Arama

Türk Destanları - Alemdar Destanı

Güncelleme: 22 Kasım 2006 Gösterim: 8.255 Cevap: 0
kompetankedi - avatarı
kompetankedi
VIP Bir Dünyalı
22 Kasım 2006       Mesaj #1
kompetankedi - avatarı
VIP Bir Dünyalı
Alemdar destanı

Sponsorlu Bağlantılar
MİLLİ Mücadele başlamış, Anadolu’ya silah ve cephane yetiştirmek gerek. Ama Milli Donanma birkaç gemicik ile motordan ibaret. Donanma Haliç’e hapsedilmiş. Denizcilerimiz Milli Donanma’ya yardım etmek için çırpınıyorlardı ama buradaki gemileri kaçırmak çok zor.

Birinci İnönü Savaşı’ndan az sonra birini kaçırırlar.

Bu, Alemdar adlı tahlisiye (kurtarma) gemisidir.

BİSMİLLAH VİRA

Gövdesi galvanizli çelikten yapılmış, 23 yaşında, 362 tonluk, motoru 750 beygir gücünde, çift kazanlı, 12 mil hız yapabilen küçük, sağlam, kıvrak bir gemi.

Soğuk, rüzgárlı bir kış gecesi (23.1.1921). Bütün gemiler uykuda. Alemdar’ın dış görünüşü de öyle. Ama içinde hummalı bir hazırlık var. Kaptan yok. Gemi çarkçı Üsküdarlı Osman Efendi’nin komutası altında. Bu gece yarısı kaçacaklar. Gemide, ölümü göze almış 9 denizci de istim üstünde.

Saat 01.00’de baş ve kıç fenerler söndürüldü.

‘Başüstü, bismillah viraya hazır ol!’

‘Bismillah vira’!

BATIRIN EMRİ

Sessizce demir alındı. Boğaz’ı dolduran İngiliz ve Fransız gemileri arasından geçerek Karadeniz’e doğru ilerlediler. Yollarını kesen İngiliz karakol gemisini, ‘Karadeniz’de batmak üzere olan bir gemiyi kurtarmaya gittiklerini’ söyleyerek uyuttular.

Alemdar Karadeniz’e çıktı, azgın dalgalarla boğuşarak Ereğli’ye doğru yol aldı.

Sabah Alemdar’ın kaçmış olduğunun anlaşılması, İstanbul’da büyük heyecan yarattı. İşgal Kuvvetleri Komutanı, geminin kesinlikle yakalanmasını, teslim olmazsa batırılmasını emretti.

İstanbul kaynarken Alemdar, Ereğli’ye ulaşmış, Çobançeşmesi önüne demirlemişti.

TOPRAĞI ÖPTÜLER

Dokuz denizci karaya çıkıp Anadolu toprağını öptüler.

Liman Reisi Nazmi Bey, Ereğli halkı, milli çeteler koşup denizcileri kucakladılar. Damla damla kurulan donanma bir gemicik daha kazanmıştı. Ankara, Alemdar’ın mürettebatının tamamlanarak Trabzon limanına hareket etmesini emretti. Ereğli’de deneyli denizci çoktu. Kadro tamamlandı. Kaptanlığa sivil İsmail Hakkı Kaptan getirildi. Çarkçı Osman Efendi hastalandığı için Ereğli’de kaldı.

26 Ocak sabaha karşı hareket ettiler.

Devriye gemilerine yakalanmaktan korkuyorlardı. Korktukları başlarına geldi. Bababurnu açıklarında Fransız C-27 gambotu ile karşılaştılar. Gambot top ve makineli tüfekleri ateşe hazır, projektörlerini üstlerine çevirerek hızla yaklaştı, Ermeni tercüman aracılığıyla teslim olmalarını istedi.

MECBURİ ROTA

Alemdar’da sadece iki kişide silah vardı. Direnmek mümkün değildi. Bazı silahlı Fransız askerler Alemdar’a geçtiler. İsmail Hakkı Kaptan gemisini büyük bir acı içinde gambot komutanının verdiği talimata uyarak Zonguldak’a yöneltti.

Devamı gelecek hafta.

(Erol Mütercimler, Destanlaşan Gemiler’den özet.)

DİYOR Kİ

Tam bağımsızlık, ancak ekonomik bağımsızlıkla mümkündür. (1922)

Güney cephesi

MONDROS Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra İngilizler Musul’a, Fransızlar -ve Ermeni lejyonu- Çukurova’ya girdiler. İki olay da anlaşmaya aykırıydı. İstanbul’un tepkilerini dikkate bile almadılar. Aralarındaki paylaşım anlaşmasına göre hareket ettiler.

İngilizlerin sıkı baskısı üzerine oradaki birliklerimiz Musul’u terk etmek zorunda kaldılar.

Fransızlar Mersin’i ve Adana’yı, sonra da Toroslar’ı aşıp Pozantı ve Dörtyol’u işgal ettiler.

KAPKAÇ GÖÇÜ Yağma ve zulüm başladı.

Bir kısım aileler kuzeye göç etti. Bu göç ‘kaçkaç’ diye anılıyor. Kalanlar silaha sarıldı, yer yer Kuvayı Milliye kurulmaya başlandı.

Heyet-i Temsiliye, güney savunmasını düzenlemek, eşgüdümü sağlamak üzere bazı kimseleri takma adlarla güneye yolladı, bu kesimde bulunan bazı kimseleri de görevlendirip yetkilendirdi.

Böylece güney cephesi açıldı.

KAHRAMANLAR Bu cephede birçok çatışma ve savaş olmuştur. Her biri bir kahramanlık, direnç ve özveri örneğidir. Ama bunlar pek bilinmez, üzerinde durulmaz. Unutmak, ilgisiz kalmak gibi ciddi bir kusurumuz var. Bu kahramanları ve olayların yaşandığı yerleri bir anıtla, hiç olmazsa bir kitabeyle unutulmaktan kurtarmalıyız.

Yeri geldikçe bu olayların başlıcalarını aktaracak, kahramanları tanıtacağım.

İşgalci komutanın alnına tek kurşun

GÜLEK Boğazı’nı ellerinde bulundurmak isteyen Fransızlar, Pozantı’ya takviyeli bir tabur yerleştirmişlerdi. Bu birliğin komutanı Binbaşı Mesnil’di. Bu taburdan bir bölük Pozantı’dan 5 km. kuzeyde bulunan Akköprü’ye yerleşmişti. Bölüğün komutanı, demiryolu tünelini karargáh olarak seçmişti. Milli çeteler daha kuzeydeki demiryolu köprüsünü (Koçak) yıkarak Fransızların ileri gitmelerine izin vermemişlerdi.

PARILTIYA NİŞAN Giderek Pozantı kuşatılacak, Fransızlar buradaki birliğe yardım göndermeyi başaramayınca, birliğe geri çekilmesi emri verilecektir. Birliğin geri çekilişinde yaşanacak olan Karboğazı Destanı’nı ileride anlatacağım. Ona vakit var. Şimdi Pozantı’daki ilk kurşuna gelelim. Alpu Köyü’nden Sunullah’ın oğlu Usta Mehmet ile bacanağı Ömer köyden çıkıp sessizce Belmece kayalıklarına doğru ilerlediler. İşgalcilerin yaptıklarından dolayı ikisinin de içi nefret doluydu. Usta Mehmet bir şey yapmaya karar vermişti. Ama ne yapacağını daha kararlaştıramamıştı. Kayalıklara tırmanıp 100 metre yukarıdan, 500 metre uzaktan Fransız komutanının karargáhı olan tüneli gözetlemeye başladılar. Tünelin ağzında bir pırıltı vardı.

SON ÇAYIYMIŞ Aynayla işaret veriliyor gibi pırıltı belirip kayboluyordu. Neydi ki bu? Fransız komutan tünelin ağzında oturmuş keyifle çay içmekteydi. Işığı, çay bardağı yansıtmaktaydı. Usta Mehmet tüfeğini doğrulttu. Bu sırada komutan çayından bir yudum almak için bardağı ağzına kaldırmıştı. Usta Mehmet besmele çekip pırıltıya nişan aldı ve tetiğe dokundu. Gravvvv!

Birtakım karaltılar tünelden dışarı fırladılar ve sonra da içeri kaçıştılar. O tek kurşun, işgal komutanının alnına isabet etmiş ve canını almıştı. Bu İzmir’de Hasan Tahsin’in, Maraş’ta Sütçü İmam’ın kurşunu gibi Pozantı’daki ilk kurşundu. Bu kurşunun arkası gelecekti. Hem de nasıl!

Bölük tasını tarağını toplayıp Akköprü’yü terk etti.

SABAH erkenden Zonguldak’a gelindi. Zonguldak, Fransız işgali altındaydı. Gemide yapılan ayrıntılı bir aramadan sonra Zonguldak Liman Komutanı Yüzbaşı Tilli, 5 silahlı Fransız askeriyle gemiyi işgal etti. Askerleri kritik yerlere dağıttı, kendi kaptan kamarasına yerleşti. Komutayı eline almıştı. Gemiyi İstanbul’a hareket ettirdi. C-27 gambotu, bir mil geriden Alemdar’ı izliyordu.

Alemdar, İstanbul’a doğru hareket etti.

ROTA EREĞLİ

Gemi subaylarının sabırla bekledikleri an gelmişti. Tayfalarla kaşla gözle fısıldaşarak anlaştılar. İsmail Hakkı Kaptan beklenen parolayı verince İkinci Kaptan Ali Dursun Tevetoğlu, öteki subaylar ve tayfalar yüzbaşının ve Fransız askerlerinin üzerine atıldılar. Silahlarını alıp etkisiz hale getirdiler. Kaptanın neşeli komutu Alemdar’ı bayram yerine çevirdi:

‘İstikamet Ereğli, makineler fayrap!’

Serdümen Recep Reis neşe içinde Ereğli’ye dümen kırdı.

ÖLÜM YARIŞI

Alemdar’ın döndüğünü gören C-27, otuz metre yaklaştı. Alemdar’ın yönünü İstanbul’a çevirmesini istedi. Alemdar her şeyi göze almıştı. Tınmadı bile. Yoluna devam edince, ölüm yarışı başladı.

C-27 makinelileri ile ateşe başladı. Topuyla korkutmaya çalıştı. Fransızlar da ölür korkusuyla Alemdar’ı batırmaktan kaçınıyordu. Yanaşıp Fransızlardan alınan silahlarla karşılık verdiler.

TOPÇUYU DEVİRDİ

Çarkçıbaşı Adil Bey keskin nişancıydı, top nişancısını devirdi. Fransız gambotu ile Alemdar, karşılıklı türlü manevralar yapa yapa, didişe didişe Ereğli Limanı ağzına geldiler.

Deniz üzerindeki yırtıcı çatışma devam ediyordu. Serdümen Recep Reis şehit olmuş, üç tayfa yaralanmıştı. Kıyıya toplanan Ereğlililer alkışlayarak, bağırarak Alemdar’ı desteklemeye başladılar. Bazıları sandallara atlayıp Alemdar’a çıktılar ve çatışmaya katıldılar.

SAHİLDEN ATEŞ

Alemdar’ın kıyıya baştan kara etmesine engel olmak için C-27 kıyı ile Alemdar’ın arasına girdi. Bu kez de kıyıdaki Ereğlili Halil Ağa ile Rizeli Tatoğlu Ömer Ağa’nın çetelerinin yaylım ateşi altında kaldı.

Başa çıkamayacağını anlayınca mücadeleyi bırakıp kaçtı.

Bu yenilgiyi hazmedemeyen Fransızlar, Ereğli’ye bir zırhlı kruvazör ile iki muhrip yolladılar, süre belirterek bir ültimatom verdiler, esirlerinin, Alemdar’ın ve C-27 ile çatışanların teslim edilmelerini, kıyıdaki çetecilerin cezalandırılmalarını talep ettiler.

Ankara bu talepleri anında reddetti.

Bombalanma olasılığına karşı kadınlar ve çocuklar Ereğli’den uzaklaştırıldı. Erkekler savaşa hazırlandılar.

Türklerin kahraman Alemdar mürettebatını asla vermeyeceklerini anlayan Fransızlar, Yüzbaşı Tilli ile 5 askeri geri almak ve Alemdar’ı gözetim altında tutmakla yetindiler.

FIRTINADA KAÇIŞ

Baştankara edilip yarı yarıya batırılmış olan Alemdar yüzdürüldü. Eksikleri gizlice tamamlandı. Gemi kaçırılacaktı. Bunun için Fransızların denize açılamayacakları ve gemiyi izleyemeyecekleri bir Karadeniz havası bekleniyordu. Çok geçmedi, diledikleri gibi bir fırtına patlak verdi. Deniz canavarlaştı. Hiçbir devriye gemisinin denize açılmadığı, yolun temiz olduğu anlaşılınca Alemdar, 24-25 Eylül gecesi demirlerini keserek, sessizce Ereğli’den ayrıldı.

Amasra’ya ulaştı.

KÜÇÜK VE YAMAN

Rengi siyahtı, griye boyandı. Bezden yapılma sahte bir baca eklendi, böylece görünüşü değiştirildi. Yunan devriye gemilerine yakalanmadan Trabzon’a geldi ve Trabzon Deniz Ulaştırma Komutanlığı emrine girdi.

Bu küçük yaman gemi, Büyük Taarruz’a kadar stratejik deniz ulaştırmasının başarıyla sürdürülmesinde unutulmayacak hizmetler yapacaktır.

DİYOR Kİ

Bugün ulaştığımız sonuç, asırlardan beri çekilen milli felaketlerin yarattığı uyanıklığın eseri ve bu aziz vatanın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu sonucu Türk gençliğine emanet ediyorum. (1927)

Fransa’yı ‘pes’ ettirdiler

ANKARA ile Fransa arasında imzalanan Ankara Antlaşması gereği Fransız işgali altında bulunan şehirler, 1921 Aralık ayında boşaltılmaya başlandı. Al sancak 23 Aralık’ta Kilis ve Ceyhan’a, 24 Aralık’ta Osmaniye’ye, 25 Aralık’ta Gaziantep’e, 27 Aralık’ta Tarsus’a, 3 Ocak’ta Mersin’e ve 5 Ocak’ta Adana’ya geri döndü. Fransız ordusu, Avrupa’nın ikinci büyük ordusuydu. Çukurova ve çevresinde on binlerce Fransız ve sömürge askeri ile Ermeni Lejyonu ve çeteleri vardı. Güneyli yiğitler, bu yağmacı kuvvetleri Urfa ve Maraş’tan attılar, Toroslar’dan kuzeye yayılmalarını önlediler, sürekli baskınlarla bunalttılar, esir aldılar ve Fransa’yı pes ettirdiler.

Hepsine minnet, hepsine saygı! Kurtuluş günleri kutlu olsun!

Pencere camıyla askerimizi kestiler

İSTANBUL yönetimi, 1920 Nisan’ında, yapılabilecek en alçakça şeyi yaptı, Şeyhülislam Dürrizade’nin fetvasıyla halka, millicilerin, yani bağımsızlığı, yurdu ve milli namusu korumak için çırpınanların öldürülmelerinin din gereği olduğu, bu uğurda ölenlerin şehit, savaşanların gazi olacağı duyuruldu. Yani düşmanla işbirliği içinde olan yönetim, yurtseverlere karşı bir din savaşı ilan etti. Bu hain fetvalar İngiliz uçakları, ajanları, Ermeniler ve Rumlar tarafından Anadolu’ya yayıldı. Yer yer isyanlar patlak verdi.

DÜZCE ASİLERİ Bu fetvanın etkisiyle ayaklanan Düzce asileri, 3 Mayıs 1920 sabahı Bolu’ya saldırdılar. Mutasarrıf Vekili Binbaşı İhsan’ı şehit ettiler. Paraları, saati, tabancası, hatta elbisesi soyuldu. Öteki asiler de Bolu’yu yağmalıyorlardı. Asiler ellerine geçirdikleri askerleri eski lise binasının kırık camlarıyla kestiler ve korkunç işkencelerle öldürdüler. Bu kanlı olaylar sırasında Devrekli genç subay Abdülvahap da asilerce yakalanmış, üstü başı soyulduktan sonra, elleri arkasına bağlanıp sokak sokak dolaştırılmıştı. Genç subay birçok hakaretlerden sonra bıçaklandı, öldü sanılarak sokağın ortasında bırakıldı.

HASTANE BASTILAR Ertesi günü bir doktor, genç subayın ölmediğini gördü, tedavi için yaralıyı hastaneye götürdü. Subayın ölmediğini öğrenen asiler, hastaneye gidip yaralının boynuna ip geçirerek, sokaklarda sürükleye sürükleye öldürdüler. ‘Şeyhülislamın fetvasının hükmü yerine geldi’ diye bağırdılar. (Rüknü Özkök, Düzce-Bolu İsyanları; TİH, 6.c., Ayaklanmalar)

4. TÜMEN KURULDU Binbaşı Nazım Bey (Şehit Albay Nazım Bey) durumu yatıştırmak ve bir tümen kurmak için Bolu’da görevlendirilmişti. Suçluları yakalatıp adalete teslim ederken, bir yandan da Bolu ve çevresinin gençlerini silah altına alarak 4. Tümen’i kurdu. 4. Tümen, hain fetvanın ve cahil yobazların etkisiyle isyan etmiş olan bu gençlerden kuruldu.

Bu tümen, Milli Mücadele’nin en yiğit, en yurtsever tümenlerinden biri olacaktır. Çünkü bu gençlere yalnız savaşma değil, vatan, millet, bağımsızlık, milli onur nedir bunlar da öğretildi. Din çimentodur diyenlerin kulakları çınlasın.

Milli Mücadele’de dinin kimi zaman birleştirici ama kimi zaman da bölücü, parçalayıcı etkileriyle ilgili binlerce örnek var. Milli Mücadele bir tecrübe hazinesidir. Yöneticiler Milli Mücadele’yi ne kadar iyi bilirlerse, o kadar az yanlışa düşerler.


*

Benzer Konular

20 Kasım 2006 / kompetankedi Taslak Konular
3 Nisan 2017 / Mystic@L Edebiyat
19 Ocak 2013 / Misafir Edebiyat
3 Ocak 2010 / Misafir Edebiyat
3 Ocak 2010 / Misafir Edebiyat