Arama

Fransa ve Fransa Tarihi - Sayfa 2

Güncelleme: 13 Şubat 2017 Gösterim: 60.440 Cevap: 13
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
17 Şubat 2016       Mesaj #11
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
ANNECY
MsXLabs.org & Büyük Larousse
Sponsorlu Bağlantılar

HauteSavoie'da (Fransa) dâpartement merkezi, Paris’in 540 km G. D.'sunda, Semnoz sıradağlarının eteğinde, 448 m yükseltide, Annecy gölü kıyısında; 55 000 nüf.


"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
5 Kasım 2016       Mesaj #12
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  Fransa Hakkında Bilgiler.jpg
Gösterim: 3351
Boyut:  88.9 KB

Fransa

, resmi adı Fransa cumhuriyetİ, Fransızca Republique Française, Avrupa’ nın ikinci büyük ülkesi. Kıtanın batı ucunda, 42° ve 51° kuzey enlemleri arasında yer alır. Kabaca altıgeni andıran 543.965 km2’lik bir alanı kapsar. Kuzeyde Lüksemburg, Belçika ve Manş Denizi, batıda Atlas Okyanusu ve Biskay Körfezi, güneyde İspanya ve Akdeniz, doğuda da İtalya, İsviçre ve Almanya ile çevrilidir. Başkenti Paris, metropoliten alanıyla birlikte toplam nüfusun yaklaşık beşte birini barındırır. Köklü bir tarihe dayanan ve kültür dünyasında her zaman önemli bir yer tutan Fransa, günümüzde de uluslararası siyasette ağırlığı olan ve Avrupa birliğinde kilit rol oynayan bir ülkedir. 1991 tahmini nüfusu 56.942.000’dir.

Sponsorlu Bağlantılar

Doğal Yapı



Yüzey Şekilleri


Fransa jeolojik bakımdan üç ana bölgeye ayrılır: Plato görünümlü masifleri oluşturan yaşlı dağ kalıntıları, kuzey ve batıdaki tortul ovalar, güney ve güneydoğudaki genç dağlar ile bunların arasında uzanan dar ovalar.
Yaşlı dağlar. Fransa’nın egemen yüzey şekli olan yaşlı dağlar, Hersiniyen dağoluşumu (y. 345-225 milyon yıl önce) kıvrımını izleyen dev bir V biçimli iki kol üzerinde sıralanır. Doğu kolunun en kuzeyinde bulunan Ardennes’in yalnızca batı kesimi Fransa içinde kalır. Sambre ve Meuse (Maaş) ırmaklarının dar vadileriyle yarılmış olan bu tortul kayaçlı platonun güneyinde, dik kayalıklarla Alsace Ovasına inen Vosges Dağlarına uzanır. Güney kesimi daha yüksek olan bu aşınmış sıradağ, Guebwiller Doruğunda 1.424 m’ye ulaşır. Ülkenin ortagüney kesiminde her iki kol üzerinde yayılan Massif Central, yaklaşık 91.000 km2’lik bir alanı kaplar. Kuzeybatısındaki kristal kayaçlı ve basamaklı platolar, çok sayıda boğazla parçalanmıştır. Orta kesime doğru yükselen platoları, volkanik Massif Central ve Dore Dağları izler. Massif Central’m en yüksek noktası olan Sancy Dağı (1.886 m) buradadır. Daha güneyde kireçtaşı oluşundu bir plato olan Causses uzanır. Kütlenin güneye doğru kıvrılarak ilerleyen doğu kenarı Morvan Dağlarından başlar, Beaujolais, Lyon- nais, Vivarais ve Cevennes gibi granit dağları izleyerek, Massif Central ile Pireneler arasındaki Carcassone Geçidine egemen olan Kara Dağlara ulaşır. Bu geçit Akdeniz’e ve Atlas Okyanusuna açılan bir vadi yolu biçimindedir. Kristalli kayaçlardan oluşan Armorik masifi Bretanya’yı Normandiya’yı ve Vendee Tepelerini kapsar. Masifin en yüksek noktası (417 m) Normandiya’daki Perche Tepelerindedir.

Tortul Ovalar


Massif Central’ın kuzey ve kuzeybatısında uzanan Paris Havzası, tortul yatakların birikmesiyle oluşmuştur. Alçak ve düz olan orta kesimi lös katmanlarıyla kaplı bir dizi platoyla çevrilidir. Kuzeyinde geniş tebeşir ovalar bulunur. Paris Havzasının güneybatısında Loire Vadisini izleyen ovalar başlar. Bu bölgenin platoları Loire ve kollarının açtığı geniş vadilerle parçalanmıştır. Güneyde Pireneler, kuzeyde de Massif Central’m etekleriyle çevrili olan Akitanya Havzası, Dordogne ve Garonne ırmaklarının vadilerini kapsar. Kuzeyindeki kireçtaşı oluşumlar arasında verimli ovalar yer alır. Güneyinde Pireneler’den inen geniş bayırlar akarsularla parçalanarak bir yelpaze gibi açılır. Atlas Okyanusu kıyısında kumul ve bataklıklardan oluşan Landes uzanır.
Fransa’nın kuzey ve batı kıyıları büyük bir çeşitlilik gösterir. Kuzeyde Artois Tepelerinin oluşturduğu burnun batısındaki tebeşir yarlar Sen Irmağının ağzına kadar uzanır. Normandiya kumsallarından sonra Cotentin ve Bretanya yarımadalarının girintili çıkıntılı kıyıları başlar. Batı kıyılarının kuzeyinde derin Loire ve Gironde haliçlerinin yanı sıra sivri burunlar ve adalar bulunur. Landes kıyı şeridi dümdüz bir çizgi izleyerek güneye iner.
Genç dağlar ve komşu ovalar. Fransa ile İspanya arasında 450 km’lik doğal bir set oluşturan Pireneler’in daha yüksek olan orta kesimi paralel sıradağlar biçimindedir. Bu sıradağların sarp yamaçları arasında az sayıda geçit vardır. İsviçre sınırındaki Jura Dağları kıvrılmış kireçtaşı katmanlarından oluşmuştur. En yüksek noktası Cretdela Neige’dir (Karlı Sırt) (1.723 m). Alpler’in Fransa’da kalan bölümünde Avrupa’nın sürekli kar ve buzulla kaplı iki büyük bölgesi yer alır. Bu bölgelerin birinde ülkenin en yüksek doruğu Mont Blanc (4.807 m) bulunur. Alpler’in dört paralel bölümden oluşan kuzey kesiminde buzul hareketleriyle oluşmuş büyük vadiler vardır. Yükseltilerin daha düzensiz olduğu güneyde vadiler dar ve dolambaçlı boğazlar biçimindedir.
Genç dağlar ile Massif Central arasında Saöne ve Rhöne gibi bir dizi ova uzanır. Bu ovalar Akdeniz’e doğru açılarak üçgen biçimli Rhöne Deltası ve Languedoc Düzlüklerine dönüşür. Güneydoğuda Alp eteklerinden sonra yükselen masifler küçük koy ve burunların süslediği güzel bir kıyı şeridi oluşturur.

İklim, Bitki Örtüsü ve Hayvan Varlığı


Akdeniz, okyanus ve kara iklimi özelliklerinin buluştuğu Fransa’da genelde ılıman bir iklim görülür. Atlas Okyanusundan esen rüzgârlar ülkenin büyük bölümünü etkiler. Ülkenin kuzeybatısında okyanus iklimi hüküm sürer. Bu bölgede ortalama sıcaklık ocakta 6°C, temmuzda 16°C’ dir. Nem oranı çok yüksek, ortalama yağış miktarı ise 900 mm dolayındadır. Okyanus iklimi kuzeye doğru yerini kışların daha ılık geçtiği bir kuşağa bırakır. Güneydeki Akitanya Havzasında ise kışların daha soğuk, yazların daha sıcak olduğu bir okyanus iklimi görülür.
Okyanus ve kara iklimleri arasında bir geçiş bölgesi olan Paris Havzasında yıllık sıcaklık ortalaması 12°C’dir; yaz aylarında sıcaklık 33°C’ye kadar çıkar. Yıllık yağış miktarı (600 mm) ülke ortalamasının altındadır. Yaz aylarında fırtınanın eşlik ettiği yağışlar görülür. Benzer bir iklimin hüküm sürdüğü Pireneler’in batı kesimi ile Ardennes, Vosges ve Massif Central’ın batı yamaçlarında yaz-kış farklılığı daha belirgindir. Genelde 1.000 mm’yi geçen yıllık yağış miktarı Pireneler’de 2.000 mm’ye ulaşır. Kara iklimi özellikle doğudaki korunaklı ovalarda etkilidir. Sert geçen kış aylarında don görülen günlerin sayısı 80’i aşar; kar haftalarca yerde kalır. Yıllık sıcaklık farklılığının en yüksek olduğu yer Alsace’tır. Akdeniz ikliminin etkisi güneydoğu ve Aşağı Rhöne Irmağı ovalarının yanı sıra Alpler’in güney kesimi, Massif Central’ın güneydoğu yamaçları ve Pireneler’in doğu kesimine kadar uzanır. Bu bölgede kış aylarının sıcaklık ortalaması 6°-8°C arasında değişir. Sağanak biçimindeki yağışlar daha çok ilkbaharda ve sonbaharda düşer. Kuzeyden soğuk mistral rüzgârları eser.
Fransa topraklarının dörtte birinden fazlası ormanlarla kaplıdır. Çayır ve otlakların oranı dörtte bire yaklaşır; ekili ve dikili alanların oranı ise üçte biri geçer. Ülkenin kuzey kesiminde meşe ve kayın ormanları ağırlıktadır. İç bölgelerde daha çok huşağacı, çam ve kavak ağaçlarına rastlanır. Akdeniz ikliminin etkili olduğu bölgelerde dikenli bitkilerin yanı sıra yaygın zeytin ve incir ağaçları bulunur. Bütün dağlık bölgelerde kahverengi ayı yaşar. Ormanlık alanlar yaban domuzu, tilki ve kunduz gibi çeşitli küçük memeli hayvanları barındırır. Güneyde flamingo ve beyaz balıkçıllara rastlanır.

Akarsular ve Göller


Bir bölümü Alsace sınırından geçen Ren Irmağının iki büyük kolu Moselle ve Meuse, Paris Havzasının doğu kesiminin sularını, Artois tepelerinden doğan suları ise Kuzey Denizine dökülen Escaut (Schelde) Irmağı toplar. Aube, Marne, Oise ve Yonne kollarıyla beslenen ve Paris Havzasındaki akarsu ağının eksenini oluşturan Sen Irmağı düzenli ve ağır akışıyla ulaşıma son derece elverişlidir; 780 km’lik bir çığırdan sonra Manş Denizine dökülür. Fransa’ nın en uzun (1.020 km) akarsuyu olan Loire Irmağının su toplama alanı yaklaşık 117.000 km2’yi bulur. Irmak, Massif Central’dan doğduktan sonra dik yamaçlar ortasından geçerek çok sayıda kolla birleşir ve Armorik masifini parçalayarak Atlas Okyanusuna ulaşır. Taşıdığı su miktarı yıl içinde büyük değişiklikler gösterir. Yalnızca aşağı kesimi ve Maine kolu ulaşıma elverişlidir. Pireneler’den doğan Garonne, Akitanya Havzasından geçerken Massif Central’dan inen çeşitli kolların sularını alır. Daha sonra Dordogne ile birleşerek Gironde Halicini oluşturur. Cenevre Gölünden çıkan Rhöne Irmağı, Saöne’un yanı sıra birçok kaynaktan beslenir. Su miktarı en yüksek ırmak olan Rhöne’dan sulama ve enerji üretiminde geniş bir biçimde yararlanılır. Büyük ırmakların dışında kaynakları denize yakın birçok küçük akarsu vardır. Buzullann oyduğu çöküntüler ve yapısal kırılmalarla oluşmuş göllerin yanı sıra volkanik kökenli göllere ve lagünlere de rastlanır.

Nüfus



Ad:  Fransa Resimleri.jpg
Gösterim: 338
Boyut:  87.5 KB

Yapısal Özellikler


Fransızlar güçlü bir ulus duygusu taşımakla birlikte, tek bir etnik kökenden gelmezler. Tarih boyunca birçok göç dalgası, istila ve savaşa sahne olan Fransa, Akdeniz yoluyla Ortadoğu ve Afrika’dan gelen göçmenlerle Asya ve Kuzey ülkelerinden gelip, Avrupa’yı geçerken kıtada sürekli olarak yerleşen değişik halklann üst üste yığılmasıyla çeşitli etnik özelliklerin iç içe geçtiği bir dizi bölgeyi kapsar. Bu karışım, çelişik gibi görünse de, bütünsel bir yapıdan yoksun olan toplulukların kaynaşmasını kolaylaştırmıştır. Ulusal dil olan Fransızca bütün ülkede konuşulur. Dil bütünlüğünü koruma devletin titizlikle izlediği bir politikadır. Bununla birlikte son yıllarda hâlâ canlı olan bölgesel lehçeleri de yaşatma yönünde bir tutum benimsenmiştir. Kuzey ve doğuda konuşulan Flaman ve Alsace dillerinin Germen dilleriyle yakınlığı vardır. Güneyde konuşulan Provans, Korsika ve Katalan dilleri Latincenin etkisini taşır. Breton ve Bask dilleri köken olarak Fransızcadan farklıdır. Bu dillerden bazıları güçlü bir edebi geleneğe dayanır. Fransa halkının yaklaşık dörtte üçü Katoliktir. Ama dinin etkili olduğu yerler belirli bölgelerle sınırlı kalır. Daha çok doğuda toplanmış olan Protestanlar çeşitli mezheplere ayrılmıştır. Kuzey Afrika’dan gelen göçmenler dolayısıyla Müslümanlar önemli bir azınlık oluşturur. Paris, Marsilya ve Alsace’ta küçük Yahudi topluluklar vardır. 1801’de Avrupa’nın en kalabalık ülkesi olarak Avrupa nüfusunun altıda birini barındıran Fransa, 1936’ya gelindiğinde nüfus sıralamasında beşinci durumda bulunuyordu. Bu değişimin temelinde 18. yüzyıl sonlarında başlayan doğum kontrolü, Fransız Devrimi’nin aile kurumunda yarattığı köklü dönüşüm ve birbirini izleyen kanlı savaşlar gibi etkenler yatıyordu. II. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde uygulanan yeni aile politikası, savaş kayıplarına karşın nüfusun hızla artmasını sağladı. Savaş sonrasında bağımsızlaşan sömürgelerden bir milyonu aşkın Fransızın dönmesi, bu eğilimi daha da güçlendirdi. Daha sonra nüfus artış hızında başlayan düşüş özellikle 1960’ların ortasında belirginleşti. Bununla birlikte doğum oranının ölüm oranından daha yüksek olması ve dışardan göçlerin yoğunlaşması nedeniyle nüfus mutlak olarak artmaya devam etti. Savaş sonrasında ortalama binde 6 düzeyinde seyreden doğal nüfus artış hızı, 1990 verilerine göre binde 4,2’dir. Doğum ve ölüm oranları sırasıyla binde 13,5 ve binde 9,3’tür. Kuzey ve doğu kesimlerinde doğum oranı orta ve güney kesimlere göre daha yüksektir. Ortalama ömür (1990) kadınlarda 80,9 yıl, erkeklerde 72,7 yıldır.

Demografik Özellikler


Nüfusun yaş gruplarına göre dağılımında yaşlıların oranı oldukça yüksektir; 1990 verilerine göre 60 yaşın üzerindekilerin oranı yüzde 20’ye yaklaşır. Büyük bir oranı bulan genç nüfus eski kuşaklardan köklü bir kopuşun özelliklerini taşır. Kadın nüfusu erkek nüfusundan biraz daha fazladır. Fransa’dan dışarıya göçler tarih boyunca sınırlı bir düzeyde kalmıştır. Sömürgecilik döneminden kalma başlıca Fransız yerleşme merkezleri Quebec (Kanada), Louisiana (ABD) ve Latin Amerika’daki bağımlı adalardır. Afrika ve Asya’daki Fransız göçmenlerin çoğu dönmüştür. Günümüzde özellikle Bretanya ve Normandiya’dan Kanada’ya yönelik küçük çaplı göçler görülür. Basklar arasında da Arjantin, ABD ve Avustralya’ya göç eğilimi vardır. Geleneksel olarak dışardan göçlere açık bir ülke olan Fransa’ya gelen göçmenlerin sayısı 1850-1914 arasında 4,3 milyona, 2. dünya savaşı arasında da 3 milyona ulaşmıştı. Bu göçmenler arasında Avrupa’nın çeşitli yerlerinden gelen işçilerin yanı sıra siyasal nedenlerle ülkelerinden kaçanlar da önemli bir yer tutuyordu. Genellikle özümlenen göçmenlerin bir bölümü küçük topluluklar biçiminde varlıklarını sürdürmüşlerdir. II. Dünya Savaşı’ndan sonra özellikle eski sömürgelerden gelen yabancı işçilerin çoğu Fransız uyruğuna geçmiştir. Günümüzde Fransa’da yaşayan başlıca yabancı topluluklar Cezayirliler, Portekizliler, Faslılar, İspanyollar ve İtalyanlardır.
Ülke içinde dağlık kesimlerden ovalara, kırsal alanlardan küçük kasabalara ve küçük kasabalardan büyük kentlere sürekli bir akın vardır. Bu göç dalgası en yoğun biçimde I. Dünya Savaşı sonrasında ve 1960’larda yaşanmıştır. Metropol alanlardaki nüfus hareketliliği çok çarpıcıdır. Örneğin Paris ve çevresinde yaşayanların hemen hemen yarısı başka yerlerde doğmuştur. Her gün çalışmak üzere çevredeki yerleşmelerden sanayi kentlerine gidenlerin sayısı da son derece yüksektir. Bu sayı Paris’te iki milyonu bulur. Sınır bölgelerinde frontaliers denen yabancı işçiler benzer bir grubu oluşturur. Tatil dönemlerinde de büyük bir nüfus hareketliliği görülür. Nüfus yoğunluğu (1991) km2 başına 104,7 kişidir. Bu oran dünya ortalamasının üzerinde olmakla birlikte komşu ülkelere göre düşüktür. Genelde ülkenin doğusu, batısına oranla daha sık nüfusludur. Paris Havzası ile Massif Central arasındaki kuşakta, Fransa-İtalya ve Fransa-İspanya sınır bölgeleri ile güneydeki Atlas Okyanusu kıyılarında nüfus oldukça seyrektir. Nüfus yoğunluğunun en yüksek olduğu yerler büyük kentleri çevreleyen bölgeler ile kıyılar ve vadilerdir. Kentlerde oturanların toplam nüfus içindeki oranı (1990) yüzde 74,3’tür.

Ekonomi


Karma bir yapıya dayanan gelişmiş Fransız ekonomisinin en önemli özelliği, 1950’lerde koruyucu gümrük duvarları ve yüksek devlet sübvansiyonları sayesinde öteki ileri sanayi ülkelerinin çoğunu geride bırakan bir büyüme hızı göstermiş olmasıdır. Bunu izleyen dönemde de sanayiye dünya piyasalarında rekabet gücü kazandırmak amacıyla, yeniden yapılanma yönünde önemli adımlar atılmıştır. Bununla birlikte sanayi sektörü, Almanya ve İngiltere gibi ülkelere oranla hâlâ dar bir temele dayanmaktadır. Tarım ekonomide önemli bir yer tutar. Fransa mandıracılık ürünleri, buğday ve şarap üretiminde dünyada ilk sıralarda yer alır. Ekonominin dış ticarete bağımlılığı öteki Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ülkelerine göre düşüktür. Son yıllarda ekonomide karşılaşılan başlıca sorunlar işsizlik ve enflasyon olmuş, ödemeler dengesinde de güçlükler yaşanmıştır. 1981 öncesindeki hükümetler bu sorunların üstesinden gelmek için ekonomiyi daraltma politikası izlerken, daha sonraki sosyalist yönetim ekonomiyi canlandırarak işsizliği azaltmayı temel almıştır. 1989 verilerine göre ülkenin gayri safi milli hasılası (GSMH) 000 milyar ABD Doları, kişi başına düşen milli gelir ise 17.830 ABD Doları’dır.

Doğal Kaynaklar


Fransa’nın verimli toprakları ve ılıman iklimi tarım için güçlü bir temel oluşturur. Su kaynakları oldukça boldur. Başlıca maden kaynakları demir cevheri, boksit ve kömürdür. Ayrıca ülkenin çeşitli yerlerine dağılmış çinko, kurşun, bakır, altın, tungsten ve antimon yatakları vardır. Petrol ve doğal gaz rezervleri iç gereksinimi karşılamaktan uzaktır. Yüksek hidroelektrik enerji potansiyeli büyük ölçüde değerlendirilmektedir.

Tarım, Ormancılık ve Balıkçılık


Fransa tropik ürünler ve hayvan yemi dışında tarım açısından temelde kendine yeterli bir ülkedir. En önemli tahıl ürünü olan buğdayı arpa ve mısır izler. Rhöne Deltası ve çevresinde pirinç ekilir. Bağların büyük bölümü güney ve güneydoğuda toplanmıştır. En kaliteli şaraplar Bordeaux ve Burgonya’da üretilir. Ülkenin çeşitli yerlerinde yürütülen meyvecilik ve sebzecilik son derece gelişmiştir. Başlıca kök bitkiler şeker pancarı, patates ve şalgamdır. Güneybatıda ve Alsace’ta tütün yetiştirilir. Parfüm ve ilaç yapımında kullanılan bitkilerin üretimi de yaygındır. Hayvancılık Fransa’ nın büyük bölümünde bitkisel üretimden önde gelir. Çiftlik hayvanlarının yaklaşık yarısını oluşturan sığır, Akdeniz bölgesi dışında ülke düzeyinde dengeli bir dağılım gösterir. Süt sığırcılığı özellikle batıda ve kuzeyde yapılır; besi sığırcılığı ise Massif Central ve Normandiya’da öne çıkar. Etinden, sütünden ve yününden yararlanılan koyunlar, daha çok orta ve güneydeki dağlık kesimlerde beslenir. Fransa dünyanın önde gelen peynir ve yağ üreticileri arasında yer alır. Gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) içindeki payı (1990) yüzde 6 olan tarım sektöründe toplam işgücünün yüzde 7,8’i çalışır. Çiftlikler genelde çok küçüktür; modern tekniklerin benimsenmesi de yavaş bir süreç izlemektedir. Hükümet son yıllarda çiftliklerin daha büyük birimler altında toplanmasını özendirici önlemler almıştır. Ayrıca bazı alanlarda aşırı üretimin önüne geçmek için çiftçileri et üretimine yönlendirme ve konserveciliği geliştirme yoluna gidilmiştir. Ormanların ekonomiye katkısı önemlidir. Fransa tomruk üretiminde Avrupa’nın önde gelen ülkelerinden biridir. Ormanların dörtte birinden fazlası merkezi ve yerel yönetimlerin elindedir. Ulusal Orman Dairesi geniş çaplı bir ağaçlandırma çalışması başlatmıştır. Balıkçılık özellikle iç tüketim açısından büyük önem taşır. Avlanan başlıca balıklar morina, ringa, halibut, sardalye, uskumru ve kolyozdur. Biskay kıyılarındaki haliç ve lagünlerde önemli miktarda istiridye yetiştirilir. Balıkçıların yaklaşık yarısı Britanya kıyılarında yaşar.

Kaynak: MsXLabs.org & Ana Britannica

🌘 🚀
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
6 Kasım 2016       Mesaj #13
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  Fransa Doğa Resimleri.jpg
Gösterim: 264
Boyut:  37.7 KB
Madencilik, İmalat, Finans Hizmetleri ve Dış Ticaret
Madencilik sektöründe 1960’lardan beri sürekli bir üretim düşüşü görülmektedir. Maden ocaklarında devlet desteğinde geniş bir modernleştirmeye gidilmiştir. Belçika sınırında toplanmış olan kömür ocakları demir-çelik sanayisini beslemekten uzaktır. Başta Lorraine olmak üzere Normandiya, Anjou Havzası ve Pirene- ler’den çıkarılan demir cevheri düşük derecelidir. Son yıllarda önemli miktarda demir ithalatı yapılmıştır. Öteki madenler iç gereksinimin ancak küçük bir bölümünü karşılar. Fransa Avrupa’nın önde gelen altın üreticilerinden biri olmakla birlikte dünya üretiminin ancak yüzde 1’ini elinde tutmaktadır. Tuz, potas ye kükürt üretimi önemli miktarları bulur. İthal hammaddeye dayanan petrol arıtma sanayisi oldukça gelişmiştir. Fransa, ABD, Japonya ve Almanya’dan sonra dördüncü büyük sanayi ülkesidir. Madencilik ve imalat sektörleri topluca GSYİH’nın yüzde 18,8’ini oluşturur ve işgücünün yaklaşık yüzde 16,3’ü bu sektörde çalışır, imalat sektörünün başlıca sorunu şirketlerin genelde küçük ölçekli olmasıdır. Büyük şirketlerin çoğu ya devlet yönetimindedir ya da uluslararası sermaye gruplarına bağlıdır. Bununla birlikte hükümet birçok alanda şirket birleşmelerini destekleyici etkin bir politika izlemektedir. Seçilmiş belirli sanayilerin dünya piyasalarında rekabet edebilmesi için geniş sübvansiyonlar da uygulanmaktadır. Son yıllarda yatırım için gerekli sermaye miktarının artması ve kaynak bulma güçlükleri sanayinin büyüme hızını yavaşlattığı gibi, araştırma ve geliştirme çalışmalarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Başlıca sanayi dalları çelik, motorlu araç, uçak, makine, elektrikli alet ve kimyasal madde üretimi ile dokumacılık ve gıda işlemedir. Devlet denetiminde olan elektrik üretimi (1989) 406,8 milyar kW-sa düzeyindedir. İthal petrole bağımlılığı azaltmak amacıyla termik ve nükleer enerji üretimini artırmaya ağırlık verilmiştir. Kömür üretimi ve petrole dayalı sanayiler de devletin elindedir. Büyük bankalar ve bazı finans kuruluşları devletleştirilmiştir. Toplam aktif ve pasiflerin yarısı az sayıdaki devlet bankalarının elindedir. Ticari bankaların yanı sıra uzmanlaşmış kredi kurumlan, tasarruf ve yatırım bankaları da etkinlik gösterir. Son yıllarda bankacılık sisteminde yapılan reformlar rekabeti geliştirerek modern uygulamalara geçilmesini sağlamıştır. Paris Borsası’nın gelişmesiyle hisse senedi piyasası bir ölçüde canlanmıştır. İthalat ihracattan daha büyük bir hızla gelişmektedir. İthalat içinde en önemli kalemleri yakıtlar, makineler ve kimyasal maddeler oluşturur. Başlıca ihracat ürünleri taşıt araçları ve donanımı, mamul mallar ve gıda ürünleridir. Dış ticaretin yarısından fazlası AET üyeleri ve Afrika ülkeleriyle yapılır. ABD, Irak, Suudi Arabistan ve eski Sovyet cumhuriyetleri ile ticari ilişkiler de gelişmektedir.

Ekonominin Yönetimi


Özel sektörün sınırlı bir ağırlığının olduğu ekonomide devletin hazırladığı beş yıllık planlar önemli bir rol oynar. Geniş bir katılımla hazırlanan planlar yatırım, kredi, fiyat ve vergi kolaylığı gibi araçlarla ekonomiye yön verir ve oldukça uyumlu bir gelişmeyi sağlar. Yürürlüğe girmeden altı ay önce ana hatları saptanan bütçe, ekonominin işleyişini belirlemede önemli bir işlev görmez. Bu durum görünüşte yüksek bir bütçe açığına yol açarsa da, gerçek bütçe açığının GSYİH içindeki oranı öteki sanayi ülkelerine göre oldukça düşüktür. Artan oranlı gelir vergisi sisteminde çeşitli etkenler göz önüne alınır. Vergi gelirlerinin üçte ikisinden fazlası dolaylı vergilerden sağlanır. 1980’lerin başında yüksek gelir gruplarını kapsayan ek vergiler getirilmiştir. Kamu harcamalarında sosyal hizmetler büyük bir yer tutar. İşkolu yerine bölgesel birimler temelinde örgütlenmiş olan sendikalar çeşitli siyasal eğilimleri yansıtır. Fransız İşverenleri Ulusal Konseyi ise işkolu birimlerinin de yer aldığı bölgesel bir örgütlenmeyi benimsemiştir. Toplu pazarlık görüşmeleri kamu ve özel kesimi kapsayacak biçimde yürütülür.

Ad:  Fransa'da Ulaşım.jpg
Gösterim: 409
Boyut:  30.6 KB

Ulaşım


Fransa’da üretim ve tüketim merkezlerinin dağınıklığı, ulaşım sistemini karmaşıklaştıran ve maliyetleri artıran bir etken olmuştur. Yüzey şekilleri nedeniyle anayollar genellikle ırmak vadilerini izler. Ekonomik etkinliklerin yoğunlaştığı Paris, doğal olarak ulaşım sisteminin odağını oluşturur. Temeli 19. yüzyıla dayanan ulaşım ağına hızla gelişen sanayiye uygun bir yapı kazandırma gereği, önemli güçlükler yaratmıştır. Yük taşımacılığında sevk edilen malın hacmine göre boru hattı, tren, kamyon ve gemi gibi değişik araçlar kullanılır. Konteyner kullanımı hızla gelişmektedir. Bu amaçla limanlarda modern tesisler kurulmuştur. Yolcu taşımacılığının büyük bölümü özel araçlara dayanır. Toplu kara ve demir yolu taşımacılığı sınırlıdır. Fransa’nın yaygın ve gelişkin karayolu ağının uzunluğu (1989) 800.000 km’yi geçer. Karayoluyla yük taşımacılığı 1950’lerden beri sürekli bir artış göstermektedir. Toplam uzunluğu (1989) 35.000 km’yi bulan demiryolu ağının en belirgin özelliği coğrafik bir merkezilik göstermesidir; hatların kesiştiği başlıca kavşak Paris’tir. 1938’de kurulan Fransa Ulusal Demiryolları Şirketi (SNCF) bütün demiryollarını işleten bir devlet kuruluşudur. Hatların dörtte birinde elektrikli trenler işler. Yüksek hızlı trenlerin devreye girmesi demiryolu taşımacılığını önemli ölçüde canlandırmıştır. Eski bir geçmişe dayanan suyollanndan özellikle sanayi bölgelerinde yararlanılır. Pek geniş olmayan kanallar küçük kapasiteli gemilerin ulaşımına elverişlidir. 1940’lardan sonra Rhöne ve Sen ırmaklarıyla bağlantılı kanallar geliştirilmiştir. Havayollarının iç taşımacılıktaki payı küçük olmakla birlikte, dış hat seferleri son derece işlektir. Dünyanın en büyük havayolu şirketlerinden biri olan Air France’ın yaygın bir sefer ağı vardır. Paris’in başlıca havaalanları Charles de Gaulle, Orly ve Le Bourget’dir.

Ad:  Fransa Devlet Yapısı.jpg
Gösterim: 354
Boyut:  68.2 KB
Yönetsel ve Toplumsal Koşullar Devlet Yapısı
Anayasal çerçeve. Fransa’nın parlamenter cumhuriyet yönetimi, yürütme gücünün ağırlıkta olduğu çok partili bir demokrasiye dayanır. 1958’de kabul edilen ve 1962’de bazı değişiklikler yapılan Beşinci Cumhuriyet Anayasası uyarınca yürütme gücünün başında yedi yıllık bir dönem için genel oyla seçilen cumhurbaşkanı bulunur. Bakanlar Kurulu’nu, yüksek kamu görevlilerini ve yargıçları atayan cumhurbaşkanının yönetimle ve yasalarla ilgili konularda halkoylamasına başvurma ve Ulusal Meclis’i dağıtma yetkisi vardır. Cumhurbaşkanı Bakanlar Kurulu toplantılarına başkanlık ederek önemli kararları imzalar. Ayrıca olağanüstü durumlarda bütün yasama ve yürütme yetkilerini elinde toplayabilir. Yasama yetkisi Ulusal Meclis ve Senato’ dan oluşan parlamento tarafından kullanılır. 577 üyeli Ulusal Meclis beş yılda bir genel seçimle belirlenir. Dar bölge sistemine dayanan seçimler iki tur üzerinden yapılır; birinci turda hiçbir adayın salt çoğunluğu elde edememesi durumunda en yüksek oyu alan iki adayın katılmasıyla ikinci tura geçilir. Senato’nun 321 üyesi dokuz yıllık bir dönem için her ilde ve ayrı bir seçmenler kurulunca seçilir; bu kurullar temelde belediye meclisi üyelerinden oluşur. Seçmen yaşı 1974’te 18’e indirilmiştir. Ülkenin başlıca partileri, ılımlı sol eğilimli Sosyalist Parti (PS), de Gaulle’cü Cumhuriyet İçin Birlik (RPR), merkezci bir eğilimi temsil eden Fransız Demokrasisi için Birlik (UDF), aşırı sağcı Ulusal Cephe ve solcu Fransız Komünist Partisi’dir (PCF). Yasama çalışmalarında Senato’nun sınırlı bir ağırlığı vardır; Ulusal Meclis daha üstün bir konumdadır. Parlamentonun ulusal savunma, eğitim ve maliye konuları ile toplumsal ve ekonomik programlarla ilgili yasama yetkisine belirli sınırlamalar getirilmiştir. Hükümet parlamentodan belirli bir süre için kanun gücünde kararname çıkarma yetkisi alabilir. Parlamento hükümet üzerindeki denetimini soru, soruşturma ve güvensizlik önergeleri aracılığıyla uygular. Hükümet hem cumhurbaşkanına, hem parlamentoya karşı sorumludur. Anayasa ülke yönetimiyle ilgili politikaları “belirleme ve yürütme” görevini hükümete vermiştir. Bununla birlikte kurumsal yapılar, dış politika ve savunma gibi konularla ilgili önemli kararlarda cumhurbaşkanlarının belirgin bir ağırlığı vardır. Cumhurbaşkanı, Ulusal Meclis ve Senato’ nun dokuz yıllık bir süre için atadığı dokuz üyeden oluşan Anayasa Konseyi, seçimleri denetlemenin yanı sıra devlet yapısını ve parlamentonun işleyişini ilgilendiren yasa ve tüzüklerin anayasaya uygunluğunu inceler ve uluslararası anlaşmalar, hükümet ile parlamento arasındaki uyuşmazlıklar gibi konularda görüş bildirir. Iş dünyası ile meslek gruplarının temsilcilerinden oluşan Ekonomik ve Sosyal Konsey, uzun vadeli program ve planların hazırlanmasında bir danışma organı işlevini görür.
Yerel yönetim. Fransa yönetsel bakımdan 22 planlama bölgesine (region de program- me), bu bölgeler 96’sı Fransa’da, 4’ü denizaşırı topraklarda olmak üzere 100 ile (departement), iller de bucaklara (commu- ne) ayrılmıştır. Dört denizaşırı ili de (Guadeloupe, Martinik, Fransız Guyanası, Reunion) kapsamak üzere bütün illerde en önemli yönetim organı, altı yılda bir seçilen canton temsilcilerinin oluşturduğu Genel Meclis’tir. Merkezi hükümetin temsilcisi olan vali (prefet) aynı zamanda Genel Meclis’in yürütme görevlisidir. İllerin bölündüğü ilçelerin (arrondissement) başında vali yardımcıları (sous-prefet) bulunur. En küçük yönetim birimi olan bucaklar altı yılda bir seçilen, en az dokuz üyeli belediye meclislerince yönetilir. Meclisin seçtiği belediye başkanı merkezi hükümete karşı da sorumludur. 1972’de bölgesel düzeyde eşgüdümü sağlamak amacıyla birkaç ili içine alan planlama bölgeleri oluşturulmuştur. Fransız Polinezyası ve Yeni Kaledonya gibi denizaşırı toprakların özerk bir yönetim yapısı vardır.

Yargı sistemi. Medeni hukuk davalarına alt mahkemeler (tribunal d’instance) ve üst mahkemeler (grande instance) bakar. Ceza mahkemeleri hafif ve ağır suçlara göre çeşitli kademelere ayrılır. Aynca iş mahkemesi, askeri mahkeme gibi uzmanlık mahkemeleri de vardır. Bütün bu mahkemelerin kararları Cour de Cassation denen temyiz mahkemesince denetlenir. Devlete yönelik suçlara bakan Cour de surete de l’Ütat (Devlet Güvenlik Mahkemesi) 1981’de kaldırılmıştır. Bağımsızlıktan anayasayla güvence altına alınmış olan yargıçların atama ve disiplin işleriyle Conseil Superieur de la Magistrature (Yargı Yüksek Kurulu) görevlidir. Kamu savcıları ise Adalet Bakanlığı’na bağlıdır. İdare hukuku alanındaki uyuşmazlıklara bakan Conseil d’Etat (Devlet Şürası), aynı zamanda yasa tasarıları ve kararnameler konusunda görüş bildirmeye yetkilidir. Silahlı kuvvetler. Ulusal savunma, anayasa uyarınca başkomutan konumunda olan cumhurbaşkanının sorumluluğu altındadır. Silahlı kuvvetler yönetsel açıdan Savunma Bakanlığı’na bağlıdır. Bağımsız bir savunma politikası izlemeye özen gösteren Fransa, NATO üyesi olmakla birlikte örgütün askeri kanadında yer almaz. Bu çerçevede nükleer silah yapımına ağırlık verilerek çeşitli stratejik ve taktik füzeler geliştirilmiştir. Kara, deniz ve hava kuvvetleri ayrımı yerine çeşitli işlevleri temel alan ve bu kuvvetlere ait birlikleri barındıran bir örgütlenme oluşturulmuştur. Zorunlu askerlik sisteminin uygulandığı Fransa’da askere alma yaşı 19, hizmet süresi 12 aydır.

Ad:  Fransa Eğitim.jpg
Gösterim: 258
Boyut:  37.8 KB

Eğitim


Eğitim 6-16 yaş arasında zorunlu ve parasızdır. Beş yıllık ilköğrenimin ardından öğrenciler ortaöğrenimin birinci basamağını oluşturan okullara devam ederler. Bu okullardan 15 yaşında mezun olan öğrenciler, iki yıllık teknik okullardan brevet d’etudes professionelles (mesleki eğitim diploması) alarak doğrudan meslek yaşamına atılabilecekleri gibi, daha sonra yükseköğrenimi sürdürmek üzere üç yıllık liselere de girebilirler. Yüksekokullara yalnızca baccalaureat (bakalorya) sınavını veren lise mezunları alınır. Fransa’da en tanınmışı Sorbonne olmak üzere çok sayıda büyük ve köklü üniversitenin yanı sıra Siyasal Bilimler Enstitüsü gibi saygın meslek yüksekokulları da (grandes ecoles) vardır. Büyük bölümü Katolik Kilisesi’ne bağlı olan özel öğretim kuruluşları üzerinde devlet belirli bir denetim uygular. 1968’deki öğrenci olayları sonrasında Fransız üniversitelerinin merkeziyetçi ve disiplinli yapısı önemli ölçüde yumuşatılmıştır. Öğretmenler ve öğrenciler geniş bir örgütlenme özgürlüğünden yararlanmaktadır.

Sağlık ve Sosyal Yardım Hizmetleri


Sağlık koşulları öteki gelişmiş Avrupa ülkelerinin düzeyindedir. Bulaşıcı hastalıklara tutulma oranı oldukça düşüktür. Sağlık personeli ve hastaneler yeterli bir hizmet sunar. Hastaneler ile tıp fakülteleri arasında yakın bir işbirliği vardır. Bebek ölüm oranı (1990) binde 7,4’tür. Hemen hemen bütün, çalışanları kapsayan sosyal sigorta sistemi, işçi ve işveren payları dışında devletten de önemli bir destek görür. Yaşlı, sakat, emekli, dul ve yetim aylığı dışında sağlanan sosyal hizmetler, iş kazası, işsizlik ve annelik gibi durumlarda verilen yardımları içerir. Sağlık giderlerinin bir bölümü de sigortadan ödenir. Kentleşme ve sürekli göçler konut açığına neden olmuştur. Konutların önemli bir bölümünün eski oluşu, bu sorunu daha da ağırlaştırmaktadır. Son yıllarda kent planlaması düzen altına alınmıştır.

Ad:  Paris Resimleri.jpg
Gösterim: 350
Boyut:  51.8 KB

Kültürel Yaşam


Fransa’nın Kelt, Yunan-Roma ve Germen öğelerini uyumlu bir biçimde kaynaştıran köklü bir kültürel mirası vardır. Manastır ve üniversitelerin geliştirdiği zengin ortaçağ kültürü, 15. yüzyıl sonlarında bilimsel ve teknik gelişmenin önünü açan güçlü bir hümanizm geleneğine kaynaklık etmiştir. Bununla birlikte uzun yıllar dar bir çevre içinde kalan Fransız kültürünün geniş kitlelere açılması II. Dünya Savaşı sonlarına rastlar. Bu dönemde eğitim olanaklarının genişlemesi ve kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması kültür kaynaklarına ilgiyi de canlandırmıştır. Bu sürece Fransız halkının güncel olayları ve dünyadaki gelişmeleri daha yakından izlemesi de eşlik etmiştir. Çağdaş Fransız kültürünün en önemli öğelerinden biri olan edebiyat alanında, geçmişin düşünsel ve hümanist mirası etkisini yitirmemiştir. Deneme türünün babası Montaigne, 17. yüzyıl oyun yazarları P. Corneille, Moliere, J. Racine, fabl şairi La Fontaine, Voltaire, D. Diderot, V. Hugo, C. Baudelaire, G. Flaubert ve E. Zola gibi dünya çapında ün yapmış ustaların etkisi günümüz yazarları üzerinde bile sürmektedir. Bunlara P. Valery, S.-J. Perse, Colette, A. Gide, F. Mauriac, H. de Montherlant ve M. Proust gibi yakın dönemin parlak adları da eklenebilir. II. Dünya Savaşı sonrasında da birçok etkili edebiyatçı ortaya çıkmıştır.
Resim alanında Fransa’yı temsil eden seçkin sanatçıların başında J.-L. David, E. Delacroix, G. Courbet, P.-A. Renoir, C. Monet, E. Manet, E. Degas, P. Cezanne, H. Matisse, M. Duchamp, Y. Tanguy ve G. Braque gelir. Bu arada J. Duvivieur, J. Renoir, J. Delanoy, F. Truffaut, J.-L. Godard, E. Rohmer ve C. Lelouch gibi yönetmenlerle sayısız oyuncu sinemanın bir sanat olarak gelişmesine önemli katkıda bulunmuştur. Fransa’da güzel sanatlar eğitimi devletten geniş bir destek görmektedir. Paris ressam, heykelci ve müzikçilerin çalışma ve gelişme olanağı bulduğu bir merkezdir. Büyük özen gösterilen müzeler çok sayıda değerli yapıtı barındırmaktadır. Tarihsel anıtların çoğu onarılarak koruma altına alınmıştır. Son yıllarda yerel halk geleneklerini canlandırmaya yönelik çabalar artmıştır. Kültürel etkinlik gösteren kurumlar çeşitli bakanlıklara bağlıdır. Bütün önemli kentlerde bulunan kültür merkezlerinde değişik gösteriler ve etkinlikler yürütülür. Başka ülkelerle kültürel alışverişe büyük önem veren Fransa, başta Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) olmak üzere birçok uluslararası kültür kuruluşunun da merkezidir. Basın ve yayın dünyası kültürel zenginliği yansıtan canlı bir yapı gösterir. Sosyalist hükümet 1989’da radyo ve televizyon yayımlarını denetlemek üzere bir yüksek kurul oluşturmuştur. Kamu ve özel radyo ve televizyon istasyonları vardır. Gazete yayımcılığının eski ve köklü bir geçmişi vardır. Başlıca gazeteler arasında Le Monde, Le Figaro ve France-Soir sayılabilir.

Kaynak: MsXLabs.org & Ana Britannica
🌘 🚀
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
7 Kasım 2016       Mesaj #14
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  Fransız Medeni Kanunu.jpg
Gösterim: 294
Boyut:  27.0 KB

Fransız Medeni Kanunu

, Napolyon yasası olarak da bilinir, Fransızca Code Napoleon, Fransa’da, 1804’ten günümüze değin bazı değişikliklerle yürürlükte kalan ve medeni hukuk ilişkilerini düzenleyen yasa. Çoğu kara Avrupa’sı ve Latin Amerika ülkelerinde 19. yüzyılda kabul edilen medeni kanunların başlıca kaynağı olmuştur. Fransa’da medeni hukuka ilişkin kuralların bir yasa altında toplanması gereksinimi ve bu yolda yürütülen çalışmaların geçmişi Napoleon öncesi döneme değin iner. Devrim öncesindeki hukuk düzeninin en belirgin özelliği, çeşitli hukuk sistemlerini içermesiydi. Güney Fransa’da Roma hukuku uygulanırken, Paris’i de içine alan kuzey illerinde büyük ölçüde feodal Frank ve Germen kurumlarına dayanan bir gelenek hukuku gelişmiş bulunuyordu. Katolik Kilisesi’nin sıkı denetimi altında olan evlilik ve aile yaşantısıyla ilgili konular kilise hukukunun alanına giriyordu. Bütün bunlara ek olarak 16. yüzyıldan sonra krallık kararnameleri ile buyruklarına ve Parlemenfların (yüksek mahkeme) geliştirdiği içtihat hukukuna göre düzenlenen hukuksal konuların kapsamı da giderek genişliyordu. Her bölgenin kendine özgü gelenekleri vardı. 16. ve 17. yüzyıllarda ayrı ayrı bölgelerde yerel gelenek hukuklarını düzenleyerek yasalaştırma yolunda gösterilen çabalara karşın, ülke düzeyinde birlik sağlama yönünde atılan adımlar sınırlıydı. Çıkar çevreleri, reformun ayrıcalıklarına son vereceği kaygısıyla, yasa derleme çalışmalarına engel oluyordu.

Devrim sonrasında ortaya çıkan koşullar hukuksal kuralları tek bir yasada toplamayı olanaklı, hatta kaçınılmaz hale getirdi. Feodal mülk sahipleri ve loncalar gibi güçlü denetim grupları ortadan kaldırılmış, kilisenin dindışı konulardaki yetkilerine son verilmiş ve başına buyruk iller yeni ulusal devletin alt birimlerine dönüştürülmüş bulunuyordu. Bu bakımdan Fransız Medeni Kanunu’nun hazırlanmasında, tarihte ilk kez, bütün eski önyargılardan arınmış, kaynağını “saf sağduyu”dan alan ve bütünüyle akla dayanan bir yasa oluşturma ana ilkesinden yola çıkıldı. Kanunun ahlaki dayanakları eski gelenekler ya da monarşik koruyuculuk değil, aklın ilkelerine uygunluk olacaktı. Fransız Medeni Kanunu bütün yurttaşların eşit olduğunu, büyük evlat olma hakkı, soyluluk ve sınıf ayrıcalıklarının ortadan kaldırıldığını, sivil kurumlarm kilisenin denetiminden kurtarıldığını ve kişi özgürlüğü, sözleşme özgürlüğü ile özel mülkiyetin dokunulmazlığının temel ilkeler olduğunu belirtir.
Kanunun kişi hukukunu düzenleyen birinci kitabı medeni haklardan yararlanma, kişiliğin korunması, ikamet, vesayet, velayet, ana baba ile çocuklar arasındaki ilişkiler, evlilik, eşler arasındaki kişisel ilişkiler ve evliliğin iptal ya da boşanma yoluyla sona erdirilmesi gibi konuları kapsar. Eşya hukukuyla ilgili olan ikinci kitap mülkiyet, intifa ve irtifak haklarıyla ilgili düzenlemeleri içerir. Üçüncü kitap veraset, bağışlama, evlilik sözleşmesi ve yükümlülükler yoluyla mülk edinme haklarını, son bölümlerde de çeşitli vekâlet sözleşmelerini, yasal ve göreneğe dayalı ipotek işlemlerini, fiillere getirilen sınırlamaları ve hakların sınırlandırılmasını düzenler.
Kanun yükümlülükler açısından sözleşme, sözleşme benzeri, suç ve suç benzeri gibi geleneksel Roma hukuku kavramlarına yer verir. Sözleşme özgürlüğü, açıkça belirtilmemekle birlikte, birçok hükmün temelini oluşturan bir ilke olarak kabul edilmiştir.

1804’te Belçika, Lüksemburg, Almanya’ nın bir bölümü, Kuzeybatı İtalya, Cenova ve Monako gibi Fransız denetimi altında olan bölgelerde de yürürlüğe giren Fransız Medeni Kanunu, sonraki yıllarda Napoleon’un fethettiği İtalya, Felemenk, Hansa Birliği toprakları, Almanya’nın öteki kesimleri ve İsviçre gibi yerlerde de uygulanmaya başladı. Belçika, Lüksemburg ve Monako’da kanun günümüzde de yürürlüktedir. 19. yüzyılda bir dizi Avrupa ve Latin Amerika ülkesi, gönüllü olarak ve doğrudan çeviri ya da bazı değişiklikler yoluyla Fransız Medeni Kanunu’nu benimsedi. İtalya’nın birliğinin saklanmasından sonra çıkarılan 1865 tarihli Italyan Medeni Kanunu’ nun dolaylı da olsa Fransız Medeni Kanunu’yla yakın bir bağı vardı. 1942’de kabul edilen yeni İtalyan Medeni Kanunu’nda ise bu geleneksel bağdan büyük ölçüde uzaklaşıldı. Latin Amerika’da 19. yüzyıl başlarında Haiti ve Dominik’te Fransız Medeni Kanunu doğrultusunda çıkarılan yasalar bugün de yürürlüktedir. Bolivya ve Şili, kanunun düzenleniş biçimini sıkı sıkıya izlemenin yanı sıra esasından da önemli ölçüde yararlandı. Ekvador ve Kolombiya, Şili Medeni Kanunu’nu aynen benimserken, Uruguay ve Arjantin de bunu temel alan medeni kanunlar çıkardı, yüzyıl başlarında, Alman Medeni Kanunu’nun (1900) ve İsviçre Medeni Kanunu’nun (1912) çıkarılmasıyla Fransız Medeni Kanunu’nun etkisi giderek azalmaya başladı. Japonya Alman örneğini, Türkiye ise İsviçre örneğini izledi. 20. yüzyılda Brezilya, Meksika, Yunanistan ve Peru gibi ülkeler medeni kanunlarını hazırlarken karşılaştırma yöntemiyle Alman, Fransız ve İsviçre örneklerinden değişik yönlerde yararlanma yoluna gittiler.

Kaynak: MsXLabs.org & Ana Britannica
🌘 🚀

Benzer Konular

30 Mart 2017 / kompetankedi Mimarlık
20 Eylül 2010 / KisukE UraharA Mimarlık
2 Ağustos 2011 / KisukE UraharA Mimarlık
13 Şubat 2013 / Jumong Mimarlık