Arama

İskan Nedir?

Güncelleme: 8 Kasım 2018 Gösterim: 14.380 Cevap: 3
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
26 Aralık 2007       Mesaj #1
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi

İSKÂN

Ad:  iskan.JPG
Gösterim: 361
Boyut:  14.9 KB

a. (ar. İskan).
Sponsorlu Bağlantılar
1. Bir ya da birçok kişinin, belli bir bölgede yurt edinmesini, yerleşmesini sağlamak eylemi: Göçerlerin Çukurovaya iskânı. Batı'ya iskâna zorlanan Doğu halkı.
2. Bir yerde ikamet etmek amacıyla oturmak, o yere yerleşmek, orayı yurt edinmek eylemi: iskân izni almak.
3. iskân etmek, yerleştirmek, yer yurt kazandırmak, boş bir bölgeye insan yerleştirmek.

—Tar. OsmanlI devletinde, belirli bir düzene göre yönetim tarafından uygulanan göç ve yerleştirme hareketleri.
Kaynak: Büyük Larousse

Son düzenleyen Safi; 8 Kasım 2018 15:42
X-Sözlük Konusu: ne demek anlamı tanımı.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Kasım 2018       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
İSKAN
—ANSİKL. Huk. Türkiye’de iskân, Cumhuriyet'n ilk yıllarından itibaren güncelliğini ve önemini yitirmemiştir. Balkan savaşı sonrası hızlanıp, Kurtuluş savaşı bitimine kadar süregelen, hatta sonrasında da devam eden dışarıdan içeriye, içeriden dışarıya çok önemli sayılabilecek çapta göç hareketleri gerçekleşmiştir. Bu hareketler sonrasında ülkeye giren ve o tarihte "muhacir" olarak adlandırılan bu kitlelerin yerleştirilmesi sorunları, devleti uzun süre uğraştıran önemli işlerden biri olmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar

iskân sorunlarının o tarihlerde ulaştığı boyut ve taşıdığı özel önem nedeniyle devlet, üzerine düşen yükümlülüklerini gerçekleştirmeye yönelik özel bir örgütlenme yoluna gitmiş ve bu doğrultuda uzmanlaşmış birimleri oluşturmuştur. Bu konuda kurulun ilk örgüt. Sağlık ve sosyal yardım bakanltğı’na bağlı, “İskânı aşair ve muhacirin müdüriyeti umumiyesi"dir. Sonra Lozan antlaşması’yla hüküm altına alınan, Yunanistan'la Türkiye arasında karşılıklı nüfus aktarımı gerçekleştirilmiş, bunu sağlayan anlaşma gereği 100 bin kadar ortodoks rum Türkiye'den ayrılmış ve karşılığında 400 bin türk göçmen olarak Türkiye'ye gelmiştir. Aslında iki ülke arasındaki nüfus aktarımı, 1911’de başlayan Balkan savaşı ile oldukça hızlanan, büyük rakamlara ulaşan bir tablo sergilemektedir. Kaynaklara göre, Kurtuluş savaşı'nın bitimini izleyen günlerde, Türkiye’den 800 bini aşkın rum ayrılmış ve 600 bini aşkın türk göçmen gelmiştir.

Göçmen hareketlerinin en önemli sorunları, parçalanmış ailelerin bir araya getirilmesi ile ülkelerde kalan malların tasfiyesidir. Lozan’da yapılan nüfus aktarımı anlaşması, bu sorunların çözümüne ilişkin birtakım düzenlemeleri öngörmüştür. Bu düzenlemelerin gereğini yerine getirmek doğrultusunda atılan ilk adım, Cumhuriyet’in ilanından önce çıkarılan 368 sayılı yasa'yla Mübadele, imar ve iskân bakanlığı kurulmuştur. Yeni bakanlığın görevleri arasında
— Lozan Mübadele anlaşması gereğince göç edecek olanların taşınması, barınması;
— tahrip edilmiş olan yerlerde konutları yanmış, yıkılmış olanların yerleştirilmesi ve refaha kavuşturulması;
— bundan sonra göçmen olarak kabul edilecek olanların yerleştirilmesi;
— göçebe aşiretlerin yerleştirilmesi;
— ülkenin harap olan, yıkılan yerlerinin imarı gibi konular bulunmaktadır.

Yeni kurulan bu bakanlığın ömrü 14 ay sürmüş, bu görev, 1924’te çıkarılan 529 sayılı yasa'yla, içişleri bakanlığı'na bağlı olarak kurulan iskân genel müdürlüğü' ne verilmiştir. Toprak-iskân işleri 1950 yılında Bulgaristan’dan gelmeye başlayan 150 bin göçmenin yerleştirilmesi sorunları da eklenerek, Toprak ve iskân genel müdürlüğü adıyla, 1958 yılında yeni kurulan imar ve iskân bakanlığı’na bağlanmıştır. Daha sonraki yasal düzenlemeler bu sorunla ilgili birimin bağlı olduğu örgütleri sürekli değiştirmiştir. Bu da göstermektedir ki, ülkemiz bu konuda kalıcı ve sağlıklı işleyen bir organizasyonu oluşturmuş bir görüntüden oldukça uzaktadır.

14 haziran 1934'te kabul edilen iskân kanunu (2510 sayılı), iskân edilecekler arasında
— muhacirleri (göçmenler);
— mültecileri (sığınanlar);
— göçebeleri;
— gezgin Çingeneler'i saymıştır.

Bu yasaya göre, Türkiye'de yerleşmek amacıyla dışarıdan gelen ve türk soyundan olanlar muhacir (göçmen) olarak, Türkiye’de yerleşmek amacıyla olmayıp, bir zorunluluk nedeniyle geçici olarak kalmak amacıyla sığınanlar "mülteci" olarak nitelendirilmektedir.

iskân alanlarının belirlenmesi ve iskân edileceklerin saptanması, Bakanlar kurulu tarafından yapılacak program doğrultusunda içişleri ile Sağlık ve sosyal yardım bakanlıklarınca gerçekleştirilir.
Göçmen olarak kabul edileceklerde aranan “türk kültürüne bağlılık” ölçütünün uygulanması ve kimlerin, hangi ülke halkının türk kültürüne bağlı sayılacağı, Bakanlar kurulu’nea saptanır.

iskânda bir aileye, nüfus ve ihtiyacına göre, oturacak ev ya da evlik yer; sanatkârlara ve tüccarlara ayrıca geçim getirecek dükkân ya da mağaza ve yeterli sermaye; çiftçilere de, konutun yanı sıra toprak ve çift hayvanı, alet ve edevatı, tohumluk, ahır ve samanlık ya da samanlık yeri sağlamak sözkonusudur.
Hükümetçe iskân edilenlere borçlu veya borçsuz olarak iskân yoluyla verilen taşınmazlar on yıl süreyle hiçbir suretle satılamaz, bağışlanamaz ve haciz olunamaz.
Kaynak: Büyük Larousse

SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Kasım 2018       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
İSKAN
—Tar. Bu göç ve yerleştirme hareketleri, üç ayrı yönteme göre yapılırdı:
  1. yeni fethedilen toprakların türkleştirilmesi ve nüfus yoğunluğunun artması amacıyla, arazi vakıfları kurumuna dayalı bir yöntem olarak;
  2. sistemli bir biçimde yapılan zorunlu yerleşim (tehcir) yöntemi olarak;
  3. toprak sıkıntısı çekenlerin bu durumlarını gidermek için sürgün çıkarma yöntemi olarak. Bu üç yöntem, sırasıyla gözden geçirildiğinde, OsmanlI devletinin izlediği iskân siyasetinin temelleri ortaya çıkar.
Önce Anadolu'da, sonra da Rumeli’de yeni yerler fetheden OsmanlIlar, konar-göçer türk boy ve oymaklarından bir bölümünü bu topraklara yerleştirdiler. Yönetsel ve parasal yönden bağımsız bir kurum olan arazi vakıflarınca yapılan bu sistemli göç ve yerleştirme hareketleri sonucunda buralarda toplum ve ekonomi yaşamı canlandı; yine vakıf girişimiyle kurutulan bataklıklar ve yerleşime açılan ıssız yerler kullanılır duruma getirilerek gelişti. Buralara yerleştirildikten sonra konar-göçer yaşamı bırakan halka, genellikle "resmi bennak”, “caba”, "tekâlifi örfiye", "avarızı divaniye" vb. gibi vergilere karşı bağışıklık tanınırdı.

Sistemli bir şekilde yapılan zorla iskân yöntemlerinden biri de, tehcirdi. OsmanlI devleti XVII. yy. sonlarında konar-göçer kabilelerin çiftçilikle uğraşan yerleşik halka zarar vermesini önlemek amacıyla, içe dönük yeni bir iskân siyaseti izlemeye başladı. Buna göre, Anadolu'da önceleri bayındırken sonradan toplumsal bunalımlar yüzünden yıkıma uğramış ve halkı tarafından terk edilmiş topraklara, konar-göçerler kafileler halinde yerleştirildi. Bu zorunlu iskân siyaseti, kimi zaman gerçekten zora başvurularak, XVIII. ve XIX. yy.'lar boyunca da sürdü.

Özellikle XX. yy. başlarında düşmanla işbirliği yapan Doğu Anadolu hıristiyanlarına karşı da tehcir yöntemi uygulandı. Yönetim tarafından girişilen bu tür yerleşim hareketinde herhangi bir kural ya da yasa geçerli değildi. Tehcir hareketlerini, konumuna göre vali ya da kaymakam (sancakbeyi) başkanlığında kadı, iskân beyleri, iskân mübaşiri ve iskânbaşından oluşan bir kurul (iskân dairesi) yönetirdi.

Yerleştirme yöntemlerinden üçüncüsü de, sürgündü. Devlet, gerekli gördüğünde müslüman ve hıristiyan yurttaşlarını kendi egemenlik sınırları içinde başka yerlere gönderme yetkisine sahipti. Nitekim, İstanbul fethedildikten sonra kentin türk nüfusunun çoğalması için Anadolu'nun çeşitli yerlerinden müslüman halk buraya sürgün edildi ve bunlar İstanbul’un değişik kesimlerinde, geldikleri yerlerin adıyla semtler kurdular (Aksaray, Fethiye, Çarşamba vb.).

Ayrıca, Ege adalarından. Mora ve Kefe'den, Kili ve Belgrad’dan da pek çok hıristiyan getirtildi. Bunların özellikle işçi, tüccar, esnaf ve zanaatçı gibi değişik sınıflardan seçilmesine özen gösterildi. Öte yandan, toprak sıkıntısı çekilen bölgelerde her köy ve kasabadan on hane başına bir ya da iki hane olmak üzere sürgün çıkarma yöntemi de uygulandı. Böylece Rodos ve Kıbrıs adaları alındıktan sonra, buralara aynı yöntemle sürgünler yapıldı. XVII. yy.’dan sonra iskân siyasetine uygun olarak, özellikle reayanın adalara gitmesini sağlamaya yönelik bazı önlemler alındı.
Kaynak: Büyük Larousse
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
8 Kasım 2018       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
İskan nedir?
İskan, ruhsatlı binalar için, yapının ruhsat ve eklerine uygun olarak tamamlandığını gösteren ve Belediyelerin İmar Müdürlüğü Yapı Kullanma İzni birimleri tarafından düzenlenen belgeye verilen addır. İskan raporunu almak için inşaat yetkilisinin bir dilekçe ile belediyeye başvurması gerekmektedir

Yapı kullanma izni ‘yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için inşaat ruhsatını veren belediye, valilik veya yeminli serbest mimarlık veya mühendislik bürolarından, ruhsata tabi olmayan yapıların tamamen veya kısmen kullanılabilmesi için ise ilgili belediye ve valilikten izin alındığını gösterir belgedir.
İskan (yapı kullanım izni) için mal sahibinin müracaatı üzerine yapının ruhsat ve eklerine uygun olduğu ve kullanılmasında fen bakımından mahzur görülmediğinin tespiti gerekir.

Belediyeler, valilikler mal sahiplerinin müracaatlarını en geç otuz gün içinde neticelendirmek mecburiyetindedir. Aksi halde bu müddetin sonunda yapının tamamının veya biten kısmının kullanılmasına izin verilmiş sayılır.

Ancak müracaat yeminli serbest mimarlık ve mühendislik bürosuna yapılmış ise bu hüküm uygulanmaz. Yeminli büro, müracaatı bu süre içerisinde müspet veya menfi mutlaka sonuçlandırmak zorundadır.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

14 Ocak 2015 / Misafir Cevaplanmış
8 Kasım 2018 / Misafir Cevaplanmış
6 Şubat 2010 / _KleopatrA_ Osmanlı İmparatorluğu
13 Ocak 2012 / Misafir Cevaplanmış
2 Mayıs 2008 / The Unique Hukuk