Arama

Atatürk İlkeleri - Temel İlkeler - Milliyetçilik İlkesi

Güncelleme: 15 Nisan 2016 Gösterim: 49.068 Cevap: 0
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Nisan 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Milliyetçilik
Atatürk İlkeleri arasında son derece önemli bir ilke olan milliyetçilik, akılcılık, gerçekçilik, barışçılık ve cumhuriyetçilik ilkeleriyle bütünleşen ve bu ilkelerle çelişen yorumlara kapalı bir ilkedir.
Sponsorlu Bağlantılar
Milliyetçilik ilkesi, ulusal savaşımın çıkış noktasını oluşturmuş ve tüm tutsak ulusların kurtuluş hareketlerine ışık tutmuştur.
Atatürk’ün türlü demeç ve söylevlerinde açıklık kazanmış olan bu ilke, Fransız devriminden sonra dünyaya yayılan özgürlük düşüncesinin tarihsel gelişimi içinde her ulusun kendi kaderini çizme inancının doğal bir sonucu olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğunun çöküş döneminde, ulusallık niteliğini yitirmekte olan dilimizin sadeleştirilmesi ve dünyaya yayılmış Türk toplumlarının araştırılıp incelenmesi hareketlerinin ortak adi olarak Türkçülük akımı biçiminde belirmiştir. Zaman zaman bütün Türk toplumlarını birleştirmeyi amaçlayan Turancılık, zaman zaman da İslam Birliği kurmak gibi bir amaca yönelik İslamcılık akımlarıyla karıştırılmaya başlanmıştır.
Bugün anayasamızda da yer alan milliyetçilik kavram bir ilke olarak, Türk ulusunun egemenliğini kendi iradesine aldığı süreç içinde gerçek anlamını kazanmıştır. Akilci, gerçekçi, barışçı ve cumhuriyetçi bir nitelik aldıktan sonra Atatürk tarafından "Türk Milliyetçiliği" deyimiyle bütün açıklık ve kapsamını, gerçek anlam ve kılavuzluğunu bulmuştur. Bugün Atatürk ilkeleri arasında yer alan milliyetçilik, çağdaş anlamıyla siyasal, ekonomik ve kültürel bir devlet sistemi olmuştur.
Milliyetçilik ilkesine göre, Türk ulusu büyük insanlık ailesinin yüksek onurlu bir üyesidir. Bu bakımdan bütün insanlığı sever; ulusal onur ve çıkarlarına dokunulmadıkça başka uluslara karşı düşmanlık beslemez ve aşılamaz.
Milliyetçilik ilkesi, bütün çağdaş uluslarla uyum içinde yasamakla birlikte, Türk toplumsal varlığının özel karakterini ve başlı başına bağımsız kimliğini saklı tutmayı esas sayar. Bu bakımdan kendi özüne aykırı akımların ülkeye girmesini ve yayılmasını istemez.
Atatürk milliyetçiliği, gerek bağımsız, gerek başka devletlerin uyruğu olarak yasayan bütün Türkleri, hangi dinden olurlarsa olsunlar derin bir kardeşlik duygusuyla candan sevmek ve onların refah ve gelişmesini candan dilemekle birlikte, siyasal sinir olarak Türkiye Cumhuriyeti sınırlarını tanır.
Milliyetçilik ilkesine göre, Türkiye Cumhuriyeti içinde, Türk dili ile konuşan, Türk kültürü ile yetişen, Türk ulusunun her yönden yükselmesi düşüncesini benimseyen her birey, hangi dinden olursa olsun Türk’tür.
Milliyetçilik ilkesini, ulusal bilincimize Kurtuluş Savaşı ile perçinleyen güç, Türk toplumunu birbirine bağlayan en yüce bağın ulusçu bağ olduğu inancıdır. Bu ulusçu bağın en özlü deyisi "Ulusal Birlik Duygusu"dur.
Milliyetçilik ilkesi özet olarak:
“Türk ulusunun yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan gelen zekâsını, bilime bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, ulusal birlik duygusunu aralıksız olarak ve her türlü araç ve önlemlerle besleyerek geliştirmektir.”
Milliyetçilik ilkesi, Türk ulusunun "bütün bireylerini, kaderde, kıvançta ve tasada ortak bir bütün halinde ulusal bilinç ve ülküler çevresinde toplamak" inancıdır.

Atatürk’e göre Avrupa uluslar topluluğunun fiziki sınırlar dışında, bu sistemin üstünlüğüne karşı mücadeleler mutlaka ulusçu nitelikte olmalıydı. Atatürk’ün amacı ulusal ve savunulabilir sınırlar dahilinde, bir Türk ulus-devletini kurmak için Türk milliyetçiliğini öne çıkarmaktı.Atatürk milliyetçiliği din ve ırk ayrımından uzak, ortak yurttaşlık temelindedir. Kemalistlerin anlayışına göre milliyetçilik temelde Türkiye Cumhuriyeti'nin bütünlüğünü korumayı ve ülkenin birliğini tehdit edebilecek ayrılıkçı akımları engellemeyi amaçlıyordu. Recep Peker 1931 yılında bu sorunu şöyle anlatıyordu:
"Bizim aramızda yaşayan, politik ve sosyal bağlarla Türk milletine ait olan tüm vatandaşlarımızı biz kendi insanlarımız olarak düşünürüz: aralarında 'Kürtçülük', 'Çerkezlik' ve hatta 'Lazlık' gibi fikirler ve duygular yerleşmiş olsa bile, onlar bize aittir. Mevcut yanlış anlayışlar ancak mutlakiyet yönetimlerinin ve uzun süren tarihsel baskıların ürünüdür ve biz en içten çabalarımızla bunları ortadan kaldırmayı görev sayıyoruz."
Kemalistler böylece teorik düzlemde ırk, din ve etnik köken konularını vurgulamaktan çok, dil ve kültür üzerinde durarak bir ulus tanımı yapmaya çalıştılar ve o zamana kadar Türk ulusu içinde asimile olmamış etnik grupların böylesi bir Türkleştirme politikası ile kaynaşacaklarını umdular. Ulus tanımı yapılırken dil birliği üzerine bu vurgu, daha önceleri Ali Suavi, Şinasi, İsmail Gaspıralı, sonraları Ziya Gökalp, Ahmet Ağaoğlu, Yusuf Akçura, Fuat Köprülü ve Mehmet Emin Yurdakul tarafından ön plana çıkartılmıştı. Bu anlamda tümüyle özgün değildi.
İslam'ı imparatorluğu bir arada tutmanın bir aracı olarak gören Jön Türkler'den farklı olarak Kemalistler sekülerdi. Ancak yine de uygulamada dine belirli oranda önem veriyorlardı. Türkleştirilmiş bir İslam üzerinde durarak, bunun milli Türkiye fikrinin oluşmasında pekiştirici bir etkisi olacağını düşünüyorlardı.
Yine Jön Türkler'in tersine Kemalistler hem Enver Paşa'nın temsil ettiği Turancılık'ın askeri-siyasi sonuçlarını görmüş olduklarından, hem de SSCB ile ilişkilerini bozmak istemediklerinden ırk kavramını kendi ulus tanımlamasında ön plana çıkartmıyorlardı. Ancak dönemin yayın organları gibi ders kitapları da ırk düşüncesi üzerinde duruyordu. Ayrıca Turancılık 1944 yılına kadar yasaklanmamıştı.
Paul Dumont Kemalist milliyetçiliği şöyle özetlemektedir:
"Kemalizm dil ve kültür birliği kartlarını oynamaya karar vermişti; henüz toplumla kaynaşmamış azınlıkların sorunlarını çözmek için dil ve kültürleri fethetme ilkesine dayanıyordu. Ancak bu arada, gerekli olduğu zaman kullanabilmek amacıyla bazı belirsiz kartları da koz olarak saklamaktaydılar."

Son düzenleyen Safi; 15 Nisan 2016 21:25

Benzer Konular

23 Kasım 2011 / NihLe Mustafa Kemal ATATÜRK
16 Haziran 2011 / Misafir Mustafa Kemal ATATÜRK
10 Nisan 2008 / Misafir Mustafa Kemal ATATÜRK
5 Şubat 2017 / Misafir Mustafa Kemal ATATÜRK
10 Nisan 2008 / Misafir Mustafa Kemal ATATÜRK