Arama

Kartal Tibet

Güncelleme: 26 Ocak 2007 Gösterim: 70.886 Cevap: 2
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #1
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Kartal tibet
kartal tibet
Sponsorlu Bağlantılar
1938 yılında Ankara’da doğdu. Uzun yıllar tiyatro oyunculuğu yaptı. Karaoğlan
filmiyle sinemaya geçti (1965). Tosun Paşa filmiyle de yönetmenliğe başladı.

Önemli filmleri: Ölmeyen Aşk, Dağlar Kızı Reyhan (Metin Erksan), Senede Bir
Gün (Ertem Eğilmez)- Yönetmen: Sultan (1978), Zübük (1980), Gol Kralı (1980),
Şalvar Davası (1983).
Biyografi Konusu: Kartal Tibet nereli hayatı kimdir.
ManantiaL - avatarı
ManantiaL
Ziyaretçi
26 Ocak 2007       Mesaj #2
ManantiaL - avatarı
Ziyaretçi
kartaltibetne1
Sponsorlu Bağlantılar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ocak 2007       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Filmleri - Oyuncu (123 Film)
Şabaniye
Curcuna
Gaddar
Ölüm Tarlası
Sığıntı
Erkeksen Kaçma
Erkekler Ağlamaz
Düşman
Aşk Mahkumu
Bataklık Bülbülü
Kabadayının Sonu
Şeytanın Kurbanları
Arap Abdo
Tarkan Güçlü Kahraman-Kolsuz Kahramana Karşı
Kaderim Kanla Yazıldı
Zambaklar Açarken
Siyah Eldivenli Adam
Bitirim Kardeşler
Bitirimler Sosyetede
Bir Demet Menekşe
Vukuat Var
Aşk Fırtınası
Bir Pınar Ki
Sabu Kahraman Korsan
Yalan Dünya
Karaoğlan Geliyor
Zulüm
Ölüm Dönemeci
Kırık Hayat
Takip
Zorbanın Aşkı
İtham Ediyorum
Tarkan Altın Madalyon
Senede Bir Gün
Son Hıçkırık
Gelin Çiçeği
Beklenen Şarkı
Aşk Uğruna
Görünce Kurşunlarım
Ölmeden Tövbe Et
Tanrı Şahidimdir
Tarkan Viking Kanı
Ateş Parçası
Sevenler Kavuşurmuş
Ömrümce Unutamadım- Ömrümce Aradım
Mahşere Kadar
Güller Ve Dikenler
Beyaz Güller
Son Nefes
Seven Ne Yapmaz
Arkadaşlık Öldü mü?
Aşk Ve Tabanca
İşportacı Kız
Kaçak Doğan
Kadın Satılmaz
Kıskanırım Seni
Sevenler Ölmez
Tarkan Gümüş Eyer
Fadime
Küçük Hanımefendi
Dağlar Kızı Reyhan
Yumurcak
Kızım Ve Ben
Kötü Kader
Namluda Üç Kurşun
Namus Fedaisi
Çakırcalı Mehmet Efe
Dağlar Şahini
Seninle Düştüm Dile
Boş Çerçeve
Cilveli Kız
Deli Murat
Tarkan
Bağdat Hırsızı
Mafia Ölüm Saçıyor
Nilgün
İngiliz Kemal
Sevemez Kimse Seni
Sarmaşık Gülleri
İstanbul Tatili
Benim De Kalbim Var
Aşka Tövbe
Funda
Son Hatıra
Tahran Macerası
Hırsız Kız
Sabahsız Geceler
Kanun Namına
Son Gece
Elveda
Kanunsuz Toprak
Kara Davut
Karaoğlan Yeşil Ejder
Sefiller
Bizanslı Zorba
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Hırsız Prenses
Ömre Bedel Kız
Parmaklıklar Arkasında
Amansız Takip
Paşa Kızı
Ölünceye Kadar
Kader Bağı
Osmanlı Kabadayısı
Damgalı Kadın
Siyah Gül
Arzunun Bedeli
Camoka'nın İntikamı
İnsan Bir Kere Ölür
Bir Millet Uyanıyor
Ölüm Temizler
Ben Bir Sokak Kadınıyım Ferdi
Fatih'in Fedaisi
Ölmeyen Aşk
Beyoğlu'nda Vuruşanlar
Yiğit Kanı
Kanunsuz Yol
Çalıkuşu Kamuran
Baybora'nın Oğlu Karaoğlan
Senede Bir Gün Emin
Hıçkırık
Altay'dan Gelen Yiğit Karaoğlan
Karaoğlan Karaoğlan

Filmleri - Yönetmen (64 Film)

Dünyayı Kurtaran Adamın Oğlu
AB nin Yolları Taştan
Emret Komutanım
Ağa Kızı
Şıh Senem
Hababam Sınıfı: Merhaba
Karate Can
Ah Bir Zengin Olsam
Sınır
Keloğlan-Süperoğlan
Borsa
Demir Leblebi
Yasemince
Bizim Aile
Süper Baba
Tanrı Misafiri
Kızlar Yurdu
Duygu Çemberi
Koltuk Belası
Talih Kuşu
Gülen Adam
Samanyolu
Uyanık Gazeteci
İnatçı 1988
Sevimli Hırsız
Öğretmen
Deniz Yıldızı
Aile Kadını
Japon İşi
Aile Pansiyonu
Arkadaşım Ve Ben
Milyarder
Deli Deli Küpeli
Yaygara 86
Şendul Şaban
Gurbetçi Şaban
Katma Değer Şaban
Keriz
Sosyete Şaban
Şaban Papuçu Yarım
Ortadirek Şaban
Bir Sevgi İstiyorum
Şabaniye
En Büyük Şaban
Aile Kadını
Çarıklı Milyoner
Şalvar Davası
Doktor Civanım
Gözüm Gibi Sevdim
İffet
Baş Belası
Gırgıriye
Gırgıriyede Şenlik Var
Mutlu Ol Yeter
Davaro
Zübük
Gol Kralı
Sevgi Dünyası
Umudumuz Şaban
Şark Bülbülü
Hababam Sınıfı Dokuz Doğuruyor
Sultan
Cennetin Çocukları
Tosun Paşa


Filmleri - Yapımcı (1 Film)

Şabaniye

Filmleri - Senaryo (8 Film)

Duygu Çemberi
Arkadaşım Ve Ben
Deli Deli Küpeli
Sosyete Şaban
Şendul Şaban
Şabaniye
Çarıklı Milyoner
Gol Kralı

Çalıkuşu Feride'yi Anadolu yollarına iten yakışıklı teyzeoğlu Kamuran ya da Reyhan'ın sevdalandığı şoför Mehmet, daha önce Mars'ın Kılıcı'nı bulmak üzere tehlikelerden tehlike beğenerek Roma yolunu tutan, bir yandan Vandal prensesiyle yatarken, bir yandan da önüne çıkan cellat Kuzmo'yu, Rahip Moro'yu ve bilimum canavarları öldüren Tarkan'dan başkası değildi. Yani anlayacağınız, o Yeşilçam'da çizgi kahramanlardan salon beyefendilerine, tarihi kişiliklerden idealist doktorlara, en karasevdalılardan en salak aşıklara kadar her rolün altından kalkabilmişti. Çünkü ne inanılmaz bakışları ve 1.85 boyu nedeniyle seçilmiş bir dergi güzeliydi, ne yarışma birincisi. Akademik eğitimli ve tanınmış bir oyuncu olarak gelmişti Yeşilçam'a. Daha ilkokuldayken Ankara'da arkasından ‘‘Kartal Tibet’’ diye sesleniyordu hayranları... Bugüne kadar tam 120 filmde başrol oynayan, 55 de film yöneten Kartal Tibet, geçtiğimiz cuma vizyona giren 56'ncı filmi Merhaba Hababam Sınıfı'yla yeniden gündemde. Uzun yıllardır oynamıyor, hem sinemada, hem tiyatroda yönetiyor. Ama çok kişi hatırlayamasa da, bu bir dönemin ünlü ve yakışıklı jönü, yine o dönemin Yüzüklerin Efendisi sayılabilirdi. Çünkü filmleri inanılmaz gişe yaparken, Tarkan'ın madalyonları, kurt kafalı kılıçları pazarlarda deli gibi satılıyordu...

Adı çok takma gibi duruyor ama değil. Çoğu Yeşilçam oyuncusundan farklı olarak, sahiden adı Kartal, soyadı Tibet. Babası bu soyadını ‘‘Tibet yaylaları gibi hep yüksekte olsunlar’’ diye seçmişti. Bu yüzden Suat Yalaz, bir dönemin ünlü çizgi roman kahramanı Karaoğlan'ın filmleri için teklif götürdüğünde, ‘‘Adı Kartal, soyadı Tibet. Sanki ben bulmuşum gibi’’ demişti. Üstelik onu tanımadan önce çizmeye başladığı Karaoğlan, Kartal Tibet'e çok benziyordu.

Bu tesadüfler Tibet'in hayatında ilk değildi; Ankara Devlet Konservatuvarı Tiyatro Yüksek Bölümü'nü bitiren ve hemen Devlet Tiyatrosu'nda Caligula piyesinde Caligula rolünü alan Kartal Tibet, bir Dünya Tiyatrolar Günü'nde, 27 Mart 1939'da dünyaya gelmişti.

O yıl babası yeni mezun bir öğretmen, annesi ise henüz okulu bitirmemiş bir öğretmen adayı olduğu için, yıllar sonra yolunu kesip, ‘‘Oyununu izledim, ben sen bebekken altını çok temizlemiştim’’ diyerek onu rezil rüsva eden öğretmen teyzeler tarafından bakılmıştı aylarca.

TİYATRODAN KAÇAMADI

Gerçek birer Atatürk çocuğu olan öğretmen anne-babası nedeniyle okuma yazmayı beş yaşında söken Kartal Tibet, evde dedesine her gün Ulus gazetesini okur ama babası ilkokula başladığı gün sıkı sıkı tembihler: ‘‘Arkadaşlarının yanında sakın bildiğini belli etme, onlarla birlikte öğreniyormuş gibi yap!’’ O da dinler güya. Akşam evde o gün yaptığı resmi gösterir. İkinci Dünya Savaşı yılları olduğu için, aşağı bombalar sallayan savaş uçaklarını çizmiştir. Ve acemi resmine bir de altyazı koymuştur: Türk uçakları Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği topraklarını bombalarken...

Okulun başarılı öğrencisi, şiir okuyucusudur. Nedense, müsamerelerin de baş aktörü. O zamanların Ankara'sında Yıldız Kenter gibi sanatçılar okullara gelip piyes koyar sahneye, orada ilgi çeker, Radyo Çocuk Kulübü'nde Ayşe Abla piyeslerinde başrolü konuşmaya başlar. Ardından Heyecan Başaran tutar kolundan, doğru Çocuk Tiyatrosu'na, Devlet Tiyatroları'ndaki yetişkin oyunlarında çocuk oyunculuğa... Annesinin maaşı 125 lirayken onun eve getirdiği para 90 lirayı bulur.

Aynı şiirle, sırayla ilkokullararası, ortaokullararası, liselerarası, üniversitelerarası şiir yarışmalarının Ankara birincisi olan Kartal Tibet, beden eğitimi öğretmenliğinden sonra Hukuk Fakültesi'ni de bitirip avukat olan babası tarafından Hukuk'a, tiyatrodaki hocaları tarafından da oyunculuğa doğru itilir. Ama o ikisini de istemez; çünkü babası avukat olduktan sonra annesinden ayrılmış, avukatlık ona aile parçalayan bir meslek gibi görünmüştür. Tiyatroya gelince, o parıltılı dünyadan aklında daha çok sahne arkasındaki beklemeler, provalar, kavgalar, yani eziyet kısmı kalmıştır. Hem o sıralar dayısı İTÜ'de mimarlık okumaktadır ve o dayısıyla arkadaşlarına hayrandır. Yani mimar olmak ister. Bu arada Ankara'nın yıldız basketbolcularından da biridir.

Ama annesiyle babasının ayrılışı, her ikisinin de yeniden evlenişi, 14 yaşında bir erkek çocuğu olarak daha çok annesini kıskanışı, gelen yeni kardeşler yüzünden biraz bocalar. Sanki gidecek yeri yokmuş hissine kapılır ve Konservatuvar'daki hocalarının karşısına çıkar. ‘‘Biz de seni bekliyorduk’’ cevabı alır ve 10, 10, 10 notlarıyla girer konservatuvara. Aslında basket topundan hiç ayrılamayacağını düşünmektedir o sırada ama konservatuvar binasına girer girmez, her odadan gelen arya, şarkı sesleriyle, koridorlarda dolaşan balerinlerle, tiyatro replikleriyle büyülenmiştir. Kendi de çok şaşar ama bir daha basket topunu eline alamaz. Almamaması gerektiği de okulu bitirir bitirmez Devlet Tiyatroları'nda başrole uygun görülmesinden bellidir zaten.

1961 yılında Ankara'nın ilk özel tiyatrosu Meydan Sahnesi'nin kurucularındandır. Burada dört piyes yönetir, 16'sında oynar.

KAMERA ARKASINI SEVDİ

O sıralar askere giden Göksel Arsoy'un yerine bir jön arandığı için film teklifleri gelmektedir ama o ‘‘Göksel Arsoy ne alıyorsa onu alırım’’ dediği için olmaz bir türlü. Üstelik o yıllarda annesinin, ellerinde mendillerle Türk filmine giden arkadaşlarıyla ‘‘bile bile ağlamaya gidilir mi?’’ diye ufaktan dalga geçen, sadece ecnebi film seyreden biridir!

Yine de Suat Yalaz'ın Karaoğlan teklifi ve ‘‘siz hangi ücreti uygun görürseniz’’ cevabı nedeniyle Yeşilçam'a adımını atar; 1965 yılında, Karaoğlan-Altay'dan Gelen Yiğit filmiyle... Tabii önce at binme, dövüş gibi dersler alır. Dövüş sahnelerinde, sonraları ün yapacak Cüneyt Arkın mı iyidir acaba, o mu? ‘‘Tabii ki Cüneyt’’ der, ‘‘O daha çok kendini verdi bu işlere, kırılmadık yeri kalmadı zavallının. Gözükaraydı o, ben kendimi hep korudum.’’

Tabii film çok iş yapınca, Türk Sineması'nda Kartal Tibet dönemi başlar ve Tibet, dalga geçtiği teyzelerini daha çok ağlatacak pek çok melodrama imza atarak, hayatta hiçbir zaman büyük konuşmamak gerektiğini öğrenir! Ama Karaoğlan'dan sonra Sezgin Burak'ın çizgi kahramanı Tarkan'ın sinema versiyonlarında, Sarmaşık Gülleri'nden Boş Çerçeve'ye bir dolu melodramda, Zambaklar Açarken, Çalıkuşu gibi pek çok edebiyat uyarlamasında, salon komedilerinde, tarihi filmlerde rol aldığı oyunculuk kariyeri sadece on yıl sürer. Bütün bu yıllarda, onu seyretmeye can atan milyonlar oluşurken, o kamera arkasıyla ilgilenmeye başlar. Arkadaşları daha çok yönetmenler, kameramanlar, ışıkçılardır. Asıl dünyayı onların kurduğunu, diğerlerinin bunu yerine getirdiğini düşünür. Zaten birlikte çalıştığı usta yönetmenler, ona sık sık parçalar çektirmektedir. Bir de üstüne, meşhur ‘‘seks filmleri furyası’’ gelince...

Altı ay kadar ara verdikten sonra bir gün Ertem Eğilmez'in kapısını çalar, Arzu Film'e girer. İlk kez 1977'de Tosun Paşa filmiyle yönetmenliğe adım atar. 20'den fazlasında Kemal Sunal'ın rol aldığı çoğu iyi gişe yapan 56 film yönetir. Mesela Şalvar Davası, Gırgıriye, Zübük, Gol Kralı, Davaro... Tabii sonra televizyon dönemi başladığı için, 12 dizinin, 200'den fazla bölümünü çeker. Mesela, Süper Baba, Borsa, Bizim Aile, Ah Bir Zengin Olsam...

Bu arada adı içinden çıktığı Türk filmlerine uygun olarak ‘‘sert ve haşin’’ yönetmene çıkar ama olsun, o der ki: ‘‘Ben oyuncu yönetmeniydim daha çok, onlara ayna oldum. Hasbelkader oyuncu olmuşlardan çok iyilere kadar pek çok oyuncuyla uğraştım. Beğenmeyenler kendilerine baksın, kabiliyetli olanların hepsi beni beğeniyor.’’

Asıl yuvası tiyatroyu da unutmaz, oyun sahnelemeye devam eder. Gerçi önümüzdeki yıl emekliliği gelecektir ama halen Devlet Tiyatroları'nda yönetmendir. Bugüne kadar İstanbul, Ankara, Trabzon, Adana, İzmir ve Bursa'da 10 oyun sahneye koymuştur. Emekli olsa da devam edeceğini söyler, televizyonda da ‘‘başı sonu belli, eli yüzü düzgün, oyuncuların komik değil doğal olduğu, olayların kör gözüm parmağına olmadığı’’ diziler yapmanın peşindedir.

HALKA ULAŞMANIN YOLU

O, bugün televizyonlarda döne döne gösterilen pek çok filmin yakışıklı başrol oyuncusu, yönetmeni. Evet belki çoğu, sanatsal kaygısı olmayan, ‘‘kolay’’ filmler ama o hepsinin altında bir mesaj olmasına, hepsinin drama kurallarına uymasına dikkat ettiğini söylüyor. Önemli bir amacı da ‘‘halkı eğitmek’’ olan Devlet Tiyatroları'ndan sonra, Ankara Meydan Sahnesi'nde de ‘‘gişe’’yi seçmiş, sulu olmayan hafif oyunlar sahneye koymuştu. Çünkü derdi hep, tiyatro ve sinema salonlarının boş kalmaması oldu. Üst sınıf diye bir şey yoktu, hikaye ‘‘dinlemek isteyene’’ anlatılırdı ona göre. Sinema salonları 2500 kişilikse, bir seansta hepsi dolmalıydı, bir koltuk boşsa bir eksik var demekti. Bir de ‘‘halka ulaşmanın en iyi yolu komedidir’’ sonucuna varmıştı:

‘‘Çünkü hep ağlayan bir milletiz, dünya ağlıyor. Ağlamak kolay, güldürmek çok zor. Güldürebiliyorsan ne güzel, ama onun altında da birtakım zevkleri ona sunmalı, düşündürmelisin. Kemal Sunal filmlerinde bu içerik mevcuttur, ondan yaşıyor, sadece şaklabanlık yapılmıyor orada. Onun öyle konuşması halkın hoşuna gidiyordu ama söylediği şeyler önemliydi.’’

Kaynak= Hürriyet - -Gişelerin efendisi Kartal Tibet
Son düzenleyen Blue Blood; 26 Ocak 2007 18:31 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi

Benzer Konular

6 Haziran 2011 / Misafir Din/İlahiyat
11 Eylül 2008 / Misafir Taslak Konular
20 Kasım 2012 / buz perisi Arşive Kaldırılan Konular
29 Kasım 2012 / _Yağmur_ Taslak Konular
4 Haziran 2013 / _KleopatrA_ Taslak Konular