Arama

Jön Türkler (Yeni Osmanlılar, Genç Türkler)

Güncelleme: 2 Kasım 2012 Gösterim: 48.450 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Kasım 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Jön Türkler
On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, Osmanlı Devleti'nde, batı tarzı idare ve fikirlerin gelişip yayılması için çalışanlara verilen isim.
“Yeni Osmanlılar” veya “Genç Türkler” de denilen bu grup mensupları, Avrupalıların verdikleri Fransızca “Jeunnes Turcs” adıyla meşhur olmuşlardır. Bu tabir, umumî olarak, o yıllarda Avrupa’da politika, fikir ve edebiyatta aşırılık taraftarı gençlere veriliyordu. Yeni Osmanlılar için ise, ilk defa Mustafa Fazıl Paşanın yayınladığı bir mektupta, “Yeni Osmanlılar” karşılığı olarak kullanılmıştır. Daha sonraları Namık Kemal ve Ali Süâvî tarafından da benimsenerek, Türkçe'ye yerleştirilen bu tabir, uzun süre, Osmanlı topraklarında yetişen, devlet idaresine karşı gelen ve yabancılar tarafından yönlendirilen ihtilâlcilerin tamamının ortak adı olmuştur.
Yeni Osmanlılar Cemiyeti, 1789 Fransız İhtilâlinden sonra Avrupa’da süren 1830 ve 1848 ihtilâllerine ve bunların neticesinde ortaya çıkan fikir hareketlerine heveslenenler tarafından, 1865’te, gizli bir teşkilât olarak, İstanbul’da kuruldu. Yine bu tarihte, Mısır Hidivi Kavalalı İsmail Paşa, veraset usulünü değiştirerek, kardeşi Mustafa Fazıl Paşa'yı bütün haklarından mahrum etti. İkbal küskünü olan bu paşa, Abdülaziz Han'a ve üst kademe devlet adamlarına düşman kesildi. İntikam için, Jön Türklerin arasına katıldı ve başlarına geçerek, onları bilhassa maddî yönden büyük çapta destekledi.
Sponsorlu Bağlantılar
Mustafa Fazıl Paşa'nın, Abdülaziz Han'a hitaben, Paris’te yazdığı ve küstahça ifadelerin yer aldığı mektup, 1867’de Türkçe'ye tercüme edilerek, Tasvîr-i Efkâr Gazetesi’nde yayınlandı ve Osmanlı ülkesinde binlerce adet bastırılıp dağıtıldı. Mektup, meşrutiyet fikirleri ve meşrutiyetin ilanı arzusu bahanesiyle, Osmanlı Devletine ve bazı devlet ricaline karşı ağır ifadeler ihtiva ediyordu. Bu mektubun akabinde, Mustafa Fâzıl Paşa tarafından Paris’e çağrılan Jön Türkler, onun maddî desteğiyle, Avrupa’da geniş bir yayın faaliyetine giriştiler. Bu yayınların biri sönüp diğeri açılıyor ve sayıları çoğalıyordu. Jön Türkler, bu yayınlarından, mükemmel bir fikir sisteminin ifadesi ve izahından ziyade, belli başlı birkaç nokta üzerinde durdular ve hep aynı şeyleri tekrarladılar. Namık Kemal, Ali Süâvî ve Ziya Paşa gibi meşhur isimlerin, kalemleri ile dile getirdikleri fikirleri, “Osmanlı Devleti'ne meşrutiyet idaresinin getirilmesi ve bütün azınlıklara Avrupaî tarzda hak, hürriyet verilmesi” şeklinde özetlenebilir. Bunların sağlanması için, aralarında birlik kuramadılar. Çoğu, ihtilâl ve kanlı mücadele istedi, bir kısmı da fikrî mücadele taraftarı gözüktü. Abdülaziz Han'ın Fransa ve İngiltere ziyaretleri esnasında, Padişahtan af diledikten sonra kendisine nazırlık verilen Mustafa Fazıl Paşa, maksadına kavuşup aralarından ayrıldı. Padişahın bu ziyaretinden sonra, Osmanlı Devleti ile dost geçinmek mecburiyetini hisseden Fransa ve İngiliz hükümetleri, Jön Türklere itibar etmez oldular. Hiçbir devletten destek göremeyen Jön Türkler, bir müddet çeşitli Avrupa şehirlerinde dolaştılar. Bir kısmı İstanbul’a dönüp Padişahtan özür dileyerek devlet kademelerinde görev aldılar. Bazıları da yayıncılık faaliyetlerine devam ettiler. Birinci Meşrutiyetin ilanı ile canlanan Jön Türkler (Yeni Osmanlılar Cemiyeti), zararlı faaliyetleri görülünce, İkinci Abdülhamid Han tarafından kapatılarak ortadan kayboldu. Böylece, Jön Türklerin birinci devre faaliyeti sona erdi.
Bundan sonra, yurt içinde ve dışında kurdukları birçok dernek ve yayınladıkları, sayıları yüze varan dergi ve gazete ile, İkinci Abdülhamid Hanın şahsında devlete karşı kesif bir propagandaya girişen Jön Türkler, sıkı bir işbirliği içinde oldukları Fransız ve İngiliz hükümet çevrelerinden destek gördüler. Nitekim, 4 Şubat 1902’de Paris’te toplanan Birinci Jön Türk Kongresi, Fransız Senatosu üyesi Lafeuvre Contalis’in evinde yapıldı. Bu kongreye, Osmanlı Devletinin hakim olduğu hemen her bölgeden çağrılan delegeler katıldı. Bunlar arasında bulunan her din ve milliyetten insanın ortak vasfı, Osmanlı Devletine karşı olmaktan ibaretti. Bunun dışında, aralarında hiçbir bağ ve fikrî birlik bulunmayan bu insanlar, aralarındaki sen-ben çekişmesi sebebiyle, kongreyi başarısız bir şekilde sona erdirdiler. Delegeler, Osmanlı Devletinin yıkılması hariç, başka hiçbir noktada birlik olamadılar.
27-29 Aralık 1907’de yine Paris’te toplanan İkinci Jön Türk Kongresine; İttihat ve Terakki, Prens Sabahattin’in Teşebbüs-i Şahsî ve Adem-i Merkeziyet cemiyetleri yanında, Ermeni Taşnaksutyun Komitesi de katıldı. Kendi aralarında birlik olmamasından yakınılan bu kongrede; Osmanlı Devleti aleyhine en ağır ithamlar yapıldıktan sonra, İran Mebusan Meclisi'ne dostluk telgrafı çekilmesine, Makedonya’daki Rum, Bulgar vs. çetelerinin, devlete karşı olan isyanlarının desteklenmesine, diğer gizli cemiyetlerin birleştirilerek, ihtilâlci yayınlar yapılmasına karar verildi.
Jön Türklerin uzun yıllar devam eden faaliyetlerinde, ön planda meşrutiyet ve hürriyet fikirleri görünüyorsa da, her grup ve şahsın ayrı ayrı maksatları vardı. Azınlıklar istiklâl, hiç değilse muhtariyet kapmak, şahıslar ise şahsî hırs ve arzularını tatmin etmek peşindeydiler. Osmanlı Devleti'ni parçalamak ve yıkmak isteyenler tarafından methedilen Jön Türklerin faaliyetleri ise, devletin yıkılışını hızlandıran belli başlı sebeplerden olmuştur. Batı dünyası karşısındaki tavırlarının taklitten öteye geçememesi, devlet kademelerinde yer almak, meşhur olmak, hattâ Mithat Paşa'da olduğu gibi, kendi ailelerini hanedan yapmak için azınlıklarla, eşkıyalarla, Rum-Ermeni çeteleri ve Avrupa devletleriyle işbirliği yapmaktan çekinmemeleri, bu faaliyetlerin en acı tarafı olmuştur. Netice olarak, Osmanlı topraklarındaki sulh ve sükûnu, dört bir yandan patlak veren ihtilaller, isyanlar, hükümet darbeleri ve savaşlarla yok etmişler, çıkarılan idaresizlik, kargaşa ve savaşlar ortamı içinde, milletin felâketini hazırlamışlardır. Birinci Dünya Savaşı, Jön Türk faaliyetinin Türkiye’de sonu olmuş, daha önce yaptıkları gibi, yine yurt dışına kaçmışlardır.


Kaynak:
Genel Türk Tarihi/ dallog.com

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
23 Haziran 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Jön Türkler
MsXLabs.org & Temel Britannica
Sponsorlu Bağlantılar

19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nde meşrutiyet yönetimini kurmayı amaç­layan hareketi yaratan aydınlara verilen ad­dır. Genç Türk anlamına gelen deyim, 19. yüzyılda Avrupa'da mutlakıyetçi rejimlere karşı mücadele eden örgütlere takılan "genç" sıfatından kaynaklanır. Daha sonra dünyanın çeşitli ülkelerinde aynı amaçlar doğrultusunda çalışan gruplar da Jön Türkler olarak anıl­mıştır.
Jön Türk deyimi ilk kez Paris'te gönüllü sürgün olarak yaşayan Mısırlı Mustafa Fazıl Paşa tarafından kullanılmıştır. Yurtdışına ka­çan Osmanlı aydınlarını koruması altına alan, onlara mali destek sağlayan Mustafa Fazıl Paşa'nın, meşrutiyet yanlısı harekete batı kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla 1867'de Fransızca olarak yayımladığı bir yazıda kullandığı bu deyim giderek yaygınlık kazanmıştır.
İlk Jön Türkler, Tanzimat dönemi reform­larını yeterli bulmayan, padişahın mutlak yetkisinin anayasayla sınırlanmasını isteyen, meşrutiyet yanlısı aydınlardı. 1865'te Yeni Osmanlılar Cemiyeti adıyla gizli bir dernek kuran bu aydınlar başlangıçta pek bir varlık gösteremediler. Ama 1867'de Mustafa Fazıl Paşa'nın çağrısı üzerine Paris'e kaçan Namık Kemal, Ziya Bey (Paşa) ve Ali Suavi'nin başı çektiği bir grup, orada çıkardıkları yayın organlarıyla etkili bir muhalefete giriştiler. Jön Türkler'in sayıları arttıkça aralarında görüş ayrılıkları doğdu ve bir bölümü meşruti­yet isteklerinin başlıca engelleyicisi olarak gördükleri Sadrazam Ali Paşa'nın ölümü üzerine 1871'de yurda döndü. Ama Abdülaziz'in giderek artan baskıcı yönetimi yalnız aydınlar arasında değil, yüksek devlet gö­revlileri ve ulema arasında da tepki yara­tıyordu. Midhat Paşa'nın öncülük ettiği bir grup yüksek devlet görevlisi 1876'da Abdülaziz'i tahttan indirdi. Meşrutiyeti ilan etme sözü aldıkları V. Murad'ı padişah yapan Midhat Paşa ve arkadaşları Jön Türkler'le de işbirliğine girişti. V. Murad'ın hastalığı yü­zünden kısa süren padişahlığını gene meşruti­yeti kuracağına söz verdiği için başa getirilen II. Abdülhamid izledi. Namık Kemal, Ziya Bey (Paşa) gibi Jön Türk önderlerinin katkı­larıyla hazırlanan ilk Osmanlı anayasası 23 Aralık 1876'da ilan edildi ve ilk Osmanlı parlamentosu da 19 Mart 1877'de toplandı. Bu gelişmeler Jön Türkler'in amaçlarına ulaş­tıklarını gösteriyordu. Ne var ki, II. Abdülhamid'in 1877 - 78 Osmanlı-Rus Savaşı'nı bahane ederek parlamentoyu kapatması, anayasayı askıya alması, aydınları sürgüne göndermesi yeni bir dönemin başlangıcı oldu.
Birinci Jön Türk hareketi olarak da anılan ve II. Abdülhamid'in baskıcı yönetimini yerleştirmesiyle son bulan hareketin içinde yer alanlar, bu yeni dönemde fazla bir etkinlik gösteremediler. Yalnız Ali Suavi 1878'de küçük bir grupla Çırağan Sarayı'nı basarak V. Murad'ı yeniden tahta çıkarmak istediyse de bu girişimini yaşamıyla ödedi. Aynı amaçla örgütlenmeye çalışan başka gruplar da yaka­landılar. II. Abdülhamid'in gittikçe artan baskıcı yönetimine karşı bir süre herhangi bir tepki görülmedi. Daha sonra 1889'da Askeri Tıbbiye'de okuyan bir grup gencin kurduğu Ittihad-ı Osmani Cemiyeti yeni Jön Türk hareketinin başlangıcı oldu. Yurtiçinde başlayıp, bir bölümünün yakalanması üzerine 1895'ten sonra yurtdışına kayan Jön Türk hareketi bu kez daha geniş bir kesimi kucakladı. Jön Türkler'in gittikçe artan eylemleri sonunda II. Abdülhamid 1908'de meşrutiyeti ilan et­mek ve anayasayı yürürlüğe koymak zorunda kaldı.
İkinci Jön Türk hareketi de denilen bu dönem sonunda Jön Türkler'in en güçlü örgütü olan İttihat ve Terakki başa geçti. 1908 - 18 arasındaki 10 yıl boyunca yoğun iç ve dış siyasal olaylar, I. Dünya Savaşı'nın yarat­tığı ağır koşullar içinde geçen Jön Türk yönetimi, Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Sa­vaşı'nda uğradığı ağır yenilgi üzerine son buldu. Ama bambaşka bir süreç içerisinde yeni bir ülke yaratan Mustafa Kemal ve arkadaşları da dış ülkelerde yeni Jön Türkler olarak anıldılar.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Mavi Peri - avatarı
Mavi Peri
Ziyaretçi
15 Ağustos 2012       Mesaj #3
Mavi Peri - avatarı
Ziyaretçi
Jön Türkler

19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı Devleti'nde meşruti (parlamenter) bir hukuk düzeni kurmak, anayasa ilânı ile derhal serbest seçimlere gitmek ve böylece kurulacak meclise, ülke ve ulusun kaderini teslim etmek fikrini savunan liberal ve devrimci Osmanlı aydınlar ve subaylar topluluğu. "Yeni Osmanlılar" ya da "Genç Osmanlılar" deyiminin Fransızca (Jeunes Turcs) karşılığı olarak verilen Jön Türkler adı, ilk olarak Mustafa Fazıl Paşa'nın yayımladığı bir mektupta kullanıldı. Daha sonra Namık Kemal ve Ali Suavi tarafından da benimsenerek Türkçeye giren Jön Türkler adı, I. ve II. Meşrutiyet'i hazırlayan ve Osmanlı Devleti'nde yüzyılın gereksinmelerine uygun yenilik ve ilerleme yapılmasını isteyen bütün devrimciler için kullanılageldi. Üyeleri sonradan Jön Türkler diye anılan gizli "Yeni Osmanlılar" derneği, 1865'te İstanbul'da Sağır Ahmet Bey'in oğlu Mehmet Bey, Kayazade Reşat, Suphi Paşazade Ayetullah ve Namık Kemal tarafından kuruldu. Sonradan Ziya Paşa, Ali Suavi, Ebüzziya Tevfik de derneğe katıldılar. Fakat dernekte önemli bir rol oynayan Mustafa Fazıl Paşa oldu. Onun da derneğe katılması ve malî desteğiyle Jön Türkler yurt dışında da mücadelelerini artırdılar. Mustafa Fazıl Paşa, Mehmet Bey'in başyazarlığını yaptığı Paris'te çıkan Liberté adlı gazetede Abdülaziz'e Fransızca bir açık mektup yayımladı. Bu mektupta meşrutiyetin ilânı, "nizam-ı serbestane"nin kurulması isteniyor ve Âli ve Fuat paşalar bilgisiz ve hain kimseler olarak ilân ediliyordu. Bu mektup, Namık Kemal, Sadullah Paşa ve Ebüzziya Tevfik tarafından Türkçeye çevrilerek basıldı ve halka dağıtıldı. Yeniden sadrazam olan Âli Paşa, Yeni Osmanlılar Derneği liderlerinden Ali Suavi'yi Kastamonu'ya sürdü. Namık Kemal ve Ziya Paşa'yı taşraya memuriyetle gönderdi. Ali Paşa'nın Jön Türkler'e karşı takındığı tutum üzerine Mustafa Fazıl Paşa, Jön Türklerin liderlerini Paris'e çağırdı. Liderler Paris'e gittiler. Sürgünden kaçan Ali Suavi de sonradan onlara katıldı. Böylece Yeni Osmanlılar Derneği Paris'e taşındı. Jön Türkler, Avrupa'da yayın yoluyla da faaliyete geçtiler. Ali Suavi, Londra'da Muhbir (1867), Ziya Paşa ile Namık Kemal de Hürriyet gazetesini çıkardılar (1886). Daha sonra Ali Suavi Paris'e gelerek, bu kez Ulûm gazetesini yayımladı. Yeni Osmanlılar Derneği'nin savunduğu düşünceler başlıca iki noktada toplanır: 1) Osmanlı Devleti uyruğunda bulunanların haklarını, özgürlüklerini, eşitliklerini yasaların güvencesi altına almak; 2) Osmanlı Devleti'nde meşrutî idareyi (parlamenter yönetim) kurmak. 1867'de Sultan Abdülaziz'in Avrupa gezisi Jön Türkler'in aleyhine oldu. Marsilya'da padişahtan af dileyen Mustafa Fazıl Paşa, Ali ve Fuat paşalarla da barışarak, Jön Türkler'den ayrıldı ve İstanbul'a döndü. Hükümette görev aldı; Osmanlı büyükelçiliğinin baskısı sonucu Paris'i terke zorlanan Jön Türkler, İngiltere'ye geçtiler. Aralarında baştan beri süregelen anlaşmazlıklar derinleşti ve küçük gruplara ayrıldılar. 1871 yılından itibaren de hükümetle anlaşarak ya da genel aftan yararlanarak Türkiye'ye döndüler. Yeni Osmanlılar Derneği fiilen dağıldı. Üyelerinden bazıları devlette yeniden görev aldılar. Namık Kemal 1872'de "İbret" gazetesinin başına geçti. İstanbul'a dönenlerden bir kısmı ilk sadareti sırasında (Ağustos 1872) Mithat Paşa'nın etrafında toplandılar ve onu desteklediler. Dernek, Güllü Agop'un Gedikpaşa'daki tiyatrosundan kendi propagandası için yararlandı. Nitekim, aynı tiyatroda 1 Nisan 1873'te Namık Kemal'in "Vatan yahut Silistre" adlı oyununun ilk temsil edildiği gece, halkın millî heyecan ve çoşkunluğu sağlandı. Ertesi gece Namık Kemal, tiyatroda tutuklanarak Magosa'ya, Nuri ve Hakkı beyler Akka'ya, Tevfik Bey ile Ahmet Mithat Efendi de Rodos'a sürüldüler. Bütün bunlara karşın Jön Türkler'in bir kısmı gizli faaliyetlerine devam ederek 23 Aralık 1876 Anayasası'nın ilânı ve kısa ömürlü I. Meşrutiyet döneminin açılmasını sağladılar. Ancak kısa bir faaliyetten sonra 14 Şubat 1878'de ilk Osmanlı Parlamentosu'nun II. Abdülhamit tarafından dağıtılması, Yeni Osmanlılar derneğinin de sonu oldu.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
2 Kasım 2012       Mesaj #4
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Jön Türk

Fransızca "jeun" sözcüğü "genç" anlamına gelir. "Jön Türk" tabiri ilk kez 1828 yılında İngiliz gezgin Gharles Macfarlane tarafından dönemin genç Osmanlı nüfusu için kullanılmıştır. 1855 yılında Tarihçi Abdolimino Ubicini, hem II. Mahmud zamanındaki reformcuları, hem de Abdülmecid döneminin Batılılaşma yanlısı Tanzimat kadrosu için bu benzetmeyi kullanmıştır, jön Türk tabirini 1857 yılında bir kavram olarak kullanan ilk kişi ise Fransız aydın Hyppolyte Castile'dir. Ame¬rikalılar da Avrupa'da öğrenim görmüş Osmanlı gençleri için bu benzetmeyi kullanmışlardır, jön Türk tabirinin ilk kez Suriyeli Tarihçi Halil Ganem tarafından kullanıldığını iddia edenler de bulunmaktadır.
Osmanlılarda 1861'de Abdülaziz'in tahta çıkışı esnasında padişahın Özel kalem dairesinde görevli olan Ziya ve Muhtar Beyler, daha yetenekli bir sadrazam tayın edilmesini istemelerinden dolayı Jön Türk olarak nitelendirilmişlerdir. Bu tabir Mustafa Fazıl Paşa'nın desteği ile padişaha karşı oluşan muhalefet hareketini tanımlamak için Avrupa basını tarafından da kullanılmıştır.

Benzer Konular

11 Haziran 2012 / taz_maniac Müslümanlık/İslamiyet
18 Şubat 2017 / virtuecat Türkiye Cumhuriyeti
9 Aralık 2007 / Misafir Taslak Konular
17 Ocak 2013 / ThinkerBeLL Türkiye Cumhuriyeti
14 Ekim 2009 / Misafir Taslak Konular