Arama

Kırşehir - Sayfa 2

Güncelleme: 22 Haziran 2013 Gösterim: 42.124 Cevap: 18
BLacK_HawK - avatarı
BLacK_HawK
Ziyaretçi
31 Mart 2007       Mesaj #11
BLacK_HawK - avatarı
Ziyaretçi
TARİHTE KIRŞEHİR BÜYÜKLERİ :
Bu bölümde Kırşehir'imizin bazı ünlü kişilerini kısaca tanıtacağım. Daha geniş olarak Kırşehir'in Büyükleri Bölümünü tıklayın
Aşık Paşa: (1272-1373) : Türbesindeki kitabeye göre, 1271 yılında doğmuş, 1373’te ölmüştür. Asıl adı Ali’dir. Eşinin adı Hacı Hatun olduğu, Elvan, Selman (Süleyman), Hasan Can, Kızılca adlarında oğulları, Melek adında kızı olduğu belgelerden anlaşılmaktadır.
Dedesi Baba İlyas, Horasan’dan Anadolu’ya göç eden erenlerdendir. Babailer tarikatının kurucusudur. Kayseri’de bir müddet kadılık yapan Baba İlyas, 1227 yılında Amasya’da Hanıkâhı Şeyhi olmuş, 1258 yıiında vefat etmiştir. Mezarı Amasya’da İlyas Köyü’ndedir,
Sponsorlu Bağlantılar
Aşıkpaşa’nın babası Muhlis Paşa hakkında geniş bilgi yoktur. Selçuklu isyanı sırasında 6 ay kadar Konya tahtında oturduğu yazılmaktadır. Muhlis Paşa’nın Eskişehir’e giderek Ertuğrul Gazi ile görüştüğü, büyük iltifat gördüğü, bu görüşmede Osman Beyin’de bulunduğu, torunu Ahmet Aşık’ı Aşık Paşazade Tarihi adlı kitabında yazılıdır. Osman Bey’in kaynatası Şeyh Edebali, Kırşehir ahilerinin büyüklerindendir. .
Aşıkpaşa’nın Orhan Gazi devrinin büyüklerinden olduğu, Ahmet Aşık’ın şu mısralarından anlaşılmaktadır.

Ne geyse yakışır Orhan Gazi,
Aşıkpaşa zamanında idi gazi.

Aşıkpaşa, Süieyman Türkmani gibi devrin zahiri ve batınî ilminde olgunluğa ermiş bir kişiden feyz ve ışık alarak yetişti. Latifi’nin dediği gibi; “O kibar meşayihin zenginledindendi. Şahane itibar ve değeri, padişahane kudret ve gücü vardı.”
Aşıkpaşa’nın yaşadığı devirde Fars dili, ilim ve şairler arasında çok yaygın olarak kullanılmakta iken, Garipname isimli eserini Öz Türkçe olarak yazmış, Türk ve Tacik dillerini gaflet uykusundan uyandırmak için şu süri yazmıştır:

Türk diline kimse bakmaz idi,
Türklere her giz gönül akmaz idi.
Türk dahi bilmez idi el dilleri,
İnce yolu ol ulu menzilleri.

Türk dilinde yeni manalar bulalar,
Türk, Tacik cümle yoldaş olalar,
Yol içinde birbirini yermiye
Dile bakıp manayi her görmiye.

Aşıkpaşâ’nın Garipname isimli eseri 12.000 beyittir. Öz Türkçe yazılmıştır. Aşıkpaşa 3 Kasım 1333’de vefat etmiştir. Türbesi şehre hakim bir tepedir.
Caca Bey: Kırşehir emiridir. Kırşehir’e büyük hizmetler görmüş tarihi şahsiyettir. Cacabey’in babası Ceceli aşiretinin beyi Bahaddin Caca’dır. Caca Bey’in 1240 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Gençliği hakkında bilgi yoktur. Moğol istilası yıllarında Moğollar’ın dikkatini çekerek kısa zamanda büyükler arasına karışmıştır. III. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Anadolu’da pek çok hayrat yaptırmıştır. Eskişehir’den Tokat’a oradan da Kırşehir’e tayin edilmiştir.
Kırşehir’e geldği zaman asi Emirhor Esededdin üzerine yürümüş, hepsini kılıçtan geçirmiştir. Caca Bey, bir ara Mısır Memlük’u Sultan Baybars’a esir düşmüşse de sonradan serbest bırakılmıştır.
Cacabey, 1270 yılında Hacı Bektaş Veli, 1273 yılında Mevlana ile görüşmüştür. Cacabey, 1272 yılında bir medrese kurarak ismini ebedileştirmiştir. Şehrin tam ortasında olan bu medresenin kubbesi açık ve altında su kuyusu vardır. Bu kuyuya akis eden yıldızları tetkik ederlerdi. Medresede astronomi çalışmaları yapılmakta idi. Şimdi minare olarak kullanılan kulesi rasat kulesi idi.
Caca Bey’ e ait Arapça ve Moğolca 4 vakıfname bulunmaktadır. Bu vakıfnamelerde medresi, mescit , hanıkâa, zaviye, mektep, dar’ül el süleha, türbe ile Kayseri, İskilip ve Eskişehir’de pek çok eserler yaptırdığı yazılmaktadır.
Süleyman Türkmani: XIII. yüzyılda Anadolu’ya gelen Türklerdendir. 1214 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. Dedesi Türkmen Beyi olduğu için Türkmani denilmiştir. Mevlana’dan ders almış, Mevlana’nın ölümünden sonra oğlu Sultan Veled’in müridi olmuştur. 1239 yılında mevleviliği yaymak üzere Kırşehir’e gelmiştir. Süleyman Türkmani, Aşık Paşa’nın hocası idi. Tezkereci Evliya adlı bir eser yazmıştır. Süleyman Türkmani 1298 yılında Kırşehir’de vefat etmiştir.
Ahmet Gülşehri : 1250 yılında doğduğu tahmin edilmektedir. O devirde Kırşehir’e “Gülşehri” denildiği için, Gülşehri olarak anılmıştır. Gençliğinde edebiyat ve tasavvuf öğrenmiştir. Ahi Evranı Veli ile 50 yıl beraber yaşamıştır. Ahi olduğu anlaşılmaktadır. Farsça ve Arapça öğrenmiş, ancak O, Öz Türkçe yazmıştır.
Ahi Evran’ın ölümünden sonra Ahilik Postuna oturmuştur. 1335 yılında ölen Ahmedi Gülşehri çok ince ruhlu bir şair idi.
Her ülü kendime yar eylerem, Her gece vasfını tekrar eylerem, Her seher kim gül çemende açıla, Kamudan ilkin bana karşı güle.
Ahmedi Gülşehri, Feridun Attar’ın Mantık’ut Tayr eserini Türkçeye çevirmiştir.
Ahi Evran-i veli : XIII. yüzyılda Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiştir. Denizli, Konya ve Kayseri’den sonra 1277 yılında Kırşehir’e yerleşmiştir. Gençliğinde debbağlık sanatını öğrenmiş, kısmen ticaretle uğraşmıştır. Önce debbağ esnafının piri, sonrada tüm Türk İslam esnafının piri olmuştur.
Ahi Evran, kurduğu inanç düzeni ile esnafı uyarmış, ahlaki ve sosyal kuralları ile dayanışmayı sağlamış, ekonomik yaşamı canlandırmıştır.
Ahlak ile sanatı bir ahenk içerisinde birleştirerek, Ahi Teşkilatını kurmuş ve tüm Anadolu’ya yaymıştır. ,
Ahi Evran-ı Veli yaklaşık 1215 ile 1220 yılları arasında Horasan’da doğmuş, 92 yaşında Kırşehir’de vefat etmiştir. Türbesi Kırşehir’dedir.
Ahi Evran Veli ile Hacı Bektaş-i Veli'nin Buluşmaları
13. Yüzyıl Anadolusunun buram buram Türk İslam Kültürü kokan manevi ilimizde, Kırşehir’de ikamet eden Ahi Evran-i Veli, birgün Hacı Bektaş Veli ile görüşmek, halleşmek diledi. Sulucak Karahöyük (Hacıbektaş)’a doğru zola çıktı. Ahi Evran padişah’ın bu hali Hünkara malum oldu. Hünkar da müritlerine, “ Ahi Evran Sultanımız bizi ziyaret etmeyi düşünür, varıp onu karşılayalım.“ Der ve yola düşer.
O zamanlar Gülşehri/Kırşehiri'nin yakınında bir tepe vardı, oradan Kırşehri görünürdü iki gönül sultanı o tepenin üstünde buluşup kucaklaşırlar. Sohbet sırasında Ahi Evran-ı Veli, “Hünkarım, ne olurdu burda bir pınar, birde gölgelik ağaç olsaydı, pınarda abdest alıp su içseydik, ağaç da gölgelik etseydi“ der. Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli eliyle bir yeri eşer ve arı duru bir su çıkarır; Ahi Evran Sultan’ın elindeki kavak ağacından kesilmiş sopayı alıp ve bir yeri kazıp diker, dikdiği kuru dal bir anda yeşerir ve yapraklanır. Bu keramet ikliminde iki gönül sultanı sohbet edip halleşirler.
Bu buluşmalar defalarca tekrarlanır. İşte bu iki kutbun, İki gönülerinin buluşmalarının gerçekleştiği tepe, DOST BAHÇESİ'nin kurulduğu bu tepedir.
Hacı Bektaş-i Veli'den Öğütler:
· Ayağa kalkacaksan hikmet için kalk.
· Dinine dizinle değil kalbinle bağlan.
· Doğruluk dost kapısıdır.
· Asıl kör, nankördür.
· İnsanoğlunun en büyük düşmanları:
Yalancılık,boğazına düşkünlük, mal ve mevki hırsı, koğuculuk, gıybet, edepsizlik, hiyanet ve hakı inkardır.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Nisan 2009       Mesaj #12
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
kirsehirgorunum02jpg
ŞİRİN KIRŞEHİR
Sponsorlu Bağlantılar
Ana vatanımsın bana yurdumsun
Ozanlar diyarı şirin kırşehir
Uzak kaldım gurbet elde derdimsin
Hasretin bağrımda derin kırşehir

Kimi engin kimi yüksek evlerinle
Kimi fakir kimi zingin beylerin ilen
Kazaların nahiyelerin köylerin ilen
Gönlümün içinde yerin kırşehir

Feleğin yazdığı kara yazıylan
Çok yürüm bağrımdaki sızıylan
Kara kaşarıylan kara gözüylen
Aşık ettin beni birin kırşehir
Yaktı bu bağrımı birin kırşehir

Garibim engince gönüller alan
Aşkı feyadıylan sazını çalan
Ozanlar içinde birimiz olan
Muharrem ustadır
Erin kırşehir


volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
1 Ocak 2010       Mesaj #13
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Kırşehir ili İç Anadolu Bölgesinin orta kesimlerinde bulunmaktadır. Eski bir tarihi bulunmaktadır. Bilinen en eski uygarlık hititlerdir. Kırşehir ili denildiğinde ilk akla gelen halılarıdır. Kırşehir ilinde gezilecek tarihi açıdan önemli yerler bulunmaktadır. Bunlar Terme Kaplıcası, Ömerhacılı Kale Kalıntıları, Caca Bey Medresesi, Kale Camisi, Alaeddin Camisi, Ahi Evran Camisi, Ahi Evran Türbesi, Karakurt Baba, Kesikköprü Kervansarayı, Melik Gazi Türbesi sayılabilir. Kırşehir ilinin ilçeleri Kaman, Akpınar, Çiçekdağı ve Mucur ilçeleridir
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
24 Haziran 2010       Mesaj #14
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Kırşehir'in Arkeolojik Tarihçesi

Son yıllarda yapılan araştırmalar ve arkeolojik kazılar Kırşehir'de insan yerleşimlerinin M.Ö. 3. binde başladığını göstermektedir. Bu döneme ait çanak-çömlek parçaları Kırşehir höyüklerinden elde edilmektedir. 1930'lu yıllarda Türk ve İtalyan arkeologlar tarafından Kırşehir Merkez İlçesi'ne bağlı Hashöyük'te yapılan arkeolojik kazılar M.Ö. 3. bine ait çanak-çömlek kalıntılarını ortaya çıkarmıştır.

M.Ö. 2. binde Asur Ticaret Kolonileri Dönemi ve Hitit Döneminin başladığını görürüz. Kızılırmak kıyısından, Hirfanlı Baraj işletmesine getirilen iki öküz başı protomu Eski Hitit Dönemine ait sunak, Sevdiğin Köyü ile Kale Köy arasında yer alan Hitit yol yazıtı olarak bilinen hiyeroglif yazılı Malkayası ve yine Kaman Kale Höyük'te ele geçen mühürler, seramik mutfak eşyaları, resmi yapılara ait duvar tekniğiyle yapılmış binalar vs. Hitit Döneminin en önemli izleridir.

Eski Hitit ve Geç Hitit dönemlerinden sonra, yine Eski ve Geç Frig Dönemi'nin yoğun yaşandığını mevcut arkeolojik kazı ve yüzey araştırmalarından öğreniyoruz. M.Ö. 550'de Anadolu tümüyle Pers hakimiyetine girmiştir. Kırşehir bu dönemle birlikte Kapadokya Bölgesi (Güzel Atlar) olarak ünlenen, Orta Anadolu tarihi içerisinde değerlendirilir. Perslerin Anadolu'yu sadece askeri işgal ile yetinmeleri
nedeniyle Kırşehir'de bu döneme ait önemli yerleşim kalıntı ve buluntularına rastlanmamasına rağmen Kaman Kale Höyük kazısından Pers Dönemi mühürleri elde edilmiştir. Pers egemenliği M.Ö. 334 yılında Büyük İskender'in ordularıyla Anadolu'ya gelip Persleri yenmesiyle bitmektedir. M.Ö. 333 yılında kurulan Kapadokya Krallığı döneminde otorite yetersizliği yüzünden Kırşehir ve yöresi yoğun baskı görmüştür. M.S. 18'de Roma İmparatoru Tiberius Kapadokya'yı resmen Roma'ya katmış ve eyalet durumuna getirmiştir.

Roma dönemi hem putperestliğin güçlü olduğu hem de Hristiyanlığın hızla yayıldığı bir dönemdir. Kırşehir'de bu döneme ait, Hristiyanlar'ın ibadet ve sığınmaya yönelik inşa ettiği 15 kadar irili ufaklı yeraltı şehri tespit edilmiştir.

Yapılan tarih araştırmalarında Kırşehir'in Roma Döneminde bir ara önemli bir siyasi merkez olduğu, hatta kısa bir süre eyalet başkenti yapıldığı ortaya çıkmıştır.

Kırşehir'deki Bizans Dönemi konusunda fazla bilgi bulunmamakla birlikte, kalıntı ve buluntular Bizans Döneminin de yaşandığını göstermektedir. Merkez İlçe'ye bağlı Taburoğlu Köyü'nde Katolik ve Protestan mezhebine ait Hristiyanlar'ın bir arada ibadet ettiği, 10. yüzyıla ait Anadolu'daki ilk büyük köy kiliselerinden olan Üç Ayak Kilisesi ile Fakıl Köyü ve Temirli'deki kilise kalıntıları dikkat çekmektedir.

Selçuklu Dönemi Kırşehir tarihi, Kırşehir için olduğu kadar bütün Anadolu Türk tarihi için de oldukça önemli ve araştırılmaya değerdir.

Kırşehir'in kentleşmesi, 13. yüzyılın başlarında Selçuklu Döneminde başlamıştır. Erzincan'da Selçuklularla yaptığı savaşta yenilgiye uğrayan Mengücük Hanedanının emirlerinden Melik Muzaffererüddin Muhammed'e savaş sırasında gösterdiği sağduyu nedeniyle, 1228 yılında Kırşehir timar olarak verilmiştir. Melik Muzaffererüddin Muhammed Kırşehir'deki ikameti sırasında 1230'lu yıllarda Melik Gazi Medresesi'ni inşa ettirmiştir.

1240 yılında Kösedağ yenilgisiyle bütün Anadolu'yu işgal eden Moğollar Kırşehir'i yaylak ve kışlak haline getirmişlerdir. Kırşehir'de Moğolların uzun süren askeri varlığı bu kenti önemli bir siyasi ve askeri merkez haline getirmiştir.

1260'lı yıllarda Kırşehir emiri olarak atanan Nureddin Cibril Bin Cacabey Moğollarla kurduğu iyi ilişkiler sonucu Kışehir'de Türk döneminde ilk esaslı imar faaliyetini gerçekleştirmiştir. İlk astronomi medreselerinden biri olan Cacabey Medresesi'ni, Kızılırmak yanındaki Cacabey Hanı'nı ve bunun yanında pek çok irili ufaklı yapıyı inşa ettirmiştir.

13. yüzyılda Anadolu Türk birliğini ve özellikle esnaf ve sanatkârını teşkilatlandıran Ahi Evran, Denizli, Konya ve Kayseri'den sonra Kırşehir'e gelerek çalışmalarını burada sürdürmüş ve Kırşehir'i Ahiliğin merkezi durumuna getirmiştir. Ahi Evran'dan sonra Kırşehir Ahiliğin merkezi olmaya devam etmiştir. Kırşehir'deki zaviyede alınan kararlar Azerbaycan'dan, Bosna-Hersek'e kadar geniş bir bölge üzerinde etkili olmuştur.

1293 yılında Mevlana'nın oğlu Sultan Veled tarafından Anadolu'da belli merkezlere Mevleviliği yaymak amacıyla elçiler gönderilmiştir. Kırşehir'e gönderilen elçi Şeyh Süleyman Türkmani'dir. Kırşehir'de bir tekke kuran Süleyman Türkmani, Mevleviliği burada yaymıştır. Cacabey'in Mevlana ile yakınlığı, Mevlana'nın Cacabey'e olan teveccühü mektuplarından anlaşılmaktadır.

Ayrıca Mevlana'nın oğlu Alaaddin'in, Konya'da Şemsi Tebrizi'nin öldürülmesi olayına adının karışması sonucu, Kırşehir'e ricat ettiği bilinmektedir. Bütün bunlardan Kırşehir'in Anadolu'nun önemli Mevlevilik merkezlerinden biri olduğu anlaşılır.

Kırşehir'e bağlı bir köy olan Suluca Karahöyük'e gelen Hacı Bektaş-ı Veli, burada kendisine fikri yakınlık duyan pek çok insanı kabul etmiştir.

Kırşehir 13. yüzyıldan, 15. yüzyıl ortalarına kadar Anadolu'nun en önemli siyasi, sosyal ve kültürel merkezlerinden biri olma özelliğini devam ettirmiştir.

14. yüzyıl başlarında Anadolu'yu aydınlatanların başında gelen ünlü tasavvufçu Aşık Paşa 12 bin beyitlik Türkçe "Garibname" sini yazmıştır. Türkçeyi 1299 yılında resmi dil haline getirmek isteyen
Karaman Oğlu Mehmet Bey'den sonra Aşık Paşa, Türk kültürüne sahip çıkmış, Türkçeyi yazı diline en iyi ve geniş biçimde sokmuştur.

Kırşehir'de yaşamış olan Ferideddin Attar'ın "Mantık-ut Tayr" adlı eserini Türkçe'ye çevirmiş olan büyük mutasavvıf Ahmet Gülşehri'nin, Yunus Emre'den sonra gelen en büyük şair olduğu belirtilmektedir.

Bütün bunların yanında, Yunus Emre'nin Kırşehir'de yaşadığı, öldüğü hatta mezarının Kırşehir'e bağlı Ulupınar Kasabası'nda Ziyaret Tepe'de bulunduğu söylenmektedir.


"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
10 Kasım 2010       Mesaj #15
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
KIRŞEHİR'İN YERALTI ŞEHİRLERİ

Mucur Yer Altı Şehri :
Kapodokya yöresinde örneğine sıkça rastlanır. Mucur yer altı şehri, 1989 yılında temizliği ve giriş düzenlemeleri yapılarak ziyarete açılmıştır. Iki kat halindedir, 42 oda ile bu mekanlara ulaşan koridor ile dehlizlerden oluşmuştur.

Dulkadirli İnlimurat Yer Altı Şehri :
İlimiz Merkez ilçeye bağlı Dulkadirli İnlimurat köyü içerisindedir. Kaya zemin oyulmak suretiyle Niğde ile Gümüşler Manastırında olduğu gibi kare planlı bir iç avlu ve bu avluya açılan kapı, salon ve odalardan oluşmaktadır. M.S. 4-5. Yüzyıllarda bölgede yaşayan Hristiyanlarca meydana getirilmiştir. Bir yer altı şehri olmasında ziyade gösterdiği plan itibariyle bir manastır yada daha çok konaklama yeri olması ihtimal dahilindedir.

Kümbetaltı Yer Altı Şehri :
Kırşehir’in Kümbetaltı Mahallesindedir. Halen kapı kısmı ile birkaç odası gezilebilmektedir. Elektirk donanımı olmadığından diğer odalar gezilememektedir.

Höyükler :
Kırşehir ve çevresi gerek tarih öncesi çağlarda, gerekse tarih çağlarında çeşitli kavimlerce iskan edilmiş, bunun doğal sonucu olarak da çeşitli medeniyetleri bünyesinde barındıran ilde çok sayıda höyük bulunmaktadır. Halihazırda 97 adet höyüğün tesbit ve tescili yapılarak koruma altına alınmıştır.

Merkez Kale Höyüğü :
Şehir merkezinde yeralan Kalehöyük üzerinde yapılan yüzey araştırmalarında höyüğün M.Ö. 3000’den zamanımıza kadar kesintisiz olarak iskan edildiği anlaşılmıştır. Höyük üzerinde bir camii (Allaaddin Cami) Cumhuriyet Döneminin ilk yıllarında bir okul binası “Kale Ortaokulu” inşa edilmiştir. Çevresi değişik meslek grublarından esnafın işyeri olarak kullanıldığı dükkanlarla çevrilmiştir.

Çağırkan Kalehöyük :
Kırşehir ili, Kaman ilçesi, Çağırkan Kasabası hudutları içerisindedir. Höyükte Japonya Ortadoğu Kültür Merkezi adına Japonlar tarafından Prof. Dr. Masao Mori başkanlığında 1986 yılında arkeolojik kazılara başlanmıştır. Bugüne kadar yapılan kazılardan gelen malzemelerden ve höyük üzerinde kronoloji tespitine yönelik alınan stratigrafiden höyüğünün M.Ö. 3000’den İslami Döneme kadar iskan görüldüğü anlaşılmaktadır. Halen arkeolojik kazılara devam edilmektedir.

Kashöyük :
Kırşehir merkezinde D. Hashöyük köyü sınırları içerisindedir. 1938 yılında Fransız Arkeolog Luis De Laporte başkanlığında sürdürülen arkeolojik çalışmalardan höyüğün M.Ö. 3000 yılında iskan edildiği anlaşılmaktadır.

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
10 Kasım 2010       Mesaj #16
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

k020fp4


MUSTAFA KEMAL PAŞA VE TEMSİL HEYETİ’NİN KIRŞEHİR’E GELİŞİ VE FAALİYETLERİ

1 - Mustafa Kemal Paşa'nın Kırşehir'e Gelişi Öncesinde Kırşehir ve Yöresinde Durum

Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra ülkenin genelinde olduğu gibi Kırşehir yöresinde de halkın genel bir karamsarlığa düştüğü böylesine ağır şartlar taşıyan ant*laşmanın gelecekte daha büyük tehlikeleri beraberinde getireceğini düşündüğü ve bu nedenle gittikçe yaklaşan kötü günleri göğüsleyebilmek için bir takım çareler çıkış yol*ları aradığı görülmektedir. Kırşehir halkı dernek ve cemiyet çalışmalarını hızlandırarak Milli Mücadele ve hazırlık çalışmalarına başlamış böyle bir ortamda İstanbul Hüküme*ti'nin teslimiyetçi anlayışına karşı çıktığı gibi çevresinde ortaya çıkan isyancılara karşıda gereken tepkiyi göstermiştir.

Kırşehir halkı yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan M. Kemal Paşa'yı Samsun'a çıkışından itibaren Milli Mücadele yolunda yapmış olduğu tüm faaliyetlerini her türlü haberleşme ve ulaşım araç-gereçlerinin son derece kısıtlı olduğu bir dönemde bütün çalışmalarını olabildiğince yakından takip ediyordu. Nitekim Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'e gelişleri sırasında Kırşehir halkının göstermiş olduğu sı*cak ilgi ve bağlılıktan ülkenin içinde bulunduğu durumu bilinçli olarak kavramış olduk*larını anlayabiliyoruz.

Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Sivas Kongresi'nden (04-11 Eylül 1919) sonra Ankara'ya varmak için izlenecek yolun planlanması Sivas'ta Hüsrev Bey (Berlin Elçisi) tarafından önceden yapılmıştı. Bu planda öngörülen konaklama yerleri yalnız yolculuk gereği uğranılması zorunlu olan yerler olmayıp Mustafa Kemal Paşa'nın Milli Mücadele'nin gerçekleşmesinde düşündüğü bir planın gereği idi. Ankara yolculuğu için Hüsrev Bey tarafından hazırlanan genel program Mustafa Kemal Paşa'ya sunuldu*ğunda Mucur'dan Hacıbektaş'a gitmenin de mecburi olduğunu ancak Mucur'a varınca*ya kadar bu durumun gizli tutulması gerektiğini bildirmiştir.

Zira Hacıbektaş’ta Mustafa Kemal Paşa için çok önemli bir kişi oturuyordu ve İstanbul’a da dirsek çevirmiş bulunuyordu. Ankara Kalesi'nin yanı başında kendiliğinden meydana gelen bu güç elbette görülmeye ilgilenilmeye değerdi. Şüphesiz ki bu plan yapılırken askeri ve siyasi ortam da dikkate alınmıştır. Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Ankara yolu üzerinde bulunmayan Hacıbektaş'a yönelmesi Mustafa Kemal Paşa'nın siyasi ve askeri planının bir gereğidir. Kayseri'den sonra doğrudan Hacıbek*taş'a gitmeyip Mucur'a kadar geldikten sonra tekrar dönmeleri ise o tarihlerde doğru*dan Hacıbektaş'a giden otomobillerin geçebileceği bir yolun bulunmamasındandır.

Bilindiği gibi Sivas-Ankara yolunun izlenmesi bir rastlantı değildir. Çünkü M. Kemal Paşa hayatı boyunca yapacağı işleri hep önceden planlamış ve amaca ulaşmak için ne gerekiyorsa yapmıştır. Nitekim bu yolu seçerken de şu hususları göz önünde tut*muş olması muhtemeldir. Birincisi; Sivas-Ankara yolu Anadolu'nun ortasında ve merke*zi konumdadır. Milli Mücadele için ihtiyaç duyulabilecek kaynağı düzenli olarak üretme*ye uygun olan bu yolun işgal edilme ihtimali de coğrafi açıdan çok zordur. ikinci olarak; bu bölgedeki yerleşik birimlerinde kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri ve dernekler çok etkin bir şekilde çalışmaktadırlar.

Yukarıdaki görüşleri doğrular biçimde Ali Fuat (Cebesoy) Paşa bu bölgedeki mil*li faaliyetler için şunları belirtmektedir: "Kayseri ve Kırşehir gibi Orta Anadolu'nun önem*li şehirleri ile civarlarındaki milli teşkilatların durumunu yerinde incelemek üzere uğra*mış Kayseri ve Kırşehir yörelerindeki gerek teşkilatlardaki gelişmeleri ve gerekse milli heyecanı memnuniyetle görmüştüm." Türk devlet geleneğinin bir gereği olarak bu yöre halkının benliğine yerleşmiş olan padişah ve halifeye bağlılık ve sevgiyi İstanbul Hükü*meti Ankara Valiliği aracılığı ile kendi yararları için kullanmaya çalışmışsa da yöre hal*kının kuvvetli önsezisi ve çok yüksek bir milli bilince sahip olması sayesinde başarıya ulaşamamıştır. İstanbul Hükümeti tarafından 16.09.1335 (1919) tarihinde Konya'da bu*lunan 12. Kolordu Komutanlığı'na gönderilen yazıda; Mucur Kaymakamı ve Kırşehir Mutasarrıfı'nın Hacıbektaş'a gelerek: "...Çelebi Efendi ile tekkesinin babalarını teslih için iğfalat ve teşfikatta bulunmuşlar ise de nail-i emel olamayarak avdet ettikleri..."nin belir*tilmesi İstanbul Hükümeti'nin bu bölgede açık bir şekilde çalışma yaptığını ancak ba*şarılı olamadığını göstermektedir.

Böylece Ali Fuat Paşa da bu bölgede İstanbul Hükümeti'nin faaliyetlerinin oldu*ğunu şu sözleri ile doğrulamaktadır: "Birkaç ay evvel Ankara Valisi Muhittin Paşa'nın bu*rada çevirmek istediği entrikalar tamamen boşa çıkmış Kırşehir halkı milli davaya sa*dakatini ispat etmiştir."

Özetle Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti üyelerine 21-26 Aralık 1919 tarih*leri arasında Kırşehir'de geçirdikleri beş gün boyunca gösterilen ilgi ve destek Kırşehir halkının Milli Mücadele konusundaki olumlu yaklaşımını ve duyarlılığını açıkça ortaya koymaktadır.

2 - Milli Mücadele Öncesinde Kırşehir ve ilçelerinde Kurulan Milli Dernek ve Cemiyetler
Milli Mücadele yıllarında Kırşehir'de kurulan dernek ve cemiyetlerde aktif olarak çalışan Lütfi Müfit Bey daha önce Mustafa Kemal Paşa ile Şam'da bulunmuş ve Mustafa Kemal Paşa'nın II.Abdülhamit’in baskıcı yönetimine karşı burada kurduğu "Vatan ve Hürriyet Cemiyeti"ni desteklemiştir.

Lütfi Müfit Bey Şam'da M. Kemal Paşa ile son derece samimi ilişkiler içinde bu*lunmuş ve samimiyetlerini birlikte çektirdikleri bir resim ile ebedileştirmişlerdir. Bu sami*miyet uzun yıllar devam etmiş ve soyadı kanununun kabulünden sonra Lüfti Müfit Bey'e "Özdeş" soyadı M. Kemal Paşa tarafından bizzat verilmiştir.

Milli Mücadele'ye hazırlık döneminde Kırşehir'deki etkili kişiler arasında öğretmenlerin de önemli bir yer tuttuğunu görüyoruz. Mucur'da M. Kemal Paşa'nın karşılan*ması sırasında ailesi ile birlikte törene katılan öğretmen Servet Fikret Hanım Ömer Ay*dın (Geç) Bey Öğretmen Cevat Hakkı Tarım Bey Habip Arıöz ve Tayyip Bey gibi öğret*menler milli birlik ve beraberliğin oluşmasında önemli roller oynayan seçkin kişiler ola*rak görülmektedirler. Nitekim bu yurtsever kişiler Kırşehir'deki dernek ve cemiyetlerin çalışmalarında da aktif görevler üstlenmişlerdir.

a) Kırşehir Gençler Derneği

30 Ekim 1918'de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması hükümleri gereğince terhis edilen asker ve subaylar yörelerine dönmüşler fakat Milli Mücadele'yi bırakmaya*rak işgal bölgelerinde başlayan Kuva-i Milliye hareketine katılmışlardır. Kırşehir gibi he*nüz işgalin söz konusu olmadığı yerlerdeki gençler ise milli egemenlik ve bağımsızlık gibi duyguların etkisi ile sosyal ve siyasal çalışmalar yapmak istemişlerdir. işte terhis edilerek Kırşehir'e dönen ve yenilgiyi asla kabullenmeyen Kırşehirli gençler 1918 yılı Şubat ayında on kişilik bir heyetle "Kırşehir Gençler Derneği" adıyla bir dernek kurarak derhal çalışmaya başlamışlardır. Birinci Dünya Harbi sonrasında Kırşehir'de böyle bir derneğin kurulması ve hemen çalışmalara başlaması Mustafa Kemal Paşa'nın Kırşe*hir'e gelişlerinde dernek binasını ziyaretleri sırasında dernek yöneticilerinin Mustafa Kemal Paşa tarafından övgüye değer görülerek takdir edilmelerine neden olmuştur. Ni*tekim Mustafa Kemal Paşa bu takdirlerini dernek hatıra defterini kendi el yazılarıyla im*zalayarak belgelemiştir.

Kırşehir Gençler Derneği'nin yöneticileri ise Reis Garipoğlu Reşat (Özdeş) Ge*nel Sekreter Mustafa Hilmi (Nural) Muhasip Üye Mehmet Fevzi (Saçak) Üye Cevat Hakkı Tarım Üye Mehmet Tayyip (İhtiyaroğlu) orman memuru Katıcıoğlu Ahmet Bey vergi dairesi veznedarı M. Sıtkı (Doğu) Bey ve daha dört kişiden meydana geliyordu. Bu dernek; İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesinden (15 Mayıs 1919) itibaren baş*layan saldırı ve diğer siyasi gelişmeler konusundaki haberleri telgraf ve gazeteleri der*nek binasına asıyor halkı bilgilendirerek aydınlatmaya çalışıyordu. Dernek üyeleri ge*rek kendi aralarında gerekse halka karşı düşüncelerini şöyle ifade ediyorlardı: "Bastı*ğın toprak senindir ona sahip ol. Bu toprak bütün Anadolu ve Rumeli'deki toprakları*mızdır. Düşmana boyun eğmek yok istiklal uğruna ölmek var". Dernek ülkenin genel durumu hakkında halkın haber almak için sık sık uğradığı bir merkez haline gelmişti. Bu dernek Kırşehir halkı üzerinde milli duyguların gelişmesinde vatan ve bağımsızlık ko*nusunda ve Mustafa Kemal Paşa'ya gösterdikleri bağlılıkla Kırşehir halkının Milli Müca*dele'ye destek olmasında önemli bir rol oynamıştır.

b) Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Müftü Halil (Gürbüz) Bey başkanlığında ku*rulmuştur. Reis Halil (Gürbüz) Bey başkanlığındaki bu cemiyet ilk önce çalışmalarını Medrese binasında yürütmeye başlamış daha sonra Kale'deki idadi (Lise) binasında sürdürmüştür. Bu cemiyetin şube reisi Haydar Bey olup cemiyet Ömer Aydın (Genç) Mehmet Ağa Nurullah Efendi Hacı Nuri Efendi Molla Mustafa (Akça) Hacı Hidayet Efendi gibi üyelerden oluşuyordu. Cemiyet Kırşehir ve yöresinde milli mücadeleye tam destek vermiş ve kendi bölgesinde son derece etkili bir çalışma yürütmüştür. Cemiyet üyeleri Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kırşehir'e gelişleri sırasında her türlü çalışmayı yaparak Milli Mücadele önderliğinin o günün şartlarına göre en uygun şekil*de ağırlanmasını sağlamışlardır. Buna ek olarak Kurtuluş Savaşı sırasında ihtiyaç du*yulan malzeme ve teçhizatın toplanmasını devlet düzeninin olmadığı bir ortamda sivil ve askeri işlerin başarıyla yürütülmesini sağlamıştır. Ayrıca İstanbul Hükümeti yanlısı olarak görev yapan Ankara Valisi Muhittin Paşa'nın Kırşehir'e müdahale etmesini önle*mişler ve halkın milli mücadele bilincini sürekli olarak canlı tutmuşlardır.

c) Mucur Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti

Mucur Kaymakamı A. Cevat (Akın) Bey'in başkanlığında kurulmuş bir cemiyettir.Bu cemiyet Kaymakam Cevat Bey'in başkanlığında Belediye Reisi Derviş (Dündar) Ağa Ağa'nın Mustafa (Aksoy Efendi Hacı Fakı'nın Nari (Sarıoğlu) Efendi Köse Va*izi'nin Ahmet (Canatan) Efendi Hacı Şakir'in Süleyman Efendi tarafından kurulmuştur. Bu cemiyet ilk iş olarak İstanbul’da bulunan Damat Ferit Paşa Hükümeti'ni tanımadık*larını bildiren bir telgrafı Ahmet Canatan imzasıyla Bab-ı Ali'ye göndermiştir. Cemiyet üyeleri köylere kadar giderek cemiyetin şubelerini açmaya ve ülkenin içinde bulunduğu durumu anlatmaya çalışmışlar Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'ne içtenlikle des*tek vermişlerdir. Mucur Kaymakamı ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Reisi A. Cevat Bey'e bu tür çalışmalarından dolayı önce Mucur'da ve daha sonra da görev yaptığı Sungur*lu'da "Fahri Hemşehrilik" verilerek onurlandırılmıştır. Ayrıca kendisine Kurtuluş Savaşı’ndaki üstün gayret ve çalışmalarından dolayı "Kırmızı Şeritli İstiklâl Madalyası" veril*diği de ifade edilmektedir.

Mucur'da Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nden başka İzmir’in işgali üzerine Mu*cur'dan çekilen bir protesto telgrafında "Mucur Cemiyet-i İslamiye Milli Heyeti" adıyla bir başka cemiyetten bahsedilmekte ise de böyle bir cemiyetin varlığına dair başkaca bir kaynağa rastlanamamıştır.

d) Kaman Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti
Bu cemiyetin başkanı yörede Bektaş Oğlu Ali diye tanınan Hacı Ali Bektaş Ağa'dır. Bu cemiyet Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin 25 Aralık 1919'da Ka*man'da karşılanması çalışmalarını yürütmüş Mustafa Kemal Paşa da o gece cemiyet reisi Hacı Ali Bektaş Ağa'nın evinde misafir olmuştur.

Kaman Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti de Anadolu'da başlayan milli mücadeleye des*tek olmuş ve Kaman halkında milli birlik ve beraberlik duygularının gelişip pekişmesine de yardımcı olmuştur.

e) Çiçekdağı ilçesinde Milli Faaliyetler

Çiçekdağı ilçesinde de bir milli örgütlenmenin olduğu ve Çiçekdağı halkının "Va*tanımızda bir fert kalıncıya kadar ve memleket harabe zar halini alıncaya kadar devam*la ve saadet-i millimiz uğruna çalışmaya azmettik" şeklinde bir ifadenin irade-i Milliye gazetesinde yer almış olmasından anlaşılmaktadır. Çiçekdağı Müftüsü Hayrullah Alp Efendi de milli mücadele yanlısı olduğundan Yozgat ve dolaylarından başlayarak Meci*diye (Çiçekdağ) sınırına kadar yayılan Çapanoğlu isyanına karşı yörenin huzur ve gü*venliğini sağlama yolunda gösterdiği üstün gayret nedeniyle Mustafa Kemal Paşa tara*fından gönderilen bir telgrafla tebrik edilmek suretiyle onurlandırılmıştır. Bu arada T.B.M.M. Hayrullah Bey'den asker toplayarak beldenin güvenliğini de sağlamasını iste*miş ve Mecidiye'yi kendisine emanet etmiştir. Ayaklanma bölgesi Yozgat'a sınır olan Mecidiye ilçesinin Belediye Başkanı Necip Bey 14 Haziran 1920'de isyancıların Çiçek*dağı'na yürümeleri üzerine ilçede bulunan otuz üç jandarma ile asileri durdurmanın mümkün olmadığını bir subay ve bir erin dışındaki jandarmaların kaçtığını bölgeye Nevşehir jandarmasının yardıma gelmesini veya halktan milli kuvvetler kurulmasının ge*rektiğini belirten bir telgrafı Genel Kurmay Başkanlığı'na çekmiştir.

Çiçekdağı Belediye Başkanı Necip Bey'in bu telgrafına karşı TB.M.M. Reisi Mus*tafa Kemal Paşa Erkan-ı Harbiye-i Umumiye Reisi ismet Paşa imzası ile gönderilen 16/17.06.1336 (1920) tarihli telgrafta: "Mecidiye Belediye Reisi Necip ve Müftü Hayrul*lah Efendilere:

"Salâ bet ve ****netinize ve memleketi muhafazada gösterdiğiniz sebat ve gayre*te teşekkür ederiz. Araca şayan-ı itimat kimselerden miktar-ı kafi jandarma kayd ediniz ve mesarifini mal sandığından veya bir mahalden istikraz ederek tesviye ediniz. Devle*tin borcudur. Hemen tesviye olunacaktır.

Kaymakamlığı vekaleten biriniz deruhte eyleyiniz. Yıldığınız ustanın ne kadar kat' i bir surette te'dib olunduğunu bir iki günde görülecek ve zât-i âlileri Mecidiye büyükleri gibi kemal-ı ****net ile hareket edenlerin kadr ve şerefi anlaşılacaktır. Telgraf teli ile ir*tibatı muhafaza ederek her altı saatte bir vilayete ahvalden ma'lumat veriniz" emri veril*miştir.

Telgraf metninden anlaşılacağı üzere Çiçekdağı Müftüsü Hayrullah Bey'den kay*makam vekilliği görevini de yapması istenmekle Milli Mücadele'ye Çiçekdağı beldesi adına yetkili olarak destek olması sağlanmış oluyordu.

Yozgat ve yöresinde başlayan Çapanoğlu isyanının büyüklüğü ve gerekli önlem alınmadığı takdirde Çankırı ve Çorum'a kadar da yayılabileceği hususunda 16 Haziran 1920'de Genel Kurmay Başkanı Albay İsmet (İnönü) bu ayaklanmaları bastırmak için o sırada Çerkeş'te bulunan Albay Refet (Bele) Bey'e yazdığı telgrafta: "Yozgat düştükten sonra Çorum ve Çankırı'nın da tehlikeye düşmesi muhtemeldir. Bunlar da düşerse kargaşalık çok genişlemiş olur. Çerkeş'te toplanan kuvvetle Çankırı'ya hareket gereklidir. Ne vakit hareket edeceğinizi bildiriniz. Ethem kuvvetleri 18 Haziran akşamı Ankara'da top*lanabileceklerdir" diyerek isyanın boyutları hakkında aydınlatıcı bilgiler vermektedir.

Yozgat'taki isyan konusunda ise Kırşehir Milletvekili Rıza Bey ve Trabzon Millet*vekili Hüsrev (Gerede) Bey 17 Haziran 1920 tarihinde TB.M.M.'ne gönderdikleri ortak telgrafta: "Yozgat ayaklanması Ankara Valisi Yahya Galip Bey'in idaresizliği belki de dü*zenlediği fesat yüzünden çıkmıştır" diyerek bu konudaki görüş ve düşüncelerini dile getirmişlerdir.

Yozgat'taki Çapanoğlu isyanının bastırılması hakkında Genel Kurmay Başkanı İs*met (İnönü) Bey'in Çerkez Ethem Bey'e yazmış olduğu telgrafta: "Akdağ Madeni Yoz*gat Alaca isyancıların; Yenihan Tokat Mecitözü Çorum Sungurlu Keskin ve Mecidi*ye bizim elimizdedir" demektedir. Böylece Çapanoğlu Celal Bey'in başında bulunduğu isyancıların Kırşehir'de taraftar bulamadığı ve Çiçekdağı sınırlarında durdurulmuş oldu*ğu anlaşılmaktadır. Bu sırada isyan i bastırmak için bölgeye gelen Kılıç Ali Bey'e Çapa*noğlu Celal Bey tarafından gönderilen mektupta; "Halife ordusunun maksadı Mustafa Kemal ile yedi arkadaşını yakalamaktır. Kırşehir Mebusu M. Rıza Bey ile temas ve mu*habere halindeyiz. Kırşehir üzerinden Ankara'ya yürüyeceğiz" şeklinde bir ifade kullan*mışsa da bu ifadenin doğruluk derecesi şüphelidir. Çünkü Kırşehir Mebusu Rıza Bey TB.M.M. tarafından Trabzon Milletvekili Hüsrev (Gerede) Bey ile birlikte bu isyanın ge*nel durumu hakkında tespitlerde bulunmak üzere bölgeye gönderildiği gibi TB.M.M. Başkanlığı'na çekmiş oldukları telgrafta isyanın büyümesinin sorumlusu olarak Ankara Valisi Yahya Galip Bey'i göstermişlerdir.

Görüldüğü gibi Çiçekdağı halkı; Müftüsü (Kaymakam Vekili) ve Belediye Başkanı ile isyana isyancılara karşı koymuş TB.M.M.'nin yanında yer almış ve Kırşehir üzerin*den Ankara'ya yürümek isteyen Çapanoğlu'nun planlarını bozarak başarısız kalmış böylece milli mücadelenin kazanılmasında önemli bir rol oynamıştır.

3 - Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti Kırşehir'de

Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti siyasi olaylara daha yakın olabilmek için batıdaki bir yeri şehir merkezi yapmak istiyordu. Bu nedenle konu 16-29 Kasım tarihle*ri arasında Sivas'ta "Komutanlar Toplantısında" tartışılmış Ankara Konya Eskişehir üzerinde durulmuş sonunda İstanbul’a bir demiryolu ile bağlı bulunan ve milli teşkilatı kuvvetli olan Ankara bu husus için en uygun şehir olarak kabul olunmuştur.

Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti Sivas Kongresi'nden sonra (04-11 Eylül 1919) Sivas Lisesi önünde toplanan binlerce atlı arabalı ve yayadan oluşan Sivas hal*kının coşkun sevgi gösterileri arasında üç otomobillik bir konvoyla 18 Aralık 1919 tari*hinde yola çıkmıştır. Heyetin Sivas'tan merkezi Sivas'ta bulunan "Anadolu Kadınları Müdafaa-i Vatan Cemiyeti" öncülüğündeki Sivaslı kadınlar tarafından coşkuyla uğurla*nışı Anadolu halkının bağımsız yaşama arzu ve isteğinin canlı bir göstergesidir.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti'ni kurma azim ve kararı ile yola çıkan ve Temsil Heyeti diye anılan bu çekirdek kadronun son derece kısıtlı imkanlarla hareket ettiği görülmek*tedir. Mustafa Kemal Paşa ile birlikte; Rauf Bey misafir olan Alfred Rüstem Bey Şeyh Fevzi Efendi Hakkı Behiç Yaver Muzaffer ve Cevat Abbas Yüzbaşı Bedri Bey Genel Katip Hüsrev Bey (Berlin Elçisi) Doktor Refik (Saydam) Mazhar Müfit (Kansu) Bey'ler*den oluşan heyet ikisi dolma lastikli olmak üzere üç otomobil ile yola çıkmıştır. Heyet üyeleri mevcut paraları ile ancak yirmi yumurta bir okka (1283 gr.) peynir ve on ekmek alabilmişlerdir. Yolculuk için gereken bin liradan daha az miktarda parayı da Osmanlı Bankası'nın Sivas şubesinden borç olarak temin etmişlerdir.

Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti Sivas-Kayseri yolunda büyük sıkıntılar çe*kerek 19 Aralık 1919 Cuma günü akşam üzeri Kayseri'ye ulaşmıştır. Kayseri'de imam zade Reşit Ağa'nın evinde iki gece misafir olan Mustafa Kemal Paşa şehirde kaldığı sü*rece Kayseri'nin ileri gelenleri ile görüşmüş ve Kayserililer’in Kuva-i Milliyeci fedakar ve vatansever insanlar olduklarını ve Milli Mücadele için her türlü desteğe hazır bulunduk*larını memnuniyetle görmüştür.

21 Aralık Pazar sabanı 9.00 sıralarında Kayseri'den hareket eden heyet öğle üze*ri Himmetdede Köyü'ne (şimdi ilçe) ulaşmış ve kısa bir ara verdikten sonra Mucur'a var*mak üzere hareket etmiştir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
10 Kasım 2010       Mesaj #17
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

tarih1fb0

Milli Mücadele'de Kırşehirliler'in Tutumu ve Katkıları

Kırşehir ve çevresi Birinci Dünya Harbi'nin sonlarında kurdukları Kırşehir Gençler Derneği ve hemen hemen tüm yerleşim birimlerinde kurulan Müdafaa-i Hukuk Cemiyet*leri ile Milli Mücadele için hazırlık çalışmalarına başlamıştır.

Son Osmanlı Mebusan Meclisi'ne Avanos (1871) doğumlu Ali Rıza Bey ile Hamit*köy (1877) doğumlu M. Rıza Bey (Silsüpür) Bey Müdafaa-i Hukuk grubu Kırşehir millet*vekili olarak katılmışlardır. Bu milletvekillerinin İstanbul’un resmen işgalinden sonra da (16 Mart 1920) Ankara'ya gelerek milli mücadeleyi desteklemeye devam etmişlerdir.

Kırşehir halkı Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra başlayan işgallere karşı İstanbul Hükümeti gibi teslimiyetçi bir tutum takınmamış Milli Mücadele'yi başlatan Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin tüm çalışmalarını yakından takip etmiş ve so*nuna kadar yanlarında yer almıştır. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarını Samsun'dan beri takip eden Mucur halkı Sivas'ta milli bir kongrenin toplanacağını öğrenince Mucur'u temsilen Kaymakam Cevat Bey ile Hacıbektaş Nahiye Müdürü Mucurlu Avni (Er*kanlı) Bey'i Kongreye katılmak üzere Sivas'a göndermiştir. Ancak bu heyet Şarkışla'ya vardığında kongrenin bitmiş olduğunu Mustafa Kemal Paşa temsil Heyeti'nin de Si*vas'tan hareket ettiğini öğrenince Mucur'a dönmek zorunda kalmıştır. Kırşehir halkının bu olumlu tutumu Ankara vilayetinden gelen 28 Aralık 1919 tarihli şifre telgrafından da açıkça anlaşılmaktadır. Ülkenin diğer taraflarının Milli Mücadele'nin gelişiminden haber*siz olmasına rağmen Kayseri Kırşehir ve Ankara gibi Orta Anadolu illerinde Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin büyük törenlerle karşılanması ve bölge halkının konu*ya olan duyarlılığı son derece dikkat çekicidir. Kırşehir halkı Milli Mücadelede olduğu gi*bi Cumhuriyetin ilanından sonra da Atatürk'ün yanında yer almış O'nun ilke ve inkılaplarının savunucusu olmuştur.

a) Siyasal Yönden Katkıları

23 Nisan 1920'de açılan T.B.M.M.'nde ise Kırşehir Ahmet Müfit (Kurutluoğlu) Bey Rıza (Silsüpür) Bey Yahya Galip (Kargı) Bey Sadık (Savtekin) Bey Cemalettin Çelebi Efendi Bekir (Kocaoğlu) Efendi Cevdet (Seçkin) Bey tarafından temsil edilmiştir. Bu milletvekillerinden Yahya Galip Bey İstanbul Hükümet'nin emirleri doğrultusunda olmak üzere Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklatarak Milli Mücadele'yi daha başlangıcında engel*lemeye çalışan Ankara Valisi Muhittin Paşa'nın tutuklanmasından sonra; Ankara Valiliği yapmış daha sonra da üç dönem Kırşehir milletvekili olarak yeni Türk Devleti'ne önem*li hizmetlerde bulunmuştur. Muhittin Paşa'nın tutuklanmasından sonra Defterdar Yahya Galip Bey Ankara halkı tarafından seçilerek Valilik görevine getirilmiştir. Bu durum An*kara halkının Anadolu'nun ortasında bulunan bir ilde demokratik yöntemle yöneticisini seçmesi bakımından çok önemli bir olaydır. Ayrıca böyle bir hareket şekli bir bakıma İstanbul Hükümeti'ne karşı da bir başkaldırı niteliği taşımaktadır.

Vali Yahya Galip Bey Mustafa Kemal Paşa'yı Samsun'dan itibaren yakından izle*mekte ve ülkenin kurtuluşunun ancak Mustafa Kemal Paşa'nın önderliğinde başlayan milli bir mücadele ile gerçekleşeceğine inanmaktadır. Nitekim Mustafa Kemal Paşa'nın Amasya Mülakatı (görüşmesi) (20-22 Ekim 1919) için Amasya'da bulunduğu sırada An*kara Valiliği görevini yürüten Yahya Galip Bey'den 15 Ekim 1919 tarihli şifreli bir telgraf almıştır. Bu telgrafta Yahya Galip Bey: "Mukadderatımızı milletin mukadderatını bilme*yen bir hükümete ve ne de rastgele gönderilecek valilere terk edemeyiz. Mahmut Ferit Paşa kabinesinin tayin edip te gönderemediği eski Bitlis Valisi Ziya Paşa'yı buraya ve Suphi Bey'i de Konya'ya Vali tayin etmek suretiyle merkezi hükümet ilk adımını attı. Mil*let meclisi kurulmadan önce dışardan bir kişinin hiçbir memuriyete getirilmemesini evvelce arz etmiştik. Merkezi hükümet buraya yeniden Vali göndermekle buradaki milli hareketi söndürmek istiyor demektir. Siz nasıl askerlikten istifa ile milletin bir ferdi gibi çalışmaya karar verdinizse ben de buradan çekilerek aynı surette milletimin vazifesini yapmaya karar verdi. Vali gelinceye kadar vekaleti kime bırakacağımı lütfen bildiriniz" diyerek Mustafa Kemal Paşa'ya ve Temsil Heyeti'ne bağlılığını ve her türlü emir ve yet*kiyi onlardan alacağını göstermek suretiyle Milli Mücadele'ye tam bir destek sağlamış oluyordu.

Yahya Galip Bey Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin 27 Aralık 1919'da An*kara'da karşılanması sırasında da Ankara valisi olarak aktif görev almıştır. Ankara vali*si olan Yahya Galip Bey ilk iş olarak Muhittin Paşa'nın tutuklatmış olduğu ittihat ve Terakkicileri serbest bırakmış ve bu nedenle kendisine "Hakan" ünvanı verilmiştir. Sıcak kanlı ve babacan bir yapıya sahip olan Yahya Galip Bey Ankara valisi iken milletvekil*lerinin özel hayatlarına da müdahale edebilmekte idi. Nitekim bu konuda; "Yahya Galip Bey mebusları bile içki başında görünce sopayla kovalardı" şeklinde belirtilmektedir.

Yahya Galip Bey T.B.M.M.'n de 23 Nisan 1920 den 4 Mayıs 1931'e kadar üç dö*nem Kırşehir milletvekili olarak bulunmuş bu süre içerisinde 45 kez söz alarak; maliye dış politika komünizm-bolşeviklik anayasa hukuk tekalif-i milliye israf demokrasi meclisin sağlıklı çalışması istiklal mahkemeleri ve çalışmaları Hıristiyanların ve azın*lıkların ülkemizdeki faaliyetleri Yunan işgali misak-ı milli sosyal yardım meclis görüş*meleri bakanlıkların ödenekleri ve benzeri konularda görüş ve düşüncelerini dile getire*rek meclis çalışmalarında etkili olmuştur.

Birinci dönem T.B.M.M.'n de etkili olan diğer bir Kırşehir milletvekili de Ahmet Mü*fit (Kurutluoğlu) Bey'dir. İlmi düzeyi yüksek bir aileden olan ve daha çok dini ilimler ala*nında isim yapmış Savcılı Türkmen abasına mensup Müftü Hacı Vehbi Efendi'nin oğlu olan Müfit Bey 1879 yalında Kırşehir'de doğmuştur. Müfit Bey Kırşehir Rüştiyesi'ni bitir*dikten sonra on beş yaşında iken medrese tahsili için İstanbul’a gitmiş İslam Hukuku alanında tahsil görerek diploma almıştır. Medrese öğreniminden sonra Kırşehir'e deği*şik adliyelerde hizmet yapmış ve 1910 yılında babasının ölümünden sonra Kırşehir'e gelerek Kırşehir Müftüsü olmuştur. I. Dünya Harbi sonunda imzalanan Mondros Ateşkes Anlaşması'nı devletin sürekliliği bakımından son derece tehlikeli görmesi bu mü*tarekeyi imzalayanları ve savunanları kınaması üzerine tutuklanarak İstanbul’a gönde*rilmiştir.

I. Dünya Harbi'nden sonra devletin yönetimine adeta bir karabulut gibi çökerek Milli Mücadele aleyhine bir yönetim sergileyen Sadrazam Damat Ferit Paşa tarafından "Harp Divanı"na gönderilen Müfit Bey Erzurum Kongresi'nden önce bir fırsatını bularak kaçmış ve Kırşehir'e Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı içinde bulunmuş ve Sivas'ta bulunan Temsil Heyeti ile ilişki kurarak Milli Mücadele'ye katkı sağlayan Kırşehir'in önderleri ara*sında yer almıştır.

Müfit Bey 23 Nisan 1920'de T.B.M.M.'nin Ankara’da toplanma şamasında diğer Kırşehir milletvekili ve arkadaşı Yahya Galip Bey ile çok üstün bir gayret göstermiş ve bu hususta Ali Fuat (Cebesoy) Paşa hatıralarında Meclis'in Ankara'da toplanmasında Kırşehir milletvekillerinin önemli bir yeri olduğunu belirtmiştir.

Müfit Bey de diğer din adamları gibi Milli Mücadele'de önemli rol oynamış birinci T.B.M.M.'n de "ikinci Reis Vekilliği" görevini yürütmüş ve meclis çalışmalarına aktif ola*rak katılmıştır. Müfit Bey İzmir’in işgalinin birinci yıldönümü nedeniyle Ankara halkının işgali protesto amacı ile T.B.M.M. önünde toplanmaları üzerine söz alarak:

- Efendim bu gün İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinin birinci yıldönümüdür. An*kara halkı bu işgali kabul etmeyerek protesto düzenlemişlerdir. Dışarıda toplanmışlardır. Onların duygularına ortak olmak üzere hepinizin dışarıya çıkmanızı meclis adına öneri*yorum diye konuşarak; yurdun işgaline karşı son derece duyarlı davrandığı gibi TB.M.M.'n de de bütün üyeleri yönlendirebilecek güçte olduğunu göstermiştir.

Kırşehir milletvekili olarak Müfit Bey Koçhisar ve Kırşehir bölgesinde satın alma komisyonlarının çalışmalarını kontrol etmek ve hızlandırmak için Harp Encümeni tara*fından müfettiş olarak görevlendirilmiştir. Başlangıçta Padişah ve İstanbul Hükü*meti'nden ümidini kesen Müfit Bey Mustafa Kemal Paşa ve Milli Mücadele'ye tam des*tek verirken daha sonra T.B.M.M.'n de muhalefet grubu olarak bilinen ve sayıları 123'e ulaşan ikinci grupta yer almış hatta grubun sözcüleri arasına girmiştir.

İkinci ve daha sonraki dönemlerde milletvekili seçilemeyen Müfit Bey politikadan çekilmiş 1923 yılından itibaren avukatlık yapmış ve 15 Haziran 1958tarihinde 79 ya*şında vefat etmiştir. Müfit Bey çevresinde çok temiz ve şık giyinen son derece kültürlü bir kişi olarak bilinmektedir. T.B.M.M.'nin açılışında yaptığı konuşma ile de milli benliği ve islamiyeti savunduğu gibi Bolşevikliği şiddetle reddetmiş ve işgalci devletlere karşı Afyonkarahisar'dan başlayarak saldırıya geçilmesi gereğini savunmuştur. Müfit Bey mecliste bulunduğu ve ikinci Reis Vekilliği görevini yürüttüğü süre içerisinde yaklaşık otuz kez söz alarak; T.B.M.M.'nin toplanması ve amacı hukukun üstünlüğü bütçe gö*rüşmeleri ülkede huzur ve güvenliğin sağlanması Osmanlı Devleti'nin borçları meselesi dış politika istiklal mahkemelerinin gerekliliği banka ve kredi sorunları ile yabancıla*rın mal ve mülkleri hususunda ortaya çıkan anlaşmazlıklar konularında özlü ve aydınla*tıcı konuşmalar yapmıştır.

Diğer bir Kırşehir milletvekili olan ve Hacıbektaş'ta bulunan Çelebi Cemalettin Efendi yalnız Kırşehir ve Hacıbektaş'ta etkili biri değil tüm Anadolu'daki Alevi'lerin Bek*taşi'lerin önderi konumunda olan bir kişi idi. Ankara Valisi Muhittin Paşa O'nu Damat Ferit Hükümetine kazandırmak için Kırşehir'e gitmiş ve para dahil elinden gelen her im*kanı kullanmış fakat başarılı olamamıştır. Başından beri Mustafa Kemal Paşa ve Tem*sil Heyeti yanında yer alan Çelebi Cemalettin Efendi TB.M.M.'n de "birinci dönem" mil*letvekili olarak görev yapmış ve temsil ettiği tüm Alevi'ler ile birlikte Milli Mücadele'yi desteklemiştir. Hatta mecliste bir ara "Meclis Reis Vekilliği”de yapmıştır.

b) Askeri Yönden Katkıları

Kırşehir halkı Balkan Harbi'nde (1912-1913) ve Birinci Dünya Harbi'nde (1914*-1918) ülkenin içinde bulunduğu savaş yıllarında çeşitli cephelere gönderdiği evlatları ile ülke savunmasına fiilen katıldığı gibi Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra yaban*cı işgaline uğramamasına rağmen milli heyecan ve mücadele ruhu sürekli canlı kalmış muhtemel tehlikelere karşı askeri yönden de gereken hazırlıkları yapmaya başlamıştır. Nitekim 19 Mayıs 1919'da Samsun'da başlayan ve 27 Aralık 1919'da Ankara'da sona eren Türk Milleti'nin yeniden diriliş serüveninde Kırşehir önemli bir destek merkezi ol*muş Mustafa Kemal Paşa ve Temsil Heyeti'nin Kayseri sınırından itibaren Ankara'ya kadar güvenlik içerisinde ulaşması Kırşehirliler tarafından sağlanmıştır. Ayrıca Sivas Kongresi sırasında Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının İstanbul Hükümeti yanlısı olan Ankara Valisi Muhittin Paşa tarafından tutuklanmaları hususundaki planın bozul*ması da o dönemde Kırşehir yöresinde etkili bir kişi olan M. Rıza Bey yönetimindeki "Kırşehir Milli Müfrezesi"nin Ankara Valisi Muhittin Paşa'yı Elmadağ yakınında bulunan Kılıçlar Beli mevkiinde tutuklayarak etkisiz hale getirmesi sonucunda gerçekleşmiştir.

İstanbul Hükümeti ise görevden uzaklaştırılan Vali Muhittin Paşa'nın yerine başka bir Vali göndermeye kalkınca Ankara Müdafaa-i Hukuk Derneği Başkanı Müftü Rıfat Börekçi) efendi sert bir çıkış yaparak Eskişehir'e gelmiş olan Damat Ferit'in Valisini tek*rar İstanbul’a göndermiştir.

Mustafa Kemal Paşa Mucur'a geldiği 21 Aralık 1919 tarihinde Mucur halkı tara*fından coşkulu bir şekilde karşılanmıştır. Heyetin karşılanması ve muhtemel bir baskı*nın önlenmesi için Jandarma Komutanı Yüzbaşı Sadık (Vicdani) Bey'in yönetiminde Mucur ve çevre köylerden oluşturulan yirmi kişilik bir gönüllü müfreze birliği kurulmuş*tur. Bu çekirdek kuvvetin her türlü ihtiyacı Mucur halkı tarafından karşılanmış daha son*ra bu birlik takviye edilerek "Mucur Milli Süvari Müfrezesi" adıyla İnönü Cephesi'ne gön*derilmiştir. Bu şekildeki teşkilatlanmadan son derece memnun olan Mustafa Kemal Pa*şa: "Siz şimdiden milli davamızı muhitinizde kat' i bir muvaffakiyetle tebarüz ettirmiş bu*lunuyorsunuz" demiştir.

Milli Mücadele'de düzenli ordu kurulması aşamasında Batı Cephesi Komutanlı*ğı'nca 4 Ağustos 1920 günü Genelkurmay Başkanlığı'na sunulan ve Batı Cephesi'nin insan gücü faaliyetlerini açıklayan raporda: "500 mevcutlu Kırşehir Taburu'nun kuruluş donanım ve silahlandırma işlerine hızla devam edildiği" açıklanmaktadır.

I. Dönem Kırşehir Milletvekili olan M. Rıza Bey de kendisine bağlı kişiler ve ha*pishaneden çıkartmış olduğu mahkumlardan meydana gelen beş yüzden fazla kişiden oluşun bir kuvvet ile "Ertuğrul Grubu" Komutanı Kazım Özalp Bey'in emrinde İnegöl Bi*lecik ve Yenişehir havalisine giderek Milli Mücadele'ye destek vermiştir.

Kırşehir halkı Mondros Ateşkes Antlaşması'ndan sonra Milli Mücadele yan’lısı bir tutum içerisine girerek İstanbul Hükümeti ve dış güçler tarafından yapılan kışkırtma ve telkinlere kanmamış Kuva-i Milliye'den yana olmuş hatta yanı başında baş gösteren çapanoğlu isyanı’na taraftar olmayıp karşı bir tutum sergilemiştir.

Milli Mücadele'de hazırlık safhası bitip düzenli ordunun kurulmasından sonra da cepheye çağrılan Kırşehir gençlerinden bir çoğu şehit olmuştur. Savaş yıllarında Kırşehir Gençler Derneği yöneticilerinin hemen hemen tamamının askere alınması dernek faaliyetlerinin durmasına sebep olmuştur. Kurtuluş Savaşı'nda tespit edilebilen şehit sa*yısı; Kırşehir merkezden iki yüz on Mucur'dan yetmiş beş Avanos'tan seksen beş kişidir.

1921 Temmuz başlarında Batı cephesine ulaştırılmak üzere Ankara Yahşiyan Akşehir Köprüköy Kırşehir Kayseri ve Ulukışla gibi yurt içi cephanelik depoları oluştu*rulmuş Köprüköy ve Kırşehir deposunda 1600 Osmanlı 100 Alman 1000 Rus 1316 İngiliz 261 Avusturya 67 sandık da Fransız cephanesi olmak üzere toplam 1120 san*dık Kırşehir deposunda 1014 sandık da Köprüköy deposunda piyade cephanesi depo*lanmıştır. Bunlara ek olarak Kırşehir milli savunma deposunda 1159 Osmanlı seri sah*ra top cephanesi ve 2186 İngiliz sahra top cephanesi bulunuyordu.

Milli Savunma Bakanlığı tarafından kurulan "Menzil Teşkilatları'nın" korunması amacı ile Ankara Komutanlığı 100 mevcutlu bir muhafız bölüğünü Kırşehir'e gönder*miştir. Bölük merkezi Kırşehir olmak üzere Köprüköy-Kırşehir ve Küçüktaş'ta birer ta*kım bulunuyordu. 8 Eylül 1920'de ilk defa Kırşehir'de kurulan "Koruma Birliği" 8 Kasım 1920'de kaldırılarak birlik Bakanlık emri ile Kayseri'ye gönderilmiştir. 17 Şubat 1921 'de ise Kayseri Menzil Bölge Müfettişliği'ne bağlı Kırşehir'de bir "Menzil Hat Komutanlığı" kurulmuştur.

Kırşehir Menzil Hat Komutanlığı Kırşehir Hacıbektaş Keskin ve Mucur'da "Men*zil Nokta Komutanlıkları" Kırşehir Hacıbektaş Keskin'de "Erzak Ambarı" Topaklı'da "Ambarlı Konak" Kırşehir'de bir "Kol" şeklinde idi.

Yine Kırşehir ve Mucur'da "iaşe merkezleri" Kırşehir'de bir "Revir ile Silah ve Teç*hizat Deposu" bulunmakta idi.

Milli Savunma Bakanlığı Kütahya-Eskişehir Savaşları'ndan sonra duyulan ihtiyaç üzerine 28 Temmuz 1921 tarihinde Menzil Teşkilatları'na araştırma biriktirme ve topla*ma görevleri de vermiştir. Kırşehir Menzil Bölge Müfettişliği de ek olarak Aksaray-Kon*ya Ereğlisi arasında karayolu nakliyatı kurmuştur. Sivas-Kayseri bölgesiyle Yozgat Ço*rum Kırşehir bölgelerinde 100.000 insan ve 50.000 hayvan iaşesini karşılamak amacı ile stok ambarlar kurulması kararlaştırılmış ve karar doğrultusunda Köprüköy ve Kırşe*hir'de ambarlar açılmıştır. Kurtuluş Savaşı'nın hangi şartlar altında kazanıldığının daha açık bir şekilde anlaşılması açısından Kırşehir Hat Komutanlığı'nın nasıl çalıştığını belirtmekte yarar vardır. Komutanlık emrindeki Müteahhit Nakliye Kolları 232 Nolu Çift Araba Kolu 231 Nolu Devre Kolu ve iki Eşek Kolu'ndan oluşturulmakta idi. Dört koldan ibaret olan bu birliklerde toplam olarak 4 nakliye müteahhit eri ile 8 er 10 çift altı araba 25 deve ve 90 eşek bulunmakta idi. Oluşturulan hat komutanlıkları ile cephelerde ihti*yaç duyulan malzemeler Anadolu'dan toplanarak sevk edilmekte idi. Mesela Sakarya Meydan Muhaberesi döneminde Kayseri-Kırşehir-Yahşihan yolu ile 10.5 ton çeşitli çap ve büyüklükte silah 44.5ton cephane 152 ton yiyecek ve yem 20 ton donatım ve ge*reç malzemesi gönderilmiştir.

26 Ağustos 1922'de başlayan Büyük Taarruz hazırlığı kapsamında Kayseri-Kır*şehir- Yahşiyan yolu ile 48.5 ton silah 221.5 ton cephane 1367 ton yiyecek ve yem 49.5 ton da donatım ve gereç malzemesi gönderilmiştir.

Harp Encümeni 26 şubat 1922'de yaptığı toplantıda aldığı karar üzerine Kırşehir taşıt araçları Aksaray'da toplanan tahılların nakledilmesi için geçici bir süre ile Aksaray Komisyonu emrine verilmiştir.

1921 yılı Aralık ayında Keskin'de 500 Avanos'ta 750 Kırşehir'de 1500 yataklı as*keri hastaneler bulunuyordu. Ancak daha sonra Kırşehir'deki hastanenin yatak sayısı 400'e düşmüştür.

Hastanelerden taburcu edilip uzun süre dinlenmesi gereken subaylar için cephe gerilerinde havası iyi bir yerde bir "Nekahet hane" kurulması Mayıs 1920'de Ordu Sağ*lık Daire Başkanlığı tarafından Kızılay kurumuna önerilmiştir. Bu öneri dikkate alınmış Kırşehir'de Lise binasında bir subay nekahet hanesi kurulmuştur. Daha sonra binanın noksanları tamamlanmış 100 yataklı bir nekahet hane haline getirilmiştir. 13 Temmuz 1921 'de Kütahya Afyon ve Eskişehir yönüne doğru başlayan düşman saldırısı üzerine Eskişehir'de bulunan Kızılay Hastanesi zorunlu olarak Kırşehir'e taşınmıştır. Kırşehir'de Devlet Hastanesi olmadığından fakir halk ile subay ailelerinin muayene ve tedavileri bu*rada yapılıyor hastaların ilaçları ise Kızılay tarafından veriliyordu. Hastane 3.5 ay hiz*met verdikten sonra 1 Aralık 1921 'de kapatılmıştır.

c) Diğer Yönden Katkıları

Kırşehir halkı Milli Mücadele için yola çıkmış olan Mustafa Kemal Paşa ve arka*daşlarına gösterdikleri ilgi ile arkalarında kendilerine destek olacak heyecanlı bir toplu*mun varlığı hususunda güvence vermiş ve Heyet üyelerinin morallerinin yüksek tutul*masını sağlamıştır.

Kırşehir halkı Milli Savunma Bakanlığı'nın Harp Encümeni'nin kararlarına ve "Te*kalif-i Milliye" emirlerine güçleri oranında katkıda bulunarak Milli Mücadele'ye destek olmuştur. Milli Mücadele'ye yalnız askeri ve siyasi yönden katkı sağlamakla kalmayan Kırşehirliler Mucur Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti tarafından o zaman için yüksek bir mik*tar olan kırk bin kuruş göndererek maddi yönden de desteklemiştir. Ayrıca Mucur Mü*dafaa-i Hukuk Cemiyeti Ankara'da açılan ilk meclis binasının yapımı ve onarımında kul*lanılmak üzere otuz bin kuruş daha göndererek bu yöndeki desteklerini sürdürmüştür.

Mustafa Kemal Paşa'nın Başkomutan olarak Batı Cephesi Komutanlığı'na gön*derdiği emirde Koçhisar ve Aksaray alım komisyonlarının çalışmaları sırasında Kırşe*hir Mutasarrıflığı'ndan ve Yol Komutanlığı'ndan yardım isteyebilecekleri ve bu istekleri*nin hemen yerine getirileceğini bildirmesi Mustafa Kemal Paşa'nın bölge halkına olan güvenini açıkça ortaya koymaktadır. Bu konuda Başkomutanlık tarafından 14 Şubat 1922'de yayımlanan altı maddelik emir de aynen şöyledir:

1. 23.01.1992 gün ve 1 sayılı Başkomutanlık emrindeki kurallara göre kurulup ça*lışmak üzere Keskin ve Kırşehir'de de büyük yerel yöneticilerin başkanlığında birer alım komisyonu kurulacaktır.

2. Savunma Bakanlığı'nca Kırşehir Komisyonluğuna haftada yirmi bin lira Keskin Komisyonluğuna haftada on bin lira verilecektir.

3. Komisyonlar arpa buğday un ve para verilerek alınıp (peşin ödeme) paralı ta*şıtlar da Yahşihan Askeri Deposu'na bırakacaklardır. Alınacak yiyeceğin oranını Milli Savunma belirler komisyonlara bildirir.

4. Komisyonlar (1) sayılı emrin 15. maddesi gereğince yaptıkları çalışmaları tuta*naklarla belgeleyerek Milli Savunma'ya vereceklerdir.

5. Alımlarda ve taşınmalarda sıkı çalışma ve çabukluktan komisyonlar sorumlu*dur.

6. 14.02.1992 gün ve 3 sayılı olan bu buyruk Milli Savunma Bakanlığı ile Kırşehir Sancağı'na Ankara iline Keskin Kaymakamlığı'na ve bilgi için içişleri Bakanlığı'na ve*rilmiştir.

Kırşehir halkı Mondros Ateşkes Antlaşması'na da uymayarak çeşitli bahanelerle çıkarlarına uygun gördükleri Anadolu topraklarını işgal eden itilaf Devletleri ve yandaşlarına karşı da tepkilerini değişik şekillerde ortaya koymuşlardır.

15 Mayıs 1919'da Yunanlılar'ın İzmir’i işgal ettiğini haber alan Mucur halkı ilgili makamlara başvurarak bu haksız işgali hem ülke genelinde hem de uluslararası düzey*de protesto etmiştir. Çeşitli Avrupa hükümetlerine yaptıkları müracaatları ile işgalin kal*dırılmasını istemiş şayet bu istekler yerine getirilmez ise haklarını kendi güçleri ile ala*caklarını bildirmiştir. Mucurlular duygu ve düşüncelerini "Mucur Cemiyet-i islamiye ve Milli Heyeti" imzası ile Harbiye Nezareti'ne gönderdikleri telgrafla şöyle anlatmaktadır: "Sevgili vatanımızın mühim bir parçası bulunan İzmir’in Yunanlılarca işgali ve ilhak edil*mek üzere bulunduğu haberi felaketini bugün altık. Halkımız galeyan halinde ve orada*ki kardeşlerimize yardım edebilmek için hazırlanmaktayız. Aynı zamanda Avrupa hükü*metlerine müracaattan geri durmuyoruz. Eğer Avrupa bizim bu haklı feryadımızı duy*mazsa hakkımızı kendi kuvvetimizle korumak hususundaki azmimiz kat'idir. Bize reh*ber olunuz."

Milli Mücadele yıllarında yönetim bakımından Kırşehir'e bağlı bulunan Keskinliler de İzmir ve dolaylarının Yunanlılar tarafından işgal edilmeye başlandığını duyunca bü*yük bir üzüntü içerisine girmişler 16 Mayıs 1919 tarihinde binlerce kişinin katıldığı bü*yük bir miting ile durumu protesto etmişlerdir. Konu ile ilgili olarak Keskinliler bütün halk adına Müftü Mehmet Sadık ve daha birkaç kişinin imzaladığı Milli Mücadele'ye hazır ol*duklarını bildiren bir metin yayınlamışlardır. Metinde İzmir’in işgalinden dolayı halkta derin bir üzüntü meydana geldiği belirtilerek şöyle denilmiştir: "Bu işgal hareketini milli haysiyetimize hukukumuza açık bir tecavüz telakki ederek bütün heyecanımızla hare*kete hazırız. Dört devletin milli haklar hakkındaki vaadlerine güvenerek sükunet ile mü*tarekenin başlangıcından beri hakka riayet edileceğini umduğumuz halde iş bu vaadIe*re müstenid ilmî görüşlere de uymayan işgal hareketini milli şeref ile mütenasip bir su*retle muhafelette bulunulmasını "Hükümet-i Seniye'den talep ve temenni eder bu hu*susta maddi ve manevi bütün fedakarlığa hazır ve amade bulunduğumuzu arz ederiz".

İstanbul’un itilaf Devletleri tarafından 16 Mart 1920 tarihinde işgal edilmesi de Kır*şehir halkı tarafından büyük bir üzüntü ile karşılanmış batılı devletlerin uzun süreden beri dile getirdikleri milliyet hürriyet bağımsızlık ve vatanseverlik ilkelerine uymayan bu davranışları Kırşehir halkı tarafından büyük bir miting yapılarak protesto edilmiştir. Mi*ting sonunda "Kırşehir Müdafaa-i Hukuk Reisi Hilmi" imzası ile Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanlığı'na aşağıdaki karar metni gönderilmiştir:

"Bu tecavüz Osmanlı hakimiyetinden ziyade yirmi asırlık insanlık medeniyetinin meydana getirdiği hürriyet milliyet ve vatanseverlik esaslarına bir darbe teşkil edeceği ve Osmanlı milletinin varlığını ve istiklalini koruması hususundaki azim ve imanına bu hadisenin hiçbir tesiri olmayacaktır. Yalnız hür milletlerin bu haksızlığı kabul etmekle bü*yük bir tarihi mes’uliyetin altına girmiş olacaklarından bu üzücü hadiseyi 'kemal-i şiddet*le' protesto ederiz. Bu hadiseden doğacak her türlü mes'uliyetin de müsebbiplerine ait olacağını arz ve haksızlığın bir an evvel tamirini bekleriz".

İstanbul’un işgal i üzerine Mucurlular tarafından da 19.03.1920 tarihinde bir miting düzenlenmiş ve miting sonrasında işgalci güçlerin temsilciliklerine çektikleri telgraflarla durum protesto edilmiştir. Kaymakam Cevat Bey yaptıkları çalışmaları aşağıdaki telg*rafla temsil heyetine bildirmiştir: "Bugün mübarek Cuma namazının edasını müteakip Belediye dairesi önünde büyük bir miting akdedilerek sevgili İstanbul’umuzun son vazi*yeti münasebetiyle hazır bulunan ümmet-i islâmiyenin vatanperver duygularını açıkla*yan şiddetli ve müessir ifadeleri içine alan protesto telgraflarının sureti bilcümle mü*messillere gönderildi"

Mondros ile birlikte yurdun her köşesinde işgal öldürme talan ve yağma şeklinde başlayan olumsuz hareketleri yakından izleyen Mucur halkı Fransızlar ile birlikte hare*ket eden Ermeniler'in Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde yaptıkları zulüm ve Maraş'ın iş*gali üzerine 26.01.1920 tarihinde hem ilgili devletlere karşı durumu protesto etmiş hem de "Ankara Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Heyet-i Merkez iyesi”ne çekilen telgrafla bölge halkının konuya duyarlılıklarını dile getirmiştir. Son derece anlamlı olan telgraf metni emperyalist devletlere karşı Mucur halkının haykırışı niteliğindedir: "Şimdi Maraş'ta me*deni bildiğimiz Fransızlar'ın Ermenilerle işbirliği yaparak top ve mitralyöz ateşleri altın*da din kardeşlerimize can verdirdikleri insanlık ve medeniyet eserlerini tamamen yok ettikleri haberini aldık. Ey!... Medeniyetin ve insanlığın vicdanı olarak tanıtılan Amerika Devleti ve Avrupa Devletleri!.. Daimi adalet medeniyet ve insaniyet sözleriyle bütün dünyayı kana boyayan ve bu suretle avutan bu sahte medeniliğin hakiki kararını hemen tereddütsüzce tasdik et!... Veyahut bu kötü fikri göstereceğin adil ve seri icraatla ispat ve tekzip et!.. Ey İtalya Fransa İngiltere tarihin kara sahifeleri ile dolduracağı kara ve lekeli katreleri olmaktan bütün insanlık aleminin vereceği büyük fikri kararla tarihi me*suliyetten sakın! Hak ve hakkaniyeti tarafsız olarak insanlığa yakışacak bir surette bir an evvel teslim et!...

Bu namerdâne insanlığa mugayir hareketleri artık kır yık ez!.. bununla şöhret ka*zan bütün insanlığın hür temini daima kendine topla ve düşünmeye çalış.

Yapılan hareketi kemal-i nefret ve şiddetle proteste eder halen hadisenin durul*masıyla beraber mes'ullerinin acilen ve pek şiddetli bir surette cezalandırılmalarını talep ederiz."

Kırşehir halkının İstanbul’daki siyasi gelişmeleri ve hükümette meydana gelen değişiklikleri de yakından takip ettiklerini görmekteyiz. Ali Rıza Paşa kabinesinin istifası üzerine çekilen telgraflar Kırşehir halkının devlet politikasını ve yaşanan olaylar ve ge*lişmeleri çok yakından takip ettiğini göstermektedir. Konu ile ilgili olarak Mucur Müda*faa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Nuri Bey'in Mebuslar Meclisi'ne çektiği telgrafta; Kabine'nin yabancı devletlerin baskısı sonucu istifa ettirildiğini yerine milli amaçlara karşı bir kabi*nenin kurulmak istendiğini milletin kesinlikle böyle bir duruma katlanamayacağını bildir*miştir.

Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin istifası üzerine Keskin'den de "Keskin Müdafaa-i Hu*kuk Cemiyeti Reisi Sadık" ve arkadaşlarının imzaları ile 5 Mart 1920 tarihinde gönderi*len telgrafta: "Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin istifasını haber aldık. Yerine milli çıkarlara ve milli amaca uygun olarak çalışacak bir kabine kurulmasını arz eder aksi halde milletin katlanamayacağını bildiririz efendim." denilmiştir.

Kırşehir ileri gelenleri ve aydınları önce Milli Mücadele'ye destek olmuş daha son*ra da inkılapların benimsenip yayılmasında önemli katkılarda bulunmuştur. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması sırasında Vali Yahya Galip Bey milletvekilleri Müfit Kurutlu*oğlu ve M. Rıza Bey öğretmenlerden Ömer Aydın Genç Cevat Hakkı Tarım Arif Sıtkı Gönendik ve Habip Arıöz gibi bir çok kişinin önemli rolleri olmuştur. Ayrıca Cumhuriye*tin bir fazilet rejimi olarak sevilip benimsetilmesinde de üstün gayretleri görülmüştür.

Büyük Önder Atatürk'ün yeni Türk harflerinin tanıtılması ve öğretilmesi amacıyla Başöğretmen olarak yaptığı yurt gezisinde Yerköy istasyonu'na da uğramış ve burada kendisini Kırşehir'e davet etmek ve görüşmek isteyen iki otobüs ile gelen Kırşehirli eği*timci ileri gelenlerle görüşmüştür. Bu görüşme sırasında Cevat Hakkı Tarım Bey'in Ata*türk'e hitaben:

- Paşam Ulus'un bütün sayfaları yeni harflerle yayın yaparsa halka daha da ko*laylık yapılmış olacak şeklindeki teklifini yerinde bulan Atatürk yanında bulunan CHP Genel Sekreteri Saffet Arıkan Bey'e:

- Saffet not et... şeklinde vermiş olduğu emir üzerine resmi gazete niteliği taşı*yan Ulus Gazetesi önceleri yalnızca baş sayfayı yeni harflerle çıkarırken bu konuşma*dan sonra tamamını yeni harflerle çıkarmıştır.

Atatürk'ün yenilikçi düşüncelere karşı gösterdiği olumlu yaklaşımından cesaret bulan Cevat Hakkı Bey ikinci bir öneride bulunarak:

- Paşam halkımız (ch) harflerini birleştirerek (ş) şeklinde okumakta güçlük çeki*yor. (s) harfine () sedil işaretini koyarak (ş) harfi şeklinde yazılırsa kolaylık olur kanısın*dayım diye konuşmuştur. Bu isteği de akla yakın bulan Atatürk:

- Saffet bunu da not et emrini vermiştir.

Özetle belirtirsek; Kırşehir halkı Milli Mücadele'ye maddi ve manevi her türlü des*teği vermeye çalışmıştır. Nitekim yetiştirmiş olduğu asker ve sivil kişileriyle Milli Müca*dele'ye etkin bir şekilde katıldığı gibi güvenilir bir belde olarak da her türlü silah ve teç*hizatın saklanması sevkıyatın yapılması dernek ve cemiyet çalışmaları ile Milli Müca*dele'ye son derece olumlu katkılarda bulunmuştur.

Sivas Kongresi'nde (4-11 Eylül 1919) "manda" tartışmaları yapılırken Kırşehir hal*kının gerek işgaller karşısındaki tepkisi gerekse Damat Ferit Paşa'nın izlemiş olduğu teslimiyetçi politikaya karşı milli davayı savunan Ali Rıza Paşa Kabinesi'nin istifası ve işgallere karşı gösterdikleri tepkilerden tam bağımsızlık için hareket ettikleri bu politika*nın önderi olan Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarına tam bir destek vererek her türlü özveride bulundukları görülmektedir.

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
10 Kasım 2010       Mesaj #18
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
KIRŞEHİR’İN COĞRAFİ DURUMU

Konumu: İç Anadolu Bölgesi'nin Orta Kızılırmak bölümünde yer alır.Yüzölçümü 6665 km2.dir Kabaca bir paralel kenarı andıran ilin toprakları ülke topraklarının binde 8'i iç Anadolu Bölgesi topraklarının yüzde 2.9'u kadar olup yüz ölçüm büyüklüğü bakımından 53. sıradadır. İlin matematiksel konumu 38°50'-39°50' Kuzey enlemleri 33°30'*-34°50' Doğu boylamları arasındadır. İlin güney uç noktası Merkez Ulupınar kasabası kuzey uç noktası Çiçekdağı'nın Konurkale köyüdür. Batı uç noktası Kaman Büğüz köyü Doğu uç noktası ise Mucur Kılıçlı köyüdür. Denizden yüksekliği 985 m. dir. ilin kuş uçumu denize uzaklıkları; güneyde Akdeniz'de Anamur Burnu'na 362 Km; kuzeyde Karadeniz'de Sinop'a 334 Km. dir.

DOĞAL ÖZELLİKLERİ

Jeolojik Yapı: Kırşehir Masifi olarak adlandırılan yapı "Orta Anadolu Masifi'nin bir parçasıdır. Türkiye'nin 9 masifinden en büyüğü olan Kırşehir Masif’i Tuz Gölü'nün altın*da da devam etmektedir. Masif kütle tektonik hareketler sonucu bir veya bir kaç kez kıv*rılmış daha sonra kıvrılma özelliğini kaybederek sertleşmiş çoğunluğu başkalaşım ge*çirmiştemel kütledir. Kırşehir Masif'i I. II. III. ve IV. zamanlarda oluşmuş yaklaşık 2000-2500 m. kalınlıkta bir yapıdır. Bu yapıda" yukarıdan aşağıya doğru: Kireçli şistler fillatalar yeşil şistler mermer kuşakları; küçük taneli billurlu kuvarsitler mikaşistler ve mermer katmanlarına rastlanır.

İlin doğal yapısı iç Anadolu Bölgesi ile birlikte; III. Jeolojik zaman olan Neozoik Üst Eosen'de karalaşma sonucu oluşmuştur. Asıl görünümünü Alp kıvrımları sırasında kazanmıştır.

İlin oturduğu ana platoda dört ayrı dönemde ortaya çıkmış oluşumlar vardır. Kuzeybatı-Güneydoğu yönünde uzanan fay hattı ile Seyfe Gölü çöküntü alanı IV. zaman alüvyonlarıyla fay hattının doğusu başkalaşım geçirmiş dizelerden billurlu şistlerle kaplıdır. İl alanının batısı mermerleşmiş kireçtaşı ve dolomitlerle bunun dışında kalan yerler ise; III. zaman Neojen göl tortuları ile kaplıdır. Başkalaşıma uğramış billurlu kütlelerin diziliş yönleri; Kırşehir-Kaman dolayında Kuzeybatı-Güneydoğu doğrultulu Kırşehir yakınlarındaki Kervansaray dağlarında ise Güney doğrultuludur. Bu başkalaşıma uğramış billurlu kütlelerin yaşı tam olarak belirlenememiştir. Ancak Kaman'ın batısında yer alan Karalan dağlarının başkalaşım kütlelerinin Tebeşir dönemi öncesine ait olduğu kesin olarak belirlenmiştir. Başkalaşım katmanlarının altındaki oluşumların Paleozoik döneme ait olduğu sanılmaktadır.

Kırşehir orta Anadolu'nun fay hattı üzerinde yer alır. Başkalaşım serilerinin kıvrılmaları sırasındaki kırılma ile Kuzeybatı-Güneydoğu yönünde uzanan bir fay hattı oluş*muştur. ikinci bir fay hattı ise; ilin Ankara ile sınırını oluşturacak şekilde kuzeye doğru uzanır. İlk kıvrılmalar sırasında oluşan fay hattı 15 km. uzunluğundadır. Kırşehir'deki Terme Kaplıca suyu bu fay hattının derinliklerinden gelen sıcak sudur.

Kırşehir üçüncü derece deprem bölgesi olan Orta Anadolu deprem alanı içinde yer alır ve deprem üst merkezinin etki alanı içindedir. Fay hatları ve çevreleri deprem*erin çok olduğu kırıklar dizisi içinde kalırken diğer bölümler 2. ve 3. derece deprem ku*şağında yer almaktadır.

Kırşehir Depremi: 19 Nisan 1938'de Kırşehir ve çevresinde Richter ölçeğine göre 67 şiddetinde yer sarsıntısı olmuştur. Deprem il merkezinde hafif olarak hissedilmiş buna karşılık deprem dış merkezinde yer alan Akpınar ve çevre köyler ile Yozgat'ta 2297 binanın yıkılmasına 2897 binanın ağır ve hafif hasar görmesine toplam 149 kişinin ölümüne neden olmuştur. Akpınar ve çevresi 2. derece deprem özelliği göstermesine rağmen sadece burada ölenlerin sayısı 87'yi bulmuştur. Akpınar bugün bulunduğu yere taşınmak zorunda kalmıştır. Deprem dış merkezinin alanı 177 km2 boyutları ise Kuzey-Güney doğrultusunda 30 km. Doğu-Batı doğrultusunda 24 km. olarak hesaplanmıştır. Deprem sonucunda Akpınar'ın kuzeybatısında Taşkovan yakınlarına kadar uzanan 15 km. uzunluğunda bir kırık (fay) oluşmuştur. Kırık bloklarının birbirlerine göre ha*reketleri düşey doğrultuda 60 cm. yatay doğrultuda ise 65 cm. dir.

YÜZEY ŞEKİLLERİ

İl toprakları güney ve güneybatıda Kızılırmak batı ve kuzeybatıda Kılıçözü deresi kuzey ve kuzeydoğuda Delice ırmağı doğuda Seyfe Gölü çöküntü alanı ile çevrilidir.

Kırşehir ortalama yüksekliği 1000 m.ye ulaşan geniş bir yayla görünümündedir. Kırşehir Masif'i olarak ta adlandırılan bu plato; bir kaç dağ kültesi ile engebelenmiş Kızılırmak Delice ırmak ve kolları tarafından yarılmış dalgalı bir düzlüktür. Bu plato üzerinde Seyfe Gölü kapalı havzası yer alır. Yüksekliği 1500 m.yi aşan dağların sayısı oldukça azdır. İl topraklarının; % 64.5'i plato % 172'si dağlık alan % 183 ova ile kaplıdır.

DAĞLAR

İlde çok az bir alanı (% 17.2) kaplayan dağlar "Kırşehir Masif"i olarak adlandırılan ana plato üzerinde kuzeyden başlayıp güneybatıya ve güneydoğuya doğru açılarak il topraklarını engebelendirir. Bu engebelerin ortalama yükseltisi 1500-2000 m. arasında değişir. İl topraklarının kuzey kesiminde Çiçek dağı Orta kesiminde Baran dağı ve Kervansaray dağı önemli yükseltilerdir.

Kervansaray Dağları: Seyfe Gölü kapalı havzası ile Kırşehir yerleşme alanı arasında bulunan bu dağlar kuzeybatıdan güneydoğuya doğru Mucur ilçesine kadar uzanır. Mucur kuzeyinde platolar üzerinde belirginliği azalan ilçenin kuzeydoğusunda yeniden yükselen bu dağlar Nevşehir kuzeyindeki Kızıldağ ile birleşir. Kervansaray dağlarının en yüksek noktası 1679 m. olup ilin kuzeydoğusunda yer alır. Dağın diğer önemli dorukları ise; Armutlu Köpekli Kırlangıç ve Kızıldağ'dır. Akarsuların açtığı derin vadilerle parçalanan dağ yüzeyi şiddetli aşınma sonucu yer yer düzleşmiştir. Ormanlık alanın bulunmadığı bu dağlarda hakim bitki örtüsü bozkırdır.

Çiçek Dağı: Adını verdiği ilçenin batısındaki platonun ortasında yükselen Çiçek dağı Kırşehir'in en yüksek noktasıdır ve 1691 m. yüksekliğindedir. Dağ Delice ırmak’a doğru akan derelerin açtığı vadilerle parçalanmıştır. Bitki örtüsü; seyrek meşeliklerden oluşan orman kalıntılarıdır. Dağın ikinci yüksek noktasını 1585 m. ile Yağmurlu Dede tepesi oluşturur.

Baran Dağı: Kırşehir ile Kaman arasında yer alıp batıdan güneye doğru uzanır.En yüksek noktası 1677 m. dir.

Aliöllez Dağı: Kaman ilçesindedir. Güney - güneydoğu yönünde uzanan dağın yüksekliği 1528 m. dir. Hirfanlı barajı yönünde derin olarak parçalanmış olup bitki örtüsü zayıftır.

Diğer Dağlar

Merkez: Karga sekmez dağları Cemele dağları Naldöken dağları Hüyüklü dağları Emir burnu dağları ve Obruk tepesi.

Kaman: Toprakkaya dağları Buzluk dağları.

Mucur: Armutlu dağları Büyük Uyuklu dağları Kırlangıç dağları Kızıl dağ Köpekli dağları.

OVALAR

Kırşehir il topraklarının % 18.3'ünü ovalar teşkil eder.

Başlıcaları :

Malya Ovası: Diğer adı "Seyfe Ovası" olarak bilinen ova ilin kuzeydoğusunda yer alır. Çiçekdağı ilçesinin Salep boğazı ve Taburoğlu köyü yörelerinde başlayan ova Mucur ilçesinin kuzeyini de içine alarak Kayseri il sınırına kadar uzanır. Alanı 400 km2 yüksekliği 1110 m. olan ova yüksek bir düzlük görünümündedir. Çevre dağ ve platolardan gelen akarsular tarafından taşınan maddelerin çöküntü tabanını doldurmaları sonucu oluşan bu yüksek düzlüğün büyük bölümü uzun süre bataklık olarak kalmıştır. Son yıllarda sürdürülen kurutma çalışmaları doğu kesim dışında tamamlanmıştır. Göl suları tuzlu olduğundan göl çevresinde genişçe bir alan çoraktır. Bunun dışında kalan ovalık alan alüvyonlarla kaplıdır. Sulama yetersizliği nedeniyle ovada kuru tarım yapılmaktadır. Yörede sulu tarım olanakları sağlanabilirse ilin en önemli tarım alanı haline gelebilecektir. Ova üzerinde Malya Devlet Üretme Çiftliği kurulu bulunmaktadır.

Çoğun (Çuğun) Ovası: İlin Kuzey'inde yer alan ova 2500 hektar alana sahiptir. Çoğun barajının yapılmasından sonra sulu tarıma açılmış meyve sanayi bitkileri üreti*mi artmıştır.

Güzler Ovası: Kırşehir'in Güney'inde yer alan ova 2400 hektar alana sahiptir. Sulama göleti yapıldıktan sonra sanayi bitki üretimi artmıştır. Özellikle Şekerpancarı üretiminin artması ile ilde Şeker Fabrikası kurulması kararlaştırılmış ve temeli atılarak inşaatına başlanmıştır.

Diğer Küçük Ovalar

Hamamözü Değirmenözü Acıöz Maniöz ovaları.

Ovaların dışındaki diğer düzlükler: Kenar Tatarilyas Kuytuluk Körkuyu Gardaklıbel Yalnız mezar Göbek Laleli Güllü dağ Ekizağıl ve Aksakal yaylalarıdır.

VADİLER

Kızılırmak Vadisi: Sivas'ın Kızıl dağ yakınlarında doğan Kızılırmak İç Anadolu Bölgesi'nde bir yay çizdikten sonra kuzeye doğru uzanarak Karadeniz'e dökülür ve Türkiye'nin en uzun ve önemli vadisini oluşturur. Kırşehir bu vadinin içinde yer alır. Vadinin başlangıç noktası Aydoğmuş ve Yörücek'in doğusu olup Ecikağıl yakınlarında Ankara sınırına ulaşarak son bulur. İlde bulunan Hirfanlı ve Kesik köprü barajları bu vadi üzerinde yer alır.

Kırşehir Kılıçözü Vadisi: Baran dağının kuzey kesiminden başlayan vadi Aydınlar'a kadar uzanır bir yay çizerek Çoğun'a ulaşır Güney'e yönelerek il merkezinden geçer ve Güzler Köyü Taka mevkiinde Kızılırmak vadisine açılır. Çoğun'a kadar dik ve dar olarak uzanan vadinin daha sonra iki tarafından önemli tarım alanları başlar. Çoğun ve Güzler göletleri bu tarım alanlarının sulanmasında yeterli olmaktadır.

Kaman Kılıçözü Vadisi: Baran dağının batısında başlayan vadi Kaman ilçesinin kuzeyine doğru uzanır. Kara ova’nın Batı'sında dar ve dik bir koridor biçiminde kuzeye doğru açılarak Ocakbaşı'ndan Ankara il alanına ulaşır. Kuzeydoğuya doğru geniş bir yay çizerek Ankara-Yozgat sınırında Delice ırmak vadisine açılır.

Delice ırmak Vadisi: Büyük bölümü Yozgat il sınırları içerisinde kalan vadinin Kırşehir sınırına yaklaştığında Yerköy yöresinde vadi tabanı genişlemeye başlar. KırşehirYozgat il sınırını oluşturarak devam eden vadi Çorum il alanında Kızılırmak vadisine açılır. Vadinin Kırşehir sınırları içinde kalan bölümlerinde sulamalı tarım yapılır.

AKARSULAR

Kızılırmak: Bütün çığırı Türkiye topraklarında olan Kızılırmak Sivas Kızıl dağ’da doğar Bafra ovasında Karadeniz'e dökülür. Türkiye'nin uzunluk bakımından en büyük (1355 km.) akarsuyu olup havza alanı bakımından Fırat'tan sonra ikinci sırada yer alır. Kızılırmak antik çağda tuzlu akarsu anlamına gelen "Halys" adıyla anılırdı. Türkçe adını içerisinde tuz ve jips bulunan çoğunlukla kızıl renkli kumlu-killi topraktan almaktadır. Genellikle jipsli araziden akarak gelen Kızılırmak'ın suları tuzlu ve acıdır. Fakat bu durum tarımda sulamayı olumsuz etkilememektedir.

Kızılırmak;[/U] Nevşehir'in Gülşehir ilçesi önlerinden geçtikten sonra güneydoğu-kuzeybatı doğrultusunda Kırşehir platosuna girer ve Kırşehir'in 17 km. güneyinden geçer. Bu arada kuzeyden gelen ve Kılıçözü deresi olarak bilinen Kırşehir çayı kolunu alır. Daha sonra dar boğazlar içinde akmaya başlar. Bu boğazlardan ikisinde kurulan Hirfanlı ve Kesikköprü barajlarında doğal akışı bir ölçüde kesintiye uğrar. Kesikköprü barajından sonra güney-kuzey doğrultusunu alır ve Kaman-Bala yolunun geçtiği Köprüköy köprüsünün altından geçerek Kırıkkale il sınırına ulaşır.

Kırşehir Kızılırmak havzası üzerinde olmasına rağmen ova ve sulanabilir alan bakımından fakirdir. Yağmur ve kar suları ile beslenen ortalama debisi 184 m3/sn. olan Kızılırmak'ın rejimi düzensizdir. İlkbahar başlarında yükselmeye başlayan suları ilkbahar sonunda en yüksek düzeye ulaşır. Sıcak ve kurak geçen yaz aylarında buharlaşmanın artması ile azalan suları temmuzda en düşük seviyededir.

Kılıçözü (Kırşehir) çayı: Kızılırmak'ın il içinde kalan kuzey kolunu oluşturan çay Baran Dağı'nın kuzey yamacından doğar. Kırşehir ve Güzler'i geçerek Taka mevkiinde Kızılırmak'a karışır. Kuzey-güney doğrultusunda 80 km. uzunluğa sahiptir. Suları tarımda kullanılan çayın üzerinde sulama ve taşkın önleme amacı ile Çoğun barajı İğdeliöz Kılıçözü ve Güzler sulama regülatörleri yapılmıştır. Düzensiz bir rejime sahip olan çayın yazın suları' azalır. Kış ve ilkbahar aylarında ise yağışlar ve eriyen kar suları sebebiyle zaman zaman taşkınlar olmaktadır.

Kaman Kılıçözü çayı: 150 km. uzunluğundaki çay Kaman'ın güneyinden kaynağını alarak ilin kuzey bölümünde yer alan dağ ve platoların sularını toplar Kırıkkale-Yozgat sınırında Delice ırmak’a karışır. En büyük kolu Malaközü deresidir.

Deliceırmak: Kızılırmak'ın en uzun koludur (426 km.) Kırşehir-Yozgat il sınırını oluşturan akarsu Yerköy yakınlarında Kırşehir il sınırına girer ve Kırıkkale-Yozgat-Kırşehir sınırlarının kesiştiği noktada ili terk eder. Rejimi düzensiz olan Irmak'tan sulamada yararlanılmaktadır.

GÖLLER

Seyfe Gölü: Kırşehir il merkezinin 35 km. kuzeydoğusundaki tektonik çukurlukta yer alır. Çukurluğun temeli Neojen döneme ait tortul katmanlarla örtülüdür ve göl en alçak bölümünü kaplar. Deniz yüzeyinden yüksekliği 1110 m. dir. idari olarak Mucur ilçesi sınırları içinde yer alan göl adını batısındaki Seyfe köyünden alır. Küçük bir kapalı havza niteliği taşıyan göl yazın iyice sığlaşır ve büyük bir kesimi tuzlu bataklığa dönüşür. Yüzölçümü 15 km2. olup farklı mevsimlerdeki ölçümlerde alanı değişebilmektedir. Genellikle sığ olan gölün en derin yeri 4/5 m. yi bulmaktadır.

Göl batısında bulunan Seyfe ve kuzeyinde yer alan Badıllı köylerinden çıkan pınarlar dip kaynakları drenaj alanı yüzeysel akışı ve göl alanına düşen yağışlarla beslenmektedir. Boşalımı ise buharlaşma ile gerçekleşmektedir. Yörenin çok az yağış alması gölü besleyen derelerin yazın büyük ölçüde kuruması ve yüksek buharlaşmanın da etkisiyle su seviyesi yazın oldukça düşer ve büyük bir kesimi tuzlu bataklığa dönüşür. Tuzlu suya sahip olması nedeniyle gölün güney kıyısında zaman zaman işletilmiş bir tuzla vardır. Göl çevresinde geniş meralar ve tarlalar yer almaktadır. Bu arazinin büyük bölümü Malya Tarım işletmesi'nin sınırları içinde kalır.

Göl içinde balık yoktur sadece kurbağa türlerine ve su yılanına rastlanır. Ancak Seyfe deresinde ve derenin göl içindeki yayılım alanında iki küçük balık türü yaşamaktadır. Göl ve çevresi 1990 tarihinde "Tabiatı Koruma Alanı" ilan edilmiştir aynı zamanda birinci derece "Doğal Sit" alanıdır. Göl ve çevresinde ötücü kuşlar dahil olmak üzere toplam 187 kuş türü tespit edilmiştir.

Obruk Gölü: ilin Nevşehir sınırları yakınında Obruk köyünde bulunan karstik oluşumlu bir göldür. Derinliği ve kirliliği nedeniyle suyundan yararlanılamaz.

Hirfanlı Baraj Gölü: Kaman'a bağlı Hirfanlı köyü yakınlarında elektrik üretmek ve sulamada kullanılmak amacıyla 1959 yılında tamamlanmış ve 8 Ocak 1960 tarihinde açılmıştır. Açıldığı yıl itibariyle Türkiye'nin en büyük bugün ise dördüncü büyük barajı olan Hirfanlı'nın alanı 263 km2. dolgu yüksekliği 81 m. dir. Baraj gölünün uzunluğu 75 km. olup en geniş yeri 15 km.dir. 2 milyon m3. kaya dolgu malzeme ile yapılan baraj*dan yılda 40 milyon kw/sa. enerji üretilmektedir. Baraj santrali dört türbinden meydana gelmektedir.

Hirfanlı barajının bulunduğu yer granit ve granodiyorit masif kayaçlardan oluşan bir yöredir. Gölün tabanında ırmak çökelleri olan ve kalınlığı 5 m.yi bulan mil kum ve çakıl katmanları bulunur. Gölün yamaçlarındaki toprak kalınlığı 0-5 m. arasında değişir.

Yapıldığı günden bu yana bölgenin iklimini olumlu etkileyen baraj gölünde kerevit sazan yayın gibi türlerden oluşan tatlı su balıkçılığı yapılmakta ve yöre insanına gelir kaynağı sağlamaktadır. Baraj gölü yörenin plaj ve piknik gibi ihtiyaçlarını da gidermektedir.

Çuğun (Çoğun) Baraj Gölü: Kırşehir ilinin kuzeybatısında Çuğun köyü sınırları içinde Kılıçözü çayı üzerinde kurulu olan baraj gölü il merkezine 20 km. uzaklıktadır. Sulama ve taşkın koruma amaçlı yapılan göl 1970 yılında tamamlanarak sulamaya 1976 yılında geçilmiştir. Göl hacmi 22.600.000 m3. olan baraj gövdesinin yüksekliği 41 m. olup kaya dolgu tipindedir. Baraj gölü ile 2028 hektar alan sulanabilmektedir. Ayrıca gölde başta aynalı sazan olmak üzere tatlı su balıkları üretilmektedir.

Karaova Barajı: Kırşehir Akpınar-Karaova köyünün 3 km. güneydoğusunda Delice ırmak’ın kollarından Kılıçözü'ne bağlı Manahözü çayı üzerindedir. Sulama amacıyla 1997'de hizmete açılan baraj toprak dolgu tipindedir. Baraj suyu ile 4760 hektar arazi sulanabilmektedir.

Kültepe Barajı: Kırşehir'in güneyinde Kırşehir-Ortaköy yolunun 43. km.sinde 2 km. içeride Ulupınar köyünün 4 km. doğusundadır. Sulama ve taşkın önleme amacıyla toprak dolgu tipinde yapılan baraj 1983 yılında işletmeye açılmıştır. Barajın kaynağında ve yan kolları üzerinde beş adet gölet yer almaktadır. Bu göletlerin etkisi ile baraja gelen su azalmış olup ancak çok kısıtlı sulama yapılabilmektedir. Su ihtiyaç sorunlarının çözümü amacıyla baraja Kızılırmak'tan pompaj-planlama çalışmaları yapılmaktadır. Baraj sayesinde toplam 23509 hektar alan sulanabilmektedir.

Bu barajların dışında yapımı halen sürdürülen Sıdıklı barajı Kırşehir ilinin 40 km. batısında Sıdıklı-Küçükboğaz köyü yakınlarındadır. Sulama amacıyla yapılan baraj 1998 yılında tamamlanacaktır.

Sulama Göletleri: Merkez ilçede Ekizağıl ve Karaboğaz göletleri ile Güzler regülatörü vardır. Kaman'da Karakaya Gökeşme Darıözü Merdese Sarıömerli Çiftlikbala Ömerhacılı ve Savcılı göletleri; Çiçekdağı'nda Gölcük Kırdök göletleri ile Boztepe'de Harmanaltı göleti hizmete açıktır. Ayrıca Mucur'da Yeniköy ve Kargın göletleri ile Kaman'daki Çağırkan göletinin yapımı devam etmektedir.

İKLİM

Kırşehir'de kışları soğuk ve kar yağışlı yazları sıcak ve kurak geçen karasal iklim görülür. Thorntwait'in iklim tasnifine göre Kırşehir yarı kurak iklim özelliğine sahiptir. İldeki yıllık sıcaklık ortalaması 11.3 °C yıllık yağış miktarı ise 400 mm.den azdır.

Sıcaklık: İldeki dağlık ve ovalık alanlar arasında yıllık ortalama sıcaklık farkı fazla değildir. İlçeler arasındaki sıcaklık farkı 1 °C civarındadır. Merkez ilçede yıllık ortalama sıcaklık 11.3 °C iken Kaman'da 10.9 °C Çiçekdağ'da ise 12.2 °C. Kırşehir'in çevre illerle olan sıcaklık farkı yine 1 °C dolayındadır. Ankara'da 11.7 °C Nevşehir'de 10.9 °C Yozgat'ta 9.0 °C.

KIRŞEHİR ORTALAMA SICAKLIK (61 YILLIK) GRAFİĞİ

Kırşehir "Orta Kuşak Kara Tesirli Sıcaklık Rejimi" özelliğine sahiptir. Ocak ayı ortalama sıcaklığı -0.3 °C dir. Bu aydan itibaren mevsim sıcaklığına ve iklim özelliklerine bağlı olarak sıcaklık değerleri artmaktadır. Temmuz ayı ortalama sıcaklığı 22.8 °C dir. Temmuz ayından itibaren sıcaklık değerleri düşmektedir.

Kırşehir'de iklim özelliğine bağlı olarak gece ve gündüz sıcaklık değerleri arasında oldukça belirgin bir fark vardır.

Kırşehir'de 66 yıllık gözlem süresinde; 1954 yılı Ağustos ayında 39.4 °C ile en yüksek sıcaklık 1942 yılı Ocak ayında ise -28.0 °C ile en düşük sıcaklık değerleri ger*çekleşmiştir.

Yağış: Kırşehir'deki yıllık yağış ortalaması 350-400 mm. arasında değişir. Merkez ilçede 62 yıllık verilere göre yıllık yağış miktarı 378.1 mm. dir. Yıllık yağış miktarı Kaman'da 455 mm. Çiçekdağ'da ise 322 mm. olarak ölçülmüştür. Kırşehir'e komşu il merkezlerinin yıllık yağış miktarlarının; Ankara'da 377.7 mm. Nevşehir'de 388. Yozgat'ta ise 539 mm. olduğu görülmektedir.

Yağış en çok Aralık Ocak Nisan ve Mayıs aylarında düşmektedir. En az yağış Temmuz ve Ağustos aylarında düşmekte olup bu aylardaki yağış miktarı 4-6 mm. dolayındadır. Bu değerlerden de anlaşılacağı gibi Kırşehir'in yağış rejimi tipi "Akdeniz Yağış Rejim Tipi"ni andırmaktadır. Çünkü yazın düşen yağış miktarı çok az kış ve ilkbaharda yüksektir. Ancak yağış değerleri Akdeniz Tipi'ne göre çok düşüktür.

Kırşehir'de 67 yıllık ölçümlere göre; yıllık en az yağış miktarı 202 mm. ile 1932 yılında yıllık en fazla yağış miktarı 483 mm. ile 1966 yılında gerçekleşmiştir. Yine 67 yıl içinde günlük en fazla yağış miktarı 66.0 mm. ile Haziran ayında kaydedilmiştir. Uzun yıllar ortalamalarına göre yıllık ortalama yağışlı gün sayısı 92 olup yıllara göre 37 ile 113 gün arasında değişiklik göstermektedir.

Kırşehir'de 62 yıllık iklim verilerine göre yıllık ortalama karla örtülü gün sayısı 25'tir. 1930 yılında yıl boyunca 1 gün karla örtülü geçerken 1949 yılında yıl boyunca 74 gün karla örtülü geçmiştir. Yıllık ortalama donlu gün sayısı 96.8 iken kırağılı gün sa*yısı 54 nem oranı % 63 olarak hesaplanmıştır. Güneşli günler sayısı yıllık 76-174 gün arasında değişir. Yıllık ortalama 65 gün sisli 2 gün ise dolulu geçmektedir.

[u]Rüzgar: Kırşehir genellikle kuzey ve güney yönlü rüzgarların etkisinde olup yıllık ortalama rüzgar hızı 2.0 m/sn.dir. 42 yıl içerisinde yıllık ortalama kuzey yönlü rüzgar sayısı 202 olarak kaydedilmiştir. Fırtınalı gün sayısı ise yıl içinde ortalama 3-4 gündür.

BİTKİ ÖRTÜSÜ
İç Anadolu Bölgesi'nin bozkır kuşağı içinde kalan Kırşehir genellikle orman örtüsünden yoksun olup hakim doğal bitki örtüsü bozkırdır. Çok eski çağlarda ormanlarla kaplı olan yöre olumsuz insan etkileri ve yağış rejiminin düzensizliği sonucu orman örtüsünü kaybetmiştir. Ormanlık alan ilin toplam yüzölçümünün % 2'sini kaplarken son yıllardaki çalışmalar sonucu bu oran % 3.7'ye çıkmıştır. Karasal iklim özelliği nedeniyle kendiliğinden doğal örtüye kavuşamayan il ancak ağaç dikimi ve bakımı yoluyla orman alanlarına kavuşabilecektir. Çiçekdağının kuzey kesimleri ile Akçakent ilçesi çevresinde meşe karaçam ve sedir ağaçlarından oluşan ormanlar bulunmaktadır. Bu ormanlar bozuk koru ve baltalık niteliğindedir. İl sınırları içinde yer yer çalılıklara da rastlanmaktadır.

İlde aşırı hayvan otlatma ve doğal otlakların zamanla tarlaya dönüştürülmesi alfa otu ve püsküllü çayır gibi otsu türlerin azalmasına bunun yerine çoban yastığı ve geven türlerinin çoğalmasına neden olmuştur. İl alanını çeşitli yönlerden parçalayan akarsu vadilerinde kavaklıklar ve meyve bahçeleri vardır. Platolarda ise tek yıllık çayır otları dışında bitki örtüsü yoktur.

Son yıllarda ildeki bozuk nitelikli ormanlar bakıma alınarak koruya dönüştürülmesine ve yerleşim alanlarının çevresinde ormanlar oluşturulmaya çalışılmaktadır. Bu amaçla 1965 yılında kurulan Fidanlık Şefliği 1967 yılında Orman Fidanlık Müdürlüğü haline getirilerek ilin fidan ihtiyacını karşılamaya başlamış bugün de çalışmalarını sürdürmektedir. Fidanlık Müdürlüğü 1966 yılından itibaren yaklaşık 46 milyon fidan üretimi yaparak bunun bir kısmı ile il ihtiyacını karşılamıştır. Orman Bakanlığına bağlı Ağaçlandırma Şefliği ve Başmühendisliği tarafından 1977 yılından 1997 yılı sonuna kadar Kırşehir'de 3400 hektar alana yaklaşık 7 milyon adet fidan dikimi yapılmıştır. 1998 yılı programı içerisinde Kervansaray mevkiinde 600 hektar alana 1.200.000 adet fidan dikimi gerçekleştirilecektir. Orman Fidanlık Müdürlüğü modern kavakçılığın gelişimi için de çalışmalar yapmıştır. Fidanlıkta karaçam sedir kavak dışında akça ağaç dişbudak ve süs bitkileri de yetiştirilmektedir.

ilimizde ormanlık alan toplam 24.591 hektardır. Bu ormanlar karaçam sedir ve kavaktan oluşan Prodüktif Koru karaçam ve sedirden oluşan Bozuk Koru ile meşelerden meydana gelen Baltalıklardır. Orman alanı büyüklüğü bakımından ilin ilçelere göre dağılımı dikkate alındığında Akçakent ön sırada yer alırken bunu sırasıyla Çiçekdağı Merkez ilçe Kaman ve Mucur takip eder. Mevcut ormanların bakımı ve işletmesi Kırşehir Orman işletme Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.

TOPRAKLAR

Kurak ve tektonik bir bölgede yer alan Kırşehir'de toprak özellikleri iklim ve ana maddeye bağlı olarak değişiklikler göstermektedir. ildeki ana toprak grupları ve özellikleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir.

Kırşehir il alanının çok büyük bir bölümü kahverengi topraklarla kaplıdır. Pekişmemiş kireçtaşları üzerinde bulunan kahverengi topraklar kurak Orta Anadolu kuşağının da yaygın toprak türüdür.

Çiçekdağı'nın kuzeybatısı ile güneyinde kalan platolar ve Kaman'ın güneybatısı ile Merkez ilçe'nin güneyi kırmızı-kahverengi topraklarla kaplıdır. Çiçek dağının 1000 m.yi aşan kesimlerinde genellikle kahverengi orman toprakları görülür. Bunlar organik madde bakımından zengin olgun topraklardır. Bu topraklar üzerinde yer yer orman görülür. Orman örtüsünün seyreldiği yerlerde erozyon şiddetlidir. Dağın güney kesiminde orman topraklarının altında kalan yükseltiler kestane renkli topraklarla kaplıdır. Çiçekdağı ilçesinin batısında Bayındır-Boyacık kasabaları arası ve Kaman'ın güneyinde kalan alanın bir bölümü kireçsiz kahverengi topraklarla örtülüdür. Bu tür topraklar kuru tarıma elverişlidir.

İlde Seyfe gölünün kuzeyi batısı ve güneyi ile Kırşehir Kılıçözü ve Delice ırmak vadileri alüvyon topraklarla kaplıdır. Bu topraklar akarsuların çevreden getirdiği ve organik madde bakımından zengin koyu renkli topraklardır. Ayrıca vadi tabanlarında az da olsa alüvyon topraklarla geçişli olarak kolüvyal topraklar da vardır. Bu topraklar her tür bitkinin yetişmesine elverişlidir.

Kırşehir'de bu ana toprak grupları dışında Merkez ilçe-Kaman arasını dolduran Baran dağının yüksek kesimlerinde çıplak kayalıklar ve Seyfe gölünün çevresinde tuzluluğa bağlı olarak ortaya çıkan çorak topraklar vardır. Bu tür toprakların tarımsal bir değeri yoktur.

Bütün olarak değerlendirildiğinde il alanının kullanım durumuna göre arazi varlığı şöyledir:

Ekili dikili alanların toplamı % 68.2'dir. Bunun % 40'ınl tarla ürünleri ekim alanı % 25.3'ünü nadas alanı % 2.6'slnl bağ bahçe ve % 0.3'ünü de tarıma elverişli olup kul*lanılmayan arazi oluşturur. ildeki çayır ve mera alanları % 19.9 orman alanı % 3.7 ve . tarıma elverişli olmayan alan ise % 8.2 dir.

YERALTI KAYNAKLARI

Kırşehir'de çeşitli madenler bulunmasına karşılık bunlar ekonomik nitelikte değildir. ilde en önemli madenler demir flüorit mermer ve tuzdur. Demir yatakları Merkez ve Kaman ilçelerinde bulunmaktadır. Flüorit yatakları Merkez Çiçekdağı ve Kaman ilçelerinde olup Kaman ve Çiçekdağı ilçelerindeki flüorit damarlarının bir bölümünde zaman zaman üretim yapılmıştır. Merkez ilçe Kaman ve Mucur dolaylarında Oniks denilen mermer yatakları bulunmaktadır. Bu yataklardan zaman zaman üretim yapılmaktadır.

Kırşehir'de ekonomik açıdan önem taşıyan doğal kaynaklardan biri de tuzdur. İldeki en zengin tuz yatakları Tepesidelik ve Sekili'de bulunmaktadır.

Çiçekdağı ilçesindeki 60.000 ton rezervli linyit yatakları ancak yerel gereksinimini karşılayacak boyuttadır. Tuğla-Kiremit hammaddesi ise Çiçekdağı ve Akçakent ilçelerinde bulunur.

Kırşehir'de sayılanların dışında amyant antimon alüminyum altın bakır boraks baryum çinko grafit gümüş krom kurşun kuvarsit manganez mika taşkömürü uranyum volfram kükürt ve zımpara taşı gibi madenler de mevcuttur.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
22 Haziran 2013       Mesaj #19
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Kırşehir
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Anadolu Bölgesi'nin, Orta Kızılırmak bölümünde il ve bu ilin merkezi olan kent. Kuzeydoğuda Yozgat, kuzeybatıda ve batıda Ankara, güneydoğuda Nevşehir ve güneyde Niğde illeriyle sınırlanır. İl toprakları Orta Kızılırmak Vadisi'nin iç bölümünde, yer yer az yüksek tepelerle engebelenmiş 1.000-1.200 m. yükseklikte, yalın görünüşlü plato düzlüklerinden oluşur. Ana akarsuyu Kızılırmak'tır. Yörede "öz" adı verilen küçük sular ya Kızılırmak'a ya da başlıca kolu olan Delicesu'ya karışırlar.

İç Anadolu'nun orta yerinde bulunan Kırşehir ili topraklarında yarı karasal bir iklim egemendir. İl merkezinde en soğuk ay ortalaması 0,1°, en sıcak ay ise 22,9°'dir. Yıllık yağış tutarı 379 mm.dir. Kış ve ilkbahar, en yağışlı mevsimlerdir. Doğal bitki örtüsüyle tipik İç Anadolu bozkırının bir parçasıdır (kurakçıl otsul topluluklar); ağaca dere boylarında rastlanır. Cumhuriyetten önce Konya, sonra da Ankara'ya bağlı bir sancak olan Kırşehir ili 1924'te il durumuna getirilmiş, ancak 1945-1957 arasında il yönetimi kaldırılmış ve Nevşehir'in il durumuna getirilmesiyle de küçülmüştür.

Endüstride en geri kalmış illerden biri olan Kırşehir'in ekonomisi, tarıma ve hayvancılığa dayanır. Nüfusuna göre, tarımsal ve hayvansal üretimleri oldukça yüksek sayılır. Baş ürün tahıldır. Toplam üretimin büyük bir bölümünü buğday oluşturur. Endüstri bitkileri önemsizdir (yalnız şekerpancarı). Meyve üretiminin üçte ikisi üzümdür.

En çok beslenen hayvan koyundur; bunu inek izler. Yıllık süt üretimi de 40.000 ton kadardır. Ulaşım, karayollarıyla sağlanır. Ankara yönünden, biri Kırıkkale-Keskin, öteki Balâ-Kaman üzerinden gelen iki şose, il merkezinin 15 km kadar kuzeyinde birleşir ve doğuya uzanarak bir yandan Kayseri'ye; Mucur yakınında ayrılan bir başka şoseyle de Nevşehir yönüne uzanır. Kuzeyde Çiçekdağı yöresinden gelerek Kızılırmak'a karışan Kılıçözü Suyu'nun vadisi boyunca kurulan il merkezi Kırşehir, kimi el sanatları (halı, döşeme ve perdelik kumaş dokuyan tezgâhları), şarap fabrikası ve hemen kuzeyindeki Terme Kaplıcası ve kimi tarihî yapıtlarıyla İç Anadolu Bölgesi'nin başlıca yerleşim merkezlerinden biridir.
In science we trust.

Benzer Konular

5 Temmuz 2010 / _Yağmur_ Eğitim Bilimleri
31 Ocak 2012 / HANDSOME Türkiye Coğrafyası