Arama

Vatan Yahut Silistre - Namık Kemal

Güncelleme: 15 Haziran 2011 Gösterim: 4.969 Cevap: 0
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
15 Haziran 2011       Mesaj #1
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Vatan Yahut Silistre
MsXLabs & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & Vikipedi & kaynak
Sponsorlu Bağlantılar

kitap376020076271623577


Vatan Yahut Silistre
Yazarı Namık Kemal Ülke Türkiye Özgün dili Türkçe Vatan Yahut Silistre Türk Edebiyatı'nın batılı anlamda yazılıp oynanan ilk tiyatro yapıtıdır. Namık Kemal tarafından yazılmıştır; yazarın ilk tiyatro piyesidir.

Namık Kemal'in Gelibolu’da otuz üç yaşında iken kaleme almaya başlayıp İstanbul’da tamamladığı Vatan Yahut Silistre, sağlığında sahnelenişini gördüğü tek oyundur. İlk temsili 1 Nisan 1873 tarihinde Gedikpaşa Tiyatrosu'nda Güllü Agop kumpanyası tarafından yapıldı. Eserin sahnelenmesinden sonra izleyicilerin heyecana gelerek başlattıkları gösteri ve olaylar; yazarın tutuklanarak Magusa'ya sürülmesine sebep oldu.

Vatanperverlik ve kahramanlık duygularını işleyen eser, doğurduğu ilgi dolayısıyla, başka yazarlarda tiyatro eseri kaleme alma hevesini uyandırmıştır. Piyes, konusundaki basitliğe rağmen çok sevilmiş, Avrupa'da ilgi uyandırmış, ilk temsilinin üzerinden üç yıl bile geçmeden Rusça'ya, daha sonra da başka dillere tercüme edilmiştir.

Namık Kemal'in en fazla tartışma ve eleştiriye maruz kalmış piyesi budur ancak onun kişiliğinin sembolü olmuş ve adı ile birlikte anılmıştır.

Konu

Olaylar 1853 yılında Osmanlı Devleti ve Rusya arasında başlayan Kırım Savaşı'nda gönüllü olarak orduya katılan İslam Bey ile onun peşinden Silistre’ye giden Zekiye adlı genç kızın aşkı etrafında gelişir. Silistre Kalesi, 15 Mayıs 1854’te Rus ordusu tarafından kuşatılmıştır. İmparatorluğun her yerinden gelen gönüllüler kaleyi savunmaktadır. Zekiye, erkek giysileri giyip Adem ismi ile gönüllülerin arasına karışır. İslam Bey yaralandığında ona bakar. İslam Bey, yaralı olmasına rağmen yanında Zekiye ile birlikte düşman cephanesini ateşlemeye gider. Kuşatma, haftalar boyu süren yoğun saldırılardan sonra Müslüman askerlerin kahramanca direnişi sayesinde kaldırılır. Döndüklerinde kuşatmanın kaldırıldığını gören Zekiye ile İslam Bey bu mutluluk içinde yapılan düğünle evlenir.

Kısa Özet

İslâm Bey savaş çıkınca nişanlısı Zekiye ile vedalaşıp cepheye gider. Zekiye de erkek kılığına girerek gönüllüler arasına karışır. Silistre Kalesi Komutanı Sıtkı Bey çelimsiz bulduğu erkek kılığındaki Zekiye'yi geri göndermek isterse de yeni adıyla Âdem direnir. İslâm Bey ve Abdullah Çavuş ile gidip düşman cephaneliğini uçurur. Düşman geri çekildiğinde Âdem'in de Zekiye olduğu ortaya çıkar. Sıtkı Bey ise Zekiye'nin öldü sandığı babasıdır. İslâm Bey ile Zekiye'nin düğünleri zafer şenliği arasında yapılır. Oyunun ilk sahnelenişi sırasında (1 Nisan) halkın gösterdiği coşkunluk, ibret gazetesinin kapatılmasına ve içlerinde Namık Kemal'in de bulunduğu bir grup yazarın sürülmesine yol açmıştır.

Birinci Perde:

Zekiye, odasında uzanmış kendi kendine İslam Bey’e olan aşkını anlatmaktadır. İslam Bey ise, bu sırada, veda etmek için Zekiye’nİn penceresi etrafında dolanmaktadır. Sesi duyunca, kendisini gösterir. Zekiye utanmıştır.


İslam Bey, Silistre’ye yardıma giden gönüllülerden olmaya kararlıdır. Bunu Zekiye’ye söyleyince, sevgisi çok büyük olan Zekiye’nİn, haliyle üzüntüsü de büyük olmuştur. Bu yüzden İslam Bey’i bu kararından vazgeçirmeye çalışır. İslam Bey ise ataları arasında tam kırk iki şehit bulunduğunu, bu kadar şehidi olan bir ailenin ferdine kaçmanın yakışmayacağını belirtir.

Zekiye ise kardeşini şehit vermiş, yıllar önce cepheye giten babasından ise yıllardır bir haber alamamıştır.. Şimdi de hayatta tek sevdiği İnsandan ayrılmak, ona kat be kat zor gelmektedir. Yine de, onu sevgi ile uğurlar. İslam Bey, “Yaşasın vatan !” diyerek Zekiye’nİn yanından ayrılır.

İslam Bey, Zekiye’nİn yanından çıktıktan sonra, dışarıda kendisini bekleyen gönüllülerin yanına gelir ve “Beni seven peşimden gelsin” diyerek yola düşer.

Biraz sonra Zekiye de erkek kılığına girer ve İslam Bey’in gittiği yoldan takip eder.


İkinci Perde:

Gönüllüler, Silistre Kalesi’ndedirler. Zekiye de içlerindedir. Miralay Sıtkı Bey, ölüm ve kalım günlerinin sayılı olduğunu, isteyenin gidebileceğini söyleyince, gönüllülerden birisi “madem gidecektik de buraya neden geldik” diyerek bütün arkadaşları adına kararlılıklarını vurgular. Zekiye’yı çocuk diye göndermek isterlerse de, ısrarlı turumu sayesinde vazgeçerler… Çatışma bütün şiddetiyle başlar. İslam Bey yaralanmıştır. Zekiye onu tanıdığı için hemen yanına koşar, İslam Bey Zekiye’nİn kollarında bayılır.


Zekiye, tedavisi için yanında revire gider, Miralay Rüstem Bey ile Sıdkı Bey ise gelmişten geçmişten derin bir sohbete dalarlar.

Üçüncü Perde:

İslam Bey, hasta yatağında devamlı sayıklamakta, Zekiye ümit ve endişe ile başında beklemektedir. Günler sonra gözlerini açtığında Zekiye’yi görünce, şaşırır. Zekiye kendisini saklamaya Çalışsa da fazla direnemez ve iki sevgili konuşmaya başlarlar.


Düşman ise hedefine adım adım yaklaşmaktadır. Kaleyi ele \ geçirmesi an meselesidir. Tek çare olarak, kaleden çıkıp düşman cephaneliğini ateşlemek gözükmektedir. Bu iş için İslam Bey yaralı hali ile Öne çıkar. İkinci öne çıkan kişi ise Zekiye’dir. Yanlarına bir de Abdullah Çavuş’u katarlar. Sıdkı Bey Zekiye’ye çok dikkatli bakar ve “Oğlum mezarda yatıyor” der. Zekiye’yi oğluna çok benzetmiştir.

Dördüncü Perde:

Aradan günler geçmiş, düşman toparlanmaya başlamıştır. Sıdkı Bey, çocukları düşman içine gönderdiğine bin kere pişman olmuş vaziyette dolanıp durmaktadır. Nihayet, Abdullah Çavuş görünür ve olanları anlatır. Anlattıklarından, İslam Bey’in büyük bir kahramanlık ve fedakârlık örneği göstererek düşmana büyük kayıp verdiği anlaşılmaktadır. Bu konuşma sürerken, İslam Bey, kelinde kırık kılıcı ile çıkagelir, tabii Zekiye de arkasından.


Sıdkı Bey coşku ile İslam Bey’i “evladım” diyerek kucaklayıp alnından öper. İslam Bey de onun ellerinden. Sonra Sıdkı Bey, çocuğun nerede olduğunu sorar. İslam Bey, Sıdkı Bey’e bütün olup biteni anlatır. Sıdkı Bey kızı yanına getirmesini söyler. Sıdkı Bey, Zekiye’ye sorduğu suallere aldığı cevaplardan kendi öz kızı olduğunu; Zekiye de yüzündeki duruşun aynı ninesi ve abisinin yüzündeki duruş olduğunu görerek, Sıdkı Bey’İn öz babası olduğunu anlar. Baba kız kucaklaşırlar. Sevinçlerine diyecek yoktur.

Bu esnada, Abdullah Çavuş eratın önüne düşmüş, onları “Arş Yiğitler Vatan İmdadına” marşını söyleterek yürütmektedir. Sıdkı Bey’in önüne gelince dururlar. Sıdkı Bey erat önünde şu tarihi konuşmayı yapar:

“Arslanlanml Doksan gündür çekmediğiniz belâ, görmediğiniz cefâ kalmadı. Osmanlıların namusunu göklere çıkardınız. Vatan sizden hoşnuttur. ..Vatanımızın faydasını koruduk, yine de koruruz. Her zaman koruruz. Biz her zaman bu yolda ölmeye hazırırz. Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!”

Askerler de hep bir ağızdan: “Yaşasın vatan! Yaşasın Osmanlılar!” dîye haykırır ve perde kapanır.

Ayrıca Bknz.=)Namık Kemal (Namık Kemal Kimdir? - Namık Kemal Hakkında)



"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

15 Kasım 2016 / BARIŞ Edebiyat tr
4 Ocak 2014 / türkçeci Soru-Cevap
24 Temmuz 2012 / _Yağmur_ Edebiyat
11 Mayıs 2010 / SUNU Siyaset tr
12 Şubat 2013 / BARIŞ Siyaset tr