Arama

Yabancı Nedir?

Güncelleme: 19 Mart 2016 Gösterim: 3.708 Cevap: 12
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Haziran 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Yabancı

Sponsorlu Bağlantılar
sıfat

1 .
Başka bir milletten olan, başka bir milletle ilgili olan (kimse), bigâne, ecnebi:
"Bu toprak bizimdir, içinde yabancının işi yok."- R. E. Ünaydın.
2 . Başka bir milletle ilgili olan:
"Yabancı kültürler."- .
3 . Aileden, çevreden olmayan (kimse veya şey), özge:
"Ben, yabancı bir adam, neme lazım, hiç sesimi çıkarmadım."- M. Ş. Esendal.
4 . Tanınmayan, bilinmeyen, yad:
"Yabancı müşteri giremezdi kapısından. Gelenler hep edebiyat adamlarıydı."- Y. Z. Ortaç.
5 . Aynı türden, aynı çeşitten olmayan:
"Yağın içinde yabancı maddeler var."- .
6 . Bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan:
"Bu uygulamanın yabancısıyım."- .
7 . Belli bir yere veya kimseye özgü olmayan:
"Yabancı arabalar buraya park edemez."- .
Atasözü, deyim ve birleşik fiiller
  • yabancı gelmek
  • yabancı gibi durmak
  • yabancı saymak (veya tutmak)
  • yabancısı olmamak
Birleşik Sözler
  • yabancı çıta
  • yabancı dil
  • yabancı saha

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Haziran 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YABANCI sıf. ve a.
1. Başka bir ülkeden, başka bir ulustan olan, bulunduğu ülkenin vatandaşı olmayan kimse için kullanılır; ecnebi: Yabancı turistler. Babası Türk, annesi yabancı. Bu mevsimde İstanbul'a çok yabancı gelir. (Bk. ansikl. böl. Ulus- larar. huk.)
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bir topluluğun, bir ortamın, bir örgütün üyesi olmayan ya da sayılmayan kimse için kullanılır: Yabancılar bu bölüme giremez. Yirmi yıldır bu köyde yaşamasına karşın kendini yabancı hissediyor, köylüler de onu yabancı sayıyorlardı.
3. Bir şeyin yabancısı, belli bir eyleme katılmayan, onun dışında kalan, bir konuda bilgisi, deneyimi olmayan kimse için kullanılır: O bu sorunun yabancısıdır. Ben bu konuya yabancıyım.
4. Yabancı gelmek, gelmemek, tanımak, tanımamak: Üçüncüsünün yüzü bana hiç yabancı gelmiyor. || Yabana gibi durmak, bir işe karışmamak, ilgi göstermemek, çekingen davranmak. || Yabancı saymak, yabancı tutmak, kendilerinden biri gibi görmemek, yabancı olarak benimsemek. || Yabancısı olmak, bir yeri tanımamak, bilmemek: Yabancısı olduğum bu kentte bütün gün dolaşıp durdum.

♦ sıf.
1. içinde yaşanılmayan bir yer ve başka bir ulusa ait olan bir şey için kullanılır: Yabancı ülke. Yabancı bir kent. Yabancı dil.
2. Bir şeyin öz yapısına ait olmayan bir dış öğe için kullanılır: Şekeri yabancı maddelerden arıtmak. Suyun içinde birtakım yabancı maddeler var
3. Bir topluluğa, onun üyesine ait olmayan şey için kullanılır: Yabancı otolar buraya park edemez.
4. Bir şeye yabancı, bir duyguya kapalı, ondan yoksun olan, bir şeyle ilgilenmeyen kimse için kullanılır: Acıma duygusuna yabancı. Sanata yabancı.
5. Bir kimseye yabancı, o kimseyi yakından ilgilendirmeyen, onun dışında kalan, onun duyarsız, ilgisiz olduğu bir şey için kullanılır: İnsana özgü hiçbir şey bana yabancı değildir.

—Huk. Yabancı mahkeme ve hakem kararlarının tenfizi — TENFİZ.

—Kim. müh. ve Mad. oc. Yabancı madde, bir ayırma işlemi sırasında ayrılmak istenen maddelerin ayırtedici özelliklerini taşımadığından, başka bir kesimde biriken taneler

—Müz. Yabancı ses, bir makamın dizisinde bulunmayan ses. (Kürdilihicazkârda segâh perdesi, hicazda çargâh perdesi kullanmak gibi. Bir geçki olduğunu gösterir.)

—Patol. Organizmanın bölgeleri ya da dokuları ile bir benzerliği yokmuş gibi görünen oluşuma denir.

—Tarım. Yabancı ot, tarım bitkilerinin arasında kendiliğinden biten ve onların gereğince büyüyüp gelişmesine zarar veren her türlü ot. || Yabancı ot bilimi, tarıma zararlı otları ve bunların tarımsal üretim üzerindeki zararlarını azaltma çarelerini araştıran bilimsel disiplin.

—Yerbil. Yabancı blok, tümüyle yabancısı olduğu bir bölgede toprak yüzeyine yerleşmiş kayaç. (Çok büyük kütlelere erişe- bilen bu tür bloklar bugün kaybolmuş buzullar tarafından ilk bulundukları yerlerden koparılmış ve taşınmışlardır; bunlar, en ufak öğeleri akarsu aşınımıyla kaldırılmış olan buzultaşların parçalarıdır: güzel bir yabancı buzul örneği Lyon’da Croix-Rous- se tepesinde bulunan ve Dördüncü Zaman buzullarının Alpler'den taşıdığı "Gros Caillou"dur.)

—-Zool. ve Bot. Göz önüne alınan bölgede yeni ortaya çıkmış hayvan ya da bitki türü için kullanılır. (Karşt. YERLİ.)

—ANSİKL. Çevrebil. Yabancı ot ilaçlan. Tarım koruma ilaçlarının yarıdan çoğunu oluşturan yabancı ot ilaçları, genel olarak hayvanlar için daha az zehirlidir. Bununla birlikte, omurgalılar arasında en duyarlı olanlar balıklardır; sirke sinekleri gibi bazı böcekler de duyarlıdırlar. Çalı yok edici olarak kullanılan (Vietnam savaşı sırasında yaprak dökücü olarak çok kullanıldı) 2,4,5 T memeliler için de çok tehlikelidir. Bu yabancı ot ilacı insan için terato- jen etkilere sahip olabilir ve bazı bakteri soyları için mutajendir.

—Uluslarar. huk. Yabancıların hukuksal durumları uluslararası hukuk kurallarıyla ülkelerin iç hukuk kuralları tarafından belirlenir. Türk hukukunda yabancılara ilişkin hukuksal düzenlemeler çeşitli yasalarda yer alır: Anayasa, Yabancıların Türkiye'de ikamet ve seyahatleri hakkında k., Pasaport k, Petrol k., Turizmi teşvik k., Yabancı sermayeyi teşvik k., Bankalar k„ Tapu k. vb. Yabancıların temel hak ve özgürlükleri, uluslararası hukuk kurallarına uygun olarak, yasayla sınırlanabilir (Anayasa md. 16). Yabancıların Türkiye'ye girişleri Pasaport k. ile düzenlenmiştir. Kural olarak, Türkiye’ye girişte yabancılardan pasaport ya da onun yerine geçen bir belge aranır. Bir aydan fazla Türkiye’de kalacak olan yabancılar bu süre dolmadan önce yetkili makamlardan "ikamet tezkeresi” almak zorundadırlar. Yabancıların Türkiye' de çalışmaları ve mülk edinmeleri konusunda da kimi sınırlamalar vardır.
Yabancı (TEtranger), Albert Camus’nün romanı (1942). 1940’ta biten bu yapıt, o günden bu yana “saçmanın romanı’’ olarak kabul edildi. Camus bu kavrama aynı yıl yayımlanan Sisyphos efsanesi'nde (le Mythe de Sisyphe) açıklık kazandırmıştı. Annesine, toplumsal başarıya, yuvanın "gereksinimler”ine yabancı olan Meur- sault kendi yaşamında yalnızca bir izleyicidir. Bir Arap'ı öldürürken bile kendi işlediği cinayete izleyici kalır. Kitabın ikinci bölümünde savcı, cinayetin garipliğini bu kuralsız insanın garipliğiyle açıklar Böylece, sanığa, kuşkusuz kendisinin bir kez daha tümüyle yabancı kaldığı amansız bir mantık atfedilir. Kendisini bekleyen sona başkaldırdığı son bölümde ise tüm romana egemen olan cehennem havası yok olmaz, aksine bir türlü gerçekleşmeyen patlamadan dolayı daha da yoğunlaşır. Yabancı diller mektebi, liselere yabancı dil öğretmeni yetiştirmek amacıyla 1938-1939 ders yılında İstanbul'da açılan okul.

Yabancı diller yüksekokulu, Hacet tepe üniversitesinde yabancı dil hazırlık programı uygulayan yüksekokul (1968). ilk yıllarda yalnızca Tip fakültesi öğrencilerine yönelikken, daha sonra üniversitenin tüm öğrencileri bu uygulamanın kapsamı içine alındı ve bu durum 1982-1983 öğretim yılına kadar sürdü. 1982-1983 öğretim yılından bu yana yüksekokul Tip fakültesi, Mühendislik fakültesi (hazırlık programına 1984-1985 öğretim yılında başlandı), Edebiyat fakültesi’nin Alman dili ve edebiyatı, Amerikan dili ve edebiyatı, Fransız dili ve edebiyatı, İngiliz dili ve edebiyatı, Dilbilim anabilim dalları, Eğitim fakültesi’nin yabancı dilde eğitim yapan bölümleri ve Yabancı diller yüksekokulu’ nun Mütercim-tercümanlık bölümü'nde yabancı dil hazırlık programı uygulamaktadır. Yabancı lejyonu, çoğunlukla yabancı gönüllü askerlerden oluşan transız askeri birliği. 1831 'de Cezayir'de Louis Philippe tarafından kuruldu, o zamandan başlayarak Fransa'nın katıldığı bütün savaş alanlarında ün saldı.

Kaynak: Büyük Larousse

Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Haziran 2015       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YABANCILAMAK g. f.
1. Bir kimseyi yabancılamak, onu yabancı saymak.
2. Bir yeri, bir şeyi yabancılamak, orayı, o şeyi yadırgamak.

Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Haziran 2015       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YABANCILAŞMA a. Yabancılaşmak eylemi.

—Fels. Hegel’de, bir varlığın ya da bir gerçekliğin, doğal ve insani bir ortama kendiliğinden ulaşmasını sağlayan hareket; tinle karşılaştırıldığında yabancılık (Fremd- heit) uyandıran sözkonusu ortam, varlığın, kendine ait bu ifadeden hareketle yeniden kendine dönmesine izin vermez. (Bk. an- sikl. böl.) || Marx'da, emekçinin, kendisine ait olmayan kurumlarda yarattığı ve içinde kendi katkısını görme olanağı bulamadığı kendi emeği karşısındaki durumundan doğan yabancılığın (Entfrem- dung) ya da yoksunluğun (Entâusserung) ayırtedici özelliği. (Bk. ansı'kl. böl.)

—ANSİkl. Fels. • Hegel'de yabancılaşma (Fremdheit), tinin şeylerde ya da amacından sapmış bir dilde özgürlüğünü yitirmesi anlamında bir kendinden uzaklaşmadır. Sözgelimi, XVIII. yy. Fransa'sının parlak ve içi boş kibarlar âlemi için durum buydu: "Bu gerçek küttür dünyasının ruhu, somut gerçekliğin ve düşüncenin mutlak ve evrensel olarak bozulması ve yabancılaşmasından, yani salt kültüre dönüşmesinden başka bir şey değildir. Bu dünyada karşılaşılan şey, gücün ve zenginliğin somut özlerinin de, bunların belirgin kavramları olan iyi ve kötünün ya da iyinin ve kötünün bilincinin de, soylu bilinç ile bayağı bilincin de gerçeklikten yoksun oluşudur; bilincin bütün bu uğrakları aslında birbiri içine geçerek özelliklerini yitirirler ve her biri kendinin karşıtı durumuna gelir". [Tinin görüngCıbilimi (Phânomenologie des Geistes], Tin.)

• Marx'a göre "işbölümü, emeğin toplumsal özelliğinin yabancılaşma çerçevesinde iktisadi ifadesidir” (1844 Elyazmaları [Ökomonisch-philosophische Manuşkrip- te]); yabancılaşma köleliği yaratır: "insanın kendi çabası ona yabancı bir güce dönüşür; insan ona egemen olacağına onu karşısına alır ve onun kölesi olur”. (Marx ve Engels, Alman ideolojisi [Die deutsche ideologie].) Louis Althusser’e göre yabancılaşma kuramı marxçılığın yalnızca ilk aşamasını meydana getirir ve ne Kapital'de, ne de Marx'ın daha sonraki yapıtlarında bu kurama rastlanmaz. Althusser daha sonra bu savını şu yorumla destekler: "yabancılaşma, ittisadi nesnellik biçimlerinin tam bir eleştirisi sayılamaz” [Lire "le Capital" [“Kapital”i okumak]). Bununla birlikte yabancılaşma kavramının marxçı toplumbilim içinde çok verimli bir akım yarattığı da yadsınamaz.

—Topbil. Marxçı toplumbilimcilere göre, yabancılaşmış üretici, ürünün egemenliği altına girerek, neredeyse bu ürünle kaynaşan kendi öz kimliğinin bir bölümünü yitirir. Sömürü ilişkilerinin sona ermesi, üreticiyi kendi kendisiyle barıştırarak kurtaracak mıdır? Bununla birlikte; daha da ileri gitmek gerektiği söylenebilir; iktisadi koşullardan bağımsız olarak emeğin kendi içeriği de emekçiyi yabancılaştırabilir ve onun düşünsel olanaklarını, güncel durumunu aşamayacağına inandıracak kadar kısırlaştırabilir. Yaptığı iş emekçiye ne kadar anlamsız gelirse, ödül sistemi dış etkenlere ve üretici etkinliğe ne kadar çok bağlanırsa, düzenleme kendi öz amaçlarına erişmek için bireye ne kadar az yasal olanak bırakırsa, yabancılaşma da o kadar büyük olacaktır. Yabancılaşma bir güçsüzlük duygusu, kendine güvenin bir yitirilmesi ve düzenleme tarafından yapılan değerleri bir sindirme yeteneksizliği biçiminde ortaya çıkar.
Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Haziran 2015       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YABANCILAŞMAK gçz. f. Bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak, kopmak: Bu yaşam biçimiyle arkadaşlarına yabancılaştı. içinde bulunduğu toplumun değerlerine yabancılaşmak.

♦ yabancılaştırmak ettirg. f. Bir kimseyi yabancılaştırmak, ona baskı yaparak özgür iradeden yoksun bırakmak; onu bir şeyden, bir kimseden uzaklaştırmak, koparmak: insanı kendine yabancılaştıran endüstri toplumu. Aldığı eğitim onu içinde yaşadığı topluma yabancılaştırdı.

Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Haziran 2015       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM
YABANCILIK a.
1. Yabancı olma durumu.
2. Yabancılık çekmek, bir işte ya da çevrede yabancı olmanın doğurduğu güçlükler içine düşmek. || Yabancılık duymak, bir yere ya da kimseye alışıp ısınamamak.
Kaynak: Büyük Larousse
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Mart 2016       Mesaj #7
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yabancı ingilizcesi
  • strange, exotic; foreign, alien; stranger; foreigner ecnebi
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Mart 2016       Mesaj #8
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yabancılaşma
isim

1 . Yabancılaşmak işi.
2 . sosyoloji Belli tarihî şartlarda insan ve toplum etkinlikleri ürünlerinin, bu etkinliklerden bağımsız ve bunlara egemen olan unsurların değişik biçimde kavranması.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Mart 2016       Mesaj #9
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yabancılaşma ingilizcesi
  • estrangement, alienation
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
19 Mart 2016       Mesaj #10
Safi - avatarı
SMD MiSiM
yabancılaşmak
(nesne almayan fiil)

1 . Tanımaz, bilmez hâle gelmek, yabancı olmak, bigâne düşmek.
2 . Alışamamak, yadırgamak, yabancılık çekmek:
"Ses Sevim'in sesi, fakat kalınlaşmış, tıkanmış, yabancılaşmış bir ses."- R. N. Güntekin.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

6 Ocak 2013 / merhaba Soru-Cevap
26 Ocak 2009 / ozan_se5 Soru-Cevap
21 Eylül 2013 / Misafir Soru-Cevap
26 Haziran 2013 / Misafir Soru-Cevap