Arama

Achilles / Akhilleus

Güncelleme: 12 Temmuz 2015 Gösterim: 89.698 Cevap: 4
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
16 Haziran 2008       Mesaj #1
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Achilles (Akhilleus, Aşil)
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Ölümlü bir baba olan Peleus ile bir tanrıça olan Thetis'in oğlu olan yarı tanrı Aşil (Fransızca okunuşu Aşil iken aslı olan Yunanca yazımı ve okunuşu Akhilleus'tur) Yunan mitolojisinin en önemli kahramanlarından biridir.
Thetis oğlunu ölümsüzlük nehri Styx'de yıkarken elini suya değdirmemesi öğütlendiği için, onu sol topuğundan tutup suya batırmıştır. Yalnızca oradan vurulursa öleceğine inanılır.
Efsaneye göre, öleceğini bildiği halde Helen'i geri almak için yapılan Truva Savaşı'na katılmış ve Truva prensi Paris tarafından sol topuğundan zehirli okla vurularak ölmüştür. Bu yüzden ayak topuğunda yer alan tendona "aşil tendonu" adı verilir.

Başka bir anlatı da şöyledir:
Thetis'ten doğacak çocuğun tüm tanrılardan daha güçlü olacağı kehaneti üzerine Thetis Peleus ile yani bir ölümlü ile zorla evlendirilmiştir. Thetis doğan çocuklarının ölümlü taraflarını yok etmek için kocasından gizlice onları doğar doğmaz ateşte yakar ama çocukları bu yüzden ölür. Thetis son oğlu Akhilleus'u (Aşil) ateşe tutarken Peleus onu yakalar. Akhilleus'un sadece topuğu yanmamıştır.


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
24 Ağustos 2008       Mesaj #2
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Achilleus (Akhilleus, Aşil)

achilleslr7
Sponsorlu Bağlantılar


Achilleus Yunan mythos'una en çok konu olmuş kişidir. Homeros'un büyük İlyada destanı aslında İlyon, yani Troya şehrinin destanı değil, Achilleus'un destanıdır, bu kahramanın bir eylemiyle başlar, bir eylemiyle biter. Ne var ki İlyada'da anlatılan olaylar Achilleus efsanesinin ancak çok kısa bir bölümüdür. Bu kahraman üstüne ilkçağın başından sonuna dek uydurulan efsane ve masallar o kadar çoktur ki, onları kapsayarak özetlemek için, bölüm bölüm ayırmak gerekir.

SOYU VE DOĞUŞU
Soy ağaçlarından belli olduğu gibi Achilleus, Peleus'la Thetis'in oğludur. Thetis, bir Nereus kızı, yani bir deniz tanrıçasıdır, ama Akhilleus ana tarafından olduğu kadar baba tarafından da tanrılara ve en büyük tanrılara bağlıdır: Dedesi Aiakos, Zeus'la Aigina'nın oğludur, Aigina ise ırmak tanrı Asopos'un kızı ve Okeanos ile Tethys'in torunudur.
Achilleus'un doğuşu üstüne anlatılan efsane şudur: Nereus kızı Thetis'e tanrılar tanrısı Zeus da, deniz tanrı Poseidon da âşıktırlar, o kadar ki Zeus onunla evlenmeyi bile düşünür, ama bir kâhin (bir anlatıma göre tanrıça Themis, bir başkasına göre Prometheus) Zeus'a haber verirler ki, Thetis'ten doğacak olan çocuk kaderin buyruğuna göre babasından daha güçlü olacaktır; bunun üzerine tanrılar Thetis'i bir ölümlü ile evlendirmekten başka çare bulamazlar ve kendisine koca olarak Phthia kralı Peleus'u seçerler. Thetis bu evlenmeyi oğlu Achilleus için silah istemeye gittiği Hephaistos'a yana yakıla şöyle anlatır (İl. XVIII, 429 vd.):
Söyle, Hephaistos, Olympos'taki tanrıçalar arasında, yüreği benim gibi acılı biri var mı? Zeus bunlar arasında bir bana verdi acıları, bunca deniz tanrıçalarından bir beni verdi ölümlü kocaya, Aiakos oğlu Peleus'a, katlandım bir adamın yatağına girmeye, istemeye istemeye, tiksine tiksine.
Thetis ile Peleus'un düğünü Tesalya'da Pelion dağının tepesinde kutlanır, tanrıların hepsi de hazır bulunurlar. Kavga tanrıçası Eris'in düğüne çağrılmadı diye kızıp masanın üstüne bir altın elma atması üç tanrıça arasındaki güzellik yarışmasına yol açar (Paris). Uğursuz başlayan bu evlilik uğursuz gider.
Gerçi Thetis'in birçok çocukları olur, ama bir ölümlü ile evlendiğine üzülen ve çocuklarını kendisi gibi ölümsüz kılmak isteyen Thetis geceleri kalkar, onları ateşin üstüne tutarmış, bundan amaç gövdelerindeki ölümlülük tohumlarını yok etmekmiş. Birçok çocuğu böylece yanarak öldükten sonra, bir gece Peleus uyanmış, bakmış ki karısı olacak deniz kızı küçük Achilleus'u topuğundan tutmuş, aleve vermiş. Tepesi atmış, çocuğu kaptığı gibi, Thetis'i evinden kovmuş, bir ölümlüyle düşüp kalkmaktan hoşlanmayan tanrıça da denizin dibine dalmış, bir daha varmamış kocasının yanına.
Peleus yedinci çocuğu olan Akhilleus'u böylece kurtarmış, ama çocuğun dudakları ve sağ ayağının aşık kemiği yanmış, Peleus hekimlikte usta olan at adam Kheiron'a vermiş Akhilleus'u, o da yanan kemiği, koşmakta üstüne olmayan bir devin iskeletinden aldığı bir kemikle değiştirmiş (Kheiron), Akhilleus da bu yüzden böyle hızlı bir koşucu olmuş. Başka bir efsaneye göre Thetis oğlunu ateş üstüne tutmamış da, Styks ırmağına batırmış, böylece gövdesini silah işlemez hale getirmiş, ama topuğundan tuttuğu için bir orasından yara alabilirmiş. Nitekim Akhilleus sonradan bu yerinden vurulup öldürülmüş.


ÇOCUKLUĞU
At adamın (centaur) yanında Achilleus büyütülür ve eğitilir. Kheiron'un anası da, karısı da çocuğa bakmışlar, biraz yetişince at adam ona öğretmediğini bırakmamış: At yetiştirmesini, saz çalıp ezgi söylemesini, güzel konuşmasını ve her şeyden önce de kargı atmakta, savaşmakta, dövüşmekte, araba sürmekte ve koşmakta kimseden geri kalmamasını, çağın yiğitlerinin hepsinden üstün olmasını.
Erdemlerin her çeşidine de alıştırmış: Acıya dayanmayı, yalan söylememeyi, ölçülü ve dayanıklı olmayı hep Kheiron'dan öğrenmiş. Akhilleus Kheiron'dan öğrendiği hekimliği ve edindiği ilaçları Troya savaşında yaralılar üstünde kullanır. Kheiron'un yanında Pelion dağında ne kadar kaldığı belli değildir, İlyada'da Kheiron'dan eğitim gördüğü gerçi söylenir, ama Troya'ya kendisiyle gelen lalası Phoiniks onu nasıl büyüttüğünü şöyle anlatmaktadır (İl. XI, 485 vd.):
Tanrıya benzer Achilleus, seni ben getirdim bu hale, canım gibi sevdim, yetiştirdim seni bensiz ne şölene gitmek isterdi canın, ne de evde yemek yemek isterdi, oturturdum seni dizlerimin üstüne, etini keser, ağzına verir, dudaklarına uzatırdım şarabı, göğsümde gömleğimi ıslatırdın boyuna, arsızlık eder, şarabı püskürtürdün ağzından, senin yüzünden neler çektim ben, neler.
ALIN YAZISI
Akhaların en büyük kahramanı Achilleus'un, Troya savaşının başarı ve başarısızlık şanslarını elinde tutan o yenilmez savaşçının trajik bir yazgısı vardır, bunu kendisi de, anası Thetis de şöyle dile getirirler (İl. I, 352 ve 414):
"Anam! Kısacık bir ömür sürmek için doğurdunsa beni..." "Uzun değil, kısacık bir ömür verdi kader sana."
Achilleus gerçi kaderini kendi seçebilir, Thetis iki şıkkı şöyle dile getirmişti oğluna (İl. IX, 411vd.):
İki ayrı kader götürecek beni ölüme: Burada kalır, savaşırsam Troya çevresinde, tükenmez bir ün var, dönüş yok. Dönersem yurduma, sevgili baba toprağına, ünüm olmasa da çok yaşayacağım, ölüm öyle çabucak gelip çatmayacak.
Achilleus az yaşasa da ünlü yaşamayı seçmiş ve bunun için Troya savaşına katılmaya karar vermişti, ama anası (ya da babası) onun ölmesini önlemek için bazı düzenler kurmuşlardı. Bu konuda anlatılan ve İlyada'da izine rastlanmayan efsane şöyledir: Akha önderleri Troya seferine gitmek üzere hazırlığa başlayınca, o zaman genç bir delikanlı olan Akhilleus sefere katılmamak için Yunanistan'ın karşısındaki Skyros adasına gönderilir ve orada kral Lykomedes'in sarayında konuklanır.
Ne var ki Achilleus kız kılığına girmiş ve kralın kızları arasına karışmıştır. Haremde yaşayan Achilleus'a Pyrrha (kızıl saçlı) adı verilmiş, bir söylentiye göre de Lykomedes'in kızlarının biriyle sevişmiş ve ileride adı geçecek oğlu Neoptolemos (Pyrrhus) da ondan doğmuştu.
Öte yandan Akhaların kâhini Kalkhas'ın Achilleus sefere katılmazsa Troya'nın alınamayacağını bildirmesi üzerine, Odysseus yiğidi aramaya çıkar, Skyros'a varınca kurnazca bir düzen tasarlar, gezgin satıcı kılığına girip Lykomedes'in haremine sokulur ve kızların, kadınların önünde bohçasını açıp bir sürü kumaş dokuma ve işleme serer önlerine, ama bohçanın dibinde birkaç kıymetli silah da vardır, Pyrrha kılığındaki Akhilleus bunları görünce dayanamaz, onları almaya, kullanmaya can atar, böylece kimliğini açığa vurur. Odysseus da onu peşine takıp Akha ordusunun toplandığı Aulis'e getirir.


TROYA SEFERİ
İlk çıkarmanın Troya'nın çok güneyinde Mysia bölgesine olduğu anlatılır. Akhalar Troas'a vardıklarını sanarak hemen yağmaya koyulurlar. Mysia'ya yerleşmiş olan Herakles'in oğlu Telephos onları karşılar, aralarında savaş başlar. Achilleus kargısıyla Telephos'u yaralar. Sonra da saldırganlar yanlış bölgeye çıktıklarını anlayarak denize açılırlar, ama bir fırtına onları gerisingeri Yunanistan kıyılarına atar. Bu kez Aulis'ten değil, Argos'tan yola çıkmaya hazırlanırken, Telephos çıkagelir, Achilleus'tan aldığı yara iyileşmiş değildir, tanrı sözcüğü bu yarayı ancak Achilleus'un iyi edebileceğini bildirmiştir (Telephos).
Akha donanması Argos'tan Aulis'e vanr. Burada rüzgârların esmesini sağlamak için İphigeneia'nın kurban edilmesine karar verilir. Achilleus bilmeden bu işe alet olur, Agamemnon kızını güya Achilleus'a nişanlamak için getirtir Aulis'e. Achilleus durumu anlayınca, önlemeye çalışır, ama başaramaz (lphigeneia).
Achilleus'un iyileştirdiği Telephos'un kılavuzluğunda gene Anadolu kıyılarına doğru yola çıkılır ve Tenedos adasında durak yapılır. Bir efsaneye göre, Achilleus orada Agamemnon'la ilk kez kavgaya tutuşur ve Apollon'un oğlu Tenes'i öldürür (Tenes). Anası Thetis'in bildirdiği bir tanrı buyruğuna göre, Achilleus Apollon oğlunu öldürürse Troya önünde silahla öldürülmekten kurtulamayacaktır.
Troya önünde dokuz yıl kalınır. Bu sırada Achilleus'un komşu bölgelere yaptığı çapulculuk seferleri İlyada'da ayrıntılarıyla anlatılır: Mysia'nın Thebe şehrinde Andromakhe'nin babası Eetion'u öldürüp, şehri yağma eder, Lyrnessos'tan Briseis'i, Khryse'den Khryse-is'i tutsak olarak abr, getirir, bu arada Patroklos ile birlikte İda dağındaki Troyalı sürülere saldırır, çobanları Aineis'le kavgaya tutuşur.
Bu dokuz yıl böyle geçtikten sonra, savaşın onuncu yılında İlyada destanına konu olacak olaylar baş gösterir. İlyada'nın konusu, bilindiği gibi, Achilleus'un öfkesi, küsüp savaştan çekilmesi ve Patrokolos'un ölümünden sonra gene savaşa dönüp Hektor'u öldürmesidir. Bu olayların birbirini nasıl izlediği İlyada maddesinde anlatılmıştır. Biz burada Achilleus'un kişiliği ve karakteri üstünde duralım.


ACHİLLEUS'UN DRAMI
Achilleus, Homeros destanının baş kahramanı, kollarından, bacaklarından güç ve canlılık fışkıran, tanrıça oğlu ve tanrılara denk Achilleus yalnız kaba kuvveti mi simgeler? Kimsenin karşı gelemediği, düşmanlarını titreten, insafsızca kesip biçen, saldırıya geçti mi "ovada bir yıldız gibi parlayan" Achilleus yalnız üstün bir savaşçı ve üstünlüğünü bildiri için de gururlu, onurlu, inatçı ve alıngan, çetin, hırslı, zalim ve duygusuz bir adam gibi mi gösterilir İlyada'da?
Homeros yiğitlerin yiğidini gerçi bu vasıflarla donatmış, bize hem olumlu, hem olumsuz görünen bu nitelikleri en parlak ve çarpıcı renklerle belirtmiştir, çünkü sanatı ondan yanadır, ama yüreği ondan yana değil, yüreği yurdunu savunan durgun, ölçülü, erdemli kahraman insan Hektor'dan yanadır Homeros'un.
Gene de, tıpkı bir romancı gibi Achilleus'u bir insan olarak canlandırmayı amaç edinir ve akla karayı gereğince karıştırarak, eşine az rastlanır bir ustalık ve dünyanın başka hiçbir destanında görülmeyen eleştirici bir anlayışla onu hem iyi, hem kötü bir adam olarak çıkarır karşımıza. Achilleus böylece içinde karşıt eğilimlerin çarpıştığı gerçek bir insan oluverir, yaşantısı da gerçek bir dram olarak canlanır gözümüzde.
Achilleus'un Agamemnon'a karşı öfkesinin asıl nedeni sömürüye karşı ayaklanmadır: Kendisi hiçbir çıkar gütmeden savaşır, didinir, payı başkomutan alır (İl. I, 165 vd.):
Kıyasıya savaşta benim kollarım görür en büyük işi, ama bölüşmede payın en okkalısı sana gider, Hem onur payımdan olayım, hem burada kalayım, ha, mal, mülk sahibi edeyim diye seni?
Agamemnon özür dileyip elinden aldığı Briseis'i geri vermeye razı olunca, Akhilleus dönmek istemez, erkektir, yapılan haksızlığı unutamaz. Bu kırgınlığını da şu basit, insanca sözlerle dile getirir (İl. IX, 340 vd.):
Bir Atreus oğulları mı sever karılarını? Sever, korur karısını duygulu, akıllı her adam. Ben de yürekten seviyorum benimkini, kazanmışım onu ben kendi kargımla. Agamemnon oyun oynadı bana, aldı onur payımı, beni bir daha kandırmaya kalkmasın sakın!
Acı ağır basınca bir çocuk gibi ağlar dövünür Achilleus, anasına yalvarır gelsin kurtarsın, çare bulsun, avutsun diye. Briseis götürülünce çağırır onu, Patroklos ölünce çağırır onu. Yırtınır canından çok sevdiği dostunu koruyamadı diye.
Bin pişman olur insanın aklını başından alan öfkeye, insanları birbirine düşüren kavgaya. Ama bu kez Patroklos'un öcünü alacağım diye kudurur, ırmak başında doğradığı yüzlerce düşmanın kanından kara toprak kızıl ırmağa döner, tanrılar bile dayanamaz bu manzaranın dehşetine (İl. XXI). Aynı acımak bilmez azgınlıkla canını almaktadır yere serdiği Hektor'un, yalvarmalarına şöyle karşılık verir (İl. XXII, 345 vd.):
Dizlerime sarılma, köpek, yalvarma bana anan, baban adına! Gönlüm, yüreğim kışkırtıyor beni, diyor, şunun etini parçala, çiğ çiğ ye, senin bana bu yaptıklarından sonra, kimse uzaklaştırmaz başından köpekleri, getirseler bana kurtulmalığın on katını, yirmi katını, tartsalar şurada, daha çok veririz deseler, Dardanos oğlu altın koşa teraziye senin ağırlığınca, döşeğine yatırıp ağlamayacak sana seni doğuran, köpekler, kuşlar yiyecek bütün bedenini.
Ama tutmaz sözünü, bir tanrının barakasına getirdiği ihtiyar Priamos'u görünce şaşırır, yüreği dayanamaz bahtsız kralın ağlamalarına, kendi babasını hatırlar, Patroklos'a ağlar, iki düşman hıçkıra hıçkıra dövünürler karşı karşıya, sonra (İl. XXIV, 514 vd.):
Achilleus oturduğu yerden birdenbire kalktı, tuttu elinden kaldırdı ihtiyarı, acımıştı ak sakalına, ağarmış başına. Kanatlı sözlerle seslendi ona dedi ki:
"Talihsiz adam, ne acılar çekmiş yüreğin! Nasıl göze aldın gemilere gelmeyi tek başına, nasıl göze aldın benim gözüme görünmeyi? Ben ki öldürdüm nice soylu oğullarını senin. Demirden bir yürek varmış göğsünde, Hadi gel, otur üstüne şu iskemlenin, ko uyusun bağrında acılar. Ne yapalım yasımız çok büyükse, ne çıkar yürek donduran iniltilerden! Talihsiz ölümlülere tanrılar şu kaderi dokudu: Yaşayacak insanlar acı içinde".

Priamos'u avutmak, konuklamakla kalmaz, gider, Hektor'un ölüsünü kendi yıkar, hazırlar ve babasına verir. Genç, yiğit ve ihtiyar baba bakarlar birbirlerine doya doya, sevgiyle diyeceğim, çünkü ihtiyar, genç adamda kendi oğlunu, genç adam da ihtiyarda kendi babasını görür gibi olur. Savaş, düşmanlık, kin ve öfke yok olup gitmiştir, iki insandır karşı karşıya.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
16 Nisan 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Achilleus (Akhilleus, Aşil)

Teselyalı mitoloji kahramanı. Thetis ile Peleus'un oğludur.

Yaralanmasını önlemek için annesi tarafından Stiks Irmağı'na sokuldu. Ancak vücudunda yaralanabilecek tek yer olarak, Thetis'in onu suya sokarken tuttuğu topuğu kaldı. Hiron'dan ok atmayı, avlanmayı, savaşmayı öğrenerek iyi bir savaşçı eğitimi gördü. Kâhin Kalkhas, Troya Savaşı'nda öleceğini bildirdiği hâlde savaşa katıldı. Hektor'u öldürdü. Ancak Paris tarafından atılan ve Apollon'un yönelttiği bir okla topuğundan yaralanarak öldü. Birçok destanın kahramanı olan Akhilleus, İlyada Destanı'nda karakteri derinlemesine işlenmiş kişilerden biridir.


Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs

The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
18 Haziran 2011       Mesaj #4
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Akhilleus
Vikipedi, özgür ansiklopedi


300px Achilles in Corfu
Aşil


Akhilleus (Grekçe: Ἀχιλλεύς Akhileus, Fransızca: Achille Aşil) ölümlü bir baba olan Peleus ile bir tanrıça olan Thetis'in oğlu olan yarı tanrı. Spartalı Leonidas'tan sonra dünyanın en büyük savaşçısı kabul edilir. Yunan mitolojisinin en önemli kahramanlarından biridir. Truva Savaşı'inin Grek kahramanlarının başında gelmekte ve Homeros'un İlyada mitolojik eserinde Greklerinin en büyük savaşcısı olarak baş karakterdedir. Homeros'un MÖ 720'lerde yazmış olduğu on altı bin dizelik İlyada eserininde Achilles yer alır.

Akhilleus (Achilles) Peleus ile Tethys’in oğludur. Homeros’un İlyada’sı ile başka epopelerde adı geçen ünlü Yunan kahramanıdır. Annesi Tethys onu yara almaz kılmak için, topuğundan tutarak Styks ırmağına daldırdı. Bu sebepten kahramanın, suya batmamış olan topuğundan başka, hiçbir yerine ok işlemez, kılıç kesmezdi. Onu Kentor Khiron eğitti, ok atmasını, yara tedavisini öğretti. Onu cesur, atılgan bir kahraman yapmak için, aslan iliği ile besledi. Bu yüzden Akhilleus, altı yaşına basınca, aslanları öldürmeye, koşan geyikleri yakalamaya başladı. Akhilleus’i Troya savaşında savaşması için ikna etmek pek zor olmadı. Kaderinde iki hayattan biri vardı - ya kısa, fakat şan ve şerefli bir hayat sürecek, yada uzun, fakat sönük yaşayacaktı. Akhilleus tereddüt etmeden birinciyi seçti ve kaderini belirlemiş oldu, Paris tarafından öldürüldü. Homeros’a göre Akhilleus Yunanların en büyük kahramanıdır.

İlk büyük Eski Yunan şairi olan Homeros'un, Truva Savaşı'nı anlatan İlyada adlı eserinde Akhilleus'un mezarının yeri tarif edilir. Mezarı Çorum'un Osmancık ilçesinde bulunan Adatepe mevkiindedir. Mezarın kalıntıları mevcuttur.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
Hera - avatarı
Hera
VIP A'mour
12 Temmuz 2015       Mesaj #5
Hera - avatarı
VIP A'mour
AKHİLLEUS, Yun. mit. Tesalyalı efsane kahramanı; ilyada'nın (Homeros) baş kişisi, Myrmidonlar’ın kralı, Thetis ile Peleus’un oğlu. Annesi yaralara karşı bağışıklık kazansın diye oğlunu bir topuğundan tutarak Styks ırmağına daldırdı; bu yüzden de, ıslanmayan o topuğu, yaralanabileceği tek yer olarak kaldı. En usta öğretmenlerden ders aldı: Phoiniks ve Kheiron, ona ok atmasını, yaraları iyileştirmesini ve savaşmayı öğrettiler. Kâhin Kalkhas, Truva önünde öleceğini haber verince, annesi onu Skyros'ta sakladı; fayerinden vurularak öldü. Yunanlılar cesedini alıkoydular ve dini törenlerle gömdüler.
Akhilleus’un kahramanlıkları ilkçağ’da birçok heykele (Akhilleus ile Penthesile- ia, British Museum’da), duvar resimlerine (Kastor ve Polluks'un evi. Pompei’de, vazo süslemelerine (Akhilleus'un silahlarını taşıyan Vatikan kütüphanesinde) konu olmuştur. Yeniçağ’da, özellikle Rubens, Teniers, ingres ve Delacroix eserlerinde Akhilleus’un işlerinden esinlendiler.
Akhilleus, yunan edebiyatı (Aiskhylos, Pindaros, Euripides) ve siyaseti (İskender’in Pers imparatorluğu’na saldırıya geçerken Truva mevkiinde Akhilleus’a bir kurban sunması) için de ayrıcalıklı bir örnekti. Kişiliği batı edebiyatında çeşitli kalıplara sokuldu: bizans Akhilleus destanlarında (XIV. yy.) bir ortaçağ şövalyesi, Shakespeare'e göre yalnızca bir kabadayı taslağı (Troi'lus ile Cressida), Racine’e göre mükemmel bir âşık ve Offenbach'ın Güzel Helena' sında ise tam bir soytarı. Akhilleus çeşmesi, yun Akhilleus krene. Arkeol. Batı Anadolu'da Miletos kentinde çeşme. Efsaneye göre Akhilleus Lelegler'le savaşıp kral Krambelos'u öldürdükten sonra bu çeşmede yıkandı.
Akhilleus destanı, Statius'un bitmemiş destanı. Yapıtta Akhilleus'un çocukluğu anlatılır.
Kaynak: Büyük Larousse

Benzer Konular

16 Aralık 2013 / ilkayivrendi Cevaplanmış