Arama

Kırşehir

Güncelleme: 22 Haziran 2013 Gösterim: 42.123 Cevap: 18
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Eylül 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kırşehir 1867 yılında bucak, 1869 yılında ilçe, 1870 yılında sancak olmuş, Avanos, Keskin ve Mecidiye (Çiçekdağı) ilçeleri Kırşehir'e bağlanmıştır. 1921 yılında bağımsız mutasarrıflık, 1924 yılında il olan Kırşehir'e Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş, Mucur ilçeleri bağlanmıştır. 1944 yılında ilçe olan Kaman, Kırşehir'e bağlanmıştır.

Sponsorlu Bağlantılar
20 Temmuz 1954 tarihinde Başbakan Adnan Menderes'in siyasi rakibi Osman Bölükbaşı'nın memleketi olan Kırşehir'den her seçimde tulum çıkarmasından duyduğu kırgınlık hissinden kaynaklanan bir politik karşı hamle olarak, Nevşehir il, Kırşehir de Nevşehir iline bağlı bir ilçe haline getirilmiş Çiçekdağı ilçesi Yozgat'a, Kaman Ankara'ya, Hacıbektaş, Mucur ve Avanos da Nevşehir'e bağlanmıştır.

Bu şekide Adnan Menderes'in gazabına uğrayan Kırşehir 1 Temmuz 1957'de tekrar il haline getirilmiş, yeni ile Yozgat'ın Çiçekdağı, Ankara'nın Kaman ve Nevşehir'in Mucur ilçeleri bağlanmıştır.
Kırşehir tarihi, Hititler dönemi ile anılmaya başlar. Fakat, ilin adının o zaman ne olduğu henüz bilinmemektedir. İlin bir ara Aquae Saravenas (Akova - Saravena) adıyla (M.Ö. 2.yy.) bilindiği anlaşılmıştır. Önceleri Makissos (Macissus) adıyla anılan kent, İmparator I. Jüstinianos devrinde (527-568) yeniden kurulmuş ve Jüstinianopolis diye anılmaya başlamıştır.

Uçsuz bucaksız kırın ortasında yükselen bu kente Türkler "Kır şehri" adını vermişlerdir. Kır şehri zamanla halk dilinde "Kırşehir" oldu. Bu gün bile bazı köylerinde yaşayan halk, burasını Kır şehri diye anar. Kırşehir ismi Türkçe'dir. Bir rivayete göre de Timur'un Anadolu'ya gelişinde kendisine karşı koyan burada yaşayan halkı göstererek "kırın şehri" dediği, daha sonra bunun Kır şehri olarak değiştiği ve bu günkü ismini aldığı da söylenmektedir.

İlçeler
* Kırşehir merkez
* Akçakent
* Akpınar
* Boztepe
* Çiçekdağı
* Kaman
* Mucur

İklim
Kırşehir'de, kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçen karasal iklim görülür. Thorntwait'in iklim tasnifine göre, Kırşehir yarı kurak iklim özelliğine sahiptir. İldeki yıllık sıcaklık ortalaması 11.3°C, yıllık yağış miktarı ise 400 mm.'den azdır.

Sıcaklık
İldeki dağlık ve ovalık alanlar arasında yıllık ortalama sıcaklık farkı fazla değildir. İlçeler arasındaki sıcaklık farkı 1°C civarındadır. Merkez ilçede yıllık ortalama sıcaklık 11,3°C iken, Kaman'da 10.9°C, Çiçekdağ'da ise 12,2°C. Kırşehir'in çevre illerle olan sıcaklık farkı yine 1°C dolayındadır. Ankara'da 11,7°C, Nevşehir'de 10,9°C, Yozgat'ta 9,0°C

Yağış
Kırşehir'deki yıllık yağış ortalaması, 350-400 mm. arasında değişir. Merkez ilçede 62 yıllık verilere göre yıllık yağış miktarı 378,1 mm. dir. Yıllık yağış miktarı Kaman'da 455 mm., Çiçekdağ'da ise, 322 mm. olarak ölçülmüştür. Kırşehir'e komşu il merkezlerinin yıllık yağış miktarlarının; Ankara'da 377,7 mm., Nevşehir'de 388 mm., Yozgat'ta ise 539 mm. olduğu görülmektedir.

AreX - avatarı
AreX
Ziyaretçi
18 Ekim 2006       Mesaj #2
AreX - avatarı
Ziyaretçi
TARİHİ

Sponsorlu Bağlantılar
Kırşehir ilinin bulunduğu topraklar, tarihte Anadolu’da ilk siyasi birliği kuran Hititlerin toprakları içinde bulunuyordu. Hititlerin iç savaş ve iktidar kavgaları ile dağılıp yıkılmasından sonra bu topraklara Asurlular hakim olmuştur. Persler MÖ. 6. asırda bu bölgeyi istila etmişlerdir. MÖ. 4. asırda Makedonya kralı İskender Persleri yenmiş,Anadolu ve İran’ı istila ederek Makedonya devletine katmıştır.

İskender’in ölümü ile bu bölge (Asya) Selevkos Devleti’nin nüfusunda kalmış ise de aslen bu bölge Kapadokya Krallığının olmuştur. Kapadokya Krallığı Roma İmparatorluğunun hakimiyetini tanımış ve bilahare Roma İmparatorluğu Kapadokya Krallığı ile birlikte bu bölgeyi kendine bağlamıştır. MS: 395 senesinde Roma İmparatorluğu Batı ve Doğu olarak ikiye bölününce bütün Anadolu gibi bu bölgede Doğu Roma (Bizans) ın payına düşmüştür.


tarih1tt5


1071’den sonra Anadolu toprakları Türklere açılınca, Kırşehir’in Türk tarihine katılma devri başlıyor. Kutalmış oğlu Süleyman Şah, kent ve çevresini Anadolu selçuklular’ına bağlıyor. 1402’de Osmanlı’lar Ankara savaşında, Timur’a yenilince, Kırşehir ve yöresi,

Karamanlılar’a veriliyor. Çünkü bu savaşta Karamanlı’lar Timur tarafını tutup ona yardım etmişlerdir. Fatih Sultan Mehmet’in Karamanlı’ları yok etmesinden, Yavu
z Sultan Selim’in Dulkadiroğullarını tarihten silmesinden sonra, Kırşehir kesinlikle Osmanlı’ların egemenliğine geçiyor. Celali isyancıları zaman zaman şehre saldırıp yağmalama yapmışlardır.

Bir ara Selçuklulara bağlı Danişmendoğulları bu bölgede hakim olmuşlar ve 1120’de Selçuklulara bağlı bir vilayet daha sonra Konya Selçukluların bir vilayeti olmuştur. 12. asırın 2. yarısında şehir gelişmiş ve Anadolu’nun bağrın da en büyük ilim ve kültür merkezlerinden biri haline gelmiştir.



tarih2ep2




Kırşehir Anadolu da “ahlaki” denen tasavvufi esnaf teşkilatının en mühim merkezlerinden biri olması ile 14. asırda oldukça gelişmiştir. Meşhur Ahi Evran Kırşehir’e yerleşmiş, Mevlevi tarikatı gelişmiş ve büyük mutasavvıf ve Türk şairi Aşık Paşa burada yaşamıştır.Bu asırda müstesna bir kültür ve ilim merkezi olmuştur.

1.Dünya savaşı bitmiş, Osmanlılar savaşta yenilince savaşın galipleri, Anadolu’yu bölgelere ayırıp, istila etmeye başlamışlardır. Osmanlı sultanları, saltanatlarını sürdürmek için herşeye göz yummuşlardır. Halk durumunda menmun değildir. Bu görüşü savunanların başında Mustafa Kemal Paşa gelmektedir. Ya istiklal, ya ölüm parolasından yola çıkarak; er geç geldikleri gibi gideceklerdir, demektedir.

Kırşehir bu tarihi yol ayırımında Mustaf
a Kemal Paşadan yana çıkar. Gerek yiyecek-giyecek, gerek para ve gerekse asker olarak tüm Gücünü Paşa’nın emrine verir. Kurtuluş savaşı sona erdiğinde, Kırşehir’li her aile ya birkaç Şehit vermiştir. Ya da her ailenin birkaç gazisi vardır.

19. yy ikinci yarısında Kırşehir sancağı Ankara vilayetine bağlandı. Cumhuriyet devrinde il merkezi oldu. 1954’te ilçe merkezi olarak yeni kurulan Nevşehir iline bağlandı ise de 1957 yılında yeniden kurulan Kırşehir iline merkez oldu.

EKONOMİ

Kırşehir ilinin ekonomisi tarıma dayanır. Sanayi bakımından en az gelişmiş iller arasındadır. Faal nüfusun %80 i tarım, hayvancılık, ormancılık, avcılık ve balıkçılığa dayanır. Sanayi sektöründe uğraşanlar %7 dır. Göçler sebebiyle nüfus artışı azalmıştır.

Sanayi: Kırşehir sanayi bakımından en az gelişmiş illerimizden biridir. Başlıca sanayi kuruluşları; PETLAS Lastik Sanayisi A.Ş. Un fabrikaları, üç tuz imalathanesi, matkap ucu üreten Oralsan Makine Tarım Sanayi ve Ticaret AŞ., Süt Endüstri kurumunun peynir ve tereyağı Fabrikası, Meytaş kireç ve tuğla fabrikası, Türktur Turizm ve İnşaat A.Ş. , Yem ve Bulgur Fabrikası,. Kırşehir halı ve seccadeleri çok meşhurdur.


Geleneksel Sanatlar: İlde halı ve kilim dokumacılığı önemlidir. Sanayileşme ve kentleşmeyle birlikte dokumacılık il merkezinde önemini yitirirken, ilçe ve köylere kaymıştır. Geçmişte büyük önem taşıyan bakırcılık ortadan kalkmış gibidir. Yörede geleneksel olarak sürdürülen taş işlemeciliği günümüzde gelişerek dış pazara yönelmiştir.

Bakırcılık: İlin tüm gereksimini karşılayan bakırcılık Uzunçarşı’da sürdürülmektedir.

Dokumacılık:dokumacılık ilçelerde ve köylerde sürdürülmekte ve halkın geçim kaynaklarında birini oluşturmaktadır.

Halıcılık: Halıcılık önceleri evler için yapılırdı. Gününüzde Pazar için üretilen halılar, birinci kalite sırt yününden ve çift kat düğüm ile dokunmaktadır.

Taş işlemeciliği: İl merkezinde yaklaşık 15-20 taş atölyesi bulunmaktadır. Geçmişte buralarda basit ev eşyası yapılırken günümüzde dış pazara yönelik süs eşyası, satranç takımı yapımları başlamıştır.

Mimarlık: Kırşehir’de mimarlık çok önceleri başlamıştır. Örneğin Kızılırmak’ın kollarının üzerine köprüler kurulmuştur.

Tarım:Tarım ilin mühim ekonomik kaynağı olup başlıca tarım ürünleri şunlardır; 350 bin ton buğday, 50 bin ton arpa, 20 bin ton çavdar, 20 bin ton mahlut, 2 bin ton fasulye, 1500 ton mercimek, 30 bin ton patates, 50 bin ton şeker pancarı ve 200 ton keten yetişir. Sebzecilik gelişmemiştir. Fakat meyvecilik önemli yer tutar. Alma, armut, erik, ceviz ve üzüm az miktarda da kayısı, kiraz, vişne ve şeftali yetişir. Zerdalisi ve “balbaşı” denilen pekmezi meşhurdur.

Hayvancılık: Kışların sert ve uzun geçmesi ve bitki örtüsünün cılız olması sebebiyle havancılık ancak 2. derecede bir geçim kaynağıdır. Hayvan kapasitesi 500 bin koyun, 120 bin tiftik keçisi, 10 bin kıl keçisi ve 120 bine yakın sığır, 500 bin kümes hayvanıdır. Deve kuşu üretme çiftlikleri de açılmıştır.

Ormancılık:Kırşehir ili orman bakımından yoksuldur. 13 bin hektar bozuk baltalık orman alanı ile 10 bin hektara yakın fundalık vardır. Akarsu vadilerinde modern kavakçılık yapılmaktadır. Madenler:Yer altı kaynakları zengin sayılmaz. Maşlıca madenleri; mermer, tuz, maden kömürü ve flüosittir. Oniks mermerleri meşhurdur. Yılda yaklaşık olarak 2500 ton onyx mermer taşı işlenmektedir.

KIRŞEHİR'İN KÜLTÜREL GELENEĞİ VE ÖZELLİKLERİ
Yaşama Biçimi: Osmanlı döneminde Ahilik merkezi olan Kırşehir’de toplumsal yaşamda geleneksel ahlaksal değerlerle biçimlenmiştir. 9. yüzyılın ortalarından başlayarak, Ahilik ekonomik ve toplumsal işlevini yitirmiştir. Ancak, üretim ilişkileri pek değişmediği için etkileri süregelmiştir. Ancak dinsel değerlerde günlük yaşamda belirleyici bir yer kazanmıştır. Cumhuriyet sonrasında geleneksel yapı çok az değişime uğramıştır.


1950’lerde, Kırşehir yaşamında belli bir canlanma görülmüştür. Kente en yakın merkez Ankara, bir dönem “yeni geçim kapası” gibi görülmüştür. Tarımsal alanların sınırlılığı ve verim düşüklüğü kent halkını göçe itmiştir. Nüfus artışıyla bu sorun daha önemli bir boyut kazanmıştır. “ev büyüğü” denen baba saygınlığı sürerken, geniş aile yapısının çözülmesi ilişkilerde sarsıntılar yaratmıştır.1960’larda bu süreç hızlanmış, köyden merkez ve Kaman gibi ilçelere göç yoğunlaşmıştır. Aynı dönemde büyük merkezlere ve yurt dışına işçi göçü başlamış, nüfus dalgalanmaları olmuştur.
Kente göçenler, tarımsal alandan, küçük üretim yada hizmet sektörüne geçmekte, ilişkiler pek değişime uğramamaktadır. Kentteki en yaygın iş taşçılıktır. Bu yada benzer işlerde usta-çırak ilişkileri egemendir. Ahilik geleneğinin etkisi bu ilişkiyi koruyuculuk - gözeticilik boyutlarına varmaktadır.
Göçler Kırşehir yaşama biçimini 1980’lerde ekilemeye başlamıştır. İl dışında çalışarak sağlanan parasal birikimler, 1970’lerde kentte yatırama yöneltmiş, kooperatif yada büyük ortaklıklar oluşturulmuştur. Burada da hemşerilik - akrabalık ilişkileri etkilidir. Kent dışındakiler de bu tür bağlarını korumaktadırlar.

Giyim-Kuşam : kır-kent ayrımı giysilerde belirgindir. Merkezlerdeki kadın giyiminde moda ve pazar, kırsal kesimlerde çalışma koşullarda ve gelenekler etkili olmaktadır. Erkek giyiminde ayrılık daha azadır. Yüksek gelir grubu ve memur çevrelerinde büyük merkezlerdeki giyim biçimine özenme görülürken kent genelinde günlük ve yabanlık giysi ayırtına pek rastlanmaz.


Beslenme Biçimleri: İlin tarımsal ürünleri beslenmenin de temelini oluşturur. Beslenme hamurlu yiyeceklere, et ve süt ürünlerine dayanmaktadır. Kırsal kesimlerde tüketime yönelik fasulye, domates, biber, patlıcan gibi sebzelerde yetiştirilir. Bağcılığın eski önemini yitirmesine karşın üzüm, kayısı, dut gibi meyveler yöre beslenmesinde önemli bir yer tutmaktadır. Erişte, salça, pekmez gibi yiyecekler giderek yerini Pazar ürünlerine bırakmaktadır.

Erik, zerdali, kayısı ve elma kurularına yörede “kak” denir. Elma dışındakiler güneşte kurutulur, kışları çerez olarak yenir yada hoşaf yapılır. Elma, armut ve üzümün “kışlık” denilen özel çeşitleri de yetiştirilmektedir. Üzüm ve armut “hevenk” yöntemiyle kurutulmaktadır; meyveler saplarıyla toplanıp bir gün güneşte bekletilir. Saplar yumuşadıktan sonra kalınca iplere dizilerek kiler yada mahzenlerde tavanlara asılır, saklanır. Meyve kurularından nohutlu tatlıda yapılmaktadır. “haside” denilen zerdali yağlaması, yöreye özgü tatlılardandır.
Ayrıca üzüm, armut, elma gibi meyvelerden pekmez yapılmaktadır. Pazara yönelik üretime dönüştükten sonra, Kırşehir bölgesinin pekmez üretimi merkezlerinden biri olmuştur. Pekmezden evlerde “köftür” denen yiyeceklerde yapılmaktadır. Taze pekmez un karıştırarak pişirilir. Pelte kıvamına gelince büyük tepsilerde soğumaya bırakılır. Soğuyup sertleşince baklava biçiminde kesilir. Bozulmasını önlemek için nemsiz yerde saklanır. Yine pekmezle “kedi batmaz” denen bir tür tatlı yapılır. Kuru yufka ufalanarak bir kaba konulur üzerine sıcak pekmez dökülür, soğuyunca yenir.
Yörenin en yaygın et yemeği tavuk yada hindi etinden yapılan “çullama” dır. Yağ ve unla pişirilen göğüs eti tavuk suyuyla muhallebi kıvamına gelinceye kadar kaynatılır. Pirzola türü etler küllenmiş ateşte pişirilir. Buna “söğürme” denmektedir. Süt ürünlerinden yağ, ayran vb. şekilde yararlanılmaktadır.


YEMEK ÇEŞİTLERİ
Tandırda Çömlek paça : Koyun veya kuzunun baş ve ayakları, tüyleri temizlendikten sonra parçalanır. Bir çömlek içine sarımsak ve su ilave edilerek baş ve ayaklar konur. Çömleğin ağzı bağlanarak közlü bir tandırın içine gömülür. Piştikten sonra üzerine limon sıkılır ve servis yapılır.
Keşkef: Döğülmüş buğday birkaç gün ıslatılır. Kabarınca ezilir. İnce lif haline getirilip yağ ve etle muhallebi kıvamına gelinceye kadar pişirilir. Üzerine salçalı yağ dökülerek servis yapılır.
Çömlekte Kuru Fasulye : Kuru fasulye haşlanarak suyu süzülür. Kuşbaşı et biraz pişirildikten sonra üzerine salça yağ, soğan ve tuz ilave edilir. Haşlanmış fasulye ve etler ile içinde sıcak su bulunan bir çömleğin ağzı kapatılarak köz halinde bulunan tandırın içine konur. İki saat kadar piştikten sonra tandırdan çıkartılarak servis yapılır.
Mantı (Kesme Mantı) : Una yumurta katılarak hamur yapılır. Tuz ilave edilir. Hamur yuvarlak bezi yapılır. Oklava veya merdane ile açılır. Hafif kurumaya bırakılır. Açılmış olan ve biraz kuruyan hamur üstüne konup ince dilimler halinde kesilir. Kesilen mantılar kurutulur. Pişirmesi ise makarna gibi olur. Suyu kaynatılır ve biraz tuz atılır. Mantı kaynayan suda haşlanır. Ve suyu süzülür. Önceden hazırlanan sarımsaklı yoğurt ile iyice karıştırılır. Sonra bir başka kapta üzerinin sosu hazırlanır. Sos yağ, bolca, domates, biber, kıyma ile yapılır. Sosa karabiber, pul biber, maydanoz eklenir. Sarımsaklı yoğurt ile karıştırılmış mantının yine üzerine sos dökülerek servise hazır hale getirilir.
Yoğurt Çorbası : Yarma denilen döğme buğdayla yeşil mercimek, biraz haşlanmış nohut güzelce yıkanır. Süzme yoğurt ile bunlar iyice karıştırılır. İçine bir yumurta kırılır. İki kaşık kadar un katılır. Çok az ayçiçek yağı damlatılır. Mevsimine göre içine yaş veya kuru nane katılır. Bunlar iyice karıştırılır. Biraz su ilave edilir. Kaynayıncaya kadar karıştırılır. Devamlı karıştırılmazsa çorba kesilebilir. Çorba ateşe konunca içine patates, yeşil biber, patlıcan atılır. İlkbaharda temizlenmiş kenger atılır. Çorba piştikten sonra başka bir kapta kuru nane ile yağ hafif kavrulup çorbanın üzerine dökülür. Çorba servise hazırdır.
Gendeme (Kemikli et) : yarım kilo kuş başı et tencereye konulur. Suyu çekilinceye kadar ateşte pişirilerek, soğan doğranır. Biraz yağ ilave edilerek, pişinceye kadar beklenir, daha sonra domatesi ve biberi ilave edilip çok miktarda su konur. Yarım kilo yarma ilave edilirse 2 kilogram su konur. Tuz ilave edilip yarma dağılacak duruma gelinceye kadar pişirilerek servise hazır hale getirilir.
Pelte : ½ kg un, 250 gr. Tereyağı, 250 gr pekmez. Un yağ ile pembeleşinceye kadar kavrulur. Biraz su ile pekmez ilave edilir. Karıştırılarak suyu çekilinceye kadar pişirilir. Biraz tuz ilave edilip ateşten indirilir. Tabaklara konduktan sonra üzerine tereyağı eritilerek dökülür.
Ekmek yapımı
İnançlar Ve Töresel Yapı: Osmanlı döneminde toplumsal yapıyı biçimlendiren dinsel ahlaksal değerlerle Ahilik gibi iş örgütlenmeleri, Cumhuriyet sonrasındaki inançlar ve töresel yapıyı da etkilemiştir. Geleneksel ilişki ve değerler kent yaşamındaki önemi büyük ölçüde korumaktadır.
Dinsel Yapı Ve Boş İnançlar : Tekke ve dergahlar çeşitli dinsel yolların eğitim alanı olmuştur. Kapanışlardan sonrada bunların kent yaşamındaki etkileri sürmüştür. Bektaşilik, yaygın inanma kaynağıdır. 1937’de Kırşehir ve dolaylarında oturan Alevi köylüleri, çocuklarını Hacıbektaş Çelebilerine tekke için adak verirlerdi. Din uluları, ermişler ve kahramanların olduğu söylenen birçok gömüt, yada türbe adak ve ziyaret yeridir. Şeyh Süleyman Veli, Ahi Evran-ı Veli, Karakurt Baba, Aşık Baba türbeleri bunlardandır.

Evlenme Gelenekleri : Yöre evlenmelerinde görücülük, başlık, gelinlik etme, çokeşlilik gibi geleneksel yöntemler geçerlidir. “gelinlik etmede” yeni gelinler belirli bir süre büyüklerinin yanında konuşmaz, kaş göz işaretleriyle yada fısıldayarak anlaşırlar, sofraya oturmazlar. Merkezlerde bırakılan bu gelenek kırsal kesimlerde geçerliliğini korumaktadır. Gelin belli bir süre doğurmazsa (1-2 yıl) kocası yeniden evlenmeye hak kazanır. Özellikle kırsal kesimlerde doğal olan bu durumlarda gelinde görümcelere katılır. Kocasına yeni bir eş arar. Yakın köylerden beğenilen 14-15 yaşlarındaki yeni eşe “ferik” denir.
Evlenme çağında oğlu olanlar için nişan, düğün törenleri, hamamlar kız beğenilecek yer arasındadır. Mucur’da ise bu amaçla ilkbahar, yaz aylarında “köme” denilen kır gezisine çıkılır. Buralarda beğenilen kızlar, bir bahaneyle oğlana da gösterilip, görüşü alındıktan sonra görücü gidilir.
İlk görüşmeden sonra ailenin yada çevrenin saygınlarından birkaç dünür gider. Kız istemede tekerlemeye dönüşmüş şu sözler kullanılır. “ Yedik içtik, ölçüp biçtik, gelene niye geldin denilmez, Allah’ın emrine hiç karşı gelinmez, bizim buraya gelişimizin bir maksadı vardı, kerimenizi Allah’ın emri peygamberin kavliyle bizim mahduma istemeye geldik. Sen bu işe ne dersin?” Kız babası ya da evin büyüklerinden biri de danışıp görüşmek için zaman ister. Kimi yörelerde yanıt olumsuz olursa kızın evde kalması için, evin bir yerine çivi çakılarak büyü yoluna baş vurulduğu da görülür.
“küçük şerbet” denen söz kesiminde şerbetler içildikten sonra kolye yada altın takılır. Buna “bellilik etme” denir. Başlık kesilir. Ailenin durumu uygunsa “iki başın görülmesi” yoluna gidilir. Başlık alınmaz kız evinin tüm harcamaları nişan ve düğünde alacağı eşya ve takı, erkek evince karşılanır. Kırsal kesimde iki başın görülmesi yanında başlık alındığı da görülmektedir. Başlık kararlaştırıldıktan sonra kız evince konuklara ağız denilen şeker, lokum yada şerbet sunulur.
Nişan kimi zaman 2 aile arasında yapılır.Evlerdeki takı ve yüzük takma işlemine “küçük nişan” denir. Ev dışında “okuntu yeri” denen konuklarında çağrıldığı nişanlar merkezlerde salonlarda yapılır. Nişanlılık döneminde bayramlarda geline armağanlar götürülür. Bu genellikle boyalı koçtur. Gelinin anasından yada kendisinden armağan alınmadan koç verilmez.
Kiralanan bir okuyucu kadın konu komşuyu düğüne çağırır. Düğünler genellikle perşembe günü başlar, Pazar günü biter. Düğün evinin belli olması için çatıya bayrak dikilir. Köylerde bayrak direğinin ucuna soğan ve elma takılmaktadır. Kırşehir düğünlerinde davul zurna yanında genellikle köçekte olur. Kadın kılığına girerek keman, saz ve def eşliğinde oynayan erkeğe köçek denirdi. Kentin Bağbaşı mahallesinden tutulan köçeklerle çalgıcılar bir ekip oluşturur. Cuma günü öğleden önce gelin, öğleden sonrada güvey hamamı yapılır. Cumartesi öğle üzeri de kız evi, komşularıyla birlikte düğün evine “hayırlı olsun a” gider, yemek yenir. Düğün evinin erkek konukları da onları izler, davul zurna eşliğinde kız evine gidilir, 2 saat kalınır. Dönüşte gündüz kınası yapılır. Bu törende kına yakılmaz, gelinin yeni giysileri konuklara gösterilir.
Köçekler kadınların önünde oynar, gelin bahşiş verir, orada bulunanlarda alınlarına para yapıştırır. Gelin, kınacı kızlara akşam yemeği verdikten sonra akşam kınasına geçilir. Konuklar toplanır. Gece köçeklerin oyunu ile başlar. Gelin yeniden giyinir. Kına bir tepsi içinde kırılırken “kına özenmiyor” diye bir söz atılır. Gelin bahşiş verdikten sonra kına sulandırılır. Önde tefçi kadın, arkada gelin, onun ardından da mumlar, kına tepsisini taşıyan kızlar kına türküleri söyleyerek konukların bulunduğu odaya girer.
Gelin kaynanası armağan verdikten sonra avucunu açar ve kınası yakılır. Eli sarılmadan önce evin bir duvarına basarak iz bırakılır. Sonra konuklara çerez dağıtılır. Tef eşliğinde türküler söylenir, oyunlar oynanır.
Kimi yörelerde kına gecesi dağıldıktan sonra ana-kız ağıtı yakılır.Yüzü tülbentle örtülen gelin ortaya oturtulur.Anası kız kardeşleri ve akrabaları “sen bana dert arkadaşıydın, seninle dertleştim. İşlerime şimdi kim bakacak? Hasta olsam sen bakardın bana şimdi kim bakacak?” gibi sözlerle onu ağlatırlar. Aynı gece kız evinin delikanlıları, oğlan evine baskın yapar. Buna “kayın gitme” denir. Masalar kurulur. “dokuz butlu tavuk” istenir, içkiler içilir. Sabaha doğru “dan pilavı” denilen tavuklu pilav yenildikten sonra herkes dağılır.
Sabah gelin adayı hazırlanırken gelin bir odaya kapatılır. Yakınlarına “gardaş - emmi dayı yolu” gibi armağanlar alındıktan sonra dışarı çıkılır. Babası gelini kayınbabasına teslim eder. O da “ yengesi”denen gelinin arkadaşı yada akrabalarından biriyle gelin arabasına bindirilir. Geçmişte atlı araba, fayton yada yalnız atlılardan oluşan gelin alayının yerini günümüzde otobüs ve minibüsler almıştır. Köylerde alay gömütlük, ziyaret yeri gibi kutsal yerlerden geçerek, kentte tüm çevreyi dolaşarak düğün evine gelinir.
Arabanın sürücüsü güveyden bahşiş almadan gelinin indirilmesine izin vermez. Güvey gelini koltuğunun altına alarak eve girer. Eşikte cebindeki bozuk paraları ve çerezleri gelinin başına saçar.
O akşam komşulardan 5-10 genç “güvey başı” yemeğine çağrılır. Hoca dua okuyarak gelin ve güveyi odalarına götüreceği sırada gençler güveyi bir odaya kapatır. Tavuk baklava gibi armağanlar almadan bırakmazlar. Güvey kurtulunca dini nikah kıyılır.

Doğum Ve Çocukla İlgili Gelenekler : İlde çok çocukluluk yaygındır. Aileler daha çok erkek çocuk ister. Bu amaçla gelin eve girer girmez kucağına erkek çocuk verilir. Gebelik döneminde erkek çocuk için hazırlık yapılır. Kadının erkek doğurması ona saygınlık yaratır. Kız doğuranlar için kullanılan “oğlan doğurmuş gibi ne yatıyorsun” sözü yörede tekerlemeye dönüşmüştür.
Sancılar başlayınca gebeye şerbet içirilir, boyuna ayet yada Kuran takılır. Kırsal kesimlerde genelde doğumlar ebesiz olur. Doğumdan 3 ezan geçtikten sonra bebek gürbüz olsun diye, ailede en iştahlı birinin yardımıyla emzirilir. Aynı amaçla çocuğun boyuna tereyağı sürülür.
Yıkanıp kundaklanan bebeğin baş ucuna nazar değmesin, al basmasın diye Muska ve kuran asılır. Yastığı yanına sarımsak soğan ve yumurta konur. Çocuğun rahatlaması için altına elenmiş toprak konur.
Sabahleyin çocuk uyanınca büyükler toplanır ad koyma töreni yapılır. Ailenin en yaşlısı çocuğu kucağına alarak kulağına ezan okur. 3 kez adını söyler 40 gün dolmadan dışarı çıkarılmayan bebek kırkından sonra komşulara gezmeye götürülür. Buna “40 kovalama” denir.
Erkek çocuklarında sünnet dönemi 6 haftalıktan başlar. Sünnet düğünü ve kirvelik gelenekleri yaygındır. Kırsal kesimde yemek ve eğlenceyle yapılırken, merkezde fayton yada taksiyle sünnet çocuğu ve arkadaşlarının çevrede gezdirilmesi, hamama götürülmesi gelenekler arasındadır.
Ömrünün kısalığı düşüncesiyle çocuk 1 yaşına gelmeden saçı kesilmez. Dişi çıktığında ilkin kimsenin duyup görmemesine çalışılır. Ana evin büyüklerinden birine “şunun dişi çıkmış mı?” diye sorar. O da çocuğun azına bakarak dişinin çıktığını söyler. Armağan verir.

Geleneksel Şenlikler : Kırşehir’de yakın zamana değin gençler arasında muhabbet toplantıları sürmekteydi. Özellikle Kayabaşı gençleri belli aralıklarla, yatsı namazından sonra bir yerde toplanırlardı. Muhabbet, çevreden gizli tutulurdu. Şenliğin başkanı, düzenleyicisi efe olmakla birlikte yönetici durumundaydı. Efe köşede mindere oturur, gençler yaş saygınlık sırasına göre onun yanında otururlardı. Sofra düzeniyle, içkilerle ve çalgılarla saki ilgilenirdi. Muhabbet peşrevle açılır, divan koşma ve semailerle sürerdi. Yöresel türküler söylenip oyunlar oynanırdı. Sabaha karşı dağılan muhabbetlerde, ağırbaşlılık ve dürüstlük temel esastı.
Köylerde sürdürülen şenlik türü geleneklerden biride “ kış yarısı gezmeleridir ”
genellikle mart ortalarında yapılır. Gençlerden biri ayı postuna bürünür. Buna ayı donatma denir. Kuyruğuna çan takılır. Zil takılarak ev ev gezdirilerek oynatılır. Ev sahibi onun gönlünü almak için para, yağ, pekmez, üzüm verir.

Son düzenleyen AreX; 18 Ekim 2006 17:10 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
AreX - avatarı
AreX
Ziyaretçi
18 Ekim 2006       Mesaj #3
AreX - avatarı
Ziyaretçi
KIRŞEHİR'İN AKARSULARI

Kırşehir ili asıl olarak Kızılırmak ve onun önemli kollarından biri olan Delice ırmağın havzaları üzerinde bulunmaktadır. Ayrıca il topraklarının küçük bir bölümü de kapalı havza durumundadır

KIZILIRMAK:İç Anadolu’nun kuzeydoğusunda Kızıldağ dan doğan Kızılırmak, Sivas, Kayseri, Nevşehir ve Kırşehir’i geçtikten sonra, kuzeybatıya döner ve Kırşehir kentinin 17 km. güneyinden geçerek akışını sürdürür.
Ülkenin akarsularında olduğu gibi Kızılırmak’ın da akış rejimi çok düzensizdir. Havzaya yaz mevsiminde yeterince yağış düşmez. Buharlaşmanın çokluğu yüzünden ırmağın suyu bu mevsimde azalır. Kış aylarında ise Kızılırmak havzasının orta ve yukarı kesimlerinde yağılar kar şeklinde olduğundan su düzeyinde önemli bir yükselme görülmez.
Kırşehir’e girmeden önce Gülşehir yöresinde ırmağın ortalama debisi 85.167 metre küp/saniye olarak saptanmıştır. Akarsu üzerinde yapılmış olan Hirfanlı ve kesik köprü barajları il sınırları içinde bulunmaktadır.

Kırşehir-Kılıçözü Deresi:
Baran Dağının kuzey yamaçlarından kaynaklanan Kırşehir-Kılıçözü deresi önce kuzeye akar sonra güneye doğru genişçe bir yay çizerek Çoğun, Kırşehir ve Güzleri geçerek Kızılırmak’a katılır. Uzunluğu yaklaşık 80 km olan akarsu Coğun’a dek Araözü Deresi adıyla anılır. Çoğun ile Kızılırmak’a karıştığı taka yöresi arasında, batıdan İğdeli öz ve Salgösteren, doğudanda baş deresiyle Büyük Dereyi alır.

Kırşehir-Kılıçözü deresinin sularında geniş ölçüde sulamada yararlanılmaktadır. 1960’ların 2. yarısında devlet su işlerince yürütülen yoğun çalışmalarla akarsu üzerinde Çoğun Barajı ile İğdeliöz, Kılıçözü ve Güzler sulama regülatörleri yapılmıştır. Akarsuyun su rejimi düzensizdir. Kurak yaz aylarında suyu önemli ölçüde azalır. Kış ve bahar aylarında ise, sağanak yağışlardan sonra taşmaktadır.
23-24 Ocak 1966 tarihinde şiddetli yağmurlar ve eriyen karlarla kabaran akarsu taşmış, vadi tabanlarında tarım alanları sular altında kalmış, ayrıca Kırşehir kentinde 41 yapı ağır zarar görmüştür.

Delice ırmak: Kızılırmak’ın önemli bir kolu olan Delice ırmak Yozgat’taki plato ve dağların güney yamaçlarından 3 kol halinde başlar. Bu küçük kolların birleşmesiyle ırmağa dönüşen akarsu, Yerköy ilçesinden sonra, Yozgat-Kırşehir sınırını oluşturacak şekilde kuzeybatı yönünde akar. Gölcük bucağının batısında il toprakları dışına çıkan delice ırmak, Çorum il alanında kuzeye döner Kızılırmak’a karışır.
Uzun ve kurak geçen yaz aylarında şiddetli yağışlar ve eriyen karlarla kabarmaktadır. Delice ırmak’ın ortalama debisi Yerköy’de 27.233 metre 3 /saniye olarak ölçülmüştür.

Kaman-Kılıçözü deresi: Kaman ilçe alanından çok sayıda kol halinde başlayan Kaman-Kılıçözü deresi kırık fay hattı boyunca kuzey yönünde akar. Uzunluğu yaklaşık 150 km olan akarsu Karaova bucağının batısında ilin kuzey bölümünde yer alan dağ ve platoların sularını toplayan Malaközü deresini alır. İlin Ankara ile sınırını oluşturacak şekilde akan Kaman-Kılıç özü deresi, Ocakbaşı Bucağında il sınırları dışına çıkar. Daha sonra doğuya yönelerek. Ankara-Yozgat sınırında Delice ırmak'a karışır.

Kırşehir’de bu akarsuların dışında Seyfe Gölüne akan çok sayıda küçük derecik ile kuzeyde Delice ırmak’a güneyde Kızılırmak’a dökülen dere ve çaylar vardır. Yaz aylarında bu dere ve çayların büyük çoğunluğu kurur.

Seyfe Gölü Kapalı Havzası: Kızılırmak havzasından başka, ilde tarımsal açıdan önem taşıyan bir de kapalı havza bulunmaktadır.
İl alanının kuzey-güneybatı doğrultusunda ortadan bölen dağlar ile güneydoğu yönünde uzanan Kervansaray Dağlarının çizdiği üçgen içinde kalan Seyfe Gölü kapalı havzası 3. zamanda bir neojen gölü durumundaydı. Daha sonra tektonik hareketler sonucu sular çekilmiştir. Çevre dağlardan dar ve derin vadiler açarak inen akarsularla taşınan maddeler suların çekilmesiyle açığa çıkan neojen göl tortularının üzerine yığılmış ve kalın bir alüvyon toprak tabakası oluşmuştur. Seyfe gölü havzadaki bu neojen gölünün bir havzasıdır. Göl havzada, orta büyüklükte bir su yüzeyi oluşturmaktadır. Gölün çevresinde, ilin ova niteliği taşıyan en geniş tarım toprakları yayılmaktadır.


VADİLER

Yapısında karstik oluşmalar egemen olan Kırşehir platosunda vadiler çok önemlidir. Yumuşak ve aşınması kolay olan topraklarda akarsular derin yarıklar açmıştır. Seyfe Gölü çöküntü alanına açılanlar ve kırık fay hattına yerleşmiş olanlar dışında vadiler genellikle dar ve diktir. Bu nedenle tabanları, ova yada geniş tarım düzlükleri oluşturacak denli geniş değildir.

Kızılırmak Vadisi: Ülkenin en uzun ve en önemli vadisi olan Kızılırmak vadisi iç Anadolu’da geniş bir yay çizdikten sonra kuzeye yönelerek Karadeniz'e dek uzanır. Kırşehir ili bu yayın iç kesiminde yer alır. Kayseri’nin kuzeyinde başlayan Kızılırmak vadisi Nevşehir ilinin ortasından geçer. Sonra Kırşehir’in güneyinden geçip Ankara il alanına sokulan vadi Orta Anadolu’nun düşük yükseltili platolarında geniş bir koridor oluşturur. Yürücek’in doğusundan il alanına giren vadi, Ecikağıl dan sonra Ankara - Kırşehir sınırını oluşturacak şekilde Ağapınar yöresine dek uzanır. Türkiye’nin en önemli barajlarından olan Hirfanlı ve Kesikköprü, Kızılırmak Vadisi’nin bu kesiminde yapılmıştır.

Kırşehir-Kılıçözü vadisi:Kuzeybatı güneydoğu doğrultulu fay hattı boyunca uzanan Kırşehir-Kılıçözü vadisi, Baran Dağının kuzey yamaçlarından başlar, Sofulara dek kuzey yönünde uzanan vadi, buradan sonra önce doğuya sonra güneye dönerek Çuğun’a dek gelir. Aynı yönde uzanan vadi Kırşehir kenti ve güzleri geçtikten sonra Kızılırmak vadisine açılır

Kırşehir-Kılıçözü vadisi, çoğuna dek dar ve diktir. Çuğun’dan başlayarak genişleyen vadi tabanı, Kızılırmak vadisine dek sürer. Geniş vadi tabanının ortasından akan akarsu yatağını doğusunda ve batısında, taşınma yoluyla oluşmuş önemli tarım alanları sıralanmaktadır. Çoğunda vadinin daraldığı bir noktada kurulan Çoğun barajı ve Güzler regülatörü aracılığıyla sulanan bu topraklar ilin en önemli tarım alanları durumundadır

Ovalar

Çoğun Ovası: Çoğun barajının yapılmasından sonra, barajdan sulanan ve vadi tabanlarında Merkez ilçeye dek yaklaşık 17-18 km uz<anan topraklar, Çoğun ovası adıyla anılmaya başlamıştır. Akarsuyun taşıdığı maddelerin birikmesiyle oluşan ovanın yüzölçümü 2.500 hektara yaklaşmaktadır. Karasal iklim özellikleri nedeniyle, bitkisel ürün çeşidi pek olmayan Kırşehir’de bu toprakların modern sulamaya açılmasıyla sanayi bitkileri ve meyve üretimi artmış ilin tarımsal geliri yükselmiştir.

Güzler ovası: Merkez ilçenin güneyinde Kırşehir-Kılıçözü deresi üzerine Güzler sulama regülatörünün yapılmasından sonra bu regülatörden sulanan ve Kızılırmak’a dek uzanan Kırşehir-Kılıçözü vadisinin tabanına Güzler Ovası denilmeye başlanmıştır. Uzunluğu 15km olan ova 2.400 hektar alan kaplamaktadır. Taşınma sonucu oluşan ve kalın bir toprak tabakası ile kaplı olan ovada, daha çok şeker pancarı, soğan, patates gibi baklagiller yetiştirilmektedir.

GÖLLER

Kırşehir il sınırları içinde bir doğal göl ve 3 baraj gölü vardır. Bunların özellikleri şöyle sıralanabilir.


Seyfe Gölü: Göl il alanının doğusundaki çöküntü alanının tabanında oluşmuştur. Denizden 1.110 metre yükseklikte olan Seyfe gölü, yağışların bol olduğu aylarda kabararak yaklaşık 15 km2’lik bir alana yayılmaktadır. Bu nedenle kış ve bahar yalarında gölün çevresi bataklığa dönüşmektedir. Gölün suları tuzludur. Yazın sular buharlaşınca kıyıda tuz tabaları kalmaktadır. Eskiden bu tuz yatakları Tekel tarafından işletiliyordu. Ancak daha sonra nitelik düşüklüğü nedeniyle durdurulmuştur. Gölün derinliği 3-5 metre arasında değişmektedir. Gölden sulama yararlanılmadığı için, kabarma döneminde çevre taban suyu yükselmekte ve tuzluluğa bağlı olarak çoraklaşma görülmektedir.

Hirfanlı Baraj Gölü: Kaman ilçesinin 19 km güneybatısında ve Kızılırmak üzerinde bulunan Hirfanlı barajı, elektrik üretimi, taşkın önleme ve sulama amacıyla kurulmuştur. Baraj gölünün uzunluğu 75 km en geniş yeri 15 km alanı ise 320 km2’dir. Temelden yüksekliği 81 metre olan Hirfanlı Barajı’nın su hacmi 6 milyar m3 dolayındadır. Gölün suyu tatlı olup içinde sazan, yayan türünden balıklar ile yengeç ve bol miktarda tatlı su midyesi yaşamaktadır. Gölde değerli balık türlerinin üretilmesi için çalışmalar sürdürülmektedir.
Hirfanlı Baraj gölünün yöre iklimine uyumlu etkileri olmuştur. Kaya dolgu tipinde yapılan baraj 1960’ta işletmeye açılmıştır. Keban’dan sonra Türkiye’nin en büyük baraj gölü olan Hirfanlı Yılda ortalama 400 milyon kw/saat enerji üretmektedir.

Kesikköprü Baraj Gölü: Hirfanlı barajına 25 km uzaklıkta, kesikköprü yöresinde yine Kızılırmak üzerinde kurulan baraj, 1966’da işletmeye açılmıştır. Bir bölümü Ankara il sınırları içinde kalan baraj gölü, kaman ilçesine bağlı Büğdüz köyü topraklarını sular altında bırakmıştır. Gölün uzunluğu 15 km en geniş yeri 2,5 km, alanı ise 38 km2 dolayındadır. Gölün tatlı olan suyunda sazan ve yayın türü balıklarla bol miktarda tatlı su midyesi üretilmektedir.

Çuğun Baraj Gölü: Çuğun bucağının kuzey batısında Kırşehir-Kılıçözü deresi üzerinde yapılan baraj 1970’lerin ortalarında işletmeye açılmıştır. Sulama ve taşkın kontrolü amaçlı olan baraj, toprak kaya dolgu tipindedir. Temelden yüksekliği43 metre, toplam su hacmi 22 milyon m3 dolayındadır. 238 km2 alanın sularını toplayan barajdan, 2.068 hektar alanın sulanmasında yararlanılmaktadır.
AreX - avatarı
AreX
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #4
AreX - avatarı
Ziyaretçi
KIRŞEHİR'İN OZANLARI

Halk edebiyatı çok zengindir. Pek çok halk şairi yetişmiştir. Zengin halk oyunları ve müziği vardır. Oyunlarda kaşık ve zil havaları ve halaylar yaygındır. Çok sayıda türküleri ile meşhurdur. Üç ayak, demirağa, koca oyun ve Kırşehir ağırlaması meşhurdur.

Türkülerinde aşkı, sevgiyi, yalnızlığı bolca işleyen Kırşehirliler, yanında yöresinde gördüğü doğa olaylarından etkilenmiş duygu dolu insanlardır.
Kırşehir, Türk Ulusunun genel kültür karekterini bozmadan sürdüren insanların yaşadığı bir şehirdir. Kırşehir, gözü tok, gönlü zengin insanlarla doludur. Kırşehir yöresi insanları sevinç ve kederlerinde hep ölçülüdürler. Bahar ve yaz aylarında genellikle düğünlerde ağırbaşlı ve i çten bir söyleşi havası vardır. Kırşehir'in bir türküsünü dinlemeden bir manisini duymadan, bir çullamasını yemeden, bir höşmerimini tatmadan, bir düğününe konuk olmadan Kırşehir halkını ve folklorunu tanımak mümkün değildir.

KIRŞEHİR'Lİ OZALAR

1. Aşık Musa
2. Aşık Said
3. Aşık Seyfullah
4. Aşık Hasan (Nebioğlu)
5. Muharrem Ertaş
6. Neşet Ertaş
7. Aşık Boyacı ( Esat Hüseyin Canıtez)
8. Şemsi Yastıman
9. Çekiç Ali
10. Hamit'li Dursun Kaya

KIRŞEHİR YÖRESİNİN ÜNLÜ TÜRKÜLERİ

ÜNLÜ TÜRKÜLER: Merdivenim kırk ayak, Bir ok attım vızıldadı, Ekin ekilen yere, Yürü güzel Biter Kırşehir'in gülleri, Üç oğlan, Suda balık oynuyor, Karanfil suyu neyler, Şu dağlar ulu dağlar, Sevda gitmiyor serden, Dana dane benleri var yüzünde, Başında altın tacım, Ahu gözlerini sevdiğim dilber, Çiçek dağı, Kızılırmak, Kova kova
indirdiler yazıya, Acem kızı, Çubuk uzun, Yar yandım.


UZUN HAVALAR: Gök yüzünde bölük bölük durnalar, Afşar bozlağı, Yağmur yağdı da hava, Beypazarı kıratı, Ceren kaçar, Aşağıda çıktı bir akça geyik, Neyleyim dünya mali ziyneti, Gönül ne gezersin seyran yerinde, Ağ ellerini sala sala gelen yar, Aşağıdan Yusuf paşa, Sarılı yazma gelin ağlatma, Cirit havası, Güreş havası, Tura havası, Afşar halayı.


Ağıtlar: Ağıt yakma geleneği yaygındır. Aşağıdaki ağıt bir öldürme olayı üstüne söylenmiştir.


Akşam oldu da kırat yemez yemini

Çaktım Zikkesini gever gemini
Ben sürmedim cingan sürsün demini
Beypazarı mesken oldu ilimiz
Kurt belinden aşar doğru yolumuz

Körolası cingan nereden geldi

Kuyumcuyum deyi çayıra kondu
Alnı top kaküllü Halili vurdu
Beypazarı mesken oldu ilimiz
Kimbilir de nerde kalır ölümüz

Kıratın üstü de bir ulu yayla

Neyleyim kardaşım kaderim böyle
Varınca perede doğruyu söyle
Beypazarı mesken oldu ilimiz
Kimbilir de nerde kalır ölümüz

1 -
AŞIK MUSA (.... 1833 veya 1843= )

Ünlü halk ozanının, Kaman'a bağlı Savcılı Ağzıboz Köy'ünde Yaşadığı anlaşılıyor. Doğum tarihi bilinmemektedir. 1833 ya da 1943'de öldüğü sanılmaktadır. Ayrı bir dille şiirler yazmıştır. Saz çalarak köy odalarında şenliklerde söylediği şiirler şimdi bile halkın dilindedir. Toklumenli Aşık Said ile aynı yıllarda yaşadığı ve ona saz öğretttiği söylenmektedir.

2 - AŞIK SAİD (1835-18 OCAK 1910)
Kırşehir'e bağlı Toklumen Kasabasın'da doğdu. 18 yaşlarında Kayseri'ye giderek ikibuçuk yıl medrese eğitimi gördü. Köyüne döndükten sonra kayıkçılık yaptı. Şiirleri onun çok yer gezmiş olduğunu gösteriyor. Aşık Said'in türkülerinin çoğu Kırşehir ve çevresinde halen yaşamaktadır. T.R.T. repertuarına geçmiş çok sayıda eseri vardır. 75 yaşında ölen Aşık Said'in mezarının yerini bilene rastlanmadı. Toklumen Köy'ünde adına dikilmiş anıt heykeli vardır.

3 - AŞIK SEYFULLAH (1896-1972)
Aşık Said'in dördüncü oğludur. Toklumen'de doğdu. Kendi kendine okumayı öğrendi. Doğaya vurgundu. sıla özlemiyle doluydu. Çok yer gezmiş, çalıp söyleyerek, ününü her yana duyurmuştur. 20 Aralık 1972'de vefat etmiştir.

Yedi yaşında girdim ilim dersine,

Onikisinde döndü işim tersine,
Onsekizinde girdim aşkın kursuna,
Düştüm bülbül gibi figana yattım.

Ondokuzunda ateş düştü özüme,
Rüyada bir sima çarptı gözüme,
Yirmisinde düzen verdim sazıma,
Düştü garip başım sevdaya yarab.

4 - AŞIK HASAN(NEBİOĞLU) (1902-1989)
Mucur'a Bağlı Geycek Köy'ünde doğdu. Okuması olmayan Aşık Hasan'ın şiirleri ve söyleyişi ile ün kazanmış. Sevda, Doğa, Yurt ve Tanrı sevgisi ile şiirler yazmıştır. 10çocuk babası olan Aşık Hasan şiirlerini "Aşık Hasan'ın Bütün Şiirleri" adlı kitabında toplamıştır.

5 - MUHARREM ERTAŞ (1913 - 3 ARALIK 1984)

Muharrem Ertaş Osmanlı’ya kafa tutan Avşar Türkmenlerinin ünlü şairi Dadaloğlu’nun “Ferman padişahın dağlar bizimdir.” Deyişini havalandırıp, Abidin ertemin deyimi ile “ bozlağı Çukurova dan Kırşehir’e indirince” ne söylediğini bilmeyecek kadar cahil değildir. Nitekim Cumhuriyetçiler, Muharrem Ertaş’ın sazında ve sözünde güzelleşen “Avşar Bozlağını” TRT’nin repertuarına almakta hiç de tereddüt etmemişlerdir. Muharrem Ertaş’ın havalandırdığı ve aslı Dadaloğlu’na ait olan dörtlükler şöyledir.

Kalktı göç eyledi Avşar elleri

Ağır ağır giden eller bizimdir
Arap atlar yakın eyler ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir

Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahın dağlar bizimdir

Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur

Öter tüfek davlumbazlar vurulur
Nice koç yiğitler yere serilir
Ölen ölür kalan sağlar bizimdir

Yanık sesi, dertli sazı ile adını Türk saz ve söz sanatının ustalar arasına yazdıran ünlü "bozlakçı" Muharrem Ertaş Kırşehir'e bağlı Yağmurlu Büyükoba'da doğdu. Okumayı kendi kendi kendine öğrendi ve saz dersleri aldı. Yağmurlu Yusuf Usta'dan aldığı derslerle yetişti. 300'ün üstünde şiir ve koşmayı bozlak haline dönüştürdü. Kendisinin de muhtelif deyişleri bulunmaktadır. Ezgileri ile Kırşehir'in adını duyuran Muharrem Ertaş'ın 8 çocuğu vardır. Oğlu Ünlü saz ve sez ustası Neşet Ertaş, babasının yolunda yürüdü ve kırşehir'in adını duyurmaya devam etti. Kırşehir Belediyesi tarafından 1990 yılında şehrin merkezine yakın Askerlik şubesi binasının karşısına anıtı dikildi.

6 - NEŞET ERTAŞ (1938-.....)

Sezi ve sazı ile babası muharrem ertaş'ın yolunu sürdüren Neşet Ertaş, 1938 yılında Kırtıllar'da dünyaya geldi. Keman ve saz öğrenerek. Ankara Radyo Evi'ne girdi. Güçlü derlemeleri olan ozanın, Kendisine ait çok sayıda güfte ve besteleri vardır. Halen Almanya'da müzik evi çalıştırmaktadır.
Neşet Ertaş, babası Muharrem Ertaş ile adeta Anadolu'daki en olgun seviyesine erişen bu Türkmen/Abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusudur. Yoğun yöresel özellikleri ve baskın mahallilik unsurları ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasıını sağlamıştır.
Neşet’in hocalığını babası Muharrem usta yapmıştır. Neşet Ertaş bunu son türküsünde açıkça şöyle dile getirmiştir.

Okula gidemedim, bu dert benimdir

Hemi benim derdim, hem babamındır,
Hemi babam, hem de öğretmenimindir
Yüreği yaralı o kerem nerede

Uzak yoldan geldim hasretin için
Yaralı ceylanım ses vermez niçin
Ecin nice hani boranın nerede

Bir babanın onur duyması evladıyla olur. Muharrem usata oğlu Neşetle onur

duymuştur. Neşet Ertaş uzun yıllar Almanya’larda gözden ırak olmuş, görünür olmaktan mahrum kalmış ama gönüllerde taht kurmuştur.

Neşet’in gerek ailevi yaşantısı olsun, gerek ortamın verdiği durumlardan olsun memleketimizi terketmesi, Almanya’ya yerleşmesinden dolayı maalesef hemşerilerinin huzuruna şimdiki sanatçılar gibi haftada bir, ayda bir çıkmadı. Ama yurt dışında da olsa öz kültürümüzü, türkülerimizi ayaklarımıza kadar seslendirerek getirdi.


Neşet’in büyüklüğünü sanatı anlayan bilir. Neşet ne türkü çığırıyor, ne türkü söylüyor. Neşet türkü yaratıyor. Neşet gittiği her yerde kendi kendine yanında arkadaşı yokmuş gibi inler gelirdi. Demek ki kendisinde daha önce bir şeyler varmış ki meğer o iniltisi kafasında bir şeyler aratmaktan gelirmiş.

1960'lardan itibaren binlerce yıllık sazımız bağlama ile birlikte anılan; sadece geniş halk kesimlerinde değil, ciddi muziki çevrelerinin ve gerçek türkü dostlarının da gündeminden hiç düşmeyen Neşet Ertaş'ı farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekir. Çünkü o aslında bir anlamda tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türküleri ile ülke genelinde tanınan biri olarak, hem babası Muharrem Ertaş'tan, hem de bu geleneğin diğer usta isimleri olan Hacı Taşan ve Çekiç Ali'den de ayrılır.

Bir başka deyişle onun sanatı için, başta Muharrem Usta olmak üzere. Hacı
Taşan, Çekiç Ali Abdal/Türkmen Müziği geleneğinin çeşitli yörelerde farklı tavır ve üsluplarda karşımıza çıkan diğer ustaları da dahil olmak üzere hepsinin üst seviyede bir sentezi ve esrarlı bir bileşkesi denilebilir.

TÜRKÜ BABA NEŞET ERTAŞ

Bugün nerede ise Kırşehir’in bir “milli türkü” sü haline gelen “Biter Kırşehir’in gülleri biter” parçası Kırşehir abdalları tarafından bu günlere taşınmış olup, aslı Dadaloğlu’na aittir.

Çıktım yücesine seyran eyledim
Cebel önü çayır çimen görünür
Bir fırkat geldi de coştum ağladım
Al yeşil bahçeli Kaman görünür

Şaştım hey Allah’ım ben de çok şaştım

Devrettim Akdağ’ı Bozok’a düştüm
Yozgat’ın üstünde bir ateş seçtim
Yanar oylum oylum duman görünür

Biter Kırşehir’in gülleri biter

Çığrışır dalında bülbüller öter
Ufacık güzeller hep yeni yeter
Güzelin kaşında keman görünür

Gönül arzuladı Niğde’yi Bor’u

Gün günden artmakta yiğidin zarı
Çifte bedestenli koca Kayseri
Erciyes karşısında yaman görünür

Dadaloğlum derde zatında zatı

Çekin eyerleyin gökçe kır atı
Göçmek değil bizim ilin muradı
Ağ yare gitmemiz güman görünür

Kırşehir abdalları sayesinde adı Kırşehir’le anılan “ağ gelin türküsü de” Dadaloğlu'nundur.

Oturmuş ağ gelin taşın üstüne

Taramış zülfünü kaşın üstüne
Bir selamın geldi başım üstüne
Alırım kız komam ellere

Bir taş attım karlı dağlar ardına

Yuvarlandı düştü yarim yurduna
Ben yeni de düştüm sevda derdine
Alırım ahdımı komam ellere

Atımın kuyruğu cura saz gibi

Divana durmuşta ergen kız gibi
Alarmış yamağı bahar yaz gibi
Getirin kır atım göçem ellere

7 - AŞIK BOYACI (ESAT HÜSEYİN CANITEZ) (1914-4 şubat 1999
"Aşık Boyacı" mahlasıyla şiir yazan halk ozanı Esat Hüseyin Canıtez'in 3500'den fazla milli, dini şiirleri bulunmaktadır. Kırşehir'de doğan Aşık Boyacı, ilk ve ortaokulu burada okudu Ünlü Ozan'ın "Kalbimin Işıkları ", "Bayrak ve Toprak", "Türk Oğluyum Türk Oğlu" adlarında üç şiir kitabı yayınlandı.

8 - ŞEMSİ YASTIMAN (1923-1994)
1923 yılında Kırşehir'de doğdu, ilk ve ortaokulu burada okuduktan sonra saz çalmayı öğrendi 1950- 1968 yılları arasında Radyo ve sahnelerde çalıştı. İlk şiirini 1938'de ortaokula başladığı yıl yazdı. 1966 yılında Konya'da düzenlenen "Aşıklar Bayramı'nda "Muradım" destanıyla birincilik kazandı. İstanbul'da kendine ait saz evi bulunan Şemsi Yastıman'ın binden fazla siiri vardır. 1994 yılında geçirdiği bir rahatsızlık sonucu Edirne'de vefat etmiştir.

9 - ÇEKİÇ ALİ (1933-13 Ağustos 1973)

Mahalli sanatçı yöre türkülerini içten ve özlü söylerdi. Genç yaşta kaybettiğimiz sanatçı 40 yaşında aramızda ayrıldı. Kırşehir yöresi türkü ve bozlaklarının isim yapmış usta icracılarından biridir Çekiç Ali hemen hemen tüm plak ve kasetlerinde "Kırşehir'li Çekiç Ali namıyla anılır. sanatçımız, aslen Kaman'ın Meşe köyünden ve asıl soyadı Ersan dır. 1932 yılında doğan Çekiç Ali'ye, "çekiç" lakabı; çevikliği ve ataklığının yanı sıra, saz çalışındaki canlılık, dinamizm dolayı verilmiş. Henüz çocuk yaşlarında iken köy odalarında saz çalmaya başlayan sanatçıya büyükleri tarafından takılan çekiç lakabı o kadar yaygınlaşmış ki, asıl adı olan Ali'nin önüne geçerek, adeta asıl ismi olmuştur.

Çekiç Ali'nin hem sesinde, hem sazında öylesine kendine has bir renkle karşılaşırız ki, bu daha ilk müzik cümlesinde kendini hemen belli eder. Başta Muharrem Ertaş olmak üzere Hacı Taşan'ın, Neşet Ertaş'ın da okuduğu bazı türküleri ve havaları (Biter Kırşehir'in Gülleri Biter, Acem Kızı , Oy nari Topak taşın kenari vb.) tamamen kendine has bir tavırla yorumlayarak, adeta okuduğu her eserin altına kolay kolay silinemeyecek güçlü bir imza atmıştır.


Çekiç Ali’nin yaşadığı dönemde memleketimizde büyük kıtlık olmuş. Bu
kıtlıkla evlerde bekletilen unlar azmış. Adam evine gelene “unum yok” demiş saklamış. Bekletilen unlar zamanla acımış. Acıyan unun ekmeği de olamaz, yenmez de... İşte o kıtlığın içinde Meşeköy’de dünyaya gelmiş çekiç Ali
Bizim büyüklerimiz bir yerde mesken tutup kalmamışlar. Boy boy gezmişler.
Geçimlerini temin ettikleri yerde ekseriyetle kalmışlardır. Fakat öyle zaman zuhur eylemiş ki 1940’larda Kırşehir’e intikal etmiştir


Çekiç Ali’nin ünü halk arasında giderek yaygınlık almış. “Çekiç” lakabı ile anılır olmuş. Fakat Çekiç Ali açısından talihsizlik şu ki, bugün yurdumuzda büyük yaygınlık kazanan televizyon yayınlarına yetişememiştir. O dönemde Ankara radyosu ancak Gölbaşı’na kadar yayın yapabiliyordu. İşte Çekiç Ali için Talihsizliğin büyük yanı burası. Yoksa bugün fazlaydı diyebiliriz.

Gençti, onun sanatı televizyonlara yansıyabileydi, o zaman gerçek Çekiç Ali
kendisini kanıtlardı. Çünkü TRT yapımcılarının arasında ahbapları vardı. Ancak bu dönemlere erişemedi. Hak ettiği yere gelemeden vefat etti. Ruhu şad olsun.

10 - HAMİT'Lİ AŞIK DURSUN KAYA (1934 - .... )
1934 yılında Kırşehir Kaman ilçesinin Hamit kasabasında doğdu. Küçük yaşında bir ayağı sakat kalan aşık dokuz kardeşinin en küçüğüdür. İlkokulu kasabasında okuyan aşık Dursun Kaya halen Hamit kasabasında çiftçilikle uğraşmaktadır. Dört oğlan üç kız olmak üzere 7 çocuk babasıdır. Güçlü taşlamaları ve güzelleme tarzında da şiirleri ünlüdür. Halen şiir yazmaya devam eden Hamit'li Aşık Dursun Kayan'nın zamanında plaklara okunmuş destan türünde eserleri de vardır.

En güzel siirlerinden biriside Kırşehir'i anlatan “İLİM KIRŞEHİR” adlı şiiridir. Bu şiir Kırşehir'le ilgili tören ve programlarda sıkça okunmaktadır. Aşığın yüzü aşkın şiirlerinden Üç tanesini aşağıda bulabilirsiniz.


İLİM KIRŞEHİR

Nasıl methedeyim Kırşehir seni
Bürünün yeşile cennet misali
Koca Buzluk sana çevirmiş yönü
Kokar burcu burcu gülün Kırşehir

Herbir yanın dağlar ile çevrili
Kılıçözü tam bağrında kıvrılı
Naldöken Dağında kuşlar yavrulu
Eser küfül küfül yelin Kırşehir

Bir yanında Mucur, bir yanın Kaman
Çiçekdağı başından hiç gitmez duman
Hacıbektaş'ta ilçen idi bir zaman
Söylese derdini dilin Kırşehir

Anadoluya bağdaş kurup oturun
Ahi Evran, Aşıkpaşa; yatırın
Yunusu da öksüz koman getirin
Evliyalar diyarı ilim Kırşehir
Tarihte şanlı idin şanlı ezeli
O mübarek insan; şeyh Edebali
Göster nerde yatar ulu Türkmani
Birde Cacabeyi bilin Kırşehir

Bahar gelir türlü çiçek bezenin
Güz gelince dökülür hep gazelin
Çatıkkaş olur hep senin güzelin
Kokar burcu burcu gülün Kırşehir

Yeter Aşık Duursun; bu kadar yeter
Aşıklar dünyada Matahın satar
Gurbette vatanım burnumda tüter
Bedestendir bana çölün Kırşehir
1990

VİCDANSIZ BİÇERCİYE DEYİŞ

Arayı arayı bulduk bir biçer
Tarlaya girince at gibi kaçar
Üçünü alırda, beşini saçar
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Biz bu ekine iki sene çalıştık
Çoluk çocuk topraklara karıştık
Vicdansız birçer'ciye bizde alıştık
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Yedin tavuğu da bindin deveye
Gidiyon son vites, tamda leviye
Yarın varınca ben nedeyim köye
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Kazancıyın bereketin bulaman
Çok çeken Abdullah sende ölemen
Çocuklarıyın mürüvvetin göremen
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Karanlık geçsin hep baharın yazın
Kötürüm olsunda tutmasın dizin
Bakmasın yüzüne oğlunla kızın
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Hani çok öğünüyordun, oflazdı ağzın
Hiç nişan yok sende, utanmaz yüzün
Görmedinmi saçılanı, körmüydü gözün
İlahi Abdullah gözün kör olsun

Vardım Yerköy'üne, aslını sordum
Meğer Kara Çadırmış o senin yurdun
Aşık Dursun'a da ne idi derdin
İlahi Abdullah gözün kör olsun
1978

NAFİLE

Hasta olup baş yastığa düşünce
Sızılar azalar, derman bulaman
Eşin, dostun baş ucuna gelince
Oğlunu kızını kimdir bilemen

Çekilir gözüne bir kara perde
O candan sevdiğin dostların nerde
Geçerse ömrün pavyonda barda
Sen bunların hesabını veremen

Alsan abdestini, kılsan namazı
Gelsen şu camiye sen bazı bazı
İnsanın üstüne farz olan farzı
Korkarım ki hiç birini bilemen

Herkes bir gün “Tahta Ata” binecek
O cansız vücudun sapıtmaya inecek
Münkir, Nekir baş ucuna gelecek
Dilin durur, hesabını veremen

Aşık Dursun ne söylesen az olur
Anlayana sivrisinek saz olur
Ömür geçer bahar olur yaz olur.
Sen bu ömrün kıymetini bilemen


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Aralık 2006       Mesaj #5
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KESKİN İLÇESİ
1-İLÇENİN GENEL OLARAK TANITILMASI
A) TARİHİ VE COĞRAFİ YAPISI
Kuruluş tarihi kesin olarak bilinmeyen Keskin ilçesinin tarihi belge ve seyahatnamelerden edinilen bilgilere göre eski bir tarihe sahip olduğu anlaşılmaktadır. Keskin, Denek Dağı yakınlarında kurulmuş olmasından dolayı önceleri Denek Madeni adını almış, daha sonra Keskin Madeni denilmiştir. Bilahare kısaltılarak KESKİN adını almıştır. Keskin ismi pek çok tarihi belgede belli bir yerleşim merkezinden çok şimdiki Elmadağ ile Kırşehir,Yozgat arasındaki coğrafi bölgeyi kastetmek üzere kullanılmıştır.
Keskin adının nereden geldiği de kesin olarak bilinmemektedir. Evliya Çelebi, Seyahatnamelerinde Sivas Eyaleti’ ne bağlı Sancaklardan söz ederken Çorum Sancağı’ndan sonra Keskin Sancağı’ndan da söz etmektedir. Buna göre Keskin’ in yakınında bir Şehir olduğu, Keskin adının muhtemelen buradan geldiği sanılmaktadır. Ancak İlçeye 8 km. uzaklıktaki Ceritkale Köyü’nde Etilerden kalma kayalara oyulmuş mağaralar içinde bulunmuş olan kabartma boğa ve aslan resimlerinden, İlçenin tarihinin daha eskiye dayandığı anlaşılmaktadır.
Anadolu’nun Türkleşmesi sürecinde Orta Asya’dan gelen Türk boyları,uygun buldukları yerlerde konaklayarak geleneksel yaşama biçimlerinden zamanla yerleşik düzene geçmiş,tarım,zanaat ve ticarete başlamışlardır. Ankara,Kırşehir ve yöresinde egemenlik süren Türk Beylikleri Osmanlı Devletinin Anadolu Birliğini tesis etme sürecinde Osmanlı egemenliğine girerek yaşamlarının sürdürmüşlerdir.
Keskin, tarihimizde önemli görevler ifa etmiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ ün Sivas Kongresi’nde alınan bir kararla Ankara’ ya intikalinde güzergahta bulunan Keskin eşrafı Kırşehir ile temas kurmuş, Atatürk’ ün yakın silah arkadaşı Ali Fuat CEBESOY’ da gizlice Keskin’ e gelerek güzergahı Keskinlilerle belirlemiştir. Padişah yanlısı olan Ankara Valisi ve Çorum Mutasarrıfı 17 Eylül 1919 da Sungurlu’ ya, oradan da Keskin’e gelmiştir. Ankara’ ya geçmekte olan Vali’ yi Elmadağ-Yahşihan arasında bulunan “Kılıçlar beli”n de Keskin ve Polatlı çeteleri ani bir baskınla etkisiz hale getirerek teslim almışlar ve Mustafa Kemal Atatürk’ e teslim etmişlerdir.
Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları Ankara’ ya müteveccihen Sivas’ dan hareketle Kayseri’ ye, oradan da Kırşehir, Hacıbektaş ve Mucur yolu ile 25 Aralıkta Kaman’ a gelmişlerdir. Geceyi köy odasında geçiren Atatürk, Keskin’ in ileri gelenlerini Kaman’ a çağırmış o gece Ankara’ ya geçiş planlanmış, Kaman’ dan 26 Aralık Cuma günü hareketle Keskinlilerin koruma ve gözetiminde İğdebeli-Köprüköy yolu ile Bala’ ya gelinmiş, vaktin geç olması ve bölgenin Ormanlık olmasından dolayı Keskinli süvarilerle gece Beynam’ da geçirilmiş ve 27 Aralık 1919 da Dikmen sırtlarından Ankara ya girilmiştir.
Milli Mücadele kararına gönülden katılan Keskin, böylece bu harekete destek vermiş, bu hareketin içinde fiilen yer alarak bu büyük şereften payını almıştır.
Keskin halkı 1926’ da bir uçak satın alarak yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ ne hediye etmiştir. KESKİN-1 adı verilen uçak, uzun yıllar Türk Ordusunda hizmet görmüştür.
Keskin 1859 yılında Belediye, 1891 yılında Kırşehir Sancağına bağlı İlçe olmuştur. Yakın köy ve kasabalardan yapılan göçler sonunda nüfusu artmış ve kaza merkezi büyümüştür.
B- ) COĞRAFİ YAPISI :
Konum itibariyle Denek Dağı’nın 5 kilometre güneyinde At Tepesi ve Kartal Tepesi’nin yamaçlarında kurulmuştur. Kırıkkale İli’nin güneyinde, Ankara’ ya 100 kilometre mesafededir. Kırıkkale’ ye 27 km. uzaklıkta bulunmakta olup, Kırıkkale-Kayseri Devlet yolu üzerindedir.
Yüzölçümü 1463 km kare ve rakımı 1140 m.dir. İlçemizin arazisi bir yayla görünümündedir. Güneybatıda Kızılırmak Vadisi ile Doğuda Delice Çayı arasında uzanır. Yaylanın güneydoğusunu Denek Dağı, Güneybatısını Böhrek Dağları çevrelemektedir. İlçenin güneybatısında Çelebi Dağı bulunmaktadır. İlçe arazisi küçük tepeler ve düzlüklerden oluşmuştur.
Kuzeyde Kırıkkale İli ve Balışeyh İlçesi, doğuda Çiçekdağı ve Delice İlçesi, batıda Karakeçili İlçesi, güneyde Çelebi ve Kırşehir İli’nin Kaman ve Akpınar İlçeleri ile komşudur.
Keskin’ de İçanadolu Bölgesi’nde görülen tipik kara iklimi hakimdir. Kışları oldukça sert ve yağışlıdır. Hava sıcaklığının kışın –20 dereceye kadar düştüğü görülür. Yazları ise hava sıcaklığı 40 dereceye kadar çıkar. İlkbahar mevsimi oldukça kısadır. Yağışlar az olduğundan yaz aylarının sonunda bir Bozkır görünümündedir. Yılın İlkbahar ve Sonbahar aylarında metrekareye düşen yağış ortalaması 300 mm.yi geçmez. Sıcaklık ortalaması ise 11 derecedir.
C- ) NÜFUS DURUMU :
22 Ekim 2000 tarihinde yapılan Nüfus sayımının sonuçlarına göre;
İlçe Merkez Nüfusu : 34.827
Kasaba ve Köylerinin Nüfusu : 24.040
İlçenin Toplam Nüfusu : 58.867
İlçede tarıma elverişli olan yerlerde nüfus yoğunluğu artmakta, toprağın tarıma elverişli olmadığı yörelerde azalmaktadır. İlçemizin sınırları içinde tarıma elverişsiz olan kesimlerde ciddi bir nüfus erozyonu görülmektedir. Yerleşim yerlerinden Keskin İlçe Merkezine, Kırıkkale’ ye , Ankara’ ya ve diğer il ve ilçelere, az miktarda da olsa yurtdışına göç olmaktadır. Bu göçler sebebiyle ilçe nüfusunda bir azalma görülmektedir. İlçe nüfusunun büyük bir kısmı tarım ve hayvancılıkla, çok az bir bölümü ise küçük el sanatları ile uğraşmaktadır. Nüfusun %60’ ı erkek, %40’ ı kadındır. Okuma yazma oranı %97 olarak tespit edilmiştir.

D) İDARİ DURUM:
Keskin, 3587 Sayılı Yasa ile 17.08.1989 tarihinden itibaren Ankara İli’nden ayrılarak Kırıkkale İli’ ne bağlanmıştır. İlçemize bağlı kasaba iken 29.07.1991 tarihinde İlçe olan Çelebi nin ayrılması ile 14 köyümüz Çelebi İlçesi’ ne bağlanmıştır. 1990 Yılı Nüfus Sayımı neticesinde nüfusu 3229 olarak tespit edilen Konur Köyü 31.12.1991 tarih ve 91/39094 Sayılı karar ile belde statüsünü kazanmıştır. İlçemizin 3 kasaba 54 köyü bulunmakta iken ilçemize bağlı Uzunlar köyü idari bağlılığını değiştirerek Balışeyh ilçesine bağlanmıştır. İlçemize bağlı Küçükceceli Köyünde yaşayan kimsenin bulunmaması sebebiyle bu köyümüzün köy tüzel kişiliği kaldırılarak İlçemize bağlı Eroğlu köyüne bağlanmıştır. Köy sayımız 54 ten 52’ ye düşmüştür.
1997 Yılı Nüfus Sayımı neticesi nüfusu 2321 olarak tespit edilen Ceritmüminli Köyü 29.12.1998 tarih ve 98/50295-98/50221 Sayılı karar ile Belediyelik olmuştur.
Keskin; 3 Kasabası ve 52 Köyü ile tipik bir İçanadolu İlçesidir. İlçe itibariyle Belediyelerin nüfusu aşağıda olduğu gibidir.
Merkez : 6 Mahallesi mevcut olup, nüfusu 34.827
Konur : 4 Mahallesi mevcut olup, nüfusu 3.110
Köprüköy : 3 Mahallesi mevcut olup, nüfusu 3.836
Ceritmüminli : 3 Mahallesi mevcut olup, nüfusu 3.936 dır.

Köyler genellikle İlçenin doğu ve güneydoğu yönünde, suyu bulunan yamaçlarda kurulmuş olup, toplu yerleşim düzeni hakimdir.

E) SOSYAL DURUM
1-Kentleşme ve Konut
İlçe Merkezinde İmar Planı, eski dönemlerde düzensiz uygulanmış olup, cadde ve sokakları dar ve gayri muntazamdır. Yapılaşma yetersizdir. Konutlar, İmar Planına uyulmadan bir veya iki katlı olarak yapılmıştır. Son yıllarda çok katlı yapılara da rastlanmaktadır. Köy evleri genel olarak taş ve ker***ten yapılmıştır; iki veya en çok üç odalıdır. Evlerin çoğunlukla damları toprakla örtülüdür. İlçe Merkezinde Belediyemizce yeni İmar uygulaması çalışmaları başlatılmış olup, İlçe Bozkurt Mahallesi pilot bölge olarak seçilmiş; yol açma çalışmaları tamamlanmıştır. Diğer alt yapı çalışmaları devam etmektedir.
2-Sosyal Yaşantı
Merkez ve Köylerde Sosyal Yaşantı fazla gelişmemiştir. Aile ziyaretleri, düğün, bayram türünde geleneksel alışkanlıklardan başka sosyal bir hareketlilik görülmemektedir. İlçede sinema ve tiyatro,mahalli gazete yoktur. Keskin FM adlı bir mahalli radyo yayın yapmaktadır. Bu radyonun yayınları Elmadağ ve Kaman ilçelerine kadar olan bir alanı kapsamaktadır.
İlçe karıştıran mevkiinde Belediye Başkanlığınca piknik yerleri ,park,oyun alanları,halı daha,tenis kortu,hayvanat bahçesini kapsayan bir rekreasyon alanı yaptırılmıştır.
F-İŞ VE ÇALIŞMA HAYATI:
İlçede tarım dışında büyük miktarda işçi çalıştıran sanayi tesisleri olmadığından gizli işsizlik önemli bir sorun teşkil etmektedir. Belli başlı istihdam yerleri yol boyu tesisleri,un fabrikaları,tavukçuluk tesisleri,tekstil atölyesidir.Çalışan nüfusun tamamına yakın kısmı kendi işletmelerinde çalışmaktadır. İlçe merkezinde tarıma dayalı alet ve makinaları yapan küçük iş kolları mevcuttur, ancak bunlar geniş bir istihdam sahası teşkil etmemektedir. Küçük çaplı tamirhane ve atölye durumundadır. Özel sektöre ait tavukçuluk işletmeleri ile tekstil atölyesinin ekonomik krizden sonra yeniden faaliyete geçme hazırlıkları sonuç vermiş bunlardan tekstil atölyesi Kaymakamlığımızın girişimleri sonucu Belediye Başkanlığından alınarak Amerika Türk ortaklaşa yürütülen Figür Tekstile devredilmiş, 300 kişi kapasiteli bu atölyede 200 kalifiye işçi ve 100 geçici işçi ile çalışmalarına devam etmektedir.
G - EĞİTİM VE KÜLTÜR DURUMU :
Kırıkkale İli’ nin en eski ilçesi olan Keskin’ de çok eskilere dayalı köklü bir Eğitim ve Kültür yapısı mevcuttur. Harf devriminden önce İlçe Merkezinde ve yalnızca iki ayrı köyde medrese bulunmakta iken 1926 yılından sonra İlçemiz Merkez ve köylerinde yeni okullar açılabilmiştir. Okullaşma oranı %100 olmakla beraber öğrenci yetersizliği nedeniyle 38 köy okulu kapalıdır. Buralardaki öğrenciler merkezi okullara taşınmaktadır. İlçe halkından hemen hemen herkesin Kırıkkale İlinde akrabaları olduğundan pek çok öğrenci Kırıkkale’de öğrenimine devam etmektedir.
1- Yükseköğretim Kurumları: Kırıkkale Üniversitesine bağlı olarak ilçemizde 1994-1995 öğretim yılında bir meslek yüksek okulu açılmış olup,elektrik teknikerliği,tekstil teknikerliği,muhasebe,mahalli idareler,pazarlama bölümleri mevcuttur. Toplam 321 öğrenci öğrenime devam etmekte olup,18 öğretim görevlisi bulunmaktadır.
Kredi ve Yurtlar Kurumu Müdürlüğü: Yüksek Öğrenim öğrencilerinin barınma ihtiyaçları Kredi ve Yurtlar Kurumuna bağlı kız ve erkek yurtları ile karşılanmaktadır. Erkek yurdu 162,kız yurdu 200 öğrenci kapasitelidir. Barınma yanında beslenme,sosyal faaliyetler ve spor ihtiyaçları da karşılanmaktadır.
2- Ortaöğretim Kurumları : İlçe merkezinde 1 genel lise,1 imam hatip lisesi, 1 METEM Lisesi, 1 sağlık meslek lisesi; Köprü Kasabasında 1 genel lise olmak üzere toplam 5 lise mevcuttur. 2002/2003 eğitim öğretim yılında sağlık eğitimi hariç ortaöğretim öğrenci sayısı: 226 kız, 594 erkek toplam 820 öğrencidir. Sağlık Meslek lisesi öğrenci sayısı: 46 erkek, 106 kız olmak üzere toplam 152 dir. Keskin Lisesi ve İmam Hatip Lisesinin öğrenci yurtları bulunmaktadır. Ayrıca ilçemizde orta ve yüksek öğretim öğrencilerine yönelik 2 adet özel yurt bulunmaktadır.
Ortaöğretim kurumları öğretmen sayısı: Milli Eğitim Bakanlığı 78,sağlık eğitimi 14, toplam:92 dir.
Ortaöğretim kurumları derslik sayısı: 59, sağlık eğitimi 3 toplam 62.
Ortaöğretim öğrenci sayısı: 952 (sağlık eğitimi dahil)
3-İlköğretim Kurumları: İlçe merkezinde 8 adet, kasabalarda 3 adet ve köylerde 14 adet olmak üzere 25 adet ilköğretim okulunda eğitim ve öğretime devam edilmekte ve 38 köyden taşıma merkezlerine 620 öğrenci taşınmaktadır. İlçe ilköğretim okullarında 1669 kız, 1867 erkek olmak üzere toplam 3536 öğrenci öğrenim görmektedir.
İlköğretim öğretmen sayısı: 154 dür.
İlköğretim Kurumları derslik sayısı:198 dir.
Toplam derslik sayısı:260 dır.
Toplam öğretmen sayısı:Milli Eğitim 232, sağlık eğitimi 14 toplam : 246 dır.
Toplam öğrenci sayısı:4488 dir.
4 -Halk Eğitim Merkez Müdürlüğü: Önceki yıllarda Halk Eğitim Merkez Binası olmadığından Milli Eğitim Müdürlüğü binasında görev yapılmakta iken, 1990 yılında Keskin eşraflarından H. Ali EKİNCİ tarafından hibe edilen ve aslına uygun olarak restore edilen binada hizmet vermektedir. Halk Eğitim Merkez Müdürlüğü’nde 1 müdür, 1 müdür yardımcısı, 5 kadrolu öğretmen 2 memur ve 2 hizmetli görev yapmaktadır.

2002/2003 ÖĞRETİM DÖNEMİ


BRANŞ

Kurs Sayısı
Öğrenci Sayısı
Giyim

7


103

Nakış

6


90

El Sanatları

1


13

Ev Ekonomisi

1


50

Trikotaj

1


14

Okuma Yazma

2


9

Kuaförlük

1


13

Genel Toplam

19


292


5- Ulusal Eğitime Destek Kampanyası : Sayın Cumhurbaşkanımızın eşleri himayesinde yürütülen çalışmalar sonucunda öncelikle okuma yazma bilmeyenlerin tespiti ile okuma yazma öğretilmesi, devamsız öğrencilerin ve kız çocuklarının okula devamlarının sağlanması konularına ağırlık verilmiştir. Bu kapsamsa devamsız öğrenci sayısı 3-4 gibi rakamlara indirilmiş ve okuma yazma kursları ile artık zihinsel ve bedensel olarak okuma yazma öğrenemeyecekler dışında tespit edilen herkese ulaşılmıştır.
H- İLÇENİN KÜLTÜR VARLIKLARI:
a) Haydar Sultan Türbesi: Keskin’in 22 km güneybatısında Haydar Sultan köyünde bulunan türbe külliyenin bir parçasıdır. Türbeden başka küçük bir cami,kuyu,hazire ve çeşme mevcuttur. Şu anda kapalı olan kuyunun bazı hastalıklara iyi geldiği söylenmektedir. Haydar Sultan’ın Hoca Ahmet Yesevi’ nin oğlu olduğuna inanılır. Türbe zamanla geçirdiği tamiratlar nedeniyle asıl özelliğini kaybetmiştir. Keskin Kaymakamlığı tarafından Selçuklu-Osmanlı Mimarisi özelliklerinde restore edilmektedir.
b)Fişekhane Binası: Binanın ne zaman yapıldığı bilinmemektedir. Ankara Vilayet salnamesinde 1907 yılında askeri amaçlarla kullanıldığı yazmaktadır.Milli Mücadele yıllarında 1921-1925 arasında fişek fabrikası olarak kullanılmıştır. Şu anda İmam Hatip Lisesi olarak hizmet vermektedir.
c)Kibrithane Binası: 1903 yılında kibrit fabrikası olarak kurulduğu bilinmektedir.Halen Halk Eğitim Merkezi olarak hizmet vermektedir.
d)Taş Mektep(Kız Mektebi): 1913 yılında Kız Mektebi olarak yapılmış olup halen halk kütüphanesidir.
e)Keskin Evleri: 1550 li yıllardan beri kaza olduğu bilinen keskin’de pek çok eski Türk evi mevcut olup bunlar tescilli kültür varlığı niteliğindedir.Genellikle iki katlıdır. Alt kat kagir,üst kat ahşap olarak yapılmıştır. Çatılar genellikle üçgen alınlıdır. Ara dolgular ker***tir.
f)Çeşnigir Köprüsü: Köprü Beldesi ile Karakeçili arasında Kızılırmak üzerindedir. 1200 yıllarında yapılmış Selçuklu Devri eseridir. Köprünün baş kısmında han veya kervansaray kalıntıları bulunmaktadır.
g )Sulu Mağara : İlçe merkezindedir.Erken Hıristiyanlık dönemi yerleşim alanı ya da başka söyleyişle yer altı şehridir. 1996 yılında MTA tarafından hakkında kapsamlı bir rapor hazırlanmış ve haritası çıkarılmıştır.
h)Ceritkale Köyü kaya yerleşmeleri : M.Ö. 1500 yıllarında yerleşim yeri olarak kullanıldığı tespit edilmiştir.
i)Ortodoks Kilisesi: Geç dönem Ortodoks kilisesidir. Dört sütunlu haç planı şeması görünümündedir. Bu bölgede yaşayan ermeni ve Rumların kullandığı bilinmektedir. Bu azınlıklar mübadelede Anadolu’dan ayrılmıştır.
j)Halk Oyunları : İlçemizin kendine özgü halay oyunu ile,Kültür Bakanlığı repertuarında mevcut bozlak türü derlenmiş türküleri mevcuttur.
I- SPOR
Keskin İlçesi nüfusu yaş itibariyle genç bir nüfusa sahiptir. Genç nüfusun çoğunlukta olması, bu nüfusun boş zamanlarını değerlendirecek spor tesislerine ihtiyaç göstermektedir. Gerçi benzeri ilçelerle kıyasladığımızda mevcut stadyum çim ve tribünlüdür.
İlçe halkının önemli ihtiyaçlarından olan Kapalı Spor Salonu yapılması 2001 yılı programına alınmış aynı yıl temeli atılmış olup çalışmalar devam etmektedir. Keskin Spor futbol kulübü 3. ligde oynarken bu sezon 1.amatör kümede mücadele etmektedir.
İ- SAĞLIK HİZMETLERİ
İlçe Sağlık Grup Başkanlığına bağlı 1 Devlet Hastanesi, 5 sağlık ocağı (Merkez, Köprü, Konur, C.Müminli, H.Ömer Solaklısı), 9 köy sağlık evi, 112 acil yardım ve kurtarma istasyonu bulunmaktadır.
Devlet hastanesi 50 yatak kapasiteli olup ilçe girişindeki yeni binasına 2001 yılında taşınmıştır. İç hastalıklar, genel cerrahi, kadın-doğum (geçici), Enfeksiyon hastalıkları, Çocuk Hastalıkları uzmanları mevcut olup, göz hastalıkları ve Radyoloji uzmanları bulunmamaktadır. Ayrıca 8 pratisyen hekim, 2 diş hekimi mevcuttur. Poliklinik, servis, laboratuar, röntgen hizmetleri için yeterli araç-gereç mevcuttur. 2002 yılında diyaliz ünitesi kurulmuş olup faaliyete geçme aşamasındadır. Bu hizmetlerin yürütülmesinde görevli toplam hemşire sayısı sadece 10 tanedir. Hemşire açığı sağlık memurları ile kapatılmaya çalışılmaktadır. 1 hizmet otosu ve 3 ambulansı bulunmaktadır. Yatırım programında hastane ile birlikte yapılması gereken 10 dairelik lojman yapılmamıştır.
Merkez sağlık ocağında 3 doktor, 2 hemşire, 1 ç.s.t, 3 sağlık memuru ile hizmet verilmektedir. Köylerin merkeze geldiği düşünüldüğünde personel sayısı çok yetersizdir. Hizmet binası çok eskidir. Lojmanı vardır.
Köprü Sağlık Ocağında 2 ebe, 1 sağlık memuru ve bir ambulansla lojmanlı ve yeni hizmet binasında faaliyetine devam etmektedir.
Konur sağlık ocağında 1 doktor,1 sağlık memuru, 1 ebe bulunmaktadır. SSK’ya ait eski belediye binasında çalışmaktadır. 1989 model ambulansı bulunmaktadır.
Ceritmüminli Sağlık ocağında 1 doktor,1 ebe, 1 Sağ. Memuru kendi hizmet binası ve lojmanında hizmet vermektedir. 1990 model bir ambulansı vardır.
H.Ömer Solaklısı sağlık ocağında 1 Sağlık Memuru,1 ebe yeni hizmet binası ve lojmanda hizmeti devam ettirmekte olup,aracı yoktur.
Köy sağlık evlerinden personel bulunmamaktadır.
K- EKONOMİK DURUM:
1- Tarım : İlçe ekonomisi açısından tarım en önemli geçim kaynağıdır. Halkın % 90’ ı tarımla uğraşmaktadır.
a) Tarım Arazileri : Arazi miktarı toplamı 129.379 Hektar olarak hesaplanmıştır.Bunun 83.518 Ha. Tarımda kullanılmaktadır. Tarım yapılan topraklar genellikle kıraç olduğundan sulu tarım yapılamamaktadır. Sulanabilen topraklar ancak motopomp vasıtasıyla sulandığından çiftçi yeterli gelir sağlayamamaktadır. Bu arazinin 56.500 ha. hububat, 650 ha. nohut,150 ha. kuru fasulye,100 ha. yeşil mercimek,15 ha.fiğ,3000 ha.çerezlik ayçiçeği, 20.ha mısır dane, 3.5 ha. mısır slajlık,1322 ha.sebze ekimi yapılmaktadır. 2003 Yılı içinde Kaymakamlığımız ve İlçe Tarım Müdürlüğünün girişimleri ile İlçede 9 adet su kuyusu Devlet Vatandaş işbirliği ile açılılarak çiftcilerin hizmetine sunulmuştur. 4134 ha. alan orman, 24.527 ha. ise çayır meradır.
b) Tarımsal Üretim Miktarı:
İlçede yıllar itibariyle tarımsal üretim miktarları aşağıya çıkartılmıştır.(ton)

CİNSİ

2001 Yılı
2002 Yılı
2003 Yılı
Buday

92.100


62.400


85.600

Arpa

62.100


23.650


45.600

Nohut

369


4.950


4.800

Ayçiçeği (Çerezlik)

112.500


1.015


3.800

Fasulye

154


308


330

Mercimek

77


90


84


2001 yılı üretimi baz alındığında Buğday ve Arpa üretimi % 15 azalmış Nohut, Fasulye, ve Ayçiçeği üretimi artmıştır.
Tarımsal Projeler
1998-1999 yılı içinde finansmanı Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Genel Sekreterliğince yapılarak, Keskin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Başkanlığına aktarılan ödenek ile İlçemiz Konurhacıobası ve Ortasöken köylerimize sera kurulmuştur. Bu köylerimizde yetiştirilen ürünler üreticileri tarafından İlçe Merkezi ve diğer İl ve İlçelerde pazarlanmaktadır. Yine bağcılığı teşvik etmek amacı ile İlçe Köylerinden 10 çiftçiye 50 dekar arazide yüksek sistem bağ tesis edilmiş ve tesis kurma bedelleri İlçe Köylere Hizmet Götürme Birliğince karşılanmıştır.
Hayvancılık
İlçede Hayvancılık daha çok “besi hayvancılığı” şeklindedir.
1998-1999 yılında Hayvancılığı teşvik etmek için İlçe Köylere Hizmet Götürme Birliği Başkanlığınca bedeli yine Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu Genel Sekreterliğince karşılanan ödenekten 46 adet damızlık düve dağıtımı gerçekleştirilmiştir. 1999 yılında da bu proje devam ettirilerek 17 adet damızlık düve dağıtımı daha yapılmıştır. 2003 yılında yapılacak projelerle çalışmalarımız devamedecektir.
Çayır-Mera, Yem bitkileri ve hayvancılığı geliştirme projesi kapsamında İlçenin Cinali ve Üçkuyu köylerinde yirmi dekar Yonca, 100 dekar silajlık mısır ekimi yapılmış ve bunlardan 50 ton silaj elde edilmiştir. İlçenin batısında ve Kızılırmak vadisi yamaçlarında bulunan köylerimizde bir miktar bahçe ziraatı yapılmakta ise de İlçenin ihtiyacını karşılamaktan uzaktır.


Hayvan Cinsi


2001 Yılı


2002 Yılı


2003 Yılı

Sığır

12.374 Adet


12.181 Adet


10.600 Adet

Koyun

23.454 Adet


23.490 Adet


19.000 Adet

Keçi

3,541 Adet


3.087 Adet


1.100 Adet

Hindi

8.300 Adet


8.300 Adet


6.000 Adet

Tavuk

39.000 Adet


38.614 Adet


100.000 Adet


Hububat alternatifi tarım politikaları kapsamında yağlık ay çiçek yayım çalışmaları yapılmış, 80 olan üretici sayısı 150’ ye çıkarılmıştır. Üretimde bulunan çiftçilere destekleme primi ödenmektedir.
Doğrudan Gelir Desteği uygulaması kapsamında 3891 çiftçi müracaat etmiş 5.218.108.201.000 TL para ödenmiştir. Kırıkkale ilindeki toplam desteklemenin 1/3 ünü temsil etmektedir.
Hayvan ırkının ıslahı et ve süt veriminin arttırılması için suni tohumlama çalışmaları aralıksız devam etmektedir. İlçemizin tahıl ekili alanlarında hasat döneminde biçerdöver kontrolleri titizlikle yapılarak çiftçinin mağdur olmaması için çalışmalar devam etmektedir.
İlçede üretilen hububat TMO Keskin Ajans Müdürlüğüne ya da tüccara satılmaktadır.
İlçede 3 adet artımsal kredi kooperatifi bulunmaktadır.
2- Sanayi ve Ticaret: İlçede ticaret küçük dükkan işletmeleri şeklindedir. Çarşıda bulunan olağan işletmeler dışında sebze ve meyve satıcıları Belediyece yeni tamamlanan hal ve Pazar yerine nakledilmiştir. İlçede Perşembe günleri geniş çaplı bir sebze-meyve, giyim ve tüketim malları pazarı kurulur.
Küçük dükkanlar dışında en önemli tesisler yol boyu dinlenme tesisleri (4 adet),2 adet tavukçuluk tesisi ki, bunlardan biri çok önemli bir kapasiteye sahiptir. Bu tesis Körfez krizinden sonra uzun süre kapalı kaldıktan sonra 2002 yılının sonlarında kısmi üretime başlamıştır. Yine 3 adet un fabrikası bulunmaktadır.
Keskin OSB’nin alt proje aşamasında olunup kamulaştırma ve diğer hazırlıklar için ödeneğe ihtiyaç vardır.
İlçede iki tane banka şubesi vardır: T.C. Ziraat bankası ve İş Bankası
İl merkezine ve Ankara’ya olan yakınlığı ve il merkezinde on binlerce Keskin’linin bulunması ihtiyaçların çoğunlukla Kırıkkale ve Ankara’dan karşılanmasına neden olmaktadır.
İlçede bulunan Yüksek Okul,orta ve yüksek öğrenim yurtları,Karıştıran mevkiindeki piknik ve rekreasyon alanları ilçe ticaretine katkı sağlamaktadır.
2- MAHALLİ İDARELERİN DURUMU
1-Keskin Belediyesi : Yazı İşleri,Fen İşleri,Hesap İşleri,Otobüs ve Su İşletmesi müdürlükleri ve bunlara bağlı amirliklerle altı mahalle 35000 nüfus ve çevre köylere hizmet götürme gayreti içindedir.
153 memur ve 4 daimi işçi kadrosu olup bunlardan 75 memur ve 3 daimi işçi kadrosu doludur. 150 geçici işçi Valilik vizesi ile çalıştırılmaktadır. Yeterince araç parkına sahiptir.

BÜTÇE VE KESİN HESABI



YILLAR


BÜTÇE


KESİN HESAP


2002


5,269,897,890,625


2.229.370.168.329


2003


5.152.573.359.000


-


2004


4.850.577.085.000


-

İmar planı vardır. İçme suyu,kanalizasyon tesisleri bitirilmiştir. Şehir içi yolların tamamına yakını asfalttır. Park,bahçe,spor tesisi,Pazar yeri, kapalı otopark bitirilmiştir. Belediye hamam ve oteli ile,imar uygulamaları devam etmektedir. Toplu konut arazisi ayırma çalışmaları yapılmaktadır.
Maliye,SSK,Emekli Sandığına yüklü miktarda borcu bulunmaktadır. Bazen maaş ödemeleri sıkıntısı yaşanmaktadır.
2-Konur Belediyesi : 1992 yılında kurulmuş olup 2300 nüfusa hizmet vermektedir. 1 memur ve 21 geçici işçisi vardır. Hizmet binasının mülkiyeti borçları nedeniyle SSK’ya geçmiş,bu binada kira karşılığı hizmet vermektedir. 1 adet kazıcı,3 adet toplu taşım aracı,2 kamyon, vidanjör, traktör,1 adet binek oto bulunmaktadır. İki çocuk parkı yapılmıştır. Parke imalatında kullanılan bir makine mevcuttur. İmar planı vardır.
Küçük belediyelerde rastlanan mali ve personel sıkıntısı ile karşı karşıyadır.

BÜTÇE VE KESİN HESABI



YILLAR


BÜTÇE


KESİN HESAP


2002


345.536.000.000


228.727.000.000


2003


502.284.000.000


-


2004


522.626.000.000


-


3-Köprü Belediyesi
1972 yılında kurulan bu belediyemiz, 2000 yılında yapılan Nüfus sayımının sonuçlarına göre 3,836 nüfusa hizmet vermektedir. Belediyede 16 adet ihdas edilmiş memur kadrosu bulunmakta olup bu kadrolardan sadece Hesap İşleri Müdürlüğü ve Fen Memurluğu kadroları doludur. İlaveten 15 adet geçici personel ile hizmet yürütmektedir. Belediyemizin Şehir İmar Planı tasdik edilerek uygulanmaya başlanmıştır. Ana yol düzenlemesinde 1,5 Km’ lik yol asfaltlanmış, suyu yeterlidir. Bu beldemizde kanalizasyon çalışmaları devam etmekte olup 3 mahallesi mevcuttur. İlçemizin batısında, Ankara-Kaman yolu üzerinde bulunmaktadır.

BÜTÇE VE KESİN HESABI


YILLAR


BÜTÇE


KESİN HESAP


2002


525.000.000.000


228.622.095.855


2003


720.000.000.000


-


2004


850.000.000.000


-


4-Ceritmüminli Belediyesi
1997 yılı Nüfus sayımı neticesinde, Nüfusu 2321 olarak tespit edilmiş ve 30.12.1998 tarih ve 98/50295 sayılı karar ile 23569 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak Belediyelik olmuştur. Bu belediyemiz 18 Nisan 1999 tarihinde yapılan Mahalli İdareler seçimleri sonunda fiilen görevine başlamıştır. 2000 yılında yapılan nüfus sayımı sonuçlarına göre 3.936 nüfusa hizmet vermektedir. Kadrolu personeli bulunmamakta olup, hizmeti Kamu Kurum ve Kuruluşlarından görevlendirilen geçici memurlar ile yürütmektedir. Geçici olarak 9 işçi çalışmaktadır. 1 Adet Hizmet aracı, 1 traktör kepçesi ve 1 adet damperli kamyonu mevcuttur. İmar planı vardır. İmkanlar ölçüsünde beldenin umumi yol,su,asfalt işleri yapılmaktadır.

BÜTÇE VE KESİN HESABI


YILLAR


BÜTÇE


KESİN HESAP


2002


281.500.000.000


223.428.831.449


2003


421.005.000.000



2004


449.500.000.000


-


5- Köyler
İlçeye bağlı 54 köy bulunmakta iken Uzunlar köyü ilçeye uzaklığı nedeniyle idari bağlılığını İçişleri Bakanlığının 14.12.2001 gün ve 2001/2442 sayılı karar 19.12.2001 gün ve 24615 sayılı resmi gazetede yayımlanarak Kırıkkale İli Balışeyh ilçesi merkezine bağlanması, İlçeye bağlı Küçükceceli köyünde yaşayan kimse olmadığından bu köyümüzün köy tüzel kişiliği İçişleri Bakanlığının 13.03.2002 günlü kararı ile kaldırılarak Eroğlu köyüne bağlanması nedeniyle köy sayımız 52 olmuştur. İlçe sınırları içerisinde Elektriksiz köy bulunmamakta olup, Köylerin içme suyu ve kanalizasyon sorunu bulunmaktadır. İçme suyu olmayan köy yoktur ancak, 11 köyün içme suyu yetersizdir. 41 adet köy yolu asfalt, 11 adet köy yolu stabilize kaplamadır. Asfalt köy yolu toplamı 187 km, stabilize köy yolu toplamı183 km’ dir. Kanalizasyonu olan köy sayısı 4 adettir. (Kavurgalı, İnziloğlu, Göçbeyli, Cabatobası).
6-Köylere Hizmet Götürme Birliği : İlçeye bağlı 52 köy ve 3 belediyenin iştirakiyle kurulmuştur. Köylere ait ortak hizmetleri bizzat yapmakta, yaptırmakta ya da özel idare katkısına aracılık etmektedir. En önemli gelir kaynağı özel idare yardımları olup personeli yoktur.

BÜTÇE VE KESİN HESABI



YILLAR


BÜTÇE


KESİN HESAP


2002


281.500.000.000


223.472.831.449


2003


421.005.000.000


-


2004


449.500.000.000


-

3-ASAYİŞ VE GÜVENLİK
İlçe Emniyet Müdürlüğü ve İlçe Jandarma Komutanlığı tarafından ilçenin güvenlik ve asayişi sağlanılmaktadır.

YÜRÜTÜLMEKTE OLAN BELLİ BAŞLI ÇALIŞMALAR VE YATIRIM FAALİYETLERİ


1-İlçede Bulunan Hindicilik Üretme İstasyonu Müdürlüğü, Hindi Palazı üretimine devam etmektedir. Üretilen damızlık Amerikan hindi palazları ilçe çiftçileri ve civar İl ve ilçelerin ihtiyaçlarını karşılamaktadır. 2003 yılı içerisinde de ise 105.976 hindi palazı dağıtımı yapılmıştır.

2- İlçenin en önemli geçim kaynağı tarım ve hayvancık olduğundan,çiftçinin gelirini arttırmak amacıyla alternatif ürün planlaması yapılmaktadır. Bu kapsamda yağlık ayçiçeği ekimi hususunda yayım çalışmalarına başlanmış, 2002 yılında 80 olan üretici aile sayısı 2003 yılında 150’ ye çıkartılmıştır. İlçenin iklim açısından uygun köylerinde kapari fidesi yetiştirilmesi için Şubat ayında Kavurgalı Köyüne kapari bitkisi dikimi yapılmıştır. Öncelikle belirlenecek çiftçilere sera kurdurularak fide yetiştirilmesi, bilahare bunların araziye dikimi planlanmaktadır. İlçenin iklim açısından uygun olan köylerinde arazide ve seralarda sebze yetiştirilmesi hususunda çalışmalar devam etmektedir. Bu kapsamda 12 adet sera S.Y.D.V. kurulmuştur. Yem bitkileri ile slajlık mısır ekimi hususunda uygulanan Devlet teşvikleri vatandaşa yansıtılmaktadır. 2002 yılında 50 ton slaj elde edilmiştir. Daha önceki yıllarda S.Y.D.V. ve Köylere Hizmet Götürme Birliği tarafından dağıtılan damızlık hayvanlar ile kurulan yüksek sistem bağların durum ve verimleri takip edilmekte her türlü destek sağlanmaktadır. İlçe tarım müdürlüğümüz tarım ve hayvancılık alanında sürekli yeni projeler geliştirmekte çiftçilerle birebir görüşerek bu projeleri hayata geçirmeye çalışmaktadır. 2003 yılı içinde Hayvancılığı teşvik etmek ve dar gelirli çiftçilere destek amacıyla ve istihdama yönelik 50 aileye 20’ şer adet damızlık koyun projesi yapılarak Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Sekreterliğine sunulmuştur.
3- İlçede önceki yıllarda başlanan süt toplama faaliyetine, optimal miktarda süt temin edilememesi, sütün kalitesinin düşük olması, toplama ve depolama maliyetlerin yüksek olması,toplanan süte verilen fiyatın tespitinde ve her ilçede bu faaliyetin başlatılması sonucu yeni başlayan ilçelere süt verilerek bedelinin tahsilinde piyasa sisteminin gereklerinin yapılamaması sonucu son verilmiştir. Yine ilçede 1995 yılında kurulan tiftik dokuması atölyesi pazarlama sorunları nedeniyle kapatılmıştır.
4- Son altı ay içerisinde ilçe Haydar Dede köyünde bulunan Haydar Sultan Türbesi,Özel İdare tarafından Köylere Hizmet Götürme Birliği Bütçesine gönderilen 50 milyar TL ödenek ile,Selçuklu mimarisi özelliklerine uygun olarak yaptırılan projeye göre restore edilmiş ve Haziran ayı içinde bitirilerek Köy Tüzel Kişiliği adına Köy muhtarlığına teslim edilerek hizmete açılmıştır.
5- İlçe köylerine 14 adet derin sondaj kuyusu projesi İlçe Tarım Müdürlüğünce hazırlanmış, İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından gönderilen ödenekle kuyular açılarak faaliyete geçmiştir.
6- 2003 yılı içinde çiftçilerimize 1. dilim mazot desteği icmalleri Tarım Müdürlüğünce hazırlanarak ödemeleri Ziraat Bankası tarafından çiftçilere ödenmiştir.
7- İlçe çiftçilerinin süne zararına karşı yer ilaçlama aletleri ile 10.000 Da alanda ilaçlama yapılarak, ürün kaybının en az seviyede olması sağlanmış, bu iş için ilaç ve mazot ihtiyacı ücretsiz karşılanmıştır.
8-İlçe köylerinde hayvancılığın sağlıklı yapılması için gerekli mücadele ve aşılama işlemleri İlçe Tarım Müdürlüğü elemanları ve özel veterinerler tarafından yapılarak 8.000 büyükbaş, 10.000 küçükbaş havan aşılaması bitirilmiştir.
9- Köy muhtarları ile Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü ve benzeri yatırımcı kuruluşların müdürleri, tertip edilen toplantılarda karşı karşıya getirilerek sorunların ilk ağızdan yetkililere iletilmesi sağlanmıştır.
10- 58.Cumhuriyet Hükümetinin programında yer alan duble yol yapımı işi ile ilgili olarak,uzun yıllardır sıkıntısı çekilen Kırıkkale-Keskin-Kırşehir yolunun yapımının öncelikli yollar kapsamın alınması ilçemizde ve bölgede büyük bir memnuniyet yaratmıştır.
11- 58.Cumhuriyet Hükümetinin konut yapımı projelerinde Kırıkkale ilinin de bulunması nedeniyle konut açığı çok büyük olan ilçede, konut alanlarının tespiti ve imar planında gerekli değişiklikler Keskin Belediyesi’nce yapılmıştır.
12- Kızılırmak üzerinde kurulu bulunan Kapulukaya Barajının çevresinde oluşturulacak ağaçlandırma bölgesi için, ilçe sınırlarında kalan kısımda Hazine arazisi tahsisi yapılarak ağaçlandırma çalışması bitirilmiştir.
13- Keskin Organize Sanayi Bölgesi için yer tahsisi ve projesi yapılmış kamulaştırma hazırlıkları başlamıştır.
14- İlçede çok sayıda işçi istihdam eden ancak şu anda kapalı bulunan,bir süre Keskin Belediyesi’ne kiralanan ancak kira sözleşmesi feshedilen mülkiyeti özel idareye ait, orta çaplı tekstil fabrikasının içindeki makinelerle birlikte tekrar faaliyete geçmesi için Figür Tekstil firmasına kiraya verilmiş.
15- İlçe merkezinde bulunan Sulu Mağara isimli yer altı şehrinin turizm ve kültür mantar yetiştirme amacıyla hizmete açılabilmesi için keskin Belediyesi ile işbirliği yapılmıştır. MTA tarafından haritası çıkarılmıştır. Hizmete açılabilmesi için yapılması gereken işler planlanmaktadır.
16- İlçeye bağlı köy muhtarlarının köylü katkıları ile başlayıp ancak bir türlü bitiremedikleri işlerin tamamlanması için İl Özel İdare Müdürlüğü tarafından gönderilen ödenekle bu köylerin çoğu sorunları tamamlanmıştır.
Son düzenleyen asla_asla_deme; 27 Aralık 2008 22:32
BLacK_HawK - avatarı
BLacK_HawK
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #6
BLacK_HawK - avatarı
Ziyaretçi
bir kırşehirli olarak gurur duydum ama bazı eksikleri var elimden geldiğince ben sana döküman ulaştırırım ve birde en önemli türküy unutmuşsun ZAHİDE türküsünü ve bunu :MEMLEKET HASRETİ

Ölmez, sağ olursam bu yaz inşallah
Sılayı bir daha görmek istiyom
Kırşehir'e varsam ya ağşam, zabah
Topraklara. yüzüm sürmek istiyom

Harmana denk gelse, düvene binsem
Şöyle dabaz olup, kaşınsa ensem
Acık bağ bellesem, acık dinlensem
Çayıra bir pala sermek istiyom.



Kaman'ı, Mucur'u, Çiçekdağı'nı
Kındam, Dinekbağı, hem Özbağ'ını
Köylü, kentli, hastasını, sağını
Görüp bir muhabbet kurmak istiyom.


Bağ bozumu üzüm haftına batsak
Bekmez kazanına hayvalar atsak
Boranıynan damla şiresi datsak
Arı soksa, çamır sürmek istiyom.

Hacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı
Aşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı
İmarette neslim Şeyh Süleyman'ı
Aşk ile bağrıma sarmak istiyom.



Üç arkadaş şöyle bir bahça bulsak
Çalpıdan hatlayıp, bir üzüm yolsak
Sağbısı dutsa da, bir rezil olsak
O tatlı günlere ermek istiyom.

Ahievran, çarşı içi, hökümet
Kümbetaltı, Kayabaşı, İmaret.
Akrabayı, eşi dostu ziyaret
Uğrayıp, hal-hatır sormak istiyom.


Seğirdip, dolaşsak hep tarla dapan
Keklik dutmak için kursaydık kapan
Daş döğüşü olsa, vızlasa sapan
Kafamı, gözümü yarmak istiyom.

Ne büyüktür zevki yurdu görmenin
Kaç senenin hasretine ermenin
Dört bir yanda methedilen termenin
Şifalı suyuna girmek istiyom.



Bilmem ki olur mu gine becerim ?
Çayırda oynasak zıkka, acerim
Terleyip, karakıp, bir su içerim
Dalağım kabarıp, böğrmek istiyom.


Halam sağ olsa da, sesim duysaydı
Cebime devramel, iğde koysaydı
(Şunda yi) diyerek alma soysaydı
Cevizi de dişle kırmak istiyom.


Enteremi giysem, sümüğüm aksa
Koluma silerim, yağlığım yoksa
(Başangı) dır diye mahalle bıksa
Kesekle camları kırmak istiyom.

Bir de gitsem tezem beni görseydi
İçi çokelikli dürüm dürseydi
Hele azıcık da sızgıt verseydi
O an pirzolayı yermek istiyom.



Cesurluğum dutsa, şöyle kasılsam
Yaylıların arkasına asılsam
Kımçıyı yiyince yere yassılsam
Yollarda ağlayıp durmak istiyom.


Dayım gilden acık köğtür aldırsam
Emmim gilden armıt kak'ı buldursam
Ceblerime şak leblebi doldursam
Töhmeleyip, uşgur kırmak istiyom.


Ceviz kaval etsem, sakam da toksa
Çızgılı oynarım, eneğim çoksa
Koluma söylerken bir döğüş çıksa
Sumsuk yimek, hem de cırnak istiyom

Sögürmelik bir et çıksa satırdan
Höşmerim, çullama gitmez hatırdan
Kuşlukleyin hedik gelse tandırdan
Çölmeğin içine girmek istiyom.



Tok, çik, opban, mirre bir aşşık atsam
Sakanın dımığna kurşun akıtsam
Üç yüz enek ütüp, cebe bakıtsam
(Ne şişiyon la) dedirmek istiyom.


Bir hağbe kemeyi yüklesem sırta
Çıksam bir alamaç yapacak sırta
Beş gö suvan, üç kaynamış yımırta
Bazlama içine sarmak istiyom.


Görür m-ola bu fakirin gözleri
Delice Çay'ını, berrak özleri
Kıssıkkaya serinledir bizleri..
Neyleyım denizi, ırmak istiyom.

Bunları her daim arzular özüm
Memleket mahsülü vücuda lüzum
Tokaloğlu kaysı, dıranı üzüm
Tek, yimeyim, şöyle dermek istiyom.



Kim sorarsa yazdın bunları niye ?
Gelecek nesile kalsın hediye
Kırşehir'de doğdum, Türkmen'im dıye
Her yerde göğsümü germek istiyom.


Bir dügün olsa da bir kayın gitsek
Dokuz butlu tavuk lafını etsek
Dam pilavu, gelse yisek tüketsek
Davullu zurnalı dernek istiyom.


Ey Şemsi Yastıman, ümitli kulsun
Kısmet ise gayen yerini bulsun
Hemşeriler buna vasıta olsun
Kırşehir'e selam vermek istiyom.


ŞEMSİ YASTIMAN

ayrıca isteyen arkadaşlar burdan = kirsehir daha geniş bilgi alabilirler
Son düzenleyen BLacK_HawK; 24 Şubat 2007 16:11 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
akasya - avatarı
akasya
Ziyaretçi
6 Mart 2007       Mesaj #7
akasya - avatarı
Ziyaretçi
Kırşehir 1867 yılında bucak, 1869 yılında ilçe, 1870 yılında sancak olmuş, Avanos, Keskin ve Mecidiye (Çiçekdağı) ilçeleri Kırşehir'e bağlanmıştır. 1921 yılında bağımsız mutasarrıflık, 1924 yılında il olan Kırşehir'e Avanos, Çiçekdağı, Hacıbektaş, Mucur ilçeleri bağlanmıştır. 1944 yılında ilçe olan Kaman, Kırşehir'e bağlanmıştır.

20 Temmuz 1954 tarihinde Başbakan Adnan Menderes'in siyasi rakibi Osman Bölükbaşı'nın memleketi olan Kırşehir'den her seçimde tulum çıkarmasından duyduğu kırgınlık hissinden kaynaklanan bir politik karşı hamle olarak, Nevşehir il, Kırşehir de Nevşehir iline bağlı bir ilçe haline getirilmiş Çiçekdağı ilçesi Yozgat'a, Kaman Ankara'ya, Hacıbektaş, Mucur ve Avanos da Nevşehir'e bağlanmıştır.

Bu şekide Adnan Menderes'in gazabına uğrayan Kırşehir 1 Temmuz 1957'de tekrar il haline getirilmiş, yeni ile Yozgat'ın Çiçekdağı, Ankara'nın Kaman ve Nevşehir'in Mucur ilçeleri bağlanmıştır.
Kırşehir tarihi, Hititler dönemi ile anılmaya başlar. Fakat, ilin adının o zaman ne olduğu henüz bilinmemektedir. İlin bir ara Aquae Saravenas (Akova - Saravena) adıyla (M.Ö. 2.yy.) bilindiği anlaşılmıştır. Önceleri Makissos (Macissus) adıyla anılan kent, İmparator I. Jüstinianos devrinde (527-568) yeniden kurulmuş ve Jüstinianopolis diye anılmaya başlamıştır.

Uçsuz bucaksız kırın ortasında yükselen bu kente Türkler "Kır şehri" adını vermişlerdir. Kır şehri zamanla halk dilinde "Kırşehir" oldu. Bu gün bile bazı köylerinde yaşayan halk, burasını Kır şehri diye anar. Kırşehir ismi Türkçe'dir. Bir rivayete göre de Timur'un Anadolu'ya gelişinde kendisine karşı koyan burada yaşayan halkı göstererek "kırın şehri" dediği, daha sonra bunun Kır şehri olarak değiştiği ve bu günkü ismini aldığı da söylenmektedir.

İlçeler
* Kırşehir merkez
* Akçakent
* Akpınar
* Boztepe
* Çiçekdağı
* Kaman
* Mucur

İklim
Kırşehir'de, kışları soğuk ve kar yağışlı, yazları sıcak ve kurak geçen karasal iklim görülür. Thorntwait'in iklim tasnifine göre, Kırşehir yarı kurak iklim özelliğine sahiptir. İldeki yıllık sıcaklık ortalaması 11.3°C, yıllık yağış miktarı ise 400 mm.'den azdır.

Sıcaklık
İldeki dağlık ve ovalık alanlar arasında yıllık ortalama sıcaklık farkı fazla değildir. İlçeler arasındaki sıcaklık farkı 1°C civarındadır. Merkez ilçede yıllık ortalama sıcaklık 11,3°C iken, Kaman'da 10.9°C, Çiçekdağ'da ise 12,2°C. Kırşehir'in çevre illerle olan sıcaklık farkı yine 1°C dolayındadır. Ankara'da 11,7°C, Nevşehir'de 10,9°C, Yozgat'ta 9,0°C

Yağış
Kırşehir'deki yıllık yağış ortalaması, 350-400 mm. arasında değişir. Merkez ilçede 62 yıllık verilere göre yıllık yağış miktarı 378,1 mm. dir. Yıllık yağış miktarı Kaman'da 455 mm., Çiçekdağ'da ise, 322 mm. olarak ölçülmüştür. Kırşehir'e komşu il merkezlerinin yıllık yağış miktarlarının; Ankara'da 377,7 mm., Nevşehir'de 388 mm., Yozgat'ta ise 539 mm. olduğu görülmektedir.

Gelişi güzel ağlamak istiyorum sana…
Her bir damla da bensizliğe alış istiyorum …
Her adım da, senden değil kendimden vazgeçtiğimi Hissettir acıyla..
Vazgeç, saçmala ve git istiyorum izinsizce…!
Son düzenleyen asla_asla_deme; 27 Aralık 2008 22:35
AreX - avatarı
AreX
Ziyaretçi
27 Mart 2007       Mesaj #8
AreX - avatarı
Ziyaretçi
İÇMELER, KAPLICALAR ve TERMAL OTELLER

Eski ve volkanik bir jeolojik bir yapısı olan Kırşehir Eski ve volkanik bir jeolojik yapısı olan Kırşehir, kaplıcalar bakımından zengin yörelerden biridir. Terme, Karakurt ve Çiçekdağ yakınlarındaki Bulamaçlı kaplıcaları, deri, kalp, romatizma ve mide rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Yaz aylarında çevre iller yanında yurdun uzak bölgelerinde gelenler de bu kaplıcaları doldurmaktadırlar. İl ayrıca, sağlık suları açısından da zengin sayılır. Ama tesis yetersizliği nedeniyle bunlardan yararlanılamamaktadır.

Avcı içmesi: Mucur ilçesine 15 km uzaklıktaki Avcı köyündedir. Kükürtlü olan su henüz tam olarak incelenmemiştir. Bununla birlikte mide rahatsızlıklarına ve hazım bozukluklarına iyi geldiği sanılan su yöre halkınca yaygın bir biçimde kullanılmaktadır.

Terme kaplıcası: Kırşehir merkez kuşdilşi mahallessinde yer alan kaplıca kent merkezine 1 km. uzaklıktadır. kaplıcada biri 4 yıldızlı otel diğeri Özel İdare Müdürlüğüne ait iki modern tesis vardır. Çok değerli şifalı suya sahip olan kaplıca banyonun yanı sıra içilebilmektedir. Kaplıca suyu sıcaklığı 40 oC dir.

TERME OTEL

Terme Oteli 132 odalı, 264 yataklı, Lokantası, kapalı yüzme havuzu ve
özel banyoları bulunan turistik belgeli oteldir.
Terme kaplıcası bir çok hastalığa iyi gelmektedir.Banyo tedavisinde uygulanan hastalıklar; romatizma ,felç ve cilt hastalıklarıdır. İçme tedavisi uygulanan hastalıklar; böbrek,kalp,damar, yüksek tansiyon, mide ve kadın hastalıklarıdır. Banyo ve İçme tedavisinde birlikte kullanılan hastalıklar; Çocuk felci safra kesesi ve sinirsel hastalıklardır. Kaplıcanın cıvarında turistlik tesisleri mevcuttur.

TERME EFSANESİ: Kırşehir’in şehir merkezinde terme kaplıcası vardır. Efsaneye göre, bir kış günü Ahi Evran buradan geçerken abdest almak ister. Ahi Evran ve dervişleri tüm aramalara karşın bir avuç su bulamazlar. Zemheride sular donmuş, ırmaklar kaskatı buz kesmiştir o gün. Abdest almak için su bulunamadığını Ahi Evrana söyledikleri zaman

“hiç merak etmeyin. Biz kendimize de, başkalarına da yetecek kadar su buluruz” diyerek asasını üç defa yere vurur.
Kısa bir süre sonra onlarca metre yükseklikte sıcak sular fışkırır. Hünkar Ahi Evran!ın asasını vurduğu yerden abdestini alır. Sonunda burası kaplıca olur

Karakurt Kaplıcası: Kırşehir'in 16km. batısında karalar köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Adının nereden geldiği kimler tarafından ilk işletmeye açıldığı kesin olarak bilinmemektedir. Yapılan araştırmalara göre kaplıca Selçuklu hükümdarı Kılıçarslan tarafından 1135 yılında Selçuklu beylerinden Karakurt baba adına yaptırılmıştır.

Suyun içerisinde eriyik olarak kalsiyum sülfat ve bikarbonat mevcuttur. Sağlığa yararlı olduğu belirlenmiş olan kaplıca suyunun sıcaklığı 50 oC dır. Banyo tedavisi ile Romatizma,sinir, ve kadın hastalıkları tedavisinde yararlıdır.
Selçuklu döneminde ait Ilıcan, türbe ve mescitten oluşan eski yapıların yanında birbirine yakın iki blok olarak çağdaş kaplıca tesisleri yapılmıştır. Yeni yapılan tesis 50 yatak kapasiteli olup, iki genel ve on özel havuza sahiptir.

Karakurt Kaplıcası Efsanesi : Kırşehir'in 15 km. batısındaki Emirburnu Dağı’nın eteklerinde Karakurt adında bir kaplıca vardı. Geçmişi çok uzaklar a gider. 4 mevsim hastaların taşındığı kaplıcada tedavi edilmeyen illet yoktur. Bir zamanlar Kırşehir Beyi’nin oğlu çaresiz bir hastalığa tutulmuş, her tarafı akar, kokar olmuş. Doktorlar ne yaptıysa fayda etmemiş, Bey’in umudu kesilmiş “Bari gözümün önünde öleceğine götürün bir dağa bırakın, orada ölsün. Göz görmeyince gönül katlanır.” demiş.

Çocuğu alıp Emirburnu Dağı’nın eteklerine bırakmışlar. Elbette burada kurtlar, kuşlar parçalarda o da bu illetten kurtulur. Çocuk yapayalnız kol bacak tutmaz, başına geleceği beklerken akşama doğru bir kurt görünmüş. Kurdun karnı kemiklerine yapışmış, uyuzdan tüyleri dökülmüş, her tarafı yara içindeymiş.

Sürüne sürüne dağın eteğinde bataklığa gelmiş, çamura bulanmış, çıkmış. Ertesi gün yine bataklığa gelmiş, çamura girmiş. İki gün sonra canlı kanlı bir kurt olarak ayağa kalkmış ve oradan uzaklaşmış. Kurdun her hareketini izleyen çocuk,, bu çamurda bir keramet olsa gerek diyerek o da sürüne sürüne bataklığa girmiş, çamurları yüzüne gözüne sürmüş.
Bir köşede kaynayan sudan içmiş, biraz sonra vücudunda bir dirilik, canlılık hissetmeye başlamış. Bir iki derken ayağa kalkmış, yürümüş, üçüncü günde Kırşehir’in yolunu tutmuş. Babasının kapısını çalmış, görenler şaşırmış, gözlerine inanamamışlar. Çocuk olanı biteni anlatmış, Babası bataklığı bir kaplıca haline getirerek üzerine bir kubbe, yanına da bir mescid yaptırıp, hizmete açmış. Adına da KARAKURT KAPLICASI demiştir.

Bulamaçlı Kaplıcası: Kırşehir Çiçekdağı sınarı içerisinde Çiçekdağ’a 4km’dir. Kaplıca suyu içerisinde yararlı, sodyum klorür, bikarbonat ve radyum bulunmaktadır. Sıcaklığı 42 derece olan kaplıca suyu romatizma, nevraljin, nevrit ve kadın hastalıkları tedavisinde önerilmektedir. 20 yataklı bir moteli vardır.

Mahmutlu Kaplıcası: Kırşehir’in kuzey doğusunda Çiçekdağ sınırları içerisinde yer alır. Mahmutlu büyük ve küçük hamam adı verilen iki kaplıcadan oluşmaktadır. Suyu diğer kaplıca sularından daha sıcak (63 derece) ve bol olmasına rağmen gerekli tesislerin bulunmaması nedeniyle yararlanılmamaktadır.
AreX - avatarı
AreX
Ziyaretçi
27 Mart 2007       Mesaj #9
AreX - avatarı
Ziyaretçi
YAŞANMIŞ KIRŞEHİR ESPİRİLERİ

k003
Bir bankadan " Sayın mudimiz" diye başlayan bir mektup alan hemşerimizin, arkadaşlarına "mudi" nin anlamını sorduğunu.... Arkadaşlarının da şakayla ağır bir küfür anlamına geldiğini söylemeleri üzerine hemşerimizin hışımla bankaya gidip, tüm personele, "Mudi oğlu mudiler" diye güya küfür ettiğini...

k003 Kırşehir Belediye Meclisi'ne aday olan bir hemşerimizin, köylerin de belediye meclisinde oy kullanacağını sanıp, günlerce köyleri dolaşıp vatandaşlardan oy istediğini...

k003 Bir partide belediye meclisine aday olan bir hemşerimizin, işyerine dükkan sahibi olan başka bir parti adayının afişlerini astığını...

k003 Bir avukat hemşerimizin, kendisinden öğle ezanının saat kaçta okunduğunu soran komşusuna, saati söyledikten sonra, bürosundaki "Danışma ücrete tabidir." levhasını gösterdiğini...

k003Bir Belediye Başkan adayının 1994 yerel seçimlerinde hiç para harcamadığını söylediğini... Bir muhtar adayının ise tam 70 milyon lira harcadığını...

k003 Bir Partinin İl Genel Meclis Üyesi adayının kazandığının açıklanması üzerine. tam beş tane koyun kesip ziyafet çektiğini... Ertesi gün, bir yanlışlık olduğunun ve başka bir parti adayının kazandığının anlaşılmasından sonra, ziyafet çeken hemşerimizin Seçim Kurulu Başkanlığı'na gidip, " Bizim kestiğimiz 5 koyunun hesabı ne olacak " dediğini...

k003 Bir partide şoför olarak çalışan hemşerimizin, Petlas'ın özelleştirilmesiyle bazı arkadaşlarının işsiz kalmasından etkilenerek " Yakında bizde işsiz kalırsak şaşmayın " demesi üzerine, bir arkadaşının " Hayrola sizin partiyi de mi özelleştirecekler " dediğini...

k003 Seçimlerden önce bir adayın "Seçimi kazanamassam, kendimi cıncıklı cami'nin minaresinde atarım " dediğini... Aradan yıllar geçmesine rağmen hiç oralı olmadığını...

k003 Çok etkili makam sahibi olan bir hemşerimizin, yanında elektronik ve uydu konusunda uzman birisi olduğunu unutarak telsiz kapalıyken personeline emirler yağdırdığını...

k003 Bir hemşerimizin hayvanat bahçesindeki hayvanların kışın soğukta ne yaptıklarını düşünüp, sabaha kadar uyumadığını...

k003 24 Kasım Öğretmenler Günü'nde bir ilkokul öğrencisinin öğretmenine götürmek için babasından çiçek istediğini; babasının da büyük bir ayaklı çelenk yaptırarak, kendi ismini yazdırıp, getirdiğini...

k003 Büyük kentlerin dışındaki yerleşim merkezi anlamına gelen " Taşra " kelimesini bilmeyen bir hemşerimizin " Taşra Ankara'ya mı bağlı " diye sorduğunu...

k003 Ortaokullarda okutulan Milli Tarih kitabını yazan ve İnkilap Tarihi kitabı yazmaya hazırlanan 21 yıllık öğretmen bir hemşerimizin hala Anıtkabir'i görmediğini..

k003 Anahtarını unutan bir hemşerimizin gece geç saatte eve geldiğinde ailesini uyandıramaması üzerine, cama taş atarken evinin camını kırdığını, civardan şikayet üzerine olay yerine gelen güvenlik güçlerine de " Bu memlekette demokrasi yok mu, evimin camını kıramaz mıyım " dediğini...

k003 Konfeksiyoncu bir hemşerimizin, dükkanına gelen arkadaşlarının şakayla ceket ve pantolonlarını yırttığını ve yenilerini sattığını...

k003 Bir hemşerimizin vantilatörü telefona yaklaştırarak bir arkadaşına " Ben Kırşehir'in üzerindeyim, helikopterim arıza yaptı, rastgele bir numara çevirdim siz çıktınız, Kırşehir'de nereye iniş yapabilirim " dediğini... Arkadaşının da " Kale'ye in ağbi " deyip telefonu kapattıktan sonra dışarı çıkıp yukarıya bakarak helikopter aradığını...

k003 Gözlüğü buğulanan bir hemşerimizin, yolda giderken arabanın camı puslandı sanıp, sık sık durup arabanın camını sildiğini...

k003 Bir İl Genel Meclisi Üyesi hemşerimizin kendi adına bastırdığı kartvizitleri herkese dağıttığını, hatta bir milletvekiline de kartını vererek " Bir ihtiyacınız olursa, başınız sıkışırsa beni çekinmeden arayabilirsiniz " dediğini...

k003 Bir hemşerimizin sızlaya dişine, hava almasın diye alçı doldurduğunu...

k003 Resmi bir evrakı Ankara'ya fakslayacak bir hemşerimizin, " Bir örneği de bende kalsın " diyerek fotokopi çektirdiğini...

k003 Telefonda " Orası neresi " diye soran kişiye bir hemşerimizin " Burası bizim ev " diye cevap verdiğini...

k003 Kendisinden " Prezervatif " isteyen müşteriye, kulağı ağır duyan bir eczacı hemşerimizin konuyu tam anlamadan " Nerede kullanacaksın " diye sorduğunu...

k003 Bir hemşerimizin Ankara'daki bir kasetçiye giderek espiri olarak kendi adını söyleyip, " Bu sanatçının son kaseti çıktı mı " diye sorduğunu... Kasetçinin de " Ağbi takip edemiyoruz ki, her gün bir ********, sanatçıyım diye ortaya çıkıyor" dediğini...

k003 Yurdun çeşitli yerlerinde cenazelerde para karşılığı ağlayan " Profesyonel ağlayıcılar " olduğunu duyan bir hemşerimizin Kırşehir Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğü bünyesinde de bir kaç tane bay ve bayan tecrubeli " ağlayıcı " alınması istediğini...

k003 Mahkemelerde şahitlik yapanlara para ödendiğini duyan bir hemşerimizin, sabah evden çıkarken karısına " Hanım, ben tarlaya gidiyorum, mahallede kavga-döğüş olursa beni şahit yazdırmayı unutma " diye tembih ettiğini

k003 Köyde bir traktörle ineğini satmak için şehre getiren bir hemşerimizden traktörcünün inek için az, kendisi için fazla para istemesi üzerine, hemşerimizin " Benim ondan ne farkım var, ikimiz için de aynı al " diye pazarlık ettiğini...

k003 Bir hemşerimize çocukların yolda geçerken "Saatin var mı amca ? " diye sorduklarında, hemşerimizin de sadece "var" diye cevap verip yoluna devam ettiğini...

k003 İki gün ardarda şehir hamamına giden bir hemşerimize, ikinci gün neden gittiğini soranlara "Dün kafamı yıkamayı unutmuşum" dediğini...

k003 Kendisinden resmi bir iş için 12 resim istenen bir hemşerimizin, "Şu anda yanımda altı resim var" demesi üzerine, görevlinin "Önce o 6 resmi ver, arkadan 6 resim daha getir" diye cevap verdiğini... Hemşerimizin de enseden 6 resim çektirerek götürdüğünü...

k003 Bir akşam eve çok sarhoş giden bir hemşerimizin sabah kalkıp işe gideceği zaman eşinin " Banyo yap da öyle git" demesi üzerine "Akşam bir şey oldumu da?" diye sorduğunu...

k003 Bakkal arkadaşında borç para alan bir memurun, ay başında parayı iade ederken "Fatura" istediğini...

k003 yeni ehliyet alan bir hemşerimizin, arabayla ağaçların altında geçerken kafasını eğdiğini...

k003 Gece geç saatte içkiliyken yanlışlıkla evinin yanında ki boş inşaata giren bir hemşerimizin eşinin kendisini terkettiğini sanıp, "Vay be, tüm eşyaları götürdüğü gibi, kapıyı-pencereyi de söküp götürmüş" dediğini...

k003 İşten atılan Belediye işçisi bir hemşerimizin, yerel bir radyodan, "Kurşunlara gelesin; sürüm sürüm sürünesin" türküsünün istek yaptığını... Türkünün birinci mısrasını, kendisine kadro vermeyen eski belediye başkanına, ikinsi mısrasının da kendisini işten atan yeni belediye başkanına armağan ettiğini...

k003 Bir hemşerimizin, telefonla konuştuğu arkadaşının "Hayrola gözlerin niye kızarmış" diye sorması üzerine "Biraz uykusuzum da ondan" diye yanıt verdiğini...

k003Ayakkabı alırken ayağını biraz sıktığını söyleyen müşteriye dükkan sahibinin "Bir hafta sonra açılır" dediğini... Müşterinin de "O zaman ben, bir hafta sonra gelip alayım" diye cevap verdiğini

k003Yaşlı bir hemşerimizin "Rontgen" çektirmeyi tedavi sanıp, her 10-15 günde bir romatizma ağrıları arttıkça "Rontgen" çektirdiğini...
AreX - avatarı
AreX
Ziyaretçi
27 Mart 2007       Mesaj #10
AreX - avatarı
Ziyaretçi
MEMLEKET HASRETİ

Ölmez, sağ olursam bu yaz inşallah
Sılayı bir daha görmek istiyom
Kırşehir'e varsam ya ağşam, zabah
Topraklara. yüzüm sürmek istiyom

Kaman'ı, Mucur'u, Çiçekdağı'nı
Kındam, Dinekbağı, hem Özbağ'ını
Köylü, kentli, hastasını, sağını
Görüp bir muhabbet kurmak istiyom.

Hacı Bektaş, Ahi Evran Sultanı
Aşık Paşa, Kaya Şeyhi cananı
İmarette neslim Şeyh Süleyman'ı
Aşk ile bağrıma sarmak istiyom.

Ahievran, çarşı içi, hökümet
Kümbetaltı, Kayabaşı, İmaret.
Akrabayı, eşi dostu ziyaret
Uğrayıp, hal-hatır sormak istiyom.

Ne büyüktür zevki yurdu görmenin
Kaç senenin hasretine ermenin
Dört bir yanda methedilen termenin
Şifalı suyuna girmek istiyom.

Halam sağ olsa da, sesim duysaydı
Cebime devramel, iğde koysaydı
(Şunda yi) diyerek alma soysaydı
Cevizi de dişle kırmak istiyom.

Bir de gitsem tezem beni görseydi
İçi çokelikli dürüm dürseydi
Hele azıcık da sızgıt verseydi
O an pirzolayı yermek istiyom.

Dayım gilden acık köğtür aldırsam
Emmim gilden armıt kak'ı buldursam
Ceblerime şak leblebi doldursam
Töhmeleyip, uşgur kırmak istiyom.

Sögürmelik bir et çıksa satırdan
Höşmerim, çullama gitmez hatırdan
Kuşlukleyin hedik gelse tandırdan
Çölmeğin içine girmek istiyom.

Bir hağbe kemeyi yüklesem sırta
Çıksam bir alamaç yapacak sırta
Beş gö suvan, üç kaynamış yımırta
Bazlama içine sarmak istiyom.

Bunları her daim arzular özüm
Memleket mahsülü vücuda lüzum
Tokaloğlu kaysı, dıranı üzüm
Tek, yimeyim, şöyle dermek istiyom.

Bir dügün olsa da bir kayın gitsek
Dokuz butlu tavuk lafını etsek
Dam pilavu, gelse yisek tüketsek
Davullu zurnalı dernek istiyom.

Harmana denk gelse, düvene binsem
Şöyle dabaz olup, kaşınsa ensem
Acık bağ bellesem, acık dinlensem
Çayıra bir pala sermek istiyom.

Bağ bozumu üzüm haftına batsak
Bekmez kazanına hayvalar atsak
Boranıynan damla şiresi datsak
Arı soksa, çamır sürmek istiyom.

Üç arkadaş şöyle bir bahça bulsak
Çalpıdan hatlayıp, bir üzüm yolsak
Sağbısı dutsa da, bir rezil olsak
O tatlı günlere ermek istiyom.

Seğirdip, dolaşsak hep tarla dapan
Keklik dutmak için kursaydık kapan
Daş döğüşü olsa, vızlasa sapan
Kafamı, gözümü yarmak istiyom.

Bilmem ki olur mu gine becerim ?
Çayırda oynasak zıkka, acerim
Terleyip, karakıp, bir su içerim
Dalağım kabarıp, böğrmek istiyom.

Enteremi giysem, sümüğüm aksa
Koluma silerim, yağlığım yoksa
(Başangı) dır diye mahalle bıksa
Kesekle camları kırmak istiyom.

Cesurluğum dutsa, şöyle kasılsam
Yaylıların arkasına asılsam
Kımçıyı yiyince yere yassılsam
Yollarda ağlayıp durmak istiyom.

Ceviz kaval etsem, sakam da toksa
Çızgılı oynarım, eneğim çoksa
Koluma söylerken bir döğüş çıksa
Sumsuk yimek, hem de cırnak istiyom

Tok, çik, opban, mirre bir aşşık atsam
Sakanın dımığna kurşun akıtsam
Üç yüz enek ütüp, cebe bakıtsam
(Ne şişiyon la) dedirmek istiyom.

Görür m-ola bu fakirin gözleri
Delice Çay'ını, berrak özleri
Kıssıkkaya serinledir bizleri..
Neyleyım denizi, ırmak istiyom.

Kim sorarsa yazdın bunları niye ?
Gelecek nesile kalsın hediye
Kırşehir'de doğdum, Türkmen'im dıye
Her yerde göğsümü germek istiyom.

Ey Şemsi Yastıman, ümitli kulsun
Kısmet ise gayen yerini bulsun
Hemşeriler buna vasıta olsun
Kırşehir'e selam vermek istiyom.
ŞEMSİ YASTIMAN

Benzer Konular

5 Temmuz 2010 / _Yağmur_ Eğitim Bilimleri
31 Ocak 2012 / HANDSOME Türkiye Coğrafyası