Arama

Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler - Sayfa 31

Güncelleme: 28 Kasım 2016 Gösterim: 230.821 Cevap: 327
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Mayıs 2013       Mesaj #301
Avatarı yok
Yasaklı
Kaybedilen Organların Yenilenmesi

Sponsorlu Bağlantılar
Semenderlerin bağışıklık sisteminde bulunan ve kaybedilen organların yeniden gelişmesini sağlayan hücreler, insanların da aynı özelliği kazanabileceği yönünde bilim insanlarına ümit verdi.Avustralyalı araştırmacılar, semenderlerin sahip olduğu ‘organları yeniden geliştirme’ özelliğini insanlara kazandırabileceklerini öne sürdü.

Monash Üniversitesi Yenileyici Tıp Enstitüsü’nden Dr. James Godwin, aksolotl (Ambystoma mexicanum) semenderlerinin sahip olduğu yenileme özelliğini insanlara kazandırmayı amaçlıyor.Proceedings of the National Academy of Sciences dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, kalbini, kuyruğunu, omuriliğini ve hatta beynini yenileyebilen aksolotl, yetişkinliğe ulaşınca tüm uzuvlarını da yenileyebilmek gibi spesifik bir özelliğe sahip.

Dr. Godwin, aksolotllarda yenileyici özelliği kazandıran faktörün, bağışıklık sisteminde yer alan makrofajlar olduğunu tespit etti.
Godwin, hücreleri bakteri ve mantar gibi işgalcilere karşı koruyan önemli hücreler arasında yer alan makrofajlar hakkında, “Sadece işgalcileri yemekle kalmıyorlar, özellikle yapılacak onarıma karar veriyorlar” dedi.

Araştırma ekibi, semenderlerden makrofajları aldığında, canlılar organ ve uzuvlarını yenileme özelliğini büyük ölçüde kaybetti. Makrofajların yaydığı kimyasalların yenileme süreci için büyük önem taşıdığına karar veren Dr. Godwin, “Yaraların doğasında belki de keşfetmediğimiz bir sırrı ortaya çıkarabiliriz” dedi.ABC News haber sitesine konuşan Dr. Godwin, “Yara bölgesine nasıl bir kimyasal karışım uygulayarak semenderlerdeki gibi bir yenileyici etki oluşturabileceğimizi anlamaya çalışacağız” dedi.

'Önceden Hiç Denenmedi'

Araştırma hakkında yorumda bulunan İsveç’in Karolinska Enstitüsü’nden Dr. Andras Simon, “Bağışıklık sistemindeki hücrelerin yenileyici süreçte nasıl rol alabileceği hakkında uzun zamandır tartışmalar yapılıyor” ifadesini kullandı.Dr. Simon, “Daha önce bu tür bir deneye insanlarda kimse kalkışmadı. Doğal olarak çok büyük önem taşıyan bir deneme olur” yorumunda bulundu.

İsveçli bilim insanı, “Yenileyici süreç ilk olarak yaraların kapanmasında rol oynayabilir. Yaralar kan kaybını ve enfeksiyonu önlemesine rağmen, hücreler arasındaki iletişimi engelliyor ve yenileyici sürece de izin vermiyor” dedi.Dr. Simon, ‘yenileyebilme özelliğinin yanıkların ortadan kaldırılmasında etkin olabileceğini’ söyledi ve “İnsanlar olarak gelişim sürecinde belki de çok şanslı değildik. Bazı şeyler bizim için kaybolabiliyor” ifadesini kullandı.


Kaynak: Ntvmsnbc / Proceedings of The National Academy of Sciences (26 Mayıs 2013,15:46)

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Haziran 2013       Mesaj #302
Avatarı yok
Yasaklı
Yarada Eriyen Elektronik İlaçlar

Sponsorlu Bağlantılar
Biyolojik akım ile yapılan LED deneyi. Bilim insanları, yeni nesil ‘elektronik ilaçlar’ geliştirmek için çalışıyor. Yaraya yerleştirilecek olan uzaktan kumandalı cihazlar, geleneksel ilaçlara dayanıklı bakterileri ısı yayarak öldürecek ve daha sonra eriyerek iz bırakmadan yok olacak.Gelecekte doku yaralanmalarını tedavi etmek ve enfeksiyon kapma riskini önlemek için çok değişik ilaçlara başvurabiliriz.

ABD’li bilim insanları, uzaktan kumandalı, biyolojik olarak parçalanabilen ve enerji barındıran elektronik ilaçları fareler üzerinde denemeye başladı.Illinois Üniversitesi tarafından geliştirilen ‘çözünebilir elektronikler’, belli bir bölgede tedavi amaçlı kullanıldıktan sonra eriyerek yok olacak. Çözünebilir elektronik ilaçlar, sinirlerin çalıştırılması, kemik büyümesi, yaraların tedavi edilmesi, ilaçların vücutta taşınmasında rol alacağı gibi antibiyotik görevi de görecek.


Advanced Materials dergisinde yayımlanan araştırmada yer alan makine mühendisi John Rogers,“Her türlü tedavi yönteminde, cihaz tedavi için belirlenen zaman ölçeğinde faaliyet gösterecek” dedi. Rogers ve ekibi, geçtiğimiz yıl suda çözünebilen, silikon tabanlı akım geliştirirken, bu yıl beyne enjekte edilebilen ‘küçük LED’ ışıkları geliştirdi.Uzak kumandalı akımlar, radyo sinyallerine hassas süper ince ipek üzerinde yer alıyor. Rogers ve ekibi, kapasitör, indüktör ve direnç elemanlarını biyo uyumlu materyallerden seçiyor.

Bu materyallerden silikon nano yüzeyler yarı iletken olarak işlev görürken, magnezyum oksit veya silikon dioksit yalıtkan olarak kullanılıyor. İpek ise akımların yer aldığı yüzeyi kaplıyor.Wired sitesinin haberine göre, sisteme enerji sağlamak için önemli bir rol oynayan anten, radyo sinyallerini alıyor. İpek üzerine işlenen, 500 nano metrelik süper ince magnezyum anten, oda sıcaklığında iyondan arındırılmış su içinde iki saat içinde çözülüyor. Antenin altı katı kalınlığındaki bir büyük modelinin çözülmesi ise birkaç gün alıyor.


Test Başarılı

Rogers ve ekibi, kurdukları sistemin çalıştığını göstermek için bir LED denemesi yaptı.Magnezyum ipek antenli akım LED üzerine yerleştirildi ve 2 metre öteden radyo sinyalleri gönderildi. Sistem, radyo sinyallerinin yüzde 15’ini elektriğe çevirmeyi ve LED’i aydınlatmayı başardı. Ardından, akımı iyondan arındırılmış suya yerleştirdiklerinde, çözülüp yok oluverdi.

ABD’nin Carnegie Mellon Üniversitesi’nden polimer mühendisi Christopher Bettinger, ‘elde edilen başarının biyolojik olarak parçalanabilen sistemlerin geliştirilmesi adına büyük bir adım olduğuna dikkat çekerken, en büyük sorunun enerji ihtiyacı olduğunu ve daha büyük antenlere ihtiyaç duyacaklarını’ belirtti.Rogers ve ekibi, şimdi 100 farenin derisi altına yerleştirdikleri ‘elektronik ilacı’ kızılötesi kamerayla gözlemliyor. Gelecekte, biyolojik uyumlu elektronik sistemlerin birçok alanda kullanılabileceği düşünülüyor.



Kaynak: Ntvmsnbc / Advanced Materials (27 Mayıs 2013,14:51)

Son düzenleyen nötrino; 26 Şubat 2016 21:30
h_emir - avatarı
h_emir
Kayıtlı Üye
15 Temmuz 2013       Mesaj #303
h_emir - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu Cips Kanser Yapıyor

ABD'deki araştırmada, bazı patates cipslerinin içeriğindeki bir madde nedeniyle kansere yol açtığı belirtildi.

ABD merkezli Healthy Life (Sağlıklı Yaşam) isimli internet sitesi, Pringles gibi patates cipslerinin kansere yol açtığını öne süren bir rapor yayımladı. Pringles'ın "Cipslerimizin içindeki patates miktarı o kadar az ki, teknik olarak patates cipsi bile sayılmaz" açıklamasından yola çıkan site, cipsin nasıl kansere yol açtığını araştırdı.

SARI-KAHVERENGİYE DÖNÜŞÜYOR
Rapora göre patates cipslerinin kansere yol açmasının asıl nedeni, içeriğindeki akrilamid maddesi. Kansere yol açmanın yanı sıra sinir hücrelerine de zarar veren akrilamid, patates gibi karbonhidrat açısından zengin olan gıdalar yüksek ısıda pişirildiğinde ortaya çıkıyor. Bu gıdaların piştikten sonra üzerlerinde oluşan sarı ve kahverengi yüzey, akrilamid maddesinin ortaya çıktığı anlamına geliyor. Piştiğinde akrilamid ortaya çıkaran gıdalar arasında, ekmek kabuğu, tost, kavrulmuş kuruyemişler, kavrulmuş kahve de var.

ISI, 100 DERECEYE ÇIKINCA
Uzmanlar, akrilamidin sadece kızgın yağda değil, fırında pişirilen gıdalarda da ortaya çıktığını söylüyor. Isının 100 derecenin üzerine çıktığı bütün pişirme yöntemlerinde akrilamidin ortaya çıkacağını söyleyen araştırmacılar, alınan önlemlerin de fazla işe yaramadığını söylüyor. Bilinen tüm pişirme yöntemlerinin başarılı bir şekilde uygulanması halinde bile akrilamid alımı en fazla yüzde 40 oranında azalıyor.

AKRİLAMİD YALNIZ DEĞİL
Yüksek ısıda pişirilen gıdaların içindeki tek zararlı madde akrilamid değil. Avrupa Birliği tarafından üç yıl süreyle yürütülen ve 2007'de yayımlanan HEATOX isimli araştırma, yüksek ısının 800'den fazla kimyasal ortaya çıkardığını ve bunların 52'sinin kanserojen olduğunu tespit etti. Bunlardan en tehlikelileri ise et ve et ürünlerinin gereğinden fazla pişirilip yandığı durumlarda ortaya çıkan HCA ve PAH ve vücutta iltihaplanmaya yol açarak kalp krizi, diyabet ve böbrek hastalıklarına neden olan AGE isimli maddeler.


Kaynak
Her şeyin genellenmesi genellikle yanlışa götürür
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
24 Temmuz 2013       Mesaj #304
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
‘Gereksiz kolesterol ilacı zararlı’
MsXLabs.org

Kolesterolün diyet, egzersiz ve ilaçla kontrol altına alınabilecek bir sorun olduğunu belirten Prof. Dr. Servet Öztürk, ilaçların gereksiz kullanımının zararlı olduğunu söyledi.Sağlıklı bir yaşam için kolesterol seviyesinin kabul edilebilir sınırlarda tutulması çok önemli. İlaç kullanımındaki en önemli yanlışı; “Sigarayı bırakma, diyet ve egzersizle kolesterolün ne kadar düşürülebileceği değerlendirilmeden hastanın ilaçla tedavi kapsamına alınmasıdır” diyen Memorial Şişli Hastanesi Girişimsel Kardiyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Servet Öztürk, kolesterol ilaçlarının gereksiz kullanımının, hasta için zararlı olabileceğini söyledi. Kolesterolün; birçok hücre ve hücre içi yapının bileşiminde yer alan, hormonlarda ve diğer vücut fonksiyonlarında önemli rol oynayan yapı taşı olduğunu hatırlatan Prof. Öztürk, “Kolesterolün olmaması halinde; sinir ve sindirim sistemi ile cinsel fonksiyonlar olumsuz etkilenir. Özellikle çocukluk çağındaki beslenme kolesterolden zengin olmalıdır. Özellikle bu dönemdeki kolesterol eksikliği gelişme bozukluğu ve zeka geriliğine yol açabilir. Ancak sağlıklı bir yaşam için kolesterol düzeyinin, olması gereken seviyede tutulması çok önemlidir” dedi.

KOLESTEROL DEĞERLERİ KİŞİYE GÖRE DEĞİŞİR
Kalp hastalığı kanıtlanmış kişilerde, kötü huylu kolesterol (LDL) değerinin 100’ün altında olması gerektiğini, kalp hastalığı olmayan ancak yüksek risk faktörleri olan kişilerde de LDL değerinin 130’un altında olmasının hedeflendiğini vurgulayan Öztürk, şu bilgileri aktardı: “Kalp hastalığı olmayan ve risk faktörleri bulunmayan kişilerde HDL 60 veya üzerindeyse, LDL değerini 130’un altına indirmek gerekli değildir. Kolesterolün; iyi huylu (HDL), kötü huylu (LDL) ve alt grupları vardır. Bunların seviyeleri ve birbirlerine oranı hastalık gelişiminde belirleyicidir. En önemli damar sertliği nedeni, HDL’nin düşük LDL’nin yüksek olmasıdır. Pek çok parametre içinden en sık söz edileni LDL seviyesidir. Ancak kişinin total kolesterolü yüksek bunun yanında HDL’si de yüksekse, LDL için tedavi gerekmeyebilir.

YÜKSEK KOLESTEROL KONTROL ALTINA ALINMALIDIR
Kolesterol seviyesinin artışı, damar sertliği ve beraberinde kalp damar hastalıklarının oluşmasına zemin hazırlar. Kolesterolün uygun seviyeye düşürülmesi, damar sertliğinin kontrol altına alınmasında önemli bir yarar sağlar. Damar sertliği yalnızca kalp damar hastalıklarında değil; beyin, bacak, böbrek ile vücuttaki bütündamarlarda hasar oluşumuna yani damar tıkanmasına yol açabilir. Yüksek kolesterol tedavisinde hastalaboratuvar testleri ile birlikte kardiyoloji uzmanı tarafından yakın takipte olmalıdır. LDL değerinin düzeyi, olması gereken kolesterol seviyesinde belirleyicidir. Tedavide ideal olarak hedeflenen LDL’nin bypassolan veya koroner anjiyoplasti geçirenlerde, diyabet hastalarında ve 65 yaşın üstünde olan kadınlarda 100’ün altına düşmesidir. Bypass veya koroner anjiyoplasti geçiren hastalarda son yıllarda 80 hatta 70’e kadar düşürülmesi tavsiye edilmektedir.

YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİĞİ YETERLİ DEĞİLSE İLAÇ GEREKEBİLİR
Diyet ve egzersiz gibi yaşam tarzı değişikliklerine rağmen kolesterol seviyesi belli bir düzeye çekilemeyen hastalarda, ilaçla tedavi gerekli olabilir. Ancak bu durum kolesterolü normal seviyede olan kişiler için geçerli değildir. Kolesterol ilaçlarının yerinde ve doğru kullanımı çok önemlidir. Kolesterol yüksekliği tedavisi mutlaka yaşam şartlarındaki değişiklikle birlikte olmalıdır. Bu olmadan uygulanacak ilaç tedavisi iyi bir çözüm değildir. Etkili olan her ilacın da aynı değerlerde istenmeyen etkileri olabilir. Kolesterol ilaçlarının da binde bir oranında olan bazı yan etkileri bilinmektedir. Ancak ilaçların kesilmesi ile bu sorunlar ortadan kalkar ve kalıcı hasara neden olmaz.”


Son düzenleyen nötrino; 26 Şubat 2016 21:44 Sebep: KIRIK GÖRSEL KALDIRILDI!
Sen sadece aynasin...
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Ağustos 2013       Mesaj #305
Avatarı yok
Yasaklı
Kanser Tedavisinde Yeni İlaç: ChiLob 7/4

Bilim insanları bağışıklık sistemini kuvvetlendiren ve bu yolla kanser hücrelerinin büyümesini önleyen bir ilaç geliştirdi. İlacın başarılı olması halinde tümörlerin yok edilmesi şansı da artacak. İngiltere’nin Southampton Üniversitesi’nden bilim insanları; pankreas, baş ve boyun kanserleri gibi tedavisi oldukça zor olan kanser türlerinde önemli bir gelişmeye imza attı. Geliştirilen yeni ilaç, kanserli hücrelerin devre dışı bıraktığı bağışıklık hücrelerinin yeniden çalışmasını ve tümöre saldırmasını sağlıyor.

Çalışmayı yürüten isimlerden kanser uzmanı Prof. Martin Glennie, bazı tümörlerin bağışıklık hücrelerini devre dışı bırakabildiğini, üzerine çalıştıkları yeni ilacın devre dışı kalan bağışıklık hücrelerini yeniden çalıştırdığını ifade etti. Glennie, ilacın aşıyla birlikte kullanılması durumunda bağışıklık sistemi hücrelerinin kanserli hücreyi hedef alabileceğini sözlerine ekledi.


Sonuçlar Başarılı

ChiLob 7/4 isimli ilaç, henüz sadece 26 hasta üzerinde denendi. Pankreas kanseriyle mücadele eden 26 hastada elde edilen sonuçlar ise oldukça umut verici. Prof. Glennie’ye göre klinik testlerin başarılı olması durumunda ilacın önümüzdeki 5 yıl içerisinde kullanıma girebileceğini ifade etti.Araştırmalarda bugüne kadar elde edilen başarılar sebebiyle Avrupa Birliği 5 milyon Euro’yu bilim insanlarının çalışmalarına kaynak olması için ayıracağını duyurdu.

Kemoterapi Yerine 'İmmünoterapi'

İmmünoterapi, yani ‘bağışıklığı artırıcı tedavi’; kanser hücrelerini öldürmede kemoterapi ya da radyoterapi tedavisinde olduğu gibi kanserli hücreyi doğrudan öldürmek yerine bağışıklık sistemini kuvvetlendirerek hastanın kendi bağışıklık sistemi yoluyla kanserle mücadele etmeyi amaçlıyor.Dr. Glennie, İngiliz Telegraph gazetesine yaptığı açıklamada, “Bazı kanser türleri bağışıklık hücrelerini aktif hale getirme veya devre dışı bırakma özelliğine sahip... Uzun süredir bağışıklık sistemini hızlandıracak bir ilaç üzerinde çalışıyorduk. Eğer aşıyı hayata geçirebilirsek bağışıklık hücrelerini artırarak kanser hücrelerini hedef almalarını sağlayabileceğiz” dedi.


Kaynak: BBC / Telegraph (12 Ağustos 2013, 17:30)
cybokron - avatarı
cybokron
Ziyaretçi
18 Eylül 2013       Mesaj #306
cybokron - avatarı
Ziyaretçi
Prostat kanserine karşı geliştirilen ve Türkiye'de de uygulanmaya başlayan Robotik HIFU tedavisi hastalara 1 günde tedavi imkanı sağlıyor.
MsXLabs.org

20130918095159 kanseriyoketme

HIFU teknolojisi dünyada en çok kullanılan "Ses Ötesi Dalgaları" ile kanserli hücreleri yakan tedavi yöntemi. HIFU olarak adlandırılan bu yöntem; yüksek yoğunluklu ultrason dalgalarının vücut dışından prostata iletilmesiyle yayılmamış prostat kanserlerini tedavi edebiliyor. Tedavi, ultrason enerjisinin iletildiği dokuda ısı artışı sağlayarak hedef bölgedeki hücrelerin tahrip olmasına ve kanserin robotik yolla kansız ve bıçaksız olarak yok edilmesi olanak sağlıyor.

En büyük avantajı tekrarlanabilir olması
Diğer tedavilere göre HIFU'nun en büyük avantajlarından bir tanesi tekrarlanabilir olması. Yani gerektiğinde herhangi bir nedenle tedavi tamamlanamazsa alternatif tedavilere geçiş imkanı sağlayabiliyor. HIFU tedavisi tek bir oturumda sonuçlandırılabildiği gibi gerektiğinde birden fazla oturum ile tekrarı yapılabiliyor.

Kesisiz ve ameliyatsız bir işlem
HIFU fokal bir tedavi olduğu için hasta bıçaksız ve kesisiz bir işlem uygulanıyor. Ses dalgaları prostat kanseri olan hücrelere vucudun hiç bir yerini kesmeden iletiliyor ve kanserli hücreler yakılarak yok ediliyor. Üstelik bunu yaparken de ne kanserli hücrelerin olduğu dokulara zarar veriyor ne de etrafında ki organlara zarar vermiyor.

Çok daha az ağrı ve kısa sürede iyileşme
HIFU prostat kanseri tedavisi ses ötesi dalgaları teknolojisini kullandığı için hastaya çok az ağrı hissettiriyor. Kesi olmadığı için kısa bir sürede iyileşme imkanı sağlanıyor.

1 günlük bir tedavi
Hasta tedavi olduktan sonra hastaneden yürüyerek çıkabiliyor. Normal günlük hayatına kaldığı yerden devam edebiliyor.

Çoğu hasta bilmiyor
Çoğu hasta tarafından bilinmeyen ve haberdar olunmayan ses ötesi dalgaları ile prostat kanseri tedavisi HIFU, Türkiye'de belirli merkezlerde uygulanmaya başlandı. Sonuçlar oldukça olumlu.

Cinsel ereksiyon problemi çok az
Diğer tedavilere göre cinsel ereksiyonda problem riski çok az. HIFU iİktidarsızlık problemi az olan bir tedavi yöntemi olarak karşımıza çıkıyor.

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Ocak 2014       Mesaj #307
Avatarı yok
Yasaklı
İnsan Vücudu İçinde Yüzecek Organizma

Bilim insanları, kalp rahatsızlıklarından kansere kadar insan vücudunda birçok hastalığın tespit edilmesi ve önlenmesi için kullanılacak mikroskobik organizma geliştirdi. İnsan vücudunda yüzerek hücreleri denetleyecek ‘bio-bot’, geleneksel cerrahi operasyonları da gereksiz kılabilir.Illinois Üniversitesi araştırmacıları, esnek polimer kullanarak kuyruğu sayesinde sperm gibi hareket edebilen mikroskobik bir organizma üretti. Bio-bot adı verilen organizma, vücut içinde hareket ederek zararlı madde ve hastalıklı hücreleri tespit edecek.

Bilim insanları, büyüttükleri kalp hücrelerini polimer örtü içinde bir araya getirdi. Zamanla atışları senkronize hale gelen kalp hücreleri, kuyruk sayesinde hareket edebilmeye başladı. Araştırma ekibinin başında yer alan Profesör Taher Saif, gelecekte tıp alanında büyük faydalar getirmesini umduğu bio-bot’un, insan vücudunda incelenmesi son derece zor bölgelere girebileceğini söyledi.


Phys.org sitesinin haberine göre, daha hızlı yüzen çift kuyruklu bir bio-bot üzerinde de çalışan Saif, mikroskobik organizma sayesinde hastalıkların çok daha kesin tanı ve erkenden teşhis edilebileceğini umuyor. Böylece, geleneksel cerrahi müdahalelere gerek kalmadan tedavi imkanı doğabilir. Bilim insanları, bio-bot’ sayesinde sentetik ve organik materyallerin bir araya gelmesiyle oluşturulan teknolojilerin de geliştirilmesi adına önemli bir adım atmak istiyor. Kalp hücrelerinin etkileşime girmesiyle kuyruğu gerilen bio bot, hücrelerin serbest kalmasıyla tek yönde hareket edebiliyor. Nature Communications dergisinde yayımlanan araştırmada bir sonraki hedef, bio bot’un istenilen hedefe yönlenmesi ve bilgi toplamasını sağlamak olacak.

Kaynak: Ntvmsnbc / Nature Communications (19 Ocak 2014, 14:07)
Son düzenleyen nötrino; 26 Şubat 2016 21:47
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Ocak 2014       Mesaj #308
Avatarı yok
Yasaklı
Kanser Aşısı Kimlerde Etkili?

Kübalı doktor ve araştırmacılar tarafından geliştirilen, 2008 yılında Arjantin’de tescillendirilen kanser aşısı Türkiye’de onkologlara tanıtılmaya başlandı. İstanbul, İzmir ve Ankara'daki onkologlarla bir araya gelen Kübalılar aşının tanıtımını yapıyor. Sadece ileri derece akciğer kanseri hastalarına uygulanabilen ilacın hastanın yaşam süresini uzattığı öne sürülüyor.

Prof. Uslu, hastaların doktorlarının kararıyla ilacı kullanabileceğini belirterek, "Tabii ki ben tatmin oldum. Yoksa bu şekilde beyanat vermek yanlış olur. İnsanlara yanlış umut vermek en büyük korkumuz bizim. Öğretim üyesı bilim adamı, hastalara tedavi veren insanlar olarak baktığımız şey öncelıkle etkinliktir, sonrasında güvenliktir, bunun resmi otoriteler tarafından onaylanıp onaylanmadığıdır. Yani deneme amaçlı, etkinliği kanıtlanmamış herhangı bir ilacı, herhangi bir tedaviyi hastaya vermemız uygun olmaz" diye konuştu. Türkiye’de henüz ruhsatlandırılmayan aşının ücretini hasta karşılayacak. İlacın kullanımı ise Sağlık Bakanlığı’nın iznine bağlı olup doktorları tarafından aşıya uygun bulunan hastalar doz başına 2500 dolar ödeyecek.

Kaynak: Ntvmsnbc / BBC (24 Ocak 2014, 23:36)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Mart 2014       Mesaj #309
Avatarı yok
Yasaklı
Kan Testiyle Alzheimer Teşhisi

ABD’li araştırmacılar, Alzheimer'la mücadelede önemli bir gelişme kaydetti. Buna göre artık kişinin Alzheimer'a yakalanıp yakalanmayacağını 3 yıl önceden öğrenmek mümkün. Georgetown Üniversitesi'nden araştırmacılar, Alzheimer'ı 3 yıl önce saptayan bir test geliştirdi. Testin doğruluk payı yüzde 90. Araştırmacılar 70 yaş ve üzeri 500 kişiyi 5 yıl boyunca takip etti. Alzheimer'a yakalanan 53 kişinin kan değerleri, sağlıklı 53 kişi ile karşılaştırıldı. Kandaki 10 yağ seviyesinin iki grupta farklılık gösterdiği görüldü.

Araştırmacılar, bu değerlere bakarak hastanın 3 yıl içinde Alzheimer'a yakalanıp yakalanmayacağını söylemenin mümkün olduğunu belirtiyor.Araştırma, Alzheimer'la mücadelede çığır açabilecek bir adım olarak değerlendiriliyor. Zira, Alzheimer tedavisine ne kadar erken başlanırsa ilaçlar o kadar etki gösteriyor. Test, 2 yıl içinde klinik çalışmalarda kullanılabilecek.


Kaynak: Ntvmsnbc (10 Mart 2014, 11:54)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
10 Nisan 2014       Mesaj #310
Avatarı yok
Yasaklı
Yapay Damar Üretimi

Alman Fraunhofer Enstitüsü uzmanları, laboratuvar ortamında yapay olarak damar üretebilen bir teknoloji geliştirdi.Kan dolaşımını parmak uçlarına kadar hissetmenin tek çaresi artık spor yapmak değil. Kansız yaşamak ve kanı parmak uçlarına kadar ulaştıracak sağlıklı damarlar olmadan da uzuv ve organlara enerji gitmesi mümkün değil. Fraunhofer Enstitüsü'nün beş kişilik uzman ekibi, laboratuvarda yapay damar üretmeye çalışıyor.

Fraunhofer Enstitüsü'nden Prof. Günter Tovar, "Daha uzun ömürlü olmamıza rağmen zinde kalıyoruz ve bu formumuzu da korumak istiyoruz. Bu tıbbi desteksiz olmaz. Çünkü bağışlanan doku ve organlar yetersiz kaldığı için çare olmuyor. Bu açığı yapay organlar geliştirerek kapatacak bir teknoloji üzerinde çalışıyoruz" dedi. Yapay organlara enerji sağlamak için de kan şart. Bu yöntemde damarların kopyası organik mürekkeple çıkarılıyor. Bunun için bir özel yazıcı kullanılıyor.

Özel Yazıcıdan Çıkan Damarlar

Organik mürekkep incecik tabakalar halinde üst üste basılarak damar özelliğinde üç boyutlu ince silindirler meydana getiriliyor. Yazıcı milimetrik toleransla çalışıyor. Vücudun en ince damarları çok daha hassas bir çalışma gerektiriyor. Lazer darbeleriyle binde bir milimetrik ölçüde damar örülebiliyor. Bilim insanları en hızlı şekilde sonuca ulaştıracak hızlı prototipleme yöntemini kullanıyorlar. Bu yöntemde, dijital görüntü verileri esas alınarak tabakalar halinde mikroskopla belirlenmiş malzeme üretiliyor. Yapay damara nakledilmeden önce insan vücudundaki dokulara bağlanabilmesi için çeşitli proteinler ilave ediliyor. Bu nedenle yapay damarların iç kısmı biyoreaktör yardımıyla endotel hücreleriyle kaplanıyor. Bu işlem, organizmadaki kan dolaşımının aksamaması için yapılıyor.

Kaynak: DW (07 Nisan 2014, 15:36)

Benzer Konular

4 Aralık 2016 / gokhan404 Akademik
12 Ekim 2014 / Misafir Sanat
2 Şubat 2016 / byseus Sosyal Ağlar
27 Ekim 2015 / _EKSELANS_ Sosyal Ağlar
12 Haziran 2015 / _EKSELANS_ Arşive Kaldırılan Konular