsait bir zemin ve elverişli şartlar buldu. Şiîlere karşı halifeyi şiddetle savundu ve Sünnî mezheplerin koruyucusu oldu.

Sultan Mahmud, İran, Irak ve Harezm’i ülkesine kattıktan sonra, Hindistan üzerine on yedi sefer düzenledi. 1000 yılında Peşâver şehrini aldı. Ertesi yıl Hindistan ordusunu yenip, Hindistan’ın en zengin eyaletlerinden biri olan Pencab’ı ele geçirerek, Hindistan’ın kuzeyine tamamen hakim oldu. Çok büyük ganimetlerle Gazne’ye dönüp “Gâzi” unvanını aldı. Beşinci seferinde, Ganj Vadisini ele geçirdi.

Sekizinci Seferinde ise, 150.000 kişilik Hindu ordusunu imha etti. En meşhur seferi olan 11. Seferinde ise Gucerat’a girdi ve büyük ganimetle geri döndü. Sultan Mahmud, 1030’da öldüğü zaman, Gazneli Devleti, batıda Âzerbaycan hudutlarından, doğuda Hindistan’ın Yukarı Ganj Vadisine, Orta Asya’da Harezm’den Hint Okyanusu sahillerine kadar uzanan çok geniş bir sahaya yayılmıştı.

Sultan Mahmud’dan sonra yerine oğlu Muhammed geçti ise de, bu sırada Isfahan ve Rey umumî valisi bulunan kardeşi Mesud tarafından tahttan indirildi. Ekim 1030’da tahta çıkan Sultan Mesud, iyi bir asker olmakla beraber, babasının komşularla iyi geçinme siyasetini devam ettiremedi. Özellikle, Selçuklular'la olan geçimsizlikleri, uzun ve kanlı savaşların çıkmasına sebep oldu. Horasan’ın bir kısmını alma başarısını gösteren Selçuklulara karşı, Dandanakan Meydan Savaşı'ında (1040) Sultan Mesud büyük bir mağlûbiyete uğradı. İran, Harezm ve Mâverâünnehir’e Selçukluların hakim olmaları, Gaznelileri Afganistan ve Hindistan toprakları üzerinde yaşamaya mahkûm etti.

Bu mağlûbiyetten sonra, Gazne’ye dönerek ailesini ve hazinelerini toplayan Sultan Mesud, Lahor’a gitmek üzere yola çıktı. Ancak, yolda muarızları tarafından yakalanıp hapsedildi ve Girî hapishanesinde yeğeni tarafından 1041’de öldürüldü. Yerine, daha önce tahttan indirilip kör edilen kardeşi Muhammed çıkarıldı. Babasının öldürüldüğünü duyan Mevdûd, Belh’den Gazne’ye yürüyerek, Muhammed’i tahttan indirip hükümdar oldu.
Mevdûd’un saltanatı (1041-1049), dış mücadelelerle geçti. Zamanında, Selçuklular önce Toharistan’ı, ardından Zemindaver’i ele geçirdiler. Diğer taraftan Delhi Racası da, bazı kaleleri almaya muvaffak oldu. Bunun yanısıra, Gazneli hakimiyetinden kurtulmak istiyen Gurlular da harekete geçtiler.
Mevdûd’un 1049’da ölümü ile Gazneli Devleti karışıklık içinde kaldı. Tahta İkinci Mesud çıktı ise de, oğlu karşı çıktı. İkinci Mesud’un tahttan indirilmesi üzerine Bahâüddevle Ali tahta çıktı. Fakat bunun saltanatı da çok kısa sürdü.

İki yıl geçmeden Mahmud’un oğlu Abdürreşîd tahta çıktı. Ancak tahtta gözü olan komutanlardan Tuğrul Bey, onu öldürüp tahtı elde etti. 1040’tan beri artan Selçuklu baskısı, Tuğrul Bey zamanında durduruldu. Ülkede de eski asayiş yeniden sağlandı. 1059’da ölümü ile yerine çıkan kardeşi İbrahim, ilk iş olarak, Selçuklularla sulh yaptı. Oğlu Mesud’u, Selçuklu Sultanı Melikşah’ın kızı ile evlendirip dostluk tesis etti. Kuzey ve batıda bir kısım toprakların kaybedilmesine karşılık, Hindistan’da bazı kaleler ele geçirildi ve devletin sınırları Ganj Nehrine kadar uzandı.

Sultan İbrahim’in 1099’da ölümünden sonra, yerine geçen oğlu Üçüncü Mesud, babasının Hindistan fütuhatı ve damadı bulunduğu Selçuklularla dostluğu devam ettirme politikasını iyi yürüttü. Ancak, 1115’te vefatı ile devlet yeniden asayişsizlik içine düştü. Kardeşler arasında taht rekabeti başladı. Tahta çıkan Şîrzâd’ı, kardeşi Arslan öldürttü. Arslan, diğer kardeşi Behram Şah üzerine yürüyünce Behram Şah, Selçuklu Sultanı Sencer’e iltica etti. Bu durum, yarım asırdan beri devam eden Selçuklu dostluğunu bozdu. Sultan Sencer, Gazne üzerine iki sefer düzenleyerek Arslan’ı yakalayıp öldürttü. Böylece Behram Şah 1117’de Gazne tahtını elde etti. Ancak bu tarihten itibaren Gazneliler, Büyük Selçuklu Devletine bağlı bir duruma geldiler. Bu devrin en önemli hadisesi Gurluların harekete geçmeleridir. 1128’de, Gur Melikü’l-Mülûk’u Kutbeddin’in Behram Şah tarafından öldürülmesi, Gurluların ayaklanmasına sebep oldu. Melik’in kardeşi Suri’nin Gazne’ye girmesi ile büyüyen isyan kısa sürdü. Fakat bir müddet sonra Alâeddin Hüseyin önce Gazne’yi, ardından Bust’u tahrip edip, Gaznelilerin kuzeydeki hakimiyetlerine son verdi. Oğuzların, 1152’de Gazne üzerine yürümeleri üzerine Behram Şah, burasını kesin olarak bırakıp Lahor’a çekildi.

Behram Şah, 1160’da ölünce, yerine oğlu Hüsrev Melik geçti. Bu sırada Gazne’de ikamet etmekte olan Gurlu emir Muizzeddin, 1173’ten itibaren Hindistan seferlerine başladı. Gur akınları karşısında yerli Khokharlarla anlaşmaya çalışan Hüsrev Melik, bunların hıyanetini anlayınca Muizzeddin’le anlaşmak için çare aradı. Ancak bir netice elde edemedi ve 1187’de esir düştü. Böylece Gazneli Devleti, Gurlu İmparatorluğuna ilhakla tarih sahnesinden çekildi. Son Gazneli Sultanı Hüsrev Melik ile oğlu Behram Şah, önce Gazne’ye oradan Firizkuh’a ve nihayet Belervan Kalesine götürülerek hapsedildi, birkaç yıl sonra, 1191’de, öldürüldüler.

Büyük Türk Hakanlığı, yani Karahanlılar'dan sonraki Müslüman Türk Devleti, Gazneli Devletidir. Sünnî-Hanefî mezhebinde olan Gazneliler, sarayda Türkçe, edebiyâtta Farsça, fakat resmî yazışmada Arapça'yı resmî dil olarak kullanmışlardır.

Devlet teşkilâtı


Gazneli Devletinde emir veya sultan, devletin tam hâkimidir. Devlet dairelerine dîvân denilmektedir. Bu dîvânların en önemlileri, Dîvân-ı Vezâret, Dîvân-ı Arz, Dîvân-ı Risâlet veya İnşâ ve Dîvân-ı İşrâf idi. Dîvân-ı Vezâret, maliye ve genel yönetim işlerine bakardı. Başkanı vezirdi. Dîvân-ı Arz bugünkü Savunma Bakanlığının karşılığı olup, başındakine Arız veya Sâhib-i Dîvân-ı Arz denilirdi. Askerin ihtiyaçlarını ve ordunun savaşa hazır bir durumda bulunmasını sağlamak, askerin sayısını bilmek ve gerektiği zaman sultana bildirmek, sultanın gezilerinde ihtiyaçlarını gidermek gibi görevleri vardı. Bu devlette ordu, dört kısımdan meydana gelirdi. Bunlardan süvariler ilk kısmı meydana getirir ve ordunun en kalabalık bölümünü teşkil ederdi. Çoğunun iki atı vardı. İkinci bölümü yayalar meydana getirip sayıları az, başlıca vazifeleri ise şehirleri korumalarıydı. Ordunun üçüncü kısmı sultanın özel birliğiydi. Buradaki askerler, Türkistan’daki oymak savaşlarında hakimiyet altına alınan yerlerdeki Türk çocuklarıydılar. Ordunun son bölümünü, filler meydana getirirdi. Bunlar doğrudan doğruya sultan tarafından denetlenirdi. Filcilerin çoğu Hintliydi. Bunların muharebelerdeki görevi, düşman saflarını bozmak ve yarmak, düşman atları, kendilerine ve kokularına alışmamışsa, onları ürkütüp bozgun çıkarmak, okçulara yüksek atış yeri sağlamaktı. Dîvân-ı Risâlet veya İnşâ, devletin genel haberleşme dairesiydi. Hükümetle işi olan halk da buraya başvururdu. Dîvân-ı İşrâf, devletin gizli haber alma teşkilâtı olup, çok gelişmişti.

Kültür ve medeniyet


Gazneliler devri, siyasî kudretin yanısıra, kültür bakımından da parlak geçmiştir. Bir fıkıh âlimi olan Sultan Mahmud ve oğlu Mesud, İslâm terbiye ve kültürü ile yetişmişlerdi. Her iki sultan saraylarında devrin en büyük âlimlerini toplamaya çalıştılar. Şairlere hürmet ve sevgi gösterdiler. Her sene onlar için yaklaşık dört yüz bin dinar harcarlardı. Bu şairler arasında Türk asıllı Ferrûhî ile Menuçehrî Damgânî, Escedî Gazâ’ir-i Râzî ve Şehnâme yazarı meşhur Firdevsî sayılabilir. Bunların başında Melik-uş-Şuarâ Unsûrî bulunmaktaydı. Sultan İbrahim ve halefleri devrinde Gazne sarayında bulunan şair ve edipler, İran edebiyatının gelişmesinde önemli rol oynadılar. Bu devirdeki şairler arasında; Ebü’l-Ferec Rûmî, Senâ’î, Osman Muhtârî ve Seyyid Hasan Gaznevî yer almaktaydı.

Tarih yazıcılığı da Gazneliler devrinde parlak geçmiştir. Sebük Tekin ve Mahmad devrini yazan Ebû Nasr Utbî, Zeyn-ül-Ahbâr isimli eserini Sultan Abdürreşîd’e sunan Gerdîzî, Mesud devrini nakleden Ebü’l-Fazl Beyhekî, Gazneliler devrinin meşhur tarihçileridir.
Sultan Mahmud, 1017 senesinde Harezm’i ele geçirince, o devrin en büyük fen âlimi Birûnî’yi Gazne’ye getirdi. Birûnî, sultanın birçok seferlerine katılarak Hindistan hakkında Tahkîku mâ lil-Hind isimli eserini yazdı. Bu, Hinduların inanç ve âdetlerini tarafsız olarak tetkik eden ilk İslâmî eserdir. Eserde Hind dini ve Hindistan coğrafyası hakkında çok geniş bilgi bulunmaktadır.

Gazne sultanları, edebiyat alanında olduğu kadar mimarî faaliyetleri ile de dikkat çektiler. Sultan Mahmud ve Mesud, büyük inşa faaliyetlerinde bulundular. Fakat onların bu eserlerinden günümüze çok azı ulaşmıştır. Sultan Mahmud, halkın faydalanması için çarşı, köprü ve su yolu kemerleri yaptırdı. Bunlardan Gazne’nin kuzeyindeki Bend-i Mahmudî bu güne kadar mevcudiyetini korumuş ve kullanılmıştır. Sultan Mahmud, Gazne’de birçok cami ve mescid yaptırdı. Gazne Camiinin yanına geniş bir medrese inşa ettirdi. Burası hem medrese hem de kütüphaneydi. Birçok odaları, Gazne âlimlerinin okuması ve okutması için, tavandan tabana kadar kitapla doluydu. Sultan, bu medresede ders veren hoca ve okuyan talebeler için, medresenin evkafından dolgun maaş tayin ederek onların geçimini sağlamıştır. Dokuz yüzyıl geçmesine rağmen, cila ve parlaklığı bozulmayan Gazne Camiinin iki minaresi hâlâ ayakta olup, dış kısmı cilalı sarı tuğladandır. Minarelerin birbirinden uzaklıkları 360 ve yükseklikleri 45 m kadardır. Üzerlerinde kûfî yazılar vardır.

Gazneliler, kuzey Hindistan fütuhatını tamamlayınca, İslâm dinine Pencab’da kuvvetli bir dayanak noktası elde edilmesini sağladılar. Böylece daha sonraki Hindistan fetihlerine sağlam bir zemin hazırlayarak, Türk ve İslâm tarihinde önemli rol oynadılar.

Kaynak : Türk Genel Tarihi / dallog.com
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

6 Kasım 2016 / Baturalp Türk ve İslam Dünyası
18 Kasım 2016 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
18 Kasım 2016 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
17 Kasım 2016 / Misafir Türk ve İslam Dünyası
30 Eylül 2010 / Misafir Türk ve İslam Dünyası