ÜRETİM a.
1. Yeni bir mal ya da hizmetin yaratılmasını sağlayan etkinliklerin tümü.
2. Belli bir süre için ya da bir imalat döneminde üretilen mal ve hizmetlerin miktarı: Üretim temposunu hızlandırmak.
3. Ekonominin mal ve hizmetler üretme evresi; tüketim mallarını üretmek için harekete geçirilen olanakların tümü: Üretimde fiyatlar istikrarını koruyor.
4. Bitkilerin, hayvanların üretilmesi, yetiştirilmesi; bundan elde edilen verim: Buğdayın üretimiyle uğraşmak. Yıllık süt üretimi.
—Camc. Üretim alanı, cam eritme fırın ya da fırınlarının, elle ya da otomatik makinelerle imalat postalarının ve yeniden pişirme kemerlerinin bulunduğu bina.
—Fels. Üretim araçları, "yeni hammaddeler, yeni iş aletleri ve yeni geçim araçları üretmekte kullanılan” (Marx, Ücretli emek ve sermaye [Lohnarbeit und Kapital], 2) her türlü hammadde, iş aletleri ve geçim aracının meydana getirdiği bütün. | Üretim ilişkileri, insanların doğayı dönüştürmek için birbirleriyle sürdürdükleri ilişkiler (Bk. ansikl. böl.) || Üretim tarzı, marxçılara göre, üretici güçler ile toplumsal üretim koşullarının meydana getirdiği bütün. (Bk. ansikl. böl.)
—Isıbil. Karma üretim, mekanik enerji ya da elektrik enerjisi üretim tesislerinden, ısıl atıkların yeniden kullanılmasını sağlayacak biçimde yararlanmaya dayanan teknik.
—İkt. Üretim aracı, üretim sürecinde insan emeğinin tamamlayıcısı olarak kullanılan nesne (hammaddeler, fabrikalar, iş aletleri). [Üretim araçlarının tümü sermayeyi oluşturur; aslında sermaye birikmiş emekten başka bir şey değildir.] || Üretim birimi, mal ve hizmet üretmek amacıyla hareket eden iktisadi karar birimi. || Üretim etmenleri, mal ya da hizmetlerin üretiminde yer alan öğeler ya da kaynaklar. (Bk. ansikl. böl.) || Üretim fonksiyonu, elde edilen bir ürün miktarı ile onu elde etmek için kullanılan çeşitli üretici servislerin hacmi arasında var olan ilişki. (Üretim fonksiyonu, girişimciyi en yüksek kârı elde etme olanakları üzerinde aydınlatır. En tanınmış üretim fonksiyonlarından biri, Cobb-Douglas [1928] üretim fonksiyonudur. Bu üretim fonksiirânu, bir üretimle [q] sermaye [k] ve emek [I] katkıları arasındaki ilişkiye ışık tutar. || Aile içi üretim, aile üyelerinin, piyasadan sağlayabilecekleri bazı mal ve hizmetleri bizzat üretmeleri. || Dolambaçlı üretim, üretimin bir evresinde işgücünden gerçekleştirilen bir tasarruf (teknik ilerlemeler sayesinde) sonucu, serbest kalan işgücünün, üretim sürecinin daha önceki bir bölümünde, donatım malları üretimi için kullanılması. (Robot kullanımı, günümüzde dolambaçlı üretimin temelini oluşturmaktadır.) || Küçük ticari üretim, merkezileştirilmiş ekonomide, özel girişime bırakılan üretim kesimi.
—İş örgüt. Üretim talimatı, bir işletmede yapımına geçilen siparişlerin yapım sürecinin gözetimini ve hızlandırılmasını sağlamak amacıyla çıkarılan iç talimat. || Birimsel üretim, bir tek ya da birbirine benzer birkaç mal ürettikten sonra başka bir malın üretimine geçmek.
—işi. ikt. Üretim bölüşümü, bir üreticinin, bir üretim süreci için temel olan mal ya da hizmetleri bizzat üretecek ya da sağlayacak yerde, bunları dışardan alarak üretim yapması. (Bk. ansikl. böl.) || Üretim süreci, bir üretimin gerçekleştirilmesi için gerekli olan evrelerin tümü. || Üretim yönetimi, bir işletmenin elindeki malzeme, araç ve işgücüyle belirli bir sürede üretmeyi planladığı belli nitelikte bir malın en düşük maliyetle üretilmesi için alınan kararların yerine getirilmesi.
—Mak. san. ye İşlem. Bilgisayar destekli üretim (B.D.Ü.), bir ürünün üretim koşullarına ve bu üretimin ilerleme durumuna ilişkin verileri, yürütülecek işlemlerin en iyi biçimde tanımlanmasına ve dağılımına olanak verecek komutları oluşturmak amacıyla, bir bilgisayarda işlemeye dayanan bilişim süreci.
—Mil. muhs. Gayrısati yurtiçi üretim, ulusal ekonomik etkinliğin çeşitli dallarındaki işletmelerin yarattığı katma değerlerin tümü. (Bu kavram günümüzde bir yana bırakılarak, onun yerine gayrısati yurtiçi hasıla kavramı benimsenmiştir.) || Ulusal üretim, ulusal topluluk içinde bir yıl boyunca üretilmiş mal ve hizmetlerin tümü (devletçe sunulan hizmetler bunun dışındadır.)
—Ormanc. Üretim ormanı, gerek odun, gerek reçine, mantar vb gibi önemli bir ürün elde etmek amacıyla işletilen orman. || Üretim tablosu, değişik yaşlardaki ağaç lardan oluşan bir ağaç topluluğunun ve rlmlilik sınıfına göre değişik özelliklerini gösteren tablo (Üretim tabloları, alan üzerinde yapılan ölçümlere dayanılarak hazırlanır ve ağaçlara uygulanan ormancı lık tipini yansıtır.)
—Patol. Haslantısal üretim, dokusal üretim, insan vücudunun herhangi bir doğa! dokusuna benzer olarak rastlantıyla üre miş doku.
—Petr san. Bir petrol yatağını işletmeye ilişkin tekniklerin tümü. (Bk. ansikl. böl.) || Üretim deneyi, bir petrol ya da doğal gaz kuyusunun üretim potansiyelini saptamak amacıyla yapılan işlem. (Sondaj yoluyla geçilen oluşumların içerdiği akışkanlardan [su, gaz, petrol] örnekler almaya, akışkanların debisini saptamaya ve deği şik katmanlardaki basıncı ölçmeye daya nır. Bu işlemler, gerek sondaj sırasında, gerek sondaj sonunda gerçekleştirilebilir.)
—Ruhbil, Belleğin inceleme durumu. Bu durumda özne, bellekselleştirdiği uyarlı tara benzer uyartılara yol açan davranış larda bulunmak zorunda kalır (Ezbere öğ renme örneği, bunun en tipik örneğidir.)
—ANSİKL Fels.
• Üretim ilişkileri. Marx şöyle yazar: "Üretim sırasında insanlar, yalnız doğa üzerinde değil, birbirleri üze rinde de etkili olurlar(...). Üretmek için, bir birleriyle belli ilişkiler ve bağıntılar kurar lar ve onların doğa üzerindeki, üretim üzerindeki etkinlikleri de ancak bu toplumsal ilişkilerin ve bağıntıların sınırları içinde gerçekleşir" (Ücretli emek ve sermaye [Lphnarbeit und Kapital],
• Üretim tarzı. Marxçılık dört önemli üre tim tarzı ayırt eder: "Ana hatlarıyla asya' tipi, antikçağ, feodal' ve modern burjuva (^kapitalist*) üretim tarzları, toplumsal-ikti sadi oluşumun art arda gelen dönemleri olarak nitelenebilir” (Marx, Ekonomi politi ğirı eleştirisine katkı [Zur Kritik der politi schen Ûkonomıe] için 1859 tarihli "Ûn söz"). Marx aynı metinde ‘rafım tarzının ra lünü şöyle tanımlar "Maddi vaşamın üre tim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve düşünsel yaşam sürecini de belirler”
—Ikt. Üretim etmenleri, iktisadi çözümle me, uzun süreden beri, ıkı çeşit etmen ay rımı yapmaktadır. Buna göre, bir yanda temel etmenler, yani emek ve doğa (doğal ortamın sağladığı toprak, hammadde ve enerji kaynakları), öte yanda da türeme bir etmen olarak sermaye (insan tarafından üretilen, ama doğrudan doğruya tüketil meyip, daha sonraki bir üretim işinde kul lanılan ve böyleca çoğu kez, ürünü bu yük ölçüde artırmayı olanaklı kılan servet ter toplamı) bulunur.
iktisadi çözümleme bir sure yalnızca emekle sermayenin temel üretim etmen leri sayılabileceğini düşündü. Bu yüzden toprağı ve doğal etmenleri sermayenin kapsamına soktu ve bu iki etmeni, yem den üretilebildiklerim korumak amacıyla insan tarafından düzenlenen mal küme leri olarak gördü Ancak, doğal ortamın uğradığı, çoğu kez karşılanması olanak sız bozulmalar karşısında, iktisadi çözümleme yeniden doğayı emekle sermayeden ayırmayı, emek ya da sermaye 1le bir tutmamaya yöneldi (gerçekten de, doğanın korunması, emeğin yeniden üretimi ya da sermayenin korunmasıyla aynı yöntemler kullanılarak sağlanamaz).
Bu konuda işletmeciye düşen görev, gerek nicelik gerekse nitelik bakımından en etkililerini kullanmaya çalışarak, üretim etmenleri arasında bir kombinezon yapmaktır. Bu etmenlerden birinin kıtlığı, öteki etmenin daha fazla kullanılmasına yol açacaktır. Ancak, ne türlü bir kombinezon kabul edilirse edilsin, çeşitli etmenlerin ağırlıklı marjinal prodüktiviteleri ancak birbirlerine ve birime eşit olduğu zaman, üretici dengesi gerçekleşmiş sayılır. Gerçekten da emek ve sermajenin katıldıklan bir üretimde, etmenlerden her biri için marjinal prodüktivite ve marjinal maliyetin fyani kullanılan son etmen miktarının prodüktivitesinin ve maliyetinin) belirlenebileceği kabul edilecek olursa, “ağırlıklı marjinal prodüktivite" adı verilen bu iki büyüklüğün oranı, en azından birbirine eşit olmalıdır, aksi halde ürünün maliyeti, değe rinin üstünde olur. Bu oran, birimden yüksek olduğu takdirde, ürünün maliyeti değerinin altına düşer ve girişimci, oran birime eşit oluncaya kadar üretimi artırmak gereğini duyar. Eşitlik noktasına vanldığın da, artık her birimin maliyeti tam değeri kadardır: böylece, hem üretici dengesi hem de en yüksek net prodüktivite elde edilmiş olur.
Gerçekte, girişimci, üretimini bu noktaya varacak kadar geliştirmez. Çünkü, kullanılan sermaye ile emeğin hacmini, piyasa ve talep dalgalanmalarına, yani sürüm ve fiyatlara göre dilediğince keyfi bir biçimde ve hiç zarara uğramadan değiştirmek olanağı yoktur. Bunun için, girişimci. salt çeşitli etmenlerin ağırlıklı marjinal prodüktiviteleri eşitlendiği zaman erişilen göreli bir dengeyle yetinir. Başka bir deyişle, sözkonusu oranın birime eşit olmasına bakmaz. Ürünün maliyetini düşüreceği kanısına vardığı takdirde emeğin yerine makine ve aletleri koyar ve bu etmenlerden birinin ya da ötekinin kullanılması arasında fark görmediği an durur, çünkü, ağırlıklı marjinal prodüktiviteler o zaman basit anlamıyla birbirine eşit duruma gelmiş olur.
—İşi. ıkt. Üretim bölüşümünün normal olarak, bir prodüktivite artışına ve maliyet fiyatında bir düşüşe yol açması gerekir (iktisadi hesaplara dayanan bir rantabilite araştırması sayesinde). Üretim bölüşümü, iktisadi karar birimleri arasında çeşitli işbirliği olanaklarını içerir taşeronluk, marka ve bilgi kullanma hakkı, ayrıcalık, mal sağlama anlaşması vb. Mal sağlama anlaşmasında, mal sağlayan kişi kataloglanmış ve stok olarak teslime hazır standart ürünler sunar, Müşteri ile mal sağlayan kişi arasındaki ilişki temelde ticari niteliktedir, çünkü, taraflar arasında herhangi bir teknik yardım sözkonusu değildir. Mal sağlayan kışı, uzmanı oldu ğu malın üretiminde müşterisinin gerekli kıldığı bazı normları ve boyutları göz önünde tutmak zorunda ise, mal sağlama taşeronluğu sözkonusu demektir.
—Petr. san. Bir arama kuyusunun sondajı sırasında, geçilen verimli katmanların ayır tedicı özelliklerini saptamak için ölçümler gerçekleştirilir. Elde edilen sonuçlara göre. sondaj sırasında deneyler yapılır, sonra istenilen derinliğe ulaşıldığında, katma nın iıretım kapasitesi hakkında bir fikir ver meyi sağlayan üretim deneyleri gerçekleşirilir Üretime geçme kararı alındığında, kuyunun içme üretim donanımları indirilir; bu donanımlar yukarıda bir kuyu başına ya da “Noel ağacına" bağlanır. De nizde yapılan sondajlarda, su dilimi yalnız, dondurulmamış ve boru içine alınma mış bir arazi dilimi olarak değerlendirilir. Üretim kuyusunun başında, kuyuya belli müdahaleler yapmayı ve üretim borusunun içinden geçen akışkanların dolaşım güvenliğini sağlayan bir dizi vana bulunur
Ayrıca kuyu başı, bir yanal çıkış ile üzerinde değişik boyutlarda delikler bulunan bir platform içerir; bu delikler çaplarına göre kuyunun debisini az ya da çok sınırlandırır. Yüzey boruları ürün akışkanları (yağ, gaz ve kimi kez su) bir ayırıcıya taşır; yağ stoklama depolarına ve gaz ise bir benzin giderme tesisine doğru yolla nır. Gaz önemli miktarlardaysa bir baca da yakılarak miktarı azaltılır.
Denizde petrol işletme, korozyona, rüzgara ve dalgalara dayanım gösterecek tesislerin yapılmasını gerektirir. Yataklar genellikle işleme platformları, stoklama platformları (gerçek yapay adalar), gereksiz gazların yakıldığı bacalı platformlar ve son olarak personelin barındığı platformlarla donatılır.
Kuyular, fışkırmak ve fışkırmasız kuyular olarak ikiye ayrılır. Fışkırmak kuyuların yatak basıncı çok yüksektir, çamur kuyu dan pistonlama yoluyla boşaltılmaya başlar başlamaz ham petrol yüzeye kadar çıkar; bu durumda petrolün debisi, üretim kuyusunun başına yerleştirilmiş uygun bir delikle ayarlanır. Fışkırmasız kuyularda, ham petrol kuyu içinde yalnız belli bir yüksekliğe. yetersiz yatak basıncını dengeleyecek düzeye kadar çıkar. Bu kuyulara pompalama işlemi uygulamak gerekir Bir petrol kuyusu, verimli katmanın, onu çevreleyen bölgeden etkili bir biçimde akaç lanmasıyla üretime geçirilir, kuyunun gelişmesi yatağın geçirimliliğine ve basıncına bağlıdır. Bir arama kuyusundan olumlu bir sonuç elde edildiğinde, arazi üzerine birçok kuyu açılır, işletme kuyuları, yüksek basınçlı ve geçırimli bir yatakta 1 ile 2 km aralıklarla yerleştirilir; buna karşılık, düşük basınçlı ve zayıf geçirimli yataklarda bu kuyular birbirlerine yakın (birkaç yüz metre) olarak açılır.
Denizde petrol üretiminde, verimli katmana kadar düşey olarak açılan ilk kuyu dan sonra, diğer işletme kuyuları, yatak tan rasyonel bir alttan çekme elde etmeyi sağlayan noktalara ulaşmak için yönlü sondaj sistemiyle açılır.
Bir yataktaki yerinde hampetrolün toplam hacmi, geliştirme kuyularıyla belirle nen verimli katmanın genişliği ve kalınlığından yola çıkarak bu katmanın hacmi ni saptayarak ve sonra bu hacmi düzeltilmiş ortalama gözeneklilikle çarparak hesaplanabilir. Gerçekten elde edilebilir rezervler (bunlar her zaman rezerv tahminleri içinde verilir) yatağın içerdiği toplam petrol miktarından düşüktür. Bu iki hacim arasındaki çıkarma oranı ya da çarpanı denilen oran, yerinde ham petrol bakımından, doğal akaçlamayla' birlikte (yatağa bağlı olarak su örtüsündeki hidrokarbonların ve suyun yayılması) deponun ayırtedici özelliklerine göre % 10 ile 40 arasında değişir. Çıkarma, yardımlı çıkarma yöntemlerinin kullanılmasıyla önemli oranlar da artırılabilir, bu durumda, çıkarma oranı, elverişli koşullar altında, yerinde ham oetrol bakımından % 50'yi aşabilir. Gaz yataklarında ise çıkarma oranı genellikle yüksektir. Bu yataklar, bir yardımlı çıkarma yöntemi kullanmayı gerektirmez, ters yönlü yoğuşmalı yataklarda, deponun basıncı üretim sonucu azaldığında, deponun içinde bir sıvı hidrokarbon evresi ortaya çıkar; bu durumda, çökmüş yoğuşkuları buhar laştırmak için kuru gaz püskürtmek avantajlı olabilir.
1. Yeni bir mal ya da hizmetin yaratılmasını sağlayan etkinliklerin tümü.
Sponsorlu Bağlantılar
3. Ekonominin mal ve hizmetler üretme evresi; tüketim mallarını üretmek için harekete geçirilen olanakların tümü: Üretimde fiyatlar istikrarını koruyor.
4. Bitkilerin, hayvanların üretilmesi, yetiştirilmesi; bundan elde edilen verim: Buğdayın üretimiyle uğraşmak. Yıllık süt üretimi.
—Camc. Üretim alanı, cam eritme fırın ya da fırınlarının, elle ya da otomatik makinelerle imalat postalarının ve yeniden pişirme kemerlerinin bulunduğu bina.
—Fels. Üretim araçları, "yeni hammaddeler, yeni iş aletleri ve yeni geçim araçları üretmekte kullanılan” (Marx, Ücretli emek ve sermaye [Lohnarbeit und Kapital], 2) her türlü hammadde, iş aletleri ve geçim aracının meydana getirdiği bütün. | Üretim ilişkileri, insanların doğayı dönüştürmek için birbirleriyle sürdürdükleri ilişkiler (Bk. ansikl. böl.) || Üretim tarzı, marxçılara göre, üretici güçler ile toplumsal üretim koşullarının meydana getirdiği bütün. (Bk. ansikl. böl.)
—Isıbil. Karma üretim, mekanik enerji ya da elektrik enerjisi üretim tesislerinden, ısıl atıkların yeniden kullanılmasını sağlayacak biçimde yararlanmaya dayanan teknik.
—İkt. Üretim aracı, üretim sürecinde insan emeğinin tamamlayıcısı olarak kullanılan nesne (hammaddeler, fabrikalar, iş aletleri). [Üretim araçlarının tümü sermayeyi oluşturur; aslında sermaye birikmiş emekten başka bir şey değildir.] || Üretim birimi, mal ve hizmet üretmek amacıyla hareket eden iktisadi karar birimi. || Üretim etmenleri, mal ya da hizmetlerin üretiminde yer alan öğeler ya da kaynaklar. (Bk. ansikl. böl.) || Üretim fonksiyonu, elde edilen bir ürün miktarı ile onu elde etmek için kullanılan çeşitli üretici servislerin hacmi arasında var olan ilişki. (Üretim fonksiyonu, girişimciyi en yüksek kârı elde etme olanakları üzerinde aydınlatır. En tanınmış üretim fonksiyonlarından biri, Cobb-Douglas [1928] üretim fonksiyonudur. Bu üretim fonksiirânu, bir üretimle [q] sermaye [k] ve emek [I] katkıları arasındaki ilişkiye ışık tutar. || Aile içi üretim, aile üyelerinin, piyasadan sağlayabilecekleri bazı mal ve hizmetleri bizzat üretmeleri. || Dolambaçlı üretim, üretimin bir evresinde işgücünden gerçekleştirilen bir tasarruf (teknik ilerlemeler sayesinde) sonucu, serbest kalan işgücünün, üretim sürecinin daha önceki bir bölümünde, donatım malları üretimi için kullanılması. (Robot kullanımı, günümüzde dolambaçlı üretimin temelini oluşturmaktadır.) || Küçük ticari üretim, merkezileştirilmiş ekonomide, özel girişime bırakılan üretim kesimi.
—İş örgüt. Üretim talimatı, bir işletmede yapımına geçilen siparişlerin yapım sürecinin gözetimini ve hızlandırılmasını sağlamak amacıyla çıkarılan iç talimat. || Birimsel üretim, bir tek ya da birbirine benzer birkaç mal ürettikten sonra başka bir malın üretimine geçmek.
—işi. ikt. Üretim bölüşümü, bir üreticinin, bir üretim süreci için temel olan mal ya da hizmetleri bizzat üretecek ya da sağlayacak yerde, bunları dışardan alarak üretim yapması. (Bk. ansikl. böl.) || Üretim süreci, bir üretimin gerçekleştirilmesi için gerekli olan evrelerin tümü. || Üretim yönetimi, bir işletmenin elindeki malzeme, araç ve işgücüyle belirli bir sürede üretmeyi planladığı belli nitelikte bir malın en düşük maliyetle üretilmesi için alınan kararların yerine getirilmesi.
—Mak. san. ye İşlem. Bilgisayar destekli üretim (B.D.Ü.), bir ürünün üretim koşullarına ve bu üretimin ilerleme durumuna ilişkin verileri, yürütülecek işlemlerin en iyi biçimde tanımlanmasına ve dağılımına olanak verecek komutları oluşturmak amacıyla, bir bilgisayarda işlemeye dayanan bilişim süreci.
—Mil. muhs. Gayrısati yurtiçi üretim, ulusal ekonomik etkinliğin çeşitli dallarındaki işletmelerin yarattığı katma değerlerin tümü. (Bu kavram günümüzde bir yana bırakılarak, onun yerine gayrısati yurtiçi hasıla kavramı benimsenmiştir.) || Ulusal üretim, ulusal topluluk içinde bir yıl boyunca üretilmiş mal ve hizmetlerin tümü (devletçe sunulan hizmetler bunun dışındadır.)
—Ormanc. Üretim ormanı, gerek odun, gerek reçine, mantar vb gibi önemli bir ürün elde etmek amacıyla işletilen orman. || Üretim tablosu, değişik yaşlardaki ağaç lardan oluşan bir ağaç topluluğunun ve rlmlilik sınıfına göre değişik özelliklerini gösteren tablo (Üretim tabloları, alan üzerinde yapılan ölçümlere dayanılarak hazırlanır ve ağaçlara uygulanan ormancı lık tipini yansıtır.)
—Patol. Haslantısal üretim, dokusal üretim, insan vücudunun herhangi bir doğa! dokusuna benzer olarak rastlantıyla üre miş doku.
—Petr san. Bir petrol yatağını işletmeye ilişkin tekniklerin tümü. (Bk. ansikl. böl.) || Üretim deneyi, bir petrol ya da doğal gaz kuyusunun üretim potansiyelini saptamak amacıyla yapılan işlem. (Sondaj yoluyla geçilen oluşumların içerdiği akışkanlardan [su, gaz, petrol] örnekler almaya, akışkanların debisini saptamaya ve deği şik katmanlardaki basıncı ölçmeye daya nır. Bu işlemler, gerek sondaj sırasında, gerek sondaj sonunda gerçekleştirilebilir.)
—Ruhbil, Belleğin inceleme durumu. Bu durumda özne, bellekselleştirdiği uyarlı tara benzer uyartılara yol açan davranış larda bulunmak zorunda kalır (Ezbere öğ renme örneği, bunun en tipik örneğidir.)
—ANSİKL Fels.
• Üretim ilişkileri. Marx şöyle yazar: "Üretim sırasında insanlar, yalnız doğa üzerinde değil, birbirleri üze rinde de etkili olurlar(...). Üretmek için, bir birleriyle belli ilişkiler ve bağıntılar kurar lar ve onların doğa üzerindeki, üretim üzerindeki etkinlikleri de ancak bu toplumsal ilişkilerin ve bağıntıların sınırları içinde gerçekleşir" (Ücretli emek ve sermaye [Lphnarbeit und Kapital],
• Üretim tarzı. Marxçılık dört önemli üre tim tarzı ayırt eder: "Ana hatlarıyla asya' tipi, antikçağ, feodal' ve modern burjuva (^kapitalist*) üretim tarzları, toplumsal-ikti sadi oluşumun art arda gelen dönemleri olarak nitelenebilir” (Marx, Ekonomi politi ğirı eleştirisine katkı [Zur Kritik der politi schen Ûkonomıe] için 1859 tarihli "Ûn söz"). Marx aynı metinde ‘rafım tarzının ra lünü şöyle tanımlar "Maddi vaşamın üre tim tarzı, genel olarak toplumsal, siyasal ve düşünsel yaşam sürecini de belirler”
—Ikt. Üretim etmenleri, iktisadi çözümle me, uzun süreden beri, ıkı çeşit etmen ay rımı yapmaktadır. Buna göre, bir yanda temel etmenler, yani emek ve doğa (doğal ortamın sağladığı toprak, hammadde ve enerji kaynakları), öte yanda da türeme bir etmen olarak sermaye (insan tarafından üretilen, ama doğrudan doğruya tüketil meyip, daha sonraki bir üretim işinde kul lanılan ve böyleca çoğu kez, ürünü bu yük ölçüde artırmayı olanaklı kılan servet ter toplamı) bulunur.
iktisadi çözümleme bir sure yalnızca emekle sermayenin temel üretim etmen leri sayılabileceğini düşündü. Bu yüzden toprağı ve doğal etmenleri sermayenin kapsamına soktu ve bu iki etmeni, yem den üretilebildiklerim korumak amacıyla insan tarafından düzenlenen mal küme leri olarak gördü Ancak, doğal ortamın uğradığı, çoğu kez karşılanması olanak sız bozulmalar karşısında, iktisadi çözümleme yeniden doğayı emekle sermayeden ayırmayı, emek ya da sermaye 1le bir tutmamaya yöneldi (gerçekten de, doğanın korunması, emeğin yeniden üretimi ya da sermayenin korunmasıyla aynı yöntemler kullanılarak sağlanamaz).
Bu konuda işletmeciye düşen görev, gerek nicelik gerekse nitelik bakımından en etkililerini kullanmaya çalışarak, üretim etmenleri arasında bir kombinezon yapmaktır. Bu etmenlerden birinin kıtlığı, öteki etmenin daha fazla kullanılmasına yol açacaktır. Ancak, ne türlü bir kombinezon kabul edilirse edilsin, çeşitli etmenlerin ağırlıklı marjinal prodüktiviteleri ancak birbirlerine ve birime eşit olduğu zaman, üretici dengesi gerçekleşmiş sayılır. Gerçekten da emek ve sermajenin katıldıklan bir üretimde, etmenlerden her biri için marjinal prodüktivite ve marjinal maliyetin fyani kullanılan son etmen miktarının prodüktivitesinin ve maliyetinin) belirlenebileceği kabul edilecek olursa, “ağırlıklı marjinal prodüktivite" adı verilen bu iki büyüklüğün oranı, en azından birbirine eşit olmalıdır, aksi halde ürünün maliyeti, değe rinin üstünde olur. Bu oran, birimden yüksek olduğu takdirde, ürünün maliyeti değerinin altına düşer ve girişimci, oran birime eşit oluncaya kadar üretimi artırmak gereğini duyar. Eşitlik noktasına vanldığın da, artık her birimin maliyeti tam değeri kadardır: böylece, hem üretici dengesi hem de en yüksek net prodüktivite elde edilmiş olur.
Gerçekte, girişimci, üretimini bu noktaya varacak kadar geliştirmez. Çünkü, kullanılan sermaye ile emeğin hacmini, piyasa ve talep dalgalanmalarına, yani sürüm ve fiyatlara göre dilediğince keyfi bir biçimde ve hiç zarara uğramadan değiştirmek olanağı yoktur. Bunun için, girişimci. salt çeşitli etmenlerin ağırlıklı marjinal prodüktiviteleri eşitlendiği zaman erişilen göreli bir dengeyle yetinir. Başka bir deyişle, sözkonusu oranın birime eşit olmasına bakmaz. Ürünün maliyetini düşüreceği kanısına vardığı takdirde emeğin yerine makine ve aletleri koyar ve bu etmenlerden birinin ya da ötekinin kullanılması arasında fark görmediği an durur, çünkü, ağırlıklı marjinal prodüktiviteler o zaman basit anlamıyla birbirine eşit duruma gelmiş olur.
—İşi. ıkt. Üretim bölüşümünün normal olarak, bir prodüktivite artışına ve maliyet fiyatında bir düşüşe yol açması gerekir (iktisadi hesaplara dayanan bir rantabilite araştırması sayesinde). Üretim bölüşümü, iktisadi karar birimleri arasında çeşitli işbirliği olanaklarını içerir taşeronluk, marka ve bilgi kullanma hakkı, ayrıcalık, mal sağlama anlaşması vb. Mal sağlama anlaşmasında, mal sağlayan kişi kataloglanmış ve stok olarak teslime hazır standart ürünler sunar, Müşteri ile mal sağlayan kişi arasındaki ilişki temelde ticari niteliktedir, çünkü, taraflar arasında herhangi bir teknik yardım sözkonusu değildir. Mal sağlayan kışı, uzmanı oldu ğu malın üretiminde müşterisinin gerekli kıldığı bazı normları ve boyutları göz önünde tutmak zorunda ise, mal sağlama taşeronluğu sözkonusu demektir.
—Petr. san. Bir arama kuyusunun sondajı sırasında, geçilen verimli katmanların ayır tedicı özelliklerini saptamak için ölçümler gerçekleştirilir. Elde edilen sonuçlara göre. sondaj sırasında deneyler yapılır, sonra istenilen derinliğe ulaşıldığında, katma nın iıretım kapasitesi hakkında bir fikir ver meyi sağlayan üretim deneyleri gerçekleşirilir Üretime geçme kararı alındığında, kuyunun içme üretim donanımları indirilir; bu donanımlar yukarıda bir kuyu başına ya da “Noel ağacına" bağlanır. De nizde yapılan sondajlarda, su dilimi yalnız, dondurulmamış ve boru içine alınma mış bir arazi dilimi olarak değerlendirilir. Üretim kuyusunun başında, kuyuya belli müdahaleler yapmayı ve üretim borusunun içinden geçen akışkanların dolaşım güvenliğini sağlayan bir dizi vana bulunur
Ayrıca kuyu başı, bir yanal çıkış ile üzerinde değişik boyutlarda delikler bulunan bir platform içerir; bu delikler çaplarına göre kuyunun debisini az ya da çok sınırlandırır. Yüzey boruları ürün akışkanları (yağ, gaz ve kimi kez su) bir ayırıcıya taşır; yağ stoklama depolarına ve gaz ise bir benzin giderme tesisine doğru yolla nır. Gaz önemli miktarlardaysa bir baca da yakılarak miktarı azaltılır.
Denizde petrol işletme, korozyona, rüzgara ve dalgalara dayanım gösterecek tesislerin yapılmasını gerektirir. Yataklar genellikle işleme platformları, stoklama platformları (gerçek yapay adalar), gereksiz gazların yakıldığı bacalı platformlar ve son olarak personelin barındığı platformlarla donatılır.
Kuyular, fışkırmak ve fışkırmasız kuyular olarak ikiye ayrılır. Fışkırmak kuyuların yatak basıncı çok yüksektir, çamur kuyu dan pistonlama yoluyla boşaltılmaya başlar başlamaz ham petrol yüzeye kadar çıkar; bu durumda petrolün debisi, üretim kuyusunun başına yerleştirilmiş uygun bir delikle ayarlanır. Fışkırmasız kuyularda, ham petrol kuyu içinde yalnız belli bir yüksekliğe. yetersiz yatak basıncını dengeleyecek düzeye kadar çıkar. Bu kuyulara pompalama işlemi uygulamak gerekir Bir petrol kuyusu, verimli katmanın, onu çevreleyen bölgeden etkili bir biçimde akaç lanmasıyla üretime geçirilir, kuyunun gelişmesi yatağın geçirimliliğine ve basıncına bağlıdır. Bir arama kuyusundan olumlu bir sonuç elde edildiğinde, arazi üzerine birçok kuyu açılır, işletme kuyuları, yüksek basınçlı ve geçırimli bir yatakta 1 ile 2 km aralıklarla yerleştirilir; buna karşılık, düşük basınçlı ve zayıf geçirimli yataklarda bu kuyular birbirlerine yakın (birkaç yüz metre) olarak açılır.
Denizde petrol üretiminde, verimli katmana kadar düşey olarak açılan ilk kuyu dan sonra, diğer işletme kuyuları, yatak tan rasyonel bir alttan çekme elde etmeyi sağlayan noktalara ulaşmak için yönlü sondaj sistemiyle açılır.
Bir yataktaki yerinde hampetrolün toplam hacmi, geliştirme kuyularıyla belirle nen verimli katmanın genişliği ve kalınlığından yola çıkarak bu katmanın hacmi ni saptayarak ve sonra bu hacmi düzeltilmiş ortalama gözeneklilikle çarparak hesaplanabilir. Gerçekten elde edilebilir rezervler (bunlar her zaman rezerv tahminleri içinde verilir) yatağın içerdiği toplam petrol miktarından düşüktür. Bu iki hacim arasındaki çıkarma oranı ya da çarpanı denilen oran, yerinde ham petrol bakımından, doğal akaçlamayla' birlikte (yatağa bağlı olarak su örtüsündeki hidrokarbonların ve suyun yayılması) deponun ayırtedici özelliklerine göre % 10 ile 40 arasında değişir. Çıkarma, yardımlı çıkarma yöntemlerinin kullanılmasıyla önemli oranlar da artırılabilir, bu durumda, çıkarma oranı, elverişli koşullar altında, yerinde ham oetrol bakımından % 50'yi aşabilir. Gaz yataklarında ise çıkarma oranı genellikle yüksektir. Bu yataklar, bir yardımlı çıkarma yöntemi kullanmayı gerektirmez, ters yönlü yoğuşmalı yataklarda, deponun basıncı üretim sonucu azaldığında, deponun içinde bir sıvı hidrokarbon evresi ortaya çıkar; bu durumda, çökmüş yoğuşkuları buhar laştırmak için kuru gaz püskürtmek avantajlı olabilir.
Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 7 Nisan 2016 12:50
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.