Arama

Organ Bağışı

Güncelleme: 25 Ekim 2016 Gösterim: 11.445 Cevap: 5
SeRCaX.TR - avatarı
SeRCaX.TR
Ziyaretçi
3 Ağustos 2008       Mesaj #1
SeRCaX.TR - avatarı
Ziyaretçi

Organ Bağışı Nedir?

Ad:  bağışı.jpg
Gösterim: 3720
Boyut:  50.5 KB
Öldükten sonra organlarınızın başka bir insan için kullanılmasına izin vermenizdir. Görmeyen bir insanın görmesini ya da hayatını diyaliz makinasına bağlı geçirek zorunda olan bir kişinin normal hayatına dönmesni sağlamaktır.

Sponsorlu Bağlantılar
Hangi Organlar Bağışlanabilir?
Sağlıklı her organ bağışlanabilir. Ülkemizde kalp, akciğer, böbrek, karaciğer ve pankreas gibi organlar; kalp kapağı, gözün kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi dokular başarıyla nakledilebilmektedirler. Bir kişi organlarını bağışlayarak bir çok insana yaşama şansı verebilir.

Organ Bağışını Kimler Yapabilir?
1979 tarih ve 2238 sayılı yasa gereği organ bağışı yapılabilmesi için 18 yaşını doldurmuş olmak ve bu dileğinizi iki tanık huzurunda sözlü olarak yapmanız, ayrıca bunun bir hekim tarafından tasdik edilmesi yeterli olacaktır. Bunun için en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak "Doku ve Organ Bağış Belge"nizi alabilirsiniz. Organ ve Doku Nakli Hizmetleri tüm dünyada olduğu gibi ülkemizin de en önemli sağlık sorunlarından birisidir.

Organ Nakli Kimlerden Yapılır?
Organ ve Doku nakli, canlıdan ve kadavradan olmak üzere iki şekilde gerçekleştirilebilmektedir.
1. Kadavra donör (verici): Trafik kazası, kurşunlanma, beyin kanaması vb. nedenlerle yoğun bakımda tedavisi devam ederken beyin ölümü denilen geri dönüşümsüz beyin hasarı gelişmiş hastaların organları bağışlandığı takdirde bunlar kadavra donör olarak tanımlanmaktadır.

2. Canlı donör:
Organ nakli gereken hastanın eşi veya yakın akrabaları doku, kan grubu vb. uyum mevcut ise organ bağışında bulunabilmektedir. Bunlar canlı donör olarak tanımlanmaktadır. Böbrek ve karaciğer canlıdan nakil yapılabilen organlardır.

Beyin Ölümü Nedir?
Beyin ölümü, beyin fonksiyonlarının irreversibl (geri dönüşümsüz) olarak kaybolmasıdır. Beyin ölümü gerçekleşen kişide solunum ve dolaşım acakyoğun bakım koşullarında ventilatör gibi destek makinelerine bağlanarak sürdürülebilmektedir. Solunum ve kalp atılımları yapay olarak sürdürülebilirken, beyin fonksiyonları yapay olarak sürdürülemez. Bu nedenle kişi beyni öldüğü zaman tıbben ölü kabul edilir. Yoğun bakım ünitelerinde verilen tüm tıbbi desteğe rağmen ortalama 24-36 saat sonra beyin dışındaki fonksiyonlarını kaybederler. Beyin ölümü tanısı almış kişilerin hayata dönmesi mümkün değildir. Beyin ölümünün gerçekleşmesinden sonra bu kişiler kadavra donör olarak adlandırılır. Bu donörlerde en kısa süre içerisinde (organlar fonksiynlarını kaybetmeden önce) organların alınarak bekleyen hastalara nakledilmesi gereklidir.

Beyin Ölümü ile Bitkisel Hayat Arasındaki Fark Nedir?
Beyin ölümü ile bitkisel hayat kavramları birbirinden farklıdır. En önemli fark, bitkisel hayattaki hastaların solunumlarının devam etmesidir. Bu hastalar aylarca ya da yıllarca yaşamaya devam etmekte ve bazı durumlarda iyileşerek normale dönebilmektedir. Beyin Ölümü ile bitkisel hayat kavramları birbirinden farklıdır. En önemli fark, bitkisel hayattaki hastaların solunumlarının devam etmesidir. Bu hastalar aylarca ya da yıllarca yaşamaya devam etmekte ve bazı durumlarda iyileşerek normale dönebilmektedir. Beyin ölümünü, çok basit bir benzetme ile vazodaki çiçeğe, bitkisel hayatı ise saksıdaki çiçeğe benzetebiliriz. Vazodaki çiçek istesek de istemesek de birkaç gün sonra solacak ve kuruyacaktır. Oysaki saksıdaki çiçek suladığımız müddetçe solmayacaktır.

Organ Alımı Nasıl Gerçekleştirilir?
Organlarınızın alınması işlemi, konunun uzmanı doktorların bulunduğu Sağlık Bakanlığı ve Üniversite Organ Nakil Merkezleri'nde gerçekleştirilir. Organ bağışında bulunduğunuz takdirde organ bekleyen hastalara yaşama şansı verebilmeniz için "Bağış Belgenizi" bir kimlik gibi sürekli yanınızda bulundurmanız ve bu konuyla ilgili olarak yakın akrabalarınıza bilgi vermeniz gerekmektedir.

Organ Nakli Nedir?
Tedavisi mümkün olmayan hastalıklar nedeniyle görev yapamayacak derecede hasar gören organların yerine,canlı veya ölüden alınan yeni,sağlam organın konularak hastanın tedavi edilmesine organ nakli denir.

Organ ve Doku Nakli Hizmetleri
Tedavisi sadece organ ve doku nakli ile mümkün olan hastalıklar, tüm dünyanın olduğu gibi,ülkemizin de önemli sağlık sorunlarından biridir. Organ ve doku nakli bekleyen hastaların sayısı her geçen gün artmaktadır. Kalp ve karaciğer nakli bekleyen hastalar, uygun organ bulunamadığı takdirde yaşamlarını kısa bir süre içinde kaybetmektedir. Bugün 30.562 kronik böbrek yetmezliği hastası diyaliz cihazlarına bağlı olarak 'bir gün böbrek nakli bulabilmek umuduyla' yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Nakli bekleyen hastaların bazıları ise tedavi olabilmek umuduyla yurt dışında çareler aramaktalar.

Hangi Organ Dokularının Nakli Yapılmaktadır?

Böbrekler sağ ve solda olmak üzere iki tanedir. Dakikada 1 litre kanı süzerek vücudu zararlı maddelerden temizlerler. Ancak bir çok sebepten böbrek dokusu zarar görerek işlevini yapamaz hale gelebilir. Böbrek yetmezliğine bağlı ölümlerin %60'nı oluşturan kronik iltihabı durumda böbrekler fonksiyonlarını kaybederler. Bu durumda böbrek nakli gerekir.
Kalp karın tutarak harap eden hastalıklarda kalp görevini yapamamaktadır. Bu hastalar nakil olmaz ise çok kısa sürede hayatlarını kaybetmektedir ve ancak kalp nakli ile yaşamaları mümkündür.
Karaciğer karın boşluğunun sağ tarafında yer alır. Karaciğer hücrelerinin tahrip olduğu, siroz, kronik sarılık, karaciğer kanseri gibi tıbbi tedavinin başarısız kaldığı hastalıklarda karaciğer nakli tek çözüm olarak ortaya çıkmaktadır.

Bağışlanan Organlar Kimlere Nakledilir?
Organ alacak hastalar öncelikle kan grubu ve doku grubu uyumuna yaş, boy, kilo gibi kriterlere ayrıca tıbbi aciliyet durumuna göre belirlenir. Cins, ırk, din, zengin-fakir ayırımı yapılmaz.

Organ Bağışı Nereye ve Nasıl Yapılır?
  • Sağlık Müdürlerinde,
  • Hastanelerde,
  • Emniyet Müdürlüklerinde (ehliyet alımı sırasında),
  • Organ nakli yapan merkezlerde,
  • Organ nakli ile ilgilenen vakıf, dernek vs. kuruluşlarda organ bağışı işlemi yapılabilir.
Organ bağışında bulunabilmek için; organ bağışı kartını iki tanık huzurunda doldurup imzalamak yeterlidir. Organ bağışı yapanların, bu durumdan ailelerini de haberdar etmeleri daha sonra çıkabilecek problemleri önlemek açısından yararlı olacaktır.
Organ bağışında bulunan kişilerin organ bağış kartını daima yanında taşıması organ bağışı işleminin karışıklık ve gecikme olmaksızın yerine getirilmesini sağlayacaktır. Kişi organ bağışından vazgeçtiği anda organ bağış kartını taşımaktan vazgeçmeli ve bu kararını ailesine bildirmelidir.

ULUSAL KOORDİNASYON MERKEZİ
Organ ve Doku Nakli Hizmetlerinin başarıyla ulaşılabilmesi için Sağlık Bakanlığı'na, Milli Eğitim Bakanlığı'na, Üniversitelere, Diyanet İşleri Başkanlığı'na, Gönüllü Kuruşlara, yazılı ve görsel basına ve tüm halkımıza görev düşmektedir. Bu amaçla Sağlık Bakanlığı, Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Sistemini (UKS) kurmuştur. Ulusal Koordinasyon Sistemini yürütmek amacıyla Ulusal Koordinasyon merkezi ve buraya bağlı Bölge Koordinasyon Merkezleri oluşturulmuştur.
UKS'nin amacı bağışlanan organ ve dokuların tıbbi etik anlayışına uygun, adaletli bir şekilde, en uygun alıcıya naklinin sağlanmasıdır. Ülkemizde, Organ ve Doku Nakli bekleyen tüm hastaların kayıtları UKS içerisinde Ulusal Koordinasyon Merkezi'nde bulunmaktadır. Ulusal Koordinasyon Sisteminin yürütülmesi amacıyla Bakanlığımız Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü'ne bağlı olmak üzere; Ankara'da Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon Merkezi (UKM) ile Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya, Adana ve Kayseri illerinde Bölge Koordinasyon Merkezleri kurulmuştur.

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Organ Bağışı Konusuyla İlgili Görüşü
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, 3.3.1980 tarih ve 396/13 sayılı kararı ile organ naklinin caiz olduğunu açıklamıştır. Bu kararda;·
  • Zaruret halinin bulunması, yani hastanın hayatını veya hayati bir organını kurtarmak için bundan başka çarenin olmadığının mesleki ehliyet edilmesi,
  • Hastalığın bu yolla tedavi edileceğine ilişkin doktor kararının olması,
  • Doku ve organı alınacak kişinin bu işlemin yapılmış olduğu sırada ölmüş olması,
  • Organ veya dokusu alınacak kişinin sağlığında buna izin vermiş olması veya hayatta iken aksine bir beyanı olmamak şartıyla yakınlarının rızasının sağlanması,
  • Alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması,
  • Tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak olan nakle razı olması gerektiği belirtilmektedir.
Yine aynı kararda "organınızı vereceğiniz kişi yaptığı iyilik ve fenalıklardan kendisi sorumludur" denilmektedir.
Kur'an-ı Kerim'de de "Kim bir insana hayat verirse onun tüm insanlara hayat vermişçesine sevap kazanacağı" beyan olunmaktadır. (Maide suresi,Ayet 32)


BAKINIZ
Organ Nakli

Son düzenleyen Safi; 25 Ekim 2016 23:11
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Kasım 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Organ bağışı nedir?
Organ bağışı, bir insanın organlarının bir kısmının veya tamamının, henüz sağlıklı iken, beyin ölümünün ardından başka insanlarda yararlanılmak üzere bağışlanması
Sponsorlu Bağlantılar
Bir bakış açısıyla; organ bağışının, kan naklinden farkı yoktur. Hayat kurtarma anlamında, sağlıklı olan her organ bağışlanabilir. On sekiz yaşını doldurmuş ve doğru ile yanlışı ayırabilme yeteneğine sahip herkes, başta kalp olmak üzere, akciğer, böbrek, karaciğer ve pankreas gibi organlar; kalp kapağı, göz kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi dokuları bağışlayabilmekte, ve bunlar günümüz tıp teknolojisinde nakledilebilmektedir. Bir kişi organlarını bağışlayarak bir çok insana yaşama şansı verebilir. Türkiye'de birçok devlet ve üniversite hastanesinde organ bağışı işlemleri yapılmaktadır. Ayrıca yaşarken yapılabilen (böbrek gibi) organ bağışı türleri de vardır. Bağışlanan organların nakledilmesi, Sağlık Bakanlığı'nın denetim ve gözetiminde, bilgisi dahilinde gerçekleştirilir. Çeşitli kurum ve kuruluşlar, zaman zaman organ bağışı kampanyaları düzenlemektedir. 2000 yılında, organ bağışı konusunda bir "Ulusal Koordinasyon Sistemi" oluşturularak, bakanlığın olanaklarıyla organ bekleyenler sistematik sıralamaya dahil edilmişlerdir.

Organ bağışı;

1- Sağlık Müdürlüklerinde,
2- Hastanelerde,
3- Emniyet Müdürlüklerinde (ehliyet alımı sırasında),
4- organ nakli yapan merkezlerde,
5- Organ nakli ile ilgilenen vakıf, dernek vb. kuruluşlarda yapılabilir.

Yasal dayanağı

Türkiye'de 1980 tarih ve 2240 sayılı yasa gereği organ bağışı yapılabilmesi için 18 yaşını doldurmuş olmak ve bu dileğin, iki tanık önünde, sözlü olarak yapılması,genişletilmiş gönüllülük ve ayrıca bunun bir hekim tarafından tasdik edilmesi yeterlidir. Bunun için en yakın sağlık kuruluşuna başvurarak "Doku ve Organ Bağış Belge"si alınabilir. Bu belge, genellikle nüfus kimlik cüzdanı yanında taşınarak, herhangi bir kaza durumunda doktorların, gerekli organları kurtarması sağlanmaktadır.

2240 sayılı yasanın bazı maddeler

Madde 3- Bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı organ ve doku alınması ve satılması yasaktır.
Madde 4- Bilimsel, istatistiki ve haber niteliğindeki bilgi dağıtımı halleri ayrık olmak üzere, organ ve doku alınması ve verilmesine ilişkin her türlü reklam yasaktır.
Madde 5- Onsekiz yaşını doldurmamış ve mümeyyiz olmayan kişilerden Organ ve Doku alınması yasaktır.
Madde 6- Onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden Organ ve Doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur.
Madde 11- Bu konunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölüm hali, bilimin ülkede ulaştığı düzeydeki kuralları ve yöntemleri uygulamak suretiyle, biri kardiyolog, biri nörolog, biri nöroşirürjiyen ve biri de anesteziyoloji ve reanimasyon uzmanından oluşan dört kişilik hekimler kurulunca oy birliği ile saptanır.
Madde 12- Alıcının müdavi hekimi ile organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklini gerçekleştirecek olan hekimlerin, ölüm halini saptayacak hekimler kurulunda yer almaları yasaktır.
Madde 15- Bu kanuna aykırı şekilde organ ve doku alan, saklayan, aşılayan ve nakledenlerle bunların alım ve satımını yapanlar, alım ve satımına aracılık edenler veya bunun komisyonculuğunu yapanlar hakkında, fiil daha ağır bir ceza gerektirmediği takdirde iki yıldan dört yıla kadar hapis ve 50.000 TL’den 100.000 TL’ye kadar ağır para cezasına hüküm olunur.

Organ bağışlarının azlığı

Organ bağışında, Dünya çapında bir yetersizlik vardır. Bu nedenle bekleme listeleri uzadıkça uzamaktadır. Örneğin Almanya'da böbrek nakli için bekleme süresi 2005 yılı verilerine göre yaklaşık 7 ila 9 yıl arasında değişmektedir. Kalp, karaciğer ve akciğer organ bekleme listelerindeki birçok hasta, zamanında bir organ bulunamadığı için ölmektedir. Uzun bekleme sürelerinin oluşma nedeni, diğer başka nedenlerin yanı sıra, ölümcül trafik kazalarının azalması, fakat buna karşılık sadece organ nakli ile iyileştirilebilecek hastalıkların da çoğalmasıdır. Ayrıca genelde yaşam beklentilerinin yükselmesi ve teknolojinin gelişmesi sonucu, tıbbın giderek daha çok hastalığa organ nakli yapılabilir gözüyle bakmasıdır. Organ bağışlarının azlığına başka bir neden de, bazı devletlerdeki yasal düzenlemelerin bağışların yapılmasına engel olmasıdır. ABD'de ise organ bağışını teşvik için vergi indirimleri ve iş kaybını karşılama yöntemlerine başvurulmaktadır.

Organ bağışı yöntemleri

Temelde organ bağışı ile ilgili dört yöntem vardır.Bu yöntemler,bağış yapan kendi isteği ile organ bağışı yapmaya hazır olmadığı zamanlarda devreye girer. Bu düzenlemeler şimdilik her yerde aynı şekilde kullanılmıyor. Her ülke kendi kararlarını kendisi veriyor.
1- İtiraz Yöntemi
2- Genişletilmiş İtiraz Yöntemi
3- Gönüllülük Yöntemi
4- Genişletilmiş Gönüllülük Yöntemi
Bunların içerisinde İtiraz Yöntemi en geniş kapsamlı yöntemdir. Bu yöntemde sağlığında kesin itirazı olmayan herkesin organı bağış olarak kabul edilir.
Genişletilmiş İtiraz Yöntemi ayrıca şöyle bir hakkı da içerir: Bağışçının ölümünden sonra, potansiyel bağışçının akrabaları organ bağışını, ölen kişinin, yaşarken yaptığı vasiyet olarak kabul ederler.
Gönüllülük Yöntemi ise bağışçının yaşarken organlarını bağışlayacağını kabul etmiş olması zorunluluğunu getirir. Kesin bir organ bağışı yapmayı kabul etme prosedürü gerektirir. Bu nedenle çok dar kapsamlıdır.
Genişletilmiş Gönüllülük Yöntemi'nde bağışçının ölümünden sonra, ailesi de bağış için onay verebilir. Bu uygulama Gönüllülük Yöntemi'ni genişletmektedir.
Bu dört yöntemin yanı sıra iki istisna yöntem daha vardır: Bilgilendirme Yöntemi ve Acil Durum Yöntemi
Bilgilendirme Yöntemi'nde bağışçının izni şarttır. Eğer potansiyel bağışçının yanında, organ bağışı yapmak istemesi ile ilgili herhangi bir yazılı belge yoksa, bağışçı olmak istemiyordur. Bu durumda ailesine bilgi verilmesi gerekir. Ailenin itiraz etme hakkı vardır.
Acil Durum Yöntemi'nde, bağışçının kendisinden veya ailesinden bir itiraz olsa bile, her durumda organ alınır.

Nakledilebilir Organlar

Tıpdaki gelişmelerin bugün geldiği noktada, insan vücudunun birçok organı nakledilebilmektedir. Burada sadece ölümden sonra bağışlanabilecek organlarla, yaşarken de bağışlanabilir organlar arasında bir ayrım yapmak gerekiyor.
Yaşarken bağışlanabilir organlarda, yaşayan bir insan,diğer bir insana gerekli olan organı veya hücreyi bağışlar. Bu organlar çift veya tabaka halinde olan veya kendini yenileme özelliğine sahip olan organlardır. Örneğin böbrek, karaciğer ve yenilenebilir özelliğe sahip hücreler veya kan, ilik ve üreme hücreleri gibi dokular. Burada bağış yapanın yaşından ziyade organın durumu çok önemlidir;fakat genelde 70 yaş üstündekilerin organları çok nadir durumlarda alınmaktadır.
Ölümden sonra bağış kabul edilebilecek organlar ve dokular: pankreas, damar, bağırsak, kulak kemikcikleri, deri, kalp, kalp kapakçıkları, gözün saydam tabakası , kemikdokusu, kıkırdakdokusu, karaciğer, akciğer, böbrek, kas ve beyin zarının bir kısmı.

Yaşarken yapılabilen bağış

Yaşarken yapılabilen organ bağışlarında,vücudumuzda çift olması ve bağış yapanın organını vermekle, fonksiyonlarını kaybetmemesi nedeniyle, böbrek transplantasyonları başı çekmektedir. Giderek taransplantasyonu çoğalan diğer organ ise, yüksek oranda yenilenebilir özelliği olan karaciğerdir. Ancak karaciğerin tamamı bağışlanamaz. Sadece bir kısmı alınabilir.
Bağış yapan 19 yaşını doldurmuş ve karar verebilecek durumda olmalıdır. Bağış yapan, yapılacak müdahelenin şekli, büyüklüğü, olası tehlikeleri ve sağlığına şimdi ve daha sonra gelebilecek zararlar konusunda bir doktor tarafından,başka bir doktorunda bulunduğu ortamda aydınlatılmalıdır.

Ölümden sonra bağış

Ölümden sonra nakil için organın alınması, ancak beyin ölümünün kesin tespit edilmesi ve izin alındıktan sonra mümkündür. Türkiye'de genişletilmiş gönüllülük yöntemi yürürlüktedir. Buna göre ortada Doku ve Organ Bağış Belgesi varsa, nakledilmek için gerekli organlar alınır, yoksa ölen kişinin akrabalarının rızası olursa ancak alınabilir. Önce ölüden kan örneği alınır. Kan grubu ve doku özellikleri tespit edilir. Bu veriler alınan organın kime nakledilebileceğinin tespiti için çok önemlidir. Ayrıca organın nakledileceği hastayı tehlikeye sokabilecek herhangi bir bulaşıcı hastalık veya organda tümor olup olmadığı da burada tespit edilir.

Beyin ölümünün tespiti

Ağır baş yaralanmaları, beyin kanaması, felç, beyin tümörü veya oksijen eksikliği nedeniyle beynin hasar görmesi (hipoksi), kan dolaşımının durması ve şok nedeni ile beyin ölümü (beyin fonksiyonlarının geri dönüşü kesin olmayacak şekilde kaybı) gerçekleşir. Zehirlenme, sinirlerin bloke olması,donma veya hormon/metabolizma koması gibi durumlar sonucu beyin ölümü yanıltıcı olabilir. Aslında bu beyin ölümü olmayabilir.
Bazı insanlar beyin ölümünün tespitine kuşku ile bakmaktadırlar. Bunlar organların alınması uğruna, beyin ölümünün erken tespit edilmiş olabileceği endişesini taşıyorlar. 2008 mart ayında Amerika'da 22 yaşındaki bir genç,yaptığı bisiklet kazası sonucunda, komaya girdi ve bir süre sonra beyin ölümü tespiti yapıldı. Ailesi organ bağışı için izin verdi. Fakat organ alımı işleminden çok kısa bir süre önce bir uyarıya tepki gösterdi ve 2 ay sonra taburcu edildi.
Eğer organ alınacak hasta, başka hücrelere de yayılma gösteren kanser hastalıklarından (metastas) birisine, hıv virüsü (Aids) 'ne veya Creutzfeld - Jacob hastalığının aktif virüslerine veya organları kronik fonksiyon bozukluklarına sahipse, organ alınamaz.
Beyin ölümü tanısını, ülkemizde esas olarak 4 branştan oluşan beyin ölümü tespit kurulu koyar.Kurul nöroloji, nöroşirürji, anestezi ve kardiyoloji uzmanlarından oluşur. Bu tanının konması, geri dönüşü mümkün olmayan bir ölüm sürecinin başladığı anlamına gelir. O sırada kalp çarpıyor, solunum makineler yardımıyla sürdürülüyor olsa bile beynin kalıcı hasar gördüğü ve kişinin yaşama geri dönme olasılığının kalmadığı kabul edilmiş olur. Örneğin Almanya'da ayrıca beyin ölümü tanısını koyan doktorların, organ alımı ve nakli ekibinde yer almamaları gerekiyor.

Organ bağışı tarihi
Mitoloji ve efsaneler M.Ö. 5.yüzyılda bir insandan bir insana organ ve doku nakli yapıldığını kaydederler. M.S. 3. yüzyılda ise hekimliğin koruyucu azizleri Aziz Cosmas ve Aziz Damian, bir bacağını kaybeden misyoner Jakobus von Voragine'e, ölen bir siyahın bacağını nakletmişler. Bunlar söylenti ya da efsane. Fakat daha 1596 yılında Bolognalı İtalyan Gaspare Tagliacozzi, transplantasyonda vücudun yabancı dokuyu reddetiğini yazmıştır:
"Bireylerin kendine has karakterlerinin olması, bir başka kişide bu işlemi yapmamızı engelliyor."
Organ bağışının yeni tarihi 17. yüzyıla kadar uzanıyor. Bu yüzyılda ilk deri nakli denemeleri yapıldı. 1863 yılında Paul Bert, o zamanlar sadece deri, lif, erkek yumurtalıkları veya dişlerde yapılmaya çalışılan (damar bağlantısı olmayan organ nakilleri) transplantasyonlarda doku reddi ile ilgili sorunları yeniden yazmıştır. 1883 yılında zarar görmüş iç organların nakli ile ilgili denemeler yapılmıştı. 20.yüzyılın başlarında, tam olarak 1902 yılında Avusturyalı Emerich Ullmann ve Fransız Alexis Carrel, birbirlerinden habersiz köpeklerde transplantasyon yapmayı denediler. Köpeklerin organlarının yerini değiştirdiler. Örneğin böbreği yerinden alıp fonksiyonları ile birlikte enseye naklettiler. İlk olarak Carrel, iki ayrı birey arasında yapılan organ naklinde, doku uyuşmazlığının ortaya çıktığını;fakat bu nakil, bireyin kendi vücudu içerisinde yapılırsa,bu durumun ortaya çıkmadığını fark etti. Daha sonra damarların dikilmesi ile ilgili teknikleri geliştiren Carrel,bu tekniği organ ve doku nakillerinde de başarıyla uyguladı. Geliştirdiği bu teknik, onun 1912 yılında Tıp Nobel Ödülü almasını sağladı. İnsanlar üzerindeki ilk organ nakli denemesi, 1916 yılında Fransız Mathieu Jaboulay tarafından yapıldı. Bu denemede hayvan organları kullanıldığı için, deneme başarısız oldu. İki böbrekleri de çalışmadığı için ölmek üzere olan,iki bayana koyun ve domuz böbrekleri nakledilmişti. 1908 yılında bir köpeğe kendi organı nakledildi ve köpek yıllarca yaşadı. 1909 yılında Almanya'da Berlinli Dr.Unger, bir maymunun böbreğini, bir kız çocuğunun uyluk kemiği üzerindeki damarlarına bağladı; fakat başarısız oldu.
Vücudun direnç göstermesi sorunu çözülemediği için 20 ve 30 lu yıllarda birçok doktor ve bilim adamı, bu konudaki girişimleri ve çalışmalarından vazgeçti. O zamana kadar yapılan transplantasyonların çoğu ölümle sonuçlanmıştı. İlk defa 1933 yılında Macar Op.Dr. Yu Yu Voronoy tarafından bir insan böbreği, diğer bir insana nakledildi. Vücudun direnç göstermesi sonucu hasta öldü. Yeni denemeler çoğunlukla Amerika Birleşik Devletleri 'nde II. Dünya Savaşı 'ndan sonra, yapılmaya başlandı. İlk defa 1942 yılında İngiliz zoolog Sir Peter Brian Medawar, vücudun reaksiyonunun, bağışıklık sistemi ile ilgili olduğunu yazdı. Bu tespiti nedeni ile de 1960 yılında Tıp Nobel Ödülü'nü aldı. 1944 yılında Hollandalı Willem Kolff tarafından "Diyalizatör" ismi verilen yapay bir böbrek geliştirildi. Böbrek hastaları bu mekanik böbrek yardımı ile hayatta kalabiliyorlardı.
İlk başarılı böbrek transplantasyonu, 1954 yılında Şikago 'da Joseph Murray (1990 yılında Tıp Nobel Ödülü'nü aldı) tarafından yapıldı. Organ bağışını yapan kişi, hastanın tek yumurta ikizi idi. Böylece bağışıklıkla ilgili tepkiler en aza indirilmişti ve ayrıca ameliyat olana ışınla şua tedavisi de uygulanmıştı. Böbrek nakli yapılan hasta sekiz yıl sonra kalp krizinden ölmüştü. Daha önce 1951 yılında da Boston 'da bir hastaya insan böbreği nakli yapılmıştı; fakat hasta beş hafta sonra ölmüştü. Aynı şekilde 1952 yılında, annesinin böbreğinin nakledildiği bir çocuk da kısa bir süre sonra ölmüştü. 1958 yılında jean Dausset Paris 'de Human Leukocyte Antigen - System (HLA - System)'i buldu. Jean Dausset, bağışıklık sisteminin kendisinin veya yabancıların organ ve dokularına tepki göstermesi ile genetik kalıtımlar arasındaki bağlantıyı buldu. Bu buluşu nedeniyle de 1980 yılında Tıp Nobel Ödülü'nü aldı.
Bağışıklık sisteminin reaksiyonunu önlemek amacıyla hastalara ışın veriliyordu. Fakat bu ışınlar faydadan çok zarar veriyorlardı. Bir çok organ nakli yapılan hasta, ışın tedavisi sonucu hayatını kaybediyordu. 1960 lı yıllarda araştırmacılar, hastalara, reaksiyonu bastıran antikor vermeye başladılar. Bu konudaki ilk başarılı uygulama 1962 yılında bir hastaya, akrabası olmayan birisinden alınan böbreğin nakledilmesinde görüldü. 1963 yılında Berlin 'de Brosig ve Nagel dünyada ilk defa bir ölünün böbreğini, bir hastaya naklettiler. Aynı yıl Denver 'da bir ölünün karaciğerinin üç yaşındaki bir kıza nakli denemesi başarısız oldu. 1967 yılında Güney Afrika'da, dünyada büyük yankılar uyandıran kalp nakli ameliyatı gerçekleşti. Christian Barnard tarafından kalp nakli gerçekleştirilen hasta, 18 gün sonra enfeksiyon kaptığı için öldü. Aynı yıl Thomas Starzl başarılı bir karaciğer nakli yaptı. 1968 yılında Harvard - Committee beyin ölümünün tanımını yayınladı.
70'li yılların sonunda bir mantardan etkin madde "Ciclosporin" elde edildi. Bu, bugüne kadar bağışıklık sistemine etki eden etkin maddeler içerisinde en etkili olanıydı. 1989 yılında tüm dünyada 100.000 böbrek nakli yapıldı. 1985 yılında dünyada ilk defa tüm bir akciğerin transplantasyonu, Amerika Birleşik Devletleri'nde missuri'de Joel Cooper tarafından gerçekleştirildi. Hannover 'de Rudolf Pichlmayr tarafından 1988 yılında bir ölüden karaciğer alındı ve iki kişiye (bir yetişkin ve bir çocuk) nakledildi. (Karaciğer Parça Transplantasyonu) Aynı yıl Kiel 'de ince bağırsak transplantasyonu Eberhard Deltz tarafından gerçekleştirildi. 1998 yılında Minnesota 'da David Sutherland , yaşayan bir organ bağışcısından alınan bir parça ile pankreas transplantasyonunu gerçekleştirdi.
Şu ana kadar tüm dünyada yaklaşık yarım milyon böbrek nakli gerçekleştirilmiştir.

Dinsel yönü

Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 6 Mart 1980 tarih ve 196 sayılı kararına göre organ bağışı İslam dinine göre caizdir. Kur'an-ı Kerim'de de (Maide Suresi, ayet 32'ye göre) "bir kişiye hayat vermek, bütün insanlara hayat vermeye eşdeğer" sevaptır.

Son düzenleyen Safi; 25 Ekim 2016 20:40
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
25 Ekim 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM

ORGAN VE DOKU ALINMASI, SAKLANMASI, AŞILANMASI VE NAKLİ HAKKINDA KANUN


Kanun Numarası : 2238
Kabul Tarihi : 29/5/1979

I. BÖLÜM


Genel Hükümler


Madde 1 - Tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlarla organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve nakli bu kanun hükümlerine tabidir.
Kapsam:
Madde 2 - Bu Kanunda sözü edilen organ ve doku deyiminden, insan organizmasını oluşturan her türlü organ ve doku ile bunların parçaları anlaşılır.
Oto - grefler, saç ve deri alınması, aşılanması ve nakli ile kan transfüzyonu bu kanun hükümlerine tabi olmayıp, yürürlükte bulunan sağlık yasaları, tüzükleri, yönetmelikleri ve tıbbi deontoloji kuralları çerçevesinde gerçekleştirilir.
Madde 3 - Bir bedel veya başkaca çıkar karşılığı, organ ve doku alınması ve satılması yasaktır.
Madde 4 - Bilimsel, istatistiki ve haber niteliğindeki bilgi dağıtımı halleri ayrık olmak üzere, organ ve doku alınması ve verilmesine ilişkin her türlü reklam yasaktır.

II. BÖLÜM


Yaşayan Kişilerden Organ ve Doku Alınması


Yaş ve nitelik:
Madde 5 - Onsekiz yaşını doldurmamış ve mümeyyiz olmayan kişilerden organ ve doku alınması yasaktır. Muvafakat:
Madde 6 - Onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur.

Bilgi verme ve araştırma yükümlülüğü:
Madde 7 - Organ ve doku alacak hekimler :
a) Vericiye, uygun bir biçimde ve ayrıntıda organ ve doku alınmasının yaratabileceği tehlikeler ile, bunun tıbbi, psikolojik, ailevi ve sosyal sonuçları hakkında bilgi vermek;
b) Organ ve doku verenin, alıcıya sağlayacağı yararlar hakkında vericiyi aydınlatmak;
c) Akli ve ruhi durumu itibariyle kendiliğinden karar verebilecek durumda olmayan kişilerin vermek istedikleri organ ve dokuları almayı reddetmek;
d) Vericinin evli olması halinde birlikte yaşadığı eşinin, vericinin organ ve doku verme kararından haberi olup olmadığını araştırıp öğrenmek ve öğrendiğini bir tutanakla tespit etmek;
e) Bedel veya başkaca çıkar karşılığı veya insancıl amaca uymayan bir düşünce ile verilmek istenen organ ve dokuların alınmasını reddetmek;
f) Kan veya sıhri hısımlık veya yakın kişisel ilişkilerin mevcut olduğu durumlar ayrık olmak üzere, alıcının ve vericinin isimlerini açıklamamak;
Zorundadırlar.

Alınamayacak organ ve dokular:
Madde 8 - Vericinin yaşamını mutlak surette sona erdirecek veya tehlikeye sokacak olan organ ve dokuların alınması, yasaktır.

Tahlil ve inceleme yapma zorunluluğu:
Madde 9 - Organ ve doku alınması, aşılanması ve naklinden önce verici ve alıcının yaşamı ve sağlığı için söz konusu olabilecek tehlikeleri azaltmak amacıyla gerekli tıbbi inceleme ve tahlillerin yapılması ve sonucunun bir olurluluk raporu ile saptanması zorunludur.
Organ ve doku almaya, saklamaya, aşılamaya ve nakline yetkili sağlık kurumlan:
Madde 10 - (Değişik: 2/1/2014-6514/40 md.)
Organ ve doku alınması, taşınması, saklanması, aşılanması ve nakli ile yurt dışından temin edilmesi, Sağlık Bakanlığınca yetkilendirilmiş gerekli uzman personel ve donanıma sahip kurumlarca yapılır.

III. BÖLÜM


Ölüden Organ ve Doku Alınması


Ölüm halinin saptanması:
Madde 11
- (Değişik: 2/1/2014-6514/41 md.)
Bu Kanunun uygulanması ile ilgili olarak tıbbi ölümün gerçekleştiğine, biri nörolog veya nöroşirüıjiyen, biri de anesteziyolji ve reanimasyon veya yoğun bakım uzmanından oluşan iki hekim tarafından kanıta dayalı tıp kurallarına uygun olarak oy birliği ile karar verilir.

Hekimlere ilişkin yasak işlemler:

Madde 12 - Alıcının müdavi hekimi ile organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve naklini gerçekleştirecek olan hekimlerin, ölüm halini saptayacak olan hekimler kurulunda yer almaları yasaktır.

Tutanak düzenleme:

Madde 13 - 11 inci maddeye göre ölüm halini saptayan hekimlerin ölüm tarihini, saatini ve ölüm halinin nasıl saptandığını gösteren ve imzalarını taşıyan bir tutanak düzenleyip, organ ve dokunun alındığı sağlık kurumuna vermek zorundadırlar. Bu tutanak ve ekleri ilgili sağlık kurumunda on yıl süre ile saklanır.

Ölüden organ ve doku alma koşulu ve cesetlerin bilimsel araştırma için muhafazası:
Madde 14 - Bir kimse sağlığında vücudunun tamamını veya organ ve dokularını, tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlar için bıraktığını resmi veya yazılı bir vasiyetle belirtmemiş veya bu konudaki isteğini iki tanık huzurunda açıklamamış ise sırasıyla ölüm anında yanında bulunan eşi, reşit çocukları, ana veya babası veya kardeşlerinden birisinin; bunlar yoksa yanında bulunan herhangi bir yakınının muvafakatiyle ölüden organ veya doku alınabilir.
Aksine bir vasiyet ibraz edilmedikçe yoksa, kornea gibi ceset üzerinde bir değişiklik yapmayan dokular alınabilir.
Ölü, sağlığında kendisinden ölümünden sonra organ veya doku alınmasına karşı olduğunu belirtmişse organ ve doku alınamaz.

(Değişik: 21/1/1982 - 2594/1 md.) Kaza veya doğal afetler sonucu vücudunun uğradığı ağır harabiyet nedeniyle yaşamı sona ermiş olan bir kişinin yanında yukarıda sayılan kimseleri yoksa, sağlam doku ve organları, tıbbi ölüm halinin alınacak organlara bağlı olmadığı 11 inci maddede belirlenen hekimler kurulunun raporuyla belgelenmek kaydıyla, yaşamı organ ve doku nakline bağlı olan kişilere ve naklinde ivedilik ve tıbbi zorunluluk bulunan durumlarda vasiyet ve rıza aranmaksızın organ ve doku nakli yapılabilir. Bu hallerde, adli otopsi, bu işlemler tamamlandıktan sonra yapılır ve hekimler kurulunun raporu adli muayene ve otopsi tutanağına geçirilir ve evrakına eklenir.

(Ek: 21/1/1982 - 2594/1 md.) Ayrıca vücudunu ölümden sonra inceleme ve araştırma faaliyetlerinde faydalanılmak üzere vasiyet edenlerle yataklı tedavi kuramlarında ölen veya bunların morglarına getirilen ve kimsenin sahip çıkmadığı ölü muayenesi veya otopsi işlemi tamamlanmış cesetler aksine bir vesiyet olmadığı takdirde 6 aya kadar muhafaza edilmek ve bilimsel araştırma için kullanılmak üzere ilgili yüksek öğretim kurumlarına verilebilirler. Bu cesetlerin defin hususu dahil tabi olacakları işlemler Adalet, İçişleri, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıklarınca bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 3 ay içinde çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

(Ek fıkra: 2/1/2014-6514/42 md.) Tıp eğitimi için gerekli olan kadavranın yurt içinden yeteri kadar temin edilememesi hâlinde, kadavra veya kadavra parçası, soykırım ve insanlığa karşı işlenmiş suçlar yoluyla ölmüş kimselerden temin edilmemiş olması kaydı ile yurt dışından temin edilebilir. Kadavra veya kadavra parçası temini ile yurt dışından kadavra temin edecek kişi veya kuruluşların yetkilendirilmesine dair usul ve esaslar Sağlık Bakanlığınca belirlenir.

IV. BÖLÜM


Ceza Hükümleri


Yasak eylemler:
Madde 15 - Bu Kanuna aykırı şekilde organ ve doku alan, saklayan, aşılayan ve nakledenlerle bunların alım ve satımını yapanlar, alım ve satımına aracılık edenler veya bunun komisyonculuğunu yapanlar hakkında, fiil daha ağır bir cezayı gerektirmediği takdirde iki yıldan dört yıla kadar hapis ve 50.000 liradan 100.000 liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur.
Madde 16 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 17 - Bu Kanunu Bakanlar Kurulu yürütür.
(1) 21/1/1982 tarih ve 2594 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle değiştirilen madde başlığı metindeki yerine işlenmiştir.
(2) 2/1/2014 tarihli ve 6514 sayılı Kanunun 42 nci maddesiyle, bu fıkrada yer alan "veya beyan" ibaresi "ibraz edilmedikçe " şeklinde değiştirilmiştir.
(3) 2/1/2014 tarihli ve 6514 sayılı Kanunun 42 nci maddesiyle, bu fıkrada yer alan "ve adli kovuşturma ile ilgisi olmayan" ibaresi "ölü muayenesi veya otopsi işlemi tamamlanmış" şeklinde değiştirilmiştir.

2238 SAYILI KANUNA EK VE DEĞİŞİKLİK GETİREN MEVZUATIN VEYA ANAYASA MAHKEMESİ TARAFINDAN İPTAL EDİLEN HÜKÜMLERİN YÜRÜRLÜĞE GİRİŞ TARİHİNİ GÖSTERİR LİSTE
Ad:  nakli.JPG
Gösterim: 1949
Boyut:  30.1 KB
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
25 Ekim 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ORGAN BAĞIŞI
Hayatın içinde insanların ne zaman neye ihtiyacı olacağı bilinemez. Buradan hareketle diğer insanların ihtiyaçlarına daha duyarlı yaklaşmanın gerekliliğine halkın ilgisi ve dikkatini çekmek ve organ bağışını arttırmak için bugün son derece önemlidir.

ORGAN BAĞIŞI HAKKINDA MERAK ETTİKLERİNİZ

Bizim ya da en sevdiklerimizden birinin organ nakline ihtiyacı olursa ne yaparız? Onları yaşatmak için nelerden vazgeçebileceğimizi bir düşünün! Bir gün daha bizimle kalması için neleri feda edebileceğimizi? Ve bu durumdaki binlerce gözü yaşlı insanı?

ORGAN NAKLİ NEDİR?
Vücutta görevini yapamayan bir organın yerine canlı bir vericiden veya ölüden alınan sağlam ve aynı görevi üslenecek bir organın nakledilmesi işlemidir.

ORGAN BAĞIŞI NEDİR?
Bir kişinin hayatta iken serbest iradesi ile tıbben yaşamı sona erdikten sonra doku ve organlarının başka hastaların tedavisi için kullanılmasına izin vermesi ve bunu belgelendirmesidir.

NAKİL YAPILABİLECEK DOKU VE ORGANLAR HANGİLERİDİR?

  • Böbrek
  • Deri
  • Karaciğer
  • Kalp
  • Akciğer
  • Pankreas
  • İnce barsak
  • Kemik
  • Kemik iliği
  • Kornea
  • Kalp kapağı
  • Kıkırdak
  • Tendon
  • Kas Dokusu
  • Yüz Saçlı Deri
  • Ekstremite
  • Üst Solunum Yolu
  • Üst Sindirim Yolu
  • Kadınlarda Uterus
HER ÖLÜMDEN SONRA ORGANLAR ALINABİLİR Mİ?
Organ bağışı yapılsa bile her ölümden sonra organ nakli mümkün değildir. Örneğin evde ya da yolda vefat eden bir kimse bağış kartı ve ailesinin rızası olsa bile organları alınamaz. Yalnızca hastane yoğun bakım ortamında beyin ölümü gerçekleşen insanlardan organ nakli yapılabilir. Yani sıkça duyduğumuz deprem ve felaketlerden sonra cesetlerin organlarının alınması gibi bir durum söz konusu değildir.

BİR ORGAN HERKESE NAKLEDİLEBİLİR Mİ?
Bir organın hiçbir özellik aranmadan herhangi birine nakledilmesi söz konusu değildir. Organ naklinde alıcı verici olacak kişilerin doku uyumları önem arz etmektedir. Alıcı ve vericinin doku uyumları testlerle belirlenir en yüksek doku uyumunda cerrahi işlem gerçekleştirilir. Ayrıca doku uyumunun yanı sıra nakille verilen bağışıklık önleyici ilaçlarla (İmmunsuppresive) ameliyat başarısı yükselir.

KİŞİ ÖLMEDEN ORGAN NAKLİ KARARI ALINABİLİR Mİ?

Tıpta en temel ilke her bireyin kendi yaşam hakkı olduğu ve trilyonda bir yaşama dönüş şansı bile olsa bu şansın sonuna kadar kullanılması gerektiğidir. Hiç kimse için nasıl olsa ölecek tabiri kullanılamaz. Hastane yoğun bakım ortamında doktorlardan oluşan bir ekip tarafından beyin ölümü kararı verilmeden organ nakli düşüncesi asla gündeme gelemez.

DİNEN BİR SAKINCA VAR MIDIR?
Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu, organ bağışını insanın insana yapabileceği en büyük yardım olarak tanımlanmıştır. 6.3.1980 tarih 396 sayılı kararı ile organ naklinin caiz olduğunu bildirmiştir. Diğer İslam ülkelerinde de ve bütün büyük dinlerde de benzer kararlar mevcuttur. Kur'an-ı Kerim'de de (Maide Suresi, Ayet 32) " KİM BİR KİMSEYE HAYAT VERİRSE, ONUN SANKİ BÜTÜN İNSANLARA HAYAT VERMİŞÇESİNE SEVAP KAZANACAĞI " beyan olunmuştur.

NEREYE-NASIL ORGAN BAĞIŞI YAPABİLİRİM?
  • İl Sağlık Müdürlüğüne
  • Tüm Özel ve Kamu Hastanelerine
  • Üniversite Hastanelerine
  • Organ nakli yapan merkezlere
  • Toplum Sağlığı ve Aile Sağlığı Merkezlerine
Organ bağışı yapmak isteyen kişiler yukarda belirtilen yerlere başvuru yaparak iki tanık huzurunda bir belge imzalayarak organ bağışı kartına sahip olurlar. Organ bağışı kartını alan kişinin, bağış kartını her zaman üzerinde taşıması gerekmektedir.

ORGAN BAĞIŞI İÇİN YAŞ SINIRI VE ÖZELLİK ARANIYOR MU?

18 Yaş ve üzeri akli dengesi yerinde olan herkes organ bağışı yapabilir ve organ bağışı kartı sahibi olabilir.

BÜTÜN ORGANLARIMI BAĞIŞLAMAK İSTEMİYORUM, MÜMKÜN MÜ?
Organ bağışı kartının bir bölümünde bağışlamak istediğiniz organlarla ilgili seçenekler mevcuttur, bu bölümde işaretlediğiniz organlarınız dışında her hangi bir organınızın alınması söz konusu değildir.

HER ORGAN BAĞIŞI YAPANIN ORGANLARI MUTLAKA ALINIR MI?

Kişi organ bağışı yapmış olabilir fakat evde yolda ya da kaza yerinde ölümü gerçekleşmiş ise organları alınamaz. Daha öncede belirttiğimiz gibi ancak hastane ortamında tıbben ölümü gerçekleşmiş kişilerin organları aile bireylerinin de onayı ile alınabilir.

ORGAN BAĞIŞI FİKRİMDEN VAZGEÇTİM! MÜMKÜN MÜ?
Organ bağışı kartı sahibi olsanız dahi, istediğiniz anda ailenize bildirerek ve bağış kartınızı yırtarak, fikrinizden vazgeçebilirsiniz. Bakanlığımızca 2013 yılı Nisan ayında oluşturulan Türkiye Organ Bağışı Bilgi Sistemine (TODBS) kaydınız var ise kaydınızın silinmesi için organ bağışı yaptığınız kuruma ya da organ bağışı alan her hangi bir kuruluşa talebinizi iletebilirsiniz.

ORGAN BAĞIŞI YAPTIĞIMI, AİLE BİREYLERİMDEN GİZLEMEK İSTİYORUM! ÜZERİMDEN ÇIKACAK BAĞIŞ KARTI YETERLİMİDİR?

Hiçbir zaman bağış kartı tek başına yeterli değildir. Ailenizin ya da yakınlarınızın rızası olmadan organlarınız alınamaz. Bu sebeple bağış yaptığınız andan itibaren bu kararınızı ailenizle paylaşmanız gerekmektedir, organ bağışı bir nevi mirastır.

ORGANLARIMIN BİRİNE SATILMA İHTİMALİ YA DA BELİRLİ KİŞİLERE ÖZELLİKLE VERİLME DURUMU VAR MIDIR?

Kişilerin bir bedel karşılığı organlarını vermeleri 2238 sayılı yasaya göre yasaktır. Bağışlanan organlar, bu konuyla ilgilenen Ulusal Koordinasyon Sistemi tarafından tıbben acilliği ve doku uyumuna göre en uygun alıcıya nakil edilir. Bu belirlemede zengin, fakir, ırk, cinsiyet vb. ayrımlar kesinlikle yapılmaz.

ORGANLARI ALINAN KİŞİNİN CENAZESİ VUCUT BÜTÜNLÜĞÜ BOZULMADAN TESLİM EDİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?
Organları alınan kişinin cenazesi son derece özenli bir şekilde vücut bütünlüğü bozulmadan aileye teslim edilir. Bu konuda nakil merkezleri özellikle hassasiyet göstermektedir.

kaynak: Ankara İl Sağlık Müdürlüğü
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
25 Ekim 2016       Mesaj #5
Safi - avatarı
SMD MiSiM
ORGAN BAĞIŞI NEDİR?
Ad:  bağoş.JPG
Gösterim: 2169
Boyut:  73.4 KB

Organ bağışı, kişinin sağlığında, kendisi öldükten sonra organlarının kronik organ hastası olan kişilere nakledilmesi için bağışlamasıdır. (TOND Derneği)
Organ Bağışı Yöntemleri
Organ bağışı ile ilgili 4 yöntem vardır. Bu yöntemler, bağış yapan kendi isteği ile bağış yapmaya hazır olmadığı zamanlar devreye girer. Bu yasal düzenlemeler şimdilik her yerde aynı şekilde kullanılmıyor. Her ülke kendi kararlarını kendisi veriyor.
  1. İtiraz Yöntemi: En geniş kapsamlı yöntemdir. Bu yöntemde sağlığında kesin itirazı olmayan herkesin organı bağış olarak kabul edilir.
  2. Genişletilmiş İtiraz Yöntemi: Ayrıca şöyle bir hakkı da içerir. Bağışçının ölümünden sonra, potansiyel bağışçının akrabaları organ bağışını, ölen kişinin, yaşarken yaptığı vasiyet olarak kabul ederler.
  3. Gönüllülük Yöntemi: Bağışçının yaşarken organlarını bağışlayacağını kabul etmesi zorunluluğunu getirir. Kesin bir organ bağışı yapmayı kabul etme prosedürü gerektirir. Bu nedenle çok dar kapsamlıdır.
  4. Genişletilmiş Gönüllük Yöntemi: Bağışçının ölümünden sonra, ailesi de bağış için onay verebilir. Bu uygulama Gönüllülük Yöntemi’ni genişletmektedir.
Bu 4 yöntemin yanı sıra iki istisna yöntem daha vardır:
Bilgilendirme ve Acil Durum Yöntemi
Bilgilendirme Yöntemi’nde bağışçının izni şarttır. Eğer potansiyel bağışçının yanında, organ bağışı yapmak istemesi ile ilgili herhangi bir yazılı belge yoksa bağışçı olmak istemiyordur. Bu durumda ailesine bilgi verilmesi gerekir. Ailenin itiraz etme hakkı vardır.
Acil Durum Yöntemi’nde, bağışçının kendisinden veya ailesinden itiraz olsa bile, her durumda organ alınır.

DİNİN ORGAN BAĞIŞINA BAKIŞ AÇISI
Organ bağışına dini açıdan bir sakınca görülmemektedir.
İslam dininin yaygın olduğu ülkemizde dinin organ bağışına bakışı Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yaptığı açıklamaya dayandırılır. (06.03.1980)
Karara göre;
  • Zaruret (İnsanın elinde olmayarak hâsıl olan sebep) halinin bulunması,
  • Hastalığın bu yolla tedavi edileceğinin doktor tarafından onaylanması,
  • Doku ve organ veren kişinin bu işlem sırasında ölmüş olması,
  • Verilen doku ve organ karşılığında hiçbir ücret alınmamış olması,
  • Tedavi edilen hastanın da yapılacak nakle razı olması durumunda caizdir, denmiştir.(Diyanet İşleri Başkanlığı 06.03.1980 kararı
Doku ve Organ Nakli ve Bağışında Sıkça Sorulan Sorular
1) Sadece manevi yaptırım gücü olan, hiçbir hukuki fonksiyon taşımayan sembolik organ bağışı kartım, organ bağışı için doğrudan yeterli bir kart mıdır?
Hayır. Kişinin organlarının alınabilmesi için mutlaka ailesinin de onayının alınması gerekmektedir kartı olsa da yakınlarından habersiz organları alınamaz.
Bu yüzden yakını yanında olmadan ölmüş birinin cebinden organ bağış kartı çıksa bile organları alınmamaktadır.

2) Organ bağış kartımı nasıl iptal edebilirim?
Artık organ bağışlarının kaydının tutulma zorunluluğu yoktur. Kişi istediği zaman kartını yırtarak organ bağışını geçersiz kılabilir.

3) Herkes organ bağışı için başvurabilir mi?
  • Hepatit (A-B-C)
  • Ağır iltihabi hastalıklar
  • Şeker hastalığı
  • Kanser hastaları başvuramaz.
4) Bağışladığım organlar para ile başkasına satılabilir mi?Başka insanların eline geçme tehlikesi ne boyutta mevcuttur?
Hayır, satılamaz. Bir insan öldükten sonra organları bağışlandığında, Organ Nakli Koordinasyon Sistemi devreye girer. Bu sistem gereğince bağışlanan organlar Sağlık Bakanlığı’nın Bölge Koordinasyon Merkezine(BKM) ve oradan da Ulusal Koordinasyon Merkezine(UKM) bildirilirler. Organların merkezlere dağıtımı bu bildirimler sonucunda belirlenir.

5) Organ Nakli ameliyatında cenazemin bütünlüğü bozulur mu?Gereken saygı vücuduma uygulanır mı?
Kadavradan organ çıkarma işlemi herhangi bir canlı ameliyatı kadar büyük bir özenle yapılır. Organlar çıkarıldıktan sonra mümkün olduğunca estetik dikişlerle dikilerek, bedenin hiçbir şekilde zarar görmemesine büyük özen gösterilir. O bedenler organların kıymetini çok iyi bilen hekimler için kutsaldır ve çok büyük bir saygıyı hak etmektedirler.

6) Herhangi bir sağlık sorunum olduğunda üzerimde organ nakli kartı bulunursa bir sorun çıkar mı diye tedirgin oluyorum. Sizce bu endişemde haklı mıyım?
Hekimlik ilkelerine göre hiç kimsenin hayatı hiç kimse için feda edilmez. Evrensel insan haklarına göre bir kişinin hayatı değil bir insan için bütün insanlık uğruna bile feda edilemez. O nedenle hiçbir endişeye gerek yok. ‘Suiistimal olabilir mi?’’ diye düşünenler var ise; organ nakli zaten kalabalık bir ekip işidir. Ayrıca organların alınabilmesi için kişinin hayattayken bağış yaptığı halde bunun yeterli olmadığı ve yine de ailenin izninin alınması gerektiği unutulmamalıdır.

7) Beni endişelendiren organ bağışı bilgilerimin organ mafyasının eline geçmesi,bu mümkün mü?

Organ bağışı sırasında alınan bilgiler hiçbir zaman bir nakil için yeterli bilgiler değildir. Kişinin sağlık durumunun değil, niyetini belirten bir iki kimlik bilgisi dışında bir özellik taşımazlar.Bu yüzden bu endişe yersizdir.

8) Nakil işlemlerinin ülkemizdeki başarı oranı nedir?
Ülkemizde organ nakilleri dünya standardında yapılmakta ve baktığımızda dünya standardının üzerine sonuçlanmaktadır. Karaciğer ve böbrek gibi en çok nakli gerçekleştirilen organların nakillerinde başarı oranları ise yapılan çalışmalara göre %90’nın üzerindedir.

9) Hayattayken organlarını bağışlayan bir kişi daha sonra bu isteğinden vazgeçebilir mi?
Tabi ki evet. Yakınlarınıza söylemeniz yeterli. Çünkü günü geldiğinde buna son kararı verecek olan, bağışınızı değerlendirecek olanlar yakınlarınızdır. Bu yüzden karta sahip olsanız bile ailenize vazgeçtiğinizi iletmeniz bu konudaki endişeniz için tek başına yeterli olabilecektir.

10) Ben sadece karaciğerimi bağışlamak istiyorum.’ diyebilir miyim? Böyle bir seçim hakkım var mı?
Evet böyle bir seçim hakkınız var. Organ bağış kartınızda bunu belirtecek seçenekler zaten bulunmaktadır. Yine yakınlarınıza da söylemeniz de yeterli olabilir.

kaynak: Tp Dergisi (Doku ve Organ Bağışı)
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
25 Ekim 2016       Mesaj #6
Safi - avatarı
SMD MiSiM

Organ Bağışının Etik Analizi


Canlıdan Organ Bağışı
Bugün ülkemizde, kalp, böbrek, karaciğer, akciğer, pankreas, kornea, kemik iliği gibi doku ve organların bağışı ve nakli mümkündür. Son yılların başarısı ise 2012de yapılmaya başlanan yüz nakilleridir. Türkiyede canlıdan organ bağışı genellikle 1.-4. derece akrabalar arasında gerçekleştirilmektedir. Verici ile alıcının akraba olmadığı nakiller, bir etik komisyon tarafından mevzuata ve etiğe uygunlukları onaylandıktan sonra yapılmaktadır (T.C. Sağlık Bakanlığı, 2012).
Tıpta çoğu tedavi yalnızca hastayı kapsar; canlıdan organ transplantasyonunda ise bir hasta alıcı ve bir sağlıklı verici söz konusudur. Transplantasyon, tamamen hasta alıcının çıkarına yönelik bir işlemdir. Sağlıklı vericiyi bu tıbbi müdahaleye maruz bırakan -idealde- gönüllülüğüdür. Hekim, verici ve alıcının birbirlerini önceden tanıdığı akraba arası organ bağışlarında, vericinin bağışı baskı altında veya maddi-manevi bir beklenti ile yapmadığından emin olmalıdır (Sorun 1). Transplantasyon alıcı için başarısızlıkla sonuçlanabilir. Vericide ağır bir fiziksel komplikasyon gelişebilir veya minnet görememekten, vaat edilen karşılığı alamamaktan kaynaklanan öfke ve boşunalık hissi gibi depresif duygular ortaya çıkabilir.

Organ transplantasyonu, tıp etiğinin zarar vermeme ve özerklik ilkelerinin karşı karşıya geldiği bir süreçtir (Sorun 2). Hekim, verici karşısında bir ikilemdedir: Her cerrahi müdahale yüksek veya düşük bir risk içerir ve bu durum, zarar vermemeye ant içmiş hekimin sağlıklı vericiye neşter vurmamasını gerektirir. Ancak verici özerktir, çıkarlarıyla çelişse de bedeninden doku veya organı bağışlama hakkına sahiptir ve hekim de vericinin kendi bedeni üzerindeki tasarruf yetkisine saygı duymakla yükümlüdür.

Sorun 1 ve 2 ancak sağlıklı bir rıza (aydınlatılmış onam) süreci ile çözüme kavuşabilir. Organ bağışı, verici için büyük bir özveri örneği ve hasta alıcı için eşsiz bir şifa şansıdır. Ancak hekim, gereğince zaman ayırarak ve tıbbi terimlerden arındırılmış açık bir dil kullanarak verici ve alıcıya ameliyatın riskleri, komplikasyonları, başarısızlık ihtimali, ameliyat sonrası fiziksel sıkıntılar ve performans düşüklüğü gibi konularda ayrıntılı bilgi vermekle yükümlüdür ve iki tarafın da aydınlandığından emin olmalıdır. Böylece bağışın yeterli bilgiyle, bir baskı-beklenti olmaksızın, salt bir gönüllülükle yapılması temin edilir. Bu sağlandıktan sonra hekime, vericinin kendi bedeni üzerindeki tasarruf yetkisine dayanarak ve bir hasta alıcının tedavisi adına, işlemi gerçekleştirmek kalmaktadır. Artık eylemin referansı hastanın rızasıdır. Hekimin insani ve mesleki yükümlülüklerini yerine getirmiş sayılabilmesi, taraflardan titizlikle alınacak aydınlatılmış onama bağlıdır.
Çocuklardan organ alınması da etik yönüyle tartışılan önemli bir konudur. 3 Haziran 1979 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanunun 5. maddesinde “On sekiz yaşını doldurmamış ve mümeyyiz olmayan kişilerden organ ve doku alınması yasaktır.” ifadesi yer alır. Türkiye’nin imzaladığı Avrupa İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin (Oviedo, 4 Nisan 1997) 20. maddesi ise şöyledir: “Muvafakatini açıklama yeteneği bulunmayan bir kimseden organ veya doku alınamaz. İstisnai olarak ve kanun tarafından öngörülmüş koruyucu şartlar altında, muvafakat verme yeteneği olmayan bir kimseden kendisini yenileyen dokuların alınmasına aşağıdaki şartların gerçekleşmesi halinde izin verilebilir:
i) muvafakat verme yeteneği bulunan uygun bir vericinin bulunmaması;
ii) alıcı şahsın, vericinin erkek veya kız kardeşi olması.”

Görüldüğü üzere Oviedo Sözleşmesi bazı hallerde erişkin olmayanlardan da organ ve doku alınmasına cevaz vermektedir. Türkiye 9 Aralık 2003 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan 5013 sayılı kanunla Oviedo Sözleşmesini mevzuata kazandırırken şu çekinceyi koymuştur (Mumcu ve Küzeci, 2005): “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, ‘Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından İnsan Hakları ve İnsan Haysiyetinin Korunması Sözleşmesi: İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesinin 36ncı maddesi uyarınca, Sözleşmenin 20nci maddesinin, muvafakat verme yeteneği olmayan kimselerden kendisini yenileyen dokuların alınmasını mümkün kılan 2 numaralı bendinin, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanunun 5 inci maddesiyle uyum halinde olmaması nedeniyle, işbu madde fıkrasını uygulamamak hakkını saklı tutar” (“Biyoloji ve Tıbbın Uygulanması Bakımından...”, 2003).

Ülkemizde yasak olmakla birlikte, çocuklarda organ alımı ve nakli konusunu etik yönüyle tartışabiliriz. Bir verici (genellikle doku donörü) olarak sağ çocuk ve adölesanlara, çoğunlukla kardeşinin hayatı-sağlığı söz konusu olduğunda başvurulmaktadır. 18 yaş altı vericilere, erişkin vericilerden ve kadavradan doku-organ sağlanamadığında ve başka bir tedavi seçeneği kalmadığında etik ikilemler en aza indirilerek başvurulması makul bulunabilir. Çocuklar herhangi bir tıbbi müdahale için karar ve onam veremez. Hekim, ebeveynin muhakemesine ve kendileri için biricik ve vazgeçilemez olan iki çocukları adına alacakları karara güvenir. Bununla birlikte küçük verici, hekim ve aile tarafından muhatap alınmalı ve tıpkı reşit vakalardaki gibi, yaşayacağı deneyime dair bilgilendirilmelidir.

7 ve 17 yaşındaki iki vericinin, organ bağışını, riskini ve alıcı için değerini anlamaları aynı olmayacaktır. Vericinin bilgilendirilmesi yaşı gözetilerek yeterince açık bir dille yapılmalı, ardından ameliyata dair görüşü yine yaşı gözetilerek değerlendirilmelidir. Süreç, sağ kefede ebeveynin verici adına alacakları kararın, sol kefede ise vericinin kendi kararının bulunduğu bir teraziye benzetilebilir. Başlangıçta 18 tuğlanın tamamı sağ kefedeyken, vericinin yaşı yasal sınıra yaklaştıkça, her yıl sağ taraftan sol kefeye bir tuğla aktarılmalıdır. 18 yaş altı bireyden onam alınmasını gerektiren her tıbbi müdahale için bu benzetme yapılabilir. 18 yaş altı bireyin bağışta bulunmak istemediğinden kuşkulanılıyorsa, diğer aile üyelerince buna yönlendirilmediği temin edilmelidir.

Hasta bebekler için de organ transplantasyonu yaşam kurtarıcıdır. Ancak pedi- atrik transplantasyonlar için uygun boyutta organ az olduğundan, organ temini erişkin vakalara göre daha da zorlaşmaktadır. Buna bir çözüm olarak, beyin ve kafatası noksan doğan ve hayatta kalması mümkün olmayan (anensefalik) bebeklerin organ kaynağı olarak kullanımı gündeme gelmiş ve ilk kez 1980’ler- de uygulanmıştır. Ancak beyindeki noksanlığa karşın, mevcut beyin sapı kalp atışını ve solunumu sürdürdüğünden, anensefalik bebekler doğumdan sonra kısa süre yaşamaktadır. Doğuştan beyin ölümü kriterlerine uymayan bu bebeklerin kalp-solunum ölümü beklendiğinde ise organlar transplantasyon için elverişsiz hale gelmektedir (Bioethics Committee, Canadian Paediatric Soci- ety 2005). Verici olarak anensefalik bir yenidoğana başvurulduğunda, henüz sağ bir bireyden organ almış olma tehlikesi ve suçu söz konusudur. Anensefali görülme sıklığı (ABD, Avrupa ve Türkiye için) %0,5’ten (Lie, 2006) düşük olduğundan, anensefalik bebekler doku-organ temini için küçük bir kaynaktır. Bu bireylere organ kaynağı olarak öncelik verilmemesi ve kalp-solunum ölümü gerçekleşene dek palyatif tedavinin sürdürülmesi etik açıdan en uygun seçenek gibi görünmektedir.

Kadavradan Organ Bağışı
Transplantasyon ameliyatlarının başlangıcından beri “ölü verici kuralı” geçerli olmuş, ölü vericiler canlılara tercih edilmiştir (Truog ve Miller, 2008). Organ transplantasyonunda “ölü”, bir hastanenin yoğun bakım ünitesinde ventilatör desteğindeyken beyin ölümü gerçekleşen hastadır. Sağken organ bağışçısı olmuş kişilerde beyin ölümü halinde, yasalar gerektirmese de yakınlarından görüş alınması tercih edilmektedir. Bağış beyanında bulunmamış kimseler için ise, organların alımında yakınları yasal karar vericidir.

Ancak tedavinin başarısızlıkla sona erdiğinden ve beyin ölümünün gerçekleştiğinden haberdar edilen hasta yakınları, mekanik destek sayesinde sürmekte olan kalp atışı nedeniyle veya kaybın acısından kaçmak için hastanın hâlâ yaşadığı inancını ve yaşayacağı ümidini koruma eğilimindedir. Bazıları ise beyin ölümü ile koma ve bitkisel hayatı karıştırmaktadır. Hasta yakınları, beyin ölümünün “ölüm” olduğuna ve hastanın kaçınılmaz sonuna dair hassasiyetle ay- dınlatılmalıdır. Sonrasında gerekçeleriyle açıklanarak organ bağışı için onayları aranabilir.

Bir diğer zorlu senaryo, bir yakınına ulaşılamayan kimsesizler ve naaşı tanınmayacak haldeki kişilerle ilgili olandır. Doğal olarak bu kişilere ait olumlu veya olumsuz bir bağış kararı mevcut olmayacaktır. Bireyin kararı bilinmiyor ve tahmin de edilemiyorsa, organların alımının bireysel özerkliğe aykırı olacağı öne sürülebilir. Bu, güvenli ancak o denli kolaycı bir yaklaşımdır. Geride kalanlar, pekâlâ, hayatını kaybeden insan adına, aslında insanlık adına, ölü ve faydalı olmayı ölü ve özerk olmaya yeğ tutabilir ve organların alımı lehine karar verebilir.

Ömrü kürtajla biten fetüse ait hücre, doku ve organların transplantasyon, tedavi ve araştırma amaçlı kullanımı da tartışmalıdır. Fetal dokuların kullanımının tercihe bağlı kürtajların sayısını arttırabileceği, bazı gebelerin doku sağlamak amacıyla gebeliklerini sonlandırabileceği düşünülmüştür (Sanders, Giudice ve Raffin, 1993). Sırf ihtiyaç halindeki çocuklarına doku-organ sağlamak için yeni bir gebelik planlayan anne-babalar bulunabilir. Ancak kürtaj, talep üzerine gerçekleştirilebildiği yasal sürenin bitiminden sonra, ancak fetüsün veya annenin iyiliği için yapılırsa yasal ve etik olur. Diğer deyişle, ağır fetal özürlülük vakaları dışında kürtaj, bir alıcının değil annenin fiziksel-zihinsel sağlığına yönelik risklerle gerekçelendirilmeli, aksi halde onaylanmamalıdır.
Transplantasyon etiğinde birkaç tartışma konusu bir soru(n)da buluşabilir. Örneğin; fetüsünde anensefali teşhis edilen bir anne, gebeliği o anda sonlandırmak seçeneğine karşın, bebeği doğurmak ve böylece diğer hasta bebeklere organ sağlamak gibi bir karar alırsa, bu karara itiraz etmemek bir hekim için etik midir? Tedavi edilemez bir hastalıkla ve kısa süre içinde ölmek üzere doğmak, fetüsün iyiliğine aykırı düşecektir. Öte yandan, anne özerk olduğu için gebeliği sonlandırıcı bir girişime zorlanamaz. Anensefalik fetüsün iyiliği mi, yoksa onun ölümü ve organları sayesinde diğer bebeklerin tedavisi ve onları yaşatarak talihsiz gebeliğini anlamlandırmak isteyen annenin bu surette tesellisi mi daha önemli ve önceliklidir? Birinin zararı pahasına diğer bebeklerin tedavisinin kabul edilemezliği anneyle tartışılmalıdır.

Organ Bağışına Yaklaşımlar

Organ bağışı konusunda, pekçok insan habersiz, duyarsız veya eylemsizdir. Habersizler, organ bağışlayarak hastaların tedavisinde rol alabileceklerini bilmemektedir. Duyarsızlar bunu bilmekle birlikte umursamamaktadır. Eylemsizler ise, bağışın önemini bilmekte ve genellikle yardım isteği taşımakta, ancak ilgili bir kuruma gitmek ve organlarını bağışlayıp “bağış kartı” edinmek için eyleme geçmemektedir. Üç grubun ortak noktası, bağışçı olmak veya olmamak üzere herhangi bir seçimde bulunmamaktır. Bugün Türkiye’de çoğunluk bağışçı değilse, ölüm sonrası organlarının kullanımını reddettikleri için değil, yalnızca buna dair bir onay beyanında bulunmamış oldukları içindir. Yeraltında işlenmemiş bir maden gibi, toplumda da değerlendirilmemiş bir bağış potansiyeli vardır.
Aksi beyan edilmediği takdirde ölüleri verici varsayan ülkelerde yükselişe geçen bağış oranları, çoğunluğun retçi değil eylemsiz olduğunun bir göstergesidir.
Bununla birlikte, başta dini yanılgılar olmak üzere yanlış bilgiden ötürü organ bağışından kaçınan insanların sayısı da azımsanamaz. Oysa organ bağışında bulunmak ve organ naklinden yararlanmak, dini otoritelerce tasvip ve teşvik edilmektedir.

Papa II. John Paul, “başka bir umudu kalmayan hastalara sağlık, hatta hayat şansı vermek üzere ve etik açıdan kabul edilebilir bir biçimde gerçekleştirildiğinde”, organ bağışını olumlu değerlendirmiştir (Papa II. John Paul, 2000). Halefi Papa XVI. Benedict kardinallik yıllarında bağış kartı taşımıştır (Squires, 2011). İslam da organ bağışına ve nakline karşı çıkmamaktadır. Domuz gibi yenmesi yasaklanan hayvanların dahi zorunluluk halinde doku-organ sağlamak üzere kullanımı uygun görülmüştür (Atighetchi, 2007). T.C. Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu “...hastanın hayatını veya hayati bir uzvunu kurtarmak için bundan başka çaresi olmaması;...organ veya dokusu alınan kişinin bu işlemin yapıldığı esnada ölmüş olması, sağ ise alınacak organ veya dokunun hayati bir organ olmaması,... organ veya dokusu alınacak kişinin ölmeden önce buna izin vermiş olması veya hayattayken aksine bir beyanı yoksa yakınlarının rızasının sağlanması; alınacak organ veya doku karşılığında hiçbir şekilde ücret alınmaması; tedavisi yapılacak hastanın da kendisine yapılacak bu nakle razı olması. ” halinde ölüden ve canlıdan organ naklini onaylamıştır (T.C. Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığı, 1980). “Tedavi için başka çare olmaması; bağışçının, yakınlarının ve alıcının rızasının sağlanması” gibi şartlar, tıbbi otoritelerce de gözetilmekte, hastaya zarar vermeme ilkesi ve aydınlatılmış onam ile hareket edilmektedir. Geriye, bu görüşleri dini çekinceleri olan insanlara iletmek ve doğru sanılan yanlışları düzeltmek kalmaktadır.

Alıcının Seçimi
Transplantasyon öncesinde verici ile alıcı birbirini tanıdığı takdirde, ikisi arasında vaat, beklenti ve pazarlıklar olabilir. Alıcının resmi bir kurum tarafından belirlendiği sistemlerde, bağışın yalnızca gönüllülükten ileri geldiğini temin etmek kolaylaşır.

Organ bağışından yararlanmak için öncelikli bir alıcı grubu ve seçim kriterleri olmalı mıdır? Nakledilecek organ kıtlığı göz önüne alındığında, çok sayıdaki alıcı adayı arasından, transplantasyonun başarı ve en yüksek yararla sonuçlanması daha muhtemel görünen aday seçilmelidir. Buna göre, alıcı adayı ile verici arasındaki kan ve doku uyumu, ayrıca alıcının yaşı, halihazırdaki sağlık durumu ve motivasyonu başlıca faktörlerdir.

Alıcının seçiminde bu yol gösterici kriterlerle dahi birtakım zorluklar gündeme gelebilir. Örneğin, İngiltere ve ABDdeki uygulamalar, böbrek transplantasyonu adayları arasından gençleri, ileri yaştaki hastalara göre önceliklendirmektedir (Beauchamp ve Childress, 2001). Adalet ilkesi ise organ için beklenen süreyi göz ardı etmemeyi gerektirecektir. Bir böbrek, verici ile biyolojik uyum sağlayan iki alıcı adayı arasından, beş yıldır organ bekleyen 55 yaşındaki hastaya mı, bir yıldır organ bekleyen 25 yaşındaki hastaya mı nakledilmelidir? Veya sözü edilen diğer parametreler denkse, örneğin, bir anne bir hayat kadınından öncelikli olmalı mıdır? Alkolizmden ötürü karaciğer nakline ihtiyaç duyan bir hastayı “kendi hatasıydı” diye öteleyen bir yaklaşıma, “hata yapmak insana özgüdür” gibi basit bir cevapla karşı çıkılamaz mı? En önemlisi, bu gibi sorulara öznel yargılardan uzak cevaplar vermek mümkün müdür? Alıcıyı belirleyecek formülü, mümkün olduğunca, biyolojik uyum oranı, tıbbi başarı şansı ve bekleme süresi gibi sayısal parametrelerden ibaret tutmak etiğe uygun olandır.
SİLENTİUM EST AURUM

Benzer Konular

11 Mayıs 2016 / Keten Prenses Tıp Bilimleri
16 Kasım 2016 / Misafir Tıp Bilimleri
14 Ocak 2014 / Misafir Cevaplanmış