Arama

Orion Bulutsusu

Güncelleme: 16 Şubat 2018 Gösterim: 9.359 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Kasım 2007       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Orion Bulutsusu

Sponsorlu Bağlantılar
Hubble Uzay Teleskobu’nun bulanık görüntü özünün, üç yıl önce, düzenlenen olağanüstü başarılı bir uzay seferiyle düzeltilmesiyle birlikte astronomi araştırmaları için yeni bir dönem başlamış oldu. 29 Aralık 1993 tarihinde, göyüzünün en parlak bulutsusu olan Orion Bulutsusu’nu araştırmak üzere yönlendirilen Hubble, bulutsuyla ilgili birçok gizemin ortaya çıkarılmasını sağladı. Yıldızlar da bizler gibi doğar, yaşar, yaşlanır ve ölürler. Yıldızları oluşturan hammadde ise, yıldızlararası boşlukta bulunan gaz ve tozdur. Bu gaz ve tozun daha yoğun bulunduğu bölgelere ise bulutsu ismi verilir. Bulutsular, evrendeki temel madde olan hidrojenin dışında, daha ağır elementleri de içerirler. Bu ağır elementler, daha önce yıldızların içinde üretilmişler ve bir süpernova patlaması ya da diğer nedenlerle uzaya savrulmuşlardır. Yani bu olayı, çok büyük bir ölçekte gerçekleşen bir geri kazanım olarak düşünebiliriz.
Yıldızları oluşturan bu yoğun gaz ve toz bulutları, çok düşük sıcaklıklarda olmalarından dolayı, karanlık bulutsu olarak adlandırılılar. Tipik bir karanlık bulutsu, birkaç bin Güneş kütleseni içerir ve yaklaşık 30 ışık yılı çapında (1 ışık yılı yaklaşık 10 trilyon kilometredir) bir hacim kaplar.
Bulutsunun içerisindeki madde, yaklaşık %74 hidrojen, %25 helyum, ve %1 daha ağır elementlerden oluşur. Kızılötesi dalgaboyunda yapılan gözlemler, böyle bir bulutsunun sıcaklığının yaklaşık 10 Kelvin (-263°C) olduğunu gösteriyor. Bulutsunun bu kadar soğuk olması, içerisindeki atomların çok yavaş hareket etmeleri demektir.
Eğer, herhangi bir şekilde, bulutsunun içerisindeki bir gaz ve toz yığını, çevresindeki maddeden daha yoğun bir hale gelirse, kütle çekiminin etkisiyle, bu yığınla birlikte, çevresindeki madde de sıkışmaya başlar. Sıkışmanın etkisiyle giderek yoğunlaşan gaz ve toz bulutunun merkezindeki sıcaklık kritik değere ulaştıktan sonra (10 milyon Kelvin) nükleer füzyon başlar.
Bu sırada, hidrojen atomları, helyum atomlarına dönüşürken, büyük miktarlarda enerji serbest kalır. Merkezden kaynaklanan bu enerji, içeriden dışarıya doğru bir basınç yaratarak, bulutun daha fazla sıkışmasını engeller. Yeni bir yıldız doğmuştur. Bu nükleer fırının etrafını saran gaz ve toz bulutu ise açısal hızından dolayı bir disk halini alır. Daha sonra, bu madde, yıldızdan kaynaklanan yoğun ışınımın yarattığı basınçtan dolayı uzaklaşarak yeniden yıldızlararası boşluğa dağılır ve içerisideki parlayan kütle açığa çıkar.
Kışın, kuzey yarımkürede gökyüzünün en parlak ve belki de en romantik takımyıldızı olan Orion, binlerce yıldır gözlemciler için ilgi çekici bir hedef olmuştur. M.Ö. 2000 yıllarında Yunanlılar, takımyıldızı oluşturan yıldızları birleştirmiş ve bunun bir avcıya benzediğine karar vermişlerdir. Orion bulutsusu avcının belini temsil eden üç yıldızın altında, avcının kılıcını oluşturan üç ışıklı noktadan ikincisi olarak göze çarpar.
Bulutsu, gaz ve toz karışımı yapısıyla, 56 trilyon kilometre uzunluğunda bir alan boyunca yayılmaktadır ve içerisindeki genç yıldızlar sayesinde parlamaktadır. Bir yıldızın rengi sıcaklığına bağlıdır. Güneş, sarı renkli ortalama bir yıldız olup, yüzey sıcaklığı 5800°C’dir. Avcı’nın sol dizini oluşturan Rigel, mavi-beyaz renkli bir yıldızdır ve yaklaşık 10000°C’de parlamaktadır.
Rigel gibi büyük kütleli, sıcak yıldızlar yakıtlarını çok hızlı yaktıkları için kısa sürede kendilerini tüketirler. Büyük kütleli yıldızlar yaşamlarının son evrelerinde helyumu karbona, karbonu da demire dönüştürürler. Daha sonra bunlar, yaşlı ve şişman Betelgeuse gibi kırmızı dev haline gelirler.
Avcının sağ omuzunda yer alan Betelgeuse soğuktur; yüzeyindeki sıcaklık sadece 3000°C’dir. Bir yıldızın içindeki nükleer fırın söndüğü zaman, çekim kuvveti yıldızın çökmesine ve büzülmesine neden olur. Bu hızlı büzülmeden dolayı serbest kalan enerji, büyük bir patlamayla sonuçlanır ve bir "süpernova" olarak ortaya çıkar. Patlama eğer bir gaz ve toz bulutunun yakınında gerçekleşirse, şok dalgaları bu bulutu sıkıştırıp yoğunlaşmasını sağlayabilir ve yıldız oluşum döngüsü böylece sürüp gider.
Hubble’la yapılan ilk gözlemler, Orion’la ilgili gizemin ortaya çıkarılacağı konusunda oldukça ümit vermiştir. Hubble’ın ilk görüntüleri, bilinmeyen bir dizi parlak cisimle doludur. Dağınık bir şekilde yerleşmiş bu düzensiz noktaların, aynı Galileo’nun, teleskobundaki mercekte bulunan hava kabarcıklarını Jüpiter’in uyduları zannetmesi gibi, önceleri teleskobun optik alıcılarındaki bozukluktan kaynaklandığı düşünülmüştür.
Houston Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdüren ve yaklaşık 30 yıldır Orion Bulutsusu üzerinde çalışan Robert O’Dell, bu cisimlerin, genç yıldızların etrafında dolaşan; gaz ve toz karışımı içeren gezegen sistemleri olabileceğine karar vermiştir. Eğer O’Dell haklıysa, evrenin başka bir yerinde yaşam bulunması olasılığı artıyor demektir. Çünkü sadece gezegenler, DNA oluşumu ve çoğalması için gerekli yoğunluğa sahiptir ve bilindiği kadarıyla yaşam için uygun sıcaklıklar sadece gezegenlerde bulunur.
Robert O’Dell, Hubble’la yapılan gözlemlerde hiçbir yanıltıcı cisme rastlanmadığını, Orion’u olduğu gibi gözlemlediklerini ancak beklenmedik bazı bulgularla karşılaştıklarını belirtiyor. Bulutsunun merkezinin bir bölümüne yapılan ilk sağlıklı gözlem sonucunda 110 yıldız ortaya çıkarıldı ve bir sürprizle karşılaşıldı. Bunların 56’sı ince ve küresel bir bulut katmanıyla çevriliydi. Daha önce belirlenen parlak nesneler bu çatlak görünüşlü cisimlerdi.
O’Dell, bunlardan başka, teleskobun keskin gözünün bile farkedemediği, yakın yıldızların az miktarda aydınlattığı birkaç cisim daha gözlemlemeyi başardı. Bulutlar her ne şekilde açıklanırsa açıklansın, bunların içinde bulunan yıldızlar (ve tüm diğer yıldızlar) Orion’daki gaz moleküllerinden Güneş Sistemi’mizdeki gezegenlere kadar tüm maddelerin asıl kaynağını oluşturur.
Galaksimizin sarmal kolları içinde dağılmış pek çok yıldız toplulukları olmasına rağmen, hiçbiri Orion Bulutsusu kadar "canlı" değildir. Bize uzaklığı yaklaşık 1500 ışık yılı olduğu halde, kışın çıplak gözle bile gökyüzünde kolaylıkla farkedilebilir. Galileo, 1610 yılında teleskobunu Orion Takımyıldızı’na çevirdiğinde bulutsuyu nasıl olduysa farketmedi. Aynı yıl, bir amatör astronom olan Fransız hakim Nicolas Claude Fabri de Peiresc, Galileo’dan aldığı bir teleskopla bulutsuyu keşfetti.
Bir teleskoptan bakıldığında, bulutsu renksizmiş gibi görünür çünkü içerdiği azot ve hidrojenden dolayı kırmızı renkli olan dış kısımlar parlak olmadığı için gözlerimiz tarafından algılanamaz. Bulutsu, aslında çoğunlukla hidrojenden oluşmuş olup daha az miktarda olmak üzere helyum, karbon, azot ve oksijen içeren sıcak ve parlayan bir gaz bulutudur. Bu gaz bulutu kendisinden daha geniş ve karanlık bir gaz ve toz bulutunun içinde bulunur.
Su ve karbonmonoksit de dahil onlarca sayıda molekülün varlığı, bu gaz ve toz bulutunun yıldızların oluştuğu maddeyle yüklü olduğunu gösteriyor. Bulutsunun aydınlık kısmının topografyası oldukça düzensizdir. İçerdiği sıcak gazlardan gelen morötesi ışınlar özellikle moleküler bulutun ince olduğu yerlerde bulutsunun genişlemesine yol açmaktadır.
Orion’a baktığımızda aynı bizim Güneş Sistemi’mizin de bir zamanlar içinde yeraldığına benzer bir "yıldız fabrikası" görüyoruz. Orion Bulutsusu’ndaki yıldızların çoğunluğu, 300,000 ile 1 milyon yaşındadır ve genç olanları genellikle kırmızı renkli ve küçük kütlelidir. Bir kıyaslama yapacak olursak, bizim ortayaşlı Güneş’imiz 4.5 milyar yaşındadır.
Trapezium olarak adlandırılan dört büyük kütleli yıldız bu yıldız fabrikasının çarpan kalbini oluşturuyor. En büyükleri olan Teta 1C, Güneş’ten 20 kat daha fazla kütleye sahiptir ve 100,000 kere daha parlaktır. Bu yıldız tek başına bütün bulutsuyu aydınlatabilir.
Trapezium’u oluşturan ve bir milyon yaşından daha yaşlı olmadıkları tahmin edilen yıldızlardan kaynaklanan morötesi ışınlar, çevrelerinde bulunan maddenin gökkuşağı renklerinde parlamasına yol açmaktadır. Trapezium’un dışında, bu yıldız fabrikası, oluşumlarının değişik aşamalarında olan yaklaşık 70,000 yıldız daha içermektedir.
Bulutsu, bu haliyle, gökadamızdaki bilinen en yoğun yıldız kümelerinden birisine sahiptir. 1995 baharında, uzay teleskobu yönünü dört defa daha Orion Bulutsusu’na çevirdi ve 15 farklı bölgesinin değişik fotoğraflarını çekti. Uzun çalışmalar sonucunda bu görüntüler birleştirilerek bulutsunun tutarlı bir görüntüsü elde edilebildi.
O’Dell’in söylediğine göre, bulutsu oldukça karmaşık ve şiddet dolu bir yer. Şok dalgaları, Orion Bulutsusu’nun son gizemlerinden birisidir. Astronomlar, şok dalgalarına, yeni oluşan yıldızlardan fışkıran gazların sebep olduğuna inanıyorlar. Gaz fışkırmalarının, yıldız oluşturan gaz bulutundaki manyetik alandan kaynaklandığı düşünülüyor.
Bulut, kütle çekimi sayesinde sıkıştıkça, manyetik alan da bir miktar sıkışıyor ama belirli bir yere kadar sıkışıyor. Bu sınıra ulaştığında, manyetik enerji dönen kütlenin dışına taşmaya başlıyor ve yolu boyunca gaz parçacıklarının çok yüksek hızlara ulaşmasına sebep oluyor.
Manyetik enerjinin dışarı taşması için en uygun yer ise kutuplar. Bu nedenle, bu fışkırmalar yeni doğan yıldızların manyetik kutupların yerlerini gösteriyor olabilir. Eğer, şok dalgaları, yeni doğmuş yıldızlardaki aktif kuvvetlerin varlığı anlamına geliyorsa, bu yıldızların çevresindeki gaz ve tozdan oluşan diskler gezegenlerin oluşumuna dair en büyük kanıttır. Bu disklerin incelenmesi bize, Güneş Sistemi’mizin nasıl oluştuğu konusunda bilgi verebilir.
Bu gaz ve tozlardan oluşan diskler Immanuel Kant’ın, 1755 yılında ortaya attığı hipotezini doğruluyor gibi görülüyor. Hipoteze göre, dönen gaz bulutu bir merkezde sıkışır ve yıldız oluşumunu sağlar. Arta kalan maddeler ise dönmeye devam ederek gezegenleri oluşturur. Yıldızları çevreleyen diskler genellikle küresel değil düzdürler. (Eğer bir bulutsu, gezegen oluşturacaksa, dönüyor olmak zorundadır ve döndükçe de bir disk halini alır.)
Bu disklerden bazıları dairesel görünürler, çünkü cismin görünüşü bakış açısına göre değişir. Diğerleri ise damla şeklindedir. Bunun nedeni, maddenin, Trapezium Yıldızlarından kaynaklanan güçlü yıldız rüzgarları tarafından üflenmesidir. Bazı diskler Güneş Sistemi’mize oranla çok daha büyüktür. Bir tanesinin çapı Güneş Sistemi’ninkinin yaklaşık 7.5 katıdır. Merkezinde ise bizim Güneş’imizin üçte biri kütleye sahip kırmızı ve sönük bir yıldız vardır. Çevrelerinde disklere sahip olan yıldızların pek çoğu muhtemelen kendi gezegenlerini oluşturacaklar.
Henüz yıldızlar çok genç oldukları için, yıldızlardan herhangi birinin çevresinde gezegen sistemine rastlanmadı. Ancak, benzer çalışmalar gökadamızda pek çok yerde gezegenlerin olma ihitimalini kuvvetlendiriyor. Şimdiye kadar, binlerce yıldızın aynı anda ve çok büyük kümeler içinde doğdukları düşünülüyordu. Fakat Arizona’daki Kitt Peak Ulusal Gözlemevi’ndeki astronomlar yeni kızılötesi teleskoplarını Orion Bulutsusu’ndaki bir bölgeye çevirdiklerinde sadece 10-15 yıldızın bulunduğu kümelerde de yıldızların oluşabildiğini gözlemlediler.
Bizim gökadamız Samanyolu’nda birçok yıldız bu şekilde oluşuyor olabilir. Gözlenen yıldızların hemen hemen hepsi gaz ve tozdan oluşan bir diske sahiptir ve herbiri bizim Güneş Sistemi’mize benzer bir sistem olabilirler.

Bia - avatarı
Bia
Ziyaretçi
2 Temmuz 2008       Mesaj #2
Bia - avatarı
Ziyaretçi
Orion : Gökyüzünde Bir Avcı

Sponsorlu Bağlantılar
Yılın bu mevsiminde gökyüzünde en göze çarpan yıldız grubu Orion veya Avcı'dır. Uzun kış gecelerini aydınlatan , her zaman gökyüzünün en üstüne karşılık gelen başucu noktasına doğru (Zenit) olan yolun yaklaşık yarısında, düşey bir dikdörtgen şeklinde geniş bir yıldız kümesi olan Orion; hem astronomlar için doyurucu bir göz zevki sunmakta hemde astronomiye yeni başlayanlar için kolay bir hedef tahtası, diğer yıldızların ayırdedilmesi ve tanınması için yol gösterici bir harita niteliği taşımaktadır. Bu dikdörtgen 20 derece uzunlukta ve 12 derece genişliktedir. Merkez bölgesinde köşegensel bir çizgi üzerinde çok düzgün dizilmiş üç parlak yıldız bulunur. Sırasıyla soldan sağa Alnitak , Alninam ve Mintaka adını alan bu üç yıldız İnci dizisi olarakta bilinir. Mitolojide avcının belini ve kuşağını oluşturur.

Grek-roma mitolojisinde, Orion çok tanınmış bir avcıdır ve kendisini öldüremeyeceği başka bir varlık olamayacağını iddia etmeye başlar. Buna çok kızan tanrıça Hera , onu sokması için bir akrep gönderir . Orion akrepi sopasıyla ezer , ama akrep, ölmeden önce Orion'u ısırmayı başarır ve tabiki akrebin öldürücü zehirine fazla uzun süre dayanamaz ve ölür. Bu olaya çok üzülen yedi kız kardeşler ağlamaya başlarlar. Bu haykırışlara fazla dayanamayan büyük tanrı Zeus Orionu ve Akrebi gökyüzüne yerleştirir. Fakat Orion akrebin iğnesinin tadını unutamamış olacak ki gökyüzünde sürekli ondan kaçar: Birisi doğarken diğeri batmaktadır. Orion'un diğer önemli özelliği ise bize kış takımyıldızlarının yerlerini ve sınırlarını bulmamıza yardımcı olmasıdır. Orion'u birbütün olarak düşünürsek kuşağı oluşturan bir çizgi, bizi gökyüzünün en parlak yıldızı olan Sirius'sa ulaştırır. Kuzey batıya yapacağımız uzatma , bizi Boğa takım yıldızının en parlak yıldızı Aldebaran'na götürür. omuzundaki iki yıldızın doğrultusunda doğuya uzandığımızda ise Küçük köpek takım yıldızının en parlak yıldızı Prokyon'a erişiriz.

Orion'un en parlak yıldızı olan Rigel, 3'lü kuşak ve Betelgeus'tan geçen hat ise bizi İkizler burcunun parlak yıldızları Castor ve Pollux'a götürür. Görüldüğü gibi Avcı takım yıldızı bize diğer Önemli yıldızları bulmada bir pusula gibi yol göstericidir. Avcı, Ülker'le birlikte dünya edebiyatçılarının en çok iltifat ettikleri takım yıldızlardır. Mesela, Homeros'un Odysseia'sında Orion sık sık geçer. Mitoloji dışında da bir çok hikaye, roman, şiir ve diğer edebi ve sanatsal şekillerde, bu takım yıldızlara atıflarda bulunulur. Ayrıca, Avcı gök ekvatoruna yakım konumu nedeniyle iki yarım küredende görülür. Şimdi ise biraz takım yıldızın yıldızlarını tanımaya çalışalım. Kadın savaşçı, Amazon yıldızı olarak bilinen Belatriks Avcının bize göre sol omzunu oluşturur. Aynı yıldız arapçada Al-Cabbar olarak bilinir ve ikinci kadirden bir yıldızdır. Bellatrix'in sağında sönük yıldızlarınoluşturduğu bir eğri vardır. Bu eğri kuzey güney yönünde uzanır.Avcı'nın kalkanı olarak adlandırılmışlardır. Sağ omuzundaki yıldız olan kırmızı renkli Betelgeus, gökyüzündeki yaşlı, kızıldev türü yıldızlara verilebilecek en güzel örnektir. Diğer taraftan Bettelgeus,oldukça yakın bir yıldız olup bizden yaklaşık 500 ışık yılı uzaklıktadır.


Bugün gördüğümüz ışığı ,ondan 500 yıl önce ayrılmıştır diyebiliriz. Bu güneşe çok yakın kızıldev, öylesine büyük bir yıldızdır ki ,Güneşin yerin e koyarsak, Dünya dahil Mars'a kadar olan bütün gecegenleri içine albilecektir. Şimdi Avcının belinde duran ve onun kılıcını temsil eden diğer üç yıldıza dikkat edelim.Kılıç'ın ortasındaki ışıltı aslındabir yıldız olmayıp .Samanyolu içerisindeki muhteşem gaz ve toz bulutlarında biridir.İlk kez Hollanda'lı fizikçi olan Huygens tarafın dan keşfedilen bu bulutsu bizden yaklaşık 1500 ışık yılı uzaktadır. Devasa bir hidrojen bulutunun merkez bölgesinde oluşmuş yıldızlarca ısıtılması ve aydınlatılması ile görünür hale gelen bulutsunun 30 ışık yılı genişlikte olduğu, bazı yıldızların 2 mily on yıldan daha genç olduğu hesaplanmaktadır. Takımyıldız bölgesindeki diğer ilginç bir bulutsuda, kuşağın hemen solundaki Zeta Ori (( Ori) ve alnitak'ın hemen yanında en meşhur karanlık bulutsu olan Atbaşı bulutsusu (IC434) bulunmakta. Orion'un dörtgenin'nin sağ alt köşesind parlak mavi bir yıldız olan Rigel Avcı'nın dizini oluşturur yaklaşık 1000 ışık yılı uzaklıkta olup ışıması çok güçlüdür. Her saniyede güneşin 50 000 katı daha fazla ışık yayar.Rigel çok genç ve sıcak bir yıldızdır. Sıcaklığı 15 000 K olup yaydığı ışın mavi renk ağırlıklıdır.Avcının sol alt köşesinde ise Saif (Arapça kılç anlamına gelir) bulunur.




Hazırlayan: Özer Metin

ODTÜ

Son düzenleyen nötrino; 10 Eylül 2015 20:26
RAPonses - avatarı
RAPonses
Ziyaretçi
23 Nisan 2009       Mesaj #3
RAPonses - avatarı
Ziyaretçi
wwwharikasozlernet   Orion Bulutsusu

MuhTeşem .. Ve TehLiKeli ..
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Şubat 2018       Mesaj #4
Avatarı yok
Yasaklı

Orion (Avcı Bulutsusu)!


Ad:  unnamed (3).jpg
Gösterim: 1069
Boyut:  50.6 KB
NASA tarafından, Orion Nebulası'nın (Avcı Bulutsusu) içinden geçerek uzayda yolculuk edebilmeyi sağlayan 3 boyutlu bir video hazırlandı. NASA'ya ait uzay teleskopları Hubble ve Spitzer ile kaydedilen Orion'a ait veriler, Hollywood teknolojisiyle görselleştirildi.

Orion takımyıldızındaki gaz ve toz bulutlarından oluşan nebula, Dünya'dan yaklaşık olarak 24 ışık yılı uzaklıkta. Orion takımyıldızının bir diğer adıysa, "Avcı" ve Türkiye'den de belli dönemlerde çıplak gözle görülebilmekte.

Kaynak: BBC Bilim / Science (17 Ocak 2018)

Benzer Konular

 Orion
12 Temmuz 2012 / Misafir Mitoloji
17 Haziran 2008 / BrookLyn Mitoloji
3 Mayıs 2009 / HipHopRocK Uzay Bilimleri