Arama

Evcil Hayvanlar

Güncelleme: 10 Ekim 2018 Gösterim: 23.749 Cevap: 10
CrasHofCinneT - avatarı
CrasHofCinneT
VIP Pragmatist Çılgın Zat...
13 Eylül 2008       Mesaj #1
CrasHofCinneT - avatarı
VIP Pragmatist Çılgın Zat...

Ev ortamına alışkın olan (kedi, köpek, tavşan vb...), insanlara az veya çok faydası dokunan hayvanlar (at, eşek, sığır, manda, koyun, keçi, tavuk, hindi, ördek, kaz vb...) evcil hayvanlar grubudur. İkinci grup, insanların evcilleştirdiği hayvanlardır. İnsanlar bu gibi hayvanları et, süt, yumurta, yün, kıl, deri elde etmek, tarımda, sanayide veya savaşta faydalanmak amacı ile yetiştirir ve beslerler.
Sponsorlu Bağlantılar
Evcil hayvanların ülke ekonomisinde oynadığı rol önemsenmeyecek kadar büyüktür. Çünkü insan beslenmesinde önemli olan hayvani proteinlerin kaynağı evcil hayvanlardır. Bu yüzden her ülke evcil hayvan sayısını ve verimini artırmaya ve bunların ıslahına çalışır.
Bugün dünyada üç milyar baştan fazla evcil sürü hayvanı vardır. Bunların bir milyarı sığır, 340 milyonu keçi, 120 milyonu at türü (beygir, eşek, katır), bir milyarı koyun, 500 milyonu domuzdur. Kanatlı hayvanların sayısı (ördek, hindi, tavuk, kaz vb...), 3,5 milyar başı bulur.Ortlama olarak her insana sürü hayvanları ile kanatlı hayvanlardan birer baş düşer.
Ölmediğine sevindim, hala acı çekebiliyorsun...
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
13 Ekim 2008       Mesaj #2
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
EV HAYVANLARI, EVCİL HAYVANLAR

Sponsorlu Bağlantılar
Doğada besinini ve barınağını kendisi bularak, düşmanlarına kar­şı kendini savunarak yaşamını ve soyunu sürdüren yabanıl hayvanların bir bölümü in­san eliyle evcilleştirilmiştir. Bu hayvanların, doğal çevrelerinde özgür ve yabanıl yaşarken tutsak edilerek insan eliyle bakılıp beslenme­ye ve insanla birlikte yaşamaya alıştırılması evcilleştirmenin yalnızca ilk aşamasıdır. Oysa bu uzun sürecin asıl amacı, yabanıl hayvanları yeni koşullara uyarlayarak insana daha yarar­lı, örneğin et, süt ya da yumurta verimi daha yüksek, yük ya da binek hayvanı olarak daha dayanıklı, avda iz sürmeye ya da bekçilik etmeye daha yatkın evcil soylar üretmektir. Bu da yüzyıllarca süren titiz seçme, çaprazla­ma ve ıslah çalışmalarının bir sonucudur.

İnsanlar yerleşik düzene geçip tarım yap­maya başlamadan çok daha önceleri, yiyecek­lerini ve giyeceklerini sağlamak için hayvan­lardan yararlanıyorlardı. Başlangıçta, karınla­rını doyurmak için çevrelerindeki yabanıl hayvanları avlamakla yetindiler. Zamanla, bu hayvanları yakalayıp bir yere kapatmanın av peşinde koşmaktan daha güvenilir bir yol olduğunu fark ettiler ve kendilerine en yararlı olabilecek hayvanları evcilleştirmeyi öğrendi­ler. Bütün düşmanlarına karşı kendini savun­mayı ya da saldırmayı içgüdüleriyle bilen yabanıl bir hayvanı insanın yakalayıp tutsak etmesi kuşkusuz kolay olmamıştır. Bu yüzden insanlar büyük olasılıkla yaralı ya da ormanda kaybolmuş genç hayvanları kendilerine alıştı­rıp beslemekle işe başladılar. Bir süre sonra da hangi hayvanların daha uysal, evcilleştiril­meye daha yatkın ve kendilerine daha yararlı olduğunu öğrendiler. Başlangıçta yalnızca eti­ni yiyebilecekleri hayvanları bakıp besliyor­lardı. Atın ve köpeğin evcilleştirilmesi bile böyle başladı. Bu hayvanların gücünden, et, süt, yumurta, yapağı, kıl, deri, boynuz gibi çeşitli ürünlerinden yararlanmaya başlamaları daha geç tarihlere rastlar.


Kaynak: MsxLabs & Temel Britannica

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
15 Ekim 2008       Mesaj #3
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
EV HAYVANLARI, EVCİL HAYVANLAR

Bugün insanın en güvenilir ve sadık dostu olan köpeklerin ilk ataları, bir zamanlar dünyanın her yerinde başıboş dolaşan yabanıl kurt sürüleridir. Bu yırtıcı hayvanlar mağara­larda yaşayan insanlar için tehlikeli bir düş­mandı. Gene de insanlar, büyük olasılıkla yiyecek aramak için çevrelerine kadar soku­lan yavruları yakalayarak köpeği evcilleştir­meyi başardılar. En eski mağara resimlerinde bu kocaman yırtıcı hayvanlar sahipleriyle yan yana çizilmiştir. Güçlü koku alma duyusuyla iyi bir avcı olan, sahibini tehlikelere karşı koruyan ve sürülerine bekçilik eden köpek, evcilleştirildikten kısa bir süre sonra insanın yaşamında önemli bir yer edindi. Bazı eski uygarlıklarda, özellikle Eski Mısır'da köpek­ler tapınılacak kadar kutsal hayvanlar sayı­lıyordu.
Değişik iklim ve çevre koşullarına köpek kadar kolay uyum sağlayabilen pek az hayvan vardır. Köpek soyları arasındaki büyüklük ve görünüm farkı ise hiçbir evcil hayvanda bu kadar çarpıcı değildir; örneğin bilinen en kü­çük köpek soyu olan Meksika asıllı chihua-huaların ağırlığı 1 kilogramı geçmezken, dev senbernarların çoğu 130 kilogramdan daha ağırdır.
Kediler köpeklerden binlerce yıl sonra evcilleştirilmiştir. Bu hayvanların bugün bile kö­peklerden çok daha bağımsız yaradılışlı olma­sı belki buna bağlanabilir. Kedileri evcilleştiren ilk halk Eski Mısırlılar'dır. Önceleri kö­pekler gibi kedileri de kutsal hayvanlar olarak benimseyip tapman bu insanlar, kediyi büyük olasılıkla İÖ 2500 ile 1500 yılları arasında evcilleştirdiler. Bu ilk evcil kedilerin Afrika ya­ban kedisinin soyundan geldiği sanılmaktadır. Bir görüşe göre Eski Mısırlılar, hareketlerin­deki zarafet ve çevikliğe hayran oldukları ke­dileri yalnızca süs hayvanı olarak evcilleştir­mişlerdir; gerçekten de o dönemde insanlar kedilerine çok değerli mücevherler takarlar­dı. Ama bu çevik avcıların zararlı kemiriciler den kurtulmak amacıyla evcilleştirildiğini gö teren belgeler de vardır. Eski Mısırlılar'ın k raklık dönemlerinde kullanmak üzere depc dıkları tahıllar fare ve sıçan gibi kemirici! sürekli saldırısına uğruyordu. Kısa ve boz lü Afrika yaban kedilerinin bu kemirici doğal düşmanları olduğunu bilen çiftçiler, ta­hıllarını korumak için kedilerden yararlanma­yı düşündüler. Bugünkü evcil kedi soylarının birkaçı ünlü Ankara kedisi gibi uzun tüylü, büyük bölümü de Siyam kedisi gibi kısa tüy­lüdür.



Kaynak: MsxLabs & Temel Britannica
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Eylül - avatarı
Eylül
Ziyaretçi
29 Aralık 2009       Mesaj #4
Eylül - avatarı
Ziyaretçi
EVCİL HAYVANLAR

Alm. Haustiere (n.p.), Fr. Animaux dometisques (m.pl.), İng. Domestic animals. İnsanlarla birarada yaşayan ve faydası dokunan, koyun, öküz, dana, at gibi hayvanlar. İnsanoğlunun varlığı ile evcilleştirme başlamıştır. Âdem aleyhisselâmın oğlu Hâbil ve Kâbil çobanlık ve çiftçilik yapardı. Yalnız veya ...

Alm. Haustiere (n.p.), Fr. Animaux dometisques (m.pl.), İng. Domestic animals. İnsanlarla birarada yaşayan ve faydası dokunan, koyun, öküz, dana, at gibi hayvanlar. İnsanoğlunun varlığı ile evcilleştirme başlamıştır. Âdem aleyhisselâmın oğlu Hâbil ve Kâbil çobanlık ve çiftçilik yapardı. Yalnız veya çift yaşayan hayvanlar genellikle evcilleştirilemezler. Ancak insana alıştırılabilir. Evcilleştirme ilk başta insan zoruyla sağlanmış olsa bile hayvan buna boyun eğerek rızâ gösterir. Kendi hâline terk edilmedikçe yabânileşmez. En önce evcilleştirilen hayvanlar, büyük bir ihtimalle gücünden, etinden ve sütünden faydalanılan geviş getiren hayvanlar olmuştur. At ve köpek de ilk evcilleştirilen hayvanlara dâhildirler. Tavuk, evcil kuşların, arı ve ipek böceği de evcil böceklerin en yaygınıdır.
Sıcak kumlu bölgelerde en çok değer verilen evcil hayvan devedir. Açlığa ve susuzluğa dayanıklıdır. Soğuk ülkelerde insanlar işlerini ren geyiklerine gördürürler. Bu hayvanlar yarı yabânîdir. Laponyada ve Alaskada sırtına binilir, yük vurulur veya yüklü kızaklar çektirilir. Deve kılından fırça ve kumaş yapılabildiği gibi, ren geyiği kılı da örülebilir. Derisinden çarık, çadır ve sandal da yapılır. Sinirlerinden ip, kemiklerinden ise bir takım faydalı âletler üretilir. Etinden, yağından ve sütünden de istifâde edilir. Güney Amerika da yük taşımada lama önemli rol oynar. Alpaka kumaşı da evcil bir lama türünün yününden dokunur.
Sığır, bütün dünyâda köylünün fedâkâr yardımcısıdır. Tibette de ahâlinin işini, hem öküze hem koyuna benzeyen “yak” veya “Tibet öküzü” denen hayvanlar görür. Uzun tüylerinden ip örülür ve çadır yapılır. Eti ve sütü de sevilir. Koyun ve keçi dünyânın hemen hemen her tarafında yetiştirilir, etinden, sütünden, tüyünden faydalanıldığı gibi, gübresi de değerlendirilir. Özellikle İspanya da merkep, Meksika da katır, insanoğlunun önemli yardımcılarıdır. Evcil mandalar ise öküzden daha kuvvetli ve dayanıklıdır. Köpekler koyunların bekçiliğinde, avlanmada ve soğuk bölgelerde kızakları çekmede önemli faydalar sağlarlar. Atlar binek hayvanı, yük hayvanı ve spor hayvanı olarak insanın emrindedirler. Kümes hayvanları, etleri ve yumurtaları ile hizmet etmektedirler.
2. Alternatif : Evcil hayvanlar

İnsanların evde hayvan besleme alışkanlığı, yabani hayvanların evcilleştirmeye başlandığı tarihöncesi devirlere dayanır. Çünkü insanlar, etinden, sütünden, derisinden, gücünden yararlandıkları hayvanlarla birlikte bazı diğer hayvanlara da sevgi beslemeye başlamıştır. Bu sayede başlangıçta çıkar amaçlı kurulan ilişki, zamanla sevgi ve dostluk ilişkisine dönüşmüştür. At, İnek vb. gibi yararlanılan hayvanların yavruları insanoğluna çok sevimli gelmeye başlamış, özellikle çocukların ilgisini çekmiştir. Her evcil hayvan evde beslenemeyeceği gibi, bazı evcil olmayan hayvanları da insanlar evinde beslemeye çalışmıştır (aslan, jaguar, timsah vb.). Fakat bu hayvanlar evcilleştirilemedikleri ve doğal dürtülerindeki vahişliği kaybedemedikleri için insanoğluna saldırmıştır. Evde hayvan beslemenin belli başlı kuralları vardır. Hayvanların yemeğini ve suyunu temin etmek, onları temiz tutmak, bazı konularda eğitmek vb. unsurlar bu kuralların başlıcalarıdır.
Eylül - avatarı
Eylül
Ziyaretçi
31 Aralık 2009       Mesaj #5
Eylül - avatarı
Ziyaretçi
Evcil Hayvanlarla Terapi
Zihinsel Engelli Bireylerdeki Hiperaktif Davranışların Azaltılmasında Evcil Hayvanlardan Yararlanma
Yapılan araştırmalara göre, evlerinde evcil hayvan beslenen çocuklar daha uyumlu, mutlu ve başarılı oluyorlar. Bunun nedeni hayvan sevgisinin, insanları duygusal ve fiziksel olarak olumlu etkilemesidir..



Hayvanlarla yakın temas kuranlar stresle daha iyi baş etmeyi başarıyorlar. Ayrıca hayvanların kendisine ihtiyaç duyduğunu hisseden çocukların özgüveni pekişiyor. Zihinsel engelli çocuklar; okullarında tavşan, köpek, kedi, papağan, balık, muhabbet kuşu, sincap, ördek, kaz, kuzu, kaplumbağa, gibi evcil hayvanlardan oluşan küçük bir hayvanat bahçesi bulunursa; bir evcil hayvanla, “insanlarla nasıl etkileşim kurabileceğini, nasıl sosyalleşileceğini deneyerek öğrenecekler , sevinç ve üzüntülerini paylaşabileceklerdir. Tensel temas, zihinsel engelli bireylerin sakinleşmelerini, rahatlamalarını sağlayacaktır.

Evcil hayvanların ihtiyaçlarını karşılayarak, bir varlığın kendisine ihtiyaç duyduğunu hisseden zihinsel engelli bireylerin hiperaktif davranışları belirgin bir şekilde azalacaktır. Evcil hayvanlar, zihinsel engelli bireylere sevme, paylaşma, koruma ve kendine yeterek bağımsız bir kişi olmanın öğretilmesinde de yardımcı olacaktır. Zihinsel engelli bireyler, öfkelerini evcil hayvana bağırarak ve onlarla iletişim kurarak giderebileceklerdir. Bir yavru köpeğin yaramaz yaramaz bakan kahverengi gözleri, ellerimize, yanaklarımıza değdirdiği minik pembe nemli burnu, tırtıklı diliyle biraz yalanması mutluluk hormonumuz olan serotonin’imizi artırmaktadır. Missouri-Columbia Universitesi’nde yapılan araştırmalar insan-hayvan ilişkilerinin özellikle de köpeklerin, kendimizi iyi hissetmemizi sağlayan serotonin, prolaktin ve oksitosin hormon düzeylerimizi artırdığını, stresle baş etmekte, hatta depresyona karşı savaşmakta bu hormonal değişikliklerin son derece yararlı olduğunu bilimsel olarak ortaya koymuştur. Kedi, köpek ve diğer evcil güzel yaratıkların düzenli olarak okşanmasının birincil stres hormonumuz olan kortizolü azalttığı ve böylece şekerli gıdalara aş erer gibi saldırmamızı önlediği de bulgular arasında. Bu hormon aynı zamanda sinirsel bir iletici olduğu için, zihinsel faaliyetlerimiz hızlanıyor, uykumuzun kalitesi artıyor ve ağrıya daha az hassas hale geliyoruz.

Depresyondaki kişiye; her zaman yazılan ilaçlara ek olarak; Rx, 1-Boncuğun başı güzelce okşanacak ( ya da koca öküzün sırtı sıvazlanacak gibi ). Kırsal kesimdeki çocukların şehir çocuklarına oranla daha sıcak ve sevecen olmasında hayvanların onların yaşamında daha fazla yer almasının da rolü var. Bakım evlerindeki yaşlılarda, travmaya uğramış çocuklarda, fiziksel terapi görenlerde bedensel ve ruhsal ağrıları azaltmak amacı ile bu sevimli yaratıkların koşulsuz sevgilerinden yararlanılıyor.

1995 yılında Maryland Hastanesi’nden Dr.Erika Friedman 392 kalp krizi geçirmiş kişiyi inceledi, yaşamlarında bir kedi yada köpek gibi evcil hayvan olanların bir yıl sonra diğerlerinden sekiz kez daha fazla canlı ve hayata bağlı olduğunu saptadı. • 1999 yılında bir İsveçli araştırıcı, yaşamlarının ilk yılında evcil hayvanlarla beraber olan çocukların ileriki yıllarda daha az allerji ve astım riski olduğunu gösterdi. • Alzheimerlı hastalar uzun süre dikkatlerini odaklayamadıkları için yeterli beslenip gıdalarını alamamaktadırlar. Ama büyük bir akvaryumun önünde, parlak güzel renkli balıkları izlerken, tabaklarındaki yemekleri bir güzel bitirebildikleri gözlenmiş. Dr. Sue Doescher hayvanların cocukları paylaşımcı ve kooperatif yaptığını; evcil hayvanlarla yakın temas kurmanın cocukların kendilerini hayvanlarin yerine koymasını sağladığını ve sonuç olarak onlara insanlara empati göstermeyi öğrettiğini belirtti. Anaokulu döneminde yavru köpek sahibi olan, veya yavru köpekle iletişim kurarak bakımını üstlenen çocuklar diğerlerine göre daha sosyal, çok daha popüler, özgüveni gelişmis, ve diğer çocukların duygularını anlayabilir hale geliyorlar.

Portland, Oregan,Pacific Lutheran Üniversitesinde çalışan Psikolog Cindee Bailey, 2006 Kasım ayında düzenlenen Delta Society konferansında hayvan ve insan arasındaki iliskiyi konu alan çalışmasını açıkladı. Konferans, ayrıca konu hakkında bir çok yeni keşfin ve bulguların gündeme gelmesini sağladı.Hayvanların cocukların psikolojik gelişimi üzerindeki etkileri çocukların ev hayatlarının kalitesine bağlıdır. 309 öğrenci arasında yapilan araştırmada, ailesi ile yakın ve kuvvetli ilişkisi olan çocukların kendine olan guveni hayvanlar sayesinde çok daha fazla gelişiyor. Aileleri ile olan ilişkileri ne kadar kuvvetli ise, hayvan sahibi olmanın ozgüvenlerini geliştirme konusundaki etkisi de o kadar yüksek . Psikolojik ihtiyaclari ihmal edilmis cocuklar icin hayvanlar farkli bir rol oynuyor;onlar cocuklari yanlizliga karsi koruyorlar. Dr. Yolande Michaels hayvanlarin cocuklar icin gecici anne rolunu ustlendiklerini ve bunun sonucunda cocuklarin hayvanlar ile sirlarini paylastiklari ve sinirli olduklarinda bunun onlari rahatlattigini soyledi. Hayvanlar, psikoljik problemleri olan cocuklari kendileri hakkinda cok daha iyi hissetmelerini sagladiklari icin, bu gunlerde cok yaygin sekilde terapilarde kullanilmaktadirlar. Colombus, Ohio, Capital University of Colombus’da sosyal klinik gorevlisi Barbara Wood tarafindan yapilan arastirmada ciddi psikolojik problemleri olan bir cocuk, tedavi programinin yarisinda grup ile terapilere katildi ve diger yarisinda terapi suresince bir kopek ile oynadi.
Diger bir cocuk ise yanlizca normal grup terapilere katildi ve kopek veya herhangibir hayvan ile iletisim kurmasina izin verilmedi. Sonuc olarak, hayvanli terapiye katilan cocuk, kontrol, iletisim ve empati gibi onemli noktalarda buyuk ilerlemeler kaydederken, diger cocugun durumu kotuye gitti. Hayvanlarin, cocuklarin tedavi edilemek uzere kullanildigi programlar arsinda en ilerlemis ve basarili olani Green Chimneys ( Yesil Bacalar) hastanesidir. Hastane de yaslari 6 ila 18 arasinda degisen 100 cocuk sehir ortamindan uzak bir sekilde yasamaktadir. ‘Ciftlik hayvanlari ve vahsi hayat’ Yesil Bacalar’da yasayan cocuklar fiziksel veya psikolojik olarak ileri derece de siddete maruz kalmis cocuklardir ; diger problemler arasinda , asiri aktif olamak veya uyusturucu bagimlisi anne ve babaya sahip olmak vs.
Cocuklarin hastanede iletisim kurdugu veya bakimini ustlendigi hayvanlar yanlizca kedi ve kopekler degil ayrica kartallar, sahinler, tavsanlardir.
Bu program cercevesinde, cocuklar ciftlik hayvanlari ile sehre gitti. Burada cocuklar hayvanlarin egiticisi ve bakicisi rolunu ustlendiler, buyuk cogunlugu hayatinda ciftlik hayvani gormemis olan diger cocuklar onlari ziyarete geldi. Yesil Bacalar hastanesinin cocuklari ayrica, yil boyunca sehirdeki okullardan kendilerini ziyarete gelen 30,000 ogrenciye ciftliklerinde rehberlik yaparak hayvanlari tanitma gorevini ustlendiler. Bir tavsana sarildiginizda veya ata binerken uzgun kalmak mumkun degil dedi, Dr. Ross. Kendinizi ne kadar kotu hissederseniz edin hayvanlar kabul edicidir.

Yesil Bacalar, 1948 yilinda acilmasina ragmen, hayvanlarin cocuklarin tedavisi icin kullanilmaya baslanmasi ve bunun buyuk faydalari gectigimiz 10 yil icinde oldu. Cocuklarin hayvanlarla olan gunluk iletisimi ve onlarin bakiminin sorumlulugunu ustlenmeleri birey olarak kendi degerlerini anlamalarini sagliyor dedi, Dr. Ross. Ayrica, cocuklarin kendilerine karsi uygulanan siddeti kendi cocuklarinada uygulayarak gelecek kusaklar da tekrar etmesi bu sekilde onemli olcude azaltilmis oluyor . Hastanede en son gelistirilen programda cocuklar yarali veya hasta, vahsi hayvanlarin tedavisine yardim ettiler. Hayvanlar mumkunse iyilestikten sonra vahsi hayata geri birakildilar. Dr. Ross, bunun cocuklar icin cok onemli ve ekileyici bir tecrube oldugunu cunku onlarinda bir nevi yarali olduklarini ornegin, tek bacakli bir hayvanin yasamasinin cocuklara yasama gucu asiladigini belirtti. Bu calisma ayrica iletisim kurulmasi zor olan yetiskin hastalarin tedavisindede kullanildi. Ozellikle, yasli veya neurological problemi olanlar kopeklerle yapilan tedaviler sayesinde buyuk ilerlemeler kaydettiler. Dr. Gary Gerber, hastalarin terapisti tedavide kullanilan kopege karsi arkadasca yaklasmasi, hasta ve terapist iliskisini cok olumlu etkiledigini soyledi. Hayvanlarin cocuklara bir cok degisIk faydalari vardir:
•Onlar cocuklarin gizli duygu ve dusuncelerini paylastigi guvenilir dinleyicilerdir. Cocuklar sIklikla evcil hayvanlari ile, oyuncaklari ile konustuklari gibi konusup paylasirlar.

•Onlar hayatin gercekleri olan , olum, dogum, hastalik, ve kaza gibi konularda cocuklara dersler verirler.•Onlar kendilerine bakan cocuklarin sorumluluk duygularini gelistirirler.
•Onlar cocuklarin doga ile ilestisim kurmasini saglarlar.•Onlar cocuklara diger canlilarada saygi duymayi ogretirler.•Hayvan sahibi olamanin diger fiziksel ve ruhsal faydalari:•Fiziksel aktivite
•Huzur veren iletisim•Sevgi, sadakat, ve sefkat•Evcil hayvanin olumu veya kaybolmasinin verdigi kaybetme tecrubesi
Cocuklar genelde hayvanlara karsi yumusak ve sevgi dolu olsa bile, bazilari hayvanlara karsi kotu davranip siddet uygulayabilir. Hayvanlara karsi siddet uygulamak, ciddi duygusal ve ruhsal problemlerin habercisi olabilir.

Hayvanlara iskence eden, olduren, ve kotu davranan cocuklarin anne ve babalari genis kapsamli medical degerlendirme icin cocuklarini psIkiyatriste gostermelidirler.
Evde beslenen köpeklerin, ileri düzeyde stresle yaşayan kişilerin kardiyovasküler stres düzeyini azalttığına dair son bulgular ışığında, köpek sahipleri, köpek sahibi olmayanlarla karşılaştırıldığında ve beyin hasarlı eşe destek verdiği zamanki stresli dönemlerinde köpeği olmayanlara göre yüksek tansiyona 1/5 oranında daha az maruz kalmaktadırlar.Yapılan araştırmada köpeği
olmayan katılımcılara araştırma süresince beslemeleri için
6 aylığına bir
köpek verildi ve düzenli olarak tansiyon ve nabızları ölçüldü.
Stresli dönemlerde bile söz
konusu değerlerin köpek sahibi olanların düzeyine indiği
gözlendi.Buffalo Universitesi Eczacılık ve Biyomedikal Bilimler Fakültesi,
Klinik Farmakoloji Bölümü araştırma
görevlisi Dr. Karen Allen söz konusu araştırma ve daha önce bu konudaki birçok araştırmayı yürütmüş, evde köpek beslemenin kardiyovasküler tepkilere etkilerini incelemiştir. Araştırmasının sonuçlarını bugün, 19 Ekim günü San Diego’da bulunan Psikofizyolojik Araştırmalar Derneğinin yıllık toplantısında açıklamıştır.

Dr. Allen “Bu çalışma, evde beslenen bir köpeğin varlığının strese diğer insanlardan daha az dayanıklı
olan hasta bakan ve destek veren kişilerin strese karşı dayanıklılığını arttırdığını göstermektedir”
“Araştırma, özellikle yoğun sorumluluk ve stres altında yaşayan hipertansiyon hastası insanlar üzerinde
evcil köpeklerin tedavi edici rolünü vurgulamaktadır”.

Dr. Allen söz konusu araştırmayı yaklaşık bir sene sürdürmüştür. Araştırma, rasgele seçilmiş eşit
sayıda kadın ve erkek ile, deney ve kontrol gruplarından oluşan 60 gönüllüyle gerçekleştirilmiştir.
Gönüllüler, travmatik beyin hasarına sahip eşlerine bakan, yüksek tansiyonlarını kontrol altına almak
amacıyla tansiyon ilacı (ACE inhibütörleri) kullanan kişilerden seçilmiştir. Dr. Allen, ACE inhibütörlerinin günlük aktiviteler sırasında oluşan yüksek tansiyonu kontrol altına almakta başarılı olurken, stresli
durumlarda başarılı olmadığını kaydetti. Araştırma sırasında tüm katılımcılar köpek beslemeye
yönlendirildi.

Araştırmanın başında, tüm katılımcılar tansiyonlarının gözlenmesi için 48 saatliğine monitöre bağlandı ve aktivitelerini kağıda dökmeleri istendi. İlk gün tansiyon ve nabıza dair veriler katılımcılar eşlerine bakarken kaydedildi. Bu veriler doğal stres kaynağı adı verilerek etiketlendi. İkinci gün, araştırmacılar tarafından kullanılan ve stres simülasyonu gerçekleştirmek amacıyla iki aktivite sırasında oluşan – engelli olan eşlere bakımda karşılaşılabilecek olası sorunlar konusunda bir konuşma ve bir elin buzlu suya batırılarak iki dakika bekletilmesiyle yapılan soğuk şok testi – kardiyovasküler bilgiler temin edildi.

Deney grubuna beslemeleri için bir köpek verildi ve diğer koşullar aynı kalmak üzere 6 ay boyunca kardiyovasküler değerleri ölçüldü. Bu noktada kontrol grubuna da köpek verildi ve bir 6 ay sonra tekrar ölçüldü.

Sonuçlar göstermektedir ki; köpekler bu tabloya girmeden önce bütün katılımcılar doğal ve simule edilmiş stresli durumlara benzer tepkiyi veriyorlardı. Dr. Allen’a göre”İlginç olan, konuşma ve soğuk şokun tansiyon ve nabızda büyük yükselmelere yol açmasına rağmen, eşle olan etkileşim sırasında bu değerler çok daha fazla yükselmektedir”.”Köpekler edinilmeden önce konuşma ve soğuk şok uygulandığında sistolik kan basıncı 28mmHg kadar yükselmekte iken, eşle olan etkileşim sırasında ise 52mmHg kadar yükselmektedir”

6 ay sonra köpeği olanların eşlerine destek verirkenki tansiyon seviyelerinde çok küçük bir atış gözlendirken, kontrol grubundakilerin tansiyon düzeyi ortalama 40mmHg ye yükseldi.12 ay sonra araştırmaya katılan tüm katılımcılar köpek sahibi olduğunda yine gruplar arasında çok küçük bir fark olduğu görüldü.

Eylül - avatarı
Eylül
Ziyaretçi
2 Ocak 2010       Mesaj #6
Eylül - avatarı
Ziyaretçi
Evcil Hayvan Beslemenin Yararları

Bir evcil hayvan gerçekten de en iyi dostlarınızdan biri olabilir. Çok yorucu bir gün sonrası, evinize geldiğinde sizi bekleyen gerçek bir dost ve en iyi sırdaşınızın sizi karşılarken duyduğunuz haz gerçekten çok büyüktür. Önyargılarınızdan kurtulma vakti geldi, aslında evcil hayvan beslemek sağlığa çok yararlıdır.



Son yıllarda yapılan bazı araştırmalarda, evcil hayvan beslemenin sağlığa inanılmaz faydaları olduğu ortaya konarak, kanıtlanmaktadır. Düşük kan basıncından daha az strese ve güçlü bağışıklık sistemine kadar iyileştirici noktaları çoktur. Ve elbette kim ne derse desin, sosyal ilişkilerinizi güçlendirmekte en iyi etkiyi gösterirler!


Eskilerde şöyle bir inanış vardı ki; eğer evinizde hayvan besliyorsanız, çocuklarınız büyük ihtimalle alerjiye daha duyarlı olurlar. Wisconsin Madison Üniversitesi doktorlarından James E.Gern konuyla ilgili olarak, son zamanlarda yapılan birden fazla araştırmanın bu eski inanışı yıktığı ve evlerinde evcil hayvan ile birlikte büyüyen çocukların alerji ve astım risklerinin çok daha az olduğunu gösterdiğini söylüyor.


Dr.Gern yaptığı bir araştırmada, doğumdan hemen sonra aldığı kan örneklerini, bebekler 1 yaşına geldiğinde karşılaştırdı. Bu araştırmada, evde yaşayan hayvanların alerjik reaksiyon, bağışıklık sisteminde değişiklik ve bakterilere karşı olan reaksiyonları analiz edildi. Eğer evde bir köpek yaşıyorsa, yeni doğanların, evde köpek yaşamayan bebeklere göre %25 oranında daha az alerji riski olduğu ortaya kondu. Bununla beraber bu bebeklerde egzema, kızarıklıklar ve çeşitli cilt sorunları riski de daha az olarak açıklandı. Bağışıklık sistemlerinin ise daha güçlü olduğu da araştırma sonuçlarına eklendi.

Yaşlılar İçin Köpeklerin Dostluğu Önemli

Yapılan araştırmalarda, özellikle Alzheimer hastalarının evlerinde evcil hayvan bulunuyorsa, endişeli ruh hali ve anksiyete sorunlarından daha az etkilendikleri ortaya çıkıyor. California Üniversitesi Davis Veteriner Bölümü profesörlerinden Lynette Hart konuyla ilgili, yaşlıların bir evcil hayvan beslemeleri, onlarla oynamaları ve ilgi göstermelerinin kendilerini çok mutlu ettiğini ve hayata daha sıkı sarıldıklarını belirtiyor.
Bu noktada yaşlıların, köpeklerden daha az ilgi ve bakıma ihtiyaç duyabilen kediler ile daha kolay iletişim kurabilecekleri belirtiliyor. Bir köpeği gezintiye çıkarmak bile, bunu yapabilecek durumda olan yaşlı insanlar için mükemmel bir egzersiz olarak kabul ediliyor. Egzersiz yaparken arkadaş desteğinin ne kadar önemli olduğunu daha önceden sizlere belirtmiştik, bu noktada ikisi bir arada yarar sağlamış oluyor.


Yeni İlişkilere Açılan Kapı
Evet bu hep söylenir, her zaman karikatürlere bile konu olur, ama gerçektir. Örnek olarak bir köpek sizin yeni insanlarla tanışmanızı çok kolaylaştırır. Doğal bir sosyal iletişim köprünüz olur.



Özellikle sosyal izolasyonlar yaşayanlar ve utangaç kişiler için büyük önem taşımaktadır. Atlanta Emory Üniversitesinden Prof.Dr. Nadine Kaslow konuyla ilgili olarak , bu tarz sosyal iletişimler bazen başladığı gibi bitse de, bir gün hayatınızın en önemli ilişkisine açılabilecek bir kapı olabileceğini belirtiyor.

Stres altındaki insanlarda, zararlı kimyasalardan kabul ettiğimiz kortizol ve norepinefrin salgılamasının daha fazla olduğu bilinmekte... Bu hormonlar Kan basıncı, heyecan, uyku ve ruh halinin düzenlenmesinde önemli bir rol oynar. Texas Üniversitesinden Prof.Dr.Blair Justice bu konuda ilginç açıklamalarda bulunuyor.


Dr.Blair, kedi ve köpeklerle hareketli oyun oynayayanların kortizol ve norepinefrin hormonları değil de, bizi mutlu eden ve sakinleştiren uyarıcılardan olan serotonin ve dopamin hormonları salgılarının arttığını belirtiyor. Fiziksel egzersiz yaparken mutlu olmak çok kolay değil, fakat köpeğinizi koştururken siz de ona ayak uydurursanız, hem fiziksel hem de ruhsal yararlarını hissedeceksiniz.

Eylül - avatarı
Eylül
Ziyaretçi
12 Ocak 2010       Mesaj #7
Eylül - avatarı
Ziyaretçi
Evcil hayvanlar anne karnındaki bebekler için tehlikeli olabiliyor!...
Kedilerden insanlara bulaşan toksoplasma gondii adlı parazit, anne karnındaki bebeklerde telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabiliyor.

Toksoplasma gondii adlı parazit ile hamileliğin ilk döneminde enfekte olan bebekler sağırlık, yüksek ateş, sarılık, çeşitli solunum yolu, göz ve sinir sistemi hastalıkları riskiyle karşı karşıya kalabiliyorlar.

Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İftihar Köksal, toksoplasmanın, kedilerde gelişen paraziter bir hastalık olduğunu ve diğer memeli hayvanlar ile insanlara kolaylıkla bulaşabileceğini belirtti.

Toksoplasmanın, etlerin pişmemiş yenmesiyle, kedi dışkısıyla veya hamilelik sırasında enfekte olan annelerden kan yoluyla bebeğe bulaşabildiğini anlatan Köksal, şunları söyledi: “Toksoplasma, anne karnındaki bebeklerde telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğurabilir. Burada en tehlikeli durum ilk 3 ayında anne karnında toksoplasmayla enfekte olan bebeklerde görülür. Parazitle, hamileliğin bu ilk döneminde enfekte olan bebekler sağırlık, yüksek ateş, sarılık, isilik, çeşitli solunum yolu, göz ve sinir sistemi hastalıkları riskiyle karşı karşıyadır. Parazit, bebeğin ölümüne dahi neden olabilir.”

ANTİKOR GELİŞİP GELİŞMEDİĞİNİ TEST ETTİRİN

Türk kadınlarının yüzde 60-70’inin bu parazitle bir şekilde enfekte olduğunu, dolayısıyla antikor geliştirdiğini dile getiren Köksal, toksoplasmayla enfekte olmamış ve antikor geliştirmemiş anne adaylarının gebelikten önce test yaptırması gerektiğini vurguladı. Enfekte olmamış anne adaylarının gebelik sırasında kendilerini bu paraziti yayan kediler başta olmak üzere diğer evcil memeli hayvanlara karşı korumalarını gerektiğini belirten Kaksal, “Bebek ilk 3 ayında bu parazitle enfekte olduğu taktirde gebelik sonlandırılır. Aksi halde sakatlık gelişme riski çok yüksektir. Enfeksiyon, hamileliğin 2. veya 3. döneminde meydana gelmiş ise anne adayına ilaç tedavisi uygulanır ve ileri düzeyde tetkikler bebek doğduktan sonra yapılır” diye konuştu.

KORUNMAK İÇİN...

Toksoplasmanın bağışıklık sistemi bozulmuş yetişkin kişilerde de sorun yaratabileceğini kaydeden Prof. Dr. Köksal, parazitin olumsuz etkilerinden kurtulabilmek için etlerin 70 derece sıcaklıkta, 15-30 dakika pişirilerek ya da -20 derecede 2 gün boyunca dondurularak yenmesi, pastörize ürünler tüketilmesi, toprakla uğraşırken lastik eldiven kullanılması ve özellikle evde beslenen kedilerin toksoplasma enfeksiyonuna karşı test edilmesi gerektiğini vurguladı.
Eylül - avatarı
Eylül
Ziyaretçi
8 Şubat 2010       Mesaj #8
Eylül - avatarı
Ziyaretçi
EĞLENCE SEKTÖRÜNDEKİ EVCİL HAYVANLARIN UĞRADIĞI SINIRSIZ ZULÜM


İnsanlar işlerine geldiği kadar da olsa bir insanlık onurundan, insan haklarından bahsediyor. Ama konu insan değil de hayvan olunca, az da olsa varolan bu etik kavrayış yok olup yerini ben insanım kaynaklı bir benmerkezciliğe, "her şey benim hakkım" görüşüne bırakıyor. İnsanlar eğlenmek için sirklere, hayvanat bahçelerine gidiyorlar. İspanya'ya giden bir turist boğa güreşlerini görmek için can atıyor. Değişik bir gösteriyi görmüş olmak için veya bahis amaçlı olarak at yarışları, köpek yarışları, horoz dövüşleri izleniyor. Bütün bunları yaparken nedense kişiler hep neyin içinde bulunduklarını, aslında neye hizmet ettiklerini biraz olsun sorgulamaktan uzak durur.Hayvanlar modern insan için tüketim nesnesi olduğu kadar; görülüp,seyredilip eğlenilecek; hoş ve ilginç zaman geçirilecek, üzerlerinden para kazanılacak birer varlık konumundadır. Sirkler, hayvanat bahçeleri, deniz memelilerinin bulunduğu su parkları, kültürün bir parçası sayılan boğa güreşleri, tazı yarışları, at yarışları, horoz dövüşleri boş zaman geçirme amaçlı masum aktiviteler değil, dolaylı ya da dolaysız olarak hayvanların katledildiği zulum dolu, kanlı aktivitelerdir. Kimse kendini kandırmasın, bir fil sirkte mutlu değildir, at yarışında hiçbir at severek koşmaz, hayvanat bahçeleri kim ne kadar iddia ederse etsin bir hayvanın gereksindiği doğal ortamı yaratamaz. Bütün bunlar kâr amacı güden birer sektördür, unutulmaması gereken nokta da budur. Ekonominin her alanında olduğu gibi bu kuruluşlarda ve etkinliklerde de ilk kriter çok kazanç az maliyettir. Bu maliyetlerse hayvanlar gözden çıkartılarak, onların huzuru, sağlığı pahasına düşürülmektedir.

Hayvanların bahis veya eğlence amaçlı olarak yarıştırılmaları ülkeden ülkeye kullanılan hayvanların türlerine göre benzerlikler ya da farklılıklar gösterir. Dünyada ve Türkiye'de yaygın ve bilinen olanlar horoz, köpek dövüşleri, at ve tazı yarışlarıdır. Bunların dışında rodeo, Meksika rodeosu, boğa güreşi, kızak köpekleri yarışları (iditarod) daha yerel şekilde yapılmaktadır.

Horoz dövüşleri Türkiye için de geçerli olduğu gibi Meksika, Endonezya, Malezya, Haiti, Porto Rico, İspanya, İtalya, Fransa ve Belçika'da da kültürel bir özellik taşıyor. Dövüşte kullanılacak horozlar yumurtadan çıktıktan sonra 9-15 ay boyunca fındık, fıstık, ceviz, bal ve pişmiş yumurta ile beslenir. Bu sürenin sonunda horoza antrenman olarak otuz dakika dövüş yaptırılır. Ayrıca horozun güçlenmesi için ayak bileklerine ağırlıklar takılarak yürütülmesi de çalışmaların bir parçasıdır. Dövüştürülecek horozlar sahip oldukları "silahlara" ve ağırlıklarına göre sınıflandırılır.

Horozlar kokpit ya da sadece pit denilen dairesel veya kare alanlarda dövüştürülür. Horozlar doğal yapılarıyla ringe çıkmazlar. Rakiplerine öldürücü yaralar vermesi, rakibin gözlerini oyması, kemiklerini kırması için pençeleri zımpara ile sivriltilir, pençelerinin ucuna onları birer keskin bıçak gibi kılacak metalden mahmuzlar takılır. Horoz dövüşü seyretmiş bir kişinin anlattıkları bu sürecin ne kadar kanlı olduğunu göstermekte: "Her on beş dakikada bir su molası verildiğini öğrendiğim dövüş, en çok sekiz devre sürüyor. Horozlardan biri ya ölecek ki dövüş bitsin, yoksa berabere kabul ediliyor.
Horoz dövüşlerini meşrulaştırmak için ortaya atılan bahane dövüşün belli tür horozların doğasında olduğudur. "Hint horozuna dövüş öğretilmez, doğasında vardır......Yarıştan men edildiği takdirde soyu körelir. Bu kanatlının gıdası dövüştür. Bu dünyadan bihaber sözde hayvanseverler, tutumlarıyla Hint horozunun kökünü kuruturlar. Konu bilimsel olarak incelenmelidir. Böylece Hint horozunun nesli korunmuş olur." Gerçekten de hint horozu ve bazı diğer türler saldırgan, dövüşme güdüsü yoğun hayvanlardır. Doğal yaşantılarında bu hayvanlar yiyecek, eş, sınırlarını korumak, belli bir bölgede hakimiyetlerini kurmak için dövüşürler. Fakat bir horozu alıp doğasında varolmayan bir biçimde besleyerek, antrenmanlarla olduğundan daha vahşi hale sokup, bedenlerine müdahale ederek ve sonra da rakibini bertaraf etmesi için ringe çıkarmak, hayvanı dövüşe zorlamak bir hayvanın doğası gereği dövüşmesiyle aynı şey değildir. Doğada nadiren kendi türünden hayvanlar birbirleriyle ölümüne dövüşür, yenilmesi kaçınılmaz olan taraf kaçar gider ve haliyle dövüş de sona ermiş olur. Horoz dövüşlerinde ise kaybetmekte olan hayvanın kaçma ve kurtulma imkanı yoktur.

Dövüşlerin acı verici ve hayvanın doğasına aykırı olması dışında dövüş horozlarının yaşamları da birçok farklı amaçlarla esir tutulan hayvanlar gibi işkenceden farksızdır. Ringe çıkmadıkları veya çalıştırılmadıkları zamanlar bu hayvanlar bir ayaklarından bir yere bağlı olarak barınak niyetine yapılmış, çoğu zaman bir beton zemin üzerine konulmuş tel ya da plastik kafeslerde hareketsiz ve rahatsız bir durumdadırlar. Dövüşü kaybeden horozlar ise zaten gözden çıkartılmışlardır. Onları en iyi ihtimal ölüm bekleyebilir. Bir kere dövüşe alışan horoz normal bir yaşam süremez çünkü dövüşmekten başka bir şey elinden gelmez.

Horoz dışında köpek de dövüştürülen hayvanlardandır. Köpek dövüşlerinde dövüş süresi 15 dakika ile 2 saat arasında değişebilir. Köpek dövüşleri rakiplerden biri devam etmek istemeyinceye kadar sürer. Dövüşlere katılan köpeklerin aldıkları ve neden oldukları yaralar ciddi; hatta ölümcüldür. Fiziksel ve zihinsel olarak yeterince güçlü hemen her ırk dövüşler için kullanılabilmesine rağmen Amerikan Pit Bull Terrierler rakipleri karşısında en fazla yorulmaz yenme hırsını ve başarısını gösteren ırktır. Bu köpeklerin inanılmaz güçlü çene kuvveti, ön dişleriyle tutarken arka dişleri ile çiğnemelerine imkan verir. Bu nedenle yaralar derin kesikler hatta kırılan kemikler halindedir. Çoğu köpek kan kaybı, şok, dehidrasyon, aşırı yorgunluk ya da dövüşten saatler hatta günler sonra enfeksiyonlardan ölmektedir. Diğer hayvanlar da ayrıca dövüş adına kurban edilmektedir. Köpek sahipleri genellikle kedi, tavşan ve daha küçük köpekleri hayvanlarını dövüşe alıştırmak için kullanmaktadırlar.

Greyhound olarak da bilinen tazı yarışları, spor, eğlence adı altında hayvanlara yapılan başka bir eziyettir. Bu yarışların ardında büyük bir köpek yarışı endüstrisi mevcuttur. Yarışacak en hızlı ve bedensel açıdan en güçlü türü yaratmak için sektör fabrikasyon köpek üretimine ihtiyaç duyar. İngiltere'de sadece tazı üretmek için tasarlanmış haralar vardır. Bu şekilde İngiltere'de yılda ortalama kırkbin köpek üretilmektedir. Bunun sonucu olarak ortaya üretim fazlası çıkmakta, seri üretim sonucu çoğalan köpeklerden koşmaya, yarışmaya yeterince uygun olmayanlar sektöre kâr getirmeyeceklerinden öldürülmektedir. Yarışacak köpekleri ise zorlu ve riskli yarışlar bir yana, birçok kötü koşul bekler. Tazılar sürekli olarak bir yarıştan diğerine taşındıkları için bu köpeklerin ömürlerinin geniş bir kısmı seyahat halinde, düzgün havalandırma sistemleri olmayan, kalabalık (bir kamyonda aşağı yukarı altmış köpek taşınmaktadır) taşıtlarda, aşırı sıcağa veya soğuğa maruz şekilde geçer. Yarış köpeklerinin bedenleri kastan ibaret olup üzerinde yağ dokusu bulunmaması sebebiyle bu hayvanlar sıcak ve soğuk havaya karşı çok hassastır. Yolculuklar dışında da bu hayvanların durumu iç açıcı değildir. Sağlıksız ve rahatsız barınaklar, yorucu antremanlar, çalışma veya yarış esnasında başa gelen kazalar, yaralanmaları kemik kırıkları, kalp krizi bu köpeklerin yaşamlarının sıradan bir parçasıdır. Tazıdan en iyi verim ilk üç yılda alınır. Hızdan düşen, yaşlanmış köpekler öldürülmektedir. Öldürülmeyenler araştırma laboratuvarlarına satılmakta veya sokağa atılmaktadır. Verim alınamayacak köpeklerin öldürülmeleri konusunda ABD, Idaho'da yaşananlar çarpıcıdır: Idaho'da bulunan Coeur d'Alene grehound parkında ağzı klipse kapatılmış öldürülmüş dişi bir greyhound bulunur. Şahitler bunu tek örnek olmadığını, parkta birçok köpeğin de bu şekilde öldürülmüş olduğunu söylerler. Bu olaydan sonra Idaho'da greyhound yarışları yasaklanmıştır.

Greyhound yarışlarının tek kurbanı köpekler değildir. Her ne kadar koşu idmanlarında maket tavşanların kullanımı yaygınlaşmış olsa da tavşan, kedi, gine domuzu diye bilinen kobaylar da kullanılmaktadır. Birçok ülkede greyhound yarışları zalim bir spor olarak görülmeye ve kamunun tepkisini çekmeye başlamıştır. ABD'de 34 eyalette ve Güney Afrika'da yasak olup İtalya'da son yarış pisti geçen yıl kapatılmıştır. Fransa'da ise ticari olmayan şekilde köpek koşuları yapılmasına izin vardır. Tepkilerden ötürü özel şirketler ve dünyada greyhound yarışlarının yönetim mercii olan Dünya Greyhound Yarışları Federasyonu bu yarışları ve bu köpeklerin üretimlerini Asya ülkelerine kaydırma girişimleri başlatmışlardır. Yeni yarış coğrafyası Filipinler, Kamboçya, Vietnam, Çin ve Kore'yi kapsamaktadır.

Hayvanların bahis amaçlı yarıştırılması sözkonusu olduğunda ilk akla gelecek olan şüphesiz at yarışlarıdır. At yarışları dünyada milyarlarca dolarlık; kazanma, daha fazla kazanma hırsının ön planda olduğu bir endüstridir. Bu kazanç peşinde sektörün kurbanları ise doğdukları andan itibaren mal olarak alınıp satılan, ölümüne çalıştırılan, yarışamayacak duruma düşünce öldürülen, mezbahalara satılan atlardır. Yarış atları için emeklilik yoktur.

Atlar henüz iskelet sistemleri gelişmekteyken yarışlar için hazırlanmaya başlanır. Bu dönemde taylar, kemiklerinin çok yumuşak olması nedeniyle hızlı koşabilecek, ağır yükün verdiği baskıyı kaldıracak kadar güçlü değildir. Yarışlar ve antremanlar bu hayvanlar için aşırı zorlayıcıdır. Tendonlarının gerilmesi atlara geri dönüşü olmayan hasarlar verir. Yarış atlarının yüzde ellisinde kemik kırılması ve sürtünmeye bağlı kemik aşınması görülür. Bu bir örnekle açıklanacak olursa: iki taş birbirine bir müddet sürtüldüğünde taşlardan küçük tanecikler kopacaktır. Aynı durum koşmaya ve bunun yarattığı sürtünmeye bağlı olarak atların kemiklerinde de ortaya çıkar. Bir at ortalama olarak her yirmi iki yarışın birinde yarışı tamamlayamayacak şekilde yaralanmakta, sekiz yüz at ise yarış sırasında yaralanma sonucu ölmektedir. Tıbbi bakım ve teknolojik ilerlemeler de atları iyileştirmeye yetmemektedir, bunun nedeni ise atların bedensel olarak büyük hayvanlar olması, cerrahi müdahaleye ve anesteziye dayanamamaları ve bu hayvanların, üzerlerinde alçı ya da askı gibi kısıtlayıcı gereçlere izin vermemeleridir. Zaten, yine ortalama sayılarla konuşulacak olursa, bir at dokuz yüz bin dolara satın alınmakta, yıllık gideri ise ellibin doları bulmaktadır. Bir kere bu kadar fahiş paralar gözden çıkarıldıktan sonra atların sahipleri ameliyatın ve ameliyat sonrası bakımın masraflarını karşılamaya yanaşmazlar. Yaralı at ya tedavi edilmeden koşturulur veya ölüme terk edilir. Yara almış bir atınsa koşması haliyle kolay değildir. Daha hızlı koşmaları ya da sakatlıklarına rağmen koşmaları için yarış atlarına onları birer ilaç bağımlısı haline getirecek kadar ilaç yüklenir. Hangi ilacın yasak, hangisinin olmadığı ülkeden ülkeye değişir. Bu maddelerden bazıları akciğer kanamalarını engelleyen Lasix, acıyı maskeleyip atın daha hızlı koşmasını sağlayan bir ağrı kesici görevini gören fenilbutazon ; sakat hayvanın acısını hissetmesini engellemek için kullanılan morfindir. Bu tarz ilaçların çeşitleri de çok fazla olduğu için laboratuarların bunları saptaması da kolay olmaz. At yarışları bu tarz skandalları çok yaşamış ve yaşamaktadır.

Bu eziyet dolu yaşantının ardından yarışamayacak atların sonu haliyle bir şekilde öldürülmek olur. ABD'de şu anda 3 tane at mezbahası bulunuyor ve at eti ihracatı oldukça kârlı bir iş. Mezbahalar ise "istenmeyen" atların ortadan kaldırılması gibi "yararlı" bir iş yaptıklarını savunuyorlar. Üç mezbahadan biri olan Beltex mezbahasının kayıtlarına göre, 2004 yılı bir temmuz- yirmi iki temmuz arasında, mezbahaya 1845 at gelmiştir ve bu atların arasında fazla sayıda yarış atları da vardı. Konu ile ilgili diğer bir araştırma ise Colorado Devlet Üniversitesi'ne aittir, bu araştırmaya göre ise mezbahaya gönderilen 1348 attan 58 tanesi yarış atıdır.
Eylül - avatarı
Eylül
Ziyaretçi
13 Şubat 2010       Mesaj #9
Eylül - avatarı
Ziyaretçi
EĞİTİLEBİLEN HAYVANLARIN SIRRI


Birçok hayvan türü belli bir seviyeye kadar eğitilip, öğretilebilirler. Yunuslar ve köpekler bunun en güzel örneklerindendir. Yunuslar denizlerdeki en zeki hayvanlardır. Dost canlısı ve yardımseverdirler.

Bu özellikleri sayesinde insanlar, özellikle de çocuklar, hiç korkmadan yanlarına yaklaşabilir, onları sevebilir ve hatta onlarla oyun oynayabilirler.




Yunusların en önemli özellikleri ise kendilerine verilen komutları anlamaları ve bu şekilde pekçok şey öğrenebilmeleridir. Bir el hareketi ile yukarı zıplaması, bir el çırpma ile halkanın içinden geçmesi gerektiğini anlayan yunusların zekaları gerçekten de ilgi çekicidir.



Yunusların yaptıkları şovlar, görsel açıdan bir şölene dönüşürken, eğitimli köpekler ise birçok hayati konuda insanların yardımına koşarlar. Köpeklerin koku alma duyuları çok güçlü yaratılmıştır. Beyinlerindeki koku alma merkezi, insanlarınkinden 40 kat daha fazla gelişmiştir.



Köpekler sahip oldukları bu mükemmel duyu organı sayesinde pekçok alanda insanların vazgeçilmez yardımcısı olmaktadırlar. Örneğin; Saint Bernard cinsi köpekler sevimli görüntülerinin ardında, son derece duyarlı burunları ile kar altında gömülü kalan yaralıları kolayca bulup çıkarabilirler. Polis köpekleri, kendilerine koklatılan küçük bir eşyadan yola çıkarak o eşyanın sahibini bulabilirler. Öte yandan köpekler, bizim duyamadığımız bazı sesleri duyabildiklerinden; sesleri, insanlardan 4 kat daha uzak mesafeden fark edebilirler.





Bu nedenle göçük altında kalan kişilere ulaşmak için de köpeklerden faydalanılır. Ayrıca köpekler gözlerindeki özel bir yaratılış sayesinde, karanlıkta insanlardan çok daha iyi görürler. Hareketli cisimleri çok daha uzaktan algılayabilirler. Hiçbir şekilde aklı ve şuuru olmayan bu hayvanlar, kendilerinden beklenmeyecek bir davranışla bazı komutları öğrenebilmektedirler. Ve bu komutları doğuştan sahip oldukları bazı özellikler ile birleştirerek insanlara çok önemli faydalar sağlayabilmektedirler.

Kimi zaman oldukça saldırgan olabilen bu hayvanların ehlileşmeleri de Allah'ın Munis sanatının tecellilerindendir. Üstün güç sahibi olan Allah, bir örnek edinmeksizin bu canlıları yaratmış ve onları ehlileştirerek insanların hizmetine sunmuştur.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
14 Ağustos 2017       Mesaj #10
Avatarı yok
Yasaklı

Evcil Hayvan Beslemenin Pozitif Etkisi!


Ad:  thumbs_b_c_bd6a995c26212105dc55590c8304f7f1.jpg
Gösterim: 444
Boyut:  75.8 KB
Yapılan bir araştırma sonucunda, evcil hayvanı olan çocukların, olmayan çocuklara göre ruhsal ve fiziksel açıdan daha iyi olduğu belirlendi. Bu bağlamda evde köpeği ya da kedisi olan çocukların olmayanlara göre dikkat eksikliği vs gibi rahatsızlıklara yakalanma risklerinin daha az olduğu bildirildi. Aile geliri vs gibi kriterlerinde katıldığı önceki istatistiksel araştırmalarda ise kedi ya da köpek gibi evcil hayvan sahibi olanların olmayanlardan daha iyi olduğu bulgusuna rastlanmamıştı.

Kaynak: Anthrozoos (10 Ağustos 2017)

Benzer Konular

26 Mayıs 2014 / kompetankedi Sağlıklı Yaşam
18 Ocak 2017 / Misafir Cevaplanmış
25 Ocak 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap