Arama

Lüksemburg (Lüksemburg Dükalığı) ve Lüksemburg Tarihi

Güncelleme: 10 Mayıs 2017 Gösterim: 9.490 Cevap: 4
Kral_Aslan - avatarı
Kral_Aslan
VIP MsXTeam
28 Ekim 2006       Mesaj #1
Kral_Aslan - avatarı
VIP MsXTeam

Lüksemburg

Ad:  Lüksemburg (Lüksemburg Dükalığı)2.jpg
Gösterim: 2079
Boyut:  24.4 KB

resmi adı LÜKSEMBURG GRANDÜKLÜGÜ,
Sponsorlu Bağlantılar
Fransızca GRANDDUCHE DE LUXEMBOURG,
Almanca GROSSHERZOGTUM LUXEMBURG,
Avrupa’nın kuzeybatı ucunda ülke.

Kıtanın en küçük ülkelerinden biri olarak yalnızca 2.586 km2’lik bir alanı kaplar. Kuzeyden güneye 82 km kadar uzanır; doğudan batıya en geniş yeri 58 km’yi bulur. Kuzeyde ve batıda Belçika, güneyde Fransa, doğuda da Almanya ile çevrilidir. Doğal ve tarihsel bir kavşak noktası olduğundan tarih boyunca birçok değişik devletin ve hanedanın yönetiminde kalmasına karşın, 10. yüzyıldan beri ayrı bir siyasal birim olarak varlığını korumuştur. Başkenti Lüksemburg, 1992 tahmini nüfusu 387.000’dir.

Doğal yapı


Lüksemburg fiziksel coğrafya bakımından iki bölgeye ayrılır: Kuzeydeki Ösling (Oeslıng) ile güneydeki Gutland (Bon Pays). Ülke topraklarının üçte birini kaplayan Ösling (Oesling) büyük bölümü Belçika’da kalan Ardennes’in bir uzantısıdır. Derin ırmak vadileriyle parçalanmış olan bu düz platonun ortalama yüksekliği 400-490 m arasında değişir. Ösling’in kuzey ucunda ülkenin en yüksek noktası Buurgplaatz (559 m) yer alır. Platoyu örten oldukça ince ve verimsiz topraklar, 19. yüzyıl sonlarında çeliğin yan ürünü olarak elde edilen fosfatlı gübrenin kullanılmaya başlamasıyla tarıma elverişli hale gelmiştir.

Daha verimli topraklarla kaplı Gutland’ın (Bon Pays) adı “İyi Toprak” anlamına gelir. Paris Havzasının bir devamını oluşturan bu dalgalı platonun ortalama yüksekliği 300 m’yi bulur. Bölgenin yüzde 20-35 oranında demir içeren kumtaşı sırtları geçmişte Avrupa’nın en zengin demir cevheri yataklarmı barındırmaktaydı.

Her iki platonun sularını toplayan Our ve Sûre ırmakları Ren'in bir kolu olan Moselle Irmağıyla birleşir. Ülke topraklarının yaklaşık üçte birini kaplayan ormanlar büyük ölçüde yaprakdöken ağaçlardan oluşur; yer yer iğneyapraklı ağaçlara ve çalılıklara da rastlanır.

Lüksemburg’da deniz ve kara iklimleri arasında bir geçiş kuşağı oluşturan ve son derece yüksek nem oranıyla belirlenen ılıman bir iklim hüküm sürer. Yıllık ortalama sıcaklık 8°C, yıllık ortalama yağış miktarı ise 810 mm’dir. Gutland’da yer alan başkent Lüksemburg’da ocak ve temmuz ortalama sıcaklıkları sırasıyla 3°C ve 19°C'dir. Ösling'de bu düzeyler biraz daha düşüktür. Kışın Ardennes'in yüksek kesimlerine kar yağar.

Nüfus


Toplam nüfusun onda yedisini oluşturan Lüksemburglular etnik köken bakımından değişik dönemlerde ülkeye yerleşen Kelt, Liguria’lı, Romalı, Treveri ve Frank topluluklarının karışımına dayanır. Nüfusun büyük bölümü bir Germen dili olan Letzeburg lehçesinin yanı sıra Fransızca ve Almanca da konuşur. Sayıca daha az olan Fransızlar ve Almanlar da ülkenin iki eski etnik öğesini oluşturur. Madencilik ve çelik sanayileriyle başkentteki uluslararası şirketlerde çalışan yabancılar arasında Portekizliler ve İtalyanlar çoğunluktadır. Nüfusun (1989) yüzde 94,6’sı Katoliktir; dinsel azınlıkların başında çoğunluğu Luthercı olan Protestanlar ile Yahudilerğelir.

Nüfus yoğunluğu (1992) kilometrekare başına 149,6 kişidir. Toplam nüfusun (1991) yüzde 86’sı kentlerde oturur. Kırsal kesimden göçleri durdurmak amacıyla bazı sanayilerin bu alanlara kaydırılması köylerin yapısını önemli ölçüde değiştirmiştir.
Doğal nüfus artış hızı (1990) binde 3 gibi çok düşük bir düzeydedir. Bu duruma yol açan en önemli etken binde 12,9 olan doğum oranının düşüklüğüdür.

Ekonomi


Lüksemburg’da büyük ölçüde ağır sanayi, uluslararası ticaret ve bankacılığa dayanan gelişmiş bir piyasa ekonomisi yürürlüktedir. Geleneksel olarak sanayinin belkemiğini oluşturan çelik üretimi, ARBED SA (Aderies Reunies de Burbach- Eich-Dudelange) adlı dev özel şirketin denetimindedir. 1970’lerde çelik sanayisinin gerilemesi üzerine, sanayiyi çeşitlendirmek amacıyla uluslararası şirketlerle çeşitli yatırım sözleşmeleri imzalanmıştır. 1990 verilerine göre ülkenin gayri safi milli hasılası (GSMH) 10,8 milyar ABD Doları, kişi başına düşen milli gelir ise 28.770 ABD Doları’dır.

Gayri safi yurt içi hasılaya (GSYİH) katkısı (1990) ancak yüzde 2 düzeyinde olan tarım sektöründe toplam işgücünün yüzde 3,7’si çalışır. Genelde küçük olan çiftlikler son derece makineleşmiştir; tarımsal üretim iç gereksinimin önemli bir bölümünü karşılar. Ösling bölgesinde arpa, yulaf, çavdar ve patates yetiştirilir. Tepe yamaçlarındaki zengin otlaklar sığır besiciliğine olanak verir; korunaklı vadilerde mandıracılık da gelişmiştir. Gutland bölgesinin başlıca ürünleri buğday, meyve ve üzümdür. Moselle Irmağı vadisindeki bağlardan ünlü şaraplar elde edilir.

Madencilik taşocakçılığı ile kum, çakıl ve alçı çıkarımıyla sınırlıdır. Demir cevheri yatakları büyük ölçüde tükenme noktasına gelmiştir. Güneydeki dökümhaneler günümüzde Fransa’dan alınan demir cevherine bağımlı duruma gelmiştir. Sanayide kullanılan kok kömürü ve petrol de ithal edilir. GSYİH içindeki payı yüzde 26,3 olan imalat ve madencilik sektörlerinde toplam işgücünün yaklaşık yüzde 19,2’si çalışır. Başlıca sanayi ürünleri çelik ürünleri, lastik, kimyasal maddeler, metal eşya, dokuma ipliği ve işlenmiş gıda ürünleridir. ARBED SA’nın uyguladığı kısıntı programı sonucunda çelik üretimi 1974-81 arasında beşte birden fazla bir düşüş göstermiştir. Ülkede etkinlik gösteren çokuluslu şirketler arasında Commercial Hydraulics, General Motors, Shell, Du-Pont, Goodyear ve Uniroyal sayılabilir. Büyük ölçüde ithal yakıtlara dayanan yıllık elektrik üretimi (1990) 1,37 milyar kW-sa düzeyindedir; hidroelektrik santrallarının katkısı ancak dörtte biri bulur. Ayrıca bu miktarın üç katını bulan elektrik dışarıdan satın alınır. Elektrik dağıtımını özel bir kuruluş olan Compagnie Grand-Ducal d’Electricite du Luxembourg yürütür.

Ülkenin başlıca sendika örgütü 1919’da kurulan Genel İşçi Konfederasyonu’dur (CGT). 1970’le,rin sonlarında ekonomik büyümeyi hızlandırmak amacıyla hükümet, işçi sendikaları ve işverenler arasında grevleri önlemeye yönelik bir anlaşmaya varılmıştır. Komşu Fransa, Belçika ve Almanya’dan çok sayıda işçi her gün çalışmak üzere Lüksemburg’a gelir.
Öteden beri uygulanan liberal vergi politikaları nedeniyle Lüksemburg’da şube açmış olan bankaların sayısı 100’ü geçmektedir. Bu bankaların aktifleri genelde ABD Doları ve Alman Markı’ndan oluşur. Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) bağlı Avrupa Yatırım Bankası’nın merkezi Lüksemburg kentindedir. Benelüks Ekonomik Birliği Lüksemburg’un Belçika ve Hollanda ile birçok alanda sıkı bir bütünleşmeye girmesini sağlamıştır.

Lüksemburg dış ticaretinin tamamına yakınını başta Belçika, Almanya ve Fransa olmak üzere AET ülkeleriyle yürütür. İhracatın ve ithalatın büyük bölümü sanayi ürünlerine dayanır.
Lüksemburg komşu ülkelere gelişmiş kara ve demir yollarıyla bağlanır. Lüksemburg kentinin dışındaki Findel Havalimanından dünyanın birçok ülkesine seferler yapılır.
Ad:  Lüksemburg (Lüksemburg Dükalığı)3.jpg
Gösterim: 922
Boyut:  55.3 KB

Yönetsel ve toplumsal koşullar


Lüksemburg parlamenter yönetim biçimine dayalı bir meşruti monarşidir. 1868’de kabul edilen ve 1956’da gözden geçirilerek değiştirilen anayasa uyarınca yasama yetkisini Temsilciler Meclisi kullanır. Görev süresi beş yıl olan Temsilciler Meclisi’nin 60 üyesi tek dereceli genel seçimle belirlenir. Grandükün atadığı 21 üyeden oluşan Devlet Konseyi temelde ikinci bir yasama organı işlevi görür. Bütün yasama işlerinde görüşü alınan konseyin yetkisi yasaların yürürlüğe girmesini ertelemekle sınırlıdır. Grandük devlet başkanı olarak yürütme gücünün de başı sayılır. Ama bu yetkiyi başbakan tarafından oluşturulan ve Temsilciler Meclisi’ne karşı sorumlu olan bakanlar kurulu kullanır.

Yargı sisteminin başında üyeleri grandük tarafından atanan Yüksek Adalet Mahkemesi bulunur. Bayındırlık, sağlık ve eğitim gibi işleri seçilmiş meclisler aracılığıyla yönetilen belediyeler yürütür. Belediye başkanlarını grandük atar. Kuzey Atlantik Antlaşması Teşkilatı’na (NATO) üye olan Lüksemburg’un küçük ordusu gönüllü askerlerden oluşur ve daha çok kolluk hizmeti görür. Son derece gelişmiş olan sosyal refah sistemi nüfusun tamamına yakınını kapsar. Sistemle ilgili hizmetler işçilerin ve işverenlerin seçtiği temsilcilerden oluşan yarı kamusal nitelikte organlar aracılığıyla yürütülür. Başlıca sosyal refah programları arasında sağlık sigortası, emekli aylığı, iş kazası tazminatı, aile yardımı ve işsizlik sigortası sayılabilir.
Lüksemburg öteki gelişmiş Avrupa ülkeleri gibi yüksek bir yaşam standartına ulaşmıştır. Sağlık, konut ve beslenme koşullan ileri bir düzeydedir. En önemli sağlık sorununu dolaşım sistemi hastalıktan oluşturur. Ortalama ömür (1985-87) kadınlarda 77,9 yıl, erkeklerde 70,6 yıldır. Bebek ölüm oranı (1989) binde 9,9 gibi çok düşük bir düzeydedir.

Eğitim 6-15 yaş arasında zorunludur. Nüfusun tamamına yakını okuryazardır. İlkokullarda temel eğitim dili Almanca, orta ve lise düzeyindeki okullarda ise Fransızcadır; bütün eğitim sistemi boyunca dil derslerine büyük önem verilir. Ortaöğrenimin ardından devam edilen 3 ya da 5 yıllık meslek okulları vardır. Lüksemburg’da yüksekokullar ve üniversiteler bulunmadığından birçok genç yurtdışmda yükseköğrenim görür.

Kültürel yaşam


Lüksemburg’un birçok Avrupa ülkesinin yanı sıra öteki ülkelerle de imzaladığı kültürel değişim anlaşmaları, müzik ve tiyatro gibi alanlarda en yetkin yapıtların halka ulaşmasını sağlar. Ülkenin başlıca kültürel kurumu olan Grandüklük Enstitüsü tarih, doğa bilimleri, dil ve folklor, güzel sanatlar ve edebiyat gibi bölümleriyle çeşitli bilimsel ve kültürel çalışmalara destek verir.
Lüksemburg kişi başına düşen gazete sayısı bakımından dünyada ilk sıralarda yer alır. Avrupa’nın en eski gazetelerinden ikisi (kuruluşları 1848 ve 1880) Lüksemburg’da çıkar. Gazeteler değişik siyasal eğilimleri yansıtır. Radyo ve televizyon yayınlarını özel ticari kuruluşlar yürütür.

Tarih


Roma ordularının fethi (İÖ 57-50) sırasında bugünkü Lüksemburg topraklarında bir Belgae kabilesi olan Treveriler yaşıyordu. İS 400’den sonra Germen kabilelerinin istilasına uğrayan bölge önce Frank krallıklarından Austrasia’nın, ardından Charlemagne’ın kurduğu imparatorluğun bir parçası oldu. Verdun Antlaşmasıyla (843) Orta Frank Krallığı içinde kaldıysa da Ardennes kontu Siegfried’in yönetimi altında 963’te bağımsız bir siyasal kimlik kazandı. Siegfried’in soyundan gelen Conrad (ö. 1086) 1060 dolaylarında Lüksemburg kontu unvanını aldı. Onun ardılları çeşitli evlilikler aracılığıyla kontluğun topraklarını daha da genişletti. Kont IV. Heinrich 1312’de VII. Heinrich adıyla Kutsal Roma-Germen imparatoru oldu. Lüksemburg hanedanı IV. Kari ve Sigismund’un (ö. 1437) kişiliğinde imparatorluk tahtını bir süre daha elinde tuttu. IV. Kari 1354’te kontluğu düklük yaptı.

Sigismund’un yeğeni Görlitzli Elisabeth’in 1440’larda Burgonya hanedanına bıraktığı Lüksemburg, 16. yüzyıl başlarında Habsburglara geçti ve daha sonra İspanyol Felemenki’nin bir parçası oldu. İspanyol egemenliğine karşı 1555-56 yıllarında girişilen ayaklanmada Lüksemburg yer almadı. Fransa kralı XIV. Louis 1684’te ele geçirdiği Lüksemburg’u 13 yıl sonra Rijswijk Antlaşmasıyla Ispanya’ya geri verdi. Ispanya Veraset Savaşı’nın (1701-14) ardından Avusturya Habsburglarınm yönetimine giren Lüksemburg, 1795’te Fransız işgaline uğradı ve Napoleon döneminde Fransa’nın bir ili olarak düzenlendi.
1814-15’te toplanan Viyana Kongresi Lüksemburg’u bir grandüklük olarak Hollanda kralı I. Willem’e bıraktı. Belçika’nın 1830’da I. Willem yönetimine karşı başlattığı ayaklanma sırasında, grandüklüğün Lüksemburg kenti dışında kalan kesimleri de ayaklanmacıların yanında yer aldı. Ertesi yıl büyük devletlerin müdahalesiyle gerçekleştirilen düzenleme çerçevesinde Lüksemburg toprakları ikiye ayrılarak Hollanda ve Belçika’ya verildi. Belçika’da kalan kesim Lüksemburg adıyla bir il durumuna gelirken, öteki kesim bir süre daha grandüklük olarak Hollanda’dan yönetildi. 1867’de büyük devletlerce tarafsızlığı güvence altına alman grandüklük, Nassau hanedanının egemenliğine girdi.

Hollanda kralı IIİ. Willem’in 1890’da geride erkek vâris bırakmadan ölmesi üzerine, grandüklük eski bir veraset anlaşması uyarınca Nassau-Weilburg dükü Adolf’a geçti. 1905’te onun yerini oğlu Wilhelm aldı. 1914’te Alman kuvvetlerince işgal edilen Lüksemburg’un kurtarılmasından sonra, Wilhelm’in kızı Maria Adelheid 1919’da kız kardeşi Charlotte lehine grandüşeslikten çekildi. 1921’de Belçika ile ekonomik bir birlik oluşturan Lüksemburg, Milletler Cemiyetinin de üyeleri arasında yer aldı.
II. Dünya Savaşı’nda Almanlar bir kez daha Lüksemburg’u işgal etti (1940). Bunun üzerine grandüklük ailesi İngiltere’ye kaçtı. 1944’te işgalden kurtulan Lüksemburg, savaştan pek zarar görmediği için kısa sürede hızlı bir ekonomik gelişme sürecine girdi. Bu arada tarafsız konumunu terk ederek NATO ve AET gibi kuruluşlara katıldı. Charlotte’un ölümünden (1964) sonra yerine oğlu Jean geçti.

Ekonomik refaha dayalı siyasal istikrarı uzun yıllar sürdüren Lüksemburg, 1980’lerin başlarında ortaya çıkan bazı ekonomik sıkıntılar üzerine yatırım ve harcamaları kısmaya yönelik yeni politikalara yöneldi. Temmuz 1992’de de AT ülkeleri arasında daha yakın bir ekonomik ve siyasal birliği öngören Maastricht Antlaşmasını onayladı.

kaynak: Ana Britannica

Son düzenleyen Safi; 10 Mayıs 2017 17:50
Hayatın ne anlamı var.. Yanımda sen olmayınca....
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
24 Ekim 2008       Mesaj #2
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Lüksemburg
Ad:  Lüksemburg (Lüksemburg Dükalığı)1.JPG
Gösterim: 747
Boyut:  37.1 KB

Avrupa'nın en küçük ülke­lerinden biridir.
Sponsorlu Bağlantılar

Belçika ve Hollanda ile birlikte, Benelüks adı verilen ülkeler grubunu oluşturan Lüksemburg kuzey-güney doğrultu­sunda 82 km, doğu-batı doğrultusunda 56 km uzunluğundadır. Komşuları, batıda ve kuzey­de Belçika, doğuda Almanya Federal Cumhuriyeti, güneyde ise Fransa'dır. Ormanlarla kaplı bir yayla olan Ardenler, Belçika'dan Lüksemburg'un kuzeyine doğru uzanır. Lorraine Yaylası'nın bir bölümünü içine alan Güney Lüksemburg ise tarıma elverişli bir bölgedir. Derin vadilerdeki akarsular, ülke­nin Almanya Federal Cumhuriyeti ile sınırı­nın bir kesimini oluşturan Moselle Irmağı'nda birleşir. Ülkede Almanca'nın bir lehçesi olan Letzeburg konuşulur. Bunun dışında Fransızca ve Almanca yaygındır. Halkın hemen hemen tümünün Katolik olduğu ülkede tek büyük kent, başkent Lüksemburg'dur. Önce Roma­lılar daha sonra Franklar tarafından yüksek bir yayla üzerine kurulmuş, üç yanı sarp uçurumlarla çevrili sağlam bir kalenin çevre­sinde gelişen kentte gotik bir yapı olan tarihsel Nötre Dame Katedrali, St. Michael Kilisesi ve Grandüklük Sarayı vardır. Eski kent, aşağıdaki vadide kurulu olan yeni ken­te, dolambaçlı dar sokaklar ve merdivenlerle bağlanır.

Halkın yaklaşık dörtte biri çiftçilikle uğra­şır. Çiftlikler daha çok ülkenin güney bölgesindedir. Başlıca ürünler buğday, arpa, çav­dar, yulaf ve patatestir. Moselle vadisinde üzüm bağları vardır. Birçok çiftlikte inek ve domuz yetiştirilir. Bu küçük ülkede demir ve çelik üretimi tarım ürünlerinden daha önemli­dir. Lüksemburg'un güneybatı köşesinde zen­gin demir cevheri yatakları vardır. Ülkenin en önemli sanayisi de demir ve çelik sanayisidir. İyi bir kara ve demiryolu ağı, ülkeyi Avrupa'nın öbür ülkelerine bağlar. Moselle Irmağı üzerinde mavnalarla taşımacılık yapılır. Baş­kent yakınında, Findel'deki işlek havalimanı, öbür Avrupa ülkeleriyle hava bağlantısını sağlar. Lüksemburg Radyosu'nun yayınları Avrupa'nın geniş bir bölümüne ulaşır.

Tarih
Bir zamanlar Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu'na bağlı bir bölge olan ve Belçika'nın bir bölümünü de içerdiği için bugünkünden daha büyük olan Lüksemburg, 1442'de Burgonya hanedanına bırakıldı. Sonraki yıllarda Avusturya, İspanya ve Fransa'nın egemenli­ğinde kalan ülke, Napolyon Bonapart döne­minde bir Fransız ili oldu. 1815 Viyana Kongresi, Lüksemburg'u bir grandüklük ola­rak Hollanda Kralı I. Willem'e bıraktı. 1830'da Belçika'da Willem'e karşı ayaklanma başlayınca Lüksemburg'un büyük bölümü de ayaklanmaya katıldı. Fransa ve İngiltere'nin işe karışması sonucu 1831'de yeni bir düzenle­me yapıldı ve Lüksemburg ikiye bölündü. Daha büyük olan bölüm Belçika'ya verilir­ken, günümüzdeki Lüksemburg topraklarını oluşturan daha küçük bölüm Willem'in yöne­timinde kaldı.

1867'de yapılan Londra Antlaşması ile bü­yük Avrupa devletleri Lüksemburg Grandüklüğü'nün tarafsızlığını güvence altına aldılar. Buna göre, bir saldırıya uğrarsa Lüksem­burg'u savunacaklardı. Gene de Lüksemburg her iki dünya savaşında da Alman işgaline uğ­radı. 1942'de Almanlar, halkın direnmesine karşın Lüksemburg'u Almanya'ya kattı. 1944'te Müttefik ordularının kurtardığı ülke yeniden bağımsızlığına kavuştu.

Lüksemburg 1945'ten başlayarak öbür Av­rupa ülkeleriyle işbirliğini geliştirmek için büyük çaba gösterdi. NATO'nun üyesi ve Avrupa Topluluğu'nun (AT) kurucu üyesi oldu. Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu'nun merkezi de Lüksemburg kentindedir.

Kaynak: MsXLabs.org & Temel Britannica

Son düzenleyen Safi; 10 Mayıs 2017 17:50
Rower - avatarı
Rower
VIP MazessezaM
13 Temmuz 2009       Mesaj #3
Rower - avatarı
VIP MazessezaM
Lüksemburg
Ad:  Lüksemburg (Lüksemburg Dükalığı)4.jpg
Gösterim: 830
Boyut:  48.7 KB
(Fr. ve İng.: Luxembourg)
Batı Avrupa'da büyük dükalık.

Doğuda Almanya, güneyde Fransa, batı ve kuzeyde Belçika ile sınırlanır. Yüzölçümü 2.586 km2, nüfusu 392.000 (1993), merkezi Luxembourg; öteki önemli yerleşimler: Differdange, Dudelange, Eschsur-Alzette, Pétange, Sanem, Clervaux ve Wiltz. Bunların her biri küçük birer kasaba olmakla birlikte, hepsi de endüstri merkezleridir. Resmî dil, Fransızca ve Almanca; dini Katolik'tir. Kuzey kesimi, Arden Masifi'nin bir parçasıdır.

Moselle Irmağı'nın kollarıyla parçalanmış olan bu kesim ıssızdır; ekonomi endüstri, ormancılık ve hayvancılığa dayanır. Güney, tarım bakımından zengindir (özellikle bağcılık). Güneybatı köşesi, Fransa'nın Lorraine bölgesinin bir parçasıdır ve demir cevheri yatakları vardır. Avrupa'nın en küçük devletlerinden biri olan Lüksemburg, endüstride çok ileri, zengin bir ülkedir.

Demir, çelik, kimya endüstrileri baş yeri alır. Ülke ulusal gelirinin %50'den fazlasını endüstri sağlar. Kimyasal maddeler, gübre, kauçuk mamulleri ihraç eder; makine, ulaştırma araçları ve bazı besin maddeleri satar. Su kanallarıyla da desteklenen gelişkin bir ulaşım ağı vardır. Yakın yıllara kadar, tarafsız bir politika izlemiştir. Fakat buna karşın, iki dünya savaşında Almanlar tarafından işgal edildi.

1947'de, Belçika ve Hollanda ile birlikte, "Benelüks" grubunu kurdu. Tarafsızlıktan vazgeçerek, 1949'da NATO'ya ve öteki Avrupalılar arası örgütlere üye oldu.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen Safi; 10 Mayıs 2017 17:53
Gölgen misali yanındayım!Msn Thunder
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
9 Mayıs 2017       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Lüksemburg Dükalığı


Grand-Duché de Luxembourg
Großherzogtum Luxemburg
Grousherzogdem Lëtzebuerg

Lüksemburg Dükalığı, ya da kısaca Lüksemburg Fransa, Almanya ve Belçika ile komşu, denize kıyısı olmayan, kuzeybatı Avrupa'da bir ülkedir. Lüksemburg Avrupa Birliği üyesidir.

Tarih

Bu küçük ülkenin tarihi 963'te kont Siegfried'in Lütteburg kalesini kurdurmasıyla başlar. 15.yüzyılda 4 Kutsal Roma-Germen İmparatorluğu imparatoru Lüksemburg'dan çıkmıştır. Bunlardan Karl I, Lüksemburg'u 1354'te düklüğe dönüştürmüştür. 1443'te Bourgogne sülalesinin eline geçen ve yüzyıllarca yabancı milletlerin egemenliğinde yaşayan düklük Bourgogne sülalesinden Marie'nin Avusturya imparatoru Maximillien I ile evlenmesi ile Habsburglara geçmiştir.
Ad:  Lüksemburg (Lüksemburg Dükalığı)6.jpg
Gösterim: 723
Boyut:  74.0 KB
Habsburg'ların bölünmesi ile ailenin İspanyol koluna geçti. 1684'te Fransa kralı 16. Louis tarafından ele geçirilen, 1697'de Habsburgların geri aldığı ülke 1794'te yine Fransız işgaline uğramıştır. 1815'e kadar Fransız egemenliği altında kalan ülke Viyana Kongresi'nde bağımsız bir büyükdüklük olarak Hollanda'ya geçmiştir.1830 ayaklanmasından sonra Belçika'ya geçmiştir.

Fransız İmparatoru Napoléon III'ün ele geçirme girişiminin başarısızlığa uğramasından sonra 1827'de bağımsızlığa kavuşan Lüksemburg Büyükdüklüğü büyük devletlerin himayesi altına alınmış ve 1868'de üstünde birçok değişiklikler yapılmasına rağmen günümüzde de aynı geçerli olan anayasa kullanılmaktadır. O tarihten itibaren yansızlık politikası uygulamasına karşın her iki dünya savaşında da Alman işgalinde kalan Lüksemburg, 1947 Mart'ında Belçika ve Hollanda'yla iktisat ve gümrük birliği Benelüks'ü oluşturmuş, 1949'da NATO'ya, 1957'de Avrupa Ekonomik Topluluğuna üye olmuştur.
Son düzenleyen Safi; 10 Mayıs 2017 17:53
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
9 Mayıs 2017       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
LÜKSEMBURG
Ad:  Lüksemburg (Lüksemburg Dükalığı)5.jpg
Gösterim: 726
Boyut:  48.4 KB

Batı Avrupa'da devlet;
2 586 km2; 380 000 nüf. (1991). Başkenti Lüksemburg. Resmi dili fransızca.

COĞRAFYA
Kuzeyde Ösling (ya da Oesllng) ülkenin üçte birini kaplar. Burası, yüksekliği 500 m kadar olan, Moselle'in kollarınca (Sûra Wiltz, Clerf) oyulmuş, sert iklimli, verimsiz topraklı Ardenne platosunun bir bölümüdür. Fakat, ormanları, ırmaklan ve şatoları burayı turistik bir bölge haline getirmiş ve bu arada bazı yerel ürünler de ortaya çıkmıştır. Güney de Gutland ("iyi topraklar”), F^ıris havzasının dik yamaçlarla kaplı (güney ucunda demir cevheri) bir bölümüdür. İklimi daha yumuşak, toprakları daha zengindir.

XIX. yy.'ın sonunda, demir cevheri ve güçlü şirketlerin (ARBED) kurulması sayesinde, birinci sanayi devrimi gerçekleşti. Fakat, Lüksemburg demire çok bağımlıdır (sanayide çalışanların % 50'si), kömürü Almanya’dan almak zorundadır, üstelik çıkarılan demir cevheri düşük kalitelidir: cevher çıkarımı 1955'te 2 Mt’ken (çıkarımın içerdiği maden miktarı), 1981’de 125 000 t'a düştü. Demir-çelik sanayisi günümüzde, ülkenin başka ülkelerce kuşatılmış olmasından ve dünya iktisadi bunalımından zarar görmektedir. 1974'te 6,5 Mt'a yaklaşan çelik üretimi, 1990'da ancak 3,56 Mt'a ulaşabildi.

Bu gerilemeden önce, 1950'ye doğru ikinci bir sanayi devrimi başladı. Yeni sanayiler kuruldu: kimya (taşıt lastiği, plastik maddeler), makine imalatı (genellikle mali teşvikler ve vergi kolaylıkları sayesinde). Fakat bu sanayiler, demir- çelik (özellikle istihdam) bulanımına ancak kısmen çare olabildi ve Lüksem- burg’un sanayi alanındaki büyümesi Ortak Pazar ülkeleri içinde en düşüklerinden biri olarak kaldı. Buna karşılık hizmetler kesimi (çalışan nüfusun yaklaşık % 50'si) büyük ölçüde güçlendi. Turizm gelişti ve özellikle, Lüksemburg AET'nin başkentlerinden biri haline geldi ve uluslararası mali piyasalar arasında yer şldı (sigorta şirketleri, bankalar, şirket merkezleri). 1990 rakamlarıyla, çalışan nüfusun yalnızca % 3,7'si tarımla uğraşmaktadır (küçük ya da orta büyüklükte işletmeler içinde). Otlakların yüzölçümü sürülen topraklarınkinden biraz fazladır ve hayvancılık ulusal gelirin yaklaşık % 80'ini sağlamaktadır. Ülkenin aşağı yukarı üçte biri ormanlarla kaplıdır. Doğum oranının çok düşük olması (%o 11) yüzünden ülkenin nüfusu hemen hemen durağandır. Bunun için, uzun süreden beri yabancı işgücüne başvurulmaktadır (1975'te nüfusun % 31'i, 1986'da % 35,6’sı ve 1990'da % 44,79'u). Lüksemburg halkı, her zaman Avrupa'nın en yüksek yaşama düzeyine sahip halklarından biri olmuştur.

Küçük bir devlet olan Lüksemburg, hep geniş bir iktisadi alan elde etmeye çalıştı (ARBED’ın [Aciöries Röunies de Burbach-Eich-Dudelange] uluslararası hale getirilmesi, mali piyasada rol alma, Belçika ile kurulan iktisadi birlik ve sonra Benelüks ile bütünleşme, Avrupa fikrinin kotarılmasına önemli katkı). Öte yandan, GSMH'nın % 80'inin dış ticaretten kaynaklanması, ülkeyi büyük ölçüde dünya piyasalarına bağımlı kılmaktadır. Dış ticaret açık vermektedir (hidroelektrik dışında ulusal enerji kaynağı yoktur).

TARİH
Lüksemburg, Lotharingia’nın parçalanmasından doğdu. Bir Moselle kontunun küçük oğlu olan ve 963'te bu stratejik mevkiyi ele geçirip burada Lüksemburg kentinin ve kontluğunun çekirdeğini oluşturacak bir şato yaptıran Sigefroi tarafından kuruldu. Kontluk sırasıyla Namur (1136) ve Limbourg hanedanlarına geçti. 1308'de kont Fleinrich VII imparator seçildi, sonra oğlu Kör Johann Bohemya kralı oldu. Torunu imparator Kari IV, kardeşi Venceslav için kontluğu düklük haline getirdi (1354). Ülke, sonunda ailenin küçük bir kolunun temsilcisi olan Görlitzli Elisabeth’e kaldı. Elisabeth haklarını Bourgogne dükü İyi Philippe'e devretti (1441). Plollanda ile birleşen (1443) yoksul ve kentleşmemiş Lüksemburg, Flabsburglar’a karşı dürüstlüğü ve katolikliğe bağlılığıyla tanındı.

Bourgogne düklerinden sonra, önce ispanya Habsburgları’ na geçti (1506). Ormanların bolluğu bölgede metalürjinin gelişmesini sağladı. 1659'da Fransa, Thionville ve Montmödy'yi (Fransa Lüksembıırgu) ilhak etti (Pireneler antlaşması) ve başkenti ele geçirdi (1684-1697). Rastadt antlaşması'yla (1714) Lüksemburg, Hollanda’nın geri kalan bölümüyle birlikte Avusturya'ya bırakıldı. Ancak Prenslik konseyi ve toplumsal tabakaları temsil eden üç sınıfın meclisleri gibi kendine özgü kurumlara sahipti. Lüksemburg, Fransa Cumhuriyeti tarafından işgal, 1795'te de ilhak edildi ve Foröts idari bölgesinin en önemli bölümünü oluşturdu. 1815 antlaşmalarıyla doğu kantonları Lüksemburg'un elinden alındı ve Bouillon düklüğüne verildi. Hollanda kralı Willem I grandüklüğe yükseltildi, Germen konfederasyonumun parçası haline geldi ve Lüksemburg kalesi bir prusya garnizonu tarafından işgal edildi.

Belçika gibi, grandüklük de 1830'da Willem l’e karşı ayaklandı. Yirmidört Madde antlaşması'yla (1831) ülke ikiye bölündü ve Willem I bu antlaşmayı kabul ederek ülke halkını umutsuzluğa itti. Batı kesimi (Belçika Lüksemburgu) Lâopold l'e verildi, grandüKlüğün kalan bölümüyse yeniden Hollanda kralının egemenliğine girdi (1839). 1840'tan itibaren bağımsız bir devletin organları yavaş yavaş kurulmaya başladı. 1867'de Lüksemburg Fransa tarafından ilhak edilmekten kurtuldu. 11 mayıs 1867 Londra antlaşması'yla büyük devletlerin güvencesi altında tarafsız bir devlet haline geldi: prusya ordusu kaleyi boşalttı. 1842'den beri Zollverein'ın bir parçası olan grandüklük, metalürji sanayisinde büyük bir devrim gerçekleştiren Thomas ve Gilchrist yöntemiyle sanayide büyük bir ilerleme kaydetti (1877). 1890'da Nassau veraset antlaşması’yla Lüksemburg eski Nassau dükü Adolf’a geçti.
Ad:  Lüksemburg (Lüksemburg Dükalığı)7.JPG
Gösterim: 645
Boyut:  51.1 KB

Oğlu Willem IV’ün ölmesi üzerine (1912) kadınların tahta çıkmasını yasaklayan kanun, prenses Marie-Adölaîde lehine değiştirildi. Alman istilasına uğrayan Lüksemburglular (1914-1918) granddüşesin, kız kardeşi Charlotte lehine tahttan feragatim sağladılar (ocak 1919), Charlotte demokratik bir anayasayı kabul etti. Eylül 1919 referandumunda büyük bir çoğunlukla Nassaular'ın saltanatta kalmasına ve Fransa ile ekonomik birliğin oluşturulmasına karar verildi. Fransa'nın reddetmesi üzerine Lüksemburg, 1922'de Belçika ile ekonomik bir birlik kurdu (UELB). Tarafsızlık statüsüne rağmen Dışişleri bakanı Joseph Bech sayesinde grandüklük Milletler cemiyeti’ne girmeyi başardı. Yeniden Almanlar tarafından işgal edildi (10 mayıs 1940). Grandüklük ailesi İngiltere'ye sığındı. Lüksemburg, kurtuluşuna kadar (10 eylül 1944) germenleştirme çabalarına karşı direndi. Grandüklük, Belçika ve Hollüküs hayat landa ile Benelüks ekonomik anlaşması S. Altekin, S. Pekuysal, Z. Göktay nı imzaladı (1947), tarafsızlık statüsünden oyunun bir sahnesinde vazgeçti (nisan 1948), Kuzey Atlantik pak istanbul Şehir tiyatrosu (1985) (1949) ve 1950’den itibaren Altılar Avrupa’sının kurulmasına katıldı. Siyasal alanda en önemli olaylar, granddüşes Charlotte'un oğlu Jean lehine tahttan feragati (1964) ve lideri Pierre VVerner’in, 1959'dan 1974'e hemen hemen sürekli hükümet başkanı olduğu Hıristiyan sosyalist parti'nin üstünlüğüdür. 1974 seçimlerinde liberal demokrat Gaston Thorn sosyalistlerle bir koalisyon hükümeti kurdu, ama 1979 seçimlerini tekrar Pierre VVerner ve hıristiyan sosyalistler kazandı. Hıristiyan sosyalistler 1984 ve 1989 seçimlerinde de durumlarını korudular. Werner'in 1984’te başbakanlık ve parti başkanlığından ayrılması üzerine hükümeti, Hıristiyan sosyalist partinin başkanlığına seçilen Jacques Santer kurdu. Santer 1989 seçimlerinden sonra da başbakanlık görevini sürdürdü.

ANAYASA
21 yaşına gelmiş vatandaşlar seçmendir. Yasama yetkisi, 5 yıl süre için tek dereceli genel seçimlerle işbaşına gelen 52 milletvekilinden oluşan bir meclisindir. Yürütme yetkisiyse, bakanları seçen grandükün (ya da granddüşesin) elindedir.

EDEBİYAT

Sözlü iletişim bakımından tekdilli olan Lüksemburg grandüklüğü, yazılı iletişim bakımından üçdillidir (lüksemburg lehçesi, almanca ve fransızca).
Bugünkü grandüklük siyasal bir birim olarak değil de, eski düklük gibi çok daha geniş bir kültür ve halk bütünlüğünün kalıntısı olarak düşünülürse, 1290'a doğru yukarı almancayla yazılan ve prenses Yolande de Vianden'in hayatını anlatan 5 963 dizelik epik bir şiirin yazarı olan Hermann von Veldenz, hem almanca edebiyatın hem de, standart bir dil var olmadığına göre lehçe edebiyatının kurucusu sayılabilir. Buna koşut olarak, Lüksemburg dükü Venceslav Tin (1337-1383) virelai, balad ve rondoları (Jean Froissart bunları MĞliador'da yayımladı), Lüksemburg'da- ki fransızca bir edebiyatın ilk izleridir. Ama her üç edebiyat da gerçek gelişmelerini ancak XIX. yy.'ın ikinci yarısında gösterebildiler.

Fransızca edebiyat.
Fransızca yazılan ilk romanın (Marc Bruno, profil d'artiste, 1855) yazarı F6lix Thyes (1830-1855) aynı zamanda lehçe edebiyatının da ilk tarih- çisiydi. Şair ve romancı Maıcel Noppenay (1877-1966), fransızca edebiyatı yarım yüzyıl boyunca etkisi altına aldı. Edebiyat eleştirmeni Nicolas Ries (1876-1941), romanlarında gündelik yaşamı betimledi (le Diable aux champs, 1937). öteki romancılar: Willy Gilson (1891-1974), Nicolas Konert (1871-1977), burjuva roman geleneğini sürdüren Joseph Leydenbach (doğm. 1903), yapıtlan (Continuez â nnourir, 1959; itınöraıres sovidtiques, 1971) ikinci Dünya savaşı kuşağının bir tür bilançosunu çıkaran Albert Borschette (1920-1976), Claude Corıter (doğm. 1929) ve Rosemarie Kieffer(doğm. 1932). Fransızca edebiyatta, birçok denemeci ve edebiyat eleştirmeni de ortaya çıktı: Joseph Hansen (1874 -1952), Matthias Esch (1882-1928), Matthias Tresch (1876-1942), Charles Becker (1881-1952), Lâon Thyes (1899-1979), Alphonse Arend (doğm. 1907), Tony Bourg (doğm. 1912), Lucien Kayser ve Georges Goedert.

Şiirde Paul Palgen (1883-1966), la Route royale (1917) adlı şiir kitabından başlayarak kendini kabul ettirirken, hem düzyazı şiirler, hem tiyatro oyunları yazan Edmond Düne de (doğm. 1914) ünlü edebiyatçılar arasında yer aldı. Marcel Görard (doğm. 1915), Anise Koltz (doğm. 1928) ve daha yakın bir dönemde Pierre Roller, Renâ Welter ve Marion Blaise gibi şairler, fransızca şiir geleneğini sürdürdüler.
Ad:  Lüksemburg (Lüksemburg Dükalığı)8.JPG
Gösterim: 656
Boyut:  50.1 KB

Almanca edebiyat
Nicolas Welter (1871 -1951), ve Batty Weber (1860-1940), almanca edebiyatın başlangıç döneminin iki ünlü adıdır. Nicolas Welter, bütün edebiyat türleriyle uğraştı ve 1929’da yukarı almanca ve lüksemburg lehçesinde ilk Lüksemburg edebiyat tarihini yazdı. Batty Weber ise makaleler, romanlar ve tiyatro oyunları gibi yapıtlar verdi. Jean-Pierre Erpelding (1884-1977), almanca yazan ilk romancıydı (Peter Brende. 1959) ve hem köylü ruhunu betimlemek, hem de ulusal kimlik ardında koşan bir yazar olmak istiyordu. Nicolas Hein (1889-1969), hikâye ve öyküleriyle başarı kazandı. Bernhard Simminger (1885-1970), romanlarında Lüksemburg Ardenne'indeki parlak manzaralardan esinlenen tek yazardı. Paul Noesen (1891-1960), Joseph Funck (1902 -1978), Leopold Hoffmann (doğm. 1915), Fernand Hoffman (doğm. 1929) ve Alex J. Jacoby (doğm. 1928) gibi edebiyatçıları da anabiliriz. Ernest Bisdorff (doğm. 1908), ilginç edebiyat eleştirileri yazdı. Edebiyat eleştirmeni Cornel Meder (doğm. 1938), aynı zamanda şiir ve düzyazı da yazmaktadır.

Çağdaş şiir
Paul Henkes (doğm. 1898), Albert Hoefler (1899-1950) ve Jean-Pierre Decker (1901-1972) gibi şairlerle başladı. Daha sonra bu şiiri, duyarlı ve kinik Pol Michels (1897-1956), Gregor Stein (doğm. 1907) ve özellikle dinsel esinin, biçim ve imgelerin yetkinliğiyle birleştiği Der Postillion adlı bir tek şiir kitabı yayımlayan Nicolas Heinen (doğm. 1906) gibi şairler sürdürdü. İkinci Dünya savaşı’ndan sonra yazmaya başlayan şairler arasında, Henri Blaise (doğm. 1924), Anise Koltz, Roger Manderscheid (doğm. 1933), Michel Raus (doğm. 1939) ve özellikle de Nicolas Weber (doğm. 1926) ile Robert Gliedner'in (doğm. 1935) adlarını anabiliriz.

Lüksemburg iehçeii edebiyat

Lehçe edebiyatının kurucusu, hiç kuşkusuz matematikçi ve şair Antoine Meyer'dir (1801 -1857). Büyük bir rağbet kazanan tiyatro edebiyat dünyasını egemenliği altına almıştı. Gerçek adı Edmond de la Fontaine olan Dicks (1823-1891), vodvillerinde tipik lüksemburglu kişileri canlandırdı ve sahneye konan ilk lüksemburg İehçeii oyunu yazdı (D'Mumm Sdiss, 1855). Andrâ Duchscher (1840-1911), Batty denen Jean-Baptiste, Weber ve Max Goergen gibi yazarlar, Dicks'in etkisinden büsbütün kurtulamamakla birlikte, tiyatroyu daha büyük bir gerçekçilik ve ruhbilimsel irdeleme doğrultusunda geliştirdiler. Marcel Reuland'ın (1905-1956) yapıtlarında da aynı özellik görülmekteydi. Tit Schroeder (doğm. 1911), küçük burjuva sınıfından bir ailenin günlük yaşamını betimleyen D 'Pölltchesiamill (1963) adlı yapıtıyla, Fernand Barnich (doğm. 1938), Josy Braun (doğm. 1938) ve Guy Revıenig (doğm. 1947) gibi yazarların ve N. Weber (doğm. 1926), Fernand Hoffmann ve Pol Greisch (doğm. 1928) gibi yorumcuların toplumsal ve siyasal tiyatrosunu haber veriyordu.

Şiir alanında Michel Lentz (1820-1893), romantik dizeler yazarken Michel Rodange (1827-1876), Lüksemburglular'ın Renert öder de Fuuss am Frack an a Maansgre'sst (1872) adlı ulusal destanını yazdı. Marcel Reuland, Tit Schroeder ve Joseph Keup (1911-1981), 50Tı yıllarda şiire büyük bir atılım kazandırdılarsa da şiir, 1968'den sonra daha belirgin bir siyasal bağlanıma rağmen lirik şiirin her zamanki temalarını işleyerek Michel Lentz' in ve şiiri uyaktan kurtarmaya çalışan Renö Kartheiser'in (doğm. 1926) yarattığı geleneği izlemekten geri kalmadı. Renert'in bâyük etkisi, lehçe şiirinin gelişimini biraz engelledi. Birçok yazar, günlük konuları işlemek için manzum epope yolunu yeğ'lediyse de, Löon Moulin (De Fuus, 1968) ve Jacques Kintzele (1874 -1965) dışında (ancak o da konusunu folklordan almıştı), kimse tam bir başarı sağlayamadı. N. S. Pierret (1833-1899), Matthias Spoo (1837-1914), isidore Comes (1875 - 1960) ve Nicolas Pletschette (1882- 1965), Renâ Kartheiser gibi yazarlarla epik hikâye ortaya çıktı.

Kaynak: Büyük Larousse
Son düzenleyen Safi; 10 Mayıs 2017 17:54
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

29 Eylül 2014 / Misafir Soru-Cevap
6 Ekim 2012 / Ziyaretçi Soru-Cevap
10 Ağustos 2017 / ThinkerBeLL Ekonomi
9 Mayıs 2017 / Safi Turizm
7 Mayıs 2014 / _EKSELANS_ Mimarlık