ZAYIF sıf. (ar. zaTtan za'ıfj
1. Şişmanın, semizin karşıtı olarak eti, yağı az olan bir insan, bir hayvan için kullanılır: Bu çocuk çok zayıf olmasına karşın oldukça çevik. Zayii bir inek.
2. Bedensel gücü yerinde olmayan bir canlı varlık ve onun bedeni için kullanılır; işlevim gerektiği gibi yerine getiremeyen bir organ, yeteri kadar gelişmemiş bir yeti için kullanılır: Hasta ameliyattan sonra yürüyemeyecek kadar zayıftı. Zayıf bir yapısı var. O zayıf omuzlarıyla bu yükü kaldıramaz. Gözleri çok zayıf, iradesi zayıf biri.
3. Korunmasız, savunmasız bir kimse için kullanılır: Düşman karşısında kendini zayıf hissetmek
4. Belli bir alandaki bilgisi, yeteneği yeterli olmayan bir kimse ve onun bilgisi, yeteneği için kullanılır: Zayıf bir öğrenci. Bu çocuğun matematiği çok zayıf. Zayıf bulunan adaylar elendiler.
5. Kişiliği, istenci yeteri kadar güçlü olmayan, kolay pes eden bir kimse için kullanılır: Kimseye "hayır" diyemeyen zayıf bir insan. Çocuklarına karşı zayıf bir baba.
6. Gücü, yetkesi ya da olanakları yetersiz olan, işlevini, görevini yerine getiremeyen bir kimse, bir topluluk, bir örgüt için kullanılır: Zayii bir başbakan Zayıf bir hükümet. Zayıf bir ordu. Zayıf bir parti.
7. Yoğunluğu, enerjisi, etkisi az ya da yetersiz olan, güvenilir olmayan, önem taşımayan, değeri düşük olan bir şey için kullanılır: Zayıf bir ışık. Zayıf bir ses. Zayıf bir umut. Zayıf bir olasılık. Zayıf bir not. Zayıf bir çaba.
8. Yeteri kadar sağlam, dayanıklı olmayan bir şey için kullanılır: Zayıf bir bina. Zayıf bir ip.
9. Niteliği, değeri düşük olan, yetersiz bulunan bir iş, bir çalışma için kullanılır: Zayıf bir ödev Kitabın son bölümü çok zayıf.
10. Zayıf düşmek, sözkonusu bir kimseyse, zayıflamak ya da güçsüzleşmek: O hastalıktan sonra zayıf düştü, bir türlü kendini toparlayamadı. || Zayıf düşürmek, güçsüzleştirmek: Bu tutum kamuoyu karşısında onu zayıf düşürür. |j Zayıf nahif, çok zayıf.
—Astrofiz Fazla yeğin olmayan bir ışıma kaynağı için kullanılır.
—Hidr. bağl. Zayıf harç, bileşiminde az miktarda kireç ya da çimento bulunan harç.
—iş örgüt. Zayıf noktalar şeması, bir sis teme ya da bir teknik düzene zarar veren bellibaşlı aksaklıkların nedenlerini (sarma, korozyon. aşınma vb ), bütünden başla yıp bunu alt bütünlere, sonra da tek tek parçalara bölerek gösteren ağaç biçimin de şema. (Aksaklıkların sayısı genellikle olasılıklar hesabıyla bulunur Böylece, hassas noktaların saptanması, doldurma işlemlerinin gecikmeden yapılması, kulla nılmaz duruma gelen parçaların ya da iyi işlemeyen alt bütünlerin zamanında değiştirilmesi sağlanır.)
—Mad. oc. Zayıf kömür, uçucu madde oranı düşük olan (% 10 ile 15 düzeyinde) ve yanınca topaklaşmayan kömür. (Zayıf kömür sanayide kullanılan kusursuz bir yakıttır.)
—Parac. Zayıf para, sıkleti ve ayarı düşük ve diğer paralara oranla değeri az olan para.
—Patol. Zayıf nabız, parmakla zor fark edilen nabız.
—Sesbil. Kimi zaman, sert ünsüzlere karşıt olarak, yumuşak ünsüzler için kullanılır. || Zayıf konum, söz zincirindeki yeni değişimlere (silinme, benzeşim) yol açan bir sesbirimin konumu.
1. Zayıf not: Karnesinde beş tane zayıfı var
2. Zayii almak, bir dersten geçer not almamak: Türkçe'den zayıf almış.
1. Şişmanın, semizin karşıtı olarak eti, yağı az olan bir insan, bir hayvan için kullanılır: Bu çocuk çok zayıf olmasına karşın oldukça çevik. Zayii bir inek.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Korunmasız, savunmasız bir kimse için kullanılır: Düşman karşısında kendini zayıf hissetmek
4. Belli bir alandaki bilgisi, yeteneği yeterli olmayan bir kimse ve onun bilgisi, yeteneği için kullanılır: Zayıf bir öğrenci. Bu çocuğun matematiği çok zayıf. Zayıf bulunan adaylar elendiler.
5. Kişiliği, istenci yeteri kadar güçlü olmayan, kolay pes eden bir kimse için kullanılır: Kimseye "hayır" diyemeyen zayıf bir insan. Çocuklarına karşı zayıf bir baba.
6. Gücü, yetkesi ya da olanakları yetersiz olan, işlevini, görevini yerine getiremeyen bir kimse, bir topluluk, bir örgüt için kullanılır: Zayii bir başbakan Zayıf bir hükümet. Zayıf bir ordu. Zayıf bir parti.
7. Yoğunluğu, enerjisi, etkisi az ya da yetersiz olan, güvenilir olmayan, önem taşımayan, değeri düşük olan bir şey için kullanılır: Zayıf bir ışık. Zayıf bir ses. Zayıf bir umut. Zayıf bir olasılık. Zayıf bir not. Zayıf bir çaba.
8. Yeteri kadar sağlam, dayanıklı olmayan bir şey için kullanılır: Zayıf bir bina. Zayıf bir ip.
9. Niteliği, değeri düşük olan, yetersiz bulunan bir iş, bir çalışma için kullanılır: Zayıf bir ödev Kitabın son bölümü çok zayıf.
10. Zayıf düşmek, sözkonusu bir kimseyse, zayıflamak ya da güçsüzleşmek: O hastalıktan sonra zayıf düştü, bir türlü kendini toparlayamadı. || Zayıf düşürmek, güçsüzleştirmek: Bu tutum kamuoyu karşısında onu zayıf düşürür. |j Zayıf nahif, çok zayıf.
—Astrofiz Fazla yeğin olmayan bir ışıma kaynağı için kullanılır.
—Fiz. Zayıf etkileşim, radyoaktifliğe ve daha genel olarak da birçok parçacığın bo- zunmasına neden olan temel etkileşim. —Fizs. kim. Kütle etkisi yasası uygulanabilecek kadar çok az ayrışmış bir elektrolit için kullanılır,
—iş örgüt. Zayıf noktalar şeması, bir sis teme ya da bir teknik düzene zarar veren bellibaşlı aksaklıkların nedenlerini (sarma, korozyon. aşınma vb ), bütünden başla yıp bunu alt bütünlere, sonra da tek tek parçalara bölerek gösteren ağaç biçimin de şema. (Aksaklıkların sayısı genellikle olasılıklar hesabıyla bulunur Böylece, hassas noktaların saptanması, doldurma işlemlerinin gecikmeden yapılması, kulla nılmaz duruma gelen parçaların ya da iyi işlemeyen alt bütünlerin zamanında değiştirilmesi sağlanır.)
—Mad. oc. Zayıf kömür, uçucu madde oranı düşük olan (% 10 ile 15 düzeyinde) ve yanınca topaklaşmayan kömür. (Zayıf kömür sanayide kullanılan kusursuz bir yakıttır.)
—Parac. Zayıf para, sıkleti ve ayarı düşük ve diğer paralara oranla değeri az olan para.
—Patol. Zayıf nabız, parmakla zor fark edilen nabız.
—Sesbil. Kimi zaman, sert ünsüzlere karşıt olarak, yumuşak ünsüzler için kullanılır. || Zayıf konum, söz zincirindeki yeni değişimlere (silinme, benzeşim) yol açan bir sesbirimin konumu.
1. Zayıf not: Karnesinde beş tane zayıfı var
2. Zayii almak, bir dersten geçer not almamak: Türkçe'den zayıf almış.
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 18 Mart 2016 16:10
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.