Arama

Saltanat Nedir?

Güncelleme: 18 Eylül 2015 Gösterim: 31.788 Cevap: 1
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
18 Aralık 2007       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
saltanat

Sponsorlu Bağlantılar
isim Arapça salµanat


1 . Bir ülkede hükümdarın, padişahın, sultanın egemen olması:
"Bir medeniyetten öbürüne geçerken kaybolan şeylerin yanı başında gerçek saltanatlar da vardır."- H. A. Yücel.
2 . mecaz Bolluk ve zenginlik, gösterişli yaşayış.
3 . mecaz Birinin bir işte, bir yerde bulunan kimseler üzerindeki egemenliği.

Atasözü, deyim ve birleşik fiiller

saltanat sürmek

X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
18 Eylül 2015       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
SALTANAT, -ti a. (ar sulta, otorite, tahakkümden sa/fanaf).
1. Hükümdarlık yönetimi: Saltanatın kaldırılması.
Sponsorlu Bağlantılar
2. Bir hükümdarın yönetimindeki devlet: OsmanlI saltanatı.
3. Bir hükümdarın tahtta bulunduğu dönem: Kanuni Sultan Süleyman'ın saltanatında başlayan türk-fransız dostluğu.
4. Büyük zenginlik, maddi olanaklann bolluğu, gösterişli yaşam: Saltanat içinde yaşamak.
5. Bir kimsenin ya da bir şeyin, bir işte, bir yerde sınırsız egemenliği: Müdürün kurduğu saltanat. Aklın saltanatı.
6. Saltanat sürmek, hükümdar olarak bir ülkeyi yönetmek; bolluk içinde ve tasasız yaşamak.

—Esk. Saltanatı seniyye, Osmanlı saltanatına verilen adlardan biri.

—Arabac. Saltanat arabası, kapalı, lüks, dört tekerlekli ve askı donanımlı binek arabası. (Bk. ansikl. böl.)

—Kur. tar. Saltanat arabası, OsmanlIlar' da padişahların resmi gün ve törenlerde bindikleri, atla çekilen süslü araba. (Bk. ansikl. böl.)|| Saltanat kayığı, OsmanlIlar’ da padişahların deniz gezintilerinde bindiği kayık. (Köşklü ya da kuşlu da denirdi.) [Bk. ansikl. böl ] || Saltanat kaymakamı, OsmanlIlarda padişah bir sefere çıktığında imparatorluk başkentinde yerine bıraktığı şehzadenin unvanı. || Saltanat altanat arabası sancaktan, OsmanlIlarda padişahların Kremlin müzesi, Moskova bayrakları. {Alemi padişahı. Alemşahi osmani, Livai saadet, Elviyei sultani de denirdi.) [Bk. ansikl. böl.] || Saltanat şûrası -ŞURAYI saltanat. || Saltanat zıpkası, OsmanlIlarda saltanat kayıklarında hamlacıların ve kayıkçıların giydikleri, kısa, beyaz şalvar

—Tar. Hükümdarlık yetkilerini hiçbir bağ ve koşul olmaksızın her alanda kullanma erki. (Bk. ansikl. böl.)

—ANSİKL. Arabac. Şaltanat arabalarının en eskilerinden biri, Isabeau de Baviöre’in 1405’te Paris’e girerken bindiği koçudur. François I döneminde, Paris'te ve genellikle kadınların bindiği 3 saltanat arabası vardı. 1599’da, Bassompierre, İtalya’dan Fransa'ya getirttiği içi aynalı koçuyu tanıttı.
XVII. yy.'da, kabul törenlerinde kullanılan saltanat arabaları gözler kamaştırıcıdır: bazı elçilerin gümüş ve attın kaplı arabalan vardı. XVIII. yy.'da saltanat arabaları en büyük sanatçılann zarif yapıtlarıyla bezenirdi. Aynı dönemdeki eski donanımı ve yay yerine sadece araba kolu olan bazı saltanat arabalarına sediolo denir. Çelik yaylar, hollandalı Booner’e mal edilir. Kraliyet saltanat arabalarının en eksiksiz koleksiyonu Lizbon'da bulunmaktadır.

—Kur. tar. Saltanat arabası. Genellikle iki ya da dört at koşulan süslü arabayı sırmalı giysiler giyinmiş arabacı yönetir, ara yanında yine sırmalı giysileriyle bir saray görevlisi kollannı kavuşturmuş bir durumda otururdu. Arabaya padişahın yanında bir şehzade ya da üst düzeydeki başka bir görevli de binerse, padişahın karşısına otururdu. Arabayı, at binmiş başta serasker olmak üzere yaverler ve mızraklı bir süvari birliği izlerdi.

Saltanat kayıkları. Özenle yapılmış, son derece süslü, kıç tarafı baş taraftan yüksek, on ya da on iki çift kürekle çekilen teknelerdi. Kayığı sayeban denilen bir gölgelik örter, gölgeliğin ucunda bir de fener bulunurdu. İnce uzun baş kısmı, genellikle kıvrık olur, tahta ya da gümüşten deniz kuşları ya da kartal motifleriyle süslenirdi. Teknelerin boyları 30 m, enleri 2,35 -3,10 m arasında değişen uzunluktaydı. Bazılarının kıç tarafı fildişi, deniz aygın dişleri ya da abonoz ile süslenirdi. Murat III döneminde (1574-1594) kayıklann köşklerinin süslenmesinde çini de kullanıldı. Her küreği, beyaz mirıtanlı, kırmızı başlıklı ikişer hamlacı (kürekçi) çeker; hamlacılar güçlü kuvvetli kişiler arasından seçilirdi. Saltanat kayıkları, saltanat ile birlikte kaldırıldı (1922); günümüze kadar erişmiş olanları İstanbul'da Deniz müzesi’ndedir.

Saltanat sancağı. Kuruluş yıllarından başlayarak Osmanlılar’da çeşitli saltanat sancakları oldu. Asıl saltanat sancağı ak alem de denilen beyaz renkli sancaktı. İlk dönemlerde bu sancağın yanında kızıl sancak da vardı. Kanuni dönemine kadar padişahların dört sancağı bulunurken, veziriazam Damat İbrahim Paşa ya seraskerlik beratı verildikten (1529) sonra sancak sayısı artırıldı (beyaz, yeşil, kırmızı, alaca yeşil, alaca kırmızı ve yeniçerilerin alaca sarı sancakları). Bunların üzerlerine Kuran’dan zafer ayetleri yazılır, direklerinin başı altından olan alemlerine birer "mushafı şerif” takılırdı. Sonraki dönemlerde tahta çıkan her padişah, üzerlerinde kendi adı da yazılı bulunan sancaklar yaptırdı. Sancaklar, emiri alemin maiyetindeki alemdarlar tarafından taşınırdı. Emiri alem ise, bu sancakların en saygını kabul edilen beyaz renklisini taşırdı. Son dönemlerde saltanat sancaklarının üzerine beyaz ve sarı renkle ay ve yıldız motifleri de işlendi. Saltanat sancakları arasında çok büyük boyutlarda (5x14 m) ve ağırlıkta (56 kg) olanları vardı.
Osmanlı saltanat sancaklarından günümüze kadar kalanları Topkapı sarayı, Askeri müze, Deniz müzesi, Viyana ve Enedik müzelerindedir.

—Tar. Saltanat kavramı, hükümdarın tahta çıkışından görev süresinin sona erişine kadar tüm uygulamalarını kapsar. İslam ülkelerinde saltanat sürecek hüküm darların bu konumunun halife tarafından onaylanması gerekirdi. Abbasi halifeliği Moğollar tarafından yıkılınca (1258), memluk sultanlan saltanatlarının onaylanması için halifelik kurumunu Bağdat’tan Kahire'ye taşıdılar (1261). Memluk devletini ortadan kaldıran Yavuz Sultan Selim’den başlayarak (1517) osmanlı padişahları hükümdarlıkla halifeliği kendi ellerinde topladılar. Osmanlı hanedanı ve dolayısıyla ortaya çıkan osmanlı saltanatı, giderek tüm yetkiyi kendi elinde tutan hâkimi mutlak (otokrat) bir yönetim düzeni kurdu. Bu saltanat sisteminde herkesin üstünde padişah gelir, osmanlı ülkesi padişah malı, halkı da onun kulları sayılırdı. Saltanat erki, şeriat yasaları dışında hiçbir denetime bağlı değildi. Ülkenin tek sahibi olan padişahın, kullarının canı gibi mal ve mülkü üzerinde de tasarruf hakkı vardı. Padişah ayrıca Peygamberin vekili (halife) ve Allah'ın yeryüzündeki gölgesi olduğu için saltanat makamına büyük bir saygı ve bağlılık duyulurdu. Saltanat makamının herhangi bir konuda verdiği karar yasa sayılır, verdiği hükümler tartışmasız uygulanırdı. Tahta çıkan yeni padişah ilk iş olarak saltanatının belirtisi sayılan mührü (mühri hümayun) kazdırırdı. Fatih'ten başlayan saltanat kuralı gereğince tahta çıkan padişah, sadrazam başta dmak üzere tüm devlet erkânına, ulemaya ve kapıkulu ocaklarına cülus bahşişi dağıtırdı. Padişah, saltanat makamının gücünü göstermek için her cuma günü büyük bir tören alayıyla uygun gördüğü bir camiye cuma namazına giderdi. Saltanat süren padişahın geliri malikânelerinden sağlandığı gibi, haslar da bu gelir kaynaklanma bir parçasıydı. Ayrıca, Saray’a ait bahçe ve bostanlardan da bostancıbaşı padişah adına vergi toplar, Mısır hâzinesinden de saltanat makamına yıllık cep harçlığı ayrılırdı.
Ancak, Fatih kanunnamesi, saltanat kurallarına tam anlamıyla bir açıklık getirmediği gibi, saltanat makamına geçenler için “nizamıâlem" (devlet ve ülkenin bütünlüğü) uğruna kardeş katlini de uygun görmesi yüzünden Mehmet ll'den sonra oğulları Beyazit II ile Cem Sultan, ardından Bayezit’in şehzadeleri Ahmet, Korkut ve Selim arasında amansız saltanat kav- galan oldu. Öte yandan, Osman l’den başlayarak Ahmet l'e kadar babadan oğula geçen saltanat makamı, onun ölümünden (1617) sonra "ekberü erşed" kuralının uygulanması sonucu ailenin en büyük erkek üyesine geçmeye başladı. Son padişah Mehmet (Vahdettin) Vl'ya kadar sûren bu düzen, kimi zaman sona ermek durumunda kalan Osmanlı hanedanının süreğenliğini sağladı. Yenilikçi padişah Mahmut ll’nin saltanat kavramını kurumlaştırmaya yönelik çabaları, mutlak yetkilerini bir ölçüde paylaşmayı anlayışla karşılayan ardılı Abdülmecit sayesinde meyvelerini vermeye başladı. Tanzimat'tan sonra birçok devlet kuruluşu bu makamın elindeki yetkileri onunla bölüşmesine karşın, son söz hakkının saltanat sahibinde bulunması bunların yetki alanlarını sınırladı. Birinci meşrutiyetle birlikte 1876 Anayasasının (Kanunuesasi) uygulandığı kısa dönem dışında saltanat makamı yetkilerini çok geniş kapsamlı olarak korudu. Ancak Birinci meşrutiyetten (1908) sonra, özellikle tam bir baskı rejimi kurmuş olan Abdülhamit II tahttan indirildikten (1909) sonra saltanat makamı yetkilerini ve siyasal gücünü önemli ölçüde yitirdi. Sonunda iyice zayıflayan, artık sallantıda olan osmanlı saltanatı, TBMM'nin 30 ekim 1922 tarih ve 307 sayılı kararıyla kaldırılırken, 308 sayılı kararla da türk ulusunun saltanat yerine bir halk hükümetinin yönetimini benimsediği açıklandı (1 kasım 1922). Cumhuriyetten sonra 431 sayılı kanunla halifelik de kaldırılınca (3 mart 1924), Osmanlı hanedanı tam anlamıyla son buldu.

Kaynak: Büyük Larousse


Benzer Konular

8 Ocak 2014 / huysuz prenses Cevaplanmış
1 Ocak 2010 / Misafir Soru-Cevap
27 Aralık 2011 / Tigin Müslümanlık/İslamiyet
21 Aralık 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
22 Kasım 2008 / Ziyaretçi Taslak Konular