Arama

Kuşların Dünyası

Güncelleme: 30 Eylül 2018 Gösterim: 60.370 Cevap: 17
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
9 Mayıs 2007       Mesaj #1
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi

GENEL BİLGİ

Ad:  kuş1.jpg
Gösterim: 4226
Boyut:  44.4 KB

Kuşların en önemli duyusu nedir?


Sponsorlu Bağlantılar
Bir kuşun en önemli duyusu görmedir. Kuşların çoğunda koklama duyusu çok zayıftır. Atmacada olduğu gibi, bazı kuşlarda gözler, insan gözünden on kez daha keskindir. Atmacalar avcıdır, gözleri başlarının önündedir. Bu nedenle başlarını çevirmeden avlarını gözleyebilirler.

Kuşlar çevrelerini nasıl görür?


Tohum, tane ve böceklerle beslenen küçük kuşların gözleri başlarının yanındadır. Sağ ve sol taraflarında nelerin olup bittiğini görebilirler. Besin ararken, düşmanlarını gözlerken her iki tarafa bakabilirler. Gündüz kuşlar, renkli gördüğü halde, gece yalnız grinin tonlarını görebilirler.
Gözlerin ve kanatların ortak özelliği ancak bütünüyle gelişmiş bulundukları takdirde vazifelerini yerine getirebilmeleridir. Başka bir deyişle, eksik gözle görülmez, yarım kanatla uçulmaz.

Kuşlar sesleri nasıl duyar?


Kuşlarda, insanda olduğu gibi ses dalgalarını kulağa yönelten kulak kepçesi yoktur. Kulak delikleri tüylerle örtülüdür. Buna rağmen çok iyi işitebilirler. Yine de kuşların pek çoğu, sesin yönünü kolayca bulamaz. Yalnız, baykuşlar, sesin yönünü iyi bulur. Baykuşların iç kulakları özel bir yapıya sahiptir. Avlarının çıkardığı en ufak sesi duyabilirler. Bazı kuşlarda çok alçak sesleri çok rahat duymalarını sağlayan kulak zarları vardır

Kuşlar, nasıl koku alır?


Kuşların çoğunda burun delikleri gaganın tepesindedir. Burun delikleri koku almada değil, solunum için kullanılır. Kuşlar genellikle iyi koku almaz. Kuşlarda duyuların algılanması işlevini orta beyin ve ön beyin birlikte üstlenir. Memelilerde ise orta beyin iyice küçülmüştür ve daha çok ön beyin ile arka beyin arasındaki bağlantıyı sağlarBazı kuşlar düşmanlarını yanıltmak için seslerini çeşitli şekillerde kullanırlar. Örneğin ağaç deliklerinde yuva yapan birçok kuş rahatsız edildiğinde bir yılan gibi tıslar. Yuvaya saldıran yırtıcı hayvanlar da, delikte muhtemelen bir yılan olduğunu düşünerek bu deliği kurcalamazlar. Kuşların da insanlar gibi gırtlakları vardır. Fakat bunlar ses üretmezler. Gırtlak kuşlarda suyun ve besinlerin nefes borusuna kaçmaması için kapakçık görevi yapar. Kuşların sesi başka hiçbir canlıda olmayan ve vücutlarının derinliklerinde yer alan farklı bir yapı olan "syrinx"ten gelir. Kutu şeklindeki bu organın çevresi kıkırdakla kuvvetlendirilmiştir ve kuşun nefes borusunun alt kısmında yer alır. Syrinx burada iki tüp şeklinde kola ayrılarak ciğerlere bağlanır. Kuş, ciğerlerini kastığı zaman bu tüplerin her birinden çok hızlı bir şekilde geçen hava, melodili bir ses oluşturur. Syrinxteki kaslar her bir tüpün ağzındaki kapakçıkların bağımsız olarak titreşmesini sağlar ve böylece sesin perdesi farklılaşarak notaların kalitesi artar.Kuşlarla ilgili kesin olarak bilinen birşey varsa bu da sahip oldukları duyu organlarının ve bu organlarıyla algıladıkları dünyanın insanlarınkinden farklı olduğudur. Aslında gelişmiş duyusal yetenekler hayvanlar dünyasında sıklıkla rastlanan şeylerdir. Kuşların polarize ışığı algılayabildikleri son yıllarda yapılan labaratuvar çalışmalarıyla kanıtlanmıştır. Gökyüzünden gelen ışığın polarizasyonu güneşin konumuna göre gün boyunca farklılık gösterir. Böylece bulutlar güneşi kapatmış olsa da kuşlar güneşin konumunu algılayabilirler. Ayrıca renkli görüş ve gece görüşünün gerçekleşmesini sağlayan koni ve çubuk hücreleri insan gözü retinasının fovea denilen bölgesinde yoğunlaşmışken, kuşlarda tüm retina üzerinde homojen ve yoğun bir dağılım gösterir. Bu nedenle kuşların genel görüşü bir insanın bir cisme odaklandığında gördüğü netliğe eşdeğerdir. Ayrıca kuşlar insanların gördüğü dalga boylarına ek olarak morötesi ışınları da algılayabilirler. Güvercinlerin işitme duyularıyla ilgili olarak yapılan deneyler de süpriz sonuçlar vermiştir. İnsanlardan farklı olarak güvercinler çok düşük frekanslı sesleri duyabilirler. İnsanların duyabildiği en düşük frekans 20Hz’ken güvercinler 0.1Hz’e kadar duyabilir, buna ek olarak ses frekansındaki çok küçük değişimleri de algılayabilirler. Doğada şimşekler, manyetik fırtınalar, yer sarsıntıları, deniz dalgaları, rüzgar akımlarının dağların doruklarından geçerken çıkardıkları sesler gibi düşük frekanslı birçok ses kaynağı vardır. Düşük frekanslı sesler aynı zamanda büyük dalga boyuna da sahip oldukları için (radyo dalgaları gibi) çok uzun mesafeler kat edebilirler, bu yüzden kuşlar yaklaşmakta olan hava durumunu tahmin etmekte ustadırlar ayrıca bu sesler yönlerini bulmalarında da yararlı olabilir.

Duyu Organları


Kuşlar görme ve işitme duyuları çok gelişmiş olan canlılardır. Buna bağlantılı olarak diğer algılama sistemleri fazla gelişkin değildir. Körelen duyuların başında ise koklama gelmektedir.

BAKINIZ
Kuşlar (Aves)
Göçmen Kuşlar
Ötücü Kuşlar (Passeriformes)
Türkiye Türler Listesi - Kuşlar

Son düzenleyen Safi; 12 Mart 2018 03:00
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
9 Mayıs 2007       Mesaj #2
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi

Görme


Kara omurgalıları içinde, hatta tüm omurgalılar içinde görme yeteneği en iyi gelişmiş ve vücuduna göre gözü en büyük olan hayvan grubu kuşlardır. Kuşların duyu organları arasında çok önemli bir yere sahip olan gözler, yön, uzaklık, şekil, renk, derinlik, hareket ve büyüklük gibi nesnelerle ilgili özelliklerin tümünü algılamaktadır.
Sponsorlu Bağlantılar
Kuşların büyük bir bölümünde gözler kafanın iki yanında yer alır. Sadece gece yırtıcılarında gözler kafanın ön tarafındadır. Kuşlarda gözlerin çok az hareketli olmasına karşın baş ve boyun büyük hareket kabiliyetine sahiptir. Göz kapakları çok hareketlidir. Göz kapaklarından ayrı olarak gözü örtebilen hareketli ve saydam bir zar ( nicitans ) bulunur. Bütün kuşlarda daralıp genişleyebilen göz bebekleri yuvarlaktır. Retina tabakası ön kısma nazaran daha geniştir. Göz çevreleyen katı tabakanın içinde ve cornea kenarlarının arkasında kemik tabakacıklarından oluşan bir halka vardır. Cornea tabakası bütün kuşlarda kuvvetli bir şekilde kubbeleşmiştir. Retina tabakasının büyüklük ve gelişmişliğine paralel olarak keskin ve net görebilme çok gelişmiştir. Durdukları yerde bir dairenin 300 derecelik sahasını görebilirler.
Renk görme olayı bir çok canlıda gelişmemişken kuşlarda vardır. Örneğin köpeklerin renk görmedikleri düşünülürse kuşlar bu konuda oldukça yeteneklilerdir. Bir güvercinin 20 renk tonunu birbirinden ayırt edebildiği saptanmıştır. ( insanda bu rakam 160 dır. )

İşitme


İşitme organı olan kulak gözlerin hemen arkasında, başın iki yanında yer alır. Kuşlarda da kulak, iç, orta ve dış kulak olmak üzere üç kısımdan ibarettir. Fakat dış kulak pek dikkati çekmez. Genellikle dıştan bir tutam kalem tüyü ile çevrili ve örtülüdür. Bazı kuşlarda kulağı çevreleyip örten kalem tüylerinin rengi değişiktir. Sadece bazı türlerde örneğin baykuşlarda dış kulak kepçesi gelişmiştir.
Kuşların 40 – 30.000 Hz’lik sesleri duydukları saptanmıştır. Kural olarak 100 Hz’den daha düşük sesleri çok az duyarlar. En duyarlı oldukları ses aralığı 1000 – 3000 Hz arasıdır.
Ad:  kuş2.jpg
Gösterim: 3193
Boyut:  43.4 KB


Beslenme


İç organlar bölümünde kuşların sindirim sistemi hakkında özet bilgiler verilmiştir. Kuşlarda gaga besinleri tutmaya, koparmaya ve parçalamaya yarar.Ağız kısmında aldığı besinleri öğütmeye,ufalamaya yarayan diş gibi bir organ yoktur. Taneyle beslenenler taneleri olduğu gibi veya gagalarıyla kırarak,etle beslenenler ise avların parçalayarak yutarlar. Kuşların çoğu besinlerini büyük parçalar halinde yutar.Yutulan besinler kursağı olan kuşlarda bir süre kursakta kalıp yumuşatılır.Besinler midede parçalanır.Ön midede sindirim fermentlerini alarak taşlığa (kaslı mide) geçen besinler burada küçük parçalar haline gelir ve bağırsaklara geçer.Sindirim bağırsakta tamamlanır.Selüloz ise kör bağırsakta sindirilir.Çok hareketli olan ve çok enerji harcayan kuşlar çok gıda almak zorundadırlar.Yalnız ot ve yaprak gibi besinlerle beslenen kuş türü çok azdır.Bitkisel besinlerle beslene kuşlar genellikle filiz,körpe yaprak meyve tohumları yerler.Bitkisel besinlerin sindirimi hayvansal besinlerden daha zor olduğundan ve gelişme süresince protein ihtiyacı yüksek olduğundan bitki ve tane yiyen kuşların çoğu yavrularını böcek ve kurtlarla beslerler.Belli bir süre sonra hayvansal proteinle beslenen yavrular gelişince yine bitki ve tanelerle beslenmeye başlarlar.Kuşların büyük bir bölümü hayvansal gıdalarla beslenirler.Böcekler,kurtlar,larvalar,yumuşakçalar,krustaseler, sürüngenler,balıklar,küçük memeliler,orta boy memeliler ve yavruları ile çeşitli kuşlar değişik kuş türlerinin besinlerini oluştururlar. Hayvansal besinlerle beslenen kuşlar sindiremedikleri tüy ve kemikleri (baykuşta olduğu gibi) bir yumak halinde ağız yoluyla dışarı atarlar. Böcek yiyen kuşların çoğu da sert kitin parçalarını aynı şekilde kusarlar.Gündüz yırtıcıları tüy,kemik,kıl gibi parçaları yemezler.Akbabalar özellikle Kuzukuşu kalın sığır kemiklerini bile midede oluşan asit (HCL) ile eritirler.Balıkla beslenen kuş türlerinden Yalı çapkınları pul ve kılçıkları ağız yoluyla dışarı atmalarına karşın,martı,pelikan ve balıkçıllar bu kısımları da sindirirler. Meyvelerle beslenen kuşların birçoğu meyvelerin etli kısımlarını yer ve sindirirler,çekirdekleri ise bağırsak veya ağız yoluyla dışarı atarlar.Böylece bitkilerin yayılmasını da sağlamış olurlar

Kuşların dışkıları da beslenmelerine göre farklıdır.Tane ve tohumlarla beslenen kuşların dışkıları kuru ve katıdır.Hayvansal besinlerle beslenenlerin ise cıvık ve genellikle yapışkandır.Meyvelerle ve bitkilerle beslene kuşların dışkıları genellikle renkli(yeşil,mor) ve içlerinde çeşitli tohumlar vardır

Kuşların birçoğu yavrularını uzun bir süre yuvada beslerler.Bir kısmı kursaklarında yada ön midede yumuşayan,yarın sindirilmiş besinler kusarak,veya yavruların gagalarını ağız ve kursaklarına kadar sokmalarını sağlayarak beslerler.Güvercin yavruları ise ana babalarının kursaklarında oluşan sütümsü bir maddeyi,gagalarını ana ve babalarının boğazına sokarak alıp beslenirler

Son düzenleyen Safi; 15 Haziran 2016 22:51
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
9 Mayıs 2007       Mesaj #3
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi

Üreme ve Kuş Yumurtaları


Kuşlarda üreme yumurtlama yoluyla olur.Bütün kuşlar hazırladıkları bir yuvaya veya uygun bir yere yumurtlarlar, bir süre kuluçkada yatar ve yavruların yumurtadan çıkmasını sağlar.Bazı türlerde yumurtadan çıkan yavrular yuvayı hemen terkeder,ana-babalarıyla birlikte besinlerini ararlar.Bir kısım kuşlarda ise yavrular belli bir süre yuvada kalır,ana,baba veya herhangi biri tarafından beslenir,uçacak hale gelince yuvayı terkeder.Guguk kuşu yuva yapmaz,yumurtalarını başka kuşların yuvalarına bırakır,yumurtadan çıkan yavrular da yuva sahibi kuş tarafından beslenip büyütülür.Kuşlar genellikle ilkbaharda çiftleşerek yuvalanır ve yumurtlarlar.Bu bazı kuşlarda senede bir,bazılarında iki,bazılarında 3-4 kez kuluçka olayı görülür.En çok yumurtlayan kuşlar tavukgillerdir.Bıldırcın 10-16,keklik ve sülün ise 15-20 yumurta yapar

Ad:  kuş3.jpg
Gösterim: 3042
Boyut:  101.7 KB
Kuşların yumurtaları şekil,büyüklük ve renk bakımından çok çeşitlidir.Genel olarak yumurta büyüklüğü kuşla ve çıkacak yavru büyüklüğü ile orantılıdır.Kuş büyüklüğüne göre en büyük yumurtayı kivi,en küçüğü de guguk kuşu yapar.Yumurtaların renkleri yuva yerlerine göre değişir.Oyuklarda,karanlık,kapalı yuvalarda kuluçkaya yatan kuşların yumurtaları ise ortama uyacak şekilde renkli ve benekli olur.

Kuş Yuvaları

Bazı kuşlar herhangi bir yuva yapmadan yumurtalarını doğruca yere veya pek derin olmayan bir çukura bırakarak kuluçkaya yatarlar. Bir kısmı yerde bulduğu veya yaptığı bir çukuru yumuşak ot,yaprak, yosun gibi maddelerle döşer.Diğer bir kısım kuşlar hazır bulundukları ağaç kovuklarında, kaya oyuklarında yuvalanırlar. Bu kovuk ve oyukları da bazıları yumuşak otlar, yosunlar ve tüylerle döşerler. Bazı kuşlar ise yuvalandıkları kaya oyuklarının giriş yerini çamurla sıvar,girebilecekleri kadar bir uçma deliği bırakırlar(sıvacı kuşları). Açıkta yuva yapan kuşların yuvaları çok değişik şekillerde olur. Genellikle kase şeklinde, üstü açık olan yuvalar yerde,otlar, sazlar ve dallar arasında kurulur.Bir kısmı çalı çırpıdan özensiz yapılmış ve sığdır. Bir kısım yuvalar ise çalı,çırpı,ot,yosun gibi malzemeyle ve oldukça özenle yapılmış,derince sağlam yuvalardır.Bu sağlam yuvalar ertesi yılda onarılarak kullanılır. Çoğu dallara, sazlara, otlara sağlam bir şekilde bağlanmıştır.Açıkta yapılan her tarafı kapalı yuvalarda çeşitli malzemelerden yapılır. Bunların yalnız bir yerinde kuşun girip çıkabileceği büyüklükte bir delik bulunur. Kapalı yuvaların en mükemmelini çulha kuşu yapar. Kavak ve söğüt tohumu pamukları veya doğuca pamuğu çok güzel ve sağlam bir şekilde birbirine yapıştırarak ve örerek yaptığı yuvayı tepesinden uzanan saplı bir dal ucuna veya saza bağlayarak asar.Kırlangıçlarda çamurları tükürükleriyle yapıştırarak ve arasına saman çöp sıkıştırılarak çatı altlarına, pencere içlerine kemer ve kolon altlarına yarım küre şeklindeki yuvalarını yaparlar. Kuru otlardan, çalı çırpıdan yapılmış çeşitli kapalı yuvalara da rastlanır. Kuşlar yuvalarını münferit olarak çeşitli yerlerde yaptıkları gibi küçük gruplar ve oldukça büyük koloniler halinde bir arada yaparlar
Son düzenleyen Safi; 15 Haziran 2016 22:59
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
9 Mayıs 2007       Mesaj #4
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi

Kuşların Yaşama Ortamları

Dünyada ve yurdumuzda her türlü yaşama ortamında kuşlara rastlarız.Köy,kasaba ve şehirlerde serçe, güvercin, gugucuk, sığırcık, kırlangıç, karga, saksağan, kukumav ve leyleklere rastlanır. Bunların birçoğu saçak ve kiremit altlarında, baca deliklerinde, çatılarda yuvalanır. Bir kısmı ise ağaçlarda, damlarda, balkon, kapı ve pencere kirişlerinde açık veya kapalı yuvalar yaparlar. Birçoğu insanlardan artan gıdalarla beslenirler.Yerleşim yerleri dışında tarım alanları, çalılık ve ağaçların bulunduğu kırlarda yaşarlar. Ağaçlar, çalılar, otluklar ve kayalıklar yuvalanmaları ve barınmalarını sağlarlar. Meyveler, tohumlar, böcekler ve küçük hayvanlarla beslenirler. Göllerde, bataklık ve sazlarda, akarsu boylarında rastlanan ve çoğunluğu suya bağımlı olan kuşlar sazlıklarda, adacıklarda, oyuklarda yuvalanırlar, balıklar, böcekler, kurtçuklar ve bitkilerle beslenirler. Deniz kıyılarında rastlanan kuşların çoğu da kıyıda veya denizde avlandıkları canlılar ve kıyılardaki yarlarda, kayalıklarda veya kumsallarda yuvalanırlar. Ormanlarda ise ağaçlarda, ağaç kovuklarında ve dallarda yuvalanan, böcekler,meyve ve tohumlarla beslenen kuşlara, kuşlar ve küçük memelilerle beslenen gündüz ve gece yırtıcılarına rastlanır. Sarp kayalıklarda, dağların yüksek yerlerinde buraya has kartal, akbaba gibi büyük yırtıcı kuşlara, dağ kargaları, urkeklik ve kaya serçesi, kaya ardıcı gibi kuşlara rastlanır. Steplerde ise yerde yuvalanan ve iyi koşabilen, tohum ve böceklerle beslenen kuşlara ve çeşitli yırtıcı kuşlara rastlanır. Her yaşama ortamının kendine özgü, ortama çok iyi uyum sağlamış kuş türleri vardır. Bazı türler ise çok değişik ortamlara uyum sağlayabilir ve değişik ortamlarda rastlanırlar.

Kuşlarda Göç

Kuşlarla ilgilenen,kuşları azçok tanıyan herkes ilkbaharın geldiğini kırlangıçların ve leyleklerin gelmesi ile fark eder.Daha bir çok kuş baharla birlikte yurdumuza gelerek yuvasını yapar ve kuluçkaya yatar. Yavrularını büyüten bu kuşlar sonbaharın gelmesiyle tekrar geldikleri sıcak ülkelere dönerler.Bu kez sonbaharda yurdumuz üzerinden geçerek güney ülkelerine giden veya yurdumuzun sulak sahalarında, bataklıklarında kışlamaya gelen diğer kuşlara rastlarız.Avcı olanlar yaban ördekleri ve kazların gelişini ve dönüşlerini,bıldırcınların,çullukların belli bölgelere gelmelerini gayet iyi takip ederler.Kuşların ilkbahar ve sonbaharda muntazaman tekrarladıkları ve uzun mesafeleri kat ederek gerçekleştirdikleri bu büyük göç milyonlarca yıldan beri süre gelmektedir.içgüdüsel bir hareket olduğu kabul edilen bu büyük göçün nedenleri henüz tam olarak bilinmemekle beraber ortaya konan çeşitli varsayımlar vardır.Bunlardan biri ve hala geçerli sayılanı buzulçağının bitmesiyle Afrika,Güney Asya ve Güney Amerika' daki çeşitli kuşlar kuzeye doğru yayılmış ve şimdiki kuluçka alanlarına gelerek bahar ve yaz aylarında uygun kuluçka,barınma ve beslenme alanları bulmuşlardır.Fakat kışın başlamasıyla barınma ve beslenme olanaklarının daralması üzerine anavatanları olan güneye inmişlerdir.Dönüşte de geldikleri yolu izlemişlerdir.Uygun ortamlarda yaşamla­rını sürdürmek için yapılan bu göçler gelecek nesillere kalıtsal bir özellik olarak geçmiştir.Göç besin azlığını gidermekten çok içgüdüsel bir hareket haline dönüşmüştür. Göçten alıkonan göçmen kuş yavruları yaşlılar gittikten sonra sahndıklarında doğrultu içgüdüsüyle güneye yönelirler,ama gerçek göç yolunu bulamazlar.Yavrular göç yollarını ana babalarından öğrenirler. Kuşların göç sırasında aynı yolu nasıl buldukları eskiden beri bilimsel olarak incelenmektedir. Varılan kanılar kuşların yön bulmak için güneşi, ayı ve yıldızları çok iyi kullandıkları, ayrıca dünyanın manyetik alanını da kullandıkları doğrultusundadır. Eski dünyanın kuzeyinde kuluçkaya yatan kuşların bir bölümü kışı Güney Avrupa, Kuzey Afrika, Akdeniz sahilleri, Ortadoğu ve Basra körfezinde, bir kısmı Kızıldeniz, Nil vadisi, Orta ve Güney Afrika'da, diğer bir kısmı da Hindistan ve Güneydoğu Asya'da geçirmektedirler. Her yıl muntazaman uzun bir göçe katılan bu kuşlara "Göçmen Kuşlar" diyoruz. Göçmen kuşların bir kısmı ilkbahar ve yazın yurdu­muzda olurlar (Yaz Göçmenleri), bir kısmı ise sonbahar ve kış aylarında raslanırlar (Kış Göçmenleri). Bir kısmı ise güneye göç sırasında yurdumuzdan geçerler (Geçit Kuşları).Bu büyük göçün dışında bazı kuşlar, yerli kuşların bir bölümü de yine iklim, barınma ve beslenme şartlarındaki değişiklikler dolayısıyle kısa mesafeli, dağların yüksek yerlerinden vadi tabanlarına veya daha ılıman bölgelere kısa göçler yaparlar. Doğu ve Orta Anadolu'nun birçok yerinde bilinen ve raslanan keklik sökünleri örnek olarak ve­rilebilir. Orta Anadolu'nun tamamen karla kaplandığı, göllerin donduğu zamanlarda yerli ve göçmen ördekler, kazlar güneye, Akdeniz kıyısındaki sulak alanlara giderler. Bu diğer büyük göçten ayrılmalıdır.Bu kısa göçlerin dışında bazı kuşlar daha iyi beslenebilmek için yer değiştirirler. Bu her yıl tekrarlanabildiği gibi, kurak ve yağışlı yıllara bağlı olarak daha uzun periyotlar içinde de olabilir. Mesela Step Tavuğu (Syrraptes paradoxus) bazı yıllar İran'dan batıya doğru, Orta Avrupa'ya kadar gitmektedir. Bu tip hareket eden kuşlara "Gezginci kuş" denir.
Yurdumuz Orta ve Doğu Avrupa ile Kuzeybatı Asya'da yazı geçiren kuşların göç yolu üzerinde önemli bir yer işgal eder. Orta ve Doğu Avrupa'daki kuşlar Balkanlar ve Trakya istikametinden gelerek Boğazlan geçer. Marmara, Ege ve Orta Anadolu üzerin­den Akdeniz kıyılarına ve Doğu Akdenize, oradan güneye Nil vadisi, Orta ve Güney Afrika, Arabistan ve Basra körfezine ulaşırlar. Karadenizi doğruca geçen bir kısım kuşta Orta Anadolu'yu katederek güneye inerler. Diğer önemli bir kol da Karadenizin doğusu ve Kafkaslar üzerinden inerek Çoruh vadisi, Karasu ve Fırat vadilerini takiben güneye iner. Bütün bu göç yolları Doğu Akdenizde ve Güneydoğu Anadolu'da birleşerek yukarda belirtilen yolu takiben güneye iner.

Kuş Tüylerinin Yapısı

Ad:  tüy.jpg
Gösterim: 3402
Boyut:  70.2 KB
Kuşların sürüngenlerden evrimleştiğini iddia eden evrim teorisi, bu iki ayrı canlı sınıfı arasındaki dev farkları asla açıklayamamaktadır. Kuşlar; içi boş hafif kemiklerden oluşan iskelet yapıları, kendilerine özgü ak. ciğer sistemleri, sıcakkanlı metabolizmaları gibi özellikleriyle sürüngenlerden çok farklıdır. Kuşlarla sürüngenlerin arasına aşılmaz bir uçurum koyan bir başka özellik ise, tamamen kuşlara has bir yapı olan tüylerdir.
Tüyler kuşları bu kadar ilginç kılan estetik unsurlardan en önemlisidir. "Tüy gibi hafif" sözü tüyün o zarif yapısındaki mükemmelliği açıklar niteliktedir
Temelde protein yapısına sahip olan tüyler keratin adı verilen bir maddeden yapılmıştır. Keratin, derinin alt tabakalarındaki yaşlı hücrelerin besin ve oksijen kaynaklarından uzaklaşarak ölmesi ve yerlerini genç hücrelere terk etmesi sonucu oluşan sert ve dayanıklı bir maddedir.
Kuş tüylerindeki tasarım hiçbir evrimsel süreçle açıklanamayacak kadar komplekstir. Ünlü kuş bilimci Alan Feduccia, "tüylerin her özelliği aerodinamik fonksiyona sahiptir. Hafiftirler, kaldırma kuvvetleri vardır ve kolaylıkla eski biçimlerine dönebilirler" der. Feduccia, evrim teorisinin çaresizliğini ise şöyle kabul eder:
Uçmak için böylesine tasarlanmış bir organın, nasıl olup da ilk başta başka bir amaca yönelik olarak ortaya çıktığını anlayamıyorum.
Tüylerdeki bu tasarım, Charles Darwin'i de çok düşündürmüş, hatta tavus kuşu tüylerindeki mükemmel estetik kendi ifadesiyle Darwin'i "hasta etmiş"ti. Darwin, arkadaşı Asa Gray'e yazdığı 3 Nisan 1860 tarihli mektupta "gözü düşünmek çoğu zaman beni teorimden soğuttu. Ama kendimi zamanla bu probleme alıştırdım" dedikten sonra şöyle devam ediyordu:
Şimdilerde ise doğadaki bazı belirgin yapılar beni çok fazla rahatsız ediyor. Örneğin bir tavus kuşunun tüylerini görmek, beni neredeyse hasta ediyor.

Tüycükler ve Çengeller

Eğer bir kuş tüyünü mikroskop altına alır ve incelersek, karşımıza olağanüstü bir tasarım çıkar. Tüylerin ortasında hepimizin bildiği uzun ve sert bir boru vardır. Bu borunun her iki tarafından yüzlerce tüy çıkar. Boyları ve yumuşaklıkları farklı olan bu tüyler kuşa aerodinamik özellik kazandırır. Ancak daha da ilginç olanı, bu tüylerin herbirinin üzerinde de, "tüycük" denilen ve gözle görülemeyecek kadar küçük olan çok daha küçük tüylerin bulunmasıdır. Bu tüycüklerin üzerinde ise "çengel" adı verilen minik kancalar vardır. Bu kancalar sayesinde her tüycük birbirine sanki bir fermuar gibi tutunur. Bu muhteşem yaratılışı daha yakından görmek için turna kuşunun tüylerinin yalnızca birisini ele alalım. Bu tek tüyün üzerinde, tüy borusunun her iki yanında uzanan 650 tane incecik tüy vardır. Bunların her birinde ise 600 adet karşılıklı tüycük bulunur. Bu tüycüklerin her biri ise, 390 tane çengelle birbirlerine bağlanır. Çengeller bir fermuarın iki tarafı gibi birbirine kenetlenmiştir. Birbirine çengellerle kenetlenen tüycükler, o kadar bitişiktir ki, duman üflendiği takdirde bile aralarından geçemez. Çengeller herhangi bir şekilde birbirinden ayrılırsa, kuşun bir silkinmesi veya daha ağır hallerde gagasıyla tüylerini düzeltmesi tüylerin eski haline dönmesi için yeterlidir. Kuşlar hayatlarını devam ettirebilmek için tüylerini daima temiz, bakımlı ve her an kullanıma hazır tutmak zorundadır. Tüylerin bakımı için kuyruklarının dibinde bulunan yağ keselerini kullanır. Gagalarıyla bu yağdan bir miktar alarak, tüylerini temizler ve parlatır. Bu yağ, yüzücü kuşlarda, suyun içinde veya yağmur altındayken suyun deriye ulaşmasına engel olur. Dahası kuşlar tüylerini kabartarak, soğuk havalarda vücut ısılarının düşmesini engeller. Sıcak havalarda ise tüylerini vücutlarına yapıştırarak, vücutlarının serin kalmasını sağlar.

Tüy Tipleri

Vücudun çeşitli yerlerinde bulunan tüylerin her birinin görevi farklıdır. Kuşun karnındaki tüyle kanat ve kuyruk tüyleri birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Büyük tüylerden meydana gelen kuyruk tüyleri dümen ve fren görevini yerine getirir. Kanat tüyleri ise, kanat çırpma esnasında açılarak yüzeyi genişletecek ve kaldırma kuvvetini artıracak bir yapıdadır. Kuşun kanadını aşağı doğru çırpması sırasında, tüyler birbirlerine yakın duruma gelerek, aralarından hava sızması engellenir. Kanatların yukarıya doğru kalkışı esnasında ise tüyler iyice açılarak aralarından havanın geçmesine elverişli bir pozisyon alır. Kuşlar, uçabilme yeteneklerini koruyabilmek için belirli dönemlerde tüy döker. Yıpranmış ya da yırtılmış büyük tüyler, görevlerini tam olarak yerine getiremedikleri için hızla yenilenir.Deride oluşan boş silindir yapı, tüylerin çıkış noktasıdır.2-3 saatlik bir yavru kuş öncelikle ısıtıcı tüylere sahiptir.
Son düzenleyen Safi; 15 Haziran 2016 23:28
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
9 Mayıs 2007       Mesaj #5
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi

Kuşların Kanatlarındaki Sanat


Ad:  1.jpg
Gösterim: 2313
Boyut:  3.8 KB
Bu zincirleme hareket, küçük bir serçegil olan kızıl kuyruğun uçuşundaki farklı safhaları gösteriyor:
Havalanma, kısa bir uçuş ve konma.
Ad:  2.jpg
Gösterim: 2133
Boyut:  4.6 KB

Albatros uzun ve dar kanatları sayesinde okyanusların üzerinde uçabilir. Doğan ise geniş kanatları sayesinde sıcak hava akımlarından kolaylıkla yararlanabilir. Bunun yanında keçisağan kuşunun dalgalı kanatları onun çok hızlı uçmasını sağlar. Uçucu kuşların uzun süre havada kalabilmelerini sağlayan şey, kanatlarındaki dalgalı yapıdır.

Uzun kuyruklu parlak tüylü Amerikan papağanının teleği.
Ad:  3.jpg
Gösterim: 2315
Boyut:  4.1 KB

Doğan kuyruğu teleği
Tüylerin işlevleri çok çeşitlidir. Kanatlarda bulunan telekler, hayvanın uçmasına yarar. Kuyruğu oluşturan kuyruk teleği ise, bir dümen görevi görür ve kuşun yere konarken fren yapmasını
kolaylaştırır.
Ad:  4.jpg
Gösterim: 2080
Boyut:  2.0 KB
Kuşların tüyleri bozulmaya uğradığında, eski tüylerle yeni tüyler, türlere göre farklı bir ritimle yer değiştirir. Bu olaya "tüy değiştirme" denir ve genellikle göç öncesi yaşanır.


Baş, gövde ve kanatlar üzerindeki tüyler kuşları suya ve soğuğa karşı korur. Ayrıca kuşun havanın içinde süzülmesini de kolaylaştırır; Yan taraftaki tüyler, ait oldukları kuşun yumuşak tenini örter. Bu da vücut sıcaklığının korunmasını sağlar.

Ad:  5.jpg
Gösterim: 2330
Boyut:  6.7 KB
Ad:  6.jpg
Gösterim: 2675
Boyut:  10.1 KB

Kanattaki kıvrım yüzünden, hava tarafından uygulanan basınç üst yüzeyde daha zayıftır, bu da kuşun yükselmesini sağlar (sol altta).Eğer kanat fazla eğimli ise, hava akımının üst kısma uyguladığı artan basınç, aşağıya doğru bir güç oluşturur. Böylece kuş irtifa kaybeder

Kuşlardaki Uçuş Özellikleri


Kuşları incelediğimizde, vücutlarının tüm özelliklerinin uçuş için özel olarak tasarlandığını görürüz. Öz kütlenin düşürülmesi ve böylece ağırlığın azaltılması için kemiklerin içi boş olarak yaratılmış ve vücuda hava keseleri yerleştirilmiştir. Dışkının katı olmayıp yarı sıvı olması vücutta gereksiz su tutulmasını ve böylece ağırlığın artmasını engeller. Tüyler de hacimlerine karşılık son derece hafif yapılardır.
Kuşlardaki bu özel yapıları sırayla inceleyelim.

İskelet

Ad:  kuş4.jpg
Gösterim: 4035
Boyut:  78.3 KB

Kuş kemiklerinin içi boş olmasına rağmen, iskelet, hayvanın sahip olduğu kuvvete oranla fazlasıyla güçlüdür. Örneğin 18 cm. uzunluğundaki kocabaş kuşu, bir zeytin çekirdeğini kırmak için gagasıyla ona 68,5 kg.lık bir basınç uygulayabilir. Kara canlılarınınkinden daha "derli-toplu" bir yapıya sahip olan kuş iskeletinde omuz, kalça ve göğüs kemerleri birbirine kaynaşmış bir şekilde birleşiktir. Bu tasarım kuşa daha sağlam bir yapı kazandırmaktadır. İskeletin bir başka özelliği, başta belirttiğimiz gibi diğer bütün omurgalı canlıların iskeletinden hafif olmasıdır. Örneğin bir güvercinin iskeleti, hayvanın vücut ağırlığının toplamının sadece % 4.4'ünü oluşturmaktadır. Bir Fregat kuşunun kemiklerinin toplamı ise 118 gr gelmektedir ve bu miktar, hayvanın tüylerinin toplam ağırlığından daha azdır.

Kuş kemikleri çok hafif ve sağlamdır. Bunun en büyük nedeniyse, içlerinin boş oluşudur. Boş kısımlaırn içinde hava bulunur. Kmeikler iç kısımda eğik desteklerle sağlamlaştırılmıştır. Modern uçaklaırn kanatları da, kuş kemiklerinden ilham alınarak içleri boş şekilde tasarlanmaktadır.

Solunum Sistemi


Kara canlılarıyla kuşların solunum sistemleri de birbirlerinden tamamen farklı prensiplerle çalışır. Bunun sebebi kuşların oksijen ihtiyacının kara canlılarına göre çok daha fazla olmasıdır. Örneğin, bir kolibri kuşunun oksijen ihtiyacı bir insanınkinin neredeyse 20 katıdır. Dolayısıyla, bir kara canlısının akciğeri, kuşun ihtiyacı olan yeterli oksijeni sağlayamaz. Bu nedenle, kuşların akciğerleri çok farklı bir tasarımla yaratılmıştır.
Kara canlılarının akciğerleri "çift yönlü" bir yapıya sahiptir: Nefes alma sırasında, hava akciğerdeki dallanmış kanallar boyunca ilerler ve küçük hava keseciklerinde son bulur. Oksijen-karbondioksit alışverişi burada gerçekleştirilir. Ancak daha sonra, kullanılmış olan bu hava, tam ters yönde hareket eder ve geldiği yolu izleyerek akciğerden çıkar, ana bronş yoluyla da dışarı atılır.

Kuşlara Özel Akçiğer


Kuşlar, sözde ataları olan sürüngenlerdne çok farklı bir anatomiye sahiptir . Kuş akciğerleri, kara canlılarına tamamen ters bir biçimde işler. Kara canlıları havayı aynı nefes borusundan alır ve verir. Kuşlarda ise hava akciğere ön taraftan girerken arka taraftan dışarı verilir. Uçuş sırasında çok yüksek miktarda oksijene ihtiyaç duyan kuşlara böyle özel bir "tasarım" yapılmıştır. Böyle bir yapının sürüngen akciğerlerinden evrimleşerek ortaya çıkması imkansızdır.

Kuşlarda ise hava akciğer kanalı boyunca "tek yönlü" hareket eder. Akciğerlerin giriş ve çıkış kanalları birbirlerinden farklıdır ve hava daimi olarak akciğer içinde tek yönlü olarak akar. Böylece kuş, havadaki oksijeni kesintisiz olarak alabilir. Böylece kuşun yüksek enerji ihtiyacı karşılanmış olur. Bu durumu konunun uzmanı H.R.Duncker şöyle ifade eder:
"Kuşlarda ana bronş, akciğer dokusunu oluşturan tüplere ayrılır. Parabronşi diye adlandırılan bu tüpler sonunda tekrar birleşerek, havanın akciğerler boyunca tek bir yönde devamlı akımını sağlayacak sistemi meydana getirirler... Kuşlardaki akciğerlerin yapısı ve genel solunum sisteminin çalışması tümüyle kendine özgüdür. Kuşlardaki bu "avien" sistemi başka hiçbir omurgalı akciğerinde bulunmaz. Bu sistem bütün kuş türlerinde aynıdır."
Ünlü bir biyokimyacı olan Michael Denton bir yazısında bu kadar mükemmel bir sistemin kademeli evrimle oluşamayacağını şöyle açıklar:

Kuş akciğerlerinin çevresinde hava kesecikleri bulunur. Hava, önce bu keseciklerde toplanır sonrada düzenli olarak akciğerin içine pompalanır böylece kuşların yüksek oksijen gereksinimi de karşılanmış olur."Böyle tamamen değişik bir solunum sisteminin, azar azar küçük değişiklerle standart omurgalı dizaynından evrimleşmiş olduğu iddiası, düşünülmeden ortaya atılmış bir tezdir. Solunum faaliyetinin bu evrim süresince hiç aksamadan korunması, organizmanın hayatını sürdürmesi için gereklidir. En küçük bir eksik fonksiyon ölümle sonuçlanacaktır. Kuş akciğeri de, içinde dallanmış olan parabronşlar ve bu parabronşlara hava sağlanmasını garanti eden hava kesesi sistemi ile birlikte en üst düzeyde gelişmiş olana kadar ve beraberce, iç içe geçmiş mükemmel bir şekilde işlevini yapana kadar, bir solunum organı olarak görev yapamaz."
Kısacası, kara tipi akciğerden hava tipi akciğere geçiş, ara geçiş safhasında bulunan bir akciğerin hiçbir işlevselliğinin olmaması sebebiyle mümkün değildir. Akciğeri çalışmayan bir canlı ise birkaç dakikadan fazla yaşayamaz. Çünkü mutasyonların kendisini tesadüfen kurtarmalarını bekleyecek milyonlarca yılı yoktur.
Kuş akciğerinin bu benzersiz yapısı, uçuş için gerekli olan yüksek miktarda oksijen ihtiyacını karşılamaya yönelik, çok mükemmel bir tasarımın varlığını göstermektedir. Yalnızca kuşlara özgü bu anatominin bilinçsiz mutasyonların amaçsız bir sonucu olamayacağını görmek için, biraz sağduyu yeterlidir.

Denge Sistemi


Allah tüm canlılar gibi kuşları da kusursuz bir biçimde yaratmıştır. Bu gerçek, her detayda kendini belli eder. Kuşların vücutları uçuştaki muhtemel bir dengesizliği engellemek için özel bir tasarımla var edilmiştir. Hayvanın uçuş sırasında öne doğru eğikleşmesini engellemek için, kafası özel olarak hafif kılınmıştır: Ortalama bir kuşun kafasının ağırlığı, vücut ağırlığının yalnızca %1' ini oluşturur.
Tüylerin aerodinamik yapısı da kuşların denge sistemindeki önemli bir özelliktir. Özellikle kanat ve kuyruk bölgelerindeki tüyler, kuşa çok etkili bir denge sistemi sağlar.
Bu özellikler, bir doğanın (falcon pereginus) saatte 384 km. hızla avına dalarken, hiçbir şekilde dengesini yitirmemesini sağlar.

Güç ve Enerji Problemi


Bir olaylar zinciri şeklinde ortaya çıkan her bir süreç, ister biyoloji, ister kimya veya fizik bilimlerini ilgilendirsin, "enerjinin korunumu prensibi"ne uygun olarak gelişir. Bunu özetle "belli bir işin yapılabilmesi için belirlenmiş miktarda enerji gereklidir" şeklinde de anlatabiliriz.
Enerjinin korunumu prensibinin çarpıcı bir örneğini, kuşların uçuşunu gözlemlediğinizde bulabilirsiniz. Göçmen kuşların, uçuşa başlamadan önce, yolculuklarını tamamlamalarını sağlayacak miktarda enerji depolamaları şarttır. Buna karşın, uçmanın bir diğer şartı da mümkün olduğunca hafif olabilmektir. Uçabilmek için, bedeli ne olursa olsun fazla kilolardan kaçınılmalıdır. Bu arada yakıtın da mümkün olduğunca verimli olması şarttır. Yani yakıt minimum ağırlıkta tutulurken, verdiği enerjinin maksimum olması gereklidir. Bunların hepsi kuşlar için çözümlenmiş olması gereken problemlerdir.
İlk adım en ekonomik uçuş hızının tespit edilmesidir. Eğer kuş çok yavaş uçacak olsa, havada asılı kalması için çok enerji sarf etmesi gerekecektir. Çok hızlı uçacak olsa, bu sefer de meydana gelen hava direncini aşmak için çok yakıt tüketmesi gerekecektir. Bu durumda yakıtın en az tüketilmesi için ideal değerde bir uçuş hızının gerektiğini görürüz. Bu arada şunu da hatırlatmak gerekir ki, iskeletlerinin ve kanatlarının aerodinamik yapılarındaki farklılar nedeniyle her kuş için farklı bir ideal hız geçerlidir.
Bu enerji sorununu altın yağmur kuşu (Pluvialis dominica fulva) üzerinde inceleyelim: Bu kuş, kışı geçirmek için her yıl Alaska'dan Hawaii'ye göç eder. Durmaksızın yaptığı uçuşu sırasında rotası üzerinde hiç ada bulunmaz. Dolayısıyla kuşun uzun yolculuğu sırasında hiçbir dinlenme imkanı yoktur. Varış, başlangıç noktasından 4000 km uzaktadır ve bu mesafe aralıksız yaklaşık 250 bin kanat çırpışını gerektirir. Yolculuğun tümü 88 saaten fazla sürer.
Kuşun yolculuğa başlarken ağırlığı 200 gramdır. Bunun 70 gramı, yolda yakıt olarak kullanılacak yağlardan oluşur. Ancak kuş bilimciler, bir altın yağmur kuşunun bir saat uçmak için harcadığı enerjiyi tespit etmiş ve kuşun 88 saatlik uçuş için en az 82 gram yakıt harcayacağı sonucuna varmışlardır. Yani kuşun 12 gramlık bir açığı vardır ve hesaplara göre Hawai'ye varmadan yüzlerce kilometre önce enerjisinin bitmesi ve denize düşmesi gerekmektedir.
Ama bu hesaba rağmen altın yağmur kuşları hiçbir zaman denize düşmez ve her sene başarıyla Hawai'ye ulaşır.

Peki bu canlıların sırrı nedir?


Bu kuşları yaratan Allah, onlara uçuşlarını kolaylaştıracak ve verimlileştirecek bir yöntem ilham etmiştir. Kuşlar gelişigüzel bir şekilde değil, sürü halinde uçar. Uçarken de hepsi belirli bir sıraya girer ve havada bir "V" şekli oluşturur. Bu V şekli, karşılaştıkları hava direncini azaltır. Bu uçuş düzeni o kadar etkilidir ki, kuşlar bu sayede yaklaşık % 23'lük bir enerji tasarrufu sağlar. Bu şekilde, yere indiklerinde fazladan 6-7 gram daha yağları kalmış olur. Bu artan yağ ise gereksiz değildir; rüzgarların ters yönden esmesi durumunda kullanılacak yedek yakıttır.
  • Bu olağanüstü durum karşısında şu soruları sormak gerekir:
  • Uçuş için ne kadar yağ gerektiğini kuş nereden bilir?
  • Bu kadar yağı tam yolculuk öncesi nasıl ayarlayabilir?
  • Uçuş mesafesini ve tam olarak ne kadar yakıt tüketileceğini nasıl hesaplar?
  • Kuş Hawai'nin Alaska'dan daha iyi koşullarda olduğunu nereden bilir?
Kuşların bu bilgilere ulaşmaları, bunlara uygun hesaplar yapmaları ve bu hesaplara uygun toplu uçuşlar gerçekleştirmeleri imkansızdır. Bu ise, yaptıkları işlerin gerçekte kuşlara "ilham edildiğini", bu canlıların üstün bir güç tarafından yönlendirildiklerini gösterir.

Serçenin kalbi dakikada 460 defa çarpar vücut sıcaklığı ise 42 derecedir. Bir kara omurgalısına ölüm getirecek olan bu vücut ısısı, gücü arttıran bir etken olarak kuşlar için hayati önem taşır. Kuşların uçuş sırasında ihtiyaç duydukları büyük enerji, bu hızlı metabolizma sayesinde karşılanmaktadır

Yolu nasıl buluyorlar?


Uçmak çok fazla güç gerektirir. Bu nedenle kuşlar, vücut kütlelerine oranla en fazla kas dokusuna sahip canlılardır. Metabolizmaları da kasların harcadığı güçle doğru orantıda ayarlanmıştır. Bir canlının metabolik hızı, ısıdaki 10 derecelik bir artışla ortalama iki katına çıkar. Bir serçenin 42 derecelik, bir ardıç kuşunun 43.5 derecelik vücut sıcaklıkları ise, metobolizmalarının ne kadar hızlı çalıştığını gösterir. Bir kara omurgalısına ancak ölüm getirecek olan bu vücut ısısı, enerji tüketimini ve böylece gücü artıran bir etken olarak, kuşlar için hayati önem taşır.
Kuşlar bu derece fazla enerji sarf ettikleri için, yedikleri besinleri de çok iyi biçimde sindirecek bir yapıya sahiptir. Kuşların sindirim sistemi, alınan besinin en verimli şekilde değerlendirilmesini sağlar. Örneğin büyümekte olan yavru leylek, yediği 3 kg. besinle 1 kg. ağırlık kazanır. Bu oran, aynı besinlerle beslenen memelilerde 10 kg.'a karşılık 1 kg. ağırlıktır. Kuşların dolaşım sistemi de, yine yüksek enerji ihtiyacına uygun olarak yaratılmıştır. İnsanın kalbi dakikada ortalama 78 kere çarparken, bu sayı serçede 460, sinek kuşunda 615'tir. Aktif uçma çok yüksek bir enerji gerektirdiği için, kan dolaşımı da kara canlılarına göre çok daha hızlı gerçekleşmektedir. Bu yüksek metabolik hız ve enerji sarfiyatı için gerekli olan oksijen, özel "hava tipi" akciğerler aracılığıyla vücuda alınır.
Kuşlar bu denli yüksek enerji harcarlar, ama bu enerjiyi de çok yüksek verimle kullanır. Kara canlılarıyla karşılaştırıldığında, enerji sarfiyatları kadar verimlilikleri de çok yüksektir. Örneğin göç sırasında bir kırlangıç her kilometre 2.5 kilokalori harcarken, bu küçük bir memelide 41 kilokaloridir.

Kuşları kara canlılarından ayıran bu özelliklerin hiçbiri mutasyonlarla ortaya çıkamaz. Eğer rastgele mutasyonlarla bu özelliklerden herhangi birisinin meydana geldiği farz edilse bile -ki bu imkansızdır- bu özellik dahi tek başına hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Uçmak için gerekli olan yüksek miktarda enerjiyi sağlayan metabolizmanın oluşması, hava tipi bir akciğer olmaksızın hiçbir işe yaramayacak, aksine yetersiz oksijen alımından dolayı canlının boğularak ölmesine yol açacaktır. Öncelikle hava tipi akciğerin oluşması durumunda ise, canlı gereğinden çok daha fazla oksijen alacak ve bunun sonucunda zarar görecektir. Bir başka imkansızlık iskelet yapısından kaynaklanır: Kuş, bir şekilde hava tipi bir akciğere ve metabolik adaptasyonlara sahip olsa bile, yine de havalanamayacaktır. Zira canlı ne kadar güçlü olursa olsun, bir kara canlısının ağır ve nispeten ayrık iskelet yapısıyla havalanması mümkün değildir. Kanatların oluşması ise, başta da değindiğimiz gibi, apayrı ve yine kusursuz bir "tasarım" gerektirir.
Son düzenleyen Safi; 15 Haziran 2016 23:39
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
9 Mayıs 2007       Mesaj #6
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi

Kuşlardaki Göz Tasarımı

Ad:  göz.jpg
Gösterim: 2018
Boyut:  63.7 KB

Başının her iki yanında bulunan gözler, güvercine çok geniş bir görüş alanı sağlamaktadır. (turuncu ve sarı alanlar). Baykuşun gözleri başının önünde bulunur. Bu tasarım, kuşa çok verimli ve net bir "binoküler" görüş kazandırır (sarı alan). Bu tasarım doğal olarak geniş bir kör bölge oluşturmaktadır, ancak bu, kuşa hiçbir dezavantaj vermez. Çünkü başını yaklaşık 270 derece çevirebilmekte ve istediği anda kolaylıkla arkasına dönüp bakabilmektedir.
  • Ağaçkakan uzun dili ile ağaç gövdelerindeki derin deliklerde yaşayan larvalara rahatlıkla ulaşabilir. Kolibrinin ise ince ve çatallı bir dili vardır. Bu yapı, çiçeklerdeki nektarları rahatlıkla toplamasını sağlar.
  • Kuşlarda en gelişmiş duyular görme ve işitmedir. Avcı kuşlarda daha ziyade görme duyusu güçlüdür. Gece avlananlarda ise işitme duyusu daha hassastır.
  • Bazı dalgıç kuşlar, örneğin balıkçıl veya karabatak ise, suda görmeye elverişli gözlerle donatılmıştır. Bu kuşların korneaları yassıdır, böylece ışığın kırılması azalır ve su altında net görüntü elde eder.
  • Kuşların çoğunda gözler çoğunlukla kafanın iki yanındadır. Bu tasarım sayesinde geniş bir görüş açısı kazanır.
  • Gece avlanan yırtıcı kuşların gözlerinin kafalarının ön kısmında olması ise yine kusursuz bir tasarımdır; çünkü bu kuşlar geniş görüş açısından çok, "binoküler" olarak adlandırılan, dar ama daha net görüntü açısına ihtiyaç duymaktadır. (İnsanlar da aynı görüntü açısına sahiptir.)
  • Kuşların ayrıca çok ilginç bazı duyuları da vardır. Bu sayede havadaki titreşimleri, hissedebilir, dünyanın manyetik alanını algılayıp buna göre yön tayini yapabilir.Bazı kuşlar için iyi koku alma yeteneği hayati bir önem taşır. Urubu denilen siyah tüylü Amerikan akbabası, oldukça uzaklardan algılayabildiği kokular sayesinde leşlerin yerini kolaylıkla bulur ve böyle beslenir.
  • Yağmur kuşu son derece hızlı hareket edebilir, havada keskin manevralar yapabilir. Bu sırada pek çok kuşunkinden daha geniş bir görüş alanına ihtiyaç duyar. Başının iki yanında bulunan iri gözleri, ona ihtiyacı olan bu geniş görüş alanını sağlamaktadır.
  • Kuşların kafatası da diğer tüm canlılarınki gibi kusursuz bir tasarıma sahiptir. Görme, işitme ve koku gibi algılar için kafatasında özel boşluklar açılmıştır.
  • Gündüz avlanan yırtıcı kuşların görme duyarlılığı insanlardan daha güçlüdür. Bir insan uzaktaki bir fareyi bulanık görür. Oysa bir aladoğan aynı mesafedeki fareyi çok daha net olarak görebilmektedir.

Kartal Gözleri:


Ad:  kartal gözleri1.jpg
Gösterim: 2240
Boyut:  10.8 KB
Binlerce metre yüksekte uçan kartallar, bu mesafeden yeryüzünü bütün detaylarıyla tarayacak gözlere sahiptirler. Gelişmiş savaş uçaklarının binlerce metreden hedeflerini tespit etmesi gibi, kartal yer üzerindeki en küçük hareketi, en küçük renk farkını algılayarak avını tespit eder. Bu yeteneğini gözünde bulunan çok özel yapılara borçludur.
İnsan gözüne gelen ışık mercekte kırıldıktan sonra, retina üzerine düşer ve görüntü burada oluşur. Kartalların gözlerinde ise iki retina vardır. İki retinaya sahip olmak son derece keskin bir görüş kabiliyeti sağlar. Keskinliğin yanı sıra hem ön hem de arka taraf aynı anda fark edilir.
Ustaca kamufle olmuş bir avı bulabilmesi için kartalın gözündeki retina hücreleri bir damla renkli sıvı ile boyanmıştır. İşte bu sayede kartal, binlerce metreden renkler arasındaki küçücük bir kontrastı ayırt eder ve avının bulunduğu yeri saptar. Bir damlacık yağla böyle bir işlevin gerçekleşmesi hiç şüphesiz Allah’ın sonsuz hikmetinin bir göstergesidir.
Kartal gözü aynı anda hem 300 derecelik geniş bir açıya sahiptir, hem de istediği görüntüyü 6 ila 8 misli oranında büyütebilir. 4.500 m yüksekte uçarken 30.000 hektarlık bir alanı gözleriyle tarayabilir. 1.500 metreden tarladaki otlar arasında kamufle olmuş bir tavşanı çok rahat ayırt edebilir. Kartalların sahip olduğu bu yüksek çözünürlülük ve uzak mesafeyi iyi görebilme yeteneğini insanlarınkine göre çok daha küçük bir beyin kullanarak yaparlar.
İnsan gözleri kartalınki gibi keskin değildir. Bunun bir nedeni de kartalın gözlerinin vücuduna olan oranıdır. Eğer insanda kartalın gözlerinin görevini yapan bir çift göz olsaydı büyüklüğü bir greyfurt kadar olacaktı. İnsanın binlerce metre uzaktan bir tavşanı tespit etmek gibi bir ihtiyacı olmadığından Yüce Allah insanı şu andaki gözleri ile son derece estetik olarak yaratmıştır. Bu, Allah’ın yaratmasındaki güzelliğin eşsiz örneklerinden yalnızca biridir.

Şahin Gözleri:


Ad:  şahinGözleri.jpg
Gösterim: 2118
Boyut:  16.2 KB
Saatte 200 mil (yaklaşık 320 km) hızla dalış yapabilen bu kuşların gözleri süratli hareketleri ile uyum sağlayacak şekilde yaratılmıştır. Bu gözler yüksek bir çözünürlük kabiliyetine ve süratli hareketlerine uyum sağlayan hızlı düzeltme yapabilme yeteneğine sahiptir. Şahinlerin görüşleri de oldukça keskindir. Bu kuşların gözlerinde milimetre kare başına bir milyon fotoreseptör bulunur. Bu bugünün video kameralarında kullanılan CCD görüntü algılayıcılarına göre çok daha yüksek bir yoğunluktur. Nitekim insanların 6 metreye kadar görme yeteneği olmasına rağmen şahinlerin görme yeteneği 48 metreye kadar varır. Yani şahinlerin insan gözüne oranla sekiz 8 kat daha fazla çözünürlüğe sahip gözleri vardır.
Şahinler görüş özellikleri bakımından kartallara benzerler. Onlar da uzak mesafelerdeki avlarını rahatlıkla görürürler ve hedef saptırmadan onları kolaylıkla yakalayabilirler. Şahinin gözünde yaratılmış olan bu muhteşem sistemle ilgili bilgi sahibi olmak, insanın kendisini yaratanın gücünü ve ilmini görüp O’nu gereği gibi takdir edebilmek için bir vesiledir. İnsana düşen tüm evrenin yaratıcısı olan Allah’a şükretmek ve O’nu hoşnut edecek davranışlarda bulunmaktır.

Baykuş Gözleri:


Ad:  Baykuş Gözleri.jpg
Gösterim: 2254
Boyut:  19.7 KB
Baykuşların gece avlanmak için özel olarak yaratılmış hassas gözleri vardır. Vücutlarının genel boyutlarına göre oldukça büyük olan bu gözler gece insanların gördüğünden 10 kat daha net görür. Gece besin arayan bu kuşlar, hızla hareket eden küçük hayvanları avlarlar. Avlarını yakalamak için küçük hareketleri görmeleri gerekir. Bu nedenle baykuş gibi gece avlanan kuşlar için en iyi göz, grinin tonlarını görendir.
Bu gözlerin diğer özelliği, içlerinde yüksek sayıda çubuk (ışığı karşı hassas) hücreleri bulunmasıdır. Gözde ne kadar çubuk varsa geceleri o kadar iyi bir görüntüye sahip olur. Gece karanlıkta avlanan bir hayvanın renkleri görmeye ihtiyacı yoktur, bu yüzden gözlerindeki koni hücrelerinin sayısı azdır.
Gece avlanan bu kuşların iki gözü arasındaki mesafe de özel olarak yaratılmıştır. Bu iki göz arasındaki mesafe baykuşların derinlik algısını çok oldukça kuvvetlendirir. Ayrıca baykuşun 80 derecelik bir görüş alanı, -türlerine göre değişmekle birlikte- kafasını 360 dereceye kadar döndürmesi ile daha da artar. Böylece baykuş, kafasını dairenin dörtte üçü kadar çevirerek tüm çevresini hızlı bir şekilde görebilir. Eğer baykuşun gözleri özel bir yaratılışın değil de tesadüflerin sonucunda var olmuş ise, gözlerin arasındaki mesafe nasıl derinliği arttırmak için özel bir ölçü içerirdi? Baykuşlar gece avlandıkları için renklere ihtiyacı olmadığına fakat gece görüşünü arttırmak için çok sayıda çubuk hücrelerine gereksinim olduğuna nasıl karar verebilirlerdi? İşte evrim bunun gibi binlerce basit soruya cevap verememektedir.

Sinek Kuşlarının Gözleri:


Ad:  Sinek Kuşlarının Gözleri.jpg
Gösterim: 1910
Boyut:  7.1 KB
Sinek kuşları yakın mesafeden de uzak mesafeden de çiçekleri görebilir. Bu onların yakın ve uzak nesnelere oldukça iyi bir odaklanma yetenekleri olduğunu gösterir. Bu kuşlar büyük ihtimalle böceklerdeki gibi UV spektrumlu renkli görüşe sahiptirler ve polarize edilmiş ışınları da rahatlıkla algılayabilirler. Bu kuşların gözleri çok hızlı hareket eden kanatları ile oldukça koordineli olarak çalışır. Üç boyutlu navigasyon sistemine sahip beyinleri de hızlı değişimleri çok kolay olarak kontrol edebilir. Böylece görme güçleri eksiksiz bir şekilde çalışır.

Deve-kuşunun Gözleri:


Ad:  deve.JPG
Gösterim: 2162
Boyut:  22.8 KB
Deve kuşuları kuşlar içerisinde en büyük göze ve en uzun boyuna sahip olan canlılardandır. Bu uzun boyun ve büyük gözler devekuşlarının görüşünün küçük hedeflere ve daha yakına çevrilmesine olanak sağlar. Deve kuşlarının gözleri yükseklerde uçan kuşlar veya kartalların sahip olduğu çok yüksek çözünürlülüğe veya keskin görüşe sahip değildir. Her canlıya ihtiyacına yönelik gözler bahşeden Yüce Allah devekuşlarına uçmadıkları için uzak mesafeleri görmesine yarayacak keskin bir görüş vermemiş, ancak bu canlının gözlerini yakın mesafeyi ve küçük hedefleri çok detaylı algılayabilecek şekilde yaratmıştır. Devekuşunun sahip olduğu bu sistemin elbette yaratılış dışında başka herhangi bir güçle gerçekleşmesi imkansızdır. Devekuşunun gözleri Yüce Allah’ın yaratma sanatının eşsiz bir örneğidir.

Karabatak Gözleri:


Ad:  karabatak.JPG
Gösterim: 1873
Boyut:  19.8 KB
Karabataklar suya dalış yaptıklarında net görebilmeleri için gözleri fotoğraf makinesindeki optik düzeltme özelliğine sahiptir. Beyni de gözlerinin bu hızlı işleyişiyle bağlantılı olarak doğru ve hızlı kararlar alabilmektedir. Karabatak havadayken bir balığı hedef alır, arkasından dalışa geçer., dDaldıktan hemen sonra görüşünü çok hızlı bir şekilde değiştirir. sSuyun içindeki değişken basınç ve farklı odaklama gereksinimleri nedeniyle gözler muhteşem bir optik tasarım adaptasyonu gerçekleştirir. İnsanların ürettiği fotoğraf makinalarının hiçbiri karabatak gözleri kadar hızlı bir adaptasyon yapamaz ve odaklanamaz. Birbirleriyle uyum içinde yaratılan karabatak gözlerinin su ve havada farklı bir odaklanma özelliğine sahip olması ve gözlerin farklı ortamlarda gönderdiği sinyallerin, yine büyük bir uyum ile yaratılan beyin tarafından değerlendirilmesi sonucunda kusursuz bir görüntü elde edilir. Böyle bir sistemin varlığını tesadüflerle açıklamaya imkan yoktur.

Kuşlarda Uçuş Teknikleri


Ad:  uçuş.jpg
Gösterim: 2448
Boyut:  19.0 KB
Albatroslardan akbabalara kadar tüm kuşlar, rüzgardan yararlanmalarını sağlayacak uçuş yöntemleri ile birlikte yaratılmıştır.
Uçmak çok fazla enerji gerektiren bir iştir. Bunun için kuşlar, gelişmiş göğüs kasları, büyük bir kalp ve hafif bir iskelete sahip bir bedenle yaratılmıştır. Kuşlardaki üstün yaratılış örnekleri sadece bedenleri ile sınırlı değildir. Çoğu kuşa uçmak için gerekli olan enerjiyi azaltacak yöntemler de ilham edilmiştir.
Kerkenez, Avrupa, Asya ve Afrika'da çok bilinen yırtıcı bir kuştur. Kerkenezin çok ilginç bir özelliği vardır: Rüzgarla karşılaştığı zaman kafası görünmeyen bir el ile tutuluyormuşçasına tamamen hareketsiz kalır. Gövdesi rüzgara göre yalpalanmasına rağmen, kafası sabittir. Bu sayede kuşun görüş yeteneği her türlü sarsıntıya rağmen hep mükemmeldir. Bu yöntem savaş gemilerinde kullanılan ve denizdeki çalkantılara rağmen silahları hedefe bağlı tutan jiroskoba benzemektedir. Bu neden kerkenezin kafası, bilim adamlarınca "jirostabilize kafa" olarak adlandırılır.

Zamanlama Tekniği


Kuşlar uçarak avlanma sürelerini azami verim alacak şekilde düzenler. Kerkenezlerin ana besin kaynağı tarla faresidir. Tarla faresi toprağın altındaki oyuklarda yaşar ve beslenmek için her iki saatte bir yeryüzüne çıkar. Kerkenezler de avlanmalarını tarla faresinin beslenme vaktine göre ayarlar. Gündüz avlanmalarına karşın, avlarını bekletir ve akşam karanlığında yerler. Bu sayede gün boyunca boş mide ile uçar ve dolayısıyla ağırlıklarını azaltmış olur. Bu yöntem uçuş için harcanan enerjiyi azaltır. Kerkenezin bu sayede %7'lik bir enerji tasarrufu yaptığı hesaplanmıştır.

Rüzgarda Süzülme


Kerkenezler avlanırken, harcadıkları enerjiyi rüzgarı kullanarak da azaltır. Kanatları üzerindeki hava akımını artırmak için rüzgarda süzülür ve eğer yeterli rüzgar varsa havada kanatları açık şekilde "asılı" kalabilir. Hava akımının yerden yukarıya doğru olması da onlara ayrı bir avantaj sağlayacaktır.

Hava akımlarından yararlanarak enerji sağlayıp, bunu uçarken kullanmaya "süzülme" denir. Kerkenez, bu yeteneğe sahip birçok kuştan sadece biridir. Süzülebilme özelliği bu türlerin havadaki üstünlüğünün bir işaretidir.

Süzülerek uçuşun başlıca iki yararı vardır


Birincisi, yiyecek ararken ya da avlanma alanını diğer kuşlardan korurken, havada kalabilmek için gerekli enerjiyi azaltır. İkincisi, kuşa çok daha uzun uçuşlar yapabilme olanağı verir. Süzülerek uçan bir martı, kanat çırparken harcadığı enerjinin %70'ini tasarruf eder.

Hava Akımlarından Gelen Enerji


Bir kuş, hava akımlarından farklı şekillerde enerji elde edebilir: Bir yamaçtan süzülen kerkenezin ya da denize inen sarp kayalıklardan aşağıya süzülen bir martının yukarı çıkan hava akımını kullanarak yaptığı uçuşlar "eğimli süzülme" diye adlandırılır.
Bir tepenin üzerinden kuvvetli bir rüzgar estiği zaman, hava akımı hareketsiz dalgalar şekline dönüşür. Kuşlar bu dalgaları kullanarak da dalga süzülmesi yapabilir.
Sümsükkuşu ve diğer deniz kuşları, adaların neden olduğu bu çeşit hareketsiz dalgaları kullanır. Ender olarak kuşlar, gemilerin üzerinde süzülen martıların yaptığı gibi, daha küçük engellerin oluşturduğu havayı kullanarak da süzülür.
Kuşun yukarı doğru süzülmesini sağlayan akımlar, daha çok hava cephelerinde görülür.

Su üzerinde alçaktan uçuş


Skimmerlar (kırlangıç benzeri bir kuş) da alışılmadık bir şekilde avlanırlar. Skimmer'ın alt çenesi, üst çenesinin iki katı büyüklüğündedir. Suya çok yakın uçarken bu uzun alt çenesini suya daldırarak avlanır. Gaganın ucuna bir cisim değdiğinde hemen üst çenesini
de kapatarak avını yakalar. Bazen bunlar suda yüzen sert cisimler de olabilir. Skimmer'ın gagasını bu sert cisimler ağzındayken aniden kapatmasıyla oluşacak şokun kendisine zarar vermesi gerekirken, böyle olmaz. Çünkü Skimmer'in başında ve boynunda şok emici güçlü kaslar vardır. Skimmer ilk taramada nadir olarak başarılı olur. İkinci atakta kuş tekrar havalanır ve biraz önce farkettiği ava doğru tekrar uçar. Su yüzeyinde hala kabarcıklar vardır ve bu kabarcıklar genellikle suyun üstünü araştırmak isteyen balıkları çeker. İşte bu Skimmer'ın ikinci atağıdır ve bu defa çok daha başarılı olur.

Kanat açıklığı 3 metreyi bulan albatros dünyanın en büyük kuşlarından biridir. Böylesine büyük bir gövdenin uçması için de büyük bir enerjiye gereksinim vardır. Ancak Albatros eğimli süzülme metoduyla kanat çırpmadan ustaca uçabilir. Bu uçuş tekniği, canlıya büyük bir enerji tasarrufu sağlamaktadır.

Skimmer kuşu, suyla temas ettiğinde tüylerinin birbirine yapışmasını önleyen yağdan yoksundur. Bu nedenle diğer su kuşları gibi avlanmak için dalış yapmaz. Ancak alt gagası üsttekinden daha uzun olarak yaratılmıştır ve uçları dokunmaya karşı hassastır. Öte yandan kanatları öyle tasarlanmıştır ki, suyun hemen üstünde hiç kanat çırpmadan uzunca bir süre süzülebilir. Alt gagasını suya sokarak bu teknikle uçar. Gagasına bir av temas ettiğinde ise hemen onu yakalar.

Yaban kazları 8000 metre yükseklikte uçabilir. Ancak atmosfer, 5000 metrede bile deniz seviyesine kıyasla %65 daha seyrektir. Atmosferin bu denli seyrek olduğu bir yükseklikte uçan kuş, daha hızlı kanat çırpmak zorundadır. Ama çok kanat çırpmak için de daha çok oksijen yakması gerekir. Nitekim bu hayvanların ciğerleri, yükseklerdeki seyrek oksijenden maksimum oranda faydalanabilecek şekilde yaratılmıştır. Memeli hayvanlarınkinden farklı şekilde çalışan akciğerler, kuşların seyrek havadan normalden fazla enerji almalarını sağlar.

Albatroslar


Albatroslar açık denizlerde yaşarlar. Kanatlarını rüzgara karşı tamamen açarak havada durmak albatrosun uçması için yeterlidir. Kuş bunu kanatlarını olabildiğince geniş açarak gerçekleştirir ve bu esnada kuşun kanatlarının genişliği "3.5 m.'ye" ulaşır ki bu, kuşlar arasında en geniş kanat uzunluğudur. Albatrosların kanat kemiklerinde kanatlarını açık pozisyonda tutmaya yarayan bir çeşit kilit sistemi vardır. Böylece günlerce, haftalarca hatta aylarca minimum seviyede enerji kullanarak hiç durmadan uçabilirler. Albatros yukarıya doğru yükselen dalgaları ve rüzgarı kullanarak, onların yönünde ilerler ve rüzgarın içinden zigzaglar çizerek bir dalganın tepesinden diğerine geçer. Bu şekilde albatros tek bir kanat bile çırpmadan saatlerce su üstünde uçabilir.
Son düzenleyen Safi; 16 Haziran 2016 00:19
BARIŞ - avatarı
BARIŞ
Ziyaretçi
9 Mayıs 2007       Mesaj #7
BARIŞ - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  yum.jpg
Gösterim: 2520
Boyut:  70.0 KB

Kuş Yumurtaları


Kuşlardaki yaratılış mucizeleri kanatları, tüyleri ya da göç yetenekleriyle sınırlı değildir. Bu canlılardaki olağanüstü tasarımlardan biri de yumurtalarında ortaya çıkar. Bize çok basit gibi görünen tavuk yumurtasının kabuğunda, golf topu girintilerini andıran 15 bin kadar gözenek bulunur. Daha küçük bazı kuşların yumurtaları ise, ancak mikroskop altında görülebilen süngersi bir kabuğa sahiptir. Bu girintili-çıkıntılı yapılar, kuş yumurtasına büyük bir esneklik kazandırmakta ve darbelere karşı direncini artırmaktadır.
Yumurta tam bir paketleme harikasıdır. Gelişmekte olan civcivin gereksinim duyduğu tüm besin ve suyu sağlar. Yumurtanın sarısı, protein, yağ, vitamin ve mineraller içerirken, akı da bir su deposu işlevini görür.
Gelişmekte olan civcivin besine ve suya olduğu kadar oksijen almaya ve karbondioksitini dışarı atmaya da gereksinimi vardır. Civcivin ayrıca bir ısı kaynağına, kemiklerinin gelişmesi için kalsiyuma, suyunun korunmasına, bakterilerin bulaşmasına ve mekanik darbelere karşı bir koruma sistemine gereksinimi vardır. Tüm bu gereksinimleri yumurta kabuğu karşılar. Civciv, kabuk zarlarının iç yüzeyinde bulunan bol damarlı bir katman aracılığıyla oksijen alır ve karbondioksitini atar. Gaz alıp verme, erişkin hayvanlarda olduğu gibi akciğerlerle değil, kabuktaki küçük gözenekler yoluyla olur.
Yumurta kabukları, şaşırtıcı ölçüde sağlam olmalarına karşın, çok da incedir. Bu özellik, kuluçkadaki ana ya da babanın ısısının, yumurtanın içine kadar kolayca iletilmesini sağlar.

Gerekli Bir Kayıp


Kuluçka dönemi sırasında, yumurtadaki suyun ortalama %16'sı gözeneklerden dışarı buharlaşarak kaybolur. Biyologlar eskiden bu su kaybının, yumurta kabuğunun hava geçirebilen yapısı nedeniyle zorunlu, ama zararlı bir kayıp olduğunu düşünüyorlardı. Oysa son araştırmalar, bu su kaybının civcivin yumurtadan çıkması için gerekli olduğunu göstermiştir. Civcivin yumurtadan çıkarken gagasındaki yumurta dişini kullanarak kendisine bir delik açtığı ilk aşamada, fazla oksijene ve başını oynatacak kadar bir boşluğa gereksinimi vardır. Bu gereksinimler, yumurtadaki suyun kaybedilmesi, dolayısıyla yer açılması ve bu açılan yerde daha çok oksijen bulundurulmasıyla karşılanır.

Civcivler, yumurtalarını kırmak için kullandıkları özel bir "yumurta dişi"ne sahiptir. İlginç olan, bu özel kırıcı dişin, civciv yumurtayı kırmadan bir süre önce belirmesi ve sonra da yok olmasıdır.Yumurta, civcivi 20 günlük kuluçka dönemi boyunca koruyacak kadar sağlam, ama dışarı çıkmasına imkan sağlayacak kadar da kırılgandır.

Konunun daha da ilginç olan yönü, farklı yumurta kabuklarının su kaybetme oranlarının da, ideal olan % 15-20'lik su kaybını sağlayacak şekilde ayarlanmış olmasıdır. Örneğin, dalgıç kuşu yumurtasının su kaybetme oranı, daha kuru ortamda kuluçkaya yatırılan aynı büyüklükteki bir başka yumurtadan üç kat daha fazladır.

Yumurtadaki Dayanıklılık Tasarımı


Bir yumurta kabuğunun, gaz, su ve ısı işlemini düzenlemesi gerektiği kadar sağlam da olması gerekir. Kabuk, gelişmekte olan civcivi dış darbelere karşı koruyacak ve kuluçkaya yatan annenin ağırlığını kaldırabilecek kadar dayanıklı olmalıdır.
Nitekim kuş yumurtalarına baktığımızda, son derece dayanaklı bir biçimde tasarlandıklarını görürüz. Allah, küçük ve büyük yumurtaları birbirinden farklı şekilde yaratmıştır. Büyük kuşların yumurtaları genellikle sert ve esnek olmayan bir yapıya sahiptir. Daha küçük kuşların yumurtaları ise yumuşak ve esnektir.

Yumurta, civcivi 20 günlük kuluçka dönemi boyunca koruyacak kadar sağlam, ama dışarı çıkmasına imkan sağlayacak kadar da kırılgandır.
Pek çok kuşun yumurtası kamufle olmalarını sağlaycak renklerde yaratılmıştır. Deniz kuşunun yumurtaları ise armut biçimindedir. Bu, sarp kayalıklar için tasarlanmış ideal bir şekildir. Darbe çemberler çizenbir yörünge izler.
Tavuk yumurtalarının kabukları sert ve gevrektir ancak yuvada birbirleri üzerine yuvarlandıklarında kırılmaz. Bu tür kabuk, aslında tüm iri yumurtalarda bulunmaktadır. Bu sağlamlık, yumurtayı saldırganlardan korumaktadır. Eğer bu sert ve gevrek kabukları küçük yumurtalarda olsaydı çok çabuk kırılırlardı. Araştırmalar, küçük yumurtalardaki kabukların gevrek değil, ama dayanıklı ve esnek olduğunu göstermektedir. Olası bir darbede esneyebilmeleri onları kırılmaktan kurtarır.
Bir kabuğun gevrek ya da esnek yapıda olması, sadece civcivi korumak açısından değil, onun dünyaya geliş biçimi açısından da belirleyici rol oynar. Sert ve gevrek bir kabuktan çıkacak olan civcivin, kafasını ve bacaklarını çıkarmadan önce yumurtanın basık ucunda sadece bir-iki delik açması yeterlidir. Böylece delikleri birleştiren bir takım çatlaklar oluşur ve civciv şapka biçiminde bir kapağı kaldırmakla özgürlüğüne kavuşabilir.

İLGİNÇ KUŞLAR


Su geçirmezlik ve kuşlar
Papağanlar ve balıkçıl kuşları kanatlarını temizlemek için bir çeşit "toz" üretirler. Bu toz tüylerinin yıpranmış uçlarından gelir. Bazı türlerde, güvercinler ve papağanlarda olduğu gibi kuşun tüyleri arasına dağılmıştır. Diğerlerinde özellikle balıkçıl kuşlarında bu tozlar küçük öbekler halinde toplanmıştır. Tozun ne işe yaradığı henüz tam olarak anlaşılamamıştır, fakat kanatların su geçirmezliğine yardımcı olduğu tahmin edilmektedir. Beyaz balıkçıllar, pelikanlar ve diğer su kuşları kendilerini kuyruklarının alt kısmındaki derilerinde yer alan bir bezden salgılanan yağ ile yağlarlar. Yıkama, topraklama ve tozlamayla tüyler tekrar uçuşa uygun pozisyon için hazırlanır.

Deniz kırlangıçlarının inanılmaz yolculuğu
Kuzey Kutbu'nda yaşayan deniz kırlangıçları, her yıl 30.000-40.000 km. kanat çırparlar. Bu kırlangıçların vatanları Kuzey Kutbu'dur. Fakat her yıl Kuzey Amerika, Grönland ya da Sibirya'daki üreme bölgelerinden, Kuzey Kutbu sularındaki kışlık bölgelere doğru yolculuk yaparlar.

Penguenler
Penguenler, Güney Kutup Bölgesi'nde yaşarlar. Bu hayvanların vücut sıcaklığı 40derece'dirC, yaşadıkları ortamın sıcaklığı ise -40 derece'dir. Bu da penguenlerin, 80 derece'lik bir sıcaklık farkına dayanmaları demektir. Bunu sağlayan, hayvanın derisinin altında bulunan kalın yağ tabakasıdır. Bu tabaka, vücut sıcaklığının kaybolmasına engel olur.

Sakallı akbaba
Sakallı akbaba hayvanların etinden çok kemiklerini tercih eder. Bu kemiklerde ilik bulunur ve bu besin bakımından oldukça zengindir. Akbabanın bu kemiği kırıp içindeki iliği alabilmek için gerekli kırma aleti yoktur. Fakat bu problemi başka türlü halleder. Bir kemiği alır ve çıplak bir kayanın tepesine havalanır. Sonra kemiği aşağı bırakır. Bu işlemi kemik ikiye ayrılıncaya kadar en az 50 kere tekrarlar. Kuş, sonra bu kemik parçasını alır ve yutar. Hayvanın midesindeki sindirim asitleri öylesine güçlüdür ki kemiğin bir ucu daha akbabanın ağzındayken, midesine giden kısım sindirilmiştir bile.

Wry Bill'in kafasındaki planlama
Bazı kuşlar suyun kıyısında avlanırlar. Yeni Zelanda nehrinin kıyısında avlanan Wry-bill kuşlarının gagalarının ucu benzersiz bir şekilde hep sağa doğru eğiktir. Kafasını sola çeviren kuş asimetrik gagasını kullanarak ağır çakıl taşlarını balık yumurtalarının üzerine iterek yumurtaları kırar ve yer. Bu kuşlar neden böyle ilginç bir teknik kullanmaktadır? Wry-bill'ler için tehlike havadan gelen bir şahindir. Kuş beslenirken başını aşağıya değil de yana doğru çevirerek sol gözüyle havadan gelebilecek bir tehlikeyi böylece gözetleme imkanına sahip olur.

KUŞLARIN GÖÇLERİ


Göç zamanını nasıl belirliyorlar?


Kuşların nasıl ve neden göç etmeye başladıkları, "göç kararı"nı neye dayanarak aldıkları yüzyıllardır merak edilen bir konudur. Kimi bilim adamları göçün nedenini mevsim değişikliklerine, kimileri de yiyecek arayışına bağlarlar. Önemli olan, bu uzun mesafeli uçuşların kendi bedenlerinden başka hiçbir korunmaya, teknik donanıma ve güvenliğe sahip olmayan bu hayvanlar tarafından nasıl gerçekleştirildiğidir. Çünkü göç olayı yön bulma, gıda depolama, uzun süre uçabilme gibi beceriler gerektirmektedir. Bu özelliklere sahip olmayan bir hayvanın birdenbire göç eden bir hayvana dönüşmesi mümkün değildir.

Bu konuya cevap vermek için yapılan deneylerden biri şöyledir: Bahçe bülbülleri , ısı ve ışık gibi iç koşulları değiştirilebilen bir laboratuvarda deneylere tabi tutulmuştur. İçerideki koşullar dışarıdakilerden farklı olarak düzenlenmiştir. Örneğin dışarıda kış mevsimi yaşanırken, laboratuvarda bahar ortamı sağlanmıştır, bunun üzerine kuşlar içerideki şartlara göre vücutlarındaki düzenlemeleri yapmışlardır. Aynı göç vaktinin yaklaştığı zamanlarda yaptıkları gibi, yakıt için yağ depolamışlardır. Fakat kuşlar, yapay mevsime göre kendilerini ayarlayıp, erkenden göç edecekmiş gibi hazırlansalar da, göç hareketine vaktinden önce girişmemişlerdir. Kuşlar dışarıdaki mevsime uymuşlardır. Bu sonuç kuşların göçe başlama kararını mevsim şartlarını gözlemleyerek almadıklarının bir ispatıdır.
Peki kuşlar göç vaktini neye dayanarak belirlerler? Bilim adamları bu sorunun cevabını hala bulamamışlardır. Bu nedenle, canlılarda, kapalı bir ortamda zamanlama yapabilmeyi ve mevsim değişikliklerini ayırt edebilmeyi sağlayan bir "iç saat"in var olduğunu düşünüyorlar. Ama, "kuşların bir iç saati var, bu sayede göç vaktini anlıyorlar" cevabı bilim dışı bir cevaptır. Bu nasıl bir saattir, vücudun hangi organına bağlıolarak çalışmaktadır ve nasıl oluşmuştur? Bu saatin bozulması, geri kalması durumunda ne olur?
Aynı sistemin sadece tek bir göçmen kuş için değil, bütün göç eden canlılar için geçerli olduğunu düşünürsek bu soruların cevapları daha da önem kazanır.
Bilindiği gibi göçmen kuşlar aynı yerden göçe başlamazlar, çünkü her biri aynı yerde bulunmamaktadır. Çoğu tür, önce belirli bir yerde toplanır, sonra hep birlikte göçe başlarlar. Peki bu zamanlamayı nasıl yapmaktadırlar? Nasıl olup da, kuşların sahip oldukları kabul edilen "saat"ler, birbiriyle bu denli uyumludur? Bu denli düzenli bir sistemin kendi kendine oluşması düşünülebilir mi?
Göç gibi planlı bir hareketin kendi kendine oluşması imkansızdır. Ayrıca kuşlarda ve göç eden diğer tüm canlılarda ne çeşitte olursa olsun bir saat yoktur. Göç eden bütün canlılar bunu her sene kendi belirledikleri zamanlarda yaparlar, ama bunu bir iç saate uyarak yapmzalar.

Kuşlarda uçmaya yönelik adaptasyonlar nelerdir?


Kuşlar (Aves), aktif uçma yeteneğine sahip olan tek omurgalı sınıfı. Bu canlılar, uçma yetenekleri sayesinde birbirinden oldukça uzakta bulunan bölgelere erişebilirler ve bu alanları, hayatlarının belirli evrelerinde kullanabilirler. Çoğu kuş türünde göç davranışı görülür ve yılın belirli dönemlerinde beslenme, barınma ve üreme için tercih ettikleri alanlar farklıdır.
Uçmaya yönelik olarak geliştirilen en önemli adaptasyon tabii ki kanatların gelişimidir. Kanatlar, özel yapıları sayesinde su ve havayı geçirmeyecek şekilde oluşmuştur. Bu da, uçuş esnasında kuşlara büyük kolaylık sağlar. Kanat hareketi ve özellikle uzun mesafe uçuşları, oldukça büyük miktarda enerji ve kas gücü gerektirir. Bu amaçla kuşların göğüs kemikleri (sternum) genişlemiş ve diğer omurgalı gruplarına göre çok daha sağlam bir yapı kazanmıştır. Göğüs kemiğine bağlanan çok güçlü kaslar da, kanat hareketine yardımcı olan bir diğer adaptasyondur. Vücutta enerji üretimi, solunum yoluyla gerçekleştirilir. Kuşların uçuş esnasında nefes nefese kalmamalarının tek sebebi de, dolaşım sistemlerindeki farklılık sayesinde aynı anda hem nefes alıp hem de verebilmeleridir. Tüm bunlara ek olarak, uçuş sırasında vücut ağırlığının azaltılması için, belirli yapılarda körelmeler görülür. Örneğin dikkat ettiyseniz, hiçbir kuşun dişleri yoktur! Gaga ise uçuş sırasında dengenin sağlanmasında, kuyruk ile birlikte işlev görür. Bunun yanında; derilerinde hiçbir salgı bezinin bulunmaması (özellikle su kuşlarında bulunan kuyruk dibi yağ bezi haricinde), kemiklerin içerisinde hava boşluklarının bulunması, iç organların arasında ek hava keselerinin varlığı, idrar keselerinin olmayışı, sağ ovaryumun (yumurtalık) ve sağ yumurta kanalının körelmiş olması, ayrıca üreme organlarının üreme dönemleri dışında küçülmesi ve tabii ki tüylerin hafifliği, vücut ağırlıklarını azaltmaya yönelik kazandıkları adaptasyonlardır.
Sıcak kanlı oluşları, yüksek enerjili besinleri tercih etmeleri, sindirim-solunum ve boşaltımın oldukça hızlı ve etkin oluşu ve yüksek bir metabolizma hızına sahip oluşları, uçuş esnasında güçlerinin korunmasına yardımcıdır.
Vücudun aldığı şekil de, uçma sırasında sürtünmeyi en aza indirecek şekildedir. Ayrıca yine bir uçma adaptasyonu olarak, büyük ve gelişmiş kasların çoğu, vücudun arka bölümünde toplanmıştır.
Uzun mesafe göçleri öncesinde yağ depolama hızlarını artırarak vücut ağırlıklarını yaklaşık 3 katına çıkarmaları da, bir başka uçma adaptasyonu olarak sayılabilir.


Enerji kullanımı


Kuşlar uçmak için büyük bir enerji sarfederler. Bu yüzden de kara ve denizdeki tüm canlılardan daha çok yakıta ihtiyaç duyarlar. Örneğin, 3.000 km.'lik Hawai-Alaska mesafesini katedebilmek için bir kaç gramlık "sarısalkım kuşu", yolculuğu boyunca 2.5 milyon kez kanat çırpmak zorundadır. Buna rağmen 36 saat gibi uzun bir süre havada kalabilmektedir. Bu yolculuğu sırasındaki sürati ise saatte ortalama 80 km.dir. Bu kadar yorucu bir uçuş sırasında, kuşların kanındaki asit miktarı aşırı derecede artar ve yükselen vücut ısısı nedeniyle de kuş bayılma tehlikesiyle karşı karşıya kalır. Bazı kuşlar bu tehlikeyi karaya inerek engellerler. Peki engin denizlerin üzerinde göç etmekte olanlar nasıl kurtulacaktır? Kuş bilimciler bu durumda kuşların kanatlarını mümkün olduğu kadar açıp, kendilerini bırakarak serinlediklerini gözlemlemişlerdir.
Göçmen kuşların metabolizmaları da, bu işi kaldıracak kadar güçlüdür. Örneğin göç eden en küçük kuş olan "kolibri"nin vücudundaki metabolizma hareketi, bir filinkinden 20 kat daha fazladır. Kuşun vücut sıcaklığı 62°C'ye ulaşır.
"V" şeklindeki uçuş.

Uçuş teknikleri


Kuşlar, böyle zorlu uçuşlar için uygun bir tarzda yaratılmış olmalarının yanında, bir de elverişli rüzgarlardan faydalanmalarını sağlayacak yeteneklerle donatılmışlardır.
Örneğin leylek, yükselmekte olan ılık hava akımlarıyla 2.000 metreye kadar çıkar, ardından kanat çırpmaksızın bir sonraki ılık hava akımına doğru süzülür.
Kuş sürülerinin bir başka uçuş tekniği ise "V" şeklindeki uçuştur. Bu sayede, önde giden kuvvetli ve büyük kuşlar, karşı hava akımına karşı bir çeşit kalkan oluşturarak, daha zayıf olanların işlerini kolaylaştırırlar. Uçak mühendisi Dietrich Hummel bu şekilde bir organizasyonun sürü genelinde % 23 tasarruf sağladığını ispatlamıştır.Sıcak hava dalgası içinde yükselen kuş, en yukarı ulaştığında kendini aşağı bırakarak süzülür. Bu kuşa büyük bir enerji tasarrufu sağlamaktadır.

Sıcak hava dalgası içinde yükselen kuş, en yukarı ulaştığında kendini aşağı bırakarak süzülür. Bu kuşa büyük bir enerji tasarrufu sağlamaktadır.

Yüksek irtifada uçuş


Göçmen kuşların bir bölümü çok yüksek irtifada uçarlar. Örneğin kazlar 8.000 metre yükseklerde uçabilirler. Atmosferin, 5.000 metre de bile deniz seviyesine kıyasla % 63 daha az yoğun olduğu hatırlandığında kazların uçtuğu yüksekliğin ne denli akılalmaz olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü, atmosferin bu denli seyrek olduğu bir yükseklikte uçan kuş, daha hızlı kanat çırpmak ve dolayısıyla daha fazla oksijen bulmak zorundadır.
Ancak bu hayvanların ciğerleri, yükseklerdeki oksijenden maksimum oranda faydalanabilecek şekilde yaratılmıştır. Memeli hayvanlarınkinden farklı bir şekilde çalışan akciğerler, kuşların seyrek havadan normalden fazla enerji almalarını sağlar.

Mükemmel duyma yeteneği


Kuşlar göçleri sırasında hava olaylarına da dikkat ederler. Örneğin yaklaşan bir fırtınanın odağına girmemek için yollarını değiştirirler. Kuşların bu özelliğini araştıranlardan ornitolog Melvin L. Kreithen bazı kuşların atmosferde çok uzak mesafelere yayılan son derece küçük frekanslı sesleri işittiklerini saptamıştır. Bu sayede göçmen kuş, bulunduğu yerden çok uzaktaki bir dağın üzerinde patlayan fırtınayı veya yüzlerce kilometre ileride, denizin üzerindeki gök gürültüsünü işitebilmektedir. Ayrıca, kuşların göç yollarını, hava şartlarının genelde tehlikeli olduğu bölgelerden uzak tuttukları da bilinmektedir.

kuşların uçarken faydalandıkları 12 unsuru
1-Güneş
2-Zamanlama hissi,
3-Yıldızların konumları,
4-Ultraviyole ışınları,
5-Polarize ışık,
6-Çok düşük frekanslı sesler
7-Çok uzaklardan gelen dalga, gökgürültüsü gibi sesler,
8-Dünyanın manyetik alanı,
9-Yerçekimi,
10-Meteoroloji değerlendirilmesi,
11-Uygun rüzgarlar,
12-Yeryüzü şekilleri

Yön algılama


Kuşlar, binlerce kilometrelik uçuşları sırasında, pusula, harita ya da benzeri yön belirleyicilerden yoksun olarak, nasıl doğru yönü bulmaktadırlar?...
Bununla ilgili olarak ilk öne sürülen teori, kuşların yer şekillerini ezberledikleri ve böylece yolu şaşırmadan katedebildikleri şeklindeydi. Ama yapılan deneyler, bu teorinin yanlış olduğunu göstermiştir.
Konuyla ilgili olarak güvercinler üzerinde yapılan bir deneyde, hayvanların gözlerine etrafı görmeleriniengelleyen donuk lensler takılmıştır. Ancak, böylece yeryüzü şekillerini görmeleri engellenmiş güvercinler, sürülerinden bir kaç kilometre ötede bırakılsalar bile, yine gidecekleri yolu bulabilmişlerdir.
Daha sonra yapılan araştırmalarda, dünyanın manyetik alanının özellikle kuş türleri üzerinde etkili olduğu anlaşılmıştır. Yapılan çeşitli çalışmalarla, kuşların yerin manyetik alanından yararlanarak yönlerini bulmalarını sağlayan oldukça gelişmiş bir "manyereseptör" (manyetik alan algılayıcısı) sistemine sahip oldukları ortaya konmuştur. Bu sistem sayesinde, kuşlar, göç sırasında dünyanın değişen manyetik alanını hissederek, yönlerini belirlemektedirler. Deneyler, göçmen kuşların, manyetik alandaki %2'lik bir değişimi bile algıladıklarını göstermiştir.
Son düzenleyen Safi; 16 Haziran 2016 00:13
Gabriella - avatarı
Gabriella
Ziyaretçi
25 Ağustos 2008       Mesaj #8
Gabriella - avatarı
Ziyaretçi

KUŞLARIN SINIFLANDIRMASI

  • 1 Ötücü kuşlar (Passeriformes)
    • 1.1 İspinozgiller (Fringillidae)
    • 1.2 Kiraz kuşugiller (Emberizidae)
    • 1.3 Sarıasmagiller (Oriolidae)
    • 1.4 Kargagiller (Corvidae)
    • 1.5 Sığırcıkgiller (Sturnidae)
    • 1.6 Tırmaşık kuşugiller (Certhiidae)
    • 1.7 Duvartırmaşık kuşugiller (Tichodromadidae)
    • 1.8 Serçegiller (Passeridae)
    • 1.9 Baştankaragiller (Paridae)
    • 1.10 Uzunkuyrukgiller (Aegithalidae)
    • 1.11 Çit kuşugiller (Troglodytidae)
    • 1.12 Sıvacı kuşugiller (Sittidae)
    • 1.13 Örümcek kuşugiller (Laniidae)
    • 1.14 Çulha kuşugiller (Remizidae)
    • 1.15 Bıyıklı baştankaragiller (Paradoxornithidae)
    • 1.16 Toygargiller (Alaudidae)
    • 1.17 Kırlangıçgiller (Hirundinidae)
    • 1.18 Kuyruksallayangiller (Motacillidae)
    • 1.19 Arap bülbülügiller (Pycnonotidae)
    • 1.20 İpekkuyrukgiller (Bombycillidae)
    • 1.21 İpekli boğangiller (Hypocoliidae)
    • 1.22 Su karatavuğugiller (Cinclidae)
    • 1.23 Dağbülbülügiller (Prunellidae)
    • 1.24 Karatavukgiller (Turdidae)
    • 1.25 Yedikardeşgiller (Timaliidae)
    • 1.26 Ötleğengiller (Sylviidae)
    • 1.27 Sinekkapangiller (Muscicapidae)
    • 1.28 Cisticolidae
    • 1.29 Çalı kuşugiller (Regulidae)
  • 2 Gece yırtıcıları (Strigiformes)
    • 2.1 Baykuşgiller (Strigidae)
    • 2.2 Peçeli baykuşgiller (Tytonidae)
  • 3 Gündüz yırtıcıları (Falconiformes)
    • 3.1 Atmacagiller (Accipitridae)
    • 3.2 Balık kartalıgiller (Pandionidae)
    • 3.3 Doğangiller (Falconidae)
  • 4 Tüp burunlu kuşlar, Fırtına kuşları (Procellariiformes)
    • 4.1 Yelkovangiller (Procellariidae)
    • 4.2 Fırtına kuşugiller (Hydrobatidae)
  • 5 Dalgıçkuşları (Gaviiformes)
    • 5.1 Dalgıç kuşugiller (Gaviidae)
  • 6 Batağanlar (Podicipediformes)
    • 6.1 Batağangiller (Podicipedidae)
  • 7 Kürek ayaklılar, Pelikanlar (Pelecaniformes)
    • 7.1 Sümsük kuşugiller (Sulidae)
    • 7.2 Karabatakgiller (Phalacrocoracidae)
    • 7.3 Yılanboyungiller (Anhingidae)
    • 7.4 Pelikangiller (Pelecanidae)
    • 7.5 Tropik kuşugiller (Phaethontidae)
  • 8 Leyleksiler (Ciconiiformes)
    • 8.1 Balıkçılgiller (Ardeidae)
    • 8.2 Leylekgiller (Ciconiidae)
    • 8.3 Aynakgiller (Threskiornithidae)
  • 9 Flamingolar (Phoenicopteriformes)
    • 9.1 Flamingogiller (Phoenicopteridae)
  • 10 Kazsılar (Anseriformes)
    • 10.1 Ördekgiller (Anatidae)
  • 11 Turnamsılar (Gruiformes)
    • 11.1 Yelvegiller (Rallidae)
    • 11.2 Turnagiller (Gruidae) [3]
    • 11.3 Toygiller (Otididae)
  • 12 Yağmur kuşları, Kıyı kuşları (Charadriiformes)
    • 12.1 Poyraz kuşugiller (Haematopodidae)
    • 12.2 Kılıçgagagiller (Recurvirostridae)
    • 12.3 Kocagözgiller (Burhinidae)
    • 12.4 Bataklık kırlangıcıgiller (Glareolidae)
    • 12.5 Yağmurcungiller (Charadriidae)
    • 12.6 Çullukgiller (Scolopacidae)
    • 12.7 Korsanmartıgiller (Stercorariidae)
    • 12.8 Martıgiller (Laridae)
    • 12.9 Sumrugiller (Sternidae)
    • 12.10 Dromadidae
  • 13 Tavuksular (Galliformes)
    • 13.1 Sülüngiller (Phasianidae)
    • 13.2 Orman tavuğugiller (Tetraonidae)
  • 14 Guguk kuşları (Cuculiformes)
    • 14.1 Guguk kuşugiller (Cuculidae)
  • 15 Güvercinler (Columbiformes)
    • 15.1 Güvercingiller (Columbidae)
  • 16 Steptavukları (Pteroclidiformes)
    • 16.1 Steptavuğugiller (Pteroclididae)
  • 17 Papağansılar (Psittaciformes)
    • 17.1 Papağangiller (Psittacidae)
  • 18 Çoban Aldatanlar (Caprimulgiformes)
    • 18.1 Çobanaldatangiller (Caprimulgidae)
  • 19 Ebabiller, Sağanlar (Apodiformes)
    • 19.1 Sağangiller (Apodidae)
  • 20 Kuzgunkuşları (Coraciiformes)
    • 20.1 Yalıçapkınıgiller (Alcedinidae)
    • 20.2 Halcyonidae
    • 20.3 Arı kuşugiller (Meropidae)
    • 20.4 Kuzgunkuşugiller (Coraciidae)
    • 20.5 Çavuşkuşugiller (Upupidae)
  • 21 Ağaçkakanlar (Piciformes)
    • 21.1 Ağaçkakangiller (Picidae)
Son düzenleyen Safi; 16 Haziran 2016 00:41
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Şubat 2009       Mesaj #9
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kuşların kanatları nasıl su geçirmez olabilir?

Kuşun karnındaki tüylerle, kanat ve kuyruk tüyleri birbirinin aynı değildir.Kuyruk tüylerinin altında salgı bezleri bulunur. Çoğunun salgı bezleri yağ içerir. Kuyruk tüylerinin altında gizli olan yağ sıradan bir madde değildir. Aksine bu salgı son derece gelişmiş bir dezenfektandır. Bu dezenfektan kuşun tüylerinde bakteri ve mantar üremesini engeller. Ancak etkili olabilmesi için bu yağın tüm tüylere yayılması gerekir. İşte kuşlar da her fırsatta titiz bir çalışmayla tüm tüylerini yağlar. Yalnızca yağlamakla kalmazlar, tüylerinin bakımı için dikkatli bir temizlik ve düzenleme de yaparlar. Yaşamaları için gerekli olan bu çalışmayı gagalarıyla yaparlar. Gagaları ile aldıkları yağı, tüylerinin temizliğinde kullanan kuşlar, bu sayede tüylerinin esnekliğini de korur ve su geçirmesini engeller.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Haziran 2012       Mesaj #10
Avatarı yok
Yasaklı

Kuşlar Neden Göç Eder?


Dünya da birçok çeşit kuş vardır. Uzun bacaklı leyleklerden tutunda güzel sesli bülbüllere kadar hepsinin ayrı bir görüntüsü ve ötüşü vardır. Havaların soğuması ile birlikte gökyüzünde bazı farklı kuş türlerinin sürü halinde göç ettiklerini görürüz. Kuşların aynı yöne doğru sürü halinde yolculuk yapmasının mutlaka bir nedeni vardır.

Kuşlar sonbaharın gelmesiyle ılıman bölgelere göç ederler. Çünkü soğuk hava onların hayatta kalmalarını zorlaştırır.Kar yağışı olan kışı çok soğuk geçiren bölgeler de kuşlar göç etmemiş olsalar bütün kış yiyecek bulmakta zorlanırlar ve üreyemezler. Kuşların soğuk havaya maruz kalmamak için sıcak iklimlere doğru yol almasını birçok biliminsanı merak edip araştırmıştır.

Soğuk havadan kaçan kuşlar güneye doğru uçarlar ve bilinir ki güneyde hava herzaman sıcaktır. Fakat kuşlar zamanı geldiğinde güneyi de terk edip göç edebiliyorlar. İşte bu nokta da araştırmacılar konuya kesin bir cevap bulamıyor. Şunu da atlamamakta fayda var, göç eden kuşlar ile sürekli aynı bölgede yaşamayı sürdüren kuşlar arasında fark bulunmaktadır.. Göç eden kuşların koku alma, düşük sesleri iyi duyabilme ve yön bulma gibi çok daha üstün yetenekleri bulunmaktadır.

Kuşlar göç etmeye başlamadan önce göç süresince enerjiye çok ihtiyaçları olacaklarının farkındadırlar ve bu yüzden gitmeden önce vücutlarına yağ depolamaya başlarlar. Kuşlar tıpkı bir uçak gibi kilometrelerce yolu aşarken depoladıkları yağı yakıt olarak kullanırlar. Kuşların dışında balinalar ve bazı balık çeşitleri de göç etmektedir. Kuşlar gibi onların da göç etmesinin nedeni neslini devam ettirebilmektir.


Kaynak : Bilimania (05 Mart 2012)
Son düzenleyen Safi; 15 Haziran 2016 22:31

Benzer Konular

1 Mart 2014 / savaşlar Cevaplanmış
15 Haziran 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
23 Mayıs 2013 / Misafir Cevaplanmış