Arama

Şeytan Nedir?

Güncelleme: 7 Eylül 2015 Gösterim: 1.006 Cevap: 0
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
7 Eylül 2015       Mesaj #1
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ŞEYTAN a.
1. Din kitaplarına göre Tan- rı'ya başkaldıran meleklerin, kötü ruhların başı olarak nitelenen varlık. (Bk. ansikl. böl.)
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bizi kötülüğe yönlendirdiği düşünülen dürtü: içindeki şeytan onu bu çılgınlıkları yapmaya itiyordu.
3. Şeytan aldatmak, iradesini kullanamamak, nefsine uymak; uyku sırasında cinsel boşalıma uğramak, düşü azmak. || Şeytan azapta gerek, kendisinden hoşlanılmayan biri sıkıntılı bir durumda kaldığında "o buna layıktır" anlamında söylenir. || Şeytan bezi, erkek elbisesi yapımında kullanılan kadife dokunuşlu bir tür pamuklu kumaş. || Şeytan çarpmış keçi yavrusu gibi titremek, aşırı ölçüde korkmak. |] Şeytan çekici, akıllı, yaramaz, her şeyin üstesinden gelen, hareketli ve sevimli çocuk. |j Şeytan diyor ki, yapılmaması gerekli kötü bir işi yapma isteği duyulduğunda ya da böyle bir eğilim belirdiğinde söylenir: Şeytan diyor ki çevir şu adamı bir güzel döv. || Şeytan dürtmek, durup dururken uygun olmayan, kötü bir iş yapıvermek ya da kötü sonuç doğuran bir davranışta bulunmak: Sanki şeytan dürttü, kalkıp o sandığı kırdım. || (Birinden) şeytan elini çekmiş, bir kimsenin kötülük yapamayacak, kötü şeyler düşünemeyecek ölçüde yaşlanmış olduğunu vurgulamak için söylenir. || Şeytan geçmiş gibi, Konuşmanın kesilmesi, ortalığa derin bir sessizliğin çökmesi durumunda söylenir. || Şeytan gibi, kurnaz, zeki, becerekli kimse için kullanılır. || Şeytan görsün yüzünü, hoşlanılmayan, kendisiyle karşılaşılmak bile istenmeyen kimse için söylenir. || Şeytan kulağına kurşun, işlerin iyi gitmemesi düşünülürken, bunun tam tersi olması durumunda "şimdilik her şey iyi, aman nazar değmesin" anlamında söylenir: Şeytan kulağına kurşun, bizim kız şimdiye kadar sınıfta kalmadı. || (Bir kimsede) şeytan tüyü olmak, bir kimsenin herkesçe sevilmesini sağlayan bir özelliği bulunmak. || Şeytan uçurtması, kâğıttan bükülerek yapılmış küçük uçurtma. || Şeytana külahı ters giydirmek, kurnazlığıyla ünlenmiş olan kimseleri bile aldatacak kadar kurnaz olmak. || Şeytana parmak ısırtmak, kötü bir işi şaşılacak ölçüde kurnazca ve zekice yapmak. || Şeytana uymak, doğru yoldan ayrılarak kötü bir iş yapmak. || Şeytanın art ayağı, çok zeki, afacan çocuk için kullanılır. || Şeytanın ayağını, bacağını kırmak, bir türlü gidememiş olduğu bir yere gitmek ya da başlayamadığı bir işe başlamak; talihsizliği ve uğursuzluğu, aksiliği kırmak, yenmek. || Şeytanın işi yok, "kötü talih yüzünden” anlamında kullanılır. || Şeytanın kıç bacağı, şeytanın art ayağı, çok akıllı, ele avuca sığmaz, afacan çocuk için söylenir. || Şeyta- nın yattığı yeri bilmek, hiç kimsenin aklına, hatırına gelemeyecek şeyleri bilmek, kurnazlık ve açıkgözlülükte bir benzeri daha olmamak.

—Arkeol. Şeytan duvarı, Germenler’in imparatorluk topraklarını istila etmesini önlemek amacıyla Romalılarda yaptırılan koruma.duvarı Limes raetieus'a Almanya’ da verilen ad (Teufelsmauer).

—Denize. Şeytan kilidi, iki tel halatı birbirine eklemede ya da tel halatlara geçici kasa yapmada kullanılan, uçları, somun geçirmek için kılavuzlu, U biçiminde kilit.

—Din. Yahudilik-hıristiyanlık geleneğinde, iblislerin “şeytan" olarak da adlandırılan efendisi.

—Güz. sant. Şeytan betimlemesi, şeytan ya da ortaklarının çjöründüğü sahnelerin grafik ya da plastik betimlemesi.

—isi. Şeytan taşlama, hac ibadeti sırasında hacıların Mina*’daki üç taş yığınına kurban bayramının ilk üç gününde yedişer taş atmaları geleneği. (Bk. ansikl. böl.)

—isi. ve Tasav. Şeytana uyma — İĞVA.

—Koşumc. Şeytan terbiyesi, uçları gem ve sadanka halkalarına bağlanan, hamut halkasından geçirilen ve atın başını yere eğmesini önleyen kayış.

—Mutf. Şeytan sosu, beyaz şarapla, sar- mısaklı, karabiberli sirke karıştırılarak ve yağlı, salçalı dana etsuyuyla kıvama getirilen sos.

—Sey. oy. Şeytan dolabı — CİNCİLİK.

—Zool. Şeytan eli — ŞEYTANELİ. || Şeytan kuşu - ŞEYTANKUŞU. || Şeytan tükürüğü - ŞEYTANTÜKÜRÜĞÜ. || Cava şeytanı, bazen Cava pangolini’ne verilen ad. || Keseli şeytan, siyah zemin üzerine beyaz çizgili postlu, gececi, daha çok yerde yaşayan etçil keseli. (Sürüngenleri, küçük memelileri ve leşleri yer. Bil. a. Sarcophilus har- risi: keselisansargiller familyası.)

♦ sıf. ve a.
1. Çok kurnaz kimse için kullanılır: O ne şeytan adamdır bilemezsiniz.
2. Tkz. Çok zeki, afacan çocuk için kullanılır: Bizim şeytan bugün ortalıkta görünmüyor.

—ANSİKL. Ed. Tanrı'nın güven verici ve koruyucu bütünlüğü, birliği karşısında, şeytan kılıktan kılığa girer, her taşın altından çıkan karmaşık ve çoğul bir yaratık olarak görünür ve değişik adlarla karşımıza çıkar: Lucifer, iblis, Baal Zebub, Mefistofeles vd. Bu adlar arasında şeytanın en sevdikleri "kara çalan" anlamına gelen diabolos ve ibranice aşatan'dan, yani "hasım"dan türeyen Safan’dır. Kutsal Kitap’ ın Yaratılış bölümünde (1, 3) baştan çıkarıcı bir yılan olarak görünen şeytan, insanlık tarihini, Tanrı’ya karşı giriştiği amansız bir savaşımın mekânı ve vesilesi olarak ele alır ve insanoğlunu Tanrı’dan.koparır, kendi lanetli dünyasına çekmek ister. Isa'yı baştan çıkarmak için yeryüzünün bütün iktidarını ve nimetlerini terazinin kefesine yığar ama, gene de bir insan yüreğinin ağırlığını dengeleyemez (Matta, IV, 1-11). Buna karşılık şeytan Ortaçağ insanlarının hayalinde daha bir başarılı olmuş ve Roger Bacon'dan Galilei’ye, Paracelsus’tan Giordano Bruno'ya kadar bilimin ve düşüncenin en seçkin çtjyşünürlerinde şeytanla yapılan uzlaşmaya yer verilmiştir. Bu uzlaşmayı bozabilecek tek şey, hıristiyan geleneğine göre Meryem Ana’nın müdahalesi ya da Faust efsanesinde olduğu gibi, aşktır. Rönesans’ta, sonra da aydınlıklar döneminde şeytanın iki yönlü bir evrim geçirdiğini görürüz: “fizik” görünümünde bir iyileşme başlamış ve bir dereceye kadar dişileşmiştir (katedral ve tezhiplerdeki o boynuzlu çatal ayaklı canavarın yerini Cazotte’un le Diable amoureux’sündeki [1772] Biondetta’nın büyüleyici güzelliği alır); bu fiziksel değişikliğin yanı sıra kişiliği de başka bir yöne doğru gelişmiş, başkaldıran meleklerin o zorba önderi yerini yenik kahramanın vakur yalnızlığına bırakmıştır, izlerine Milton’da (Paradise Lost, 1667) rastladığımız bu değişiklik Blake (The Marriage of Heaven and Hell, 1793) ve daha çok Byron ile (Cain, 1825) romantizmin başlıca temalarından biri olmuş,-sonunda ise Sartre ile (Le Diable et le Bon Dieu, 1951) kesinlikle olumlu bir anlam kazanmıştır. Metafizik esinli birçok şair için bir barışma ve bozuşma (Hugo, la Fin de Satan, 1886) etkeni olan şeytan, kara romanın kalıpçı dünyasında -Levvis’in The Monk'undan (1796) Frede- ric Souliâ'nin les MĞmoires du diable'ına (1838) kadar ya da fantastik hikâyelerin alaycı ve kuşkucu dünyasında (E. T. A. Hoffman, Die Elixiere des Teufels, 1816; Mac Orlan, Malice, 1923) daha geleneksel ve melodramatik bir yaşama layık görülmüştür. Şeytan, Anatole France’ta tarihin başlıca etkenlerinden biri olarak karşımıza çıkarken Bernanos ve Julien Green'de daha karışık ve aynı zamanda daha gerçek bir görünüm alır. Andrö Gide Dostoievsky (1970) üzerindeki düşüncelerini şöyle bağlar: "şeytanın işbirliğine dayanmayan hiçbir gerçek sanat eseri yoktur”.

—Güz. sant. Ortaçağda, tezhiplerde, İtalyan fresklerinde, sütun başlıklarında, kiliselerin cephelerinde sık sık rastlanan şeytan betimlemeleri şeytan ve iblislerin çeşitli görünümlerini sergiler (Son yargı, cehennem, keşiş Theophilus’un efsanesi...). Resim ve gravür sanatında, aziz Antonius'un şeytana kapılması gibi temalarda, Kuzey okullarından olan sanatçıların yapıtlarında (Schongauer, Bosch, J. Bruegel, Teniers vb.) görülür.

—Hırist. Katolik ve hıristiyan tanrıbiliminde öğretildiğine göre, Tanrı'nın sevgili kulları olan melekler, Tanrı’ya başkaldırınca bütün ayrıcalıklarını yitirerek cehenneme düşüp şeytana, iblise dönüştüler. Bu düşkün meleklerin başı Şeytan'a hıristiyanlar değişik adlar verirler: Satan, Lucifer, Aza- zel, Baal Zebub. Meleklerin düşüşü teması geç yahudilikte doğmuş, hıristiyan geleneğince de benimsenmişti. Düşkün melekler,
Tanrı’nın inayetinden yoksun kalmakla birlikte kimi yeteneklerini korudukları için gene de insandan üstündürler, dolayısıyla da dünya üzerinde çeşitli yollarla etkilerini sürdürürler:
1. insanları azdırır ve kötülüğe iterler;
2. insanları çarpar, saplantılara sürükler, insan yetilerini altüst ederler;
3. madde dünyası üzerinde de etkileri olduğu için akıl almaz olaylara neden olurlar.
Ortodoks protestanlar daŞeytan’ın kişiliği öğretisini benimserler. Luther, Şeytanin fiziksel gücünü çok gerçekçi bir anlamda ele alırdı. Liberal Protestanlık Şeytan'a ancak simgesel bir değer verir.

—ikonogr. Batı Ortaçağı'nda kötülük çeşitli biçimlerde gösterilir: yılan, kurbağa, antik tanrılar ve tanrıçalar, canavarlar, efsane hayvanları vb. Ortaçağda en yaygın şeytan tipi XII. yy.’da ortaya çıkmıştır: insan gövdeli, kıllı, sivri kulaklı, çatal ayaklı bir yaratık; başında boynuzları, arkasında da uzun bir kuyruğu vardır (Chartres'daki vitraylar, Paris, Reims, Amiens vb. katedrallerindeki heykeller). Son Yargı gününü gösteren resim ve kabartmalarda şeytanın büyük bir rolü vardır: günahlarla sevapların tartıldığı sahnede, aziz Mikâil bir kefeye günahları, öbür kefeye sevapları koyarken, şeytanı ağır bassın diye günahlar kefesine asılırken görürüz. (İBLİS.)

—isi. Kuran’a göre şeytan insan ve melekten farklıdır, insan topraktan, melek nurdan, şeytansa ateşten yaratılmıştır. Allah, Âdem’i yaratınca şeytana (iblis) ve meleklere Âdem'e secde etmelerini buyurdu; melekler bu buyruğa uydukları halde şeytan buyruğu dinlemedi; buna gerekçe olarak da Âdem'in topraktan, kendisininse ateşten yaratıldığını, bu nedenle ondan daha üstün olduğunu ileri sürdü. Bu karşı koyuşu nedeniyle cennetten ve Tanrı’nın rahmetinden uzaklaştırılan şeytan, tümüyle insan soyunun düşmanı oldu. Kuran, şeytanı insanoğlunun en tehlikeli düşmanı, bütün kötülüklerin nedeni sayar ve insanları şeytanın kötülükleri ve aldatıcılığı karşısında sürekli uyarır. (İBLİS.)

• Şeytan taşlamaya remi cemerat, taşların atıldığı üç taş yığınına cemrei ula, cemrei vusta, ve cemrei akabe denir. Hac ibadetinin vaciplerinden olan şeytan taşlama sırasında "Bismillah Âllahü ekber" denilerek üç taş yığınından her birine yedişer taş atılır.
inanışa göre bu gelenek İbrahim peygamberden kalma bir uygulamadır. Buna göre, İbrahim, oğlu İsmail’i kurban etmeye götürürken şeytan burada karşılarına çıktı; İbrahim peygamber yerden aldığı taşları atarak şeytanı kovaladı ve böylece şeytan taşlama geleneği yerleşti.
Kaynak: Büyük Larousse

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.

Benzer Konular

20 Mart 2016 / RuffRyders Forum Oyunları
11 Temmuz 2013 / Misafir Soru-Cevap
9 Eylül 2012 / asla_asla_deme Mitoloji
21 Ocak 2011 / Ziyaretçi Cevaplanmış
24 Ekim 2012 / İYİLİK Soru-Cevap